• Sonuç bulunamadı

Oluklu levhalarının çatılara tespiti saçla olduğunun ayni ve çok kolay olup, her tiirlii normal oluklu saç veya asbeste uyabilecek çeşitleri mevcuttur.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share " Oluklu levhalarının çatılara tespiti saçla olduğunun ayni ve çok kolay olup, her tiirlii normal oluklu saç veya asbeste uyabilecek çeşitleri mevcuttur. "

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r >

Büyük Sinema. Y. Mimar Abidin MORTAŞ — Mithat Paşa Büstü, Heykeltraş Kenan YONTUNÇ — Sırçalı Medrese Süsleri Hakkında. Mihriban SÖZER — Sü- leyman Çelebi Mezarı Proje Müsabakası. Mimar İ. SÜ- ZEN, N. ÖZSELÂM — Mimari, Çeviren: Y. Mimar Halûk T O G A Y — Mimar ve Şehircilik. Pierre RE- M A U R Y — İmar Plânlarının Tatbikından Doğan Gay- ri Menkul Mükellefiyetleri Hakkında. Henri PROST

— OSLO Radyoevi Binası, Nils HOLTER — Biblio- grafi — Haberler — Malzeme fiyat cetveli. —-

V . J

XIX i n e ' Y ı l . 9 4 9 s t

v I t ı

2 5 O k u r

(2)

Ç A T I L A R I N D A O L U K L U S A Ç B U L U N A N BİLÛMUM B İ N A L A R A

B O L Z İ Y A T E M İ N EDER.

' P E R S P E X '

Oluklu levhalarının çatılara tespiti saçla olduğunun ayni ve çok kolay olup, her tiirlii normal oluklu saç veya asbeste uyabilecek çeşitleri mevcuttur.

«•

* i

Ş E F F A F • KIRILMAZ * H A F İ F

PERSPEX'

P L Â S T İ K O L U K L U L E V H A L A R I

İ M P E R İ A L K E M İ K A L I N D U S T R İ S ( T U R K E Y ) L T D . , İŞ B A N K A S I H A N I , G A L A T A

İ S T A N B U L

T E L . : 44839

(3)

0 0 A İ R Î 5 ,

H e r N e v i M o z a y i k Ç i n i İ m a l â t h a n e s i

Ş. E R Z İ A N - M . K A R İ B Y A N

G A L A I A Kalafatyeri No. 12, Te! : 4 0 8 1 6

AHMET YAPICI

B a n y o , L a v a b o , S o b a , M u s l u k , T u l u m b a

Har renkte seramik ve Fayans

Tünel c a d d e s i 63 va Yenicemi c a d d e s i 66 G a l a t a T e l e f o n : 40139 .

«İMPERMO» tecrit tozu patenti, yüksek neticeli ve e k o n o m i k evsafına binaen İngiliz Birleşik Çimento Fabrikaları tarafından satın alınmış olup, uluslar-

arası piyasalara hazır bir vaziyette satılan

«YVATER-PROOFING CEMENT» ' e katılmaktadırlar.

RESMİ T A H L İ L R A P O R L A R I M I Z I v e REFERANS'larımızı isteyiniz.

N . Z A L O N İ S Telefo n : 49331 Galata, Aslan Han, 4/7 Telgraf: Zalonis

Y 8 GMU RR « R UTU8 £ T T € K 8 8 Ş » .,;'

8 / / j ' w r w / v / /. ::/ •

• İNGİLİZ TECRİT M ü S T R H Z f l R f l T t >J S . ' . J t - / / r / . / il'- -M-m

>ı v / / ' f i i l i ü s

H î l S y Mi

BİR KİLO İMPERM0"KATMAK K S L I Î '

ü î

MMMM

İ S T I

(4)

KALORİFER ve SIHHÎ TESİSAT EVİ "

K u r u l u ş u 1 8 0 5

TERMOSİFON Y E M E K O C A Ğ I H A V A G A Z I L A V A B O KALORİFER K A Z A N İ E L E K T R İ K

B A N Y O R A D İ Y A T Ö R F İ L T R E M U S L U K S O B A L A R C İ H A Z L A R I MALZEME SATIŞI VE FENNÎ TESİSAT MÜTEAHHİTLİĞİ

«Autocrat» mazut yakıcı cihazları satış deposu

İSTANBUL, Yeni Postane Caddesi No. 20

TELEFON : 21280

v J

F E N K A

FENNÎ KALORİFER V£ SIHHÎ TESİSAT İSLERİ

* Tesisat Projeleri

* Sıcak sulu ve tulumbalı Kalorifer tesisatı

•k Sıcak sulu Kalorifer tesisatları

* Yüksek ve alçak tazyikli Buhar tesisatı

* Sıhhî ve Banyo tesisatı.

En kısa zamanda birinci sınıf malzeme ile teslim edilir. Yapılan işler garantilidir.

F E N K A

ÖMER T A V İ L O Ğ L U ve HRANT P A P A Z Y A N KOLL. ORTAKLIĞI G A L A T A, TÜNEL CADDESİ No : 59/1

TELEFON : 40218

A L T I N T O P

ZERON Peştemalcıyan, S A V A Aslanoğlu ve

Y U V A K İ M Damyanidis Şti.

İNŞAAT MALZEMESİ

H I R D A V A T - M A K İ N A - A L Â T ve EDEVAT

* Avrupa mamulâtı kapı - Pencere - Kilit - İspanyolet ve Kolları.

ir Avrupa mamulâtı, Vasistas pencere istoru ve sürme kapı takımları

-k Avrupa Mobilya kulp ve aksamları

•k Doğrama ve marangoz makine ve el âletleri.

•k Bilûmum hırdavat âlât ve edevatı.

Galata Kürekçiler No. 8 Telgraf: ZESAYU

J^U UUUIL.IU..I.UUI..I15M,

LÜKS MANTAR PARKELERİMİZ

GELMİŞTİR.

3

Katalog ve numunelerimizi isteyiniz:

N. ZALONİS Telefon : 49331 Galata, Aslan Han, 4 / 7

Tegraf: Zalonis

(5)

HÜSEYİN GÜLEK

M A H M U D İ Y E CAD. 21 - G A L A T A TELEFON: 49046. TELG.: G Ü L E K - İST.

ic Bilûmum inşaatın doğrama ve demir aksamında kullanılan her çeşit malzeme ve takımlarının

•k Mobilya, kulp v e kilitlerinin

EN YENİ AVRUPA ÇEŞİTLERİNİ ve

ic Makine, Motor, El âletlerini

ic Karabük mamulâtı bilûmum demrileri

MAĞAZAMIZDA BULABİLİRSİNİZ.

MODERN M O Z A İ K EVİ

KARABET ÇINAR

M O Z A İ K VE ÇİNİ İŞLERİ, B A S A M A K

L A V A B O TEKNE, K Ü Z İ N A

İ S T A N B U L

G A L A T A , Y A N I K K A P I S O K A K No. 20 İ N Ş A A T M A L Z E M E S İ

ÇİMENTO K Ü N K VE HER NEVİ

(Bankalar Cod. Polis Noktasının yanındaki sokak)

L A K B O Y A L A R I

B Rinaların hem içinde, hem dişinde kullanılabilir.

B GÜNEŞTEN. SUDAN bozulmaz ve çatlamaz.

B Ayni zamanda tazyikli sulara karşı mücerrit olarak kullanılabilir. Üç atmosfere mütehammildir.

• Asit ve alkalilere mukavimdir.

• Her nevi satha • beton, çinko, demir, ve tahtaya yapışır.

ASFALT EVİ: Galata Mahmudiye caddesi No. 17 Tel.: 41988

Telg. ASFALTEVİ

(6)

TÜRKİYE İŞ BANKASI 25 inci [alışma Yılı

K U Ç U K C A R İ HESAPLARI İ K R A M İ Y E PLÂNI

ÇEKİLİŞLER :

1 Mart, 21 Nisan "Yalnız çocuk hesapları için ,.

1 Haziran, 25 Ağustos, 30 Aralık, tarihlerinde yapılır.

1948 İKRAMİYELERİ

4 Tane EV 4 ,. A R S A

4 „ lahsil sipo tası 4 .. Tjh z sigortası 4 ,. Yuıt içirc.1; zi

! ,. 5000 Lira ık 1 3000 4 -.000 I l 1000

20 fOO

50 200

100 100

100 50

500 20

200 10

Türkiye İş Bankasına para yatırmakla yalnız para biriktirmiş ve faiz almış olmaz, ayni zamanda taliinizi de denemiş olur- sunuz.

r

TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A. O.

Merkezi : A N K A R A Şubesi : İSTANBUL

Türkiyenin her tarafında, A v r u p a v e A m e - rikanın bellibaşlı şehirlerinde muhabirleri var- dır.

H

Her türlü bankacılık işlerinde müşterilerine en müsait şartları teklif eder, kolaylıklar gösterir.

B

Küçük carî hesap mevduatlarına her yıl bü- yük miktarda ikramiye dağıtır. Ayrıca 2 0 0 , 0 0 0 lira değerinde Ankarada bir apartmanın «iki da- iresi» ile Istanbulda bir arsa hediye eder.

0

Gişeleri: 9.30 — 18.00 arası günün her sa- atinde müşterilerinin emrine açıktır.

BİRİNCİ "KEŞİDE 19 - M a y ı s - 1 9 4 8

Ivı az 100lira vererek açtıracağımız lıir küçük c.ıii hesap ile hu keşidede

kazanacağınız ikramiyeler:

1.500 Liralık ev eşyası 2.000 Liralık nakid

ve

DÖŞENMİŞ BİR EV

(7)

Üstünlüğü dünyaca tanınmış makina fabrikası

S O C I E T E R A T E A U - P A R İ S

Bilhassa §u tesisatta Buhar türbinleri

mütehassısdır: Komple Elektrik santralları Gaz türbinleri

Şehir için büyük takatta su tulumbaları

Kimya sanayii için tulumbalar Hava kompresörleri

Gaz kompresörleri Vanalar v. s. v. s.

Türkiye Mümessili:

HİLMİ NAİLİ B A RL O İ S T A N B U L Sirkeci Nur Han 33 - 35

Telefon: 21234 Telgr. Adr: NAİLİ

Soğuğa, Sıcağa ve Sese Karşı Tecrid Levhaları

A M E R I C A N M C K E L 0 1 D [ 0 .

Mikel, Krom v. s. kaplamal Levha ve Çemberlikler

S E R A T T A R

Itna lât-İhracat T ü r k A n o n i m Şirketi T e l e f o n : 21719

Telgraf Adreci SERATTAR-İstanbul

Merkezi: Sirkeci Kayseri Han, 5 - 6 - 7 İ S T A N B U L

İnşaatta ve Sanayide Kullanılan Her Nevi Demir v* Saç

Koyun, Kuzu, Keçi, Oğlak v. s. Deri İhracatı

Satış M a ğ a z a s ı : Galata. Momtıane C ı d d e s i No. 100

Telefon: 42699

MOMTGOHERY WARD â [o.

Buz Dolapları Radyolar

Elektrik Süpürgeleri Elektrik ütüleri Çamaşır Makinaları Dikiş Makinaları V. s.

(8)

HEMÂTEKT

S a f b i t u m d e n m a m u l , çatı, taraça, c e p h e v e t e m e l l e r d e k a t i y y e n su ve rutubet geçirmez en emniyetli

tecrit m a d d e s i d i r .

Almanyadaki fabrikasının formüllerile imal etmekte olduğumuz ( l e m a t e k t tecrit maddesi, 15 senedenberi memleketimizde, Nafıa işlerile diğer bir çok resmî ve hususî müessesatın mühim tecrit iş-

lerinde ve vagon damlarında memnuniyetle kullanılmaktadır.

R E C E P Ç E T İ N K A Y A Hematekt Kimyevî Fabrika

Galata, Azapkapı Tersane caddesi No. 261 Telgraf

Telefon Posta kutusu

Hemtaş - Galata 40215

1554

HEMATEKT Hariçten gelen en birinci tecrit maddeleri ayarında Türkiyede imal edilen yegâne tecrit maddesidir.

HEMATEKT

Memleketimiz için bir varlıktır.

MUFASSAL MALUMAT İÇİN BROŞÜRÜMÜZÜ İSTEYİNİZ.

1 B U G Ü N DEj BİTUM MAMUL ATİ SlîlKULDÛĞlfi YERLERE?

EBEDİ ÖMUft

g f e e r ç ü

BÎNLEBCE YIL EVVEL . PLMJĞU 6IE

r ^

H A Z N E D A R

T u Q l a . i l e ; î u 8 1 r s ı . K i r e m i t F a b r i k a l a r ı ve Kireç O r a k l a r ı i m . S i l . SERMAYESİ : lOO.JOO T. L.

^ E n y ü k s e k a u h u n e t d e r e c e l e r i n e m ü t e h a m m i l ateş t u ğ l a l a r ı jğ} M e m l e k e t i m i z d e f e n n î u s u l l e r

ile ç a l ı ş a n y e g â n e ve birinci f a b r i k a d ı r .

$ D E L İ K L İ V E D E L ı K S ' Z V E PRESE N Ş A A T T U Ğ L A L A R I M A R S ı L Y A T i P ı ve M A H Y E L İ K

K i R E M ı T

S Ü Z M E L i K ve S I V A K İ R E C ı

FABRİKA SATIŞ YERİ

u „ j n u ı ^ • j t l h a m i N. P a m i r Ticaretevl Haznedar Çiftliği civarında „Osmanefendı Han No. 9 >T

Tel: 16 - 71 Eminönü Telgraf: Haznedar istanbul Tel: 21612

(9)

MÜTEAHHİT ve İNŞAAT SAHİPLERİNE

"CHAPPEE,,

Marka dünyaca meşhur

KALORİFER KAZAN ve RADYATÖR

lerini

Resmi ve hususi inşaatlarınız için piyasada aramakta ve kullanmakta tercih ediniz. Çünkü C H A P P E E fabrikası mamulâtı dökümleri temiz, tip itibarile zevkinize

ve fiatcada menfattınıza en uygun kömür sarfiyatı bakı- mından da en idarelisidir. İnşaat mevsimi olduğundan sipa- riş için müracaatta acele ediniz. Siparişler en kısa zamanda kat'î olarak teslim edilir.

• •

Türkiye Umumî Mümessili :

HILMI KUTMAN

Galata Fermeneciler, Ali yazıcı sokak, Güraç Han 7/3.

Telgraf: K U T M A N K O - istanbul. Tel. 40910

VAHİD TUNASAR

T E K N İ K H I R D A V A T

BİLUMUM D O Ğ R A M A , M A R A N G O Z ALETLERİ KAPI, PENCERE VE M O B İ L Y A T A K I M L A R I

T İ C A R E T E V İ

Galata, Tersane Mahmudiye Cad. No. 55-51

i s t a n b u l

Telefon : 43346

Dünyanın meşhur SIKA - Maddesinin muhterii olan ve bu sahada 30 senelik bir imalât tecrübesine sahip bu- lunan «Kaspar Winkler und Cie, Zürich, İSVİÇRE. Fabri- kası tarafından imal edilen:

BINDA I

VE

BINDA 4

Yapılarınız için malzeme almadan bir kere mağazamıza uğramanız

menfaatiniz iktizasındandır.

Rütubete karşı tecrit maddeleri Rutubeti geçirmez, zamanla bozulmaz.

Beton ve sıvada kullanılır, yağmur, deniz ve fabrika sularile muhtelif asitler ve kükürt ihtiva eden sulara karşı betonun mukavemet etmesini temin eder. Çimento harca üstün bir sertlik verir, mukametini arttırır, hacminin büyüme ve küçülmesini ve rütubetli yerlerde mantar pey- da olmasını önler

LUKA KEÇECİOĞLU ve ORTAĞI

Galata — Mahmudiye Caddesi No. 15 Telefon : 49407

MİMAR VE MÜTEAHHİTLE RİN DİKKAT NAZARINA ;

• SİYAH

• KIRMIZI

R E N K L İ M E R M E R L E R

Her boyda ve kalınlıkta renkli mermerlerimiz mimar ve müteahhitlerin emrine amadedir.

Ayrıca her renkte mozaik taşları, mermer tozu ve pirinci bulunur.-

TURAN KEVREM — ESKİ H A M A M CADDESİ B A L A B A N — TELEFON : G0584

ÜSKÜDAR

(10)

ÇELİK-BOYA T. A.Ş.

Sermayesi : Tamamen ödenmiş 500.000 r. L.

GİBA B&LE

9 Mensucat sanayiinde kullanılan has boyalar ve yardımcı maddelet.

0 Sentelik'fndigo 0 Plas'ik maddeler

Türkiye Mümessil eri ÇEL1K-BOYA T.A.Ş. J. EGOLF

istiklâl caddesi 4"i Büyük K ardıcalı han 21/22 Carda Apart. 4 cü kat

İSTANBUL ' Z M 1 K

Telefon : 43338 Telefon : 2244

M İ M A R VE M Ü H E N D İ S L E R İ M İ Z E MÜJDE :

H A K İ K Î

R U B E R 0 I D

M A R K A

Dam Tecrit Malzemeleri Yeniden Piyasamıza Gelmiştir.

Türkiye Umum Mümessili:

M A T A ş TİCARET T. A. Ş.

G A L A T A , T A H İ R H A N

Tel: 44996.

Satış mağazası: Galata, Kürekçiler Cad.

No. 67, Tel: 43480

r

H A K İ K İ

Inertol

TECRİT MALZEMESİ

Vagon, çatıları, pilonlar, vesaireyi güneşin kesin ışınlarına, dış hava tesirlerine karşı iyi bir koruyucudur.

Bina "ephelerini, yağmurlara ve rütubetten ileri gelen infiltrasyonlara karşı tecrit eder.

Deniz suyuna karşı, dayanıklı ve (mücerrit) yalıtkandır.

Beton ye madenleri, su ve toprak içinde, ve dış hava etkilerine (tesir) karşı korur.

Ondüle saçtan yapılmış çatıları en şiddetli iklimlerde bile koruyucudur.

Ilatı? yeri: ASFALT EVİ — İstanbul.

Galata Mahmudiye Caddesi No. 77

Telefon: 41988. Telg.: ASFALTEVİ

J

EMÜLZER - E :

EMÜLZER - F :

EMÜLZER - S :

EMÜLZER - C :

EMÜLZER - M:

Tecrit ve elâstikî döşemeler için spesiyal bitüm emiilsyonu.

Sıva ilâcı. Çimento ve kireç harcına katılıp su ve rutubetin geçmesine kat'iyyen mâni olur.

Anî sertleşme ilâcı. Çimento harcını 1 dakikada dondurur ve sertleştirir.

Elyaflı bitümlü izolasyon maddesi.

Tecrübeli ve emniyetli bir malzeme- dir.

Haricî sıvaların muhafazası için renksiz ıııücerrît.

Mutahassıs işcl ekiplerimi/; vardır. Deruhte ettiğimiz işçilikler garanti edilir.

S a t ı ş y e r l e r i : İstanbul

A s f a l t Evi Galata, Mahmudiye C. 77 Tel.: 41988- Telg. Asfaltevl.

Ankara Nadir Nail Keçili Kınacı Han No. 12 Telf. 3243

Telg: Nadir

(11)

A R K I T E K T

AYLIK MİMARLIK, ŞEHİRCİLİK ve SÜSLEME SANATLARI DERGİSİ

Yayınlayanlar :

Y. M. ABİDİN MORTAŞ ve ZEKİ SAYÂR

S E R İ : I V c İ L T : 1 8 1 9 4 9

Cumhuriyet Matbaası İ S T A N B U L

(12)

ARKİTEKT'in Kolleksiyonları

KOLLEKSİYON FUTLARI

1 NCİ SERİ 1931 )

1932

1933 Beher cildi 22,5 T. L 1934

1935 J

2 NCİ SERİ 1936 |

1937

1938 Beher elidi 20 T L 1939

1940 I

3 NCÜ SERİ

1941-42 \

]l?4

8Bher c1

""

18 T

-

L

1945 '

4 NCÜ SERİ 1946 1

1947 ; Beher cildi 16 T. L.

1948 j

Kolleksiyonlar tediyeli posta ile adrese kadar gönderilir. Cildler her renkte pantazotdandır.

Abone şartları :

Çift sayısı : 250 kuruş Altı aylığı : 650 » Yıllığı : 1200 »

SATILDIĞI YERLER: İSTANBULDA; İKBAL ve İNKILÂP, BEYOĞLUNDA; SERĞİYADES ve KİTAPSARAY

ANKARADA; AKBA KİTABEVLERİ

(13)

B Ü Y Ü K S İ N E M A — A N K A R A

Y. Mimar

Abidin Mortaş

Ankara - Yenişehir, Atatürk Bulvarı üstünde Zafer meydanı köşesindeki büyük arsaya, sinema, iş hanı, paviyon ve otel kısımlarını ihtiva etmesi iste- nen bir bina manzumesinden sinema kısmı bu sene ik- mal edilerek işletmeye açılmıştır.

Bu binanın projesi 1940 senesinden beri muhte- lif Türk ve ecnebi mimarlar tarafından gerek sipariş, gerek müsabaka suretile hazırlandığı halde, arsanın kifayetsizliği yüzünden tam istenen hâl şeklini temin etmek mümkün olamamış, mal sahibi mücavir arsala- rı da almak mecburiyetinde kalmış ve bu suretle da- ha geniş ve müsait imkânlar elde edilebilmiştir.

Şimdilik yalnız sinema kısmı tatbik edilen, son proje y. mimar Abidin Mortaş tarafından hazırlan- mıştır. Mimar, ayni zamanda binanın bütün detayla-

rını ve dekorasyonunu, hiç bir haricî tesir altında kal- mamaya çalışarak ve mümkün olduğu kadar orijinal ve hususiyetti motifler ve renkler tespit ederek hazır- lamıştır. Binanın bir çok hususî zorluklar arzeden mukavemet, betonarma ve demir çatı hesap ve pro- jelerini y. mühendis Orhan Emre yapmıştır. İnşaatın yerinde tatbikini y. mühendis Saim Ölçen üzerine al- mış ve sinema bir buçuk sene içinde tamamen ikmal edilmiştir.

Büyük sinema 1550 seyirci istiab edecek surette tertiplenmiştir. Plânda, Ankara İmar mevzuatına uy- gun olarak müştemilât kısımlarına imkân nisbetinde geniş sahalar ayrılmıştır. Büyük bir gişe holünden parter bekleme holüne geçilir. Burasının tavanı iki kat ihtiva edecek şekilde yüksek tutulmuş, bu suret-

3

(14)
(15)
(16)
(17)

le burası hem balkon beklemesile münasebetlendiril- miş, hem de ferah ve hususiyetti bir tesir temin edil- miştir.

Bekleme holü ile parter arasında parter fümuvarı vardır. Burada ve bekleme holünden iki taraflı düz ve geniş merdivenlerle balkon beklemesine çıkılır.

Bu katta müdüriyet odaları ile büfe bulunmaktadır.

Ankara sinemalarının en rağbette olan kısmı balkon olduğundan bu bekleme holüne ehemmiyet verilmiş- tir. Tavan kartonpiyer motiflerle ve büyük bir kristâl âvize ile tezyin edilmiştir. Müşteriler burada seans- lardan çok evvel gelerek otururlar ve büfeden istifa- de ederler.

İki yandan yine düz ve geniş merdivenlerle bal- kon katma çıkılır. Merdiven başında büyük bir fua- ye vardır. Film aralarında seyirciler burada sigara içerler, duvar ve vitrinlerde teşhir edilen resim ve eşyayı görürler.

Sinemanın balkonuna iki yandan ve orta seviye- den girilir. İçeride seyircilerin bir kısmı kademeler- le aşağıya, bir kısmı da yukarıya çıkmak suretile taksim olunurlar. Balkondan perdenin görünüşü az meyilli ve tabiîdir. Balkonun ön iki yani geniş birer

koridor halinde sahneye kadar uzanır. Buraları çıkış kapılarına gider. Salonda tiyatro oynandığı zaman en uçlara birer (avansen) locası konması düşünülmüş- tür. Bu koridorların korkuluk kenarlarına birer sıra halinde ve korkuluğa yaslanıp rahatça sahneyi göre- cek şekilde strapontenler konmuştur.

Büyük sinemanın umumiyetle iç tesiri ferah ve rahattır. Akustiği net, renk tesiri müsaittir.

Binanın inşa sistemi betonarma iskelettir. Yalnız sinema salonu tavanı demir konstrüksiyondur. Üstü ahşap üzerine rüberoit ve kiremit örtülüdür. Tavan çıtalı çeloteks kaplıdır. Lâmbrilen çıtalı ve üstü boyalı kontrplâktan yapılmıştır. Balkon korkuluğunun alnı kadife yastıklarla kaplanmıştır. Parter ve balkon dö- şemeleri ahşaptır. İleride bu döşemenin üstü mantar veya kauçuk levhalarla kaplanacaktır.

Parterin arka tarafında, ortada misafirler için bir büyük, yanlarda da müşteriler için dörder küçük loca yapılmıştır. Tavanlarda ince demirden motifler arasın- dan ve yan kornişlerden tavana endirekt ışık verilmiş- tir. Üst büyük tavanın orta kanadı içine asılan beş yu- varlak demir desenli kafesin kenarlarına iki dizi plâs- tik şeffaf menşurlar asılmıştır. Bunlar esasında sesi

Balkon bekleme salonu

(18)
(19)
(20)

Parterdan başka bir görünüş

(21)

Sahneden salona bakış

Salonun tavan motifleri

(22)
(23)

tasfiye etmek maksadile kristal düşünülmüş, fakat te- mini mümkün olamayınca plâstikten yaptırılmıştır.

Bütün koltuklar cilâlı ahşap, iskelet üzerine deri kaplanmak üzere yapılmıştır.

Hollerde, merdivenlerde ve koridorlarda beyaz ve siyah mermerle desenler teşkil edilmiştir. Yalnız balkon bekleme holünün döşemesi renkli ve desenli karoseramiktir.

Binanın cephesinde zemin kat, kahve rengi ile koyu gri ebrûlü İzmir mermeri kaplanmıştır. Bunlarla kapı içlerindeki sarımtırak Eskipazar taşları ahenkli bir kontrast temin etmektedir. Sert ağaç giriş kapıları üstüne ince demirden desenler işlenmiştir.

Binanın üst katlarında cephe 4 sm. kalınlığında Eskipazar travertin taşı kaplıdır.

Sinema binasının yalnız gişe holü ve onun üs- tüne rastlayan balkon bekleme holü caddeye bakmak- tadır. Diğer katlar iş hanını ihtiva etmektedir. Bu du- rum cephede ifadelendirilmiştir. İş hanı kısmı yakın- da ikmâl edilecektir. Sahne kısmına da bu yıl başlana- cak ve sinema salonu bu suretle tiyatro temsillerine de müsait bir hâle getirilmiş olacaktır.

Büyük sinemanın inşasında yapı sahibi mimarın proje ve detaylarına, anlayış ve itimat göstererek mü- dahale etmemiş, yalnız iktisadî düşüncelerle mimar

lükse kapılmaktan çekinmiş, basit malzemelerle ve normal işçilikle temin edilebilen bir mimari meyda- na getirmeye çalışmıştır.

Bu suretle binanın sinema ve iş hanı kısımları takriben 1.200.000 liraya mal olmuştur. Bu fiyata bilûmum elektrik, sıhhî tesisat, kalorifer tesisatı ve havalandırma tesisatı kanalları ve mefruşat bedelleri dahildir.

Binanın eb'at ve hususiyetleri göz önünde tutu- lursa bu bedelin normal ve çok mutedil olduğu görü- lür.

Sinema salonunda sahnenin başlığı üstünde (Ha- layı oynayan Sivaslı kızlar) ile bekleme holündeki uzun (Saadâbâd) tablolarını ressam Turgut Zaim ve Nurettin Ergüven müştereken hazırlamışlardır. Bu resimler binanın bünyesinde rol alarak mimarın istih- daf ettiği tesiri aksantüre etmiştir.

Binanın mimarisinde millî bir mimarî iddiası ba- riz bir şekilde görülmemekle beraber, yabancı gelme- yen, mûnis bir hava teminine çalışılmış, detaylarda tabiat motifleri stilize edilerek kullanılmıştır.

Sinema ve iş hanının yanındaki boş arsa kısmı- na otel binası da ilâve edildiği zaman mimarî kompo- zisyon tamamlanmış olacaktır.

(24)

Heykeltraş Kenan Yontuç

Emniyet Sandığı kuruluşunun 81 nci yıl dönü- mü münasebetile sandığın bânisi Sadrıazam Mithat Paşa'nın bir büstü Çağaoğlundaki merkez binasının önüne konulmasına karar verilmiştir. Büst Heykel-

traş Muallim Kenan Yontunç tarafından hazırlanmış- tır. Bu sahifede fotoğrafını gördüğünüz büst muvaffak olmuş bir eserdir.

(25)

S Ü L E Y M A N Ç E L E B İ K A B İ R M Ü S A B A K A S I N I K A Z A N A N P R O J E

« İ N T İ H Â L » E S E R İ M İ ?

Vatan gazetesinin 5/1/1949 tarihli sayısında, Prof. Dr. Süheyl Ünver bir makale neşrederek, Sü- leyman Çelebi kabri için açılan proje müsabaksmda birincilik kazanan projenin, Edirne - İstanbul yolunda- ki kabristanın sofa şeklindeki namazgâhdan alındığı- na işaret ederek orijinal bir fikir olmadığını kaydet- mekte, aynen şöyle demektedir :

Birinci mükâfatı alan fikir pek güzel. Fakat ne yapalım ki buna orijinal diyemeyiz. Zira onun hemen bir ayni hâlen Edirnede İstanbul yolun- da şehirden biraz çıkılmca ilerdeki Vezir çeşmesi mezaristanmda bir sofada mevcuttur ve 5-6 kişi- nin, içlerinden birinin imam olmasiyle namaz kıl- ması için yapılmış bir namazgâhtır. Arkasında da Mimar Sinanm torunu Fatma Hanımın 981

«1573» tarihli lâhdi vardır.

Bu sofanın Mimar Sinanın torunu vesilesiy- le XVI ncı asrın sonlarına doğru yapılmış olması muhtemeldir. Sofanın mukabil tarafında da bu- nunla eşit bir tane daha vardır, ki rahmetli Dr.

Rifat Osman Şehremaneti mecmuasında izahat vererek bu secdegâhm plânını ve kesitini neş- retmistir. «N. 71 -72. 1930».

Bu münasebetle mevzuubahis Edirne'deki Namaz- gahın bir fotoğrafile plânını bu sütunlara koyduk.

Mühim olan Dr. Süheyl'in makalesindeki diğer ci- hettir. Süheyl Ünver bu müsabakaya iştirak eden pro- jelerin hemen hiç birisinde Süleyman Çelebi'nin yaşa- dığı devrin mimarîsinin izlerine tesadüf edemediğini kaydetmekte, mimarları projelerini hazırlarken kâfi derecede tetkikat yapmamakla ittiham etmektedir.

Bize kalırsa, birinci mükâfat kazanan proje eski bir Türk mimarî eserinden ne kadar mülhem olursa olsun, basit ve güzel bir kompozisyondur. Bu itibarla mevzuun başarılı bir şekilde hâl edildiği anlaşılmak- tadır.

(26)

T

l i n ç i mükâfat: Mimar Nurettin Özselâm, İbrahim Süzen.

Mevlit sahibi

S Ü L E Y M A N Ç E L E B İ K A B İ R İ P R O J E M Ü S A B A K A S I

Mevlit sahibi Süleyman Çelebi'nin kabrinin tan- zimi için «Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu» ta- rafından bir proje müsabakası açılmıştır.

Birinciliği Mimar Nurettin Özselâm, İbrahim Sü-

zen'in müşterek projeleri, ikinciliği Y. Mimar Turgut Cansever, Özcan Tonguç, Ütarit İzgi'nin projeleri, üçüncülüğü Nezih Eldem, dördüncülüğü Leyla ve Fer- zan Baydar'ın projeleri kazanmıştır.

L

(27)

SÜLEYMAN CE1-EBİ ANITI A\USAQ\KA PROJESİ

linçi mükâfat: Mimar Nurettin Özselâm, İbrahim Süzen.

Diğer derece alan projeler. Bedri Kökden. Hüsrev Tayla, Abdullah Sarı'nın projeleridir.

Bu sayıda iştirâk edenlerden bazılarını neşret- mekteyiz. Gelecek sayıda diğerlerini de yayınlayaca- ğımızı ümit etmekteyiz.

Süleyman Çelebi kabir projesi müsabakasında de- rece kazanan projeler ve sahipleri şunlardır:

Birincilik: (01473) rümuzlu proje:

Mimar İbrahim Süzen İstanbul, ve Mimar Nuret- tin Özselâm İstanbul.

İkincilik: (12587) rümuzlu proje:

Y. Mimar Özcan Tonguç - İstanbul, Y. Mimar Tur-

gut Cansever - İstanbul, Y. Mimar Utarid İzgi - İstan- bul.

Üçüncülük: (26182) rümuzlu proje:

Y. Mimar Nezih Eldem - İstanbul . Dördüncülük: (00008) rümuzlu proje:

Y. Mimar Leylâ F. Baydar - İstanbul, Y. Mimar Ferzan Baydar - İstanbul.

Mansiyon I. (52225) rümuzlu proje:

Y .Mimar Bedri Kökten . Bursa.

Mansiyon II: (53847) rümuzlu proje:

Y. Mimar Hüsrev Tayla - Bursa.

Mansiyon III: (23718) rümuzlu proje:

Y. Mimar Abdullah Sarı - İstanbul.

Kesit ve elevasyon.

(28)

1

(29)

iştirak eden projelerden: Y. Mimar Muhittin Binan, Orhan Bozkurt, Gazanfer Beken projesi

(30)

S I R Ç A L I M E D R E S E S Ü S L E M E L E R İ H A K K I N D A 640 (1242)

Mihriban SÖZER

Sırçalı Medresenin bugünkü hali

Resim 1

Anadolu Selçuk devletinin gerek rahat gerekse dağdağalı geçen seneleri arasında dokuz asır yurdu- muzda millî varlığımızı tapulayan eserler birbirini takip eder. Selçuklar zamanında bazan fena idareci- lerle memleket sarsılırken ilim ve san'at müntesipleri samimî ve idealist olduklarından çalışmağa ve ilerle- meğe ara vermemişlerdir. Bu cihetledir ki Anadolu Selçuklarının ilerledikleri senelerde oldukları kadar geriledikleri zamanlarda da san'at eserlerinin en gü- zellerini yapmışlar ve bunlar bu güne kadar harap bile olsalar kısmen ayakta kalabilmişlerdir. Hattâ ge- lecek nesillerin bunları muhafaza edemiyeceği düşü- nülmüş olmalı ki harcına sekiz asırlık bir metanet ka- tabilmişlerdir. Milletlerin yaşayışları, itiyatları ve ol- gunlukları nisbetinde mukadder bir akibetleri vardır.

Eserlerin de bu neticeden kurtulamadığı aşikârdır. Bir defa harap olduğunu gördüğümüz şeylerin yapılması lüzumu idrâk edilmemiştir. Her memleketin tarihinde ilerleme ve gerileme temayülleri ve bunların iyi ve kötü neticeleri vardır. Bir memleket siyaseten sarsı- lırken herhangi yüksek bir sanatkâr çıkıp umulmadık büyük bir eser yaratır. Yaptıkları âbidelerin ve san'at eserlerinin memleketlerini, an'anelerini ve tarihlerini çok defa kurtardıklarını görürüz. İşte mevzuumuz olan medrese bunun güzel bir misalidir.

Anadolu Selçuklarında 634 - 642 (1236 - 1244) se- neleri arasında bir inhitat devri başlar. Üç kardeşler saltanatı bu devreden sonraya rastlar. Memleketin ida- rî ve siyasî bünyesi sarsılmıştır. Birinci Alâeddin Keykübat'm oğlu ikinci Gıyaseddin Keyhüsrev 643

(31)

(1245) de ölünce üç oğlu kalır. Birisi İzzettin Keykâ- vüs II dir ki babasının yerine geçer (1). Moğollar Konya'yı istilâ ederler (2).

Maalesef Anadolu Selçuk Devleti Moğolların hâ- kimiyeti altına girer. İşte bu düşkün senelerde Selçuk mimarisi ittilâ devrinin Anadolu'da bir san'at âbidesi yükselir. (3).

SIRÇALI MEDRESE

Harap olmasına rağmen kıymetinden hiç bir şey kaybetmiyen bu eserin bânisi hakkında malûmatımız çok azdır. Tarihlerin kaydettiğine göre (Bedrettin)

(1) Aksaraylı Mahmut. Selçuki Devletleri Tarihi. Nuri Genç Osman tercümesini neşreden Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk. Anka- ra 1943. S. 133.

(2) A. C. Konya 1932 S. 28.

(3) Vahit. Tarihi Sanat. Anadolu Selçuki âbideleri. Yeni m e c - mua 1917. No. 21. Ve Konyadaki Selçuki âsar bakiyesi. İllüstrasyon- dan tercüme eden: Nasuhi Esat. Yeni Mecmua. 1917 No: 19.

Lala Hoca Muslih (4) İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev'in oğlu Alâeddin Keykübat oğlu II nin lalasıdır. Sultanla- rın yakınlarından olduğu görülüyor ve Alâeddinin kar- deşi İzzeddin Keykâvüs II yi tanıdığına dair gönderdiği hey'et arasında da vardır. Maamafih Alâeddin'in çok ya- kını olan bu adamı Aksaraylı Mahmut eserinde iyi yazmıyor. Onu dünyalığı tamahı fazla olmasından el- de etmişler ve efendisi Alâeddin'i eliyle öldürtmüşler, diyor.

Sırçalı medresenin yapılış tarihi Gıyaseddin Key- hüsrev II. zamanına rastlar. 640 (1242) de yapılınca Fıkıh tedrisine tahsis olunur. Medresenin ne zamana kadar bu faaliyetine ve yahut diğer talim usullerine çevrilerek devam ettiği hakkında bilgimiz yoktur.

Mülâhazalarımızı ve tarihlerden çıkardığımız tahmin- leri burada keserek medreseye girelim :

Sırçalı medrese Konya'da Gazi Alemşah mahalle- sinde Karaman sokağı üzerindedir. İç güzelliğini, müs- tesna kapısının önünden geçen, yoldan görmek kabil değildir. Ahşap ve şahnişli bir eski evin karşısındaki pek süslü taş oymalı kapıdan boş bir avluya girince medreseye neden Sırçalı dendiği rengârenk Türk Sel- çuk çinilerinden anlaşılıyor. Karşımıza güzellikle pe- rişanlık birlikte çıkıyor. Binaya girişimiz üzerimizde acı ve unutamıyacağımız bir tesir bıraktı. Çünkü avlu- ya girince bizi moloz ve yabanî otlar karşılamıştı.

Temmuz ayının sıcak güneşi duvarlarda renk renk ya- narken düşüncemiz medresenin ilk açılış gününe dön- dü. Bu eseri en mükemmel bir çağında görememenin

imkânsızlığını düşünmekle beraber, sanki o zamanı görmüş gibi karşımızda yaşatmak istedik. Bu aklı durduracak derecede muazzam san'at âbidesi içinde 28 Mayıs 1945 de ancak bir saatçik kalabilen sayın hocamız Prof. Dr. A. Süheyl Ünver'in bu eser üzerin- de günlerle durmamız icap ettiği hakkındaki tavsiye- sinin ne kadar yerinde olduğunu anladık ve bütün süsleme detaylarını mümkün olduğu kadar almağa gayret ettik.

İçinde en güzel saatlerimizi geçirdiğimiz bu eş- siz san'at âbidesi karşısında hürmetle eğilirken aca- ba zamanın kemirici tesirini kıymet bilir eller biraz olsun tâdil edemez mi idi diye düşünmekten kendi- mizi alamadık. Zira bina çok haraptı. Taşlara oyulan hendesî şekillerle bezenmiş medhali bizleri hayretle- re sürüklemeğe kâfidir. Selçukların san'atkâr taşçı ustaları taşlarda gömülü hendesî güzellikleri ne ka- dar meharetle meydana çıkarmışlar!.

(4) Farsça muhtasar Selçukname. Tercümesini kıymetli notlar ilâvesiyle ne;reden Prof. Dr. F. N. Uzluk. Ankara 1941. S. 249-263.

(32)

Resim 3

(33)

Resim 1, ve 1" Sırçalı medresenin bugünkü durumu.-

Medresenin mimarisi üzerinde durmayarak top- ladığımız süslemelerin kısaca tavsifine geçelim.

Bina tamamiyle mozaik dediğimiz parçalı ve oy- malı çinilerle süslüdür. Burada da bütün Selçuk eserlerinde olduğu gibi tezyinat daha ziyade hendesî- dir. Maamafih hendesî şekiller arasında rumî dediğimiz parçalı motiflerle yapılmış şekiller de vardır. Bunla- rın üzerinde yalnız mor, lâcivert, firüze (turkuaz) renk gördük. Aralarındaki harçlar da bu saydığımız renklerle mücaveretten müteessir olarak beyazlıkları yerine pembesi görünmeği tercih etmişler. Medrese- nin açık eyvanından yetişebildiğimiz yerlerden güçlük- le bir kaç motifle mihrabın mevcut ufak ve hendesî par- çalı çinilerinden örnekler topladık. Yerlerde rastladı- ğımız bazı parça çini kırıntıları artık ihtiyar bir şahsi- yete bürünmüş bir san'at varlığının son dişlerinin de döküleceği korkusunu verdi. Eyvanın sol tarafında şim- diye kadar malûm bir imzayı bu sefer de yerinde oku- duk.

Bu çinileri yapan usta Mehmet'dir. Ya kendisi ve yahut ecdadı sayılı Asya Türk şehirlerinden birisi olan Tus'dandır. Zira 1242 senelerindeki Tus bu gün- kü hududu içinde değildi. Bu Türk şehrinde Türk ida- resi vardı. Asırlar sonra bu günkü sahasına geçen Tus'un XII. nci asırda bu günkü vaziyetiyle alâkası yoktur. Binaenaleyh bugünkü çoğrafî ve ırkî duruma bakarak bundan 707 sene evvel İranlı san'atkâr gel-

Resim 4

(34)

Resim 9

miş de bunu yapmış denilemez. Zira bu gün İran saha- larında kalan eserlerin bu tarihte olanlarının hepsi Asya Türkü eserleridir. Nitekim, Ayasofya'ya biz bu gün İstanbul'da sahibiz, lâkin o bir Bizans eseridir

diyrouz. Sonra Tus'lu bu usta Mehmet'in yolunda eser- lere Anadolu'nun pek çok yerlerinde, hattâ bu mihrap- taki parçalı çinilerin eşlerine Afyonkarahisarında Mısri (Kasım Paşa) camimin esasında mevcut Sel- çuk mihrabında da hemen aynen rastlanmıştır. Hattâ biz bu hendesî şekillerle yapılmış bir tertiple harca so- kulmuş parçalı çinilere Konya'da Sahip Ata camii ve

Resim 8

Resim 6

L

(35)

Resim 10 Resim 11

Beyşehir'de Eşref oğlu Süleyman bey camii mihrap- larında da bizzat gördük. Bunlar Anadolu'nun Asya Türkü eserlerinden de farklı olduğunun ve Ana- lu da ayrı bir inkişaf yolu takip ettiğinin birer misali sayılmalıdır.

Yukarıda hususiyetini sıraladığımız ve renklerini gösterdiğimiz bu eşsiz san'at âbidesi süslerinin mâna- sını anlamağı okuyucularımıza bırakıyoruz .

Resim 12

=mm m ı

Ü H ^ ^

^ ^ §§§§§ i t a

l a i i i l I B B I

I • 'im. 'iııı. //// • 'iıiı mı.'///, • I

I mmmıiM muumm

m w M / / M

w//ıw;ııııwm/m'%

mımm'uı*

(36)
(37)

'm//, mm.

m

vmvm m m m

''İlli IH W/ı MI Wl UM Wh HH mm m• WMWJ ''filmiı mmwm\

İÜ

İ İ M Ü İ M R İ İ P l ^ H i ^

İ H î

IIİ5 î ı l H l E e i

• i ^

W//A

W//h

• • • m^/mmmşLU H I H

'//////a '//////////i

I H H M ' ^H H^H • H l • • •

n ... mm mm wm m H i IH H l HH ' H ^B

Um/ !• m • • '

a r n ı a r B • kx: mmo ''iıımım • / / w / ' i

•'//im ,WK/-/mam MWM mm '///"i^'mmMmmm

Resim 14

W M ' / M ' / M ' ' / M ' / M ' / / A

Çizen: Perihan Yaymaz

- i " ) ! " , *

İm " f i >

DUROTEKS

İNŞAAT LEVHALARI

İnşaatın dahilen ve haricen her sahasında ve kontrplâk yerine bilûmum marangoz işlerinde kullanılır. Benze- rine kıyasen daha sert, daha kesif, daha dekoratif olup suya, hararet ve rutubete yüzde yüz mukavimdir.

GENEL S A N A Y İ TEÇHİZATI T.A.O.

Galata Hezaran (Bankalar) caddesi No. 77, Tel. 44510

(38)

M İ M A R I

Yazan: Auguste LAUGEL

Tercüme eden: Y. Mimar Halûk T O G A Y

D u y g u k a n u n u n u n ö l ç ü l e r e t a t - b i k i : Mimarî daima, insan ile ölçmeğe ve muka- yese etmeğe alışık olduğumuz eşya nisbetlerini aşar.

Demek mimariye Fechner kanunun şu kısmını tatbik etmek icap eder. İstisnaî ölçüler bahis mevzuu olduğu zaman, bu ölçülerin artması ile duygularla anlama hassası zayıflar. Bu kanunda, uzun zamandan beri ta- nınan bir hâdisenin izahı bulunacaktır: Nisbetleri mü- kemmel olan bir mimarî eserin yarıya veya üçte bire ircaı, daima estetik duyguyu rahatsız eder. Ayni hâdi- se, eserin bütün nisbetlerini büyülterek, bir kopyası yapıldığı zaman da husule gelir. Bina daha büyük ya- pıldığı zaman, tafsilât basit ve bariz olmalı yani bütün nisbetler değişmelidir. Bir âbidenin ifadesi, küçültül- müş veya büyültülmüş görünüşüne göre değişir. An'a- neye bağlı olan Yunan mimarları, takdir edilen bir mâ- bedi kopya ettikleri vakit, çizgilerin ölçülerinden hiç bir şey değiştirmiyorlardı. Taştan bir eserin bütün gü- zelliği nisbette, ölçülerin armonisinde, boşluk ve dolu- lukların tertibinde, gölgelerin tanziminde, rölyef ve çıkıntıların gelişmesinde, tezyinatın tertip ve seçimin- dedir. Tafsilâtlar, hey'eti umumiyeye bir nevi canlılık, organik bir karakter bahşeder. Eğer zoraki olarak bu heyeti umumiyeyi iki misline çıkarırsanız, elde edilen tesir bu zorlanmış büyültmeyi takip etmiyecektir. Da- ha seçilebilen tafsilâtlar karanlık ve bulanık olacak;

nisbetler objektif olarak değil, sübjektif olarak değişe- cektir. Haricî hakikat ile duyma hassası arasında bir hoşlaşmazlık meydana gelecektir. Tutulmayan, uçu- cu hiç bir zorlamaya gelmiyen güzel, bu cansız ve fay- dasız olan sahte hareketten kaçacaktır.

Mimara, eserini bu kadar zor kılan, her halde bu hâdisedir. Hakikati söylemek lâzım gelirse, onun hiç bir zaman modeli yoktur. Her âbide yeni bir varlık ola- rak ve kendine has uzuvlariyle bir bütündür; kısımları tek bir tesir yaratmaya yardım ederler. Mimar an'a- ne, stil, uygunluk, ihtiyaç, kullanılan malzeme cinsi ve statiğin kat'î kanunlariyle hareket eder; fakat ese- rine vahdeti ve hayatiyeti verecek olan o bilinmiyeni, nerede bulacaktır? Resim ve plânlar ancak eksik inti- ba verir. Mimarın, zekâsının gözleriyle, eserini itmam

Sekil 1. Nil ve Ehramlar..

edilmiş olarak görmesi, bütün nisbetleri düşüncesin- de ölçmesi, bir karışıklık yaratmadan tezyinatları ter- tiplemesi, muhayyileyi yormadan her şeyi rasyonel göstermesi, vasıtaları her tarafta hedef ile ahenktar kılması, nihayet eserini mahallinde kendisine bir çer- çeve teşkil edecek olan muhitiyle görmesi icap eder.

Optikte, teşe'up (irradiation) adiyle tanınmış ga- rip bir hâdise incelenir. Siyah bir zemin üzerine konan beyaz bir murabba, beyaz bir zemin üzerinden daha büyük görünür. Burada, ziya teşe'up eder yani karan- lık kısımların bir kısmını işgal eder ve karanlık ne kadar kesif oluısa ziya o kadar uzağa nüfuz eder. Öl- çünün de teşe'upu vardır. Kare bir satıh, birkaç çizgi ile çerçevelenirse daha büyük görünür; bu çizgilerin darlığı daha çok genişlik verir. Bundan dolayıdır ki, silmeler faydasız tezyinat değildir. Sarih olarak işaret edilen umumî hatlar, büyük ve küçük ölçülerin mesut bir imtizacını husule getiren bu zıddiyet, ölçü fikri i- çin çok lüzumludur. Bu tesire tezyinat da yardım eder, bir şartla ki her yeri örtmesin, sadece gözü bazı no.kta-

(39)

lara çekmekle iktifa etsin. Mimarinin sırrı, bu dolu ve boş kısımların tevalisi, zarafet ve kudret, dar ve geniş satıhlı çizgilerdedir.

Ölçü ve nisbet duygusu, iklimle de münasebettar- dır, zira ölçülerin farklarını anlıyabilme duygusu, ışığın kuvvetine bağlıdır. Mısır, Yunanistan ve güney memleketlerinin parlak güneşi altında, nüanslar ve renkler yakınlaşır, gölgeler şeffaflaşır. Bundan dolayı çıkıntılar mütebariz, tafsilât basit ve sarih olmaya ih- tiyacı vardır; eğer tezyinatın basit ve keskin ifadesi ol- mazsa müphem kalır. Zaten, bu güzel ışık altında, ta- şın bile bilinmiyen bir hafifliği vardır. Halbuki, ilmî bir hendesenin emekli oyunları olan, muğlâk oymalar, çerçeveler, geçmeler, güzele doğru gayreti, mücadele- yi şehadet eder. Burada ise, güzel kendiliğinden doğ- muştur. En rasyonel ve en sade formlar, bir kaç sütun, bir üsttaban, bir friz, bunu yaratmaya kâfi gelmiştir.

Eski dorik mâbetlerde, yivli ağır sütunların payedanı, hattâ bir kaç silmeli pabucu bile yoktur, frizinde daha hâlâ ahşap mâbetleri hatırlatan trigliflerinden maada tezyinatı bulunmaz; fakat bunların ulu ve muhteşem ifadeleri, belki daha sonraki devirlerin en zengin mâ- betlerinden daha kudretlidir. Yunan sanatının en çok yumuşadığı, çok tezyinatın kullanıldığı, daha az sert ve keskin bir stile sahip olduğu devirlerde bile, hey- keltraşm fantazisi mimarın desenlerine sadık kaldı- ğından, çizgiler saf, nisbetler temiz ve âşikâr kalır.

Kuzeyin daima muvazeneli, fakat ayni zamanda mütehavvil seması ile rütubetli ve kaprisli ışığında, göz sadece Yunan sanatının büyük satıhlarını ve mu- vazi çizgilerini görmekle ayni cazibeyi bulamaz. Bu- rada nüanslara, tafsilâta olan hassasiyet daha çok in- celmiş, tezyinat mimarinin esas zarafetini teşkil etmiş- tir. Sanat, bunu mütenevvileştirmek ve yumuşatmak için, binbir şekilde tedbir düşünür. Gotik kilisesi çan kuleleri, sivri süsleri ile yükselme temayülü gösterir ve göz hiç bir vakit tatmin olmadan bir tezyinattan diğerine gider. Burada pencereler taksimata uğrar, sü- tuncuklar yükselir, bükülür; her tarafta çiçek, yonca, sivri kemer, figür, sivri çörten, yıldızlar gibi şualanan büyük gülpencereler bulunur. Girintilerdeki hücrelere pek çok heykel yerleştirilmiştir, bunlar portaylarm iğri zaviyelerine kadar her tarafı kaplar. Duvarlar çok boşlukludur ve büyük kütle sanki bu binlerce mesa- matından, semanın ışığını teneffüs eder gibidir.

Rönesans binaları daha az ateşli ve intizamlı bir fantaziye uymuşlardır, fakat artık Yunan basitliği muhafaza edilmemektedir. Sütunlar azalır, birbiri üze- rine oturtulur, revaklar her cihette kullanılır. Plânlar geri çekilir, ileri sürülür, kolları cesaretle ayrılır ve ça- tılar semada en muğlâk silüetleri husule getirir. Hey- keltraşî her tarafa ince ziynetlerini serper, hattâ sütun

gövdelerini bile kaplar. Kapı ve pencereleri, hafif bir çerçeve çevirir ve güzellikten ziyade zarafet aranır.

Soluk ve kurşunî bir sema altında, bakışları teshir e- den ve eğlendiren bu harikalar, güneyin kemirici ışı- ğı altında, yok olurlar. Bir Gotik kilisesini, Flandrm bir belediye sarayını, Loire nehri kıyılarındaki bir şa- toyu Yunanistana götürün, bu âbideler yerlerine uy- gun görünmiyecektir. Artık muhit ve güneşle şeklini değiştirmiş olan bu eserlerin hatları, ufkun mutantan plânlariyle aheııkleşemiyecektir. Buna mukabil, Münc- hen ve Paris gibi modern şehirlerde, Yunan mâbet kopyalarının neler kaybettiğini gayet iyi biliyoruz.

Arap mimarisinde, göz kamaştırıcı ışık şualarına maruz dış kısımlarında umumiyetle, geniş hatlar ve heybetli duvarlar bulunur. Mebzul olan ihtişamını da- hilde teşhir eder. Kubbelerden sızan yumuşak ışık, pandantif stalâktitlerinde kırılır. Ve vahaların palmi- yelerini hatırlatan sütun ormanına yayılır. Bu gölge ve serinlik melcesi, dinin tesiriyle hiç bir insan tas- viri bulunmayan yalnız doğu kumaşlarını, silâh telkâ- riliğini, Kur'an tezhiplerini hatırlatan hafif bir kumaş gibi ince ve narin bir tezyinat ile kaplıdır. Göz bu ni- hayetsiz işleme lâbirenti içinde kaybolur ve tenazurun tekrar nizamı buldurduğu bu karışıklıktan hususî bir zevk alır. Santa Marco, dahilen olduğu kadar, hariç- ten de tezyinatının debdebesini ve renklerinin parlak- lığını saçar, fakat Venediğin ışığı rutubetli ve ebeku- şağı renklerini verir. Bu Hollandanmki gibi tezyinat ve renk oyunları için en müsait ışıktır.

S a n a t ı n i d e a l k a r a k t e r i : Mimarî ile iklimler arasındaki gizli münasebet, sadece basit bir fizik hâdisesine istinat etmez. Mimarî muhakkak duygulara hitap etmede ve hattâ bazı kerre bu güzelli- ği ölçüden çıktığı gibi, işlenmemiş bir şekilde kulla- nır. Şurası muhakkaktır ki çöl ortasında ehramlar gü- zeldir. Bizleri büyüklükleriyle hayrette bırakmakta- dır. Küçük olsalardı mânâsız ve gülünç görünürdü. Go- tik kilisesi de büyüğü aramaktadır. Fevkalbeşer bir gayret sanki semaya doğru yükselmekte ve kütlesiyle evleri ezmektedir. Tamamiyle maddî olan bu intibaya, daima bir düşünce karışır. Abide, fikrin bir idraki, ide- alin bir formudur. Mısırda, mekanik bir emek için binlerce insanın çalışması, bir istipdadm çılgın guru- runu ifade etmektedir. Hantal, kuma gömülü ehram çöle meydan okur gibidir. Zamandan bihaber, artık te- kâmül tanımayan bir medeniyetin sade ve lâyemut hatlarını ifade eden, hudutsuz bir düzlük üzerinde in- sanın meydana çıkardığı bir dağdır. Ne asırları, ne de kral sülâlelerini hesap etmiyen ve tıpkı her sene Nil nehrinin bıraktığı mil gibi, insan alüviyonlarının ağır ağır terekkübüdür.

Bilhassa başlangıçta, daha bir nevi barbar sade- liği muhafaza ettiği devirde, ruhu nisbet olan Yunan

(40)

Sekil 2. Dorik üslûbunda bir Yunan mabedi M.E. V asır sonuna ait Akragas'daki He-

ra mabedi

sanatı, daima büyük ölçüleri ihmal etmemiştir. V in- ci asırda Akragas (Agrigente) da inşa edilmiş Zevs Olimpiyos mâbedinin sütun yivlerine bir insan soku- labilir; pilipayeler üzerinde, adaleli vücutları, kalın kolları ve hayvani başlariyle, çellanın kornişini ta- şıyan atlantlar, 8 metre yüksekliğindeki devlerdir. Seli- nusdaki (Selinonte) çok küçük mâbetlerin yanında, Pa- risteki Madeleine klisesi ölçüsünü aşan nisbetlere rastlanır. Burada saçaklıkla beraber sütunların yük- sekliği 23 metreyi, sütun kutru ise iki insan boyuna yaklaşır. Bununla beraber, Yunan sanatının en yük- sek ifadesine ulaştığı zamanki güzelliği azametten zi- yade nisbettedir. Bütün aksamın birbirini tamamla- dığı ve muvazenelendirdiği mâbet, sanata âşık, ilâhları- na insan tasvirini vererek öğdüklerine inanan bir di- ne sahip, mesut bir medeniyetin görünür bir tecellisi- dir. Ne kadar serbestiyet ve hareket, bununla beraber ne kadar sükûnet ve haşmet. Mâbette ufkî ölçüler hâ- kimdir, semaya doğru bir hamle, zeminden bir ayrılış mevzuubahis değildir. Muvazi hatlar, kuvvet ve de- vam fikrini uyandırır, fakat düşünceyi tapraktan tec- rit etmez. İlâhî sır, mâbedin içinde saklıdır, fakat bü- tün harikalar hariçtedir; halk yüksek sütunlar arasın- da dolaşır, güzellik içerden değil, dışarıdan neşrolur.

Başka bir ideale nüfuz etmiş, her daim muvazene- den ayrılmış, endişeli ruhlarımızın, zarafetin kuvvetle birleştiği, basit ve haşmetli olan bu sâkin güzelliğin formlarını, anlamakta bir hayli zahmet çekmektedir.

Biz bu sanatın cazibesini hissetmekten ziyade tahmin e- diyoruz. Arkeologlar, sütun gövdelerini, frizleri, modül- leri ölçebilirler, fakat bize bu harika eserlerin ilhamı-

nı veren ideali iade edebilirler mi? Şimdi hangimizin Yunan ruhu vardır? İnsan ruhu artık gelişme devrinde değildir ve ilkbaharmı uzun zamandan beri geçirmiş- tir. Fakat kolaylıkla ideal ile Avrupa sanatı arasındaki münasebeti anlıyoruz. Bu zevahiri karışıklıkta, her şey izah olunmaktadır. Muvazi çizgiler artık ufkî değil, dikinedir, cür'etkâr demetlerle yükselir; hiç bir şeyle durulmaz, doğrudan en yükseklere erişir ve karışık girintilerle kaybolur. Her şey, namütenahiye doğru hamleyi ifade eder. Vitraylar, garip hayalli ışıklar sa- çar, daire sivri kemere tahvil olur. Nef'in baş döndü- rücü yükselmesiyle ürken tahayyül, kudretli istinat a- yakları arasına yerleştirilmiş şapeller içinde, karan- lık melceler bulur. Dinî ateş, arzuya göre geniş ve ışık- lı sahalara yayıldığı gibi, dar ve sessiz gölgeli yerlere de sıkıştırılmaktaydı. Hariçte de, sembol gayet vazıh- tır; bütün çizgiler semaya bağırmak veya dua etmek üzere yükselmektedir. Çan kuleleriyle cesur bir şekil- de yükselen kiliselerin yanında, şehirlerde halk tekâ- süf etmede, bunların etrafında mütevazi bir şekilde gruplanmaktadırlar. Hiç olmazsa, orta çağ kilisesi böy- leydi, beşerî sanayie yer verildiğinden dolayı kızar- mıyor, büyük çıplak meydanlarla çevrelenmiyor ve halkın kesif bulunduğu ve adi meskenlerin arasından çıkıyordu.

Sanat eseri, bina ile inşaatçı tarafından güdülen bir ihtiyaç veya ideal arasında görünür bir münasebet olduğu zaman vardır. Bu münasebet kurulamadığı za- man zevk rencide olmuştur; malzemenin parlaklığı ile tezyinatın şaşaası, bunun yerini tutamaz. İfadenin bir desene uyması gerekir. Bir derebeyi şatosu, bir

l

(41)

manastır, bir ikametgâh, bir hapishane, bir tiyatro ay- rı düşünceleri uyandırır. Kaim ve haşin duvarlar, zahmetle kaldırılan taş blokları, muazzam kirişler, bir kerre yerleştirildikten sonra hasselerden ziyade fikre hitap ederler. Mimarinin bu ifade karakterinden do- layı, bu sanatın istikbalinden hiç bir zaman endişe et- memelidir. Eğer, bu kelimeyi kullanmama müsaade e- derseniz, mimarî resim ve heykeltraşîden daha müte- rakki, olduğunu ifade ederim. Resim ve heykel- traşî tarihe mutlak olarak bağlı değildir; bütün de- vir ve medeniyetlerden iktibasta bulunur veya daha ziyade ilhamlarını insan ruhunda arar ve ebedî ihtiras- larımızı, değişik elbiseler örtmekle iktifa eder. Melos Afrodite'si (Venüs ve Milo), taş bloktan yontulduğu günlerdeki kadar tazedir; Partenon mâbedindeki Te- sevs, Panatenai alayı frizinin. Moiraların (Les Parques) yaşları var mıdır? Bütün bilfiil külfetlerden âzade, hafıza ve tefekkürün kaprislerini takipte serbest ol- ması gibi, bu sanatların mimarînin sahip olmadığı, hürriyetleri vardır. Mimarinin zaman, mekân ve mede- niyetlerle değişen bir çok ihtiyaçlara cevap vermesi gibi daha maddî zincirleri vardır; bu sebepten dolayı daimî bir istihaleye maruzdur. Bazan terakki, bazan tedenni eder, fakat her halde hareketsiz kalamaz.

Mimarî eski stilleri kullanmak isteği zaman, onları yeni hizmet ve kullanış şekline göre değiştirmeğe mecburdur. Eski medeniyetlerin en sadık şahitlerini, harabelerde bulmaktayız. Ruhları, bu birbirinden ay- rılmış ve dağılmış taşlarında, hâlâ teneffüs edilmek- tedir. İdeal ve adiyi ayni zamanda buluyoruz. Bunlar bize, sadece düşünceyi değil, fakat mazinin hayatını da meydana çıkarmaktadır .

Hassasiyetin hudut ve kaidelerini tahlil ederken şu neticeye sevkedilmiş bulunuyoruz ki; sanat, tecrü- benin müstakil görünüşünden başka bir şey değildir.

Zira, sanat eserleri, maddî şeyler gibi, sayesinde fi- kirleri aradığımız sembollerdir. Onları bulmak için, bize temin ettiği hisleri tefsir etmek mecburiyetinde- yiz ve bu tefsir zihnî bir çalışmadır ve ne kadar sık tekrar edilirse o kadar kolaylıkla anlaşılır. Mimari, bütün sanatlar arasında, düşünceye daha az mesele çı- karan ve kolaylıkla takdir toplayan bir sanattır. Her- kesçe bilinen, hissedilen maddî ihtiyaçlara cevap ve- rir, işin sırlı ciheti yoktur. Fakat sahasını, emniyete almak için, ne kadar çok basitliklere irca olunmakta- dır. Mimarî, ancak, hendeseye az yatkın kimselerin bile kavrıyabileceği formları, çizgileri, hudutları kabul eder. Halkın estetiği, ancak zekânın tamamivle anla- masiyle, tatmin olur. Kim, ilk görüşte, hattı müstaki- min, muvazinin ve dairenin hususiyetlerini tahmin etmez? Mimarî, ancak bu unsurları kullanır. Yunan mâbedinde yalnız hattı müstakimler vardır. Roma mi- marisi buna daire ve kürreyi ilâve eder. Bizans mima-

Şekil 3. Bir Gotik katedrali.. Rouen'de Notre-Dame kilisesi..

Şekil 4. Bir Rönesans binası.. Venedik'te Sculo di S. Rocco. 1517.

31

(42)

risi bu formlarla iktifa eder, yalnız kürreleri üstüva- neler veya diğer kürrelerle kesiştirir ve hendesî bakım- dan çok basit olan bu tekatular, fikrî endişe ile hay- retlere daldırır. Taş sıraları arasından yükselen pan- dantifleri gören göz, artık bu menazırm görünen kür- re parçalarını tanıyamaz. Ayasofya ve Santa Pietro kubbeleri altında, Agrippa Pantheon'unun altındaki emniyet hissini teneffüs edemeyiz; halbuki Pantheon'- nun üstü semaya bakan bir göz gibi deliktir. Ayasofya- mn büyük kubbesi zemininden etrafındaki çepeçevre pencerelerden gelen ışık hüzmesile kesilmiş gibidir:

İki tarafındaki yarım kubbelerden ayrılarak semaya doğru yükselir. Doğunun Yunan salibinde, batının Lâtin salibinde olduğu gibi, haçm iki kolunun tekatusunda, yükselir ve bakışı şaşırtan münhaniler husule geti- rilir. Umumiyetle ifadesi kuvvet ve sükûn olmasına rağmen, bu ahvalde daire bir haşmet ve tethiş yaratır.

Şekil 5. Roma mimarisi, Agrippa Pantheonu.

Bu münhani, Romanın sağlam yapılarına, akdükleri- ne, köprülerine, revaklarma mükemmel surette uygun geliyordu. Daire, manastırların sükûnet ve istihalesi- ne, kilisenin ilk asırlardaki hakarete ve zulme uğra- masını hatırlatan, alçak, derin ve kasvetli mezar inşaa- tına uygun gelmesi, Roman sanatına hususiyeti ver- miştir. Nef'in, değişmez ve sağlam karakterli yarım dairesi daha, itiraza uğramamış imanı iyi temsil et- mekteydi. Roman sanatı daha tasavvufun dalâlet ve halâvetine düşmemiş, sarih, mükemmel, metin, ciddî bir dini temsil eder. Orta çağı temsil eden Gotiğin, siv- ri kemeri, hendesî bakımdan en basit formlardan bi- ridir; bu iki dairenin kesişmesidir ve bu imtizaçtan bütün Gotik sanatı neş'et eder. Tonoz sistemleri, istinat kemerleri, istinat ayakları bu sanata muvazene ile te- min edilen bir sağlamlık elde eder.

Eskiden olduğu gibi bugün de, mimarinin basit

Şekil 6. Roma mimarisi, Graci köprüsü.

(43)

bir hendesesi vardır; daireden ayrılan kavisler nadiren ve istisnaî hallerde kullanılır. Elipsin güzelliği bunun hususiyetlerini bilmeden hissedilemez; bu hususiyet- lerin bilinmesi ise ileri bir ilme ihtiyaç gösterir. Mi- marî, yüksek hendesenin sayısız münhanilerinden fay- dalanmaz; zaten bunların cazibesi, âlimlerin gözün- den bile birçok formüller ve muhakemelerin tesirinde saklanmaktadır, yani kâfi derecede görünür değildir.

Eserlerimizde, kaprisli hatlar ve türlü variyasyonlar cihetinden mebzul olan, tabiatın intizamsızlığını taklit edemeyiz. Gözlerimizle olduğu kadar fikrimizle de görmek iştiyakımız kuvvetli olduğundan, biz eserleri- mize âdeta çocukça basitlikte, eğilmez bir huşunet ver- mekteyiz. Kâinat bizi öyle hâdiselerle ihata etmekte- dir ki, bunların nizamı daima bakışlarımızdan kaç- maktadır. Fakat kendi ellerimizle yaptığımız esere daima ölçü ve nisbeti sokarız. Bir, âbideye bir dağ pa- noramasının, kaprisli hatlarını vermeyi düşünür mü- yüz? Etrafımıza bakınca, endişemiz eşyaları tanımak- tır; hiçbir vakit yuvarlatılmış formları, münhanileri, zeminin eğriliklerini tahlil etmeyiz. Bizim için umu- miyetle tarlaları, ağaçları, yamaçları birbirlerinden ayır- detmek kâfidir. Çiçeklere hayran olduğumuz vakit, hudutlarının hendesisinden ziyade, renginden zevk almaktayız. Umumiyetle tenazurun basit cazibesinden memnun olmaktayız ve biraz muğlâk bir billûrî cisim hemencecik, düşüncemizi şaşırtır. Abidelerimize, te- nazuru ve basit formları tatbik etmiyor muyuz? Mo- dern sanayi, yeni güçlüklerle mücadele ederken, bazı kerre cür'etkâr hendesenin yardımına muhtaçtır. Fakat acaba estetik bakımdan kim, G a r d köprüsünün, üst üste konmuş yarım daire kemerlerini, mühendis- lerimizin nehirlerimize kurdukları cür'etkâr köprü ke- merlerine tercih etmez? Yeni sanat, belki bir gün, muğlâk bir güzellik, devâsâ güçlüklere karşı fennin

mücadelesinden doğar. Bugüne kadar fen, güzel olmı- yan, yalnız faydacı olan, muhteşem olmıyan, fakat şa- şırtan eserler yarattı. Cisimlerin hususiyet ve dinamik kanunlarına daha alışık ve bilgili bir beşeriyet, eski nesillerin beğendiklerinden daha başka eserleri takdir edecektir. Beşerî ideal, tıpkı felsefe ve edebiyat gibi her devirde değişir ve sanat daima idealin tercümesi olur. Belki daha az anlaşılan, daha maddî ve zarurî ihtiyaçlara cevap veren, daha az serbest bir tercüme fakat buna mukabil daha elle tutulur, daha çok halkın hoşuna giden ve memnuniyeti mucip olacaktır. Sanat daima yarı sembolik bir karakteri muhafaza edecek- tir; fakat insan yaratmaları içinde güzel hangi form altında izhar edilirse edilsin, daima duyguların ebedî kanunlarını tatmin etmesi gerekir. Fiziyolojik bir has- sede saklı olan zıddiyet ve nisbet inceliklerini gördük:

ister renk ve ister form bahis mevzuu olsun, plâstik sanatın form ve renklerden başka bir ifade imkânı ol- mıyacaktır. Güzel daima bir nisbetten doğar, beşerî duygu sadece tek ve sabit bir intiba ile beslenemez o zevkini mukayese ve ölçülerden çıkarır. Bundan dola- yı billûrî cisim ve canlı formların optik ve hendesesi, sanatkâr için faydalı olabilir. Ona hiç bir vakit ilham ve fikir vermiyecektir; ilimler daima sanatın yardım- cısı olarak kalacaktır; fakat bu yardımcıları hor gör- memelidir. Bunlar yaratmıyorlarsa da tashih edebi- lirler; daha fazlasını da yapmaktadırlar, yaratıcı zekâ- ya, tasavvurunu ifadeye has imkânları, işaretleri ve maddî sembolleri, lisana tercüme etmektedirler .

o

(Bu makale, Pariste 1869 da Germer Bailiere ba- sımevi tarafından neşredilen Auguste LAUGEL'in

«L'Optiques et les arts» adlı eserinin 115-144 üncü sayfalarından tercüme edilmiştir.)

(44)

O S L O R A D Y O E V İ

Mimar : Nils Holter

(L'architectuTe d'aujourdhui, 1948) den

Radyo neşriyatının süratli inkişafı ve içtimaî ha- yatta iktisap ettiği ehemmiyetin günden güne artması, mimarları yeni ve ince bir mevzu teşkil eden bu bina- larla meşgul olmağa sevk etmektedir.

Hemen her memlekette, radyo neşriyatı için yeni ve hususî binalar inşa edilmektedir. «Oslo» da yeni in- şa edilen radyoevi bu binalara güzel bir misaldir.

«Oslo» radyoevinin bir kısmı 1940 yılında ikmal edilmiş ve Almanların Norveçi işgali sırasında kulla- nılmıştır. Esaslı kısımları bilâhara ikmal edilmiştir.

İnşaat esnasındaki bu gecikmeden binayı yapan mi- marlar faydalanmışlar ve bu suretle radyo tekniğine en muvafık malzemeleri seçmek hususunda araştır- malar yapmışlardır.

Radyo binasının yeri şehrin büyük sirkülâsyon yollarından uzak ve tevlit ettiği zararlardan masundur.

Plânda binanın içindeki sirkülâsyonu mümkün mer- tebe asgariye indirmek çareleri aranmıştır. Ayrıca 200 kişilik konser salonu ile, diğer bütün stüdyolar, ehem-

miyetlerine göre bir kat üzerinde dağıtılmıştır.

Bazı stüdyolar müşterek ses ve kontrol odalarile irtibatlandırılmışlardır. Duvarlarda yapılan bir kanali- zasyon sistemi ile teshin boruları mikrofonların .kab- loları, stüdyoların altındaki hususî katta bir araya toplanmıştır.

Bu katta ses amplifikatörleri ve diğer menziller toplanmıştır.

En küçük stüdyodan, büyük konser salonuna kadar, haricî gürültülerin men'i ve diğer akustik esas- lar ayni ehemmiyetle tatbik edilmiştir.

Bina içinde sesin rezonansına mani olmak için, döşeme ve duvarlarda yeni bir keson sistemi tatbik edilmiştir ki, gerek kendi aralarında ve gerekse du- varlarla muvazi satıhlar, teşkil etmektedir. Temel- lerden gelmesi muhtemel resonansları önlemek için döşemelere kauçuk kaplanmıştır.

Radyoevinde akustik meselelerinin halli için de çok ihtimam edilmiştir.

(45)

1 — Giriş holü, 2 — Arşivler, 3 — Kabul, 4 — Bürolar, 5 — Vestiyer, 6 — Tuvaletler, 7 — Fuvayye, 8 — Müzik stüdyosu, 9 — Kontrol, 10 — Spiker, 11 — Musiki âletleri, 12 — Malzeme deposu, 13 — Müzik emisyon odası, 14 — Dram emisyonu salonu, 15 — Ses odası, 16 — Rejisör.

17 — Dinî müzik, 18 — Oda müziği, 19 - Folklor, 20 — Gramofon, 21 — Konferans, 22 — Kasa, 23 — V. Kâtip, 24 — Solistler. 25 — Din- lenme odası, 26 — Orkestra şefi, 27 — Bekleme, 28 — Musikişinaslar, 29 — Depolar, 30 — Büyük konser salonu..

Artistler fuvayyesi.. Müzik konser salonunun görünüşü..

(46)

Sesin in'ikâsı için 24 ilâ 36 cm. kalınlığa kadar muhtelif malzeme tabakaları kullanılmıştır. Bu taba- kalar yarılmış ve delik açılmış, tahta plânşlar ile kap- lanmıştır.

Döşemelere linolyom döşenmiştir, yalnız müzik stüdyolarının zeminine kauçuk döşenmiştir.

Ana binanın dışında inşa edilmiş olan büyük konser salonunun tavanına salonu bir başından öbür ucuna kadar devam eden münhani bir kesit verilmiş bu suretle iyi bir akustik satıh temin edilmiştir.

Oda müziği için bir stüdyonun görünüşü.. Tavanı münhanî şekilde kaplanmıştır.

A R K I T E K T İ N A B O N E Ş A R T ARI

ÇİFT S A Y I S I • 2.50 Lira P R I X D'UN NUNIERO 1.6 Oolar A Tl AYLIĞI : 6 50 „ „ pour 6 NlOlS 4 „ YIL: İĞİ : 12 00 „ „ „ UN AN 8 „

Arkitektin kolleksiyonları :

1931

1 ci s e n

1 C' seri

3 eli seri

1932 1933 1934 1935 1936 1937 1938 1939 1940 1941-42 1943 1944 1945

belıer ciltli koleksiyonu 20 İra

18

17,5 „

4 cU seri

1946 ( 1947 ı » »

15

1948

BUtUn yazılar, r e s i m l e r , r e k l â m ve a b o n e b e d e l l e r i Posta ile A R K İ T E K T ' i n i d a r e y e r i n e g ö n d e r i l m e l i d i r , i s t e y e n l e r e R e k l â m t a r i f e s i g ö n d e r i l i r . A d r e s l e r i n i d e ğ i ş t i r e n a b o n e l e r süratle b i l d i r m e l i d i r l e r . Aksi t a k d i r d e k a y b o l a n d e r g i l e r d e n

d o l a y ı m ü d ü r l ü ğ ü m ü z s o r u m l u d e ğ i l d i r

Pour tout paieTient et d e m i n d e de r e n s e i g n e m e t , ainsi q u e p o u r tout e n v o i d e d o c u m e n t t e l s q u e p h o t o s . a r t i l c e j a n n o n c e s , b i b l i o g r a p h i e i i n s e r e r s ' a d r e s s e r i la Direction

No. 3 3 A n a d o l u Han, E m i n ö n U İstanbul

Konferanslar için bir stüdyonun içi, duvarlar tahta ve kumaşla kaplanmıştır.

H e r k e s i n t a n ı d ı ğ ı Herkesin s e v d i ğ i

H e r k e s i n güvendiği

BANKA

YAPI VE KREDİ BANKASI

Referanslar

Benzer Belgeler

No.: 84 Karaköy— İstanbul Ankara Şubesi : Anbarlar Yolu 4/1 Sıhhiye — Ankara İzmir Şubesi : Gümrük İş

Taşıyıcı yapı elemanları kiriş ve kolonlar çıplak be- ton olarak bırakılmış dolgu elemanı olarak b ü t ü n bloklarda ytong duvar elemanı kul- lanılmıştır..

Demir vida (grosa) Pirinç vida (..

Dıvar kâğıdı altı tecridi «UNITEX» Sert, kapılar için «UNITEX» Sert mutfak dolapları için (<ITNITEX<< Seı-f, «UNILAC» fayans benzeri

posu atelyesi ikinci müdürlüğüne geçirildi. Toplamı iki yıl kadar kaldığı her iki vazifede de stajının ikmâli maksadıyla fiilen bir makinist gibi çalıştı. 1934

Bir insan ola­ rak herkes zaten toplumun dertle­ rini kendi derdi bilir, bunun için ayrıca şair olmıya ne hacet.. Ama bu böyle diye siyasî makale mi

ing commercial and industrial activities from the coastal area, much of the source of the pollu­ tants have been removed, while the final elimi­ nation will come

For the purpose of gaining optimum benefit from the shrimp stocks, this study aims at determining bio-ecological characteristics of pink shrimp, indices of change in the stocks,