KONU 6
MISIR UYGARLIĞI
Mısır, Nil ırmağının etrafında yaklaşık 25 km.
genişliğinde bir vadi içinde kurulmuştur. Nil ırmağı güneyden kuzeye doğru akarak Akdeniz’e dökülür.
Nil’in doğduğu güneyde kalan bölgeler Yukarı Mısır olarak adlandırılır. Nil nehrinin Akdeniz’e döküldüğü kuzeydeki kıyı kesimiyse Aşağı Mısır’dır. Dağlar, çöl ve deniz ile çevrili olması Mısır’ın Mezopotamya’dan çok daha az istilaya uğramasını, böylece
uygarlıklarını uzun süre koruyabilmelerini
sağlamıştır.
Uygarlığı Belirleyen Üç Etken
Mısır’da uygarlığı üç etken belirler;
1) neolitik geçmiş;
2) Nil ırmağı;
3) Mezopotamya etkisi.
Mısır Uygarlığı’nın Dönemleri
Mısır uygarlığı beş döneme ayrılır;
1) Hanedanlar Öncesi;
2) Erken Hanedan;
3) Eski Firavunluk;
4) Orta Firavunluk;
5) Yeni Firavunluk.
Mısır, M.Ö. 332’de Makedonyalılarca, M.Ö. 30’da da Romalılarca fethedilir. Bundan sonra Antik Mısır
Uygarlığı biter. Yunan, Roma ve Mısır karışımı bir
başka yapı ortaya çıkar.
1) Hanedanlar Öncesi (M.Ö. 2920 Öncesi)
Mısır Uygarlığının neolitik kökenleri bu dönemde
atılır. Mısır Uygarlığı kurulmadan önce Nil çevresinde yaşayan klanlar çeşitli etnik gruplardan
oluşmaktadır. Libyalılar, Negroidler, hatta Filistin’in güneyindeki Sami klanlarına yakın klanlar vardır
burada. Bu klanların ölü gömme biçimleri bile
farklıdır. Mısır Uygarlığı bu klanların birleşmesinden
doğar.
M.Ö. 4000’lerde Yenitaş Çağında şimdiki Sahra Çölü’nü bereketli yağmurlar ağaca ve yeşilliğe boğmuştur ve insanlar ağırlıkla orada yaşar. Nil
ırmağı taştığı için onun yakınına yerleşmemişlerdir.
Avcılığın yanı sıra tarım ve hayvancılıkla da
uğraşmaya başlamışlardır. Yaklaşık bin yıl sonra
vahalar azalır; insanlar da Nil ırmağı çevresine
yerleşmeye zorlanmış olur.
Altın ve bakırı alet ve süs eşyası yapımında
kullanmaya başlarlar. İlkel sulama kanalları ve
bentler yaparlar; tarım ürünleri ve ona bağlı olarak nüfus çoğalmaya başlar. Ortak mülkiyetin yanı sıra özel mülkiyet ortaya çıkar. Köleler kullanılmaya
başlanır. Mezarlardaki gömülerden anlaşıldığı kadarıyla toplumsal servet eşitsiz biçimde
dağılmaktadır.
Klan rejimi çöker; yerini küçük ve büyük ailelerden oluşan komşu ortaklığı alır. Komşu ortaklığında
tarlaları için gereken su ve bazı topraklar birden çok ailenin ortak malı sayılmaktadır. Bu küçük ortaklıklar daha büyük ve “nom” adı verilen büyük ortaklıkların içinde yer alır. Büyük olasılıkla her nomun kendine özgü bir dili, mitolojisi ve efsaneleri vardır. Bu
nomlar zaman zaman ganimet ve köle elde etmek,
suyun paylaşımındaki anlaşmazlıklar gibi nedenlerle
birbirleriyle savaşırlar.
Mısır uygarlığının kurumsallaşma evresi olan bu dönemde Yukarı Mısır’ın avcı-toplayıcı toplulukları ve göçebe çoban topluluklarıyla, Aşağı Mısır’ın
yerleşik çiftçi toplulukları birleşir. Bu dönemde aynı
zamanda toplumsal artıyı fazlalaştırmanın getirdiği
olanaklarla yazı, anıtsal çapta yapılar gibi uygarlık
kurumları benimsenmeye ve biçimlendirilmeye
başlanmıştır.
Nomlardan birinin başındaki “Akrep Kral” Narmer (ki kral olmaktan çok, bir kabile şefi olmalı) M.Ö. 3000 civarında Nekhen’den (yandaki haritadaki adıyla
Hierakonpolis, günümüzdeki adıyla Kawm Al-Ahmar) Memfis’e kadar olan geniş toprakları iktidarı altında birleştirmeyi başarır. Akrep Kral’ın Menes adlı bir
kral olduğunu düşünüyor tarihçiler. Böylece Aşağı Mısır ile Yukarı Mısır’ın birleşmiş ve Mısır
Uygarlığı’nın tohumları atılmış olur.
2) Erken Hanedan Dönemi (M.Ö. 2920-2575)
Tarihçiler bağımsız Mısır’ın toplam 20 hanedanından ilk üçünü “Erken Hanedan” olarak nitelerler. Birinci
Hanedan’ı, yani Firavunluğu kuranın yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Menes olduğu kabul edilir. Aşağı Mısır’da Delta’nın tepesine yakın bir yerde başkent Memfis
kurulur. Ancak Memfis, ekonomik farklılaşma ürünü bir kent olmaktan çok bir kült ve kamu yönetimi odağıdır.
Yönetimin merkezi ve dinsel kurumların merkezi
başkenttir. Ancak ne Memfis’te ne de diğer kentlerde
büyük pazar yerleri, çok farklı alanlarda çalışan çok sayıda zanaatçı yoktur. Bazı tarihçiler kentlerde ekonomik
anlamda bir hareketlilik bulunmadığı için bu kentleri kent
saymaz ve Mısır’a “kentsiz uygarlık” nitelemesi yapar.
Yazının anıtlar üzerine tarihsel olayların kaydında, kamu
yönetiminde ve dinde kullanımı bu dönemde yaygınlaşır. Yazı, Sumer’den farklı olarak ağırlıkla tapınak hesaplarının kaydı için değil, “resmi ideoloji”yi sağlamlaştırmak amacıyla kullanılır.
Firavunluk: Firavun “büyük ev” anlamına gelir. Önceleri baştaki yöneticinin sarayı için kullanılan bu sözcük Yeni
Firavunluk döneminde yöneticinin sanı olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Mezopotamya’da egemenler ‘tanrının vekili’ iken, Mısır’da firavun ‘tanrısal yöneticidir’. Hem tanrıdır, hem
başyöneticidir, hem başkomutandır, hem de en başta gelen din adamıdır. Ayakkabısını öpmek büyük bir onur sayılır.
Mısır’da şahin başlı tanrı Horus’un Firavunların bedenine
girerek insanları yönettiği düşünülür. Dolayısıyla Firavun
tanrıdır. İçine girdiği beden ölünce tanrı yok olmaz, yeni
Firavunun bedenine girer.
Mevsim döngüsünün açıklanması: Tarım
toplumlarının hemen hepsinde doğanın her yıl sonbaharda ölüp ilkbaharda dirilmesi tanrısal bir öyküyle açıklanmıştır. Bu, genellikle sonbaharda
ölüler diyarına gidip ilkbaharda yeryüzüne dönen bir tanrıçanın öyküsüdür. Ancak Mısır’da ölüp yeniden dirilen, bir tanrıça değil, tanrıdır. Horus’un babası olan Osiris’in kardeşi Set tarafından öldürülmesi
doğanın bu döngüsünü açıklar Mısırlılar için. Osiris,
aynı zamanda ölüler diyarının da tanrısıdır.
Orta Firavunluk dönemine kadar Firavun Mısır’ın tek ölümsüz kişisidir. Bedeni ölse bile, tanrı ölümsüzdür ve yeni bedenler bulmaktadır. Ancak Firavun’un
gücü Orta Firavunluk döneminde zayıflar. Bunun
üzerine bu dönemde Firavun’un kendisine iyi hizmet eden uyruklarına ölümsüzlük vereceği yazılmaya
başlanır. Önceleri sadece kamu görevlilerine ve yerel yöneticilere ölümsüzlük ayrıcalığı tanınmaktadır. Yeni Firavunluk döneminde ölümsüzlük tüm uyrukların
hakkı haline gelir. Ancak Firavun’un buyruklarını
yerine getirmeyenlere ölümsüzlük yoktur.
Firavun sadece dini gücüyle değil, ekonomik ve askeri gücüyle de sözünü dinletmektedir. Çünkü Mısır topraklarının tek sahibidir. Bütün ülkede
yaratılan artı tek bir odağa, Firavun’a akar ve onun eliyle dağıtılır.
Firavun’un emrinde geniş bir yazmanlar
(bürokratlar) kitlesi çalışmaktadır. Ancak bunlar
herhangi bir işte tam olarak uzmanlaşamazlar. Zira Firavun bir bürokratı istediği zaman, istediği işe
koşabilmektedir.
Firavunluk yönetiminde bürokrasi gibi, yargı da çok fazla gelişemeyecektir.
Firavun’un yetkileri mutlaktır.
Mısır Uygarlığı başından beri ataerkildir. Mirasın tamamı ya da büyük kısmı büyük oğula kalır.
Ancak kadınlar da büyük saygı görür. Mısırlılar
filanca erkeğin çocuğu olarak değil, filanca kadının çocuğu olarak anılır.
Kadın firavun olabileceği gibi, Mısır tahtı (kuramsal olarak) anadan kıza geçer. Bu nedenle Firavun olmak için Firavun’un kızıyla evlenmek gerekir. Bu yüzden Firavun’un oğullarının kız kardeşleriyle evlendikleri olmuştur. Oysa kardeş evliliği Mısır’da tabudur. Ama Firavun tanrı olduğuna göre bu onun için engel
değildir.
Firavun’a iktidar sağlayan en önemli unsur
ölümsüzlüğüdür. Bu nedenle onun ölümsüzlüğünü vurgulamak için her şey yapılır. Sözgelimi ölünce bedeni zamandan etkilenmesin diye mumyalanır.
Egemen sınıf saray soyluları, nomların soyluları ve din adamlarından oluşmaktadır. Küçük memurların ve
küçük rahiplerin bile iki-üç kölesi bulunmaktadır.
Onlar görkemli mezarlar yaptıramasalar da, içi yazılar ve heykellerle süslü aile mezarlıkları yaptırabilirler.
O dönemde Mısır ordusu nomların silah sağladıkları milislerden ve Etiyopyalı ücretli askerlerden
oluşmaktadır.
3) Eski Firavunluk Dönemi (M.Ö. 2575-2134)
Eski Firavunluk dönemi, 4’üncü hanedandan 8’inci hanedana kadar uzanır. Gize’deki ünlü piramitler bu dönemde Firavun mezarları olarak yaptırılmıştır. Daha sonraları Beşinci Hanedan’ın Firavunları piramitlerden vazgeçip yeraltı mezarları yaptırmaya başlar.
Kentler ve başkentler: Mısır’daki kazılarda bildiğimiz anlamda gelişmiş tek bir kente bile rastlanmamıştır.
Başkentler vardır ve buralarda önemli saraylar
bulunmaktadır. Ancak tarımsal üretim yapılan kırsalın karşısında bütünleşme unsuru olarak sivrilen,
uygarlığın itici güçleri olan ticaret ve zanaatın, pazar
ekonomisinin geliştiği kentler yoktur.
Mısır’da uygarlığın itici güçleri piramitlerde,
tapınaklarda ve saraylarda bulunur. Toplumsal artı Mezopotamya’da olduğu gibi kent ekonomisindeki üretici güçleri geliştirmekten çok, taştan binalara akıtılmaktadır.
Eski Firavunluk dönemi, Mısır uygarlığının kuruluş ve yükseliş dönemidir. Bu yüzden başlarda taşa yatırım belli bir devingenlik getirmiştir. Çünkü piramitleri
inşa etmek de kas işi-kafa işi ayrımı şeklindeki işbölümünün geliştirilmesini, örgütlenmeyi
gerektirmiştir.
Eski Firavunluk döneminden sonra her alanda
yetkinliğe ulaşıldığı düşünülmüş ve her şey aynen
yeniden üretilmeye çalışılmıştır. Bunun sonucunda Eski Firavunluk sonrasındaki dönemlerde inşaatta ve
zanaatte gelişme yerine hep aynı yapının kararlılıkla yeniden üretilmesi söz konusudur. Bunun düşünsel düzeydeki karşılığı olarak toplumda tutuculuk ağır basmaktadır.
Toplumsal artı Eski Firavunluktan sonra da büyük taştan yatırımlara (yani piramitlere, saray ve tapınak
inşaatlarına) akmaya devam ederken, bir yandan da üretimi artırmak için bataklıkların kurutularak tarıma açıldığını ve Nil boyunca setler dikildiğini, sulama
kanalları açıldığını da görürüz.
Bağımlı Emekçi Orduları: Tüm bu inşaatlarda ve bayındırlık işlerinde büyük emekçi orduları
kullanılmıştır. Bunların hepsi köle değildir. Aralarında bağımlı emekçiler de vardır. Mısır’da kentlerde pazar ekonomisi kurulmadığından, kendi adına çalışan
özgür emekçilerden söz etmek mümkün değildir.
Bütün bu emekçi ordusu inşa edilen yapının
yakınındaki emekçi köylerinde barınmaktadır, çünkü piramit örneğinde inşaat on yıllar sürebilmektedir.
Böyle köy evlerinde düz işçiler ve zanaatçılar
yaşamaktadır.
Firavunlar sadece büyük inşaatlar ve kanal projeleri için değil, aynı zamanda başka ülkelerden
hammadde getirmek için de emekçi orduları
oluşturur. Dolayısıyla Mısır’da bir tacirler kesimi de oluşmamıştır. Ticari ilişkilerin bu şekilde geri
kalmasının ardında Eski Mısır’da bulunmayan
hammaddeler ve lüks malların askeri seferlerle
imparatorluk sınırları genişletilerek sağlanması
etkili olmuştur, tıpkı Nübye altını veya Sina bakırı
örneğindeki gibi.
Kapıkulu Zanaatçılar: Pazar için üretim yapılmayan bir toplumda özgür zanaatçılardan bahsedilemez.
Mısır’daki zanaatçılar nitelikli emekçiler olmalarına karşın, düz emekçiler gibi bağımlı emekçi
konumundadırlar. Firavun’un kapıkulu olan zanaatçılar yaşamları boyunca efendilerinin buyruğunda ve denetimi altındadırlar.
Taş yontuculuğu, yapıcılık, mumyacılık, doğramacılık, fırıncılık, biracılık, kıymetli taş ve metal işçiliği,
dokumacılık, çömlekçilik önemli zanaat dallarıdır.
Yazmanlar bürokrasisi: Erken Hanedan döneminde kamu yönetimi Firavun’un geniş ailesi tarafından
yürütülmektedir. Eski ve Orta Firavunluk dönemlerinde topraklar genişleyince bu
olanaksızlaşır. İhtiyacın artmasına koşut olarak Yeni
Firavunluk döneminde okuryazarlık gerektiren işleri
görecek insanların yetiştirilmesi için başkent Teb’de
okullar açılır. Yazmanlık okullarına soylu çocuklar
kadar köylü çocuklar da alınır. Onlar da Firavun’un
yazmanlar ordusunun neferi olur.
Toprak soyluluğunun doğuşu: Erken Hanedan döneminden itibaren Firavunlar kamu görevine atadığı yazmanlarına topraklarından bir kısmını
bahşetmektedir. Buraların sahipliğini değil, buralarda üretilen ürünlerden vergi alma ve köylüleri
angaryada kullanma hakkını devreder. Firavunlar, kendilere karşı güç odakları oluşturmamak için bu
toprakları küçük küçük ve birbirinden uzak yerlerden seçerek verirler. Bu yüzden Eski Firavunluk
döneminde toprak sahibi soylular katmanı oluşmaz.
Ancak bu dönemin sonuna doğru bir değişim başlar.
Eski Firavunluk’un 7’inci ve 8’inci hanedanları
zamanında, Mısır toplumunun ve devletinin yapısını sonradan değiştirecek tohumlar atılır. Firavun’un
gücü inişe geçerken, yerel kamu yöneticilerinin gücü yükselir. Mısır’ın toplam 42 nomarklığının
başında bulunanlar, görevlerini soylarına geçirmek için Firavun’a baskı yapmaya başlarlar. Bunun
sonucunda nomarklık Eski Firavunluğun sonunda
babadan oğula geçmeye başlar. Güçlenen ve merkezi Firavun yönetiminden özerkleşen nomarklar,
topraklarını kendi özel mülkleri olarak kullanmaya
başlarlar, hatta kendi piramitlerini bile yaptıranlar
olur.
• 3,5) Katmanlar savaşımı ve Birinci Ara Dönem (M.Ö. 2134-2040)
Merkezi ve yerel yönetimler arasındaki denge
bozulunca, kendilerinin Firavun olduğunu öne süren
nomarklar çıkar. Bunlar Herakleipolis’te 9’uncu ve
10’uncu Hanedanları kurarken, eski başkent Teb’de
11’inci Hanedan vardır. Birden çok hanedanın hâkim
olduğu bu döneme “Birinci Ara Dönem” denir.
• 4) Orta Firavunluk (M.Ö. 2040-1640)
Eski Firavunluğun sonundan itibaren hüküm süren kargaşaya Teb yöneticisi I. Amenemhet son verir.
Ülke yeniden birleşir. Birleşmenin ardından her
alanda Eski Firavunluk ölçütleri örnek alınır. Hep bu döneme ait yapıtlar ve uygulamalar kopyalanacaktır.
Yeni Firavunluk dönemine kadar bu anlayış
sürecektir.
Orta Firavunluk döneminin 12’inci Hanedanı’ndan III.
Senvosret güçlü bir ordu kurarak, nomarkların gücünü kırar. Sonrasında güney sınırlarını genişletir. Kamu
yönetiminde reformlar yapar, bürokrasiyi ve merkezi otoriteyi güçlendirir.
Ara dönemde ara verilen bayındırlık işlerine yeniden ağırlık verir.
Eski Firavunluğun sonlarına doğru doğudan gelen Sami kabilelerin ve güneyden gelen Etiyopyalıların
saldırılarına karşı koymak için Orta Firavunluk
döneminde surlar güçlendirilir ve sadece Mısırlılardan
oluşan düzenli ordu kurulur. Sürekli ordu Firavun’un
içerideki nomarkların olası ayaklanmalarına karşı da
elini güçlendirmiştir.
Uygarlığın taşraya yayılması: III. Senvosret’in
nomarkların gücünü kırması eski düzenin tamamen yeniden kurulduğu gibi anlaşılmamalıdır.
Nomarkların eskiden olduğu gibi Firavun’un atanmış yazmanları konumuna dönmeleri söz konusu
değildir. Toplumsal artı Firavun ve nomarklar arasında bölünmektedir. Firavun ülke üzerinde
egemenliğini sağlasa ve rakip hanedanlıkları kaldırsa da eski tekelini yitirmiştir.
Yerel soylular kendi merkezlerini de uygarlık üretilen
merkezler haline getirmişlerdir. Uygarlık başkentin
ötesine, taşraya yayılmıştır.
• 4,5) Hiksoslar ve İkinci Ara Dönem (M.Ö. 1640- 1550)
Orta Firavunluk döneminin 14’üncü Hanedanı
sırasında tunçtan savaş arabalarıyla donanan Hiksoslar Mısır’ı fethederler. Ülkeyi yağmalarlar ama sonradan gitmek yerine 15’inci Hanedan’ı (Çoban Krallar
Hanedanını) kurarlar. Ancak taşradaki soylular onları kabullenmez. Hiksoslar kendilerini Horus’un ruhuna sahip Firavunlar olarak sunarlar ama din adamları da onları kabullenmez. Mısır halkı da Hiksosları kabul etmez. Sonunda, 18’inci Hanedan’ı kuracak ve Yeni Firavunluk dönemini başlatacak olan Ahmose
Hiksosları yener ve onları Mısır’ın dışına sürer.
Hiksosların dönemi, içine kapanan Mısır’ın
teknolojik alanda (en azından savaş teknolojisi alanında) geri kaldığını göstermiştir. Taş ve bakır silahların karşısına tunçtan silahlar ve araçlarla, en başta da savaş arabalarıyla çıkan Hiksoslar başarı sağlamıştır.
• 5) Yeni Firavunluk Dönemi (M.Ö. 1550-1070) Hiksoslar Mısır’ı derin uykusundan uyandırırlar.
Yeni Firavunluk döneminde bir rönesans başlar.
Yeni Firavunluk döneminde tapınaklar iyice zenginleşmiştir artık. 20’inci Hanedan
Firavunlarından III. Ramses yönetiminden kalan bir belgeye göre tapınaklar Mısır’ın en büyük ekonomik gücü olmuştur. Nüfusun yüzde 2’si tapınaklarda
çalışmaktadır. Ekilen toprakların yüzde 14’ü, sığırların üçte biri, teknelerin yarısı tapınakların elindedir.
Ayrıca din adamlığı babadan oğula geçmektedir.
Tapınaklar, sadece bugün anladığımız anlamda
dinsel kurumlar değil, devlet yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Tahıl ambarları, kral mezarlarında
çalışan zanaatçılar ve genel olarak halkla ilgili işler,
tapınakların sorumlulukları arasındadır.
20’inci Hanedan döneminde Amon tapınağının başrahibi Yukarı Mısır’ı ele geçirir ve rakip bir Firavunluk kurar.
Ordu: Firavunlar, muhtemelen 15-20 bin kişiden oluşan geniş bir ordu kurarlar. Ordu piyadelerden ve savaş arabası sürücülerinden oluşan taburlara ayrılır. Her tabur, bir tanrının adı altında savaşır.
Daha sonra gelen Firavunlar boşalan hazineyi doldurmak için seferlere çıkarlar. Filistin’in kuzeyini ve Lübnan’ı yeniden fethederler. O sırada Hititliler’in elinde bulunan Suriye’ye ilerlerler. II. Ramses Kadeş’te
yenilir ve neredeyse esir düşer. Hitit İmparatorluğu’ndaki taht kavgası nedeniyle Hititliler bir an önce barışmayı yeğler ve tarihin ilk yazılı antlaşması bu savaş sonunda, M.Ö. 1296’da Hattuşili ile II. Ramses
arasında yapılır. Antlaşma Firavun’un bir Hititli prensesle evlenmesiyle mühürlenir.
II. Ramses’in ölümünden sonra Firavunların iktidarı gittikçe zayıflar.
Nomların başındaki yöneticiler ve toprak sahibi rahipler (din soyluları) Firavunları dinlemez olur. M.Ö. 525’de Persler, bu karışıklıktan
yararlanarak Mısır’ı ele geçirirler ve Antik Mısır Uygarlığı böylece sona erer.
BİLİM, SANAT, YAŞAYIŞ İskenderiye Kütüphanesi
Mısır, M.Ö. 332’de Makedonyalı Büyük İskender
tarafından fethedilir. Böylelikle Yunan ve Mısır kültürleri birleşir. İskender, kendi adına bir kent kurar: İskenderiye.
İskender’in ölümünden kısa bir süre sonra
imparatorluğu komutanları arasında paylaşılır. Makedon komutan Ptolemaios I Soter, İskenderiye’de 33’üncü ve son Firavunluk Hanedanı’nı kurar.
M.Ö. 290 civarında Ptolemaios I Soter İskenderiye
kütüphanesini ve müzesini kurar. Ortadoğu’da elde
edilen bütün yazılı belgelerin asılları ya da kopyaları
burada toplanır.
Makedon komutan Ptolemaios’un soyundan gelen ve bir süreliğine Mısır’ın hükümdarı olan VII.
Kleopatra ikitdarı kaybetmemek için Romalılar’ın Mısır’ı ele geçirmesine olanak tanır. Romalılar M.Ö.
30’da Mısır’ı zapt edince, bu kez Yunan, Roma ve Mısır kültürleri sentezlenir. İskenderiye önemli bir kültür merkezine dönüşür.
İskenderiye Kütüphanesi’nin tam olarak hangi
tarihte ve nasıl tümüyle yok olduğu bilinmemektedir.
İskenderiye Kütüphanesinin Mezopotamya, Mısır,
Yunan ve Roma bilgi birikiminin sonraki çağlara
aktarılmasında önemli katkısı olmuştur.
• Tıp
Mısır’da tıp oldukça gelişmiştir. Özellikle ilaç yapımında,
zamanlarına göre ileridirler. Cerrahi müdahaleler yapmaktadırlar;
anatomi bilgileri vardır.
Daha sonra Avrupa tıbbında da görülecek “sıvıların idaresi”
yaklaşımı, Mısır’da başlamıştır.
• Evlilik ve aile
Evlilik yaşı kadınlar için ergenliğin başında, 12-14 yaşında, erkekler için ise 20 yaşındadır.
Erkekliğe geçiş töreni olarak sünnet, yaygındır.
Firavun ailesine has bir usul olan kız ve erkek kardeşlerin evlenmesi, halk arasında uygulanmaz. Ancak kuzen evliliği yaygındır.
Erkekler, boşasalar bile, karılarına bakmak zorundadırlar.
Açık renk ten, güneş altında çalışmamanın bir işareti olarak, statü göstergesidir.