Tramvay, Beyoğlu’na hizmet için konuyor. IVafiğe kapanan İstiklal Caddesi’nin ulaşım sorununu çözümlemek için konuyor. Amaç Beyoğlu idi, gözden’ kaçırıldı. (Fotoğraf: Cumhuriyet Arşivi)
Tramvay fetişizm i
...
ATİLLÂ DORSAY
Ülkemizde her şey nasıl da gereksiz yere önemseniyor, yü celtiliyor, giderek fetiş haline dönüştürülüyor.. Politikada da böyle, sanatta da.. Ve giderek şehircilikte de!
işte size baskın bir örnek: Tramvay fetişizmi. Beyoğlu’na tramvay döşenmesi olayı, baş tan beri gerek yerel yönetim, ge rekse basınımız tarafından tek bir boyutla işlendi: Tramvayın simgelediği nostalji boyutu. Tramvay geri geliyor, tramvay yeniden canlanıyor, vs. vs. San ki tramvay döşemek, kendi ba şına bir amaçtı. Oysa tramvay, Beyoğlu’na hizmet olsun diye konuyordu, trafiğe kapanan İs tiklal Caddesi’nin ulaşım soru nunu çözümlemek için konu yordu. Amaç İstiklal Caddesi’y- di, Beyoğlu idi. Bu gözden ka çırıldı.
Eğer kaçırılmamış olsaydı ön celikle tramvay hattı çift olarak döşenirdi. Bunu daha önce de yazdım. Bir ulaşım uzmanı ol madığım, trafik konusunu özel biçimde hiç incelemişliğim ol madığı halde sıradan bir vatan daş tepkisi, düşüncesi olarak yazdım. Ama tuhaf bir rastlan tı, o yazıyı yazdıktan sonra bir Fransız toplu taşımacılık uz manlar grubu ile birlikte oldum. Beyoğlu’nu gezmişler, yıllar ön ce gidip gördükleri Çiçek Pasa- 'j ı ’nı bulmak için İstiklal Cadde si boyunca yürümüşlerdi. Ve bana sordukları ilk soru şu ol du: “ Niye tramvay hattı çift olarak döşenmiyor?’’
Yine tramvay döşemek işi bir fetişizme dönmemiş olsaydı Taksim Meydanı’nın yarısı “ tramvay dönecek” diye trafi
ğe kapatılmazdı, en azından bu konuda biraz daha düşünülür dü. Taksim Meydanı trafiğe ka patılmamalı mı, kapatılamaz mı? Öyle bir kapatılır ki! Ama bunun için önce kapsamlı bir plan yaparsınız, meydanı kazar, araç trafiğini alta alırsınız. On dan sonra isterseniz tüm meyda nı trafiğe kaparsınız. Bu yapıl madı, meydanın yarısı trafiğe kapandı, abidenin çevresinde dönüş olanağı kalktı. Ve eminiz ki bu uygulama şu günlerde ol duğu gibi Taksim Meydanı tra fiğini tam bir arapsaçı haline ge
tirecektir. Ne gam? “ Beyoğlu’ na tramvay döşeniyor” yetmez mi?
Fetişizmler sürüp gitmekte dir. Örneğin “ ağaç fetişizmi.” Belediye başkammız “ ağaç ke senin başını keserim” gibi zarif (!) bir deyişle bu konudaki gö rüşünü dile getirmekte. Çırağan Sarayı’nın girişini engelleyen bir tek ağacın kesilmesi olay yapıl maktadır. Ama bırakınız “ter cihli yollar” için kesilen veya kurutulan ağaçlan... Belediye kendi sarayının hemen arkasın da “ek inşaat” yapmak için o küçük, ama güzel parkın 7 ağa cını birden kesmesin mi? Ne ol du o sözler, o “kafa kesmeler” , o dostlar alışverişte görsün eda
lar? Ağaç elbette kesilmemeli- dir, buna engel olunmalıdır. Ama bu işi de bir fetişizm hali ne getirirseniz gün gelir tükür düğünüzü yalamak zorunda ka lırsınız.
Günümüz İstanbul’unun be lediye çalışmalarında başka fe tişizmler de var. Örneğin kentin tüm ana arterlerinde var olan bordürler yıkılıyor, yerlerine “ kent mobilyası” denen, mo dern koltuk profilinde yüksek çe beton bloklar konuyor. Ni ye, niçin? Sapasağlam bordür- leri, tretuarları kırıp yapılan bu
işin maliyeti ne, yararı ne, ge rekliliği nerde? Bizi açıklasa da anlasak!
Başka şeyler de var. Örneğin kent trafiğini şu günlerde Aksa ray Meydam’nda olduğu gibi kördüğüm haline getirmek teh likesi yaşayan tercihli yollar ve ya Taksim Meydam’nı çıkmaz sokak haline getirdikten sonra önümüzdeki turizm mevsimin de Kapalıçarşı çevresini de tam bir “ otobüs cehennemi” haline getirecek olan “ yaya bölgeleri” uygulaması gibi.. Bunlar da ye terince ve enine boyuna düşü nülmeden, birer fetişizm halin de yapılıp duruyor. Bunlara da ayrı bir yazıda değinmek umu duyla...
Beyoğlu’na tramvay getirilmesi olayı; baştan
beri, gerek yerel yönetim, gerekse basın
tarafından sadece tramvayın simgelediği
nostalji boyutuyla işlendi. Sanki tramvay
kendi başına bir amaçtı.
Başka fetişizmler de var tabii. Örneğin, ‘ağaç
fetişizmi’, ‘kent mobilyası’ denen beton
bloklar, ‘yaya bölgeleri’ uygulaması gibi...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi