• Sonuç bulunamadı

S T. EUPHEMtA MARTYRÎON'U (1) SON SENELERDE MEYDANA ÇIKARILMIŞ OLAN BU TARİHİ ESERİN AKIBETİ NE OLACAK? Yazan: Riistem Duyuran İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdür Muavini

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "S T. EUPHEMtA MARTYRÎON'U (1) SON SENELERDE MEYDANA ÇIKARILMIŞ OLAN BU TARİHİ ESERİN AKIBETİ NE OLACAK? Yazan: Riistem Duyuran İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdür Muavini"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(Resim 1) St. Euphemia'nın plânı

S T . E U P H E M t A M A R T Y R Î O N ' U (1)

SON SENELERDE MEYDANA ÇIKARILMIŞ OLAN BU TARİHİ ESERİN AKIBETİ NE OLACAK?

Yazan: Riistem Duyuran

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdür Muavini

İstanbul adliye sarayı proje müsabakası şart-laşmasına istinaden, bu müsabakaya ait bazı mad-delerin aydınlatılması hususunda «Müsabaka ha-zırlama komisyonu» tarafından yapılan bir

açık-1 — Burada mâbet, kilise veya türbe (mosole) kelime-lerinden birisini kullanmayıp doğrudan doğruya (martyrion) kelimesini almamızın sebebi, Bizanslıların bu kelime ile nev'i şahsına münhasır, yani hem mosole hem de kilisa v a -zifesini gören bir mâbet tipini ifade etmiş olmalarındandır.

Din uğrunda şehit edilmiş bir aziz veya azizenin ismini taşıyan martyrion'lar, ya binaya ismini veren aziz veya azi-zenin kabri üzerine inşa edilir, yahut da inşa edildikten son-ra aziz veya azizenin bakiyyei izamı buson-raya nakledilirdi. St. Euphemia martyrion'umın bu sonuncu kısma dahli olduğu-nu yukarıda göreceğiz.

lamanın üçüncü maddesinde: «St Euphemia kilise harabesi tamamiyle kaldırılacak, bu kısım da yeni yapı arsası olarak kullanılacaktır» denildiğinden, bu tarihî bina hakkında - elimizdeki kaynaklara dayanarak - okurlarımıza bilgi vermeyi ve binanın kaldırılmasının yerinde olup olmadığı hakkındaki düşüncelerimizi belirtmeyi faydalı buluyoruz.

(2)

to-/

Duvarlarda fresk bakiyeleri

poğrafyası hakkındaki çok kıymetli etüdleriyle şöhret kazanmış olan A. M. Schneider, burasının St. Euphemia'ya ait martyerion olduğunu açıkla-yan bir etiid neşretti (2). Nihayet, bu sahada ilmî kazılar yapılması hakkında Alman arkeoloji ensti-tüsünün İstanbul şubesi tarafından girişilen teşeb-büse hükümetimizin müsait cevap vermesi üze-rine kazıya başlandı. A. M. Schneider ve R. Nau-mann'ın nezaretleri altında 6 Ağustos 942 tarihin-den 5 Aralık 942 tarihine kadar devam etarihin-den bu ka-zıda, komiser olarak yüksek mimar S. Çetintaş bu-lunmuştu. Kazının devamı sırasında türkçe iki ma-kale neşredildi (3). Bilâhare hâfirler de kazıdan elde edilen neticeleri ilmî mecmualarda yayınla-dılar (4).

2 — Bak: Archaeologische Anzeige, 1941, 296 ff. 3 — Sedat Çetintaş: Atmeydanı hafriyatı: Sainte Euphe-mia mâbedinin önemi, Cumhuriyet gazetesi, 16/10/912.

A. M. Schneider: Arkeoloji tetkikleri: Atmeydamnda or-taya çıkarılan St. Euphemia kilisesi, C. gazetesi, 13/11/912.

4 — A.M. Schneider: Das Martyrion der Hl. Euphemia beim Hipodrom zu Konstantinopel, Byzantinische Zeitschrift, Band 42, S. 178 ff.

R. Naumann: Das Martyrion der Hl. Euphemia zu i s -tanbul, Forschungen und Fortschritte, 1943, S. 213

Kazı sahası, 4-5 metre yüksekliğinde moloz yığıntısı ve muahhar devir duvar kalıntıları ile kaplı olduğundan hafriyat, oldukça güç şartlar al-tında yapılmıştı. Fakat neticede, martyrion ta-mamiyle meydana çıkarıldığı gibi, civarındaki sa-hayı ilgilendiren topoğrafik bir çok soruların da cevaplan verilmiş oldu,

Martyrion'un esas plânı, beş kenarı yarım da-ire şeklinde absitler've altıncı kenarı da bir niş va-sıtasile tevsi edilmiş muntazam bir hexagone'dan ibarettir. (Res. 1). Niş ile buna mücavir olan absit-ler arasında ise yuvarlak küçük mahalabsit-ler mevcut-tur. İlk giriş nişte bulunuyor ve buraya yarım da-ire şeklindeki bir portikten geçilerek giriliyordu.

(3)

Umumî inşaat tekniği ve kazı esnasında bina dahilinde bulunan takriben üç yüz adet tuğladaki damgaların tetkikinden anlaşıldığına göre burası, beşinci yüzyılın başlarında ve bir defada inşa edil-mişti. Ancak beşinci yüzyılın başlarında kurulmuş olan bu bina hemen martyrion olarak kullanılma-mıştır. Filhakika kuzey-doğudaki absid'in içinde bulunan bir su kanalı - sonradan kapatılmıştır - ve hâfirlerin orta kısmın döşemesi altında yaptıkları incelemeler, binanın evvelâ bir hamam veya bir nevi nympheum olmak üzere inşa edildiğini gös-termektedir.

Bu hamam veya Nympheum'un St. Euphemia martyrion'una kalbedilişi yedinci yüzyılın başla-rında vukuibulmuş olması lâzımdır. Zira 307 se-nesinde idam edilen St. Euphemia, Kadıköyde, yanında meşhur Kadıköy ruhanî meclisinin top-lanmış olduğu bazilika bulunan yuvarlak bir bi-nada gömülü idi ve bakiyyei izâmı ancak impa-rator Heraklius I. (610-641) zamanında, Pers teh-likesi sebebiyle, Hipodrom yanındaki kiliseye nakledilmişti (5).

Binanın aldığı yeni vazife sebebiyle bazı de-ğişiklikler yapılması zarurî olmuştu. Bu kabil-den olarak dörtgen şeklindeki nişte bulunan met-hal kapatılarak, batı tarafındaki absitte, kilise mihverinde olmak üzere, yeni bir kapı açıldı.

Do-5 — Schneider; binanın daha beşinci asrın ikinci yarı-sında «bir martyrion» a çevrildiğini söylüyorsa da Nau-mann, bundan bahsetmiyor. Binanın, St. Euphemia martyrionuna kalbedilmeden evvel bir kilise haline sokulması k a -bilse de, yukarda arzedilen sebepten ötürü St. Euphemia martyrion'u olarak kullanılması, ancak yedinci yüzyılın baş-larından itibaren mümkündür.

ğudaki absitte ise rahip sıraları ile «choeur» vü-cuda getirildi. Kazı sırasında, bu kısımda, lâhit şeklinde olup içinde azizenin bakiyyei izamının saklandığı zannedilen mezbahm izine tesadüf edil-diği gibi bir çok mimarî parçaları da ele geç-miştir. Bunlar içinde üzerleri dört köşe ve yuvar-lak porfir ve trahitten gömme levhacıklarla süslü sütunlar bilhassa nazarı dikkati çekmektedirler. , Bu şekilde süslü sütunlara şimdiye kadar Bizans-ta tesadüf edilmemiştir. Bunlardan bir Bizans-tanesi hâ-len kazı mahallinde bulunuyor, mütebakisi ise di-ğer kaıbili nakil malzeme ile birlikte Ayasofya

mü-zesine nakledilmiştir.

Fakat kazının esas kıymetini arttıran unsur-lar, bu önemli mimarî buluntulardan ziyade ele ge-cen fresklerdir.

(4)

ayı-lara atılması ve nihayet ebeveyni tarafından gö-mülmesi...

Resim 2. de bir örneğini verdiğimiz tasvirler, realist bir üslûpla ve çok canlı bir şekilde vücuda getirilmişlerdir. Yapılış itibariyle dokuzuncu yüz-yılın sonu veya onuncu yüzyüz-yılın başlangıcına ait olmaları muhtemeldir. Bu devirden kalma malze-me pek mahdut olduğundan fresklerin tarihî kıy-meti bir kat daha artmaktadır.

Bu gruptan başka 11., 12. ve 14 cü yüzyıllara ait bazı freskler de meydana çıkarılmıştır ki baş-lıcalan şunlardır; Batı absidi ile müstatil niş ara-sındaki köşede aziz Georg ile Demetruis'un tasvir-leri, müstatil niş içinde, Kızılırmak nehrinin buz-ları üzerinde dondurularak öldürülen Sivaslı (40) din şehidini musavver tablo, güney-doğu absidinde, sonradan inşa edilmiş olan kemerli bir mezar için-deki tasviri..

Kazıdan sonra, fresklerin bulunduğu kısım muhkem bir şekilde inşa edilen ahşap bir bina da-hiline alınarak tablolar haricî tesirlere karşı ko-runmuşlardır.

St. Euphemia martyrionunun ne zaman tah-rip edildiği bilinmiyorsa da hâfirlerin kanaa-tince, bina, 16 ncı asrın sonuna kadar ayakta

durmakta idi ve ancak bu devirde, malzeme temi-ni maksadile yıktırılmış olmalıdır (7).

6 — Sayın Çetintaş, yukarda adı geçen makalesinde azi-zenin efsanevî hayatı hakkında yeter derecede bilgi verdi-ğinden onları burada tekrarlamayı doğru bulmadık.

7 — Sultanabmetteki Tapu ve Kadastro binasmın arka avlusunda (Ser verip sır vermiyen Server dede) namiyle a -mlan bir yatırın baş ve ayak ucundaki taşlar yukarıda sözü geçen oymalı sütunlardan yapılmıştır. Baş ucundaki sütuııun

Ev b u h r a n ı n ı n İ l h a m e t t i ğ i k a r i k a t ü r l e r :

getirdim.

(Yunan karikatürü)

Yukardaki kısa izahattan anlaşılacağı üzere St. Euphemia martyrionuna ait kalıntılar, ilim, ta-rih ve sanat bakımından Ibüvük önemi haizdir-ler. Buniarı tahrip etmeden başka bir mahalle nak-letmek kabil midir?

Bu soruyu bizantolog Profesör Whittemore, müze müdürlüğüne hitaben 1/10/942 tarihinde yaz-dığı bir mektupta «evet» diye cevaplandırıyor ve bu hususta bir çok bilginler tarafından yerlerinden sökülüp başka mahallere nakledilmiş çeşitli eser-leri misal olarak gösteriyorsa da, biz şahsen, bu-nun pek te mümkün olamıyacağı kanaatindeyiz. Zira sayın profesörün ileri sürdüğü gibi taşları te-ker tete-ker söküp duvarları başka bir mahalde yeni-den inşa etmek kabil olsa bile çoğu ve en önem-lileri ancak 0,5-1,5 santimetre kalınlığındaki sıva üzerine yapılmış olan freskleri büyük kayıplara uğratmadan nakletmek imkânsızdır. Bu sebeple bu tarihî âbidenin bir avlu içine alınmak veya üzeri örtülerek bir mahzen haline getirilmek suretiyle yerinde ve olduğu gibi muhafaza edilmesi en uy-gün hareket tarzı olacaktır. Kaldı ki, burası, adliye sarayının muazzam gövdesi içinde pek küçük bir yer işgal edeceğinden binaya da bir zarar vermiş olmıyacaktır.

orta kısmındaki tarihe göre, taş buraya (1180) tarihinde di-kilmiştir. Buna nazaran sütunlar, ya martyrion'un tahribin-den sonra bir başka mahalle nakledilmiş ve sonra mezar ta-şı olarak kullanılmıştır, yahut da martyrion harabesi onse-k izine i yüzyılın ortalarında henüz tamamiyle molozla örtül-memiş bulunuyordu Bu hususta hâfirlerin raporunda bir kayda tesadüf edemedik.

— Karıcığım, müjde; bugün bir kalas daha temin ede-bildim.

Referanslar

Benzer Belgeler

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yayınları Kitaplar Serisi Yayın No:1 , 4... Et Bilimi

Sonra lâhdin garb tarafına doğru, çok yakın bir mesafede, bugün sökülmüş olan büyük bir kilisenin temeline raslanmıştır.. Sökülen bu temel, İmparator Anastatios

üremesi görülür. Çoğalan bu hücreler göz kadehine doğru bir küme halinde çökmeye başlar.. Daha sonra, kümenin ektodermle olan bağlantısı da kaybolarak göz kadehi

Şebeke borucuklarının geri kalan kısmı ise intra hepatik safra kanallarını, duodenum divertkülünden ayrılan ve borucuklar şebekesinin başlangıcı olan ilk kol da

Cloaca zarının rectum karşısındaki kısmı anüs zarı , sinus ürogenitalis karşısındaki kısmı ürogenital zar (membrana ürogenitalis) olarak isimlendirilir..

• Vena umbilicalis'in vena hepatica ile olan bu bağlantı koluna ductus venosus ismi verilir. • Vena omphalo - mesenterica'nın sinus venosus'a açıldığı yerin

yapar; bu sırada kalp taslağı kıvrılarak S şeklini alır. • Sonraki gelişmelerle, arteriyel ve venöz kutuplar da.. birbirlerine

 Merkez TeĢkilatı  Genel Müdürlük  Ana Hizmet Birimleri  Danışma ve Denetim Birimleri  Yardımcı Birimler  TaĢra TeĢkilatı  Gençlik Hizmetleri ve