î d j t î h a d
İ Ç İ N D E K İ L E R
Karlı Dağdan Ses hakkında
Mustafa Kemal-Aydin Türk Ocağında Kavmlerin hayatında « Idéal » in rolü Ruhanî yasemen [K ıt'a]
Tevfik Fikret ve babası Âyin [Şi'ir]
Kayalar [ Şi'ir] Şarkı
Volupté de l’infini [Sonnet] Hülyalar
Solmayan güzellikler Amelî Ruhiyyat
Abdul Hak Hamid Dr. Abdullah Djevdet Dr. C. Le Bon AB. DJ. Ebubekir Hazim Äzeri San'an Hayreddin Sali in Oguz Kazim Dr. AB. Dl. H. S. Goethe v. s. Dr. G. Le Bon
On beş günde bir çıkar İlmî Edebî İktisadî Mecmu'a
15 Mayıs 1931
A b d u lla h D jev d et B e y in Ş i ‘ir le r i Cıkdı F i : 1
Lira
Okuyucularımızın çok m em nun
olacak ları bir haber
Ebııbekir Hazim Beyin on sene evvel Ha pishande yazdığı ve o zamandan beri musrâne teşviklerimize rağmen neşr etmek istemediği ( Yirminci asırda bir muhakeme ve 'idam kara rı ) adlı büjükkitab ile bundan daha büyük eildler teşkil eden hatıralarını ve Musulda bir aşk faci'asını hikâye eden ( Nevvar ) isimli ro- manlari ile ( Hasan'Hazim ), ( Sinyak ) namla- rindaki iki küçük kitablarını ve ( İstanbJdan Ankaraya ) unvanlı İdari, İctima‘i bir çok ted- kikatve mülahazat ve pek latif mevaki' tasvir lerini havi seyahatn melerini ve onsekiz sene- denberi yazdıkları Fransızca manzumelerin bi rinci cildi ile yalınız bir buçuk seneden beri yazmaya başladıkları Türkçe şi'irleri yakında ve peyerpey neşre karaa verilmişdir.
Tarihî ve cihet, cihet çok mühim bir eser olan ( Yirminci ‘aaırda bir muhakeme ve i'dam kararı ) fi'Ien gözlerimiz önünde cereyan et - meşe inanılmayacak derecede garib ve muhlik istibdad zulm ve vahşetlerini sanki hayali bir roman gibi heyecansız, tehevvürsüz hikâye eder. İhtidalarından pek az bir kısmını birkaç senedenberi
İçtihada
dere etdigimiz hatıra lara gelince, müşarünileyhin muhtelif iklimler deki yirmi kadar vilayetde uzun muşahedat ve 'intiba'atını havi olmak cihetile şimdiye ka dar millî kiitübhanemize böyle bir hatıra kita bı girmemişdir diyebiliriz.Çünki
İctihad
da intişar edenlerinden de anlaşılmış olacağı üzre bu hatıralar yalınız idare memurlarını alâkadar edecek dar ufklu ve sıkı cı hatıralardan değildir. İd a rî, İctima'i mühim hadiseler, müşahedeler, tedkikler ve mütalaalar bulunmakla beraber pek mütenevvi' mevzu'lara dâirde cidden enteresan yüzlerce makale vardır.Koskoca Osmanli impratorluğunun kökleri çürümüş büyük bir agac gibi devrilib münkariz olmasını intaç eden sebeb ve amillerin ne ol duklarını anlamak, ‘ibret almak için yalınız bu hatıraları okumak kâfidir.
Posta kutnsu :
Tokad : Orta mektebde 120 numaralı A. Edip beye :
Nisbî intilıab hakkında Afet Hanımın kita bında verilen izahat doğrudur. Evvelki nüsha larımızın birinde bu mes’eleye da’ir vuku* bu lan neşriyyatıınızda bir yanlışlık olmuşdur . Tashihine vesile verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Adaııada Hakkı B. E. ye :
Nasıl kıyar anlamam bir peygamber oğluna, Ben gidemem kurbanla tbrahimin yoluna. Can verirken hayvanlar tekbir alır insanlar, Kan bekleyen Ma‘buda hamd ediyor lisanlar, beytleriniz ne kadar doğru söyliyor.
Dr. Kaya B.ye: M uham m edi adli man - zumeniz geldi, gelecek nüshada.
Yeni N eşriyyat:
Ç o cu k S e s i. M. Faruk B. neşr ediyor. Ço
cuklar için çok faydalıdır.
E r e ğ li. ayda iki def‘a çıkar . 3 nüshası
geldi güzel basılıyor yazıları ve resimleri de güzel.
D o ğ u ş, aydinda çıkıyor.
T o ro s. Mersin gençleri çıkarıyor Anadu -
lunun en kuvvetli mecmu,sidir okuyun.
M ü lk iy y e. Mülkiyye mektebi neşr ediyor
özlüdür « Fascisme » hakkın da eyi bir yazı var. Mayıs nüshası 2 inci sayıdır.
J a p o n Seı*yisi. kara köyde köprü başında
Bunu ziyaret edin, terakki « gnergiye » nedir görün. Duhuliyye yokdur her kes da‘vetlidir .
istikbalin din yokluğu : Gelecek nüshalarda devam edilecek.
Dahiliyye koğuşu Yazan: M. Rahmi
Okuyandan kaynar göz yaşları akıtan bu nefis ve hayatdan alınmış hikâyeyi gelcek nüs hada okuyacaksınız.
A B O N N E M E N T
Pays étrangers Pour un an : 2 Dolars
"*»• <— —
Edition spéciale : 3 Dolars
A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Téléph : St, 865 xxvième ANNÉE
15 Mai 1931
Türkçe ve Fransızca
İLMİ EDEBÎ İKTİSADİ
No : 321
ABO N NEM A NSeneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1-2, Âlâ kâğıdlısı
5 liradır
İD A R E H A N E S İ
Cığaloğlunda Içtihad Evi Tarihi Te’sisi : 1904 — Genève Yirmi altıncı sene
15 Mayıs 1931
K a r l ı D a ğ d a n S e s ve Ş a ‘iri A ‘z a m
B ü y ü k u s ta d a n ız A B D U L IIA K HAM İD B E Y , so n g ü n le r d e in tişa r e d e n K A R L I DAĞ DAN S E S a d lı ş i‘ir le r m e c m u ‘a sı b a k la n d a k i lıü k m v e ta k d ir le r i n i, ş a ir in e şu s a tır la r la b ild ir m işler d ir; m u te şe k k ir e n v e te b e r r iik e n İC T İH A D in s in e s in e te v d i1 v e o k u y u c u la r ım ız a a y n e n a rz e d iy o r u z :
Muhibbi azizim Efendim .
K ARLI DAĞDAN SES ler ‘ıınvani haşmet eyvani ile himmetkâri intişarı
olduğunuz ve bir nüshasını bendenize göndermek lutfunda bulunduğunuz
mecmııad nefa isinizi, ‘âdetim veçhile nakayıscuyane mutala'a ve tedkik et-
diğim halde ‘aklı kasıranemce her nevi‘ kusurdan münezzeh bulduğumu
beyan ederim.
Manialarının kısmı küllisi tahtında mustetir olmak üzre, ihtisarı iltizam
ile her sahifede ikişer beytden fazla yazmamayi ihtiyar edişiniz bizde emsali
görülmemiş bir ibda‘ ve prinç üzerine fatiha yazmak kabilinden pek mahi-
rane bir ihtira1 dır.
Sizin büyük bir mütefekkir, ya'ni şa‘ir olduğunuzu herkes bilir; bendeniz
se, ötedenberi, bunu herkesden iyi bilmek iddiasındayım.Umarım ki bu iddi
a m ı istihfaf etmezsiniz.
Elhasıl eseri nevin ii güztninizi intizarıma muvafık ve cidden tebrike
layık buldum Efendim.
Maçka palas - 24 Nisan 1931 A B D U L H A K 1IAM ÎD
Mustafa Kemal, Aydin Türk Ocağında
Reisi Ciimhur Mustafa Kemal Paşa Hz. le- rinin Anadoluııun bir kısım şehirlerini ziyaret etdiği ma‘lumdur . A y d in a uğradıkları ze- man buranın T ü rk o c a ğ ı na gitmiş ve aydin gençleri arasında da bulunmuşdur. Gazi, genç lere, en yakin köyün A y d in a ne kadar me
safede olduğunu sormuş. Gençlerden biri cevab vererek aydına en yakın köyün 20 dakika olduğunu söylemişdir.
Gazi Paşa Hz, en uzak köyün Aydina ne kadar mesafesi olduğunu sorunca en uzak kö yün 2 sa‘at olduğu söylenmiş. Gazi Paşa genç
5452 Î Ç T I H A D lere dönerek bu köylerden hangilerine gidüb köylülerin derdlerini, ihtiyaçlarını tahkik et - diniz, bu köylerde neler gördünüz ? Ictima'î medenî, sıhhî, İktisadî hal ve şanları hakkında ne intiba'larınız var? söyleyiniz, sizi dinleyece ğim demiş ve tek bir gencin olsun köye ve köylüye gitmiş olduğunu söylemesini ve köy lerde yapdığı tedkikati anlatmasını bihude beklemiş ! Türk ocağı Reisi, kabul salonunda, o dakika hüküm süren müz‘ic sükût içinde ezilerek, büzülerek, Mustafa Kemal Paşa Hz.Ie- rine dönerek :
« Gazi Paşa Hz, tahsisatımız yok, automo bil tutub kimseyi köylere gönderemedik » demiş.
Bu cevab üzerine Gazi Paşa başını kaldı rarak « M ih d iııin p r o p a g a n d a sın ı y a
p a n la r ın ta h sisa ti v a r m id i ? demişdir.
Mustafa Kemal Paşa Hz. lerinin bu hitab ve ‘itabı, yüksek ve derin bir ma‘na ile dolu dur ; Türk ocaklarının, hikmeti teşekküllerine ne kadar yabanci müesseseler olmuş olduklarım ve erkeklerin gökslerinde ki memeler kadar vazifesiz kalmış bulunduklarını göstermekle kalsaydi yüreğimiz o kadar yanmazdi . Fakat ba‘zı istisnalar hariç olarak gençlerimizin va tan sevğisi, vatan ‘aşkı icabatına ne kadar la kayd kalmaya başlamış olduklarını göstrer- mek gibi bir fecfa’i ictima‘iyyeyi de sahnenin üzerine atıyor. Mustafa Kemal Paşa, ahlakî ve ictima‘î bir yaramız üzerine nişterini dokun durmuş ve buradan korkunç bir cerahet püs- kürmüşdür.
Eğer bizim gürbüz gençlerimiz 20 dakikalık bir köye gitmek için tahsisat ve automobil iste yecek kadar inceldilerse, genç ruhlar bu kadar cılızlaşdı ise bizim için kiyamet uzak değil demekdir.
Atideki vak‘ayi bana Makdonia tiirk elinde iken ve Bulgarlar bizim hâkimiyyetimiz altın dan çıkmaya ve müstakil bir millet ve Devlet olmaya ‘azm etdikleri ve komiteler teşkil ederek Türk ııufuz ve hükümetini iz‘ac etmekde ol dukları zaman jandarma kumandanlığında bu
lunmuş olan bir Erkânı' Harb livamız bana anlatmışdı :
« Komitacılerı ta'kib ediyorduk, bunlardan bir kaçinın bir bulgar köyünün mekteb hoca sının evinde gizlenmiş olduğunu haber verdi ler; köyü muhasara etdik ben köyün içine gir dim yanımda iki emirberle köy mekteb hocası nın evine gitdik kapıyı çaldık karşımıza temiz bir uşak çıkdı mekteb hocasını görmek iste - diğimizi söyledik. Buyurun yokari çıkın şimdi gelir denildi, yokari çıkınca geniş ve zengin bir kütübhanenin içinde bulunduk . kitabların cümlesi almanca idi; felsefeye, İctima'iyyata, Pedagogiaya, iktisadiyyata a‘id ağır, büyük ve kiymetli mucelled kitablardi müta'addid küre’i mücesseme vardı. Küçük bir köyde bu kadar zengin bir D a r u l m e s a ‘1 , hayretimi mucib oldu. Biz bermu‘tad ihtiyar , beli bükülmüş köy mekteb hocasi beklerken odaya uzun boylu simsiyah sakallı, kar gibi beyaz kolalı gömlekli,
başından ayağına kadar ter temiz bir 27 ila 30 yaşlarında bir efendinin karşısında bulunduk. Bu bulgar gencinin Almanyada H e id e lb e r g Darülfünun felsefe şubesinden Doktor olduğunu ve Bulgar gençleri tahsillerini ikmal etdikden sonra, köy hocalığı etdiklerini ve onlar için bu iş en mukaddes milli ve vatanî bir vazife ve ruhanî bir zevk olduğunu öğrendik ! »
Balkan harbi esnasında bizim bir neferimizin bir bulgar köyünde bulub yüzbaşısına getirdiği gana’im içinde kimya laboratoiri tecrübe ve tedris
edevatı da bulunduğu hayretle görülmüşdür. Milletimizin « Eııergie » ye muhtaç olmadı - ğı ftikadında bulunmanın, ne siyah bir fecfa’i zihniyye oldngu bir d efa daha meydana vu - riyor. [1]
Bize her şeyden evvel ve her şeyden ziyade
V a ta n ‘a ş l a lazım , ben gençlerimizi vatan
sevgisine bigâne vasfile tavsif edemem, fakat ben ‘aşk isterim. Anadolunun uzak bir köşesin den bir mu‘tekidi, mal ve can fedakârlığı yapa
[1] Geçen 320 numrulu İCTİHAD da Gençlerimizi « Energie ye dalvet » adlı mekalemizi de okuyun.
Î Ç T Î H A D 5453 rak Kâ'beye götüren ‘aşkdır. Vatan daha şe’nî',
daha hakikî bir Kâ'bedir.
• \Z~ 33
! t--1 ! Lj c.**- Lv ¿y ı j i ^9
diye bir şarklı mütefekkiri feryad etdirmiş olan bu ruhî vaz‘iyyetdir.
Ma!arif Vekilinden bir ibtida’î mu'allimine kadar , Reisi Cümhurdan en vazi‘ bir me’mura kadar cümlenin ve cümlemizin en mukaddes ve en ınusta‘cel vazifemiz bu ‘aşkı, gönüllere ve bilhassa gençlerin gönüllerine sokmakdır. iki sene evvel Devlet Matba‘asının Muhasebe müdirinin içi güneş dolu odasında yüz mumluk bir elektrik lambasının bihude yandığını gör mek beni bir az söyletdiği vakit ortaya çıkan elim haleti zihniyyemizden yine İctih a d in sahifeierine aksler brakmışdım. içi güneş ziya- sile dolu bir odada, parası bu vatanın cebinden çıkan yüz mumluk bir elektrik lambasının ya- nub durmasına la kayd kalmanın ma‘nası çok uzaklara gider. Bu vatan bizim Büyük Evimiz ve müşterek bagçemiz, müşterek tarlamız, ba ğımız ve çeşmemizdir.
Köylüler en ziyade ihtimama müstahak ve muhtaç ‘a’ile efradımızdır ve mes‘ud olmanın en yükseği mes‘ud etmekdedir. Köylüler ve köyler milletin ve vatanın kökleridir ; ağaçlar bütün gıdalarını köklerinden aldıkları gibi mil letler de kuvvetlerini köylüden alır . Neden Bulgar genci bu hakikatla bir Türk gencinden daha ziyade maftur olsun ! Türk Ocaklarının ilk ve son vazifeleri bu olmak lazımdı. 3 sene evvel Türk Ocağında , Ankarada, Dr. Huseyn Enver Beye bunları söylemişdim; 299 Nuınru- lu ve 15 haziran 1930 tarihli İctih a d da da şu satırlar vardır:
Türk yurdu
Mart, Nisan ve Mayıs 1930 ayları
nüshaları geldi. Hem basılışları, hem
ma'nası nefisdir. Bu iki nüsha heman
mımhasiren Ankara’da ‘azîm fedakâr
lık ile vücude getirilmiş olan Türk
Ocağı binasının ba‘zı aksamile bu
ubüyan için başda çalışanların resim
lerde siislenmişdir.
T ü rk O c a ğ ı, sonra,
köy
Türklerinin mezardan fa rkı az
olan yurdlarımn insan meskeni deni-
lebileçek hale getirmekle meşgul ola-
cakdırl
T iirk o c a ğ ının varlığının hik
meti, doğrudan doğruva milletin ihya
etmek ve ihya olunmak ‘azmini, Devlet
kanadına ihtiyaç göstermeksizin ve ihti
yaç görmeksizin,işletmekdir.Bulgar köy
lülerinin bu gün 1000 [Bin] cooperatif
şirketi vardır ! Bulgaristanın yirmiden
ziyade haneli her köyünde 3 yataklı bir
hastalıanecigi ve bir tabibi bulunuyor.
Yusuf Akçura kardeşimiz bu
Ocakf i k
rini yaratdığl vakit ocağın esas unsur
ları, ölmekde olan
T ü rk k ö yüne hayat,
ışık ve kuvvet kötiirmekdi. Kudretli ve
kuvvetli genç ocakcı kardeşler bu mu-
radlara ermek yollarına düşeceklerdir.
Bu en büyük gaza olacakdır.
Hulasa, Re’isi Cümhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hz 11in Aydin Türk Ocağı Reisi Beye hi- tabi ‘itabi, el hak , en yüksek bir sânihadır . En hasbî ve en halis bir ihlas ile kendilerini tebrik etmeliyiz. En büyük derdimizin üzerine parmağını basmışdır. Derdimiz en gençlerimizin ve en gürbüzlerimizin göğüslerindedir ! Dr. AB. Djevdet K a v m ler in h a y a tın d a «ideal»iıı r o lü ; S O C İA L İS T L ÎK D İN İ I y e n i id e a l l e r i n t a h a y y ü l ü Kadîm Yunanın ve Roma nın, müfekkirleri, bir çok nesilleri tenvir etmiş olan dâhiler diril miş olsalardı , bir asırdan beri hayyizi fi‘le çıkarılan harikaların yalınız ta‘dadı karşısında hayrete düşerlerdi : Vaktile hatir u hayale gelmeyen ve şimdi insanın hidmetkârı kılınmış
5454 t Ç T İ H A D olan kuvvetler , feth edilmiş faza [ Tayyare ], esir edilmiş yıldırım [ Siperi sa'ika ], bir ânde dünyanın bir ucundan diğer ucuna nakl olu nan söz [ Radio , telsiz telefon ] ve daha bir çok diğer keşfiyyat.
Fakat bu meşhur mütefekkirler, şubhesiz mutehayyir olurlardi, fakat, onların nafiz na zarları siir'atle kendilerine gösterirdi ki ‘akl , medeniyyetîerin maddî manzarını değişdirmiş isede , insanların siretleri üzerine henüz pek az te’sir icra etmekdedir. Yeni siyasî ve içti - ma£i i‘tikadlar , mazinin dinî i'tikadları ayni hissî ve sirrî [ Mystique ] temellere malik bu- lunmakdadır. Vaktile bir çok kavmleri yekdi ğerleri aleyhine teslih etmiş olan ihtiraslar , bu gün bir çok kavmleri birbirine karşı silah
landıran ihtirasların _
oldukları kadar kudrete malikdirler . Tabi‘ati beşerin mütemmim cüz’ü olduklarından bu sirrî mevhumeler, aşk, lıirsi cah, kîngibi, bunlarda ölmezler. Bu meşhur mütefekkirler çarçabuk göriirleredi ki 8,000 sene evvel I s is A u te l [*] leri önünde secdeye kapanan mü’minler ile , Devleti, insanların mukadderatının hükümran hâkimi kılan « Socialiste » 1er psychologia nokta’i nazarından ‘ayni familyaya mensub- durlar. Birincilere hâkim olan sirrî te’sirler , İkincilere hâkim olan sırrı te’sirleıin ‘aynidir.
Kavmler, ilahlarının ölümüne here ü ıûere- siz hiç bir zaman tahammül etmemişlerdir, bu sebebledir ki ilahi bir idéal tebeddül eder et mez bu idéalin ilham etdiği medeniyyet de tebeddül eder . B o u d d h a nın , I s a nın ,
M u h a m m ed in
sü-‘aynîdir . Kadim Yunani tahrib eden nifak ve Roma cüm- huriyyetiııi bitiren dahili niza‘lar ‘ayni cins hissiyyatdan doğmuşlardır.
❖ * #
RUHANÎ YASEMEN
^ B eş ‘a sri h a s r e tin n a z a r i in tiz a r ın ı , E y ş i‘rim in n iijâ h i ‘tâ b ın d a sö y le te n ! ^ Bir n e v b e h a r i r â zd a bir ‘ıtri n u rd u r , j
E td en d u d a k la r ın la ö p ü lm e z o y a se m e n . J
26 Mart 1931 AB. Dj. İ
nuhatmdan çıkan ideallerin te’siri al tında bir çok kiş- verler yıkıldı ve diğer bir çokları bina olundu.
❖ * *
‘timin keşfleri karşısında, filosoflar umiyor- lar ki asrımız ‘akli kâmil ‘asri olacak ve ma‘- bedlerin ve kışlaların yerine, ilahların tasarruf etdikleri kuvvetlere fa’ik kuvvetlerin zuhure geldiği « Laboratoire » 1ar ka’im olacak ve cihanşümul bir vifak milletleri birleşdirecek.
Böyle bir şeyden eser yokdur ve bunun böyle olmasında da hayret edilecek bir şey yokdur. Meneşe’i aklî olan keşfler, fıtratımızın dokumasını teşkil eden hissiyyati nasıl ta‘dil edebilir ?.
‘Ilın, hislere , yeni fi‘l ve icra vasıtaları tedarik etdi fakat hisleri değişdirmedi . işte bu sebeble dir ki ‘İlmî keşfler dünyaya sulh ve musalemet getirmek şöyle dursun, yeni mu harebeleri mâzinin muharebelerinden daha kanlı, daha zalim kılmışdır.
Yukarıda bahsi geçen büyük ‘âlimler şunu da görürlerdi ki bu gün , sirrî mevhumeler [Les illusions mystiques] , kendi zamanlarında
Dinî idéallerden baş ka umumiyyetle her devr,- bir kaç batn sonra , değişen bir siyasî idéalin te’siri altında bulunur.
Meselâ, bu vech ile dir ki xvıı inci asırda siyasî idéal xıv uncu Louis nin temsil etdiği mutlak M o n a r ch ie [ ya‘ni ferdi vahidin sal- teneti mutlakası] idi, xvıu inci ‘asırda, tnkılab eski regimi kısmen yıkmaya muveffak oldu ve nihayet mute‘akib inkılabların tevsi' etdiği siyasî iktidarları halka bırakarak meşruti hü kümdarlığı te’sise müncer oldu . xx inci ‘asır halk kuvvetlerinin inkişafini ve ‘ayni zamanda, Vaktile ayri ayri yaşayan küçük devletlerin birleşmesile vucud bulmuş , Almanya , İtalya gibi büyiik devletlerin teşekkülünü gördü.
Democrat şi‘ar fikirlerin ba husus müsavat fikirlerinin inkişafı socialist te’sirlerin tevessu- ‘unu intaç etdi. Muhtelif memleketlerde
socia-[*] ISIS Misirlılarin İlahesidir; ilk Misir medetıiy- yetini temsil eder. Aut el, aşağı yukarı secdegâh, ma‘bed
IÇ TI I I À D 5455 list fikirlerinin tatbiki ba‘zı karışıklıklar do
ğurdu; bu karışıklıklar, Avrupanın bir çok bü yük devletlerini « Dictateur » luğun muhtelif şekillerine irca! etmiş bulunmakdadır . Eğer socialist hükümetler , bu gün cihani sevk ve idare etınekde olan icabata uymakda ehliyyet- sizliklerini isbat etmeye devam etdikleri tak dirde bu fikirler tevessü4 edecek görünmek- dedir.
Rusyada ve başka yerlerde yapılan dene melerin muvaffakiyyetsizliği, eski bir idéalden yorulmuş kavmler için bir yeni idéal yarat
manın ne kadar güç olduğunu gösterir.
Bu gün bu güçlük daha büyükdür , çunki bir idéal, ancak socialist idéal gibi, ‘ilmlerin ve sanayi'ın terakkilerinin zulıure getirdiği yeni İktisadî icabat ile ta ‘arruz etmediği tak dirde mustemir bir te’sire malik olur.
# #
Bu gün dünyada üç şekil idéal mubareze- dedir : dinî idéal, milli idéal, beynelmilel ideal.
Bir çok milletlerde halâ pek zinde olan dinî idéal, Asiya kavmlerinden ezcümle mus- luman Asiya kavmlerinden başka kavmlerde siyasî[büyük]bir ııufuza malik değildir. Avrupa- da, socialistlik dini, eski dinî i‘tik adi arın yerine ka’im olmak üzredir.
Vatan fikrinin iştikak etdiği milli idéal
C ih a n H a rb i nden beri, bir çok kaymlerde
ba husus sulh muahedesinin sun‘î olarak vıı- cude getirdiği kavmlerde inkişaf etdi.
Vatan fikrini red eden, beynelmilelci idéal, vatanın ilga olunmasının, cihanşümul bir sulh doğuracağını zan eden « Socialiste » 1er vo « Communiste » 1er tarafından mudafa a olun- makdadır. Aradan çok geçmeden medeniyyeti değişmeksizin bir milletin , idéalini değişdir- mediğini tarih isbat etdiğiııden, bilmelice kavın- leriıı istikbali,hissiyyat ve tefekkürlerini sevk ve idare edecek idéale bağlı olacakdır . Yalınız ‘akl ııurile mutala‘a olundukları vakit idéaalle- rin çoğu seri‘uzzeval tayfler olurlar [*] fakat
[*] Victor Hugo :
« L’idéal tombe en poussière au toucher du réel »
demişdir. A- D.
bir çok ‘asırlar esnasında yapılan müşahedeler, terassudlar isbat eder ki bu tayfler canlı se’niy- yetler doğurmuşlardır . B o u d d h a , İs a , M u- h a r n m e d diinyayi istihaleye uğratdılar ve mezarlarında, halâ, bir çok, milyonlarla insan ların müfekkirelerine istikamet vermekdedirler.
$ *
Şimdiye kadar, ekseriya dinî idéaller, ba‘zan da siyasi idéaller, onsuz henüz hiç bir. mede- njyyetin devam etmemiş olduğu hissiyyat ve tefekkür vahdetini yaratmak iktidarına malik olmuşdur.
Sirrî idealin zi kudret te’sirine Tarihin « Matérialiste »denilen nazariyyesinin tarafdar- ları akl erdiremezler. Bu nazariyyenin sâlikleri, kavmleri yalınız maddî ihtiyaçların sevk ve idare etdiğini iddi‘a ederler, halbuki hakikatde Tarihin dokumasını teşkil eden büyük v a k ala rın çoğunun menşe’i bu maddî ihtiyaçlarla hiç bir ‘alakası olmayan sirrî idéaller olmuşdur. İslam impratorluğunun kurulması , Ehli Salib seferlerinin, din muharebelerinin ve diğer bir çok vak'alarm sebebleri maddî ihtiyaçlar değil, sirrî te’sirler olmuşdur. Kavmlerin ruhlarını, idéaller, ihtiyaçlar kadar sevk ve idare ederler.
[ Sonu gelecek sayıda ] Dr. Ouata ve Le Bon — Dr. Ab. Dj.
l i a lir a la r ım
TEVFÎK FİKRET ve BABASI
1898 de Valiliğine tâyin olundoğum, Musul'a giderken uğradığım Urfada üç gün kaldım. Evvelce tanidığım, Hüseyin Efendi namında bir zat orada Mutasarrıf id i . Hüseyin Efendi, son postanın Istambuldan getirdiği bir haftalık gazeteler ve ( Serveti fünuıı ) un bir nüshası ile neztndime geldi ; Serveti [ununda Fevfik kikretin bir manzumesi vardı; belki de (Âven- ği şühur ) idi. Manzûmeyi cehren okudukdan sonra :
— çok güzel dedim.
Mutasarrıf — Bunu yazan Tevfik benim oğ- lumdur, dedi, kendisini Hâriciye nazaretinde
5456 Î Ç T Î H A D eyi bir kaleme yerleşdirmişdik, kıdem peyda ederek iierileyecek deye bekleaken günün bi - rinde ırıe’muriyetini terk etdi; çimdi böyle şey lerle uğralıyor; adam olmadı ve olmayacak; bu halden pek müteessirim; hatta her ay kendisiue göndermekde olduğum parayı da bu teessürle kesdim ; maksadım bir az parasız kalarak terk
etdiği mesieke ric‘at etmesidir.
Hüseyin Efendinin ciddî bir esefle söylediği bu sözleri teaccüble dinledikden sonra :
— Emsali nâdir bir oğlunuz bulunduğu halde kıymetini bilmeyorsunuz dedim, Tevfik Fikret Bey atiyen olacak değil şimdiden adam , hatta büyük adam olmuş bir genedir; ben kendisini ma'alesef şahsen tanımayorum , fakat , intişar eden şi'irlerinini okumak sııretile ruhunu, kal bini pek eyi tanıyorum; cümlemiz için gıptaya, büyük gıptaya şayan bir baba olpuğunuzu teb riklerle teb ir ederim; vakı‘a memleketimizde şairler, ressamlar ve musiki şinaslar lâyık ol - dukları refahiyete na’il olamayorlar, fakat bun ların şâhsî kıymetleri refahiyetlerinin derecesile » ölçülmez. Pek musib olarak terk etmiş olduğu me’mur mesleki de namuslu, vicdanlı me'mur- lara müreffeh bir hayat te'min etmez, ümid ve hülya ile lâ‘akal otuz sene şurada, burada ya rı aç süründürdükden sonra sefalet uçurumunun kenarına getirib orada terk eden nankör bir meslekdiı. Kendisi artık nakdî muavenetinize ihtiyacı kalmadığını bildireceği zamana kadar para göndermeye devam, hatta mümkinse rnik- darını tezyid ediniz; bu suretle Eikretin babası olmak gibi büyük ve bakî bir şerefe lâyık o l duğunuzu isbat etmiş olursunuz .
Sözlerimin başlanğıcmı , citdiliğîne pek de itimad edemiyor gibi bir tavr ile dinleyen Hü seyin Efendi bir az sonra eyice işidemediği , anlayamadığı bir kelime bırakmama’’, için bana yaklaşarak, yuvadan çıkacak ku.u tutmak için medhaliııi tarassut eden bir kedi dikk itile ağzı ma bakıyordu . Sözlerimin sonlarına doğru , Mutasarrıfın siması, ifadelerimin sıhhat ve ha- lisiyyetinde artık şübhesi kalmadığına delâlet eden bir itminan ve istirahat tavrı aldı. Oğlu nun kıymetini takdir edememiş olmak gafletin
den hasıl olan esef ve nedametin, belki de bah tiyar bir baba o’duğuna kani' olmak heyecanı - ııın çıkardığı bir iki damla göz yaşı, akı kara sına galip, hayli kaba ve uzun sakalının arasına kadar yuvarlandıklarını göı mekden ben de mü tehassis oldum.
Hüseyin Efendi yanımdan kalkıp evvelki ye rine otıırdukdan sonra titrek bir sesle:
— Bey Efendi, d e d i, pek münkesir ve mü kedder olan kalbimi şad etdiğinizden dolayı ebediyyen minnetdarınız olacağım ve beni şu veçh le ikiz ve ir;?.d ederek nasılsa hasıl olan fena bir zan ve lelakkiden kurtardığınızı Tev- fika yazarak onunda zatı alilerine teşekkür et
mesini tavsiye edeceğim.
Hakikaten bir müddet sonra Fikıetin a,inave hfırmetkârlarından olan lıc-m .ire zadem merhum Abdullah Sabriden aldığım - ınektûbda şöyle deniliyordu:
« ... Bu gün Teyfik Fikret Beyle görüş -düm ; karabetimizi bildiği için (Dayınız Beyefen diye miıınetdarane te.ekkürler medyunum , fakat ben doğrudan doğruya teşekkür etmekden sıkılıyorum; reca ederim, siz yazınız Urfe’dan geçdikleri esnada b^.ni babama tanıtdırmak lut- funda bulunduklarından dolayı kendilerinin minnetdariyim ; büyük hürmetle ellerinden öperim . ) dedi.
Bütün memleketin tanıdığı Fikreti babasının tanımamı1' olması inanılmaz bir garibedir. Fik ret pek ziyade mütehassis olmuş; hatta bu söz leri söylerken gözleri ya;arıyor gibi oluyordu. Bu gara’ib vak‘anın sureti cereyanından bir az malûmat vermeye meşağıliniz müsa’id olursa beıı ve bundan haberdar olan arkadaşlarım pek
mesrur ve müteşekkir olacağız..»
Urfa’da kaldığım üç gün zarfında Hüseyin Efendinin, me’muriyetini eyi veva kötü ifa et- diğine dair bir söz işitdiğimi hatırlamıyorum.
Tevfik Fikret gibi bir oğlunu tanımamış o l masından dolayı Hüseyin Efendiyi herkes ta yip etdiği halde, Fikretin mümtaz fitreti ç o cukluğundan beri dtkkati celb edecek eserler
göstermiş olacağı pek tabi’î iken bunl rın far kında olmamış bir adamın ne suretle intisab
Î Ç T İ H A D 5457 elmiş olduğunu bilmediğim me’mur meslekinde
Mutasarrıflığa ve Ûlâ rütbesine kadar yüksel miş olmasına kimse teacciib etmez ; zavallı memleket!!
Musul’dan İsfambula avdetimde, ya‘ni üç sene kadar sonra, Tevfik fikreti Rumeli hisarındaki yalısında ziyaret etmisdim; musahabemiz hayli uzadı. Kendisini babasına tanıtdırdığından do layı mükerreren teşekkür etd i.
Bu teşekkürü ifade eden kelimeleri söyler - ken sima ve sedasının ânî tehavvüllerinden bu teşekkürü vaktile niçin bir mektubla iblâğ et memiş olduğunu anlar gibi oldum . Bn ınüte- ahhir teferrüs ile Fikret gibi hassas bir adamın o zaman hakikaten pek nazik ve müşkil bir mevki'de kalmış olacağını takdir etdim; çünki, yazacağı mektub nasıl olsa zımnen « Ben bü yük bir şa‘ir olduğum halde babam beni ta nımadı.»demek olacağından, hem tefalıhürden, hemde pederini hamakatle ithamdan kurtula- mıyacakdı; binaen’alezh, böyle her iki şıkkı da eyı olmayan bir mektub göndermekdense bilvasıta teşekkürü tercih etmiş demek olur .
Bir kaç sene evvel ya‘ni Fikretin irtihalindeıı seneiece sonra Akşam gazetesine dere edildiği üzre kendisini babasına tanıtdığım senelerde Dahiliye Müsteşarının Vezaret rütbesini eski üslubda uzun bir kaside ile tebrik etmiş olan Fikretin, Bâlâ rütbesini ha’iz Musul Valisine iki satırlık bir mektubla teşekkür etmesini men‘ edecek başka ve ma‘kul bir sebeb dü- şünemeyorum.
Ebubekir Hazim
Ş İ ‘ İR
A Y İ N
Buhurdanlar tütüyor ma‘bedin bucağında, Ka’uçuk dan bir « İSA » keşişin kucağında, Bu oyuncak bebekle ağır, ağır ileri,
Yürürken; «İlâhiler» sarsıyor kubbeleri .. Diyarlarda çınlayor dillerden kopan «Amin 11! İsa mn şerefine yapılıyor bu âyin...
Koşmuş buraya herkes murada ermek için, Günahı çıkarırken : günaha girmek için . İhtiyarlar eğilmiş rahibin dizlerine..
Genç başlar çevrilmiş « Meryemin » izlerine.. i .
Cennetin anahtarı keşişlerin elinde, Kızıl alev uçuyor baş va'ızın dilinde. Kızlar! aldanmayin siz keşişlerin atıma, Yoksa; gireceksiniz « Meryem » in Günahina. Bir daha bu cihana yeniden gelse Isa . Peşi sıra gelmeğe Muhaınmed ruhsat alsa ; Parçalarlar İsayi « mütedeyyin » keşişler.. Muhamınedin kanından şerbet yapar dervişler,.
Azerî San1 atı
k a y a l a r . .
Aşınmış sahillerin kıvrık kouyunlarında, Yem yeşil tepelerin bükük boyunlarında ; Yıllarca, asırlarca yaşadınız kayalar 1.
Gamınız gömülüdür: oyuklara., bir in e .. Haşîıı heybetinizin o yalçın vücudüne , Ebedî tesellidir bu çırpman dalgalar. .
Mehtablı gecelerin uzun, ipek saçları, Uçarken üstünüzde, öperken yamaçları; Yüzleriniz sararır kıskanç, hırçın kayalar!..
Hayreddin Salim
Ş A R K 1
Gönlümle ufuklar gibi yalnız kalmızda Geçsin gene bir yaz o beyaz sandalınızda 1 Coşsun da denizler gibi ruhum yalınızda Geçsin gene bir yaz o beyaş sandalınızda!.
Akşamla esen fırtınamız Göksuyu sarsın, Dşsün gülünüz gölgeli sahillere varsın, Çektikçe kürekler bize bir dalğa koparsın, Geçsin gene bir yaz o beyaz sandalınızda!,
5458 î ç t i h a d
PQÉSiE
V olup té de L ’In fin i
Verse, verse le vin imprécis , Efface les contours de mon verre . Et, viens, ô crépuscule sévère, Elargir mes doutes étrécis .
Qu'une étoile à la beauté voilée , Obombre ce banal Infini ! Verse, verse, ô pâleur étoilée, Verse l’aube au goût indéfini .
*
Eteins les astres et les falots , Ouvre les horizons inéclots,
De la langueur ravissante et vague.
Verse, ô rêves, tes regards navrés, l’aime entendre par de là les Vrais, Cette omniscience qui divague .
1902 — Dr. AB. Dj.
H Ü L Y A L A R I M
Mavi denizlerin ‘aşk adalarına doğru Hülyalarım kitdiler çiçekli sandallarla .. Susuzlukdan soldular., yuvalarına doğru. Hülyalarım dündüler yanmış kuru dallarla.
Hayretdin Salim
SOLMAYAN GÜZELLİKLER
S e i h o c h b e s e lig t o d e r leide ,
S c h ö n r u h t s ic h ’s im m e r H erz a n H erz: G e te ilte F r e u d e ist d o p p e lte F r e u d e , G e te ilte r S c h m e r z is t h a lb e r S c h m e r z .
[ Goethe ]
Tercümesi: İster en yüksele derece lıız ve sa‘adetde, ister muztarib ol, dgi'ma yürek yürek üzerinde eyi rahat b u lu r: paylaşılan sürür iki kat sürürdür; paylaşılan elem yarım elemdir.
*
L a p en sée est e n n o u s la r g e ç o m m e
[ l ’a m o u r .
Tercümesi : Tefekkür bizde muhabbet gibi
genişdir. [Guyau]
a
E t si je s u is p a reil aux m o r n e s c im e tiè re s C’e st q u e je n 'a i p a s e u la fo r c e d’o u b lier.
[ G. Sabiron ] Tercümesi : Pek hüzüniü mezarlıklara ben zediğimin sebebi, unutmak kuvvetine malik ol mamış olmamdır.
&
Au p a y s e n tr e v u d es im m o r t e lle s f l e u r s , O to i q u i, la p rem ière, a sfa it c o u le r m es
[ p leurs, *Je n e m e s o u v ie n d r a i q u e de t’a v o ir [ aim ée.
[ A. Silvestre ] Tercümesi : Ölmez çiçeklerin hayal meyal görünen memleketinde, ey göz yaşlarımı ilk defa akstan, seni sevmiş ohnakdan başka bir şey tahattur’ etmeyeceğim.
*
Jj' \cjC- 4 Î > U «JLa ÏJ J
• Ca.wA) La j ! A .w i 4^
Tecümesi : Mücadele ademi olmayan, bizim safimızdan kaçar. Şelıid düşmemiş olan, bizim kabilemizden değildir.
l a ı ı a i t M i t a ı m ı ı a ı i B i ı ı a ı
A M E L î R U H İ Y Y A T
En bedihî hakikatlar, bunları neşr etmek için muktazi peygamber [ Apôtre ] lerden mahrum bulununca ııasın ruhu üzerine te’sir- siz kalır.
*
Halkın ruhunda, haris pişuvalarm yarat- dıkları kuruntuf Illusion ] 1ar ekseriya mudhiş olur. Kabiliyyeti siyasiyye ve sına‘iyyesi hak kında « Prolétariat » nin Kuruntusu — ki Rusyayi mahv etmişdir — intişar etmeye
Î Ç T I H A D 5459 vam etseydi medeniyyetleriıı son gününü
getirirdi.
*
Şukûhe mazhar bir pişuva, izahat vermeye muhtaç değildir. M o sc o u diktatörleri tara fından Tours kongrasına gönderilen ve orada kemali hürmetle telakki olunan âmirane ta‘li- mat kısa ve ‘akidenin hiç bir şerhini tezam- mun etmez ‘ibarelerle tertib olunmuşdur.
*
Zihnî sirayet bir pişuvanm, şahsî mudafa- ‘asi olmaksızın husule gelebilir. Bir nâs kit lesini telkin altına almak için ba'zen bir kelime, bir duştur, bir eereyani efkâr kifa
yet eder. /
*
Cümlıurlarin tecemmu'î [ Grégaire ] zihniy- y e ti, pişuvalarin 3a‘aletta‘yin bir ‘akideyi ka bul etdirmelerine da’ima musa‘id olacakdı.
t
‘Amele sınıfının pişuvalarının istibdadı , Asya mustebidlerinin istibdadım çok geride birakıyor. Ne İ n g ilte r e de « Syndicaliste » reisleri tarafından taleb ve istihsal olunan tam bir ay ' şömendöf erlerin tevekkufunu, ne de
F r a n s a da ba’zi pişuvalar tarafından isteni -
len ve kabul etdirilen üç hafta gazetelerin ta'tilini Asya mustebidlerinin hiç biri eınr et mek cesaretinde bulunmazdı.
&
III
K A V M LE R İN R U H U
[ L’ÂME DES PEUPLES ]
*
Ferdî hissiyyatın ma'şerî hissiyyatdan ne kadar farklı olduğu bilinmeyince bir kavinin siyasî hayatı anlaşılamaz olur.
*
Bir kavmin uzun bir mazi sayesinde mute- karrir ruhu, nihayet teşrihi seciyyeler kadar sabit ‘unsurlara malik olur . O zaman hiç bir
terbiye kendisinde derin tahavvuller ika‘ edemez.
&
Bir kavmin seciyyesine, ahlakına, kendisine rehberlik eden fikirlere, aldığı terbiyeye vu kuf . . bir kavm terakki yolundamıdır, inhitat yolundami bunu kolayca ortaya koyar.
*
Gerek İ n g ilte r e de, gerek A m e r ik a da Anglo - Saxon ların kuvvetini vucude getiren ‘amiller arasında şunları zikr etmelidir : mu- rakabe’i nefs , [ Self - control ] ve kanunlara hürmet . Bu hasletleri kazanmak için ba‘zen bir cehd ve sa‘y asırları lazımdır. Bu hasletler kitablardan öğrenilmez.
* .
Medlulünü tağyir etdiği zararsız bir telgrafla Bismarck Fransa da bir hiddet ve gadab inflakı vüku‘a getirdi ve bu inflak, bu telgrafın sıhhatim tahkik ve tev - sik etmeksizin hükümeti harb Planına sevk etdi . Böyle bir maııevarenin muvaffak ol
ması için Fransız kavminin büyük teheyyüc kabiliyyetini bilmek lazımdır. Bu manevrenin muvaffakiyyeti Amerika da ağleb ihtimal sıfır olurdu.
*
Müfekkireleri dünyayi meftun etmiş olan kadim Yunanilerin, za‘if harsli fakat«discipline»rulıla- rıııı tevhid etmiş bulunan Romalılar tarafından esir edilmeleri, ez cümle, ictima‘î disciplinlerini zayi‘ etdiklerinden munba‘is olmuşdur.
Bir kavmin hayatını tehdid eden büyük vak‘alarda ölülerin iradesi dirilerin iradesine büyük bir kudret ve şiddetle müzahir olur. Ken dilerini mudafa'a etmeye kâfi derece ölüleri bulunmayan milletler pek mukavemet etmezler. Büyük muharebenin nihayetine doğru R u s y a mn hali bu merkezde id i.
a
İnsanların ekserisi, bahusus bir ıııa‘şeriy - yete mensub oldukları zeman, en küçük
hare-5460 I Ç T I H A D ketlerinde sevk ve idare olunmak ihtiyacı his ederler. Bu esirlik ihtiacı « Socialisme » in başlica muvaffakiyyet ‘unsurlarindandır .
Fi‘l ve hareketlerinin ekseriyyeti azime- sinde kavmleri i'tiyadlar ve i‘tikadlar sevk ve ida re eder.Bu sa’iklerin icrayi fi‘l etmediği ehvalde ani hazırın yaratdığı kuruntular yegâne reh - ber ölür.
Ferdî keşfiyyat.. medeniyyetleri istihaleye u ğ ratır; ma'şerî Ptikadlar.. Tarihi, hükm «ira deleri altında tutarlar.
*
Ma‘şerî kararların kuvveti, ‘adedin, nasm ruhu üzerine icra etdiği sırrı nufuzda mekin- d ir . Bu hikmete mebnîdir ki devlet re’isleri nasm efkârına istinad ediyor görünmeye mec burdurlar.
*
Ahlâkî terbiyenin en müessir esaslarından biri muhitin tehirlerinden tahassiil eden zihnî sirayetdir ahlaksızlık da fazilet gibi sirayetle intişar eder.
*
IV İC T İH A D in [ «OPİNİON » u n ] İ r tic a c la r i*
Yalınız ictihadların tevellüdleri kanunları dır ki muharebelerle kârli ticaretlerde bulun mak için bitaraf kalmaya khahişğcr Amerika lıların sulhperver zikniyyetleriniıı nasıl harbcu olduğunu izah eder. Şübhesiz, Alman «Heg6 - monia » sı Amerikalıların mustekbel menfa‘at - lerini tehdid ediyordu; fakat bu uzakdan uza ğa menfa* atlar nasıl meydana çıkdı, Tahtel- bahr harbi Avrupaya bir milyon askerin ame- rikadan gönderilmesini intaç eden hissiyyat tahavvulunun ancak sebeblerinden biri oldu.
Bütün insanlar az çok kabili telkindirler" ; fakat bilhassa bilmedikleri mes’elelerde telkin olunmaya musta‘iddirler . Bir çok ‘alimlerin safdillikleri bu suretle izah olunur .
*
Bu günün neşr vasıtalarile bir ictihad, bir i'tikad, bir mezheb lâ‘aletta‘yin bir saydelanî müstahzar gibi yürütülebilir, ortaya çıkarıla bilir. Rus komünistleri, propagandaları say e- sindedir ki ecnebî memleketlerde bir çok üm met topladılar.
t
Gazetelerin neşriyyatının mii’essir bir ikna vasıtası teşkil etmesi şundandır ki pek az ze kâlar « Tekrar » in nufuz ve tehirine mukave - met edecek kadar kuvvetli bulunur, insanların ekserinde tekrar [ La répétition ] az zeman zarfında kana‘at vücude getiriri*].
£
Bir muntalıibin re’yini ta‘yin eden tehirler, nadiren ‘akliyiil’menşe’dirler. ‘umumiyyetle in- tihab re’yini kînler, korkular, fimidler tekvin eder.
‘İlmî mes’elerde inanılmak için isbat etmek lazımdır. Politikada şükûha ınazlıar bir hatibin nutukları muhayyel kana‘atlar yaratmak için kâfidir.
t
*
Matbu'at efkâri ‘umumiyyeyi bir kanalda toplar, bir mecraya a lır. M atbuat, küçük ve vazıhen ifade edilemiyecek derecede gayri mu- tekarrir binlerce fer'î ictihadlari teksif etmeye yarar.
*
Tekrar etm ek, batılı kolayca hakikata tah vil etdiği içindir ki Almanlar tarafından
Bel-[*] « Bir adama kırk gün delisin dersen deli olur» darbı meselimiz bu psychologie kanununa işaretdir .
Î Ç T I H A D 5461 gikanın bi taraflığma ri‘ayet edileceğine i ‘ti-
kad, Fransa askerî mehafilinde kolayca kabul olundu ; bu i‘tikad Fransaya altı vilâyetinin istilâ olunmasına mal oldu.
*
Ma‘şerî hassasiyyet üzerine şiddetle te’sir icara etmeye musta'id haller ve vak‘alar «in- flakı efkâr» [ Explosion d’opinion ] tesmiye olunan şey’i ya’ni ma'şerî heyecanların birden bire ‘ayni istikamete teveccühünü husule geti rir. Inkılablar bu veçh ile doğarlar. Meselâ 1870 senesi 4 eylulunda impraforluk idaresini de - virmişolan inkilab böyle olmuşdur. Mütareke esna
sında Almanya impratotorunu ve bütün Germen hükümdarlarını tac ü tahtlarını terk etmeye mec bur eden Alman inkilabı dahi ‘aynî suretle hasıl
olmuşdur.
Nutuklarında izhar etdikleri « énergie » yi fi‘I ve ‘amellerinde nakl edeceklerini zan etmek Devlet adamları hakkında hayalâta kapılmakdır.
*
Kavmlerin zimamdarları hakkında ekseriya sukutı hayale uğramalarının sebebi şudur ki kavmler zimamdarlarından « en eyi » yi isterler halbuki bir Devlet recülü ancak mümkini hay- yizi fi‘le çıkarabilir .
a
Eğer Tabi‘at kendilerine düşünmeksizin söy lemek ve her esasdan mahrum re’yler dermeyan etmek melekesi vermemiş olsaydı hayat, ba‘zan, bir
çok kimseler için pek ağır olurdu .
* .
Enamî ictîhadlarm, enamı fikirlerin ekserisi, kabahatli çıkarmak, söğmek [ Récriminer ] ih ti yacından doğar. Bir çok ruhlar için şetm etmek, şetmi i‘ade etmek büyük bir sa adet ve hatta ekseriya yegâne sa‘adet teşkil eder .
*
DOKUZUNCU BAHS
TARÎHDE İLAHLARIN TAHAVVÜLÜ
Ol I
İL A H L A R IN ROLÜ
• Kavmlerin Tarihine, ilahlarının Tarihi h â kimdir. Yeni zamanlarda bu hâkimiyyet büyük olarak kalmışdır. Fakat uluhiyyetlerin adları değişmişdir. Uluhiyyetlerin yerlerine fikirler, düsturlar, ka’im olmuşdur. ve ‘abideleri bun - lara, kadim ilahlara ‘atf edilen‘ayni kudret ve ‘azamet ‘atf ediyorlar.
*
Hiç bir kavm ilahlarsız yaşamamışdır. ‘akl değil,' zamanın aşındırması anları yere yıkar . Fakat takhtları hiç bir zaman boş kalmaz. «Pa ganisme » [*] aşındıkdan sonra hiristiyanlığa yer açdı. Hiristiyanlık dahi aşındırdıkdan sonra yerine socialistlik ka’im olmak üzredir !
a
Sirrî te’sirlerden temamen âzâde bir mede- niyyet yaşamak kabiliyyetinde ola bilirmi ? Bunu bilmiyoruz. Böyle bir raedeniyyet yer yüzünde henüz kendisini göstermiş değildir.
D inîTtikadlarin mesnedi hab u hayal ol - muş bulunmakla beraber bu i‘tikadlar yine büyük medeniyyetlere « Armature » ya‘ni te - mel akşamı hidmetini görmüşdür. Bunları neşr yalıud mudafa‘a etmek için dünya ekseriya alt üst olmuşdur •
*
Tarihin bütün büyük üluhiyyetleri Jupiter, jehova , Buddaha , Allah ve milyonlarca adamların tapmış olduğu ve halâ ta‘zim et
-[*] Muta‘addid ilahlar kabul eden « Polythéiste » lerin dinine ilk hiristiyanlar tarafından verilen isimdir . çürMiklerin dindemek olur. A. D.
5462 İ Ç T I H A D mekde olduğn bir çok diğerleri L u crèce in [*] iddi‘asi veçh ile korkunun âferideleri değiller dir. Bunlar zamanın sarsamadığı yegâne uluhiy- yet olan ümidden doğmuşlardır.
*
ilahlar ‘ayn ivehm ü hayallerden neş’et etmiş olduklarından bunlar arasında bir meratib silsi lesi ta'yin edilemez.
*
*Mu'tekidler tapdıkları ilahı kendi şekl ve tabaatlarında tasvir ederler. Halim ve selim Hindu 1ar ilahları olan Boddha ya musa'efekâr- lık [Tolérance] ve mülayimlik atf ederler. Car thage lılar, hiristiyanlar , yehûdîler , ilahlarına intikamcılık sıfat ve tabi‘ati vermişlerdir [**].
*
Dinlerin en faydalı rollarmdan biri hayatı hazırı güzelleşdirecek, hayati uhrevi kana“ at - lari yaratması olmuşdur. Ebedî sa‘adetden emin olan adam, hayatının fânî olduğuna i'tikad et
-[*] L u crèce, miladdan 95 sene evvel Roma da doğmuş ve 42 yaşında intihar etmiş bir Latin şa‘irid ir. filosof Z en o n un kagirdi olmuşdur.
E p İC U l* e un « matérialisme » inin naşiridir. D e r e r u m N a tu r a adli manzumesi André L e fèvre tarafından hârikubade bir kudretle, De la Nature des Choses ismile manzum olarak Fransızcaya tercüme - sinin yeni tab‘i 1899 da S o ciété d ’éd itio n litté r a ir e malrifetile Paris de basılmışdır. A. D.
[**} Musevilerle ‘irkî ve fikri yakınlıkları ‘azim olan Arablar dahi Allahlarını « » ı « » sıfatlariletavsif etmişlerdir bu sıfatlar arab kavmininma‘şe- rî ve ferdî vasflarmdandır. Allaha muntekiınlik ‘atf etmek onu beşer menzilesine indirmekdir . Bunun farkına bile varmak isteyen yokdur . «V-liy.i bu gibi mantıksı i‘tikadları zikr ve ta ‘dad eden nefis bir manzumesini :
y ly
• J' f ¿k' 0e (Sİ '
beyti le bitirir ki bunların sözleri ne kadar saçmadır? Bütün beşer hakikati görmek hususunda körmü oliyor? demekdir. Manzumenin temamı ve tercümesi c-yM-t •g.jlr dilkitabımızın ikinci cildindev ardır. A. D.
diği takdirde olduğundan daha ziyade mes‘ud olur yalınız cehennem korkusu temamen mes‘ud olmasına mani“ olur.
*
Dinler , bilhassa heykeltraşlık, resm, v. s. gibi şeklî san‘atlar da nufuzunu göstermişdir. Misr in, Hind in , Avrupa nın büyük san‘at eserleri , bilhassa dinî âbideler olmuşdur. Ebe dî farz olunan ilahlara kezalik ebedî ma‘bedler inşa etmek lazım geliyordu.
* .
ilahların kuvvetlerinden biri yerlerine baş kasını koymakda ki güçlükdür. Socialiste h ü l yaları ruh için daha az tatminkârdır .
t
Psychologia, dinî Ptikadların intişarını izah eder ; fakat ilahların tevellüdlerînin tefsiri çok daha güç işdir. Moloeh, Jupiter> Apollon? Jého vah) ve bir çok diğerleri nasıl doğdular ? Müs lümanlık gibi ba‘zı dinler temamen bir muber- semiri) bir « halluciné » nin dimağından çıkmış - lardır.[*] Fakat bu tevellüd sureti) bütün ilah ların Tarihine kabili tatbik değildir.
*
[*] Bu nokta da Üstadımızla bir fikirde değiliz . Muhtemel ki iki üç satırlık bir hulâsada bu fikrini eksik ifade etmeye mecbur olmuşdur . Bizim kana‘atımız şu merkezdedir: Dinler hiç bir zeman tek bir adamın — bu o adam ister bnrsam zede ister masru‘, ister dahi olsun — beyninin mustekil mahsulu olm az. Müslümanlık ‘aki delerinin belki yüzde sekseni ‘İsevilik ve Musevilik din lerinde mevcuddur.
Hazreti Muhammed in « -o-b -i' » i Hazreti Musa tarafından tasavvur ve tasvir olunmuşdu. Ma'şerî hülya lar, ma‘şerî ihtiyaçlar, İktisadî sa'ikler geografia’î muhi- ztin ve ‘irkf tevarüslerin te’sirlerile birleşerek ortaya bir
P e y g a m b e r çıkarır; böyle olmayan peygamberler nebi olamaz mütenebbî kalırlar ve pek az mu'ammer olurlar.
Tarihi İslâmiyyet adli kitabımızın ikinci cildine
bakın. A. D.
« İÇTİHAD » K ütübhanesi
M evcu d k ita b la rı:
Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerile) 135 Rahib "Meslier„iıı Vasıyyetnamesi 20 Ruh ul Ekvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 » 100
İlmi ıııhi içtimai( » » ) 287 » 50 Adabı mu aşeret relıbeıi ( Resimli, eski
harflerle ) 509 sahifeli 150
Oiullame Teli 100
Dilmesti'i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekâıimi alılâkiyye veDin(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetiıı Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)
219 salıifelik 100
Asırların Panoraması (Eski harflerle,
resimli). 246 sahifelik 100
Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,
resimli 272 sahifeli 50
Ruba'iyyaü Khayyam ve Türkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 100 Persefoıı-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)
resimli, 708 sahifelik 150
Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50
Yollar ve İzler 50
Dimağ ve Melekâtı ‘akliyye 200
İngiliz Kavmi 150
Bir filozofun şi'irleri J. M. Guyau nun 75
Cum huriyet M ücellithanesi
Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde. Ki taplarını hem metin bir suretde, hem mutedil fiatla ciltletmek isteyenlerin mücellitlıanesidir.
M. Ütüciyan
Çinkoğıafhanesi
Fincancılar da Kalifidi Hanında
KARLI DAĞDAN SES
Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıt'alar bu ‘unvanla intişar etdi, 185 sahifelik ve iyi kâğıd üzerine basıb mışdır. fi: 1, «Lux» tab' ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere taahhüdlü irsaliye olarak 20 Kuruş ‘ilâve olunur.
İstanbulda Babı‘âli kitabcılarında ve Beyoğ- lunda L ib r a ir ie M o n d ia le de satılıyor.
Dr. Sem iram is Ekrem H.
Çocuk hastalıkları mütehassısı
Dr. Ekrem Behçet
Etfal hastanesi kulak, boğaz, burun hastalıkları mütehassısı Beyoğlu mektep sokak *4? 1
Telefon: Beyoğlu 2496
Tarif de publicité
F « Idjtihad »
Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1' “Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .
Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.
Les numéros de 1' "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.
Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq
au minimum, par insertinon .
“ İçtihad „ in İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler :
K adı k ö y ü n d e Muvekkithane caddesinde
Tütüncü C afer e fe n d i, K öprü ü z e r in d e
M. K em a l E fen d i, B ü y ü k A da da İske
le başında Tütüncü N iko E fen d i, Ü sk ü d a r
d a İskele başında Tütüncü İlh a m iE fe ııd i
l'ütıin
«
classkpıe » kitaplıyla diğer neşriıjıjalı ve mektep levazımınızı
atmak için
İslo n b ııld a B e y o ğ lu İstiklal c a d d e s in d e 4<>i>numarada
:LA G R A N D E L l B R A İ R İ E M O N D İ A L E
Miiessesesine nuiraca'at ediniz
Ş a r k i karibiu eıı hiiyük v e ç eşid lcri e n iyi intilıal) e d ilm iş k / j a b h a ııe sid ir.
Telefon: Beyoğlu: 2710
». ■»» «» **■ «»»»«»«» «» >» » «» «> «» <» 4» «» «» «♦ «» «f «» «» ♦»«»«»«» * • «»
T ü r k iy e SANAYİ* v e M A ‘A I)İN B A N K A S I
Fabrikalarına ait
Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I
İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517
Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mâmulâtından ipekliler ve döşemelikler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduıalar ve saire topdaıı ve perakende olarak satılır.
HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂTI
Satış mahalleri:
Yalnız topdaıı Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da
YERLİ MALLAR PAZARLARI
Perakende için İstanbnlda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında
YERLİ MALLAR PAZARI
A n k a ra d a Ç ocu k S a r a y ı c a d d e sin d e
Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep ediniz.
O s m a n l ı B a n k a s ı
b a n q u e o t t o m a n e
Sermayesi 10 milyon İnyiliz lirası.
Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Tiirkiyenin her şehrinde şu‘beleıi vardır.
Dr. Yorği Fotaki M avromatis
E m r a zı d a h iliy e
Beyoğlu Venedik Sokağı M 5
Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.
Çarşanba günleri parasızdır. Telefon : B. 4707
K e p h a l g i n e
Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları
O x y m e n t h o l
P E R R A U D İN Pastillerini alınız A p r a h a m E k ş i y a n Kerestecilerde No. 412Dépôt de bois de construction en tous genres Telefon : Stamboul : 2827
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi