Başbakan Erdoğan, Melen Suyu Projesi Açılışı ve Ağaçlandırma Seferberliğinin Başlatılması Töreni’nde yaptığı konuşmada,"Bu ifadem farklı analaşılabilir, yanlış yaklaşımlarla bir değerlendirmeye tabi tutulabilir ancak dünyanın neresine gidilise gidilsin, bu tür metropollere gelecek olanlara ödettirilen belli bedeller vardır. Dünyada New York, Paris, Londra böyledir. Orada yaşamanın bir farklı bedeli vardır. İstanbul bu noktada çok ucuz illerden biri. Burada bir bedel yok. İsteyen istediği yere gelip bir binayı konduruveriyor. Devletin hazinesinde kondurulmuş bir bina, öbür tarafta hanımının kolundan bileziğini satarak daire alan bir insan... Ama ikisi eşit. Olur mu böyle şey? Olmaz. Burada bir adaletsizlik doğar. O kaçak binayı yapana da devlet ne yapıyor? Elektriği de götürüyor, suyunu da götürüyor.
Bütün bu imkanlardan da istifade ediyor. Bu noktada bir adaletsizlik var. Bunların bir düzene konması lazım. İşte biz bu düzeni kurmak için varız ve bunu yapmaya da hazırız."[1] Buyumuş.
Tayyip Erdoğan ne de olsa İstanbul Belediye Başkanlığı’nda yetişti. İstanbul’a kimin girip girmeyeceğine karar verme konusunda bizden tabi ki daha bilgilidir. Bu konuda diyeceğimiz bir şey olamaz. Sultanbeyli’de, Ümraniye’de
emsallerin nasıl verildiğini, kentsel arsa rantının belediyeler eliyle nasıl tekelleştirildiğini çok iyi gözlemlemiştir.
Şehrin nasıl göçertildiğini pek tabi ki iyi biliyordur. Ancak merak ettiğim bir şey var, bunları kim yapmış acaba sayın Başbakan? Lütfen biliyorsanız açıklayın.
Konuşmadan anladığımız kadarıyla, İstanbul’da yıllardır uygulanması düşünülen, vize uygulaması bir kez daha Başbakan’ın ağzından dillendiriliyor. Peki yeni Anayasa taslağında, Anayasa’dan da seyahat etme özgürlüğünü yurttaşları kapsayacak biçimde kaldırmayı düşünüyorlar mı acaba..Yoksa, İstanbul’a girerken kendilerine de vize uygulanacak mı?
Bir konu daha var dikkatimizi çeken, “hazine arazisi üzerine kaçak yapı yapanlara devlet elektrik götürüyormuş, su götürüyormuş…” bu devleti siz temsil etmiyor musunuz sayın Başbakan. Yoksa başka bir devlet mi var bilmediğimiz, gece yarısı bu kaçak binalara elektrik, su götüren. Gece elektrik ve su kullanan. Umarız böyle bir durum yoktur.
Orman arazisi üzerindeki KOç Üniversitesi’ne kim elektrik, su vermiş olabilir. Ya peki Acarlar? Üçüncü Köprü, Marmaray, Galataport, Haydarpaşa, Sulukule…
Türkiye’nin dört bir yanında tarımı bitiren, kırı yoksullaştıran, insanları aç sefil şehirlere tıkan ve ondan sonra da neden geldiniz bu şehre diyen bir anlayış olabilir mi? Kentsel dönüşüm projeleriyle, yoksulları şehrin dışına atan, şehri parsel parsel pazarlayanlar, düzenin mağdurlarını birden bire tüm sorunların faili ilan edebilir mi?
Başbakandan bir ricamız var. Yukarda aktardığımız konuşmanızda dillendirdiklerinizi yerel seçimler yaklaşırken tekrar söyleseniz. Belediye başkanlarınızla birlikte, ey yoksullar sizi şehirden kovacağız ama biliyoruz yine bize oy vereceksiniz, dersiniz..Lütfen deyin..sayın Başbakan..nereye gitmemizi istersiniz..
[1] http://www.milliyet.com.tr/2007/12/02/son/sonsiy10.asp, 2.12.2007 Emre Tekin Sağlam (Ekoloji Kolektifi)