• Sonuç bulunamadı

T.C. BEYKENT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. BEYKENT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI"

Copied!
97
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI

AMELİYATHANE ÇALIŞANLARINDA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Yüksek Lisans Tezi

Tezi Hazırlayan:

Mehtap MUTİ

İSTANBUL, 2014

(2)

T.C.

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI

AMELİYATHANE ÇALIŞANLARINDA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Yüksek Lisans Tezi

Tezi Hazırlayan:

Mehtap MUTİ

Öğrenci No:

1107461280

Danışman:

Prof. Dr. Mehmet Fikret Gezgin

İSTANBUL, 2014

(3)

YEMİN METNİ

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “Ameliyathane Çalışanlarında İş Sağlığı ve Güvenliği” başlıklı bu çalışmanın, bilimsel ahlak ve geleneklere uygun şekilde tarafımdan yazıldığını, yararlandığım eserlerin tamamının kaynaklarda gösterildiğini ve çalışmamın içinde kullanıldıkları her yerde bunlara atıf yapıldığını belirtir ve bunu onurumla doğrularım. 05/09/2014

Mehtap Muti

(4)
(5)

Adı Soyadı : Mehtap MUTİ

Danışmanı : Prof. Dr. Mehmet Fikret GEZGİN Türü ve Tarihi : Yüksek Lisans, 2014

Alanı : Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi

Anahtar Kelimeler : İş Sağlığı, İş Güvenliği, Ameliyathane Çalışanları

ÖZ

AMELİYATHANE ÇALIŞANLARINDA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Bu çalışmada ameliyathanede çalışanların iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden risklere değinilmiş, Avrupa ve Türkiye uygulamaları ve ameliyathane çalışanlarının karşılaştığı risk ve tehlikelerin çalışanlara etkileri, iş kazaları, meslek hastalıkları ve önlem alınmasına yönelik çalışmalar üzerinde durulmuştur. Çalışanlar yaptıkları iş ve çalıştıkları ortamdan kaynaklanan birçok riske maruz kalmaktadır. Bu riskler sonucunda da çeşitli iş kazaları ve meslek hastalıkları oluşmaktadır. Bu riskler hem sağlık çalışanlarını hem de hastaları etkilemektedir. Ameliyathane çalışanlarının karşılaştığı risk ve tehlikelerin giderilmesi ya da önlenmeye çalışılması hiç şüphesiz çalışanlar kadar hastaların sağlıklarına kavuşması ve aldıkları hizmetin kalitesini de etkileyecektir. Sonuç olarak, ülkemizde iş kanunda yapılan düzenlemelerle iş sağlığı ve güvenliği alanında gelişme sağlanmış ancak, sağlık kurumlarında yapılan düzenlemeler etkili ve yeterli olmamıştır. Çalışma, ameliyathane çalışanlarının birçok riske maruz kaldığına, bu riskler sonucunda iş kazaları ve meslek hastalıklarının oluştuğuna işaret etmektedir.

(6)

Name and Surname : Mehtap MUTİ

Adviser : Prof. Dr. Mehmet Fikret GEZGİN Degree and Date : Master, 2014

Major : Department of Hospital and Health Care Management Key Words : Occupational Health, Occupational Safety, Operating Room

Staff

ABSTRACT

OCCUPATIONAL HEALTH AND SAFETY OF THE EMPLOYEES WHO WORKS IN THE OPERATING ROOM

In this thesis the applications of the occupational health and safety in Europe and Turkey and the impact of the risks and hazards faced by employees, work accidents, occupational diseases and work towards taking measures. Employees are exposed to many risks arising from their work and their working environment. As a result of these risks various work accidents and occupational disease have been occurred. These risks were affected both heath employees and patients. There is no doubt that to eliminate or to try to prevent risks and hazards faced by employees who works in the operating room will effect patients health as much as employees and will affect the quality of the services they receive. Finally, there are some improvements in the field of occupational health and safety by the regulation of labor law in our country, but the arrangements made in health care has not been adequate and effective. This study indicates that operating staff exposure to many risks and work accidents and occupational disease occurs as a result of these risks.

(7)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No.

ÖZ ... i

ABSTRACT ... ii

İÇİNDEKİLER ... iii

TABLOLAR ve ŞEKİLLER LİSTESİ ... v

KISALTMALAR ... vi

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ 1.İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ: TANIMI ve ÖNEMİ ... 5

1.1.İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tanımı ... 5

1.2.İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi ... 7

2.DÜNYA’DA ve TÜRKİYE’DE İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ ... 8

2.1.Dünya’da İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi ... 9

2.2.Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Tarihçesi ... 11

3.İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ ULUSLARARASI KURUMSAL DÜZENLEMELER ... 14

3.1.Uluslararası Çalışma Örgütü ... 15

3.2.Dünya Sağlık Örgütü ... 19

4.İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE’DEKİ KURUMSAL DÜZENLEMELER ... 22

4.1.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ... 25

4.2.İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ... 26

4.3.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi ... 27

4.4.Sosyal Güvenlik Kurumu ... 29

4.5.İş Teftiş Kurulu ... 30

4.6.Meslek Hastalıkları Hastanesi ... 31

(8)

İKİNCİ BÖLÜM

AMELİYATHANE ÇALIŞANLARI, KARŞILAŞTIKLARI RİSK VE TEHLİKELER, İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI

1.AMELİYATHANELER ... 33

2.AMELİYATHANE ÇALIŞANLARI ... 37

3.AMELİYATHANE ÇALIŞANLARININ KARŞILAŞTIĞI RİSK VE TEHLİKELER ... 41

3.1.Fiziksel Riskler ... 45

3.2.Kimyasal Riskler ... 47

3.3.Biyolojik Riskler ... 52

3.4.Psiko-Sosyal Riskler ... 56

3.5.Ergonomik Riskler ... 62

4.AMELİYATHANE İŞ KAZALARI, MESLEK HASTALIKLARI ve ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER ... 63

4.1.İş Kazaları ... 63

4.1.1.Delici-Kesici Alet Yaralanmaları ... 64

4.1.2.Düşme Çarpma ve Burkulmalara Bağlı Travma ... 66

4.1.3.Diğer İş Kazaları ... 66

4.2.Meslek Hastalıkları ve İlgili Mevzuat ... 67

4.2.1.Enfeksiyona Bağlı Meslek Hastalıkları ... 68

4.2.2.Fiziksel Etmenlere Bağlı Meslek Hastalıkları ... 69

4.2.3.Kimyasal Maddelere Bağlı Meslek Hastalıkları ... 70

4.2.4.Radyasyona Bağlı Meslek Hastalıkları ... 72

4.2.5.Varis, Kas-İskelet Yapılarına Bağlı Meslek Hastalıkları ... 73

4.2.6.Cilt Problemlerine Bağlı Meslek Hastalıkları ... 75

4.2.7.Strese Bağlı Meslek Hastalıkları ... 76

SONUÇ ... 79

KAYNAKÇA ... 81

(9)

TABLOLAR ve ŞEKİLLER LİSTESİ

Tablo/Şekil No: Sayfa No.

Tablo 1: Türkiye’de Yapılan Ameliyatların Yıllara ve Kurumlara Göre Dağılımı ... 40

Tablo 2: Sağlık Kuruluşlarında Risk Gurupları ... 44

Tablo 3: Ameliyathane Havalandırma Özellikleri ... 49

Tablo 4: Atık Anestezik Gazlara Maruz Kalan Ameliyathane Çalışanlarında Reprodüktif Etkileri ... 50

Tablo 5: Biyolojik Risk Faktörleri ... 52

Tablo 6: Stresle Karşılaşan Bireyin Gösterdiği Çeşitli Tepkiler ... 57

Tablo 7: Sağlık Çalışanlarının Karşılaştıkları Risk ve Sorunlarının Dağılımı ... 64

Şekil 1: Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi ... 24

Şekil 2: Sağlık Çalışanlarının Sağlığını Etkileyen Bileşenler ... 43

(10)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri BM : Birleşmiş Milletler

BEU : Beykent Üniversitesi

C. : Cilt

ÇASGEM : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi ÇSGB : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

DPT : Devlet Planlama Teşkilatı ILO : Uluslararası Sağlık Örgütü ISG : İş Sağlığı ve Güvenliği

s. : Sayfa

S. : Sayı

SABE : Sağlık Bilimleri Enstitüsü SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü SGK : Sosyal Güvenlik Kurumu SSK : Sosyal Sigortalar Kurumu YDT : Yayınlanmamış Doktora Tezi yy. : Basım Yeri Yok

YYLT : Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi WHO : Dünya Sağlık Örgütü

(11)

GİRİŞ

-Çalışma Konusunun Seçimi: İş sağlığı ve güvenliği son yıllarda önemi artan bir konudur. Ancak, iş sağlığı ve güvenliği insanlığın doğuşu ve üretkenliğinin başlangıcıyla var olmuş ve yıllar geçtikçe de değerini arttırmıştır. İnsan yaşamını sürdürmek için çalışmak ve üretmek zorundadır. Bu üretim sürecinde birçok faktör çalışanın bedensel ve ruhsal sağlığını tehdit etmektedir. Çalışma ve üretim sürecinde çalışanın hastalanması ya da iş kazasına uğraması öncelikle kendini daha sonra ailesini ve bakmakla yükümlü olduğu kişileri, işvereni ve ülke ekonomisinin olumsuz etkilemektedir.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda uluslararası düzeyde birçok düzenlemeler yapılmış ve örgütler kurulmuştur. Bunlardan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çalışmalarında iş kazalarından ve meslek hastalıklarından doğan kayıpların sosyal ve ekonomik düzene olan etkisi üzerinde durmaktadırlar. ILO verilerine göre her yıl 2 milyon kadın ve erkek, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Kazaların ve meslek hastalıklarının meydana geldikten sonraki tedavi maliyeti, her zaman hastalıkları önleme ve sağlığı koruma maliyetinden fazla olduğundan günümüzde koruyucu sağlık hizmetlerine daha çok önem verilmekte, yönetim ve kalite yönetimi sistemleri düzenleyici faaliyetlerden çok önleyici faaliyetler üzerinde durmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğinin (İSG) başlıca unsuru olan ve kaza oluşmadan önce kazanın meydana gelme ihtimalinin olduğu çalışma alanlarının belirlenmesi anlamına gelen risk değerlendirmesi, çalışanların riskler konusunda bilgilendirilmesi ve kazalardan korunma ve önleme eğitimlerinin verilmesi bu kapsamda son derece önem kazanmıştır.

Ülkemiz de, dünyada olduğu gibi İSG konusunda duyarsız kalmamış, 4857 sayılı kanunda ve ulusal mevzuatta, İSG ile ilgili ciddi düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenlemeler kapsamında Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile ulusal mevzuatımız uyumlaştırılarak hızla hayata geçirilmiştir. Her ne kadar İSG ile ilgili gelişmeler yoğunluk kazanmış olsa da denetimlerin yetersizliği, İSG ile ilgili düzenlemelerin

(12)

maliyetinin yüksek oluşu, yapılan çalışmaların yeterli olması önünde büyük engel oluşturmaktadır.

Sağlık sektörü, Amerika Birleşik Devletler (ABD) işçi istatistikleri raporunda iş kazalarının, en sık rastlanan sektörler sıralamasında ikinci sırada olduğunu göstermektedir. Sağlık sektöründe yapılan işler mevzuatta da belirtildiği gibi “ ağır ve tehlikeli” işlerdir. Ameliyathane çalışanları sağlık çalışanları içerisinde bu tanımlamaya uygunluk açısında başta gelmektedir. Ameliyathane çalışanlarının hizmet sunum süreçlerinde karşılaştıkları fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik ve psiko-sosyal riskler, çalışanların yanında hastaları ve sağlık kurumlarını da tehdit etmektedir. Ameliyathane çalışma ortamları son derece dikkat gerektiren, risk faktörleri açısından oldukça önemli sağlık birimleridir. Sahip olunan bu riskler çalışanlar açısından önemli olmasının yanında hastalar içinde önem değerli yüksek risklerdir. Sağlık kurumlarında özellikli birimler olarak tanımlanan birimlerin içerisinde ameliyathaneler de bulunmaktadır ve risklerin çalışanları etkilediği kadar hastaları da etkilediği bu birimlerde İSG uygulamaları önem derecesini arttırmaktadır.

-Çalışmanın Amacı: Çalışma teorik bir çalışmadır. İki bölümden oluşmaktadır. Günümüzde çok üstünde durulan ve oldukça da önem arz eden İSG uygulamaları üzerinde durulmuş, ulusal ve uluslararası düzeydeki çalışmalarına değinilmiş, farklı sektörlerdeki işleyişinin yanı sıra sağlık sektörü, dolayısıyla da ameliyathane çalışanlarındaki işleyişine değinilmiştir.

Ameliyathane çalışanlarında iş sağlığı ve güvenliğinde ameliyathanelerde çalışanların karşılaştığı mesleki riskler sonucunda yaşadıkları iş kazaları ve edindikleri meslek hastalıkları anlatıldı. Ameliyathaneler yoğun stres altında çalışılan ekip çalışması gerektiren, tıbbi cihazların fazlalıkla kullanıldığı alanlardır. Ayrıca, fiziksel olarak da diğer birimlere göre özelliklidir. Bu nedenlerden dolayı çalışanlar birçok risk faktörlerine sahiptir. Ameliyathane çalışanlarının sağlığını tehdit eden bu risklerin ortadan kaldırılması, çalışanların hem sağlığını koruyacak hem de iş verimini arttıracaktır. Ayrıca, ameliyathane çalışanının iş görmezliğinden kaynaklanan maliyetin ve tedavi masraflarının ülke ekonomisine olan etkisi

(13)

azaltılmış, hastaların ise daha güvenli bir şekilde sağlıklarına kavuşması sağlanmış olacaktır.

-Çalışmanın Önemi: Bu çalışmanın önemi, insanlığın var oluşuyla başlayan çalışma ve üretim sürecinde, iş sağlığı ve güvenliği olgusunun ameliyathane çalışanlarındaki uygulamalarının düzeyinin ve öneminin ortaya konulmasıdır. Çeşitli hizmet ve üretim sektörlerindeki iş sağlığı ve güvenliğini sağlayıcı tedbirler üzerinde durulup denetimleri yapılırken, sağlık kurumlarında, ameliyathane çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli ilgi, denetim ve düzenlemelerinin yapılmadığı görülmektedir. Bu durum en başta ameliyathane çalışanlarını etkilediği gibi hastaları da olumsuz etkilemektedir. Ameliyathanelerde çalışanlara yönelik risklerin belirlenmesi ve ortadan kaldırılmaya çalışılması, sağlık çalışanlarının ilerde karşılaşacakları meslek hastalıklarının önlenmesine, beraberinde toplum sağlığının korunmasında ve tedavi edici uygulamalarının maliyetinin azalmasından dolayı da ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.

-Çalışmanın Planı: Çalışmanın birinci bölümünde, iş sağlığı ve güvenliğinin tanımı ve öneminden, başlangıcından bu güne kadar ki tarihsel gelişiminden, ulusal ve uluslararası düzenlemelerinden bahsedilerek çalışmanın çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise ameliyathanelerden ve ameliyathane çalışanlarından bahsedilerek iş sağlığı ve güvenliğini bozucu risk ve tehlikelere, meslek hastalıklarına değinilmiştir. Ayrıca, ameliyathanelerde oluşan bu risk ve tehlikelerin yok edilmesine yönelik çözümler üretilmiştir.

-Çalışmada Kullanılan Metot ve Teknikler: Araştırma teorik bir çalışmadır. Genelden özele doğru bir çerçevede ele alınmıştır. Genellikle kaynak taraması tekniği, yani tarihçi metot kullanılmıştır. Kaynakça taramasında; üniversite kütüphanelerinden, tıp alanındaki çeşitli dergilerden, internette google veri tabanından, basılı kaynaklardan faydalanılmıştır. Anladığını yorumlamaya yönelik niceliksel metot kullanılmıştır.

-Karşılaşılan Zorluklar ve Sınırlamalar: Kaynak araştırmasında basılı materyal ve konu ile ilgili bilgilere ulaşmada, kaynakların azlığı sebebiyle ameliyathane çalışanlarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konulara ulaşmada

(14)

zorluklar yaşanmıştır. Sağlık çalışanlarının karşılaştığı risk ve tehlikelerle ve iş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili çalışmalar yapılmasına rağmen, ameliyathane çalışanları, özel bir çalışma grubu olmasından ötürü geniş çapta bir çalışma bulgusuna rastlanmamıştır. Ayrıca, ameliyathane çalışanlarının yaşadıkları iş kazalarının ve edindikleri meslek hastalıklarının kayıt altına alınmaması istenilen bilgilere ulaşma konusunda engel teşkil etmektedir.

-Varsayımlar: Çalışma birkaç temel varsayımdan oluşmaktadır.

i. Ameliyathane çalışanlarında, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik çalışmalar kısıtlı olarak uygulanmaktadır.

ii. Ameliyathane çalışanları, çalıştıkları ortam ve yaptıkları iş nedeniyle diğer birimlerden daha fazla riske maruz kalmaktadır.

iii. Ameliyathane çalışanlarının karşılaştığı risklere, yaşadıkları iş kazalarına ve meslek hastalıklarına yönelik alınan önlemler yetersiz kalmaktadır.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ

1. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ: TANIMI ve ÖNEMİ

İş sağlığı ve güvenliği kavramı son yıllarda önemini gittikçe arttıran bir konu olmasına rağmen oluşumu ve gelişimi aslında çok eskiye dayanmaktadır. Çalışma hayatının başlangıcıyla oluşan bu kavramın uygulamaya geçirilmesi oldukça geç kalınmıştır. Dış ülkelerde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili çalışmalar uzun yıllar önce başlamış fakat ülkemizde ise konuyla ilgili gelişmeler son yıllarda önem kazanmıştır.

Yabancı toplumlarda iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı bu şekilde önlem alınmaya çalışılmış ve bir ölçüde başarı kazanılmış olmasına rağmen, ülkemizde hala önemli iş kazaları ve meslek hastalıkları yaşanmaktadır. Bunların nedeni ise denetimlerin insan kaynakları nedeniyle yeterli yapılamaması ve işverenler açısından maliyetlerinin yüksek olmasıdır. En son olarak ülkemizde yaşanan Soma maden ocağındaki iş kazası ise bunun en önemli örneklerinden birini oluşturmaktadır. Bu bölümde iş sağlığı ve güvenliğinin tanımı ve önemine değinilecektir.

1.1.İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tanımı

Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin sonucunda meydana gelen hızlı kalkınma süreci ve sanayileşme, toplumsal gelişmeyi ve hatta ekonomik kalkınmayı önemli ölçüde artırmıştır. Bununla birlikte söz konusu teknolojik gelişmeler, çalışma ortamında sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarını oluşturma gereksinimini artırmıştır.

Çalışma ortamındaki risk ve tehlikelerden çalışanları korumak ve bu risklerden doğacak zararı en aza indirmek için bazı kurallara uyulması gerekmektedir. Bu kurallar, iş sağlığı ve güveliği (İSG) kurulu tarafından düzenlenir ve denetlenir. İSG kavramına daha dar bir perspektiften bakıldığında İSG, çalışanların sağlık ve güvenliklerinin işyeri sınırlarıyla kalmayıp, iş dolayısıyla doğan tehlikeler karşısında da korunmasını ifade etmektedir. Bu kavram daha sonra çevrenin korunması, beslenme, ulaşım güvenliği, ilk yardım ve sosyal güvenlik gibi konuları da kapsayarak İSG tanımı genişletilmiştir. “ Daha kapsamlı bir şekilde ifade edilecek

(16)

olursa İSG, işyeri ile sınırlı sağlık ve güvenlik tedbirlerinin yeterli koruma sağlayamayacağı durumlarda, çalışanın sağlığını ve güvenliğini etkileyen çalışma ortamındaki ve hatta çalışma ortamını etkilemesi dolayısıyla çalışma ortamının dışındaki riskleri de kapsayan bir kavramdır.”1

Toplumsal bir sorumluluk olarak algılanması gereken bir konu olan çalışan sağlığı ve güvenliği konusu; çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumak amacıyla çalışma koşullarının iyileştirilmesi, düzenlenmesi ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasını ifade etmektedir. “Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş sağlığına getirdiği tanım ise şu şekildedir. Tüm çalışanların, fiziksel, ruhsal, psikolojik ve sosyal yönden tam iyilik durumlarının sağlanmasını ve bu durumun en yüksek düzeyde sürdürülmesini; iş koşulları ve kullanılan zararlı maddeler nedeniyle çalışanların sağlığına gelebilecek zararların önlenmesini ve ayrıca çalışanların fizyolojik özelliklerine uygun yerlerde çalıştırılmalarını amaçlayan bir bilim dalıdır.”2

Çalışanların sağlığının korunması ve geliştirilmesi, toplumun sağlığına yönelik çalışmalar içinde önemli ve vazgeçilmez bir yer tutmaktadır. İSG konusu gelişmiş ülkelerde bağımsız bir bilim dalı haline gelmiştir ve toplum sağlığını koruma anlamında koruyucu sağlık hizmetlerinin başında gelmektedir. “ILO ile WHO, 1950 yılında karma bir komisyon kurarak, çalışan sağlığını korumayı amaçlayan ortak bir tanım yapmışlardır. Bu tanım ILO’nun 112 sayılı tavsiye kararı ile üye ülkelere duyurulmuştur. Bu tanıma göre iş sağlığı ve güvenliğinin amaçlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.

 Çalışanların sağlık kapasitelerini en yüksek düzeye çıkarmak,

 Çalışma ortamının olumsuz koşulları nedeni ile çalışanların sağlığının bozulmasını önlemek,

 Tüm çalışanları fiziksel ve ruhsal yeteneklerine uygun işlerde çalıştırmak,

1 G. Akkaya, Avrupa Birliği ve Türk Mevzuatı Açısından Sağlık Kuruluşlarında İş Sağlığı, İş Güvenliği, Meslek Hastalıkları ve Bir Araştırma, İstanbul Üniversitesi ( İÜ ), Sosyal Bilimler Enstitüsü (SBE), Yayınlanmamış Doktora Tezi (YDT), İstanbul, 2007, s. 4

2 A. Yiğit, İş Sağlığı ve Güvenliği, Bursa, 2008, s. 2

(17)

 Yapılan iş ile çalışan arasında ergonomik uyum sağlayarak, en düşük eforla optimum verim elde etmektir.”1

1.2.İş Sağlığı ve Güvenliğinin Önemi

Çalışanlara fiziksel ve psikolojik olarak güvenli olduğu bir ortam yaratmak, çalışanların değerli olduğunu gösterme açısından önemlidir. İşyerinde çalışanların sağlık ve güvenliklerine önem verildiğini hissetmeleri motivasyonlarını artıracağı gibi iş tatmini ve iş verimini de artıracaktır. Bununla birlikte yaralanmalar, işe devamsızlık, hastalıklar iş verimini olumsuz yönde etkilemektedir. Öte yandan iş kazaları ve meslek hastalıkları ile karşılaşan isçilerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmayan zararları, ilgililer tarafından Borçlar Kanunu hükümlerine göre işverenden talep edebilmektedir. Böylece maddi tazminat, manevi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatı adı altında önemli miktarda tazminat ödenmektedir.

İş kazaları ve meslek hastalıkları ile karşılaşan işçiler, iş güçlerinin tümünü ya da bir bölümünü, sürekli veya belirli bir süre kaybetmek gibi durumla karşı karşıya kalacaktır. Böyle bir kayıp ise ücret gelirinin de tamamını veya bir bölümünün sürekli veya belirli bir süre kaybetmek anlamına gelmektedir. İşçilerin çoğunun ücret gelirinden başka bir geliri bulunmayan kişiler olması ise, bu kayıpları kendileri ve bakmakla yükümlü bulundukları aile üyeleri için kuşkusuz daha da güç duruma getirecektir.

Güvenlik önlemleri alınmış bir iş ortamında çalışmak her şeyden önce, isçilerin moral yönünden güvenli ve sağlıklı olmasını getirecektir. Böylelikle üretim sürecine uyum sağlayarak işgücünün verimli bir şekilde kullanılması, psikolojik ve ruhsal yönden sağlıklı ve tatmin edici olacaktır.

İş kazaları ve meslek hastalıkları çok miktarda zaman, malzeme ve işgücü kaybına neden olmakta ve ülke ekonomisine büyük zarar vermektedir. “İş kazalarından sonra, kazaya uğrayanlarla ilgili olarak muayene, teşhis ve tedavi için

1 T. Akbulut, “İşçi Sağlığına Giriş”, İş Yeri Hekimliği Ders Notları, Cilt ( C.) 11, Ankara, 2011, s. 38

(18)

gerekli tüm harcamalar, ilaç ve protezler SGK tarafından karşılanmaktadır. Basit yaralanma ve sakatlıklarda kazaya uğrayanlar tekrar çalışabilir hale gelseler bile, çalışamadıkları süre içerisinde kendilerine geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir. SGK kayıtları incelendiğinde bütün bu harcamaların çok yüksek tutarlara ulaştığı görülmektedir.”1

2. DÜNYA’DA ve TÜRKİYE’DE İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

İş sağlığı ve güvenliği kavramının değişik aşamalardan geçerek günümüzdeki bilimsel anlamını kazanması uzun bir tarihsel süreç sonucunda olmuştur. Bilim insanlarının katkılarıyla günümüzde bir bilim dalı haline gelen iş sağlığı ve güvenliği, toplum yaşamındaki ve üretim sürecindeki değişmeler ışığında gelişim göstermiştir. İnsanlığın doğa ile mücadelesiyle başlayan ve değişik kademelerden geçerek çalışma yaşamında gelişmelere neden olması, iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının da gündeme gelmesine neden olmuştur. Üretim araç ve yöntemlerinde meydana gelen çeşitli değişimler, çalışan sağlığı ve güvenliği konularında ki sorunları arttırmış ve bu konu gittikçe önem kazanmıştır.

Yıllar süren çalışma yaşamındaki bu değişim ve gelişmeler iş sağlığı ve güvenliği konularının gelişmesine de kaynaklık etmiştir. İş yeri ortamındaki fiziksel ve kimyasal etkenlere, üretim araç ve gereçlerin tehlikelerine, kullanılan ham ve yardımcı maddelerin zararlarına maruz kalmaları, çalışanların sağlığı ve güvenliğini etkilediği için sorunlarının en önemlilerini oluşturmaktadır. İnsanoğlu çalışmaya varoluşuyla başladığından korunmaya yönelik tedbirlerin alınmasını da insanlık tarihi kadar eskiye götürmek mümkündür. Bu doğrultuda iş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel gelişimi dünyada ve Türkiye de olmak üzere iki bölümde incelenecektir.

1 N. Gerek, Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Eskişehir, 1998, s. 92

(19)

2.1.Dünya’da İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihsel Gelişimi

Günümüzde çok önemsenen ve çok da popüler olan iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalar ilk olarak köleci toplumlardan eski Roma’da gözlenmiştir. Bu konuda ilk olarak ünlü tarihçi Heredot çalışanların verimli olabilmesi için yüksek enerjili besinlerle beslenmeleri gerektiğine değinmiştir. “Kavramın ilk ortaya çıkışı, ilk yazılı bulgulara dayalı kaynaklara göre, M.Ö. 370 yıllarındaki Hipokrat’ın kurşunun zararlı etkilerini ortaya koyduğu çalışmasıdır.”1 16. Yüz yılda Avrupa’da iş yeri ortamındaki tozlardan hastalandıkları ileri sürülen maden çalışanları olduğu ileri sürülmüş ve bazı korunma tedbirleri tavsiye edilmiştir. “ Çalışanların yaptığı iş ile iş sonunda ortaya çıkan hastalıklar arasındaki ilişkiyi bilimsel olarak ilk defa ortaya koyan 1700 yıllarında, İtalyan hekim Bernardino Ramazzi’dir. Ramazzi muayene sırasında hastalarına yönelttiği çeşitli sorular yanında ‘ne iş yapıyorsun?’ sorusunun sorulmasını önererek, iş ve sağlık arası ilişkiyi belirlemeye çalışmıştır.”2

Bir toplumsal sorun olarak görülen İSG kavramının önemi ilk kez Sanayi Devrimi sonrasında gündeme gelmiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra Avrupa’da, en önemlisi buhar gücünün makineye uygulanmasıyla ortaya çıkan bilimsel ve teknolojik gelişmeler beraberinde sanayide yeni üretim yöntemlerine geçilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu durum Sanayi Devrimi olarak nitelendirilmiş, toplumların sosyal, ekonomik ve siyasal yapılarında değişikliklere neden olmuştur.

Sanayi Devrimi ile birlikte fabrikalar devri başlamış ve yeni üretim yöntemlerine geçilmiştir. Çalışanlar bu dönemde son derece ilkel ve basit sağlık koşulları altında çalışmak zorunda bırakılmış, özellikle kadın ve çocuk çalışanlar en tehlikeli ve ağır işlerde asgari güvenlik tedbirlerinden yoksun bir şekilde çalıştırılmışlardır. Sonuç olarak İSG kavramının önemi insanların yaşadığı iş kazaları sonucu işgücü kaybı ve ölümlerin ortaya çıkmasıyla artmaya başlamıştır. İş güvenliğiyle ilgili ilk yasa İngiltere’de 1802 yılında çalışma koşullarının düzeltilmesiyle ilgili olarak;

fabrikalarda çalışanların ahlak ve sağlığının korunması adlı yasa ile yürürlüğe girmiştir. “1833 yılında Fabrikalar Yasasına eklemeler yapılarak, 9 yaşın altındaki

1 A. Gençler, “İş Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatında Bulunan Düzenlemelerden Doğan Yükümlülükler”, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi,Sayı (S.) 35, Ankara, 2007, s.16.

2 V. Karaosmanoğlu, “Türk Çalışma Mevzuatında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği”, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu, Ankara, 1989, s. 590

(20)

çocukların çalıştırılması ve 18 yaşın altındaki çocukların ise gece çalışması yasaklanmış, çalışma süresi 10 saate indirilmiştir. 1844 yılında fabrikalarda işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu getirilmiş eş zamanlarda Fransa’da benzer yasalar çıkartılmıştır. 1855 yılında ilk olarak Almanya’da iş kazasına uğrayanlara tazminat ödenmesi uygulanmaya başlanmış ve kısa zamanda tüm Amerika’da ve Avrupa’da yaygınlaşmıştır.”1

İş güvenliğinin sağlanması amacıyla 1910’da ABD’de iş güvenliğiyle ilgili federal düzeyde ilk kurum olan madenler bürosu kurulmuştur. Bu hukuksal düzenlemeler sayesinde kadın ve çocuk çalışanlar için uygun şartlar getirilmiş, günlük çalışma süresi on saat olarak tespit edilmiş, işyerlerine uygun sağlık şartları getirilmeye çalışılmıştır. Aynı şekilde ABD ‘de ve birçok Avrupa ülkesinde de iş kazaları ve meslek hastalıklarının araştırılması ve önlenmesi için kanuni düzenlemeler yapılmıştır. 1944’de İngiltere’de çalışanların sağlığının korunmasına ilişkin yasaya kaza kayıtlarının tutulması ve makinaların güvenli duruma getirilmesi gibi yükümlülükler eklenmiştir. “İngiltere’de ise, İşyerinde Sağlık ve Güvenlik Yasası (Health and Safety at Work Act) 1974 yılında çıkarılmıştır. Bu yasa İngiltere’de parlamento tarafından onaylanarak belirlenmiş ve partiler tarafından görüş birliğine varılarak ortaya atılmıştır. Yasa sadece, düzenlemeleri desteklemekle kalmayıp gönüllü çabayı ve kişisel sorumluluğu da desteklemekte ve ayrıca cezai sorumluluğunun gerekliliğini de tamamlayıcı unsur olarak göz önüne almaktadır.”2

Bugün teknoloji alanında yaşanan gelişmeler sonucunda, üretim sürecinde iş makinelerinin giderek daha çok oranda kullanılması, çalışan insanın işlevlerini yerine getirmeye başlamış, bu da insanın üretim düzeni içinde monoton, yaratıcılığa yer vermeyen üretimin makineler tarafından yapıldığı bir sektör oluşturmuştur.

Robotların giderek daha yoğun olarak üretimde kullanılması, otomasyonun gelişimi, bilgisayarların karar verme ve kontrol etme görevlerini yerine getirmeye başlaması bu gelişmelerin somut belirtileri olmuştur. Sanayi Devrimi ile başlayan gelişmelerin çalışma yaşamında, iş sağlığı ve güvenliği açısından olumsuz etkiler oluşmasına rağmen, bilimsel ve teknolojik devrimle sağlanan gelişmeler, çalışma koşullarının

1 Yiğit, s.5-6

2 Akkaya, s.7; Jhon Stredwick, An Introductionto Human Resource Managament, Butterworth- Heineman, Jordan Hill, Oxford, 2000, s. 343’e atfen

(21)

iyileştirilmesi, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi açısından da çok büyük olanaklar sağlamıştır. Bilimsel teknolojik devrimle beraber üretim sürecinde otomasyonun ağırlık kazanması iş kazaları ve meslek hastalıklarının azaltılmasına yardımcı olmuş böylece insan sağlığına uygun olmayan çalışma ortamlarında giderek daha çok robotlar kullanılmaya başlanmıştır.

Son olarak bilgi teknolojisi ile yeni çalışma şekilleri ortaya çıkmış, yarı zamanlı ya da evde çalışma şekilleri oluşmuştur. Bu çalışma şekilleri, örneğin ekranlı araçlarla çalışan ev çalışanlarında, göz sorunları gibi yeni bir takım riskleri beraberinde getirmiştir. “Bugün demokratik ülkelerdeki iş sağlığı ve güvenliği gelişmelerine bakıldığında, oldukça karmaşık iki model göze çarpmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konuları, bazı ülkelerde çalışma bakanlıkları ya da muadillerinin, bazılarında ise, sağlık bakanlıkları ve muadillerinin görev alanında sayılmaktadır.”1 Bu modellere ek olarak verilecek örnekler arasında; yerel yönetimlere merkezi yönetim kadar geniş yetki tanıyan ülkelerden Hollanda ya da federal uygulamaların yanı sıra yerel yönetimlere de geniş yetkiler tanımış ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri verilebilir. Sonuç olarak her ülke idari kuruluşunda, iş sağlığı ve güvenliği sistemi ile ilgili olarak, kendi sanayileşme sürecinde yaşadığı evreler ve yine kendi sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerine göre en uygun iş sağlığı ve güvenliği sistemini geliştirmiş durumdadır.

2.2. Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Tarihçesi

Avrupa’da sosyal güvenlik sisteminin bugünkü anlamıyla oluşabilmesi için sanayi devriminin ve aynı zamanda sosyal koruma gereksinimi içinde olan işçi sınıfının oluşmasını beklemek gerekmiştir. Sanayileşme sürecine girmemiş olması Osmanlı Devleti’nde gerçek anlamda bir sosyal politikanın oluşumunu engellemiştir.

Sosyal koruma önlemlerinin sınırlı ve dağınık oluşu modern anlamda bir sosyal güvenlik sisteminin oluşumunu engellemiştir. Bu yüzden Osmanlı Devleti’nde sosyal

1 Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışma Grubu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, İş Gücü Piyasası OİK Raporu Çalışma Hayatı Alt Komisyonu Raporu;http://www3.kalkinma.gov.tr/DocObjects/view/12927/%C3%87al%C4%B1%C5%9 Fma_Hayat%C4%B1_%C3%96%C4%B0K.pdf, (18.2.2014)

(22)

politika tedbirleri sınırlı ve çok kısa olmuştur. Sanayi devriminin yaşanmamış olması sosyal mevzuatın doğmamış olmasının başlıca nedeni olmuştur. Bu sebeplerden devlet içinde modern anlamda ve düzenli bir sosyal güvenlik sisteminden bahsetmek çok kolay değildir.

Osmanlı Devleti’nde çalışan sağlığı ve güvenliği alanındaki açığı ahilik ve geniş yetkileri olan loncaların karşıladığını söylemek mümkündür. “Ahi birliklerinin amacı; köklü kültür değişimlerinin yaşandığı dönemde, birbirlerine karşı çatışmacı tavır alan grupları uzlaştırmak, zayıflayan aşiret bağlarının yerine yerleşik hayat tarzına uygun koruyucu değerler meydana getirmek Bizanslılara karşı Müslüman- Türk esnaf ve sanatkârlarının menfaatlerini korumak ve toplumda huzurun sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur. Ahi birliklerinde teşkilatlanma ise; esas itibari ile herkese açık bir teşkilat olmakla beraber, daha ziyade esnaf sanatkârlar arasında taraftar bulmuştur.”1

Osmanlı Devleti döneminde yapılan ilk düzenlemeler 1865 yılında çıkarılan Dilaver Paşa Nizamnamesinde yer almaktadır. “Kömür madenlerinde çalışan işçilerin durumlarını düzeltmek için hazırlanan bu 100 maddelik Nizamname, Padişah tarafından onaylanmadığı için Dilaver Paşa’nın adı ile anıldığı gibi ‘Havza-i Fahmiye Teamülnamesi’ olarak da adlandırılır.”2 Dilaver Paşa Nizamnamesi’nde işçiye ait dinlenme ve tatil zamanları, barınma yerleri, çalışma saatlerine de yer verilmiştir.

Yine aynı dönemde 1869 yılında çıkarılan “Maadin Nizamnamesi” ise işverenlerce, iş kazalarına karşı önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınmasını, madenlerde doktor ve gerekli ilaçların bulundurularak, iş sırasında kazaya uğrayan işçilere ya da bunların ölümleri halinde ailelerine, tutarı yargı tarafından tespit edilecek bir ödentinin yapılmasını, şayet kazanın işin kötü yönetiminden kaynaklandığının belirlenmesi durumunda işverenlerin para cezalarına çarptırılmalarını öngörmekteydi. Kazanın işçinin kusurundan kaynaklandığı hallerde ise, işçinin 5-20 altın ceza ödemesi gerekiyordu. 1871 yılında kurulan Amele Perver

1 Y. Ekinci, Ahilik, İstanbul, 2001, s. 64

2 Akkaya, s. 7

(23)

Cemiyeti ise, dönemin belki de en önemli kuruluşlarından birisi olup bir bakıma bugünkü sendikaların başlangıcı niteliğindedir.

Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise konu ile ilgili ilk gelişme İzmir İktisat Kongresi’dir. “1923 yılında İzmir’de toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde isçi temsilcileri tarafından getirilen, hasta işçilere 3 ay süreyle ücret verilmesi, günlük çalışma süresinin 8 saat olması, sosyal sigortanın kurulması, işçi hastanelerinin açılması, sağlığa uygun konutlar yapılması, sakat işçilere sosyal güvence sağlanması, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmaması gibi öneriler kongrede benimsenmiştir.”1

Kongre’de belirtilen konularla ilgili yasal düzenlemeler ancak ilerleyen yıllarda gerçekleştirilebilmiştir. “1924 yılında 394 sayılı kanun çalışanlara hafta tatilini getirmiştir. Daha sonra ise 1935 yılında milli bayram ve genel tatil günleri hakkında kanun da yürürlüğe girmiştir. 1926 yılında 818 sayılı Borçlar kanunu, iş kazası meslek hastalıkları ile ilgili hukuki hükümler getirmiştir. 1930 yılında çıkarılan Belediyeler Kanunu ise denetim konusunda hükümler içermektedir. 1930 yılında çıkarılan 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve 1937 yılında çıkarılan 3008 sayılı İş kanunu bu konuda çıkarılan önemli kanunlardır. 1946 yılında Çalışma Bakanlığının kurulması İSG konusunda en önemli aşama olarak görülmektedir. 1945 yılında 4792 sayılı İşçi Sigortalar Kurumu kanunu da önemli bir aşamadır. 3008 sayılı İş kanunu, 1967 yılında 931 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmış, bunun yerine ise 1971 tarihinde 1475 sayılı iş kanunu gelmiştir. Bu kanun uzun süre yürürlükte kalmış ve birçok tüzük ve yönetmelik çıkarılmıştır. Son olarak 2003 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiştir. 1964 yılında yürürlüğe giren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu işçilere çeşitli risklere karşı güvenceler getirmiştir.

Daha sonra ise 2003 yılında 4958 Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Kanunu çıkarılmıştır.”2 Günümüzde bu kurumun yerini SGK yani Sosyal Güvenlik Kurumu almıştır. Böylece sadece sigortalar için değil tüm güvenlik önlemleri için büyük bir kuruluş inşa edilmiştir.

1 Karaosmanoğlu, s.314

2 Yiğit, s. 5-6

(24)

İSG korumaya ilişkin ilk yasalar ve iş mevzuatının oluşmasıyla başlayan evrim giderek herkese sosyal haklar tanınmasını amaçlayan yeni bir ideale dönüşmüş olup İnsan hakları bildirgelerinde ve anayasalarda klasik hak ve özgürlükler listesine sosyal hakların eklenmesiyle, devlet üzerine almadığı yeni görevler edinmiştir.

3. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ ULUSLARARASI KURUMSAL DÜZENLEMELER

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ulusal ve uluslararası birçok düzenleme yapılmış ve yine bunula ilgili dünyada ve ülkemizde faaliyet gösteren kuruluşlar oluşmuştur. Bu bölümde ilgili düzenlemeler ve kuruluşlar hakkında metinlere yer verilecektir.

İş sağlığı ve güvenliği küresel düzeyde ele alınmaktadır. “İş kazalarının ortaya çıkardığı sonuçların önemi sadece kazaya uğrayanın ailesi, çalıştığı işletme, ülke ekonomisi ve yaşadığı toplumla sınırlı kalmayıp; küreselleşen Dünyada küresel bir etki ve boyut da taşıdığı gerçeğinde görülebilmektedir.”1 Bu anlamda, iş kazaları küresel nitelikli bir sorun olarak nitelendirilebilmektedir. “Kazalardan kaynaklanan yaralanmalar tüm ülkelerde sağlık düzeyini tehdit etmektedir. Örneğin, 1990 yılında dünya ölüm oranının yaklaşık % 6-7’sine kaza kaynaklı yaralanmalar yol açmıştır.”2 Dünya düzeyinde çeşitli ülkelerdeki iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının ortak paydası uluslararası kuruluşların kendi aralarında yaptıkları işbirliği çalışmalarıdır.

Bunlardan en eskisi 1918 yılında, dünya çalışma yaşamını sosyal adalet ve güvenlik ilkelerine düzenlenmesini amaçlayan ILO’dur. ILO’dan sonra WHO bu alanda faaliyet gösteren bir diğer uluslararası kuruluştur. Bu bölümde söz konusu iki kuruluş hakkında bilgi verilecektir.

1 T. Demirbilek, İş Güvenliği Kültürü, İzmir, 2005, s. 26

2 J. Lund-L.E. Aaro, “Accident Prevention: Presentation of a Model Placing Emphasis on Human, Structural and Cultural Factors”, Safety Science, C. 42, S. 4, Basım yeri yok (yy), 2004, s.

271

(25)

3.1.Uluslararası Çalışma Örgütü

Uluslararası Çalışma Örgütü, yeryüzünde evrensel ve sürekli bir barışın ancak, “sosyal adalet” ilkesinin gerçekleşmesi durumunda mümkün olabileceği inancı ile 1919 yılında kurulmuştur. “Sosyal adaleti ve daha iyi yaşama koşullarını sağlamak, hükümet, işveren ve işçi örgütlerini bir araya getirerek ortak hareket etmelerini gerçekleştirme amacındadır.”1 Bununla birlikte ILO’nun başlıca amacı farklı bir biçimde şu şekilde tanımlanmıştır: “Kadınların ve erkeklerin, özgürlük, eşitlik, güvenlik ve saygınlık koşullarında insana yakışır ve üretken iş bulma olanaklarını artırmak ILO’nun başlıca amacıdır.”2

ILO, çalışma yaşamına ilişkin; Uluslararası Çalışma Standartları’nı oluşturan ve Birleşmiş Milletler ’in (BM) uzmanlık kuruluşu olarak görev yapan, sürekli yapısı bulunan bir örgüttür. “Bu kuruluşun doğuşuyla ilgili olarak öne sürülen ilk gerekçe, uluslararası piyasalarda farklı maliyete sahip bir işgücünün rekabet koşullarında haksızlık yaratabileceği ve bunu önlemek için uluslararası bir çalışma hukuku doğması gerektiği görüşüdür. ILO, birçok uluslararası örgüt gibi kendi başına bir varlığa, uluslararası bir kişiliğe sahip olmakla beraber amaçları BM’nin amaçları ile bağdaştığı için 1919 yılında Milletler Cemiyeti’ne bağlı bir örgüt haline gelmiş, 1946 yılında da BM ile özel işbirliği ilişkisi içine girmiştir. BM ile işbirliği ilişkileri ise iki taraf arasında yapılan anlaşmalar ile düzenlenmiştir. ILO, BM’ye bağlı bir uzmanlık kurumu haline gelmiştir.”3

1919 Versailles Anlaşmasından doğan, ILO’nun tarihi; uluslararası düzeyde üç taraflılığın sağlamlaştırıldığı yıllar olan 1919–1943, soğuk savaş ve üçüncü dünyanın ortaya çıktığı 1944–1988 ve yeni bir siyasal coğrafya ile küreselleşmenin belirginleştiği 1989’dan günümüze kadar olan süreç göz önünde tutularak üç temel döneme ayrılabilir. “ 1919 yılında ILO yarıdan çoğu Avrupa dışında bulunan, özellikle Latin Amerika ülkeler yanında, Çin, Hindistan, İran, Japonya ve Polonya olmak üzere 43 ülkenin katılmasıyla kurulmuştur. 1919–1939 yılları arasında Milliyetler Cemiyeti’ne bağlı özerk bir kuruluş olarak faaliyet gösterecek olan örgüt,

1 P. A. Kaya, Uluslararası Çalışma Normları ve Türk İş Hukuku Üzerine Etkileri, Ankara, 1999, s. 1

2 G. Aslantepe, “Uluslararası Çalıma Örgütü ve Türkiye ile İlişkiler”, Mercek, S. 25, yy, 2002, s. 144

3 M. Koray, Avrupa Toplum Modeli (Nereden Nereye) , yy, 2002, s. 72

(26)

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, savaş boyunca ve Rusya’da 1917 devriminden sonra Avrupa’yı sarsan çeşitli sosyal hareketlere yenilikçi bir alternatif olarak görülmüştür.”1

ILO, kuruluşunun ilk yıllarında çalışma hayatının temel sorunları üzerinde durmuştur. “Günlük çalışma sürelerinin sekiz saat olarak benimsenmesi, işsizlikle mücadele, sosyal güvenliğin sağlanması, kadın ve çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi temel konularda sözleşme ve tavsiye kararları kabul etmiştir. 1944 yılında ILO, demokratik ülkelerle komünist blok ülkeleri arasında bölünen uluslararası siyasal dengeye yerleşmiştir.”2

1919 yılında Washington’da, ILO genel kurulunun ilk oturumu toplanmış, 6 sözleşme ve 6 tavsiye kabul edilmiştir. “1944’de Philadelphia’da toplanan Uluslararası Çalışma Konferansı’nda örgütün hedef ve amaçlarını yeni baştan ve daha kesin olarak belirleyen Philadelphia Bildirgesi kabul edilmiştir. Örgütün tüm çalışmalarına yön veren bu bildirgede, sosyal adalet, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü yoksulluğun toplumların refahı için bir tehlike oluşturduğu ve dünya barışının gerekliliği üzerinde ağırlıklı olarak durulmuştur. Konferansta ILO’nun hedef ve amaçları yeniden ve daha kesin olarak belirlenmiştir.”3 Söz konusu hususta ILO’nun amaçları şunlardır.

 “Tam istihdamın sağlanması ve hayat seviyesinin yükseltilmesi,

 İşçileri, becerilerini ve bilgilerini bütünüyle göstermekten zevk duyacakları işlerde çalıştırmak ve bu sayede ortak refaha en iyi biçimde katkıda bulunmak,

 Bu amaca ulaşmak için, bütün ilgililer hakkında uygun güvencelerle, isçileri mesleklerinde yetiştirmek üzere olanaklar sağlamak ve onların bir yerden diğer bir yere nakillerini ve bu arada gerek kendilerinin ve gerek diğer halkın göçerliliğini kolaylaştırabilecek önlemlere başvurmak

1 A. Öcal, Sağlık Çalışanlarında İş Sağlığı ve Güvenliği, Beykent Üniversitesi (BEU), SBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi (YYLT), İstanbul, 2010, s. 46

2 Akkaya, s. 21

3 Öcal, s. 47

(27)

 Ücretler ve kazançlar, çalışma süreleri ve diğer çalışma koşulları konularında kaydedilen ilerlemelerin sonuçlarından herkese eşit şekilde yararlanma imkânı tanınması, iş sahibi olan ve korunmaya muhtaç olan kimseler asgari yaşam koşulları sağlayacak bir ücret verilmesi,

 Toplu görüşme yapmak hakkının tam olarak tanınması, üretim düzenlemelerinin sürekli iyileştirilmesi ile sosyal ve ekonomik politikanın hazırlanması ve uygulanmasında ortaklaşa hareket etmek için işveren ve işçilerin işbirliği yapması,

 Güvenceye ve eksiksiz tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan herkes için temel bir gelir sağlamak amacına yönelik sosyal güvenlik önlemlerinin yaygınlaştırılması,

 Bütün işlerdeki, işçilerin hayat ve sağlıklarının uygun bir biçimde korunması,

 Çocukların ve annelerin korunması,

 Gıda, barınma, kültür ve dinlenme olanakları bakımından uygun bir düzeye ulaşılması,

 Eğitim ve meslek alanlarında eşit şanslar sağlanması hedeflerine ulaşmak amacıyla çeşitli uluslara yardım görevinin üstlenilmesi.”1 Bu amaçlar bağlamında sözü edilen hususlardan bazılarına ilişkin olarak, Türkiye’deki mevcut durumu şu şekilde değerlendirmek mümkündür. İşsizlik oranının yüksek olması ve yaşam kalitesinin düşük oluşu göze çarpmaktadır. Ucuz iş gücü sağlamak amacıyla, işe uygun kişi çalıştırmak yerine işin yapılması daha önem arz etmektedir. İşçilerin bilgi ve becerilerine uygun zevk alarak çalışmalarından ziyade işin kısa zamanda bitmesi ve maliyetinin düşürülmesi daha ön planda olmaktadır. Çalışma sürelerine hassasiyet gösterilmediği ve fazla mesai ücretlerinin

1 T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB), ILO Anayasası ve Türkiye Cumhuriyeti Tarafından Onaylanan ILO Sözleşmeleri, Ankara, 1998, s. 40

(28)

de bazı işletmelerde zamanında ve tam olarak ödenmediği görülmektedir. Ancak, bunların denetiminin yapılamıyor olması, sendikal faaliyetlerin yeterli düzeyde olmaması ve işten çıkarılma tehdidiyle çalışanların korkutulması bu olumsuzlukların yaşanmasına neden olmaktadır. Çalışanların kayıt dışı istihdamı nedeniyle sigorta primlerinin ödenmemesi, dolayısıyla sağlık güvencelerinin olmaması ülkemizde yaşanan eksikliklerden bazılarıdır. Yine Çalışanların ailelerine yönelik gelişme olarak çocuklarına kreş olanağının sağlanması da yeni oluşan imkânlardandır.

1946 yılına gelindiğinde ILO, BM ile yapılan bir anlaşma uyarınca ILO Anayasası’nda öngörülen amaçlara ulaşmak için gerekli önlemleri almakla yetkili bir uluslararası uzmanlık kuruluna dönüşmüştür. “1960-1970 yılları arasında ILO’ya özellikle sömürgeden kurtulan, yaklaşık altmış yeni üye devlet katılmıştır. Önemli teknik işbirliği faaliyetlerinde bulunan ILO, bu ülkelerde hem gelişmeye katkıda bulunan, hem yaşam düzeyini yükselten ve hem de çalışma normlarının en iyi biçimde uygulamanın aracı olan bir kurum olarak algılanmıştır. Gerek toplumsal kuruluşların, özellikle çalışan ve işveren örgütlerinin gelişimi, gerekse bu örgütlerin istihdamın artışında ve sosyal korumanın iyileştirilmesinde olduğu gibi, pazarlık ve öneri yeteneklerinin de hızla gelişmesi sağlıklı bir piyasa ekonomisinin temel simgeleri olarak algılanmıştır.”1 ILO, bütün faaliyetlerinde uluslararası düzeyde barışın sağlanması ile sosyal adalet arasında bir bağ kurmaktadır. ILO’nun en temel işlevi, evrensellik ve sosyal adalet ilkeleri doğrultusunda uluslararası çalışma standartları oluşturmaktır. ILO’nun oluşturduğu bu standartlar asgari standartlardır.

Bu yüzden ulusal yasama organları bu belgeleri onayladıktan sonra belirlenen standartların altına inmeleri mümkün değildir. Ancak, bu standartların üzerine çıkabilirler.

ILO, üç yanlılık ilkesine dayanan tek uluslararası örgüttür. “ Kural koyma etkinliği, insan haklarını tanıma, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine dayanan insani bir idealin sürdürülmesinde rol oynamaktadır. ILO Anayasası’nı hazırlayanlar, Genel Konferans ve Yönetim Konseyi ile çeşitli komisyonlarda uygulanan bu ilkeyi koyarken, çalışma dünyasının sorunlarının düzenlenmesiyle doğrudan ilgisi bulunan ve temelde çıkar çelişkisi ve çatışması içinde olan üretim

1 Z. Erdut, Küreselleşme Bağlamında Uluslararası Sosyal Politika ve Türkiye, İzmir, 2002, s. 43

(29)

güçlerinin temsilcilerini hükümet temsilcileriyle bir araya getirmek istemişlerdir.

Böylece hükümetin sorumluluk üstlenmelerini sağlama ve çıkarları karşıt olan şeyleri sosyal barış hedefiyle hükümetin işine ve çalışmasına ortak etme amacı gütmüştür.”1

ILO, günümüzde uygun iş adı altında sunulan bütünleşmiş bir yaklaşımı, tam istihdam hedefi yerine uygulamaya koyma çabası içindedir. Uygun iş, herkesin, eşitlik, özgürlük, güvence ve onur koşulları içinde üretken ve uygun bir işe sahip olması anlamını taşımaktadır. Aynı zamanda, ekonomik büyümeyi engellemeksizin son derece rekabetçi bir küresel piyasada, istihdam ve koruma konusunda, kaçınılmaz bir “en azı” güvence altına alan ekonomik ve sosyal sistemleri tasarlamayı gerektirmektedir. Bu anlamda iş sağlığı ve iş güvenliği de, uygun iş kavramının öğelerinden biri olarak dikkati çekmektedir. İnsan onuruna yaraşır, asgari standartlara sahip bir çalışma ortamı her çalışanın temel hakkıdır.

3.2.Dünya Sağlık Örgütü

Barış ve uluslararası işbirliği konularında çalışmalara I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra da başlamıştır. 1945 yılında San Francisco’da toplanan BM Konferansı’nda, Birleşmiş Milletler Örgütü kurulması kararlaştırılırken, Çin ve Brezilya delegelerinin bir “Uluslararası Sağlık Örgütü”

kurulması amacı ile toplantı düzenlemesi önerisi oy birliği ile kabul edilmiştir.

Böylece II. Dünya Savaşı boyunca durmuş olan uluslararası ilişkiler ve halk sağlığı çalışmaları tekrar başlamıştır.

BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi, söz konusu toplantının hazırlanması için 15 kişilik bir teknik komiteyi Belçikalı Prof. Dr. Rene Sard başkanlığında oluşturmuştur. Amerika’nın New York şehrinde 19-22 Temmuz 1946 tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Sağlık Konferansı’nda WHO Anayasası’nı, BM’ye üye 51 ülkenin temsilcileri ile FAO, ILO, UNESCO, OIHP, PAHO, Kızılhaç, Dünya işçi Sendikaları Federasyonu ve Rockfeller Vakfı gözlemcileri oluşturmuşlar, 1907 Roma Antlaşması’nı feshetmişler ve anayasanın en az 26 üye ülke tarafından resmen

1 Kaya, s. 2

(30)

kabulüne kadar geçecek zaman içinde WHO’nun işlevlerini yerine getirecek bir ara komisyon seçmişlerdir. Anayasa 61 devletin temsilcisi tarafından 22 Temmuz 1946’da imzalanmıştır. Genel merkez olarak, New York, Paris ya da Cenevre düşünülmüş fakat geçici olarak Cenevre’deki ‘Milletler Sarayı’ binasına yerleşmiştir.

1966 yılına kadar burada çalışmalarını sürdüren WHO daha sonra yine Cenevre’de kendi binasına taşınmıştır.1

Dünya Sağlık Örgütü Anayasası’nın temel ilkelerini içeren bölümünde, WHO’nun amacı; “tüm insanların mümkün olan en üst sağlık düzeyine ulaşmaları”

şeklinde ifade edilir ve bu amacı gerçekleştirmek için örgütün işlevleri sıralanır. Bu işlevlerin birincisi; uluslararası sağlık çalışmalarının yönetimi ve eşgüdümüdür.

İkincisi; BM İhtisas Kuruluşları, hükümetlere bağlı sağlık yönetimleri, mesleki gruplar ve uygun görülen diğer örgütler ile ilişki kurmak ve devam ettirmektir.

İstekleri üzerine hükümetlere sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi konusunda yardımcı olmak ve yine istekleri üzerine veya kabul edildiği takdirde, hükümetlere uygun teknik ve acil durumlarda gerekli yardımı sağlamak olarak ifade edilir.

Üçüncü ve dördüncü işlevler ise, aynı zamanda uluslararası kuruluşların önemli bir ilkesi olan “ülkelerin iç işlerine karışmama” için iyi bir örnek oluşturmaktadır.2

Anayasa 82 maddeden oluşmaktadır. WHO’nun amaçlarına ulaşmak için yerine getirdiği görevler şunlardır:

 Sağlık alanında uluslararası nitelik taşıyan çalışmalarda yönetici ve koordinatör sıfatıyla hareket etmek. BM İhtisas Kuruluşları, sağlık idareleri, meslek grupları ve keza uygun örülecek diğer örgütlerle fiili bir iş birliği kurmak ve sürdürmek.

 Hükümetlere, istek üzerine, sağlık hizmetlerin güçlendirilmesi, uygun teknik yardım yapmak ve acil durumlarda, hükümetlerin istekleri ya da kabulleri ile gereken yardımı yapmak.

1 Öcal, s. 48-49

2 Akkaya, s. 24

(31)

 BM’in isteği üzerine, manda altındaki ülkeler halkı gibi özelliği olan topluluklara sağlık hizmetleri götürmek ve acil yardımlar yapmak ya da bunların sağlanmasına yardım etmek.

 Epidemiyoloji ve istatistik hizmetleri de dahil olmak üzere gerekli görülecek idari ve teknik hizmetleri kurmak ve sürdürmek.

 Epidemik, andemik vb. hastalıkları önleme ve hatta ortadan kaldırılması amacıyla yapılan çalışmaları teşvik etmek ve geliştirmek.

 Kazalar sonucu meydana gelen zararları önlemek için diğer uzman kuruluşlar ile de işbirliği yaparak gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak.

 Gerekli olması halinde diğer uzman kuruluşları ile işbirliği yaparak, gıda, barınma, eğlence, ekonomik koşulların ve çalışma koşullarının ayrıca çevre sağlığı ile ilgili diğer tüm koşulların iyileştirilmesinin sağlanması veya kolaylaştırılması ile ilgili çalışmalarda bulunmak.

 Daha sağlıklı bir ortam oluşturulması kapsamında bu konuyla ilgilenen bilim ve meslek alanlarında işbirliğini sağlamak veya kolaylaştırmak.

 Uluslararası alanda karşılaşılan sağlıkla ilgili sorunların çözümüne ilişkin gerekli yasal düzenlemeleri yapmak. Bu konuda çeşitli sözleşmeler, anlaşmalar ve hatta tüzükler teklif ederek önerilerde bulunmak ve bu amaca uygun olarak kendine düşen görevleri yerine getirmek.

 Ana ve çocuk sağlığı ve refahı lehindeki hareketleri geliştirmek, ana ve çocuğun tam bir değişme halinde bulunan bir çevre ile uyumlu halde yasamaya olan kabiliyetlerini arttırmak.

 Ruh sağlığı alanında özellikle insanlar arasında uyumlu ilişkilerin kurulmasına ilişkin her türlü faaliyetleri kolaylaştırmak.

(32)

 Sağlık alanında araştırmaları teşvik ve rehberlik etmek.

 Sağlık tıp ve yardımcı personelin öğretim ve yetiştirme normlarının iyileştirilmesini kolaylaştırmak.

 Gerektiğinde diğer ihtisas kuruluşları ile işbirliği yaparak kamu sağlığı, hastane hizmetleri ile sosyal güvenlik de dahil koruyucu ve tedavi edici tıbbi bakıma ilişkin idari ve sosyal teknikleri incelemek ve tanıtmak.

 Sağlık alanında her türlü bilgi sağlamak, tavsiyelerde bulunmak ve yardımlar yapmak.

 Sağlık bakımından aydınlatılmış toplum oluşumuna yardımlar yapmak.

 Teşhis yöntemlerini gerektiği kadar standart hale getirmek.

 Genel olarak örgütün amacına ulaşmak için gereken her önlemi almak.1

4. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ TÜRKİYE’DEKİ KURUMSAL DÜZENLEMELER

Avrupa birliği adaylık süreci kapsamında ülkemizde İSG alanında şu an hali hazırda bulunan yönergelerin AB yönergelerine uyumlu hale getirilmesi ve aynı zamanda Türkiye’deki mevzuata da dahil edilmesi için yapılan çalışmalar oldukça önem kazanmış, ve söz konusu çalışmalar büyük oranda tamamlanmıştır. Ülkemizde İSG koşullarının iyileştirilmesi bu konuda yeni düzenlemelerin getirilmesi sadece kağıt üzerinde değil, aynı zamanda çalışma alanında da başarıyla ve gönüllülük esasına dayalı olarak uygulanması, çalışan ve işverenin ortak katkısı ve desteği ile sağlanabilir.

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İlişkiler, Ankara, 2002, s. 16-18

(33)

İSG konusunda alınan önlemlerin geliştirilmesi, risklere ilişkin ölçümlerin ve ortaya çıkma ihtimali olan meslek hastalıklarının tesbit edilmesi, işyeri hekimliği, iş yeri uzmanlığı, bu konudaki danışmanlık ve eğitimler, meslek hastalıkları hastanelerinin kurulması iş sağlığı ve güvenliği konusundaki denetim ve hizmetlerin yapılandırılmasının yenilenmesi ve geliştirilmesi Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer almaktadır. “Bu amaçla İSG mevzuatının hukuki ve kurumsal olarak düzenlenerek AB ve ILO kuralları dikkate alınarak yenilenmesi bu bağlamda sosyal tarafların da içinde yer alacağı İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin oluşturulması planlanmaktadır.”1 Bununla birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 22.02.2005 tarih ve 755 sayılı onayı ile kurulan ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’

ülkemizde İSG konusundaki öncelikleri, ihtiyaçları, uygulanması gereken politika ve stratejiyi belirlemek, tavsiye niteliğinde kararlar alınmasını sağlamak için kurulmuştur.

1 DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001–2005, Ankara, 2000, s. 106

(34)

Şekil 2. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi

Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, T.C. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi, (2006–2008), isggm.calisma.gov.tr/docs/yayinlar/Ulusal_isg_politikalari.pdf, s. 4, (22.03.2014)

BAŞKAN

(Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı)

 İş Teftiş Kurulu Başkanı

 İş Sağlığı ve Güvenliği Gn.

Md.

 Çalışma Genel Md.

 SGK Başkanı

 MEB Temsilcisi

 Sağlık Bakanlığı Temsilcisi

 Tarım ve Köy İşleri Bak.

Temsilcisi

 Sanayi ve Ticaret Bak.

Temsilcisi

 Enerji ve Tabii Kay. Bak.

Temsilcisi

 Çevre ve Orman Bak.

 TİSK Temsilcisi

 TÜRK-İŞ Temsilcisi

 DİSK Temsilcisi

 HAK-İŞ Temsilcisi

 TOBB Temsilcisi

 TESK Temsilcisi

 T. KAMU-SEN Temsilcisi

 MEMUR-SEN Temsilcisi

 KESK Temsilcisi

 TTB Temsilcisi

 TMMOB Temsilcisi

 STK Temsilcisi

Çalışma Grubu Çalışma Grubu

Çalışma Grubu

(35)

4.1.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

İş Kanunu’nun kabulünden sonra Çalışma Bakanlığı kurulmuştur. İş Kanunu’nun 142.maddesi uyarınca İş Dairesi, İktisat Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olup, daha sonra kurulacak olan Çalışma Bakanlığı’nın çekirdeğini oluşturmuştur.

“3146 sayılı Kanun’un amaç başlıklı birinci maddesinde Bakanlığın kuruluş amacı

‘çalışma hayatını, işçi-işveren ilişkilerini düzenlemek, denetlemek ve sosyal güvenlik imkânını sağlamak, bu imkânı yaygınlaştırmak ve geliştirmek, yurtdışında çalışan işçilerin hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek’ olarak tanımlanmıştır.”1 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ( ÇSGB) Görevleri aşağıda sıralanmıştır.

 Çalışma yaşamını düzenleyici, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu önlemler almak,

 İş yaşamındaki mevcut ve olası sorunları ve çözüm yollarını araştırmak,

 Ekonominin gerektirdiği insan gücünü sağlamak için gerekli önlemleri araştırmak ve uygulamasının sağlanmasına yardımcı olmak,

 İstihdamı ve tam çalışmayı sağlayacak, çalışanların yaşam düzeyini yükseltecek önlemleri almak,

 İşçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlayıcı önlemlerin alınmasını sağlamak,

 Çalışma yaşamını denetlemek,

 Sosyal adalet ve sosyal refahın gerçekleşmesi için gerekli önlemleri almak,

 Çeşitli fizyolojik, ekonomik ve sosyal risklere karşı sosyal sigorta hizmetlerini uygulamak,

1 B. Kırmızı , Türk İş Hukukunda İş Güvenliği ve İş Sağlığı, BEU, SBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Projesi, İstanbul, 2005, s. 44

(36)

 Sosyal güvenlik olanağını sağlamak, yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi için gerekli tedbirleri almak,

 Yabancı ülkelerde çalışan Türk işçilerin çalışma yaşamı ve sosyal güvenlikle ilgili sorunlarına çözüm yolları aramak, hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek,

 Çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları koruyucu ve çalışmayı destekleyici önlemleri almak,

 İş istatistiklerini derlemek ve yayınlamaktır.1

4.2.İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü

Ülkemizde İSG’nin sağlanması görevi ilk olarak, 1945 yılında kurulan Çalışma Bakanlığı bünyesinde İşçi Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Denetim hizmetlerinin bir başka birimde örgütlenmesi nedeniyle Genel Müdürlük, 1983 tarihinde Daire Başkanlığına dönüştürülmüştür. Bu alanda verilen hizmetin niteliğinin yükseltilmesi ve daha etkin hale getirilmesinin çok önemli olması nedeniyle İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı, 2000 yılında 618 sayılı KHK ile “İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü” (İSGGM) adı altında yeniden kurulmuştur. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün görevlerinden bazıları şunlardır:

 İSG konularında, mevzuat çalışması yapmak ve mevzuatın uygulanmasını sağlamak

 Ulusal politikaları belirleyerek bu politikalar kapsamında programlar hazırlanmasını sağlamak,

 Gerek ulusal gerekse uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamak,

 Etkin denetim sağlamak amacıyla gerekli önerilerde bulunmak ve sonuçlarını izlemek,

1 T.C. ÇSGB, “ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” ; http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.3146&MevzuatIliski=0&sourceX mlSearch= (25.03.2014)

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmamızda hipofarenks kanserli bir hastanın tedavisinde asimetrik kolimasyon kullanılarak yapılan bir radyoterapi uygulaması, randofantom üzerinde simüle

deltoideum’un proksimal tutunma yüzeyi olan tibia’daki tutunma yüzey genişliği ve distal tutunma yüzey genişliği olan talus, calcaneus ve os naviculare’deki toplam

MC CARTHY Justin, Müslüman ve Azınlıklar, İnkılâp Yayınları, İstanbul. METİN Halil, Türkiye’nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, M.E.B

Non-purulent bronkopnömoni (3 hayvan): BronĢ ve bronĢiyol submukozası ile bronĢ, bronĢiyol ve alveol lümenleri içerisinde lenfosit, plazma hücreleri ve makrofajlardan

Ancak üridin uyku yoksunluğu grubundaki (Grup IV) sıçanlar ile SF uyku yoksunluğu grubundaki (Grup VI) sıçanlar arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<

Yapılan literatür taraması sonucunda elde edilen verilerin sonucuna göre; 24 bestecinin 8 konçerto, 8 solo viyola eseri, 1 iki viyola için eser, 6 viyola ve keman için eser,

Özellikle ilk 4 haftada TYAK yönteminde histopatolojik açıdan hızlı bir gelişimin olduğu gözlenmiş ve bu süreç sonrasında oluşan iyileşme yönünden geleneksel 3LP

Bu çalışmanın amacı, yaşamın her alanında giderek artan bir öneme sahip enerji konusunu, sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde temiz ve yenilenebilir enerji