• Sonuç bulunamadı

DEYİM ARAŞTIRMALARINA KATKILAR: DÖRT DEYİM ÜZERİNE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DEYİM ARAŞTIRMALARINA KATKILAR: DÖRT DEYİM ÜZERİNE"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Görüş barış olmak

Deyim sözlüklerimize “barış görüş olmak” şekliyle girmiş güzel de- yimlerimizden biridir. Birkaç sözlükte anlamına bakalım:

Barış görüş olmak: “Her türü dargınlığı unutarak barışmak” (TDK 2011: 255). “Aradaki dargınlığı kaldırarak barışmak, dostluğu yeni- leyip görüşmeye başlamak.” (Aksoy, 1998: 614).

“Dargınlığı unutup yeniden dostça görüşür olmak” (Bilginler, 2014:

I/368).

“Barışıp yeniden dost olmak” (Saraçbaşı, 2010: I/170).

TDK’nin 1953-1960 yılları arasındaki derleme seferberliğinde ise Kayseri Pınarbaşı ilçesinin Pazarören köyünden yazımızda yer alan çeşitlemesi derlenmiş, anlamı dipnotta “tanışmak, barışmak” ola- rak verilmiştir (TDK, 1971: I/319; 2016: 335). Barış olması için önce görüşmek gerektiği hatırlatılmıştır. Yine bu sözlükte; “Dargınlıklar görüşme ile ortadan kalkar.” anlamıyla Trabzon kaynaklı “Yüz yüzün ağısıdır.” gibi güzel bir atasözü de bulunuyor (TDK, 2016: 228).

Yunus Emre’nin “Gelin tanış olalım/İşi kolay kılalım” mısraları dili- mize dolanırken; “İnsan söyleşe söyleşe/konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa” (Aksoy, 2013: 327) atasözü de kulaklarımızda çın- lıyor.

Deyimin hangi biçiminin doğru olduğu tartışmasını gereksiz bulu- yoruz. Eş anlamlı bir çeşitleme olması yeterlidir. Tanıklı deyim söz- lüklerini incelediğimizde; “barış görüş olmak” biçiminin 1953-1960 derlemelerinden önce önemli yazarlarımız tarafından eserlerinde kullanıldığını görüyoruz. Sözlüklerden üç örnek (Bilginler, 2014:

368; Saraçbaşı, 2010: 170):

DEYİM ARAŞTIRMALARINA

KATKILAR: DÖRT DEYİM

ÜZERİNE

Nail Tan

(2)

..Nail Tan..

“Böyle olmakla beraber davet günleri geldiği zaman yine her şey değişiyordu.

Bütün ev halkı barış görüş oluyor; yüzler gülüyor, el birliğiyle bir çalışmadır başlıyordu.”

(Reşat Nuri Güntekin, Yaprak Dökümü, s. 69)

“Mütarekede buraya bir İngiliz Paşası geldi... Paşa bize dedi ki: Biz Sultan’la ba- rış görüş olduk, biz ne söylersek dinleyeceksiniz.”

(Hamdullah Suphi Tanrıöver, Günebakan, s. 31)

“Neden sonra tam bir barış görüş olmuş; şarkılar, kantolar, gazeller alabildiği- ne gidiyordu.”

(Osman Cemal Kaygılı, Çingeneler, s. 211) Deyime yakın “görüş biliş olmak” sözünün “tanışarak kaynaşmak” anlamıyla bir sözlükte karşımıza çıktığını da belirtelim (Bilginler, 2014: II/1184).

Aç karın ile tok sallamak

AYK uzmanlarından Abdullah Durkun’un vatandaşlardan gelen sorulardan not edip incelememiz için 2017 yılında bize verdiği deyimlerden biri. TDK’nin 1953-1960 yılları arasındaki derleme seferberliği sırasındaki Malatya’nın He- kimhan ilçesinin Zahmettin köyünden derlenip anlamı verilmeden TDK’nin Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler sözlüğünde yer almış (TDK, 2016: 234).

“Şahsiyetini, gururunu ön planda tutup yoksulluğunu herkesten gizleyerek ya- şamak” şeklinde anlam vermemiz mümkündür. Gerçekten de başkalarından yiyecek, giyecek, eşya, para istemek kolay bir davranış değildir. Onun için Türk İslam kültüründe muhtaç insanların onurlarını incitmeden yardım yapma esası benimsenmiş, çeşitli usuller geliştirilmiştir. Vakıflar, imarethaneler, sa- daka taşları, zekât, fitre, iftar yemeği gibi.

Muhtaç, aç kişilerin onurlarını, gururlarını düşündüklerine dair bazı deyimler sözlüklere girmiştir. Örnekler:

Aç gezip tok sallanmak (Hıngırik, Kars. TDK, 2016: 234).

Aç gönle tok teselli vermek (Çamova, Divriği/Sivas. TDK, 2016: 234) Aç karna yüksek nalın, salın ha salın (Üçer, 1998: 12).

Aç karnına tok teselli (Yenice, Tarsus/Mersin. TDK, 2016: 234).

Aç karın, yüksek nalın (Bitlis. TDK, 2016: 234).

Aç yatar, kuyruğu dik tutar (Merzifon/Amasya; Niğde. TDK, 2016: 235).

Akşamdan aç yatar, kuyruğu dik tutar (Merzifon/Amasya. TDK, 2016: 243).

Deyimin öğüt veren atasözüne dönüşmüş şekli de bulunmaktadır. Örnekler:

Aç gez, tok görün (Davulkuyu, Hekimhan/Malatya. TDK, 2016: 26).

(3)

Şinasî’nin ünlü Durûb-ı Emsâl-i Osmaniyye’sindeki şu deyim de ele aldığımız deyimle yakın anlamlıdır:

Açlıktan nefesi kokar, tokluktan gert gert geğirir (Şinasî, Parlatır, Çetin 2005: 180).

Taradığımız belli başlı deyim sözlüklerinden sadece birinde deyimin eş an- lamlı bir çeşitlemesine rastladık:

Aç gezerken tok sallanmak: Durumu kötü iken iyi görünmeye çalışmak (Bilgin- ler, 2014: I/9).

Bizce “Yardıma muhtaç, yoksul durumdayken onurunu, gururunu düşünerek iyi görünmeye çalışmak.” anlamı verilerek deyimimiz sözlüklerde yer alabilir.

Denizin kenarında susuz kalmak

TDK’nin 1953-1960 yılları arasında uyguladığı sözlü kültürden derleme sefer- berliğinde İzmir’den derlenip anlamı belirtilmeden Bölge Ağızlarında Atasöz- leri ve Deyimler sözlüğüne alınmış bir deyim (TDK, 2016: 299). Bizce, “Bir işi kolay yoldan yapmak için sayısız imkân varken, bunlardan yararlanamayıp başarısız olmak.” anlamı verilebilir. Taradığımız sözlüklerde üçü hariç rast- lanmamıştır.

Deyimin çekimli hâline en eski kaynak olarak Ahmet Vefik Paşa’nın sözlüğün- de rastlıyoruz: “Deniz kenarında susuz kaldım.” (Ahmet Vefik Paşa, Duymaz, 2005: 128; Tülbentçi, 1977: 173). Metin Yurtbaşı da A.V. Paşa ve Mustafa Nihat Özön’ün sözlüklerini kaynak göstererek sözü bu yazılış şekliyle deyim iken yanlış olarak atasözleri sözlüğüne almış ve anlam vermiştir (Yurtbaşı, 2013:

10).

“Deniz kenarında susuz kaldım.” İnsan elinde birçok imkân olduğu hâlde bun- lardan yeterince faydalanamaz [MNÖ 2479, AVP 1].” “Deniz kenarında susuz ka- lınmaz.” şeklini atasözü kabul ederiz tabii.

Ömer Asım Aksoy’un atasözleri sözlüğünde yakın anlamlı şu söz de vardır, an- cak doğru yerdedir (Aksoy, 2013: 234):

“Deniz bal olmuş, fukara kaşık bulamamış. Her yanda bol kazanç ve nimet dolu olsa, yararlanma olanağı bulamayanlar için neye yarar?”

Sözlüklerde diğer eş veya yakın anlamlı bazı çeşitlemelerine de bazı örnekler verelim:

Deniz kaynak (bal) olmuş, fukaranın kaşığı bulunmaz mı? (Trabzon. TDK, 2016:

89).

Deniz yoğurt olmuş da yemeğe kaşık bulunmamış (Gemerek/Sivas. TDK, 2016:

89).

Eli hamur, karnı aç (Güneyler, 2006: 32).

(4)

..Nail Tan..

Otuz petek arım var, yiyecek balım yok (Güneyler, 2006: 80).

Vermeyince Mâbud, ne yapsın Mahmut? (Aksoy, 2013: 461).

Varlıkta darlık çekmek (Parlatır, 2007: 877).

Varlıkta darlık/yokluk çekmek (Yurtbaşı, 2013: 686).

Denizin kenarında susuz kalmak nasıl akıl dışı bir olaysa, mecazen beceriksiz- liği ifade ediyorsa, su bulmak için deniz ve çay kenarlarında kuyu kazılması da hoş karşılanmayan, beğenilmeyen, eleştirilen bir davranıştır. Hem deyim hem de atasözü şekilleri sözlüklere girmiştir. Bir işi kolay yapmak varken güç yollara başvurmak şeklinde anlam verilmiştir. Birkaç örnek:

Deniz/çay kenarında kuyu kazılmaz (Parlatır, 2007: 180).

Çay/deniz kenarında kuyu kazmak: Maksada ulaşmak için pek çok imkân var- ken gereksiz yere başka yollar aramak (Parlatır, 2007: 252).

Kes Göde’ye bir bilet!

Katamonu/Araçlı şair, hikâyeci ve halk kültürü derleyicisi Fazıl Bayraktar (d.

1928), memleketine ait çok sayıda atasözü, mâni, ninni, fıkra vb. halk kültürü ürününü derleyip unutulmaktan kurtarmıştır. Kastamonu Yöresi Deyim ve Mâ- nileri (İzmir 2004) ve Araç Yöresinden Fıkralar ve Fıkramsı Anlatmalar (Ankara 2013) kitapları ilk akla gelenlerdir. Ayrıca yayımlamadığı pek çok malzeme evinde bulunmaktadır. Fıkralarla ilgili kitabında ve Araç Haber gazetesinde bazı mahallî atasözü ve deyimlerin doğuş hikâyelerini de yazmıştır. Ele aldı- ğımız mahallî deyim bunlardan biridir. Bakarsınız, günümüzde hâlen mahallî deyim özelliğini korurken zamanla Türkiye’ye yayılır, genel deyim durumuna geliverir. Tabii Göde yer adı, yörelerdeki adlarla değiştirilerek... “Kes Şavşat’a bir bilet!” gibi.

Derleyici Bayraktar’ın açıkladığına göre (Bayraktar, 2013: 68); bu deyim Araç’ta saf, her söylenene inanan bu yüzden madden ve manen zarar gören insanlarla alay amacıyla kullanılmaktadır. Bir kişi sohbet sırasında, safiyetle konuya, ortama uymayan saçma, abuk sabuk bir görüş beyan ettiğinde; yaşlı, tecrübeli bir kişi şöyle der:

- Kes Göde’ye bir bilet!

Hikâyesini, Bayraktar’ın yazdıklarından özetleyelim:

Araç Kadarta (Karcılar) köyünün Göde Mahallesi’nden Şekerci Ali Kalfa’ya at- fedilir doğuşu. Ali Kalfa, hâlen Ankara Ulus’ta Hacıbayram Camisi'ne uzanan caddedeki dükkânında şekercilik, pastacılık yapan Ruşen Büyükgüzel’in baba- sıdır.

Ali Kalfa, çocuk yaşta çalışmak için İstanbul’a gider. Araçlı ünlü şekerci Hacı Bekir ailesinin işletmesinde çıraklığa başlar. Saf, temiz, çalışkan bir Anadolu çocuğudur. İşinde başarılı olur, kalfalığa yükselir. Çıraklığı sırasında, 19 ya-

(5)

Karabük’e trenle gitmesi gerektiğini söylemişlerdir. Çırak Ali, Haydarpaşa Ga- rı’nda tren bileti almak için gişeye yaklaşır. Gişe memuruna:

- Hemşerim, kes Göde’ye bir bilet, der.

Biletçi şaşırır. Böyle bir istasyon adı duymamıştır. Sorar:

- Arkadaş, bu Göde denilen istasyon nerededir? Nereye düşüyor?

- Göde, bizim köyün adıdır.

- Sizin köyden tren geçer mi?

- Ben köydeyken geçmiyordu. Şimdi?

Biletçinin kızgın bakışları, bu cevap karşısında yumuşar. Karşısındaki köylü çocuğunun gurbet duygularını, safiyetini anlamıştır. İlini, ilçesini sorar ve Ali’ye şöyle der:

- Hemşerim, sizin köye ne zaman tren istasyonu yapılırsa o zaman Göde’ye bilet keseriz. Sana Karabük’e kadar bilet kestim. Orada, otobüse biner Araç’a gider- sin. Var selametle git! Gödelilere benden selam söyle! (Bayraktar, 2013: 67-68).

Kaynaklar

Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri Sözlüğü, 7. bs., İnkılâp Kitabevi, İstanbul 2013, 486 s.

Aksoy, Ömer Asım, Deyimler Sözlüğü, 7. bs., İnkılâp Kitabevi, İstanbul 1998, 497+1205 s.

Ahmet Vefik Paşa, Müntehabât-ı Durûb-ı Emsâl-Atalar Sözü, 2. bs., Bursa 1290/1882, İnceleme Çeviriyazı: Recep Duymaz, Gökkubbe Yayınları, İstanbul 2005, 226 s.

Bayraktar, Fazıl, “Kes Göde’ye Bir Bilet!”, Araç Yöresinden Fıkralar ve Fıkramsı Anlat- malar, Kültür Ajans Yayınları : 213, Ankara 2013, 128 S.

Bilgin, Muhittin, A. Can Bilgin, Tanıklarıyla Deyimler Sözlüğü, 5 Cilt, Yayın B, İzmir 2014, 2980 s.

Eyüboğlu, E. Kemal, Onüçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilin- de Atasözleri ve Deyimler, 2 Cilt, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul 1973-1975, 329+528 s.

Güney, Emrullah-Hüseyin Güney, Nevşehir Folkloru 1/Deyimler, Atasözleri, Sözcük- ler, Nevşehir Belediyesi Kültür Yayınları Dizisi: 1, Ankara 2006, 170 s.

Parlatır, İsmail, Deyimler, Yargı Yayınevi, Ankara 2007, 963 s.

Saraçbaşı, Ertuğrul, Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü, 2 Cilt, YKY: 3170, İstanbul 2010, 1324 s.

Sinan, Ahmet Turan, Türkçenin Deyim Varlığı, 2. bs., Kesit Yayınları, İstanbul 2016, 536 s.

Sinan, Ahmet Turan, Deyimlerin Kısa Hikâyeleri, Kesit Yayınları, İstanbul 2016, 278 s.

Şinasi, Bütün Eserleri, Haz: İ. Parlatır, N. Çetin, Ekin Kitabevi: 1, Ankara 2005, 359 s.

(6)

..Nail Tan..

Tülbentçi, Feridun Fazıl, Türk Atasözleri ve Deyimleri, 2. bs., İnkılâp ve Aka Kitabevi, İstanbul 1977, 581 s.

TDK, Türkçe Sözlük, 11. bs. (Haz: Şükrü H. Akalın vd.), TDK Yayınları: 549, Ankara 2011, 2763 s.

TDK, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, (Haz: Şükrü H. Akalın, Recep Toparlı, Belgin Tezcan Aksu), 2009, genel ağ: www.tdk.gov.tr/index.php?option:com:atasözle- ri&view=atasözleri

TDK, Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I, Haz: Ö. Asım Aksoy vd., TDK Yayın- ları: 279, Ankara 1971, 406 s.

TDK, Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler, 5. bs., Haz: Mustafa S. Kaçalin, TDK Yayınları: 279, 331, Ankara 2016, 494 s.

Üçer, Müjgân, Atalar Sözü Yerde Kalmaz: Sivas’ta Sözlü Gelenek, İstanbul 1998, 377 s.

Yurtbaşı, Metin, Sınıflandırılmış Atasözleri Sözlüğü, 3. bs., Excellence Publishing, İs- tanbul 2013, 721s.

Yurtbaşı, Metin, Sınıflandırılmış Deyimler Sözlüğü, 3. bs., Excellence Publishing, İs- tanbul 2013, 716 s.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yasin Bey, amcasıyla konuştuktan sonra şu cümleyi yazdırdı: “Ben çoluk çocuğum için et erittim, kemik çürüttüm, on- ları bu duruma getirdim.” Görülüyor ki

Taradığımız belli başlı atasözü sözlüklerine girmemiş bu sözün eş veya yakın anlamlı bazı çeşitlemelerine rastlanmıştır..

Bu yazıda Mehmet Âkif Ersoy’un Safa- hat adlı eserinde geçen fakat Türk Dil Kurumunun son baskısını 2011 yılında gerçekleştirdiği Türkçe Sözlük’te madde veya anlam

Taradığımız belli başlı atasözü sözlüklerinde rastlamadığımız bu söze, yakın anlamlı bir başka derlemeyi, “Her zaman geçi gelmez, bazen de geçe gelir.” Türk

Atasözümüze, Ahmet Vefik Paşa’nın 1871’de İstanbul’da ilk baskısını yapıp 1882 yılında Bursa’da halktan derlemelerle söz sayısını 8.000’e çıkarıp ikinci

Söz konusu taşlar içinde temel, him taşıyla ilgili bazı atasözü ve deyimler de oluştuğu görülmüştür: Him basmak, himi bir, beline him taşı düş- mek gibi.. Yazımızda,

İlk bakışta atasözü; doğru, dürüst, ahlak sahibi kişi- lerin yalan, kötü söz söylemeyeceklerini, dedikodu yapmayacakları- nı ifade ediyor gibi gözükse de halkın

Oca- ğında, odunları tutuşturacak köz bulamayan kadın, kız; ateş küreğine biraz kül koyup en yakın akraba veya komşunun kapısını çalıp ateş ister, aldığı közleri