• Sonuç bulunamadı

Kaybolan değerler:

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kaybolan değerler:"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Prof. A i bert GABRİEL

Yazan: Taha TOROS Geçen Aralık 1972 de 90 yaşında kay-bettiğimiz Gabriel, 1382 yılında Bar-Sur-Ab'da doğmuştu. Babası, Gabriel'i kendi-si gibi, mimar yapmak istiyordu. Albert Gabriel, Sorbon'da mimari öğrenimi ya-parken, Güzel Sanatlar Akademisinde de resim derslerine devam etti. Yüksek tah-silini tamamladıktan sonra, ilk defa, Yu-nanistanda görev aldı ve 1903 yılında, ar-keoloji kazılarında çalıştı.

Türk eserlerine hayranlığı, Rodos ve Kıbrıs'ta filizlenmeye başladı. Türk sanat eserierine karşı duyduğu sevgi onu, ikin-ci vatan saydığı Türkiye'ye çekti. 1908 başlarında İstanbul'a geldi. Son ayrılışı 1959 olduğuna göre, •—fasılalı olarak— ömrünün 51 yılını, ülkemizde geçirdi.

Kaybolan değerler:

Albert Gabriel, İstanbul'a geldiği za-man, heybetli cami kubbelerinin, ince mi-narelerin, Boğaziçindeki eşsiz yalıların, sanat dolu sihirli türbe taşlarının tesiriy-le büyütesiriy-lenmişti.

1926 yılında, İstanbul Üniversitesine profesör oldu. Bu görevi 6 yıl kadar sür-dü. 1931 yılında, İstanbul'da Fransız ar-keoloji enstitüsünü kurdu. Anadoludaki Türk anıtlarını, yıllarca inceledi. Millî Eği-tim Bakanlığı ve Vakıflar İdaresi ile iş-birliği yaparak, bu ölümsüz Türk eserle-rinin ayakta tutulmasına Dünya ilim çev-relerine tanıtılmasına çalıştı. Bunların, eşine rastlanmayan bir zevkle yapıldığını yazdığı kitaplarda ve makalelerde batılıla-ra aksettirdi. Bu nedenle kendisi, büyük ilim adamlarının seçildiği enstitü azalı-ğına ve College de France Profesörlüğü-ne atandı.

Fakat, Prof. Gabriel bu ilmî hüviyetle-rinin yanında iftihar eylediği iki olayı di-linden düşürmedi. O da, istanbul ve Bur-sa hemşehrilikleri ile, İstanbul Üniversi-tesinin verdiği fahrî doktorluk payesi idi.

*

* +

Prof. Albert Gabriel Türk tarihine, ede-biyatına ve klasik Türk musikisine, şaşı-lacak derecede vâkıf ve aşina idi. Bu hayranlığı onu bu kültür dalları içerisin-de içerisin-de yaşattı. Hatta, çok sevdiği ve ya-kın dostluk kurduğu şair Yahya Kemal Bayatlı'nın (Hayal Şehir - Üsküdar) ile Ahmet Hamdi Tampınar'ın (Bursa'da Za-man) adlı şiirlerini Fransızcaya çevirmiş-ti.

Prof. Gabriel, Türklere, yüzden değil, yürekten dosttu. Türklerin sanatını, abi-delerini değerlendirmek, korunmalarını sağlamak ve ilim dünyasına bunları ta-nıtmak için, ömründen yarım asır veren bir insandı. Fransızlardan, geçmişte Türk-lerin dostu ve hayranı olan birçok yazar-lar, şairler ve tarihçiler vardı. Ne var ki, Prof. Gabriel gibi, Türkiye'yi ikinci vatan yaparak, Türk mimarî sanatını en ince detayına kadar dünyaya aksettireni, Türk halkına candan bağlı olarak, kara gün-lerinde kalemiyle onu ezmek isteyenlere karşı çıkanı pek azdı.

Prof. Gabriel, Piyer Loti gibi, çok kere yaptığını hayale ve fantaziye kaçmadan, bir matematikçi gibi ölçüp biçerek, bir arkeoloğ ve mimar olarak gerçeklerin derinliğine inmiş ve bulduklarını büyük bir hayranlıkla yansıtmasını bilmişti. Ana-dolu'da kendine özgü bir medeniyet içe-risinde yaşamış, evinden çeşmesine, iba-dethanesinden mezar taşına kadar mi-marlık sanatında, geniş zevk ve ustalık kullanmış bir milletin küçük büyük bütün anıtlarını yıllarca incelemek ve onların baha biçilmez değerini ortaya çıkarmak şerefi, biraz da Gabriel'e aittir.

Mi-ımaride, dağları görerek ilham alan ve ilk kubbeyi yapan Türkler olduğunu isbatiayan Gabriel'dir.

Osmanlı mimarisinin bir taklit eser ol-madığını, daha evvelki medeniyetlerin kalıntılarından elbette faydalandığını, fa-kat kendine has bir sanat türü olduğunu, Gabriel daima savunmuştur. Gabriel'e göre, Türk mimarisi, Orta Asyadan, hat-tâ tarih öncesi zamanlardan bugüne ka-dar değişik şekilleri ile devam etmiş ve

eserler vermiş bir medeniyet parçasıdır. Ona göre, Türkler inançlarını, kıvançla-rını, taşa, demire, tahtalara ve çiviye şe-kil ve renk olarak işlemişler, eşsiz eser-ler yaratmışlardır.

* *

Prof. Gabriel, ilk kazısını Osmanlı İm-paratorluğu devrinde 1909 yılında Ro-dos'ta yaptı. 1910-1913 arasında Kıbrıs'-ta, Mısır'da Faustat kazılarında çalıştı. Daha sonra, İran ve Suriye'de, Anadolu'-nun her semtinde incelemelerde bulun-du. Eserlerinin hepsi tamamen Fransız-cadır. Şunu belirtelim ki, son eseri olan (Bursa) kitabı, bir daha üzerinde hiçbir etüd yapılmaya ihtiyaç göstermeyen, il-mi bir değer taşımaktadır.

Gabriel'in ilk eseri 1927'de yayımlan-mıştır. Konusu, istanbul camileridir. 1928 yılında istanbul'da bir el yazısı eserinde- ' ki Türk minyatürlerini yayımlamıştır. Mü-him eserlerinden biri de Anadolu'da Türk anıtlarıdır ki, üç cilt halinde hazırlanmış-tır. Bu ciltler içerisinde Kayseri, Niğde, Amasya, Sivas, Tokat, Mardin/ Diyarba-kır, Silvan, Ahlat, Bitlis, Urfa bütün, eski eserleri ile yer almaktadır. Ayrıca Mimar Sinan'ın eserleri ile Ege havalisindeki es-ki eserler, Antalya, Fethiye ile Bodrum'-daki tetkikleri eşsiz, bilinçli bir çalışma mahsulüdür. (Boğaziçi Şatoları) adı gibi, güzel eserlerinden biridir.

Gabriel arkasında^ Türk sanatını ve Türk medeniyetini dünyaya tanıtan koca ciltler bırakmıştır. Türk sanatının varlı-ğını ve orijinalliğini dünyaya tanıtan Gab-riel'dir. Türkleri keşfeden bir insan gibi, takdirle anılacak kişilerdendir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ermeni teröristlerin baskını üzerine G enelku rm ay İkinci Başkanı Necdet (h.torun, 4. Kolordu ve Ankara Sıkıyönetim Komutam Recep Ergün derna! olay yerine

özellikle (Goldene Apfel-K~z~l Elma, 35-73 sah.) mitinin ele al~nd~~~~ bölüm, bu konuda okuyucuya yeni veriler getirecek baz~~ sorunlar~~ ayd~nlatacak güçte de~il, kitabta ele

Gerçekten Tevfik Fikret’in şi­ iri, ödünsüz kişiliğinin, yaşadı­ ğı ortamın iç dünyasında yarıt- tığı tepkilerin, yerleşik değerlerle çatışan bireysel

Anahtar sözcükler: Travmatik flilotoraks, künt toraks travmas›, tüp torakostomi, flilotoraks tedavisi Key words: Traumatic chylothorax, blunt thorac›c trauma, tube

Yetiflkinler için yaflam boyu (ortalama 70 y›l) dozu ola- rak Do¤u Karadeniz k›rsal kesimi için geçerli olabilecek 6 mSv’lik de¤erin, da- ha düflük dozlar›n al›nd›¤›

sanayide şahsî teşebbü­ sün gelişmesiyle ve şimdiye kadar bu partinin 1945 Toprak Kanununu tatbik etmediğine göre büyük topr«k sahibi sınıfla, kısacası

Sarayda, saray orkestra şeil İken, İzm ir zaferini müteakip İstiklâl Mar şını bestelemiş ve,bunu duyan Ata­ türk, Zeki Üngörü Ankaraya düve t ederek

Sonra Hüseyin Rahminin bütün eski esem lerini tercüme etmek bir vazife­ dir.. Daha bunlara nazaran antoloji­ ye girmesi unutulmuş ne büyük kıymetlerimiz