• Sonuç bulunamadı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ADEM BULUT VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:50282/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ADEM BULUT VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:50282/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG."

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ADEM BULUT VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:50282/99)

KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

STRAZBURG

2 Mart 2006

İşbu karar AİHS’nin 44§2. maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup bazı şekli düzeltmelere tabi olabilir.

AVRUPA KONSEYİ CONSEIL DE

L'EUROPE

(2)

Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan (50282/99) başvuru no’lu davanın nedeni, ekte isimleri bulunan bu ülke vatandaşlarının (başvuranlar) 27 Ocak 1999 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 34. maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapmış oldukları başvurudur.

Başvuranlar AİHM önünde Ankara Barosu avukatlarından Abdullah Çiftçi tarafından temsil edilmektedir.

OLAYLAR

I. DAVANIN KOŞULLARI

Olayların meydana geldiği dönemde başvuranlar, terör örgütlerinin eylem ve faaliyetlerinin cezalandırılmasını öngören 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7.

maddesinde belirtilen suçlardan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılanmaktaydılar.

30 Temmuz 1998 tarihli duruşma sırasında hüküm kısmından önce, başvuranlar “Ya Allah, Bismillah, Allah’ü Ekber” şeklinde slogan atmışlardır.

Bunun üzerine, esasa bakan hakimler duruşma salonunu terk etmişler başvuranlar ise polisler eşliğinde duruşma salonu dışına çıkarılmışlardır. İlgili kişiler olay sonrasında Cumhuriyet Başsavcısı eşliğinde esasa bakan hakimler tarafından sorgulanmıştır.

Başvuranlarının tutumunun duruşmanın seyrini olumsuz yönde etkilediği görüşüne varan hakimler, 2845 sayılı Kanun’nun 23 §§ 3 ve 4. maddeleri uyarınca başvuranları disiplin cezası adı altında üç ay hapis cezasına mahkum etmiştir. Bu cezanın üçte birinin hücrede geçirilmesi öngörülmüştür.

Olaylar sonrasında düzenlenen tutanaktan, başvuranların mahkeme sıralarına elleri ile vurarak yukarıda ifade edilen sloganı attıkları ve bu eylemin polis müdahalesine kadar yaklaşık on dakika kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Yine aynı tutanakta, sorgulama sırasında başvuranların bir kısmının bu türden bir slogan attıklarını reddettiği, bir kısmının ise herhangi bir karara itiraz etmek amacıyla değil, yalnızca tepkilerini dile getirmek amacıyla böyle bir davranışta bulunduklarını itiraf ettikleri belirtilmektedir.

2845 sayılı Kanun’nun 23 §§ 3 ve 4. maddesi uyarınca disiplin gerekçesiyle verilen cezalar hakkında herhangi bir başvuru yolu bulunmamaktadır.

HUKUK AÇISINDAN

I. AİHS’NİN 6. MADDESİ’NİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

AİHS’nin 6 § 1 maddesine atıfta bulunan başvuranlar kendilerini yargılayan ve mahkum eden Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin bünyesinde bir askeri hakim bulunması nedeniyle “bağımsız ve tarafsız bir mahkeme” tarafından adilce yargılanmadıkları iddiasında bulunmaktadırlar.

(3)

Başvuranlar ayrıca, aynı gün sorgulandıkları, yargılandıkları ve mahkum edildikleri gerekçesiyle savunmalarını hazırlamak için yeterli zamana sahip olamadıklarını iddia etmekte ve AİHS’nin 6 § 3. maddesine atıfta bulunmaktadırlar.

A. Kabuledilebilirlik hakkında 1. Mağdur sıfatı

Hükümet, aralarında aleyhlerinde verilen hapis cezasını çekmeyen ve şartlı salıverilenlerin de bulunduğu başvuranların AİHS’nin 34. maddesi uyarınca mağdur olduklarını iddia edemeyeceklerini belirtmektedir.

Bu itibarla Hükümet DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ahmet Ayaz, Ahmet Püsküllü, Erdal Yüksel, Güzelhan Kebanlı, Mustafa Bulutlu, Şamil Demir, Tahsin Tazegül, Ali Topal, Cengiz Kılınç, Hakan Doğan, Hüseyin Işık, Murat Tektaş, Talip Bacak, Yasin Kara, Yusuf Gözcü, Orhan Akboğa, Ömer Genç, Yavuz Parlak, Selçuk Öztürk, Muhammet Kanat, Cumali İnceler, İsmail Pekdoğan, Atilla Küçük, Arif Marangoz, Burhan Tokur, Selçuk Ayyıldız, Fehmi Çilingir ve Ahmet Turan Özgürsoy’un 29 Eylül 1998 tarihinde serbest bırakıldıklarını ve üç aylık hapis cezalarının uygulanmadığını belirten yazısını sunmaktadır.

Diğer başvuranlarla ilgili olarak Hükümet, dava konusu cezaların başladığı ve bittiği tarihlerin belirtildiği şartlı salıverilme kararlarını sunmaktadır. Bu kararlardan, çekilen ceza süresinin bir ay sekiz gün olduğu anlaşılmaktadır.

Başvuranlar görüş bildirmemektedir.

AİHM, AİHS birimleri tarafından getirilen, bir kimsenin, AİHS’nin 34. maddesi uyarınca, iddia edilen ihlallerden mağdur olması durumuna son verilmesi koşullarının ulusal makamların sözkonusu ihlalleri açıkça ya da özü bakımından kabul etmesini ve bunların telafisini öngördüğünü hatırlatmaktadır (Bkz., özellikle Eckle-Almanya, 15 temmuz 1982 tarihli karar, A serisi, no: 51, s. 30, § 66).

AİHM aynı zamanda herhangi bir zararın meydana gelmediği durumlarda dahi, AİHS hükümlerinin ihlal edilmesinin mümkün olabileceğini hatırlatmaktadır (Adolf-Avustralya, 26 Mart 1982, A serisi no: 49, s. 17, § 37).

Mevcut durumda, AİHM Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 30 Temmuz 1998 tarihli kararının başvuranların tutumlarının duruşmanın seyrini olumsuz yönde etkileyecek türden olduklarını ve 2845 sayılı Kanun’nun 23 §§ 3 ve 4. maddeleri alanına girdiğini açıkça ifade ettiğini kaydetmektedir. Bu nedenle başvuranların olayların sorumluları olduklarına ve hapis cezası çekmeleri gerektiğine kanaat getirilmiştir. Başvuranlardan bir kısmının hiçbir ceza çekmemesi ya da diğerlerinin cezanın yalnızca bir kısmını çekmiş olmaları hiçbir şekilde iddia edilen ihlalin tazmini olarak değerlendirilemez.

Sonuç olarak, AİHM başvuranların AİHS’nin 34. maddesi uyarınca “mağdur” sıfatını taşımaya devam ettiklerine karar vermiştir.

2. İç hukuk yollarının tüketilmesi hakkında

(4)

Hükümet iç hukuk yollarının tüketilmediğini belirtmekte ve başvuranların yargılamanın hiçbir aşamasında şikayetlerinden birisini dile getirmediklerini ifade etmektedir.

AİHM, AİHS’nin 35 § 1. maddesinde belirtilen iç hukuk yollarına başvurulması kuralının, sözkonusu ihlalle ilgili olarak iç hukukun etkili bir başvuru yolu sunduğu varsayımına dayandığını hatırlatmaktadır. Oysa ki, DGM bünyesinde asker kökenli hakimin olması kadar, ihtilaf konusu yargılama olayların meydana geldiği dönemde yürürlükte olan mevzuattan ileri gelmiştir ve o dönemde bu hukuki duruma çözüm getirecek herhangi bir etkili başvuru yolu bulunmamaktaydı.

Bu nedenle bu itirazın reddedilmesi uygun olacaktır.

3. Sonuç

AİHM, içtihatlarından doğan kriterler ışığında (Bkz., özellikle, Çıraklar-Türkiye, 28 Ekim 1998 tarihli karar, Derleme Hükümler ve Kararlar 1998-VII) ve elindeki mevcut unsurların tümü gözönüne alındığında, başvuranların şikayetlerinin esastan incelenmesi gerektiği kanaatine varmıştır. AİHM başka hiçbir kabul edilemezlik gerekçesi ile karşılaşılmadığını tespit etmiştir.

B. Esas Hakkında

1. Devlet Güvenlik Mahkemesinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı hakkında

AİHM daha önceki kararlarda buna benzer pek çok şikayetin dile getirildiğini ve bunların AİHS’nin 6 § 1 maddesinin ihlali yönünde sonuçlandığını ortaya koymaktadır (Bkz.

sözü edilen Özel kararı, § § 33-34).

AİHM mevcut davayı incelemiş ve Hükümet’in davayı farklı şekilde sonuçlandıracak hiçbir olgu ve delil sunmadığı kanaatine varmıştır. AİHM, Ceza Kanunu’nda öngörülen ve cezalandırılan suçlardan ötürü Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanan başvuranların, 30 Temmuz 1998 tarihinde yapılan duruşma sonunda meydana gelen olaylar dikkate alındığında, aralarında asker kökenli bir hakimin yer aldığı mahkeme önüne çıkma konusunda endişe duymalarının anlaşılabilir olduğu kanısındadır. Dolayısıyla başvuranlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin davanın gerekçesine yabancı mülahazalar ışığında sebepsiz bir yargı kararı almasından haklı olarak kaygı duymaktadırlar. Bu nedenle başvuranların, bu yargı merciinin tarafsız ve bağımsız olmadığı yönündeki şüphelerinin, nesnel bir biçimde haklı gerekçelere dayandığı kabul edilebilir (mutatis mutandis, Incal –Türkiye, 9 Haziran 1998 tarihli karar, Derleme 1998-IV, s. 1573, § 72).

AİHM, başvuranları yargılayıp mahkum eden Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin AİHS’nin 6 § 1 maddesinde öngörülen bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğini taşımadığı sonucuna varmıştır.

2. Ceza Yargılama Usul İşlemlerinin Adilliği Hakkında

Hükümet başvuranların avukatlarının sözkonusu davanın yargılamasına gönüllü olarak katılmadıklarını belirtmekte ve başvuran tarafın avukatlarının salona girmelerinin yasaklandığı yönündeki iddialarını reddetmektedir. Ayrıca, her ne olursa olsun, 2845 sayılı

(5)

Kanun’nun 23. maddesinde belirtildiği şekilde, avukatların hakimler tarafından belirtilen süre içerisinde yazılı olarak savunmalarını sunma imkanına sahip olduklarını hatırlatmaktadır.

AİHM, daha önceki benzer davalarda da dile getirildiği üzere, tarafsızlıktan ve bağımsızlıktan yoksun bir mahkemenin, hiçbir surette, yargı yetkisi altındaki kişilere adil ve hakkaniyete uygun bir yargılama süreci temin edebileceğinin varsayılamayacağını hatırlatır.

Davanın bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde görülmesi hakkının ihlal edildiği tespiti ışığında, AİHM, savunma haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikayetin ayrıca incelenmesine gerek olmadığı kanaatine varmıştır (Bkz. diğerleri arasında, mutatis mutandis adıgeçen Çıraklar kararı, s. 3074, §§ 44-45).

II. AİHS’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA AİHS’nin 41. maddesinde belirtilen unsurlar.

Başvuranlar tazminat, masraf ve harcama adı altında herhangi bir talepte bulunmamaktadır.

AİHM de, bu ad altında her hangi bir ödemenin yapılmasına gerek olmadığına karar vermiştir.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK AİHM OY BİRLİYLE, 1. Başvurunun kabul edilebilir olduğuna;

2. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin bağımsızlık ve tarafsızlıktan yoksun olması nedeniyle AİHS’nin 6§1 maddesinin ihlal edildiğine;

3. AİHS’nin 6. maddesi uyarınca yapılan diğer şikayetin incelenmesine gerek olmadığına;

karar vermiştir.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM İç Tüzüğü’nün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına uygun olarak 2 Mart 2006 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.

(6)

EK

Başvuranlar Listesi

1. Adem Bulut 31. Hakan Doğan

2. Ahmet Ayaz 32. Hüseyin Işık 3. Ahmet Edip Taş 33. Murat Tektaş 4. Ahmet Püsküllü 34. Yakup Akkuş

5. Aydın Göksu 35. Mustafa Doğan

6. Ayhan Demir 36. Talip Bacak

7. Bülent Baykol 37. Tuncay Sertbaş

8. Cahit Canbek 38. Yasin Kara

9. Erdal Yüksel 39. Yusuf Gözcü 10. Fatih Seven 40. Abdurrahim Çağan 11. Güzelhan Kebanlı 41. Orhan Akboğa

12. İbrahim Elik 42. Ömer Genç

13. Kadir Yavuz 43. Sedat Akçam 14. Kasım Gülşen 44. Yavuz Parlak 15. Mehmet Türker Temiz 45. Selçuk Öztürk

16. Murat Yusuf Ağır 46. Muhammet Hadi Kanat

17. Mustafa Bulutlu 47. Feyzullah Parlak 18. Sümmani Saygılı 48. Cuma Ali İnceler 19. Şahap Bingöl 49. Mehmet Sungurtaş 20. Şamil Demir 50. Hacı Altun

21. Tahsin Tazegül, 51. İsmail Pekdoğan 22. Tamer Acımaz 52. Atilla Küçük 23. Turan Kehya 53. Habip Laçin 24. Şeref Kazıcı 54. Arif Marangoz

25. Selami Taş 55. Ahmet Tosun

26. Sıddık Durmuş 56. Burhan Tokur 27. Süleyman Artvinli 57. Selçuk Ayyıldız

28. Ali Topal 58. Fehmi Çilingir

29. Ashabil Kazmamürü 59. Ahmet Turan Özgürsoy

30. Cengiz Kılınç 60. Hakan Peçenek

(7)

Referanslar

Benzer Belgeler

maddesinin gerektirdiği şekilde ölümün meydana geldiği şartlar hakkında etkili bir soruşturma yapılmasını kendiliğinden (ipso facto) gerekli kılar. Bir

Dava dosyasında yer alan unsurlardan, Savaş Çiçek’in ölümü hakkında 15 Aralık 2001 tarihinde Sarıkamış Askeri Savcılığı tarafından verilen takipsizlik kararına

Maddi zararla ilgili olarak AİHM, iddia edilen zarar ile AİHS ihlali arasında aşikâr bir nedensellik bağı bulunması gerektiğini ve adil tatminin, gerektiğinde, mali destek kaybı

3. a) AİHS’nin 44/2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası’na

Başvuran ayrıca eşinin ölümü üzerine yürütülen resmi soruşturmanın yetersizliğinden ve Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan ceza

Konuyla ilgili olarak, AİHM, İzettin Zengin’in ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın cesedin bulunur bulunmaz başlatıldığını, 29 Kasım 1998 tarihinde,

Öncelikle, Mikail Ataman’ın Komutanı tarafından öldürüldüğüne dair iddia ile ilgili olarak Hükümet, bu iddianın, mevcut davada yürütülen cezai soruşturma

Ayrıca, başvuranlar, idarenin 4 Kasım 1997 tarihli görüşlerine yanıt olarak görüş sunmadıkları için, AİHS’nin 35, maddesi çerçevesinde iç hukuk