• Sonuç bulunamadı

Avusturyalı Oryantalist Hammer-Purgstall'ın Gözünden Osmanlı Şehirleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Avusturyalı Oryantalist Hammer-Purgstall'ın Gözünden Osmanlı Şehirleri"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Avusturyalı Oryantalist Hammer-Purgstall'ın Gözünden Osmanlı Şehirleri

Tuğba İsmailoğlu Kacır1 Avusturyalı oryantalist Baron Joseph von Hammer-Purgstall (1774-1856) Türkiye’de daha çok

“Osmanlı Devleti Tarihi” adlı kapsamlı eseriyle tanınmaktadır. Ancak Hammer’in tarihin yanında dil, edebiyat ve coğrafya alanlarında da çok sayıda çalışmasının bulunduğu malumdur.

Hammer, Avusturya İmparatorluğu tercümanı olarak iki kere İstanbul’da bulunmuştur.

İstanbul’a ilk olarak 1799 yılının ortalarında diplomatik görevle gelen Hammer, Büyükdere’deki Avusturya elçiliğinde kâtip yardımcısı olarak görev almış, ardından Pera’daki elçilik sarayına gönderilmiştir. Yine bu dönemde İstanbul’u yakından tanıma fırsatı bulmuş, şehir ve şehrin sakinleri ile güçlü bir temas kurmuştur. İstanbul’da geçirdiği altı ayın ardından 1800 yılı Ocak ayında Avusturya İstanbul elçisi tarafından Mısır’daki Avusturya konsolosunu denetlemek üzere görevlendirilmesiyle birlikte aylar sürecek bir Ege-Akdeniz seyahatine çıkmıştır. Bu seyahat esnasında çeşitli Osmanlı şehirlerini görme, hatta kimilerinde tarihi incelemeler yapacak kadar kalma fırsatı bulmuştur.

Hammer birincisinden çok daha uzun sürecek olan ikinci İstanbul ziyaretine ise 1802 Ağustos ayında başlamış ve dört yıl süren bu İstanbul ikameti esnasında artık şehre ve civarına yerlisi kadar hâkim olmuştur. Osmanlı topraklarında geçirdiği bu yıllarının izlerine Hammer’in gerek tarih eserlerinde gerek hayatını tüm ayrıntılarıyla anlattığı hatıratında çok sık rastlanır. Ancak bunların yanında Hammer’in bilhassa Osmanlı şehirleri üzerine yazdığı üç tane gezi ve coğrafya kitabı bulunmaktadır.

Bunlardan ilki 1811 yılında yayımlanmış olan “Bir Levant Gezisinden Elde Edilen Topografik Kanaatler”2 adlı eseridir. Bu kitap; Hammer’in 1800 yılı başında, İstanbul’dan resmi görevle çıktığı Mısır seyahati esnasında uğradığı Marmara, Ege ve Akdeniz şehirlerini anlatmaktadır.

“Seyahatname okuyucuları, yazarlarından coğrafyanın durumunun yanında kültürü ve insanların dertlerini de öğrenmek isterler. Dolayısıyla iyi ve kapsamlı bir seyahatname sadece doğa ve halkların tarihini değil, bilakis ayrıca filoloji ve siyaseti de kapsamalıdır.”3 diyen Hammer, seyahatlerinde gezdiği yerlerin coğrafi ve tarihi özelliklerini kaynaklar yardımıyla oldukça ayrıntılı bir şekilde aktardıktan sonra bölgenin insanlarının gündelik yaşamlarından da bahseder. Hammer, seyahatnamelerinin sonuna gezdiği yerlerde karşısına çıkan veya arayıp

1 İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Yrd. Doç. Dr.

2 Joseph von Hammer-Purgstall, Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante (Viyana:

Schaumburg, 1811).

3 Ibid.S. IIIf.

(2)

bulduğu tüm kitabe ve yazıtların orijinal metinlerini ve Almanca tercümelerini içeren bir kısım ekler. Bu kitapta da toplamda yetmiş yazıt metni bulunmaktadır. Hammer, bunlardan yedi tanesinin alfabesinin kitabın yayımlandığı dönemde henüz çözülmemiş olduğunu bildirmektedir. İstanbul’dan hareketle Marmara Ereğlisi’nden başlayan tasvirler, Hammer’in yolculuğu Mısır’a kadar uzanmış olsa da Kıbrıs’da son bulur. Çünkü Hammer “eski Bizans’ın ayrıca bir kitabı hak ettiğini, Mısır’la ilgili ise İngiliz ve Fransızların yazdıklarının üstüne söylenecek her şeyin çok yüzeysel kalacağını”4söyler.

Hammer Evliya Çelebi seyahatnamesini kütüphaneden bulup çıkartan ilk kişidir.5 1814 yılında yayımladığı “Bir Türk Seyahatmesi’nin Dikkat Çeken Keşfi”6 isimli makalesinde Evliya Çelebi Seyahatnamesini Avrupalılara tanıtır ve ilerleyen zamanlarda bu eserin bir kısmını İngilizce’ye tercüme eder7. Hammer’in bu makaleyi yazdığı esnada Seyahatnamenin Osmanlı matbaalarında halen basılmamış olması da8 dikkat çeken başka bir konudur. Hammer çok kıymetli bulduğu bu külliyattan gerek tarihi gerekse coğrafi eserlerinde sık sık alıntı yapar.

Kendi seyahatnamelerini yazarken de Evliya Çelebi’yi başucu eseri olarak kullanır.

Hammer bir diğer seyahat kitabı “İstanbul’dan Bursa ve Uludağ’a bir Seyahat: ve İznik ve İzmit Üzerinden Geri Dönüş”9de ise 1804 yılının ağustos ayında İngiliz elçilik kâtibi Stratton ve Prusyalı tüccar Baron Bielfeld ile çıktığı on dört günlük Bursa, İznik ve İzmit gezisinin kapsamında olan yerleri anlatır.

Hammer, en şümullü seyahatnamesini10 ise övmekle bitiremediği İstanbul için yazar. Bu kitap hem gezi rehberi hem de ayrıntılı bir İstanbul şehir tarihidir. Mekanlar üzerinden kurguladığı toplamı 1500 sayfayı aşan bu iki ciltlik çalışmasında bilinen tüm Bizans ve Türk kaynaklarının yanında, Fransız, İtalyan, İngiliz, İspanyol ve Alman seyyahların eski topografik eserlerini de

4 Ibid. S. VIf.

5 Hammer’in Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ni keşfi ve Avrupalılara tanıtması ile ilgili bakınız: Nuran Tezcan,

"Evliya Çelebi Seyehatnamesi'nin Hammer-Purgstall Tarafından Bilim Dünyasına Tanıtılması Hakkında,"

Osmanlı Araştırmaları 34 (2009). Caroline Finkel, "Joseph Von Hammer-Purgstall's English Translation of the First Books of Evliya Çelebi's Seyahatnâme (Book of Travels)," Journal of the Royal Asiatic Society 25, no. 01 (2014).

6 Merkwürdiger Fund einer türkischen Reisebeschreibung. Intelligenz- blatt der WLitZg AlmW, 1814, 4 S.

7 Joseph von Hammer-Purgstall, "Narrative of Travels in Europe, Asia, and Africa in the Seventeenth Century by Evliya Efendi," Translated by von Hammer. London: Oriental Translation Fund of Great Britain and Ireland (1834).(1846) (1850).

8 Evliya Çelebi’nin ilk kısmi baskısı 1843’de yapılmıştır.

9 Joseph von Hammer-Purgstall, Umblick Auf Einer Reise Von Constantinopel Nach Brussa Und Dem Olympos : Und Von Da Zurück Über Nicäa Und Nicomedien (Pest,1818). Bu kitapla ilgili tanıtım yazısı için bkz: Ayten Can Tunalı, "İstanbul’dan Bursa-Uludağ’a Bir Seyahat Ve İznik-Izmit Üzerinden Geri Dönüş, Adolf Hartleben Verlag, Viyana 1818, X+ 200 (Ekler, 167-182; Yazıtlar 185-200)," Tarih Araştırmaları Dergisi 24 (2005).

10 Joseph von Hammer-Purgstall, Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben, vol. 1 (Pesth: Hartleben's Verlag, 1822).

(3)

göz önünde bulundurarak11 şehrin kuruluşundan o güne değin tarihini yazar. Gylles’in seyahatnamesini (1632) rehber edinerek kaleme aldığı bu seyahat kitabının önsözünde Hammer, Hollandalı Busbeq’in rehberinin o döneme değin aşılamadığını, bunun sebeplerinden birinin ise diğer diplomatların raporlarının, yardımcıları tarafından yazılırken Busbeq’in elçilik raporlarını bizzat kendisinin yazmış olması12olarak açıklar.

Hammer’in de “İstanbul ve Boğaziçi” kitabını daha önceki iki Levant ve Bursa seyahatnamelerinin devamı olarak değerlendirmesi13 bugün bizim eserlere yaklaşımımızın sıhhatini teyit etmektedir. Hammer elinde eski seyahatname ve rehberler ve ayrıca Osmanlı tarihleri ile İstanbul’u sürekli gezmiştir. Viyana’ya döndükten sonra Bizans tarihçilerini okuyarak bu bilgileri düzenlemiş ve yukarıda belirttiğimiz üzere Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin eksik kısımlarını bulmuş olması esere çok büyük katkı sağlamıştır. Örneğin sadece lonca ve esnaf odalarının anlatıldığı son bölüm tamamıyla Evliya Çelebi’den tercüme edilmiştir. Eserin ilmi hüviyetini korumak açısından kullanılan kaynakların belirtildiğini eklemek de faydalı olacaktır. Ancak Hammer’in şahsi izlenimlerinin de önemli bir yer tuttuğu unutulmamalıdır. Zaten kendisi hatıratında “her iki İstanbul seyahatimde edindiğim izlenimlerimden objektif olanları “İstanbul ve Boğaziçi” kitabımda yazmıştım, sübjektif olanları ise şimdi biraz gecikmeli de olsa hatıratımda yazıyorum.”14 demektedir.İstanbul’u ilk ziyaretinin (1799) ardından geçen 20 senede elindeki materyalleri düzenleyerek15 nihayet 1822’de İstanbul kitabını yayımlamıştır. Hammer’in eserlerini yazarken gösterdiği titizlik ve kaynak araştırma ve beklemedeki sabrı göz önüne alınırsa16 bu 20 yıllık süre normal olarak değerlendirilebilir.

Hammer’in Osmanlı coğrafyasına dair olan bu eserlerinden sadece birisinin birinci cildi

“İstanbul ve Boğaziçi”17 adı ile Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Diğerleri ise Türk okuyucusu ile halen buluşamamıştır.

11 Ibid. S. XIII.

12 Ibid. S. XIII-XIV.

13 Ibid. S. XXIII.

14 Joseph von Hammer-Purgstall, "Erinnerungen Aus Meinem Leben " (Archiv der Österreichischen Akademie der Wissenschaften). [Hammer Hatıratı], Kitap 3, Defter 1, S. 17. Hammer hatıratı için bkz: Joseph Hammer- Purgstall, Walter Höflechner, and Alexandra Wagner, Erinnerungen Und Briefe : Version 1 201107, Briefe Von 1790 Bis Ende 1819, Publikationen Aus Dem Archiv Der UniversitäT Graz (Graz, Austria: Akademische Druck- u. Verlagsanstalt, 2011).

15 Hammer-Purgstall, Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben, 1. S. XXIII.

16 Hammer’in Osmanlı Devleti Tarihi adlı kitabını yazma süreci için bkz: Tuğba İsmailoğlu Kacır, ""Hammer Tarihi"Nin Türkçeye Çeviri Teşebbüsleri Ve Çevirisi Üzerine," VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi Mart/March 2016, Yıl/Vol. 1, No. 1 (2016).

17 Joseph von Hammer Purgstall, İstanbul Ve Boğaziçi, trans. Senail Özkan, vol. 1 (Ankara: TTK, 2011). Senail Özkan tarafından yapılan bu tercüme gerek orijinal metne bağlılığı gerek Türkçeyi kullanmadaki maharetiyle

(4)

Hammer’in seyahat eserlerinin hepsi el kitabı olarak kullanılıp anlattığı coğrafyayı gezmek için uygundur. Hammer gezileri esnasında takip ettiği rotayı, ulaşım vasıtalarını, bir yere ulaşmak için ne kadar yürünmesi gerektiği gibi pratik bilgileri de okurlarıyla paylaşmıştır. Bu eserler her ne kadar günümüz için bu vasıflarını kaybetmiş olsalar da dönemin şartlarını yansıtmaları açısından kıymetlidirler.

Hammer’in Osmanlı şehirleri üzerine yazdığı bu kitaplardaki duygu ve düşüncelerini kendisinin kitaplarını yayımlama sırasına riayet ederek incelemenin uygun olduğunu düşünüyorum. Zira bu sıra aynı zamanda Hammer’in zihnindeki kurguyla da örtüşmektedir.

Hammer, “Bir Levant Gezisinden Elde Edilen Topografik Kanaatler” adlı kitapta yayımladığı yolculuğunda Büyükçekmece, Silivri istikametini takip ederek18 deniz kenarındaki tapınağını ayrıntılı olarak anlattığı19 Marmara Ereğlisi’ne varır. Bir sonraki durağı olan Truva’ya varmadan önce on gün boyunca İlyada okuduğunu Hammer’in hatıratından öğreniyoruz20. Bu hazırlığın bir meyvesi olarak 45 sayfalık21 Truva bölümünün tamamen Truva Savaşı’nın topografik anlatımına ayrıldığını görüyoruz. Hammer bir diğer yandan da bölgeyi daha önce ziyaret etmiş seyyahların hatalarını düzeltmeye çalışır.

Çanakkale’den ayrıldıktan sonra Gökçeada, Bozcada, Lemnos ve Midilli’ye uğrayıp dünyadaki cennet olarak betimlediği22 Sakız Adası’na varan Hammer, sağlam taşlardan yapılmış Ceneviz tarzındaki güzel Sakız evlerinin Galata evlerini andırdığını söyler. Hammer’e göre, İstanbul’daki zengin Yunanlılar zenginliklerini evlerinin kapıları ardına gizlemek durumundayken Sakız Adası’nın zenginleri evleri ve kıyafetleriyle bunu teşhir etmekten çekinmezler. Hammer bunu azaltılmış baskının ve daha hafif bir yönetimin başlıca emaresi olarak yorumlar ve adadaki Yunanlıların durumunu şöyle anlatır: Türk İmparatorluğunun en zengin Yunanlıları mesken olarak kendilerine Sakız Adası’nı seçmişler ancak yaptıkları yüklü bağışlarla İstanbul’da da rahatça hareket etme imkanına sahip olmuşlardır. Ticari faaliyetleri için yılın büyük kısmını Asya ve Avrupa limanlarında geçirip dinlenmek için adaya dönerler.

Adanın yönetimi sayılarının çokluğu ve zenginlikleri sebebiyle bu Yunanlara bırakılmış, fetihten sonra yerleştirilen Cenevizliler onların yönetimine tabi kılınmışlardır. Hammer adadaki

övgüyü hak etmektedir. Ancak önümüzdeki baskılarda, edisyon kaynaklı bazı harf hataları düzeltilir ve çok nadir de olsa mütercimin yaptığı açıklama babından eklemeler Almanca metinden ayrışması için belirgin hale getirilirse tercüme kusursuz bir hal alacaktır.

18 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Kitap 4, Defter 1, S. 17-21.

19 Hammer-Purgstall, Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante. S. 1.

20 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Kitap 4, Defter 1, S. 22.

21 Hammer-Purgstall, Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante. S. 4 – 48.

22 Ibid. S. 49.

(5)

Yunanların sayısını 40bin Katoliklerin ise bin olarak vermektedir. Adanın zenginleri gelirlerinin bir kısmını Osmanlı yönetimi ile paylaşarak adadaki sakin ortamı ve sessiz bağımsızlıklarını sağlıyorlardı. Gösterişli kiliseleri, hastaneleri ve hatta Eski ve Yeni Yunanca, teoloji, coğrafya, matematik ve astronomi eğitimi veren resmi bir okulları dahi vardı. Hammer, adanın saymakla bitmeyecek doğal güzelliklerinden bahsetmeyeceğini, ancak adanın yerlisi kadınların şiirlere yakışan güzelliklerini söylemeden geçemeyeceğini yazar ve bu kadınların güzelliklerini süsleyen rengarenk elbiselerini uzunca tasvir eder.23 Adada bulunan Homer Okulu’na ayrıca bir kısım24 ayırmıştır.

Sakız Adası’nda sadece bir gün kaldıktan sonra25 Rodos’a geçen Hammer adanın yönetim şeklini anlatır. Merkez dışında kalan 44 köyün her bir sakini valiye (mohassil) yıllık 40 piaster ödemek zorundadır. Ayrıca kadıya yılda bir okka mum ve iki piaster öderler.26 Rodos’taki Kahramanlar Sokağı’nın Osmanlı’nın İstanbul, Edirne ve Kahire’dekiler de dahil olmak üzere en güzel sokağı olduğunu söyler.27 Diğer pek çok Osmanlı şehrinde ve Sakız’da olduğu gibi Rodos’da da evlerin sokaklara bakan kısımlarında sadece duvarlar olduğunu, pencereleri de iç avluya açıldığından, sokaklar boşsa insanın sokakta iki duvar arasında kimse ile karşılaşmadan yürüyebileceğini ifade eder.28 Şehrin korunması için Osmanlı’nın hiçbir çaba sarf etmediğini düşündüğünü ve bu konuda Osmanlı’yı suçladığını görüyoruz.29 Kalenin tahkimatının 15. ve 16. yüzyıllarda nasıl yapıldıysa öyle durduğunu yazar.30 Uzun uzun şehrin 1523’de Sultan Süleyman tarafından fethedilmesini acılar içerisinde anlatır. Türklerin şehre girdiklerinde kiliseleri ihlal ettiklerini, mezarları açtıklarını, azizlerin resimlerini indirip şövalyelerin armalarını söküp attıklarını, bu tür olayların ancak Sultan Süleyman’ın yasaklamasının ardından son bulduğunu yazar. Kendisinin şehri gezdiği zamanda her ne kadar camilere dönüştürülen kiliselerde artık azizlerin resimleri bulunmuyor olsa da saray, hastane, kale ve silahların üzerindeki şövalye armalarının büyük oranda korunmuş olarak durduğunu belirtir31. Bu muhafazayı Sultan Süleyman’ın dehasına bağlar. 1800 yılı baharının 6 haftasını geçirdiği Rodos’u hatıratında özlemle anan Hammer, adadaki Rodoslu Ahmet’in kurduğu ve

23 Ibid. S. 49-55.

24 Ibid. S. 56-60.

25 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Defter 16, S. 17.

26 Hammer-Purgstall, Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante. S. 61.

27 Ibid. S. 66.

28 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Defter 17, S. 18.

29 Hammer-Purgstall, Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante. S. 67.

30 Ibid. S. 70.

31 Ibid. S. 78.

(6)

İstanbul’dan getirttiği iki bin kitapla doldurup yönetimini sağladığı halka açık kütüphaneyi çok geç fark ettiği için üzüntü duyduğunu söyler32 ve kütüphaneyi bir hayli över.

Rodos’dan ayrıldıktan sonra bugünkü Fethiye’ye geçen Hammer, Antik Telmissos kentini ve Kral Mezarlarını uzun uzun tasvir eder33 ve Graf Choiseul’un Telmissos mezarlarını Persepolis’tekilerin tasvirlerine benzettiğini aktarır. Hammer de bu bölgenin Yunanlılar tarafından yerleşilmiş, Persliler tarafından yönetilmiş olduğu iddiasını pek de yanlış bulmaz34. Hammer, Fethiye’nin ardından Anadolu topraklarından ayrılıp gemiyle Yafa’ya gider. O kadar yakınına gitmişken Kudüs’e geçememiş olmaktan duyduğu üzüntüyü paylaşan Hammer Yafa ile ilgili şunları yazar: Eski zamanların popüler limanlarından olan Yafa bugün iyi bir limanın yokluğu ve demirlemeye müsait olmaması sebebiyle gözden düşmüştür. Sahilden bakılınca taştan yapılmış sıra sıra evleriyle düzenli olmasa da romantik görünümüyle şehrin kuşatıcılarını hatırlatır. Şehirde özellikle görülmesi gereken çok fazla yer yoktur. Her yıl hacıların doldurduğu bu şehir tatlı sularıyla meşhurdur.35

Kitaptaki son durak olan Kıbrıs’da Hammer, Limasol ve Larnaka’yı ziyaret eder. Hammer, Afrodit tarafından kutsanmış olmasıyla ün salmış bu adanın ününü hak ettiğini düşünür. Yüzleri de dahil olmak üzere baştan ayağa beyaz bir örtünün içinde dolaşan kadınların başkente oranla yüzlerinin kapalı olmasına daha çok önem verdiklerini, sadece gözlerinin göründüğünü yazar.

İnce ve güzel olarak betimlediği erkeklerin dizlere kadar uzanan beyaz bir gömlek, büyük siyah Frenk çizmeleri, kahverengi bir ceket giydiklerini, başlarına turban takıp boyunlarına şal niyetine bir boyun örtüsü sardıklarını anlatır. Sıradan bir Türkü Yunan’dan ayırmanın çok güç olduğunu ve konuştukları dilin de aynı olduğunu söyler. Müslümanların genelde hem Arapça, hem Yunanca konuştuğunu, güney sahillerinde Suriye ve Mısırlılarla süregelen ticari ilişkiler yüzünden adada Arapça’nın da çok yaygın olduğunu belirtir.36

Hammer, Larnaka’daki küçük Katolik kilisesinde üç bölme bulunduğunu, orta kısımda Konsul üyeleri derecelerine göre aileleriyle otururken diğer iki kısmın doğu geleneklerine uygun olarak kadın ve erkeklere ayrılmış olduğunu yazar. Erkeklerin kısmı mihrabı görebilecek şekilde açık konumlanmışken, kadınların kısmı hem kafesle hem de örtülerle ayrılmış olduğundan, kadınların ayini hiç göremediklerini söyler. Lakin Hammer, kadınların bu kısıtlamayı sadece

32 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Defter 17, S. 24.

33 Hammer-Purgstall, Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante. S. 91ff.

34 Ibid. S. 108.

35 Ibid. S. 118.

36 Ibid. S. 121-122.

(7)

kilisede yaşadıklarını, kilise dışında, sokaklarda ise doğunun hiçbir yerinde olmayan özgürlüğe sahip olduklarını ifade eder. Çoğu burada yerleşik olan Halep kadınlarının da bu özgürlükten istifade ettiklerini yazar ve şöyle devam eder: Larnaka kadınları şehir dışına, mesela Limasol’a gidecekleri zaman çok sıkı bir şekilde örtünürler, ancak burada sadece başlarına rengarenk tüylerle, inciler ve altın bantlarla süslenmiş çok güzel görünen başlıklar takarlar.37 Bu levant gezi kitabı Larnaka’da son bulur.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere Hammer’in 1804 Ağustos’unda iki arkadaşıyla çıktığı Bursa yolculuğu izlenimlerini aktardığı kitabı sahil yoluyla Mudanya üzerinden Bursa’ya geçmesiyle başlar. Nilüfer, Acemler Çeşmesi, Çekirge güzergahını takip ederken büyük camisi ve hamamlarıyla maruf Çekirge’nin güzel bir yer olduğunu vurgular.

Çeşmeleri, camileri, türbeleri ile Şark’ın manevi mirasının, her yanından akan soğuk ve sıcak suları38, yeşili ve Bursa’yı kucaklayan yamaçlarıyla Uludağ’ı ile maddi güzelliklerin bir arada toplandığı bu şehri çok beğenir. Doğuluların banyoya düşkünlüğü ve temizlik anlayışları yüzünden Bursa’da çok sayıda hamam bulunduğunu söyleyen Hammer, şehir sakinlerinin söylediğine göre sayıları üç bini bulan evlerde bulunan kişisel hamamların haricinde şehirdeki halka açık olan yedi hamamdan bahseder. Bunların dördü, Eski Kaplıca, Yeni Kaplıca, Kükürdlü ve Kara Mustafa Uludağ’ın eteklerinde, üçü ise Çekirge’de bulunur.39 Uzunca üç bölmeden oluşan hamamları tasvir eder. “Hayatın zevk ve ihtiyaçlarından rahat ve huzur içinde istifade etmek Türkler için bir ihtiyaçtır.“40 diyen Hammer, hamamdan çıkanların giyinme odasında koltukların üstünde uzanıp dinlenirken bir yandan nargile, bir yandan kahve ve şerbet içerek nasıl “keyif” yaptıklarını anlatır.41 Tüm bu hamamların statü ve din fark etmeksizin haftanın 5 günü tüm erkeklere açık olduğunu diğer iki gün ise kadınlara ayrıldıklarını belirtir.

Hammer tüm faydalarına rağmen bu sıcak suları kontrolsüz olarak denemeyi Avrupalılara önermez. Daha önce yaşanmış birkaç kaplıca hastalığı vakasından söz ederek faydasından çok zararı olabileceği hususunda ziyaretçileri uyarır.42 Zaten Hammer sağlıkla ilgili bu tür konularda oldukça tedbirlidir. İçki yerine su içmeyi tercih ettiğini her fırsatta vurgular, ayrıca hatıratında Osmanlı topraklarında iken korkudan ne afyon ne de tütün denediğini yazar43.

37 Ibid. 132.

38 Umblick Auf Einer Reise Von Constantinopel Nach Brussa Und Dem Olympos : Und Von Da Zurück Über Nicäa Und Nicomedien. S. 16.

39 Ibid. S. 21.

40 Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben, 1. S. 526.

41 Umblick Auf Einer Reise Von Constantinopel Nach Brussa Und Dem Olympos : Und Von Da Zurück Über Nicäa Und Nicomedien. S. 23.

42 Ibid. S. 29.

43 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Defter 17, S. 23.

(8)

Sayıları çok fazla olan Bursa’nın camilerinden sadece on ikisinden bahsedebileceğini söyleyen44 Hammer, Bursa’daki Yeşil Cami’nin Osmanlı Devleti’nin en güzel camisi olduğunu düşünmektedir.45 20 sayfa boyunca sultanların, şeyh ve alimlerin, kadı ve ulemaların türbelerini anlatırken sık sık Bursa’nın 19. yüzyılın başında geçirdiği yangında gördüğü büyük tahribattan söz eder.

Şehrin sakinleriyle ilgili ayrıca şunları aktarır: Şehir sakinlerinin ifadesine göre yüz bin Müslüman yaşıyor. Nüfusun Müslüman olmayan 6bin Ermeni, 3500 Yunan ve 1200 Yahudi’den oluşan kısmı hesaplandığında sayı abartılı görünüyor. Ermeni ve Yunan kiliseleri İstanbul patriğine bağlı metropolitin altında konumlandırılıyor. Kilisenin hizmetini gören ve orada ikamet eden Ermeni keşiş ve rahipler evlenmezken diğerleri şehirde aileleriyle birlikte yaşıyor. Kiliseleri İstanbul’dakinden daha büyük olmasa da daha süslü. Aydınlık ve ferah olan Ermeni kiliseleri Yunan kiliselerinden çok farklı. Sandalye ve bank bulunmayan bu kiliseler diğer Hristiyan kiliselerinden daha çok camiyi andırıyor. Hammer, Yunan Kiliselerini abartılı Meryem ana kültü ve kasvetiyle daha çok eski Mısır tapınaklarına benzetirken Ermeni kiliselerini Fars mabetlerine benzetir.46

İstanbul’da Bursa’nın Müslüman halkının fanatizminden ve yabancılara karşı olan kötü tutumlarından çokça bahsedildiğini söyleyen Hammer, orada tam tersini bulduklarını, her yerde çok iyi karşılandıklarını, herkesin merak ve görme arzularını karşılamaya çalıştığını yazar. Bu ünün iletişim kurmamış olmaktan kaynaklanmış olabileceğini düşünen Hammer, ilginç bir tez ileri sürerek bu durumun Bursalıların gözünde var olan bir probleme dayanabileceğini söyler.

Bir temele dayandıramasa da bütün bir şehrin halkının bir görme problemi olduğunu düşünmesi oldukça ilginçtir. 47

Bursa’nın ipek işletmelerinin çokluğundan, meyve bolluğundan, kirde kebabı, somun ve çakıl ekmeği, karanfil şerbeti ve daha pek çok yemeği ile haklı bir üne sahip olan zengin mutfağından ayrıntılarıyla bahsettikten48 sonra Gemlik üzerinden, bugünkü yoldan göl kenarından İznik’e ilerler49. Ancak İznik’e girdiğinde hayal kırıklığı yaşayan Hammer, o tarihe mal olmuş şehrin

44 Hammer-Purgstall, Umblick Auf Einer Reise Von Constantinopel Nach Brussa Und Dem Olympos : Und Von Da Zurück Über Nicäa Und Nicomedien. S. 30.

45 Ibid. S. 36.

46 Ibid. S. 66f.

47 Bu konuda yazılmış makalede bu konuya ilişkin kısım Türkçe’ye çevrilmiştir. Bkz: Zeynep Dörtok Abacı,

"Avusturyalı Osmanlı Tarihçisi Joseph Von Hammer Purgstall'ın Bursa İzlenimleri (Ağustos 1804)," Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi 9 (15) (2008). S. 400.

48 Hammer-Purgstall, Umblick Auf Einer Reise Von Constantinopel Nach Brussa Und Dem Olympos : Und Von Da Zurück Über Nicäa Und Nicomedien. S. 69f.

49 Ibid. S. 90.

(9)

nerede olduğunu sorar. Saray, tapınak, cadde, bina… hiçbirşeyin kalmadığını, seyyahların İznik’de İznik’i aradıklarını, şehre girerken çok acı çektiğini söyler. Sur içindeki İznik köyünün ise eski Roma ve Bizans kalıntıları üzerine inşa edildiğini yazar. İlk zamanlar görkemli olan bu şehrin o dönemde 200 haneye kadar düştüğünü ve iki cami ve bir Yunan kilisesi olduğunu belirtir.50 İznik Konsili’nin yapıldığı düşünülen merkezdeki Sultan Orhan tarafından camiye dönüştürülen kilisenin toz kir içinde perişan bir halde olduğunu söyler. Şehrin bu hale gelmiş olmasının müsebbibinin Türkler olmadığını, bilakis Türklerin şehri buldukları halde koruduklarını, ancak Bizanslıların şehri mahvettiğini yazar51.

Hammer’in belirttiği dikkate şayan bir diğer husus ise Osmanlılar döneminde büyüyüp gelişen İznik çiniciliğinin o dönemde Türkiye’de ne atölyelerinden ne de ürünlerinden eser kaldığıdır52. Osmanlılar zamanında üçünde Hristiyanların, birinde Yahudilerin, on dokuzunda Müslümanların yasadığı 23 bölgeden oluştuğunu söylediği İzmit’in en eski camisi Sultan Orhan’ın camiye çevirdiği merkezdeki eski Yunan kilisesini anlatır ve İzmit camilerinden en güzelinin Pertev Paşanın yaptırdığı cami olduğunu söyler. Sultan’ın Üsküdar ve İznikmid’deki saraylarından eser kalmadığını ifade ederek İzmit için bu durumdan tarihteki sayısız depremi sorumlu tutar.53

Körfezden Yalova üzerinden dönerken Tavşancıl’daki ağustos ayının ikinci yarısında yapılan kürü ayrıntılı olarak anlatır.54 Tavsancıl’daki kürün Müslümanlara özel olduğunu, dönüş yolunda uğradığı Tuzla İçme’de şehrin Arap ve Yunan sakinlerine kür imkanı sunulduğunu belirtir.55 Pendik, Kartal, Maltepe üzerinden Fenerbahçe’de tamamladığı yolculuğu ile kitap da son bulur. Kitabın sonunda kitabeler ve yazıtlar ekinin haricinde bir de Cihannüma’dan direk alıntı yaparak Almanca’ya çevirdiği iki bölüm de yer almaktadır.

Hammer’in en son yayımladığı ve üzerinde büyük emek harcadığı eseri “İstanbul ve Boğaziçi”nde Avrupalı diplomatların kışlık konut olarak kullandıkları Pera ve daha çok Avrupalı tüccarların yerleşik olduğu Galata’dan sık sık söz edilir. Zaten o dönemde Batılılar gazete ve mektuplardan bu iki bölgeyi oldukça iyi tanımaktadırlar.56

50 Ibid. S. 111f.

51 Ibid. S. 119f.

52 Ibid. S. 124f.

53 Ibid. S. 142-145.

54 Ibid. S. 160.

55 Ibid. S. 164.

56 Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben, 1. S. XXVI.

(10)

Hammer o döneme değin seyyahların hiçbirinin Arap ve Türk kitabelerini okuma çabasına girmediklerini söyler ve bunun için Avrupalıların dil bilmemesinin yanında oldukça eğlenceli sebepler sıralar: Avrupalıların erişmesinin mümkün olmaması, kısa zamanda ulaşılamayacak uzaklıkta olmaları, taş atan çocukların engellemesi, terlik fırlatan kadınlar… Kendisinin de pek çok kez bizzat bu tür sorunlarla karşılaştığını ifade eder.57

İstanbul’un iki deniz ve iki kıta arasında bulunan elverişli konumu sebebiyle havasının güzel ve temiz olduğunu, hastalıklara davetiye çıkarmadığını söyleyen yazar hijyen yetersizliği sebebiyle vebanın zaman zaman baş gösterdiğini belirtir. Ayrıntılı olarak iklimleri, havayı anlatır. Hatta güney rüzgarının İstanbullularda yarattığı halsizlik, yorgunluk ve baş ağrısından bile söz eder.58

Osmanlı tarihinin zirvesi olarak betimlediği Saadettin’den ve yine Osmanlı tarih yazarı Solakzade’den, Vasıf’dan vd. alıntılar yaparak tarihteki deprem ve yangınları tasvir eder.

Hammer İstanbul’da ikamet ettiği süre zarfında kendisinin de iki küçük depreme şahitlik ettiğini söyler.59

İstanbul mutfağının zenginliğini sahip olduğu hayvan çeşitliliğine bağlar. Boğazdaki balıkları bir bir sayar, sofraları nasıl süslediklerini anlatır.60 İstanbul’un nişanı olmuş çınar ve servi ağaçlarından uzunca bahis açtıktan sonra sayısız meyve çeşitliliğine sahip şehrin meyveler tahtında 12 çeşidi olan incirin oturduğunu söyler.

Hammer, eskiden 14 bölgeden oluşan şehrin o dönemde dört mahalleye bölündüğünü aktarır.

Dış şehrin ikisi Asya’da Üsküdar ve Kadıköy (ki Hammere göre bunlara aslında şehir denebilir) olmak üzere onaltısı Avrupa yakasında bulunan bölgelere ayrılmış olduğunu anlatır. Asya yakasındaki Bulgurlu ve Çamlıca’nın eğlence alanı, Maltepe’nin define arayıcıların uğrak yeri, 3 saatlik mesafede bulunan Kartal’ın ise Üsküdar’dan kalkan hacı kervanlarının ilk durağı olduğunu yazar.61

Genel bir şehir planı çizdikten sonra sur içindeki eski meydanların ve sarayların tarihini İstanbul’un kuruluşundan itibaren 100 sayfa boyunca anlatır. Ardından Osmanlı dönemine geçiş yapar.

57 Ibid.S. XXVIII.

58 Ibid. S. 30-34.

59 Ibid. S. 40-44.

60 Ibid. S. 44-47.

61 Ibid. S. 62f.

(11)

Selatin camilerden başlayarak İstanbul ve civarında bulunan tüm ibadethaneleri tek tek anlatır.

Sinagoglardan bahsederken acınacak bir halde olduklarını ve bu durumun Osmanlı’da Yahudilere nasıl kötü davranıldığının bir göstergesi olduğunu söyler.62 Bu konuda ayrıntıya girmemiş olması, örneklendirme yapmamış olması mevzunun anlaşılmasını güçleştirmektedir.

Zira seyahatnamelerinde sık sık Yunan ve Ermenilerden bahsederken Osmanlı Yahudilerinden hiç bahis açmaması ve üstünkörü bir yerde bunu dile getirmesi çok anlaşılabilir olmadığı gibi, Hammer’in tarzına da uygun değildir. Onun için Yahudilerle ilgili gördüğü problemin ne olduğunu takip etmek güçtür.

Tek tek sultanların ve şehzadelerin türbelerini anlattıktan sonra Sultan eşlerinin, sadrazamların, ünlü kişilerin metfun bulundukları yerleri yazar. Ardından büyük camilerde kimler yatmaktadır onları sıralar. Sırf bu kısım bile türbe bilgisi takibi için dikkate değerdir.

Yine resmi kurum binaları başlığı altında topladığı imaretler, şifahaneler ve tımarhanelerle ilgili bölüm bir Batılının dikkatini nelerin çektiğini görmek bakımından mühimdir. İstanbul’daki imaretlerde ekmek ve et ve sebze olmak üzere pişen iki çeşit yemekle günde 30bin kişinin doyurulduğunu söyler. Adedi 101 olarak verilen bu imaretlerden yemek alan ailelerin mütevelli heyetinden veya vakfın kurucusundan bir yoksulluk belgesi almak durumunda olduğunu, bu belgeyi ibraz edemeyen her fakirin ancak bir ekmek alma hakkı olduğunu yazar. Şifahanelerin ise 300 kişi kapasiteli olan en büyüklerinin selatin camilerin yanında olduğunu, orta büyüklüktekilerin ise 150 hastaya hizmet verdiğini belirtir. Contantinopolis, Üsküdar ve Tophane’de 183 tane bulunmalıdır diyen Hammer, hastaların Müslüman Hristiyan fark gözetmeksizin bakıldığını, kadınların kısmının erkeklerden ayrı olduğunu aktarır. Duvar boyunca sıralanan yataklarda gayet iyi bir hizmetin verildiğini, ancak ilaç konusunda durumun o kadar iyi olmadığını söyler. Hammer kendi döneminde bu şifahanelerin çöküş içerisinde olduğunu yazmaktadır.63 Türkçesini “Tımaristan” olarak verdiği tımarhanelerin sayısını 9 olarak belirtir ve Avrupalıların bu kurumların işleyişini, bilhassa da musiki ile tedavi yöntemini örnek almaları gerektiğini söyler. Sağlıklı insanları ipten almak için deli diyerek tımarhaneye kapatmanın Doğu’da bir hoşgörü örneği olduğunu, Müslüman olan bir Hristiyan veya Yahudi’nin önceki dinine geri dönmesinin cezası şeriata göre ölüm olduğu için bunların ancak delirdikleri bahanesiyle tımarhaneye konarak ölümden kurtulduklarını yazmaktadır. Hatta kendisinin bizzat Sultan Ahmet tımarhanesinde böyle insanlar gördüğünü söyler.64

62 Ibid. S. 473.

63 Ibid. S. 506-508.

64 Ibid. S. 508f.

(12)

İstanbul’un kütüphanelerini sayarken Sultan Abdülhamid Kütüphanesi’ne ayrıca bir yer ayırır.65 Zaten bu kütüphaneden hatıratında da sürekli bahseder ve hayatı boyunca çalıştığı hiçbir kütüphanede burada hissettiği tutku ve huzuru bulamadığını yazar.66

İstanbul kitabının ikinci cildi çok büyük oranda eski İstanbul’un civar semt ve bölgelerine ayrılmıştır. İstanbul’un sahil şeridindeki semtlerin Avrupa ve Asya olarak ikiye ayrılarak incelendiğini görüyoruz. Ancak Üsküdar ve çevresi için münhasır bir dördüncü kısım ayrılmıştır. Bu civar semtlerin tasvirleri bittikten sonra Kauffer’e ait 7 günlük bir İstanbul gezi rotasının kitaba eklendiğini görüyoruz67. Daha çok mekanlar üzerinden kurgulanmış bu iki ciltlik İstanbul kitabının son bölümü ise şehrin sakinlerine ayrılmıştır.

Gördüğümüz üzere Hammer tarih yazarı kimliğini bir seyyah ve gözlemci olarak gezi kitaplarına da yansıtmış, şehir tarihi yönü öne çıkan seyahatnameler yazmıştır. Bu eserler yazıldıkları dönem itibari ile modernleşme öncesi Osmanlı şehirlerini tasvir etmeleri bakımından ayrı bir önem arz etmektedirler. Bugüne değin bu kitapların sadece birisinin Türkçe’ye çevrilmiş olması halen bir eksiklik olarak karşımızda durmaktadır.

65 Ibid. S. 522.

66 Hammer, Erinnerung (Hatırat)], Defter 14, S. 3.

67 Joseph von Hammer-Purgstall, Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben, vol. 2 (Pesth: Hartleben's Verlag, 1822). S. 378-386.

(13)

Kaynakça

Abacı, Zeynep Dörtok. "Avusturyalı Osmanlı Tarihçisi Joseph Von Hammer Purgstall'ın Bursa İzlenimleri (Ağustos 1804)." Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi 9 (15) (2008): 395-407.

Finkel, Caroline. "Joseph Von Hammer-Purgstall's English Translation of the First Books of Evliya Çelebi's Seyahatnâme (Book of Travels)." Journal of the Royal Asiatic Society 25, no. 01 (2014):

41-55.

Hammer-Purgstall, Joseph, Walter Höflechner, and Alexandra Wagner. Erinnerungen Und Briefe : Version 1 201107, Briefe Von 1790 Bis Ende 1819. [in Chiefly in German; some letters in English and French.] Publikationen Aus Dem Archiv Der UniversitäT Graz. Graz, Austria: Akademische Druck- u. Verlagsanstalt, 2011.

Hammer-Purgstall, Joseph von. Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben. Vol. 1, Pesth: Hartleben's Verlag, 1822.

———. Constantinopolis Und Der Bosporos, Örtlich Und Geschichtlich Beschrieben. Vol. 2, Pesth:

Hartleben's Verlag, 1822.

———. "Narrative of Travels in Europe, Asia, and Africa in the Seventeenth Century by Evliya Efendi."

Translated by von Hammer. London: Oriental Translation Fund of Great Britain and Ireland (1834).

———. Topographische Ansichten Gesammelt Auf Einer Reise in Die Levante. Viyana: Schaumburg, 1811.

———. Umblick Auf Einer Reise Von Constantinopel Nach Brussa Und Dem Olympos : Und Von Da Zurück Über Nicäa Und Nicomedien. Pest,1818.

Hammer-Purgstall, Joseph von "Erinnerungen Aus Meinem Leben ": Archiv der Österreichischen Akademie der Wissenschaften.

İsmailoğlu Kacır, Tuğba ""Hammer Tarihi"Nin Türkçeye Çeviri Teşebbüsleri Ve Çevirisi Üzerine."

VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi Mart/March 2016, Yıl/Vol. 1, No. 1 (2016):

262-79.

Purgstall, Joseph von Hammer. İstanbul Ve Boğaziçi. Translated by Senail Özkan. Vol. 1, Ankara: TTK, 2011.

Tezcan, Nuran. "Evliya Çelebi Seyehatnamesi'nin Hammer-Purgstall Tarafından Bilim Dünyasına Tanıtılması Hakkında." Osmanlı Araştırmaları 34 (2009): 203-30.

Tunalı, Ayten Can. "İstanbul’dan Bursa-Uludağ’a Bir Seyahat Ve İznik-Izmit Üzerinden Geri Dönüş, Adolf Hartleben Verlag, Viyana 1818, X+ 200 (Ekler, 167-182; Yazıtlar 185-200)." Tarih Araştırmaları Dergisi 24 (2005): 333-38.

(14)

Werkverzeichnis, Hammers.

Referanslar

Benzer Belgeler

İnfeksiyon kaynağı balık dışkıları, ölü balıklar, kontamine yemler Saçılma dışkı açık yaralar Bulaşma. Sindirim (oral yol),

sonrasında dirsek eklemi ekstansiyon açısı karşılaştırıldığında ve egzersiz öncesi ile egzersizin 24 saat sonrasında karşılaştırıldığında anlamlı bir

Ayrıca regresyon analizi sonucunda okul tükenmişliği ve okul bağlılığı arasındaki ilişkide Facebook bağımlılığının farklılaştırıcı rolü olduğu

Bu sonuçlara göre, deney grubundaki öğrencilerin sınav kaygısı ve mantıkdışı inançlar puanlarının azalmasında uygulanan psikoeğitim programının önemli bir

Morfometrik ölçümlerde bir trinoküler stereo mikroskop ve Micoimage (BEL MICROIMAGE ANALYSER) ölçüm progamı kullanılmış yerine göre x10’dan daha büyüğe

infertility (adjusted odds ratio=2.94, 95% confidence interval 1.18-7.34), after controlling for age, body mass index, smoking, Chinese herbal Medicine use, and irregular

Activation of extracellular regulated kinases (ERKs) and c-Jun-N-terminal kinases (JNKs) with an increase in the heme oxygenase-1 (HO-1) protein was observed in FePP-treated

Bu du- rumda Urton, khipular›n yaln›zca bir yaz› türü olmakla kalmay›p, t›pk› gü- nümüz bilgisayarlar›nda kullan›lan gi- bi, bir ikili kodlama sistemi olarak