Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün politikası şudur: Nerede su akıyorsa üzerine baraj kur, santral yap. Bu politikanın babası Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’dur. Eroğlu bu göreve gelmeden önce DSİ genel müdürüydü. Çevre Bakanlığı’na geçerken 2007’de DSİ’yi de bavul gibi yanında götürdü. Eroğlu’nun politikasının ekonomik bir mantığı yoktur.
Elektrik üretimi amacıyla üzerinde baraj yapılmasına izin verilen akarsuların büyük çoğunluğunun kapasitesi anlamlı bir elektrik üretimine müsait değildir. Buna karşılık, akarsuların geçtiği alanlar Türkiye’de doğanın en zengin ve güzel olduğu yerlerdir. Özensiz ve ilkel yöntemlerle yürütülen inşaatlar doğaya muazzam zarar vermektedir.
Bir örnek: İkizdere Dernek Başkanı Kadem Ekşi’den aldığım bilgiye göre, DSİ, Doğu Karadeniz vadilerinde yaklaşık 450 hidroelektrik santralı planladı.
Bu vadilerden sadece biri olan İkizdere 2460 bitki türüyle Türkiye florasının yüzde 28’ini barındırıyor. Vadi kuşlar açısından da dünyada koruma öncelikli 217 alandan biridir.
“Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. verilerine göre, 2008 yılı sonu itibarıyla Türkiye elektrik üretimi toplam 198222.0 GWh’dir” diyor Ekşi. “İkizdere Vadisi üzerinde planlanan barajların yıllık ortalama üretimi ise toplam 1344 GWh’dir. Bu da Türkiye toplam üretiminin ancak binde 7’sine tekabül etmektedir.”
Bu kadar elektrik için bir çevre Hiroşima’sı yaratmanın mantığı nedir?
Kaldı ki planlanan nükleer santrallar tamamlandığında İkizdere elektriğinin katkısı binde bir civarına inecektir. Halka açılmaya hazırlanan Akfen Holding’in Köyceğiz Gölü’ne akan Yuvarlakçay üzerine kuracağı barajın kapasitesi milyonda birle bile ölçülemeyecek kadar küçüktür: 3.4 MW’dir.
Bunlar gibi düzinelerce santral projesi var.
Dün bana yolladıkları bir mektuptan anladığım kadarıyla, Çevre Bakanlığı Türkiye için iyi bir şey yaptığına ve çevreyi koruduğuna inanıyor: “Bakanlığımız ve DSİ Genel Müdürlüğü (Çevre konusunda) gerekli hassasiyeti azami düzeyde göstermektedir.
“Hidroelektrik santralları (HES’ler) bulundukları bölgenin enerjisini doğrudan ve en ucuz şekilde üretmenin yanı sıra tabiat açısından olumlu faydalar sağlamaktadır. HES’lerin yerleşim yerlerinin suyunu karşılama, sel ve taşkınları önleme, tarım arazilerini sulama, balıkçılık, ağaçlandırmaya katkı, erozyonu önleme, turizmi geliştirme, ulaşım ve iklimde yumuşamaya büyük katkısı olmaktadır.”
Herkes kendi kararını kendi verebilir. Hidroelektrik santrallarının “tabiat açısından olumlu faydalar” sağladığı ve “iklimde yumuşamaya büyük katkısı” olduğunu herhalde çevre ve küresel ısınma olgusunu inceleyen bilim adamları muhakkak ilginç bulacaktır.
Metin MÜNİR 26.3.2010 milliyet