• Sonuç bulunamadı

MEHMET ÂKİF ERSOY’DAN DEYİM ARAŞTIRMALARINA KATKILAR: “EL” VE “GÖZ” ORGAN ADLARIYLA KURULMUŞ BİRKAÇ DEYİM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MEHMET ÂKİF ERSOY’DAN DEYİM ARAŞTIRMALARINA KATKILAR: “EL” VE “GÖZ” ORGAN ADLARIYLA KURULMUŞ BİRKAÇ DEYİM"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Söz varlığı, geniş anlamıyla bir dildeki kelimelerin meydana getirdiği bütünü ifade eden bir terimdir. Dar anlamıyla ise bir eseri meydana getiren veya bir kişinin, yörenin yahut topluluğun dağarcığında yer alan sözcükler toplamını anlatır. Hangi anlamıyla kullanılırsa kulla- nılsın, bu geniş kümenin içinde kelimelerden başka deyimler, kalıp sözler (ilişki sözleri), ikilemeler, atasözleri, yer adları gibi unsurlar da bulunur.

Söz varlığı dillerin tarihi, kökeni, gücü, zenginliği, diğer dillerle iliş- kisi ve dünya ölçeğindeki konumu hakkında bilgi veren temel ölçüt- lerdendir (Gülsevin, 2013: 753). Bir dil için bu denli önem taşıyan söz varlığının korunması, onun günlük hayat başta olmak üzere bilim, sanat ve edebiyatta kullanılmasıyla mümkündür. Bu unsurların dilin çeşitli varyantlarında işlenmesi dilin zenginleşmesini de sağlar. Bu nedenle şairler, yazarlar, bilim adamları dile yeni anlatım imkânları kazandıran, onun söz varlığını geliştiren ve aynı zamanda geleceğe taşıyan kişiler olarak görülür. Bu yazıda Mehmet Âkif Ersoy’un Safa- hat adlı eserinde geçen fakat Türk Dil Kurumunun son baskısını 2011 yılında gerçekleştirdiği Türkçe Sözlük’te madde veya anlam olarak yer almayan yahut örneği bulunmayan el ve göz organ adlarıyla kurulmuş deyimlere yer verilmiş, millî şairimizin kişisel kelime servetinde bu- lunan bu yapıların Türkçenin söz varlığına kazandırılması hedeflen- miştir.

Organ adları, Türkçede temel anlamları dışında onlara yüklenen me- caz ve/ya yan anlamlarla tek başına kullanılabildiği gibi birleşik keli- me teşkilinde de yararlanılan sözcüklerin başında gelir. Bu kelimele- rin dilimizdeki bitki, eşya, hayvan, renk, yer adları içinde benzetme, karşılaştırma, yakıştırma gibi ilgilerle meydana getirilmiş çok sayıda örneği vardır. Oluşumunda organ adlarından çokça istifade edilen dil birliklerinden biri de deyimlerdir. Örneklerine Eski Türkçeden beri

MEHMET ÂKİF ERSOY’DAN DEYİM

ARAŞTIRMALARINA KATKILAR:

“EL” VE “GÖZ” ORGAN ADLARIYLA

KURULMUŞ BİRKAÇ DEYİM

İdris Nebi Uysal

(2)

..İdris Nebi Uysal..

rastlanan deyim varlığımıza göz atıldığında dilimizin bu alanda hayli zengin olduğu ve geniş bir birikim meydana getirdiği dikkati çeker. Türklük biliminde bu zenginliği bütünüyle veya kısmen işleyen tez (Hüseynova, 2014), telif eser (Şahin, 2004 ve Tokay, 2019), makale (Şahin, 2009), bildiri (Önler, 1999) nite- liğinde bazı çalışmalar yapılmıştır. Ancak söz varlığını tespite ve kayda yöne- lik çalışmaların sonu yoktur. Dikkatli bir göz veya kulak her an her ortamda bir deyim veya kelimeye rastlayabilir. Okunan bir edebî eserde veya yaşlıca bir kimseyle ayaküstü yapılan bir sohbet sırasında karşılaşılan söz varlığı unsur- ları Türkçede hâlen keşfedilmeyi bekleyen birçok malzemenin bulunduğunu gösterir. Gerek Türkiye Türkçesi ağızlarından yapılacak derlemeler gerekse Türk edebiyatından yapılacak taramalar halk ağzında veya edebî eserlerde sak- lı kalmış pek çok kelime, deyim, ikileme vb. yapının ortaya çıkarılıp sözlüklere kazandırılmasını sağlayacaktır.

Deyim ve birleşik kelimelerdeki organ adları içinde en çok karşılaşılanlar, in- sanın günlük hayatta çokça yararlandıklarıdır. Sözlükler dikkatle incelendiği zaman canlılar için hayati önem taşıyan beş duyuya ait burun, dil, göz, kulak ile bunlar etrafında değerlendirilebilecek olan ağız, ayak, baş, el gibi organla- rın anlam ve kelime teşkili yönüyle diğer uzuvlardan daha çok örneğe sahip olduğu görülür. Hüseynova’nın (2014: 509-511) belirlemelerine göre Türkiye Türkçesinde ağız sözcüğüyle teşkil edilmiş 294, baş ile oluşturulmuş 408, el kelimesiyle yapılmış 364, göz sözcüğüyle kurulmuş 325 deyim vardır. Bu sa- yılara bakarak sözü edilen organların insan için ifade ettiği önem ve işlevsellik ile onların dildeki işlekliği arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu söylemek mümkündür.

Bilindiği üzere Safahat, Mehmet Âkif Ersoy’un hem Sırat-ı Müstakim dergisin- de neşrettiği şiirlerden oluşan küçük hacimli ilk kitabının hem de şiirlerinin tamamını içine alan ve Safahat (1911), Süleymaniye Kürsüsünde (1912), Hakkın Sesleri (1913), Fatih Kürsüsünde (1914), Hatıralar (1917), Asım (1919), Gölgeler (1933) isimli kitapların bir araya getirildiği tek ciltlik eserinin adıdır. Âkif’in kitabına koyduğu bu isim, manzumelerde ele aldığı dünyaya uygun olduğu gibi Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşadığı buhranlara, savaşlara, başka bir ifadeyle safhalara da işaret eder. Yaşayışıyla eseri birbirini tamamlayan na- dir şairlerden biri olan Mehmet Âkif’in bu eseri (Gökçek, 2011a: 14), köklü bir geçmişi bulunan dil ve edebiyatımızın başlıca temsilcilerinden biridir.

Bu çalışmada adı geçen eserin 2011 yılında Dergâh Yayınlarından çıkan ikinci baskısı esas alınmıştır. İnci Enginün’ün editörlüğünde Fazıl Gökçek eliyle ha- zırlanan bu çalışmanın ilk baskısı 2007 yılında yapılmıştır. Gökçek, bu seride yedi kitabın her birini ayrı ayrı hazırlamıştır. Araştırmacı her manzumede an- laşılmasında zorluk yaşanacağını düşündüğü kelimelerin karşılıklarını sayfa altında vermiş, şiirlerde geçen kişi, eser, yer adları ile bazı terim ve kavramları da aynı şekilde ilgili sayfanın altında dipnotlar yardımıyla kısaca izah etmiştir.

Bu yayın üzerinde yaptığımız taramalar neticesinde Safahat’ta geçen el ve göz organ adlarıyla kurulmuş bazı deyimlerin Kurum’un sözlüğünde bulunmadı-

(3)

olacaktır. Tespit edilen deyimler, aşağıda tanık (örnek) beyitleriyle birlikte ya- zılmıştır. Tanık dizelerin yazılışında yararlanılan eserdeki kullanıma müdaha- le edilmemiştir.

İnceleme

Türkçe Sözlük’te Madde veya Tanım Olarak Bulunmayan Deyimler cihandan el çekmek: Ölmek, vefat etmek.

Mahallemizde beş aydır yatan o hasta kadın

Bugün, sabahleyin artık cihandan el çekmiş… (Gökçek, 2011a: 77)

Bu deyim tespit edebildiğimiz kadarıyla mevcut sözlüklerde yoktur. Fakat söz- lüklerde “caymak, karışmamak” (Emir, 1977: 119), “yapmakta olduğu bir işi artık yapmama durumuna geçmek” (Aksoy, 1984: 627), “vazgeçmek” (TDK, 2011: 774), “vazgeçmek, ilgisini kesmek, sarfınazar etmek” (Ayverdi, 2011:

841), “zararı görülen bir işi, alışkanlığı yapmaktan vazgeçmek; bırakmak” (Çağ- bayır, 2017: 1752), “vazgeçmek, bırakmak; ilgiyi kesmek; feragat etmek” (Do- ğan, 2020: 575) anlamlarına gelen el çekmek deyimi vardır. Şair bu söze eklediği cihandan kelimesiyle yeni bir deyim oluşturmuştur. Argo tadı veren bu deyi- min sözlüğe alınması eseri zenginleştirecektir.

eli böğründe: Hiçbir şey yapamaz durumda, aciz.

Âlemde ziya kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk! (Gökçek, 2011c: 34)

Bu deyim Türkçe Sözlük’te (TDK, 2011: 787) “başarısız, zavallı (kimse)” şeklinde tanımlanmıştır. Diğer sözlüklerde “hiçbir şey yapamaz durumda, çaresiz” (Ay- verdi 2011: 845), “kimsesizlik yüzünden boynu bükük duran” (Çağbayır, 2017:

1755) şeklindedir. Parlatır’da (2008) ve Doğan’da (2020) böyle bir madde yok- tur. İkisinde de eli böğründe kalmak şekli vardır. Kurum’un sözlüğünde yer alan açıklamanın Âkif’in şiirindeki deyimi karşılamadığı düşünülmektedir. Bu ne- denle yukarıdaki karşılık yeni bir anlam olarak, bu beyit de tanık mahiyetinde TS’ye eklenmelidir.

eli böğründe kalmak: Bir şey yapamaz duruma düşmek.

Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder;

Evlâdını gömmüş kara topraklara, inler, (Gökçek, 2011a: 65)

Türkçe Sözlük’te (TDK, 2011: 787) eli böğründe maddesi altında yer verilen bu deyim, “başarısızlığa uğramak, bir şey yapamaz duruma düşmek” şeklinde ta- nımlıdır. Dikkatle incelendiğinde iki açıklama arasında ince bir ayrımın bulun- duğu, dolayısıyla sözlükte iki tanımın ayrı maddeler hâlinde verilmesinin daha doğru olacağı düşünülmektedir. Çağbayır’ın (2017: 1755) sözlüğündeki “telaş veya heyecan yüzünden ne yapacağını bilememek; karmakarışık işler yapmak;

(4)

..İdris Nebi Uysal..

telaşlanmak” tanımları ise TS’de yazılandan tamamen ayrılmaktadır. Parlatır (2008: 341) deyimi “iş yapamaz duruma düşmek, çaresizlik içinde olmak” söz- leriyle açıklarken Doğan’da (2020: 576) tek tanım vardır: “hiçbir şey yapamaya- cak hâlde bulunmak.” Şairin kastettiği, TS’deki ikinci anlam ile aynıdır.

eli kolu tutmak: Gücü yerinde olmak, çalışacak gücü kuvveti olmak.

Elin, kolun tutuyorken çalış, kazanmaya bak!

Ki artığınla geçinsin senin de bir yatalak.” (Gökçek, 2011ç: 74)

Bu deyim mevcut sözlüklerde yoktur. Buradaki el ve kol sözcükleri, Türkçenin Doğu ve Batı şubelerinin aynı anlama sahip denk çiftleri (Gülsevin, 2007) ola- rak değil Türkiye Türkçesindeki karşılıklarıyla, yani insan vücudunun birbi- rinden farklı iki bölümü şeklinde işletilmiştir. Şair el ve kol kelimelerini birlikte kullanmak suretiyle vermek istediği anlamın güçlenmesini sağlamıştır.

elinden atmak: Sahip olduğu bir imkânı kullanmamak, değerlendirmemek.

Âtîyi karanlık görüvermekle apıştın!

Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın! (Gökçek, 2011c: 33)

Safahat’ta bir kez geçen bu söz, TS’de ve diğer sözlüklerde yoktur. Deyimin tanık dizesiyle birlikte TS’ye alınması hem sözlüğü zenginleştirecek hem de Türkçe bir deyimin yaşamasına imkân verecektir.

eli sanatlı: Eli uz, belli bir işte becerikli, mahir (kimse).

Garb’ın almışsa herif, ilmini almış yalnız,

Bakıyorsun: Eli san’atli, fakat, tırnaksız! (Gökçek, 2011b: 49-50)

Türkçede (TDK 2011: 789) “usta, belli bir işte becerikli, mahir (kimse)” eli uz deyimi vardır. Deyim, bu şekil ve anlamıyla Aksoy (1984: 637), Parlatır (2008:

347), Ayverdi (2011: 846), Çağbayır (2017: 1759) ve Doğan’ın (2020: 577) söz- lüklerinde kayıtlıdır. Şahin’in (2004: 214) çalışmasında ise eli yordamlı örneği vardır. Fakat adı geçen sözlüklerde eli uz deyiminin anlamca eş değeri olan eli sanatlı yoktur.

göz kulak olmak: Bir şeyi bütün dikkatiyle takip etmek.

Gecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler;

Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler. (Gökçek, 2011d: 101)

Bu deyim Türkçe Sözlük’te “(1) görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak, (2) gözetmek, korumak, bakmak” şeklinde iki anlamlıdır. Ayverdi’nin (2011:

1102) sözlüğünde ise bunlardan farklı olarak “bir şeyi bütün dikkatiyle takip etmek” açıklaması vardır. Şairin kastettiği bu olmalıdır.

gözünden geçmek: Hatırlamak.

Zaman olur ki, uzaklarda bir serâb-ı muzî

Nümâyişiyle, gözünden geçer hayâl-i vatan; (Gökçek, 2011a: 239)

(5)

2017: 2235) deyimi vardır. Safahat’ta bir kez geçen gözünden geçmek deyimi, TS’de ve diğer sözlüklerde görülmez. Bu deyimin örnek dizesiyle birlikte TS’ye dâhil edilmesi, hem kayıt altına alınmasını sağlayacak hem de sözlüğü zengin- leştirecektir.

gözü yumulmak: Ölmek.

Anam benim gibi evlâd doğurmaz olsaydı,

Bu hâli görmeden evvel gözüm yumulsaydı! (Gökçek 2011a: 88)

Bugün hem Türkçe Sözlük’te (TDK, 2011: 982) hem diğer sözlüklerde (Ayver- di, 2011: 1108, Çağbayır, 2017: 2235, Doğan, 2020: 783), “ölmek” anlamlarına gelen gözünü yummak deyimi kayıtlıdır. Aynı anlama gelen fakat yapıca farklı olan gözü yumulmak deyiminin sözlüğe kazandırılması, TS için önemli bir katkı olacaktır.

Türkçe Sözlük’te Tanığı (Örneği) Bulunmayan Deyimler

Bunların dışında TS’de tanık cümlesi bulunmayan el kapısı (1. anlam, TDK, 2011: 789), el pençe divan ve el pençe divan durmak (TDK, 2011: 774) şekilleri dışında tek başına da kullanılabilen el pençe ve gözüyle görmek deyimleri, Safa- hat’tan alınacak şu dizelerle örnekli hâle getirilebilir:

el kapısı: Geçimi sağlamak için çalışılan yer.

Evet, sen el kapısında sürün işin yoksa!

Getir bu sarhoşa yutsun, getir paran çoksa! (Gökçek, 2011a: 86) el pençe: El pençe divan.

Okur da öyle girer, hem ayakta beklerdik;

Otur, demezseler elpençe sâde dinlerdik; (Gökçek, 2011a: 195) gözüyle görmek: Bir olaya tanık olmak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle:

Îmânı olan kimse gebermez bu ölümle: (Gökçek, 2011c: 33) Sonuç

Mehmet Âkif’in şiirlerinden oluşan Safahat, birçok disiplin için malzeme ba- rındıran bir eser ve değerler manzumesidir. Bu hacimli eserde dil ve edebiyat başta olmak üzere eğitim, sosyoloji, tarih, teoloji gibi pek çok bilim dalı için araştırma, inceleme konusu olabilecek malzeme mevcuttur. Nitekim bu yoğun içerik, bugüne kadar araştırmacılar tarafından tez, kitap, makale, bildiri şek- linde yapılan yayınlarla ele alınmıştır. Bununla birlikte eser; söz varlığı, şiir- lerde geçen deyim ve atasözleri, terimler, tekrarlar, argo yönleriyle de ayrıca ve kapsamlı şekilde ele alınmayı gerektirmektedir. Eldeki sınırlı çalışmada orta- ya konan birkaç deyim, Safahat’ın, Türkçenin söz varlığı bakımından zengin bir birikime sahip olduğunu göstermektedir. Sözlük yazarları Âkif’in dilinde

(6)

..İdris Nebi Uysal..

madde veya tanık olarak birçok örnek keşfedecektir. Bunların tespiti ve ilgili sözlüklere kazandırılması, bu kelimelerin ve onların arka planındaki kültürün yaşamasını sağlayacağı gibi Türk dilinin sözcük dağarcığına da hatırı sayılır bir katkı yapacaktır. Bu çabalar, Mehmet Âkif Ersoy’u anlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir devirde onun mesajlarının hakkıyla anlaşılması- na ve daha geniş çevrelere ulaşmasına hizmet edecektir. Ayrıca Âkif için hazır- lanması elzem olan Safahat Sözlüğü için de bir kapı aralamış olacaktır.

Kaynaklar

Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2: Deyimler Sözlüğü, 4. bs., TDK Ya- yınları, Ankara 1984.

Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 4. bs., Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2011.

Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük, 2. bs., Ötüken Neşriyat, İstanbul 2017.

Doğan, D. Mehmet, Doğan Büyük Türkçe Sözlük, 26. bs., Yazar Yayınları, Ankara 2020.

Emir, Sabahat, Örnekleriyle Açıklamalı Deyimler Sözlüğü, 4. bs., Emir Yayınları, İstan- bul 1977.

Gökçek, Fazıl (2011a), Safahat Birinci Kitap Safahat, 2. bs., Dergâh Yayınları, İstan- bul 2011.

Gökçek, Fazıl (2011b), Safahat İkinci Kitap Süleymaniye Kürsüsünde, 2. bs., Dergâh Yayınları, İstanbul 2011.

Gökçek, Fazıl (2011c), Safahat Üçüncü Kitap Hakk’ın Sesleri, 2. bs., Dergâh Yayınları, İstanbul 2011.

Gökçek, Fazıl (2011ç), Safahat Dördüncü Kitap Fatih Kürsüsünde, 2. bs., Dergâh Ya- yınları, İstanbul 2011.

Gökçek, Fazıl (2011d), Safahat Yedinci Kitap Gölgeler, 2. bs., Dergâh Yayınları, İstan- bul 2011.

Gülsevin, Gürer, “Kutadgu Bilig’in Dilinde Lehçelerin Özellikleri: Denk Çiftler”, Tur- kish Studies, Volume 2/2 Spring, 2007, s. 276-299.

Gülsevin, Gürer, “Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri ve Önemi”, Yeni Türki- ye Türkçe Özel Sayısı, 2013, S 55, s. 753-758.

Hüseynova, Aysel, Organ adlarıyla Kurulmuş Deyimlerin karşılaştırılması (Azerbay- can - Özbek ve Türkiye Türkçesi), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul:

Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2014.

Önler, Zafer, “Kutadgu Bilig’de Organ Adlarıyla Kurulan Deyimler”, 3. Uluslararası Türk Dil Kurultayı 1996, Ankara 1999, s. 841-862.

Parlatır, İsmail, Atasözleri ve Deyimleri Sözlüğü-II: Deyimler, Ankara: Yargı Yayınevi, Ankara 2008.

Şahin, Hatice, Türkçede Organ İsimleriyle Kurulmuş Deyimler, Uludağ Üniversitesi Ya- yınları, Bursa 2004.

Şahin, Hatice, “Kaşgarlıdan Günümüze Organ İsimleriyle Kurulmuş Deyimler”, Tur- kish Studies, Volume 4/3 Spring, 2009, s. 2020-2036.

Tokay, Yaşar, Tanıklarıyla Harezm-Kıpçak Türkçesinde Atasözleri ve Deyimler, Grafiker Yayınları, Ankara 2019.

Türk Dili Kurumu, Türkçe Sözlük, 11. bs., TDK Yayınları, Ankara 2011.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kurumumuzda ilk olarak, Kalite kültürü oluĢturmak için eğitim ve öğretim baĢta olmak üzere insan kaynakları ve kurumsallaĢma, sosyal faaliyetler, alt yapı,

12 Mart 1921’in İstiklâl Marşı’nın kabul tarihi olması dolayısıyla ülke- mizde mart ayları Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklâl Marşı ile özdeşleşmiş- tir.. Türk Dili

Ancak yayımlanmış mektup- larının da yazdıklarının çok azı olduğu bir gerçektir.” (Günaydın, 2016: 7) Bu çalışmada Günaydın’ın hazırlamış olduğu, Mehmet

İlk olarak 2003 yı- lındaki Irak savaşına karşı çıktı; sonra 2010 yı- lındaki Gazze Filosu uluslararası sularda, do- kuz Türk’ün öldürülmesiyle

“tasannu”dan, belagatten uzak durmayı tercih eder. Diyaloglarda tip veya karakterleri kişilik özelliklerine göre konuşturur, öykülemede akış dozunu konuya

İşte biz de Mehmet Âkif’in gerek yakından tanıyanların anlattıkları anekdotlardaki gerekse eserlerindeki mizahi yönünün; onun mizacının bir yansıması

Bir aydın sorumluluğunu ve bilincini taşıyan Mehmet Akif, dile ve Türkçeciliğe önem ver- 2 Mehmet Akif’in hayatı, kişiliği ve sanatı hakkında geniş bilgi için şu

Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te Milli Marş olarak kabul edildi.. Âkif, ödül olarak verilen