• Sonuç bulunamadı

Beladan kaçış Şeyh Esref Efendi Berlin 2012

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Beladan kaçış Şeyh Esref Efendi Berlin 2012"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Beladan kaçış

Şeyh Esref Efendi | Berlin 2012

Şeyh Eşref Efendi

Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.

La havle vela kuvvete illa billahil aliyyül aziym Destur ya Seyyidi ya Mevlana ya Ricalallah!

Esselamualeykum. Hoşgeldiniz! Bütün misafirlerimize katılanlarımıza sağdan soldan uzaktan yakından gelen herkese hoşgeldin diyoruz ve Allahtan selamet diliyoruz.

Bu Allah için olan bir toplantıdır ve Allah için olan her şey iyidir ve iyi netice verir. Kim hangi niyetle geldiyse ona göre alır ve gider. İyi niyetlen ve fayda görmek için gelen hoş gelir hoş gider.

Onların üzerinde İlahi Garanti olur ve onları Allah gözetir hem burda hem ahirette.

Onun için niyetin Allah için olsun korkma, sana ne burada ne burdan sonra korku yok. Bütün dünya tsunami olsa sana zarar yok. İlahi Sigorta var o seni korur.

Ey insanlar şimdi dünya kilitlenmiştir ve insanlar şimdi anahtarı bulamıyorlar. Bütün kilidleri açacak anahtarı Elinde tutanı ise kabul etmiyorlar.

Kendilerine göre bir anahtar arıyorlar hoşlarına gidecek nefislerinin beğeneceği bir anahtar.

Bulamıyorlar, bulamazlar.

Gardiyanlar vardır ve onlar bellerinde acaip büyüklükte ve ağırlıkta anahtarlar taşırlar. Bu anaht- arlar belki zahmetlidir taşıması amma elzemdir. O anahtarlar olmasa dünyada nizam kalmaz anarşi ve kötülük dolar dünya.

Evet dünyanın ve insanların içine düstüğü çıkmaz için Allah anahtar gösteriyor lakin insanlar beğenmiyor çünkü insan nefsi nizam ve disiplin kabul etmez. Mütevazi ve basit hayatı sevmez.

(2)

Nefs her zaman VIP olmak ister. Hep önde hep birinci hep yukarda. 21. Asrın insanı istiyor ki, en büysük zevkleri yasaksız hududsuz en kısa zamanda yaşasın.

En iyi en rahat en kolay en birinci en üstte yaşasın. Ve bunun için imkan dahilinde olan her seyi yapıyor ve ona engel olacak her bir şeyi düşüncesiz yok ediyor bütün manevi değerleri güzel ahlakı, iman müessesesini imha ediyor ve keyfi bir hayat tarzı için kendisini yoktan var eden Allahı inkar ediyor.

Ve dünya iyiye gitmiyor insanlar ne kadar istesede dünyada işler iyiye gitmiyor. Evet, Allahı, yerleri ve gökleri ve bu dünyayı yoktan var eden Allahı yanına almayan toplantılarına davet etmeyen tav- siyelerinden dinlemeyen insanlık şimdi hayli zor bir durumda ve durum vahim.

Nato zor durumda, Uno zor durumda, BM zor durumda, EU zor durumda.

Amerika zor durumda, Japonmya zor durumda, almanya zor durumda, ve başta Afrika, arap yarımadası olmak üzere bütün dünya milletleri zor durumda.

Kimse bugünü nasıl kurtaracağıni yarına ne olacağını bilemiyor. Ve bütün dünya milletlerinde aynı sual: „Işleri nasıl düzeltirim?“

Sen düzeltemezsin. Çünkü bu dünyayı sen yaratmadın. Bu dünyada işlerin nasıl işleyeceğine dair Kanunları da sen koyamazsın.

Bu dünyayı sen halkeylediysen sen düzelt değilse bırak kim yarattıysa bu dünyayı O düzeltsin:

Söyle: ”Senin iraden olsun YaRabbi benim iradem dursun“ de! Kurtul!

Lakin dünya materyalizmin etkisi altındadır ve insanlarin hemen tamamının hayat felsefesi modern ve materyalist hayat tarzı üzerine kuruludur. Bu sebebten kurtuluşu da çözümü de yine madde de arıyorlar. Olamaz!

Ey insanlar! Maddede destek aramayın. Kuvveti desteği altında gümüşte aramayın. Sahip olduğunuz Elmasda Rubinde, Smaragd da, zümrütte aramayınız bulamazsınız. Bu çıkmaz sokaktır yanlış yoldur-Wrong Way!

Yanlış yola girersen çıkması geri dönmesi zahmetli olur başından gittiğin yola dikkat et başına zahmetli işler gelmesin.

Madde insanlar için hiç bir zaman tek kurtuluş olamaz. Çünkü maddenin insana vereceği şey kalıcı değildir geçicidir.

Lakin 21 asır insanlari hemen hepsi inkarcı cinsinden olup hepsi de sarhoş vaziyettedir her şeyleri madde olmustur, içinde yasadıkları hakikatlara dair hic bir anlayışları bakışları yoktur. Doğru yolu nasıl bulsunlar?

Ey insanlar, danışın. Biliyorsanız bir danışın bilmiyorsanız iki danışın.

Bu dünyada kimse her şeyi bilemez Peygamber de olsa bilemez. Allah bildirmeden, her seyi bilen bildirmeden insan Peygamber olsa hic bir şey bilemez ve söyleyemez.

Biliyorsan da danış danışmanın zararı ne?

Danışmak sadece insanın nefsine zor gelir yoksa aklın yolu da arzusu da her zaman danışmaktır.

(3)

Bir şeyi bilen bilmediği neyse onu arasın ondan sorsun, şüphesiz insanın her vakit bilinmeyen bili- nenin üzerindedir. Kimse sormadan danışmadan öğrenemez.

Cenabı Mevlanın emridir ki, Resulü Kibriyasına dahi buyuruyor „ashabına danış.“

Niye? Çünkü bütün Peygamberler ASV, insanlar için iyi birer örnektirler, onlar insanlara doğru nasıl olur nasıl yaşanır, öğretmek için geldiler b dünyaya.

Bu talim içindir. Ümmetlerin hiç birisi danışmadan iş yapmasın.

Öyle ya, „danışan sivri dağları aşmış danışmayan doğru yolda saşmış“ derler.

Bu da mühim bir kaidedir.

Bu dünyada her derdin dermanı vardır. Her zorluğun bir kolaylığı vardır. Her yokuşun bir enişi vardır her başlangıcın bir sonu vardır bu muhakkak.

Biz elhamdulillah inananlarız, Allahın gönderdiği kutsal kitablara da Peygamberlerine de iman ettik ve emirlerine itaat ettik. Ve bioz dünyalık her sikıntımızda Allaha danışırız.

Allaha danışan nasıl helak olur?

Şimdi bir kuyuya inmek isteyen kimse beline yukardan sağlam bi rip bağladığında ona herhangi bir kaza olurmu?

O en derin kuyuya da düşse belinde sağlam bi rip varsa yukarıya baglı, ona bir korku yoktur o kimse yine o derin kuyudan selamete çikabilir. Ona herhangi bir tehlike korku yoktur.

Korku kime vardır?

Beline bağladığı sağlam bir ipi olmayana. Yukarıyla bir bağlantısı bulunmayana korku vardır bilhas- sa şimdi.

Bilhassa şimdi çünkü her taraf çukur hem de ne derin çukurlar. Bana dünyadaki muhtelif yerlerden resimler gösterdiler, derin derin çukurlar oluşmuş uçurumlar birden bire her tarafta ve bilim bunu açıklayamıyormuş nerden bu çukurlar olştu?

Dehşet şeylerdi Allaha sığınırız. O çukurlardan ve çukurun her türlüsünden uzak dur. Düstünmü kurtuluşu yoktur eğer yukarıya sağlam baglantın yoksa.

İmanı olanın hiç bir vakitda hiç bir şartta umudu kaybolmaz. İman demek umud demektir ve insan umudsuz yaşayamaz.

Şimdi diyeceğimiz o ki, son zamanlarda çeşit türlü alametler meydana çıkıyor. Çünkü insanlar ila- hi nizamı kabul etmiyorlar İlahi nizamın yerine kendi nefsaniyetlerinin onlara telkin etmiş olduğu Şeytanın talimatiylan bu dünyayi idare etmek istiyorlar lakin muvaffak olamıyorlar.

Bilhassa bizim zamanımız cebabire zamanıdır ki her insan benim dedigim olsun deyor. Idare edi- lenden idare eden sınıfa kadar her insan da bu cebbar sıfatı vardır ve herkes kendinden daha zayıfa hükmetmek ister.

Bu gücü kullanabildiği nisbette kullnmaya bakar. Dünyada kavga bu yüzden vardır ve bitmez. Za- limin olduğu yerde zulm ve haksızlık vardır zulm ve haksızlığin olduğu yerde ise kardeşlik ve insan sevgisinden söz edilemez.

İnsan sevgisi ne vakit yeşerir?

Zalim ve zulüm gittiği vakit.

Şimdi elhamdulillah bütün dünyada zalimlere korku vardır ve zalimlerin Tirranların devri bitmiştir onlara verilmiş zaman bitmiştir. Gideceklerdir.

(4)

BüyükŞeyhimiz bir kaç evvel bunun müjdesini vermiştir. Islam dünyasında başlayacaktır evvela karışıklık demiştir ve Tiranlarin devrileceginden onların devrinin bittiğinden bize haber vermiştir.

Nitekim onun sözlerinin üzerinden ay geçmemiştir afrika ve arap yarımdasinda hadisler kendisini birdenbire göstermeye başlamıştir. Subhanallah!

Gökyüzüne bağlantısı olan yarının manşetlerini bugünden okur elhamdulillah.

Ve ona göre de hazırlığı olur.

Evet şimdi bütün dünya kilitlenmiştir çünkü hepsi birbirine güdümlüdür. Birbirleriyle alışverişleri öyle güçlüdür ki birinin ayağına diken batsa bağıran taraf ilk karşıdaki olmaktadır neredeyse acısı digerinde de hissedilmektedir.

Bütün dünyada bu böyle. Bütün dünya çıkmazdadır. Bizim yapmamız gereken nedir aklı selim insanlar olarak? Çıkış yolu nedir nerededir onu arayacağız.

Şüphesiz her kilitli kapıyı açacak bir anahtar vardır. Kilit varsa o kilidi açacak anahtar olmaz olur- mu? Var!

Gökyüzünün bir anahtarı insanoğlunun bütün müşkilini açmaya muktedirdir. Lakin 21. Asır insanları Şeytanın ve nefislerinin maskarası olmuştur.

Ve hiç bir nefis ben haksızım demez hal böyle olunca kavga da hiç bir vakit bitmez ve insanlar birbirlerini asla sevmez.

21.asrın insanları hepsi horoz olmuş hepsi ayrı ağızdan ötüyor. Kim dinleyecek?

Herkesin öttüğü yerde sessizlik sukunet olurmu?

Horoz kavgası bitermi?

Bitmez! Dünyada işler yürürmü? Yürümez.

Ey insanlar, Allah deyin. Allah deyin ve Allahtan daha fazla anlayış ve iman kuvveti isteyin. Allah deyin kurtuluşa erin.

Evet. Görünür görünmez tsunamilere karşı korunmak istiyorsak Allah diyeceğiz. Tek silahımız bu. Allah demek!

Teknolojinin yetmediği yerde Ancak Allah demek yetişir. Maddi ve fiziki bütün imkanların tükendiği noktada hangi kuvvet vardır devreye sokulması gereken? İnsan bunu b ilmeden ve bu kuvveti arayıp o kuvvete iltica etmeden asla kurtulamaz bu dünyada.

Bu kuvvet Allahtır!

Super güçlerin aciz kaldığı noktada hangi güce başvurlması gerekir insane b unu bilecektir. Süper- güçlerin acizlik noktasında bir şye değil her şeye kadir olan kudret ve azametinin önünde durula- mayan İlahi Güce başvuracağız ALLMACHT! Dem Allmächtigen.

Peki İlahi Hiddetten beladan nasıl kurtuluruz?

Belaya müptela olupta son anda belanın üzerinden geri çevrildiği bir kavim vardır. Yunus as kavmidir »Ve onu yüz bin Insana, ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik« buyuruyor Allah onun hakkında Kuranda. Ve belki yüz bini aşkın bir șehrin halkına uyarıcı bir Peygamber olarak gönderilmiștir.

Ninova dedikleri bu memleket Dicle nehrinin kıyısında, şimdiki Musul›un yerinde bulunurdu Bu beldenin Insanlari küfrün içinde bulunuyorlardi.

Yûnus (a.s) kendi elleriyle yaptıklari șeylere tapan Ninova halkını senelerce Allahü teâlâya imân ve ibâdet etmeye dâvet etti.

(5)

Kavmi ona imân etmedikleri gibi birçok ezâ ve cefâda bulundular. Onunla alay ettiler Yûnus aley- hisselâm yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan onları hak dine dâvet etti. Her hareketin bir karşılığı olduğunu ve onların kötü hareket ve düşüncelerinin karşılığınında yine kötü bir karşılık olacağını hatırlattı durdu.

Onlar: ”Tek bir kişinin hatırı için azap inip herkesi yok edecekse müsâde et bu azap gelsin.” deyip alay ettiler. Yûnus aleyhisselâm kavminin küfürde isrâr etmesine üzülüp onların arasından ayrıldı.

Allahü teâlâ ona vahyedip; ”Kullarımın arasından ayrılmakta acele ettin. Geri dön, kırk gün daha onları imâna çağır.” buyurdu.

Yûnus aleyhisselâm bu ilâhi emir üzerine kavmine döndü ve onları hak dine dâvete devâm etti.

Otuz yedi gün aralarında kaldı.

Kavmi yine inanmadı. Bunun üzerine Yûnus aleyhisselâm ”O hâlde üç güne kadar başınıza gelecek azâbı bekleyin. Bunun alâmeti once benizleriniz sararacaktır.” buyurdu.

Yûnus aleyhisselâmın haber verdiği gün gelince Ninovalılarin benizleri sarardı. Gökyüzü karardı.

Şehri simsiyah bir duman kapladı. Herkesi korku ve telâş sardı. Feryad ve figâna başladılar.

”Yûnus aleyhisselâm aramızda ise korkmayın, eğer gitmişse azâb bizi helâk edecektir.” Diye söyleştiler. O zaman Allahü Teâlâ kalblerine pişmanlık hissini verdi.

Onlar tövbe etmek arzusu ile yaşlı sâlih bir zâta geldiler ve ne yapmaları gerektiğini sordular. O zât da henüz azâbın gelmesine iki gün olduğunu ve tövbe etmelerini ve azâbı kaldırması için duâ etmelerini tavsiye etti.

Bunun üzerine Ninova halkı çoluk cocuk şehrin yakınındaki bir yüksek tepeye çıkıp Allahü teâlâya ve o›nun Peygamberi Yûnus aleyhisselâma imân ettiler. Allahü teâlâya duâ edip azâbı kaldırmasını niyaz ettiler.

Bebekleri ve kuzuları analarından ayırıp feryad figan ağlattılar. O zamana kadar yaptıkları her türlü kötülük ve haksızlığa da tövbe ettiler.

Bunun üzerine Allahü teâlâ o ağlayan çocuklar ve meleyen kuzular hürmetine merhamet edip onlarin tövbelerini kabul etti, azâbı üzerlerinden kaldırdı.

Her çocuğun ağlayarak dünyaya gelmesinin bir sebebi de budur. O ağlaması çocuğunrızıklanmasına vesile olur ve o cocuk dünyaya geldiği andan itibaren gözetilir.

Hasılı kelam 21. Asır insanlığı hemen topu birden Allahı unutmuştur. Müslümanı yahudisi.

Hristiyanı budisti, hindusu ateisti hepsi de Allahı değil nefislerini dinlerler.

Ana babasını yahut hocasını dinlemeyen çocuğa naparlar? Ceza keserler. Şimdi gökyüzünden bir ceza vardır 21. Asır insanlığına hatırlasınlar Allahı hatırlasınlar ve akıllı olsunlar diye.

Ceza cezayı kesene hayır cezayı yiyene şerdir.

Birine rahmet olan diğerine zahmettir.

Işittim ki, bir yere zelzele gelmeden evvela hayvanlar bunun haberini alıyorlar ve o bela gelecek yeri terkediyorlarmış..

Demek ki bu hayvanların tabiattan yahut gökyüzünden gelecek herhangi bir belaya karşın hususi antenleri var yahut haber verenleri ki o masum hayvanat kaçıp kurtulsun.

(6)

Ey insanlar! Hayvanlara haber veren Allah o Bela bölgesinden salih kullarını habersizmi bırakır?

Bunu nasıl düşünebilirsiniz?

Bak, Yunus Peygamber kavmi ne dediler? Aramızda Allahın bir salih kulu Peygamber evliyası olduğu sürece bize korku yoktur o gitmişse işimizde bitmiştir dediler.

Japonyada olan o hadise de o bölgede ne sanıyorsunuz hi demk kç mi evliya yasamıyordu?

Evliyaların olmadığı bölgeler kurur ve hayat oradan silinir.

Lakin şimdi radyasyonlu olan o tsunami bölgesinden Allah evliyalarını çekti. Onlar kendilerine inannanlarla birlikte oradan çekip gittiler bela öyle geldi. İşte bu!

21. asır Dünyası asıl büyük felaketlerle daha yeni tanışmaktadır bunlar ön dalgalardır. Allah beterinden insanları korusun. Lakin Allahkorunmak isteyen insanları koruyacaktır.

Nasıl korunmasını bilmek ilimdir şimdi. Çünkü İlahi Hiddete karşı 21,.asır insanı nasil korunması gerektiğinden asla bir haberi yoktur.

Şimdi en iyi niyetli ve spirituel olanı b ile bu İlahi Hiddete karşın der ki: „ey insanlar, hadi gelin görünür görünmez belalara karşın bütün dillerde birlikte dans edelim dostluk ve sevgi şarkıları söyleyelim.

Üzerimize gelecek kötülükleri sarkılarla savalım ve dünyaya huzur ve barış getirelim.“

Evet niyet iyi lakin İlahi Gazaba karşın ve Dünyadaki kötülükleri savmaya şarkılar söylemeylen olmaz.

Misal; Bütün dünya kavga döğüş, toz duman içinde sen oturuyorsun tam ortasında ve bu ortamı durdurmak için şarkı söylüyorsun care olarak.

Mantıkmı bu?

We are brothers and sisters...tralalala Come to Love...O ladys and Gentlmens...tralalala...

Hayır Gökyüzünün şerrinden yine gökyüzünün rahmetine sığınacağız. Allahtan yine Allaha kaçacağız. Çare bu!

Şimdi Tabiat çaresiz, teknoloji çaresiz, aşk sarkıları söyeleyen caresiz söylemeyen çaresiz... insanlar çaresiz.

Çare nerede?

Allahta, Materialist düşünce ve Hayat tarzımızı değiştirmekte ve Allaha dönmekte. Allaha dõnmekte değilse başa gelecek olana razı olacak insanlar.

Allahın yap dediğini yap bırak dediğini bırak ıste sana nasıl korunacağinın formulü! Bu formulü uygulayan kurtulur değilse kendi bilir. Kendi sorumluluğudur.

Allah şüphesiz yaptığından sorumlu değildir yaptığından sorumlu olan insandır, hesabıda buna göre õdeyecektir.

Referanslar

Benzer Belgeler

 04 Kasım 2010 tarihinde kur’a çeken, 5 adlî yargı hâkim ve Cumhuriyet savcısı adayının kura yerleri belirlenmiştir.  23 Kasım 2010 tarihinde 1 adlî yargı

A- Sürekli Göç : İnsanların siyasi, sosyal, ekonomik ve doğal nedenlerle bulundukları yeri sürekli terk etmeleridir.. Tarım İşçilerinin Göçü : Turizim

Ancak insan geleceği ve Allah’ın iradesini bilmediği için vazifesi akıl ve emir dairesinde çalışmak ve amel işlemektir.. Ancak Allah “Adil-i

Atık yonetim planı için ilçe belediyeleriyle yaptığı işbirliğini kamuyla paylaşıyor

Lakin onlar, Allahu Zul Celal sana, kendini tanıtmadan git diye emir buyurduğu için Allahın emrine tazim oldularda seni tanımadı diye gösterdiler. Nerde

Allah diğer milletlere felaketler karşısında nasıl olmak gerektigini Japonlardan öğretiyor çünkü bu dünyada yaşayan hiç bir millet şimdi kabara kabara gelemkete

Ve biz uyanmak için Şeyhin manevi sofrasında Şeyh ilen burada oturup gökyüzünden altın tepsiler içinde yeni anlayışlar istiyoruz.. Her yeni anlayış bir zevktir ve

A) Ticaretle uğraşmasında. D) Allah’ın emirlerini tebliğ etmesinde. Peygamberlik görevi, Yüce Allah tarafından verilmiş zor ve sorumluluk isteyen bir görevdir. Bu görevi