EĞİTİM
OKUMAYI SEVDİRME
YOLLARI
Selçuk Çıkla**
B
u g ü n l e r d e elektriklerin kesilmesi h e p i m i z i b i r hayli sinirlendiren bir olay olsa gerek. İşten e v e gelmişiz. Ya ailemizle sohbet edecek, ye m e k t e n sonra çay içeceğiz ya haberleri veya önemli bir maçı izleyeceğiz ya bilgisayar karşısına geçip y a r ı m kalan işlerimizi takip edecek ya da başka h e r h a n g i bir meşguliyet içinde olacağız. Bu işler öncesinde elekt riklerin kesildiğini d ü ş ü n ü n , aklınızdan neler g e ç m e z . İlk önce bu çağda elektriğin hangi sebepten kesildiği ni d ü ş ü n ü r , ne z a m a n geleceğini t a h m i n e t m e y e çalı şır, belki Tedaş'a telefon e d i p arızayla ilgili bilgi alırsı nız. Aldığınız cevap karşısında çaresiz b e k l e m e k d u -r u m u n d a s ı n ı z d ı -r . Elekt-rikle-rin s ö n d ü ğ ü a n d a aklınıza gelen ilk şeylerden biri -eğer bir aydınlatma aracınız yoksa- h e m e n evdeki birkaç m u m u b u l u p y a k m a k olur.Geçen gün, 21. yüzyılın g ö b e ğ i n d e (ne m e n e m şey se bu 21. yüzyılın göbeği) bizim şehirde de elektrikler kesildi v e b e n h e m e n yarım kalmış iki m u m u b u l u p yaktım. Birini mutfakta yemek y a p a n eşimin e m r i n e a m a d e kıldım. Ya diğeri?... Hiç sormayın. İlk önce ne yapacağımı hiç mi hiç kestiremedim. D ü ş ü n m e y e baş ladım. C a n ı m bir hayli sıkkındı. Etrafımda s a b a h t a n beri aç kalmış bir k e d i n i n a k ş a m üzeri ö n ü n e k o n a n s ü t ü çarçabuk içtikten sonra kendisini çok seven sahi binin çevresinde dolaşıp d u r m a s ı gibi turlar a t a n oğ l u m -her a k ş a m k i gibi- b e n i m l e bir şeyler y a p m a k ,
o y u n l a r o y n a m a k isteyen tavır ve sözleriyle aklımda bir şimşek çaktırdı. Sanki elektrikler dışarıdaki sağa nak yağış esnasındaki şimşekler sebebiyle değil de bu şimşek sebebiyle s ö n m ü ş t ü ve bana bir şeyi tekrar ha tırlatmak istiyor gibiydi.
Evet, elektriğin olmadığı ve m u m ışığı nostaljisinin h â k i m o l d u ğ u iki o d a n ı n birinde b e n i m ve o ğ l u m u n en iyi yapabileceği iş o k u m a k ve d i n l e m e k olabilirdi. B u n u d a h a önceden niçin d ü ş ü n e m e m i ş t i m ? Z a m a n z a m a n N a s r e d d i n Hoca, Evliya Çelebi, Keloğlan çizgi romanlarını, çeşitli çocuk dergilerindeki metinleri ve d i ğ e r bazı kitapları o k u d u ğ u m o ğ l u m u n birlikteyken en çok h o ş u n a g i d e n meşgalelerden biri de kendisine o k u n a n kitabı dinlemekti. Bu kitaplar içinde d e p r e m l e ilgili bilgi ve resimlerin yer aldığı bir kitapçık bile var dı.
Evde birçok müsait kitap v a r k e n ilgisini veya ilgi sizliğini ölçmek için d a h a o g ü n eski kitapçıdan satın aldığım A h m e t H i k m e t ' i n Çağlayanlar'ından birkaç h i k â y e okumayı p l â n l a d ı m ve kitabı elime aldım, oğ l u m ve ben u y g u n bir yere geçtik. O n u n hoşlanabile ceği bir başlık ve içerik t a h m i n i içinde sayfaları karış tırırken ö n ü m e "Bekir ile Tekir" adlı h i k â y e çıktı. Baş l a d ı m o k u m a y a . Benim Tekir de başladı dinlemeye. Beş yaşındaki bir çocuğun ilgisini çekecek olay, kişi veya k o n u ş m a l a r ı n az o l d u ğ u hikâyede birkaç yerde
* Okumayı sevmeyen, pek az okuyan, yıllık basılan kitap sayısı ve oranı bakımından dünya ortalamasının altında yer aldığı bilinen ülkemizde insanlarımıza, öğrencilerimize, çocuklarımıza okumayı nasıl sevdirebileceğimizi hep düşünmüşümdür. Okuma eyleminin insan hayatı için "en önemli eylemlerden birisi" olduğuna inanan, sürekli okuma ve yazma çabası içinde olan bir kişi olarak bu sorunun cevabını ucundan dahi olsa yakalamanın beni son derece mutlu edeceği açıktı. Aklıma takı lan şu soru, okumayı nasıl sevdirebileceğimiz konusunda hepimizi aydınlatabilirdi: Ülkeleri yöneten, toplumlann sanat ve edebiyat ortamını şekillendiren, nesilleri etkileyen okumuş insanlar okumayı nasıl sevmişler ve onları çok okumaya sevk eden amiller neler veya kişiler kimler olmuştu? İşte bu soru ve birtakım hatıraların çağrışımları beni bu konuda yazmaya sevk etti.
** Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi / SAMSUN *** Samsun'da bir mahalle.
EĞİTİM
bazı kelimelerin ne anlama geldiğini an layıp anlamadığını yoklayarak, bazılarını da izah ederek hikâyeyi bitirdik. Hikâye de Tekir adlı kedi dışında ilgisini çeken şeylerin pek olduğunu zannetmiyorum. Ardından uzun yıllar önce okuduğum, ancak içeriğini unuttuğum "Üzümcü" adlı hikâyeyi okumaya başladım. Baktım ki ilgisi bir hayli dağılmış bizim Tekir'in, bu sefer kitabı bırakıp sohbete daldık. Her çocuk gibi ilgisini çeken, yaşına uy gun kitapların kendisine okunmasından son derece zevk aldığı muhakkaktı. Ben de bu yolda çabalarımı artırmam gerekti ğini daha iyi kavramıştım. Ona "Tom Sawyer"dan bahsettim ve ertesi gün çar şıdan hemen bir "Tom Sawyer" aldım. Akşam eve gelir gelmez "Bana bir şey al dın, değil mi?" diyerek üzerime atıldı. Oysaki ben daha birkaç saat önce aldığım kitabı bile unutmuştum. Neyse ki çabuk toparladım ve ona dün akşam bahsetti ğim yaramaz "Tom Sawyer"ı aldığımı müjdeledim. Yüzünü ekşitmesinden an ladım ki, bu akşamlık yanında meyve su yu veya çikolata da alsaydım daha iyi olurdu anlayacağınız. Akşam yemeğinde nabzını yoklamak için "Okula başladığın zaman her gün bir sayfa kitap okuyacak sın, tamam mı?" diye sorduğumda verdi ği cevabı beğendim doğrusu: "Her gün beş sayfa okuyacağım."
O akşam her gün beş-on sayfadan fazla olmamak üzere Tom Sawyer'm yaramazlıklarını ben okumaya başladım o da dinlemeye başladı. İki yaşından beri ço ğu akşam ona bir şeyler okumayı hep istemişimdir. Günlük meşgaleler arasında ve günün yorgunluğun dan dolayı bu isteğimi yeterince yerine getirebildiğimi söyleyemem. Ancak bundan sonra okumayı sökeceği tarihe kadar hiç olmazsa bir, bir buçuk yıl daha vaktim var ve ben büyük bir arzuyla hemen her gün ona beş-on sayfa kitap okumaya kararlıyım. Tom Sawyer'dan sonra sırada yerli-yabancı çok sayıda kitap var çünkü. Hatırlıyorum da bana da okuma alışkanlığı kazan dıran kişi babam olmuştur. Nasıl mı? İlkokulda iken kitap okumayı pek sevmediğimi anımsıyorum. Özel likle yaz tatillerinde babamdan istediğim miktarda harçlık alamazdım. Babam sık sık kendisinden para is tememi değerlendirmek istemiş olmalı ki, bana oku duğum kitap sayfası miktarınca para vermeyi vaat et ti. İşin içinde kitap okumak vardı, üstelik bundan yir mi yıl evvelki Zeytinlik Mahallesi'nin*** her türlü oyun ve yaramazlığa müsait mekânında yaz tatilinde sabahtan akşama kadar oyun oynamak imkânını
sınır-landırmak pahasına mecburen bu teklifi kabul ettim. Bir kitap okuyacak ve ele geçen parayla alacağım şey ler de topu topu üç çeşidi geçmeyecekti: Gazoz, gofret ve Tipitip sakızı. Aslında hiç de az şeyler değildi o günkü dünyamızda bunlar. 70-80 arasının kaos orta mından yeni çıktığımız yılların izlerini -ne yaptığımı zı biz de pek bilmeden, o yaşta- kuş lâstik savaşlarıyla geçirdiğimiz yaz tatillerinde az kitap okumadım hani. Ondokuz Mayıs Halk Kütüphanesi'nin üyeleri arasına katılır katılmaz kendim, başım dik, kütüphaneye gi der, kitap isimlerine bakarak birkaç kitap seçer, bir hafta bilemediniz iki hafta içinde bunları okur, tekrar yenilerini alırdım. Arada bir, birkaç sayfa atlayarak ekstra kâr yapmıyor da değildim hani. Okuduğum ki tabın beni sıkan sayfalarını atlama huyunu -son yıllar da terk etmekle birlikte- o günlerde edindiğimi iyi ha tırlıyorum.
Kütüphaneden aldığım kitaplar içinde çok çeşitli türde olanlar vardı, ancak isim olarak sadece bir yaza rı hatırlıyorum. Rafları gezer ve isimlere bakarken hep aynı ismin o kadar çok kitabını peş peşe sıralanmış bir hâlde görmek beni meraklandırmış ve ilk önce her hangi birini, sonra da diğerlerini alıp bütün
romanla-EĞİTİM
rını okumuştum Jules Verne'nin. On yaş civarının ço cukluk hayallerinde bana bir hayli iyi vakit geçirtmişti bu kitaplar.
Elektrik kesintisi, mum ışığı derken bundan yüz yıl veya daha öncesinin akşamlarını ve çocuklarını düşün meden edemezsiniz. O zamanların bazı çocuklarının, okumuş kişiler olarak yetişmesinde o dönemin akşam okumalarının büyük rolü olmuştur. O zamanlar gaz lâmbasının titrek ışıkları altında yapılacak en ideal şey ler sohbet etmek ve kitap okumaktır. Aşağıda Hüseyin Cahit'in anlattıkları bundan yüz küsur sene evvelki ge ce okumalarının sadece bir örneğidir:
"Ev yaşamımızın bendeki en eski anıları, bu gece okumalarıyla karışıktır. Yemekten sonra babam kahve sini içerken biraz konuşulurdu. Sonra babamın bir işa reti üzerine ablam eline bir kitap alır, gaz lâmbasının yanına oturur, bir gece önce bıraktığı yerden okumaya başlardı. Annem, babam sessizce dinlerken ben hikâye yi izlemeye uğraşır, sonunda yorulup minderin üzerin de derin bir uykuya dalardım.
Muhasebecilik göreviyle babam Serez'e giderken bi zi de götürdüğü zaman sekiz yaşlarındaydım. Bu gece okumaları orada da sürdü. Ama kolayca uykum gel mediği için romanları daha çok ilgiyle izleyebiliyor dum.
Monte Kristo'lar, Hasan Mellâh'lar, Hüseyin Fel-lâh'lar ve adlarını şimdi unutmuş olduğum daha bir
çok roman... Hepsi birer birer, aile ocağının o durgun, sessiz ve içten yaşamına güzellik ve coşku kattılar."
Biz de oğlumla beraber bugün "Tom Sawyer"ı, ya rın "Hay Bin Yakzan"ı, "Robinson Crusoe"yu, daha ilerde de "Kelile ve Dimne"yi, "Jules Verne"i okuyaca ğız. Onun, okuma yazmayı iyice söktükten sonra da Türk ve dünya edebiyatımn önemli eserlerini okumaya başlayacağını umuyorum. Umuyorum, çünkü dinle meye meraklı olan çocuk okumaya da meraklı olur ço ğunlukla. Üstelik o hemen her akşam daktilo değil ama klavye sesiyle uyuyor.
Bundan sonra bazı akşamlar elektrikler kesilmese de ben ışıkları kapatacak, bana bu başlangıcı yaptıran mumlardan birini daha yakacak ve geçen yüzyılların gece okumalarını tekrar tekrar hatırlayacağım. Bence siz de bunu denemelisiniz, hem de hiç vakit kaybet meden...
Müzeyyen ATVUR * Kapım çalınıyor
Siz hiç kardelenlerin gürültüsüyle uyandınız mı? Kapıyor gözlerin geceyi çocuk
Yüzünün çatlaklarında yeni sabahın izleri Ayaza boyanan ellerinden
Yeşeren güneşe bakıyorum
Güvercinler uçuşuyor nefesimden Toprak damların saçaklarından Canlar dökülüyor ü s t ü m e
Tandır kokusu gülüşlerini içiyorum Çocuklarım çiçek yükü
Eğiliyorum
Pembe yüzlü dalgaların arasına Yüreğimin kıyıları köpürüyor
Soluksuz sarılıyorum
Siz hiç çocukların gözlerinden Türkü dinlediniz mi? Ağlamak istiyorum
Kirpiklerim donuyor.