Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün (DSİ) yaptığı ölçümlere göre, tüm barajlardaki kullanılabilir aktif su miktarı, 14.3 milyon metreküpe kadar geriledi. Kentteki içme suyu ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan çamlıdere
Barajı'ndan yayılan koku ise rahatsız edici boyutlara ulaştı.
Anakent Belediyesi'nin verilerine göre başkentlilerin günlük su ihtiyacı 800 bin metreküp. Ancak barajlarda, başkentlilerin ilerleyen zamandaki günlük su ihtiyacını karşılayacak miktarda su bulunmuyor. DSİ'nin 15 Eylül tarihinde kentteki tüm barajlarda yaptığı ölçümlere göre, barajların aktif su kullanım miktarınının dışında kalan ve ölü hacim olarak adlandırılan yer dahil, toplam 196.7 milyon metreküp su bulunuyor. Barajlardaki durum şöyle:
Çubuk 2 Barajı: Barajın toplam su kapasitesi 22 milyon 445 bin metreküp. Barajda şu anda, ölü hacim dahil 1.6 milyon metreküp; ölü hacim hariç 1.2 milyon metreküp su bulunuyor.
Çamlıdere Barajı: Barajın toplam su kapasitesi 1 milyar 220 milyon metreküp. Barajda şu anda ölü hacim dahil 163.1 milyon metreküp; ölü hacim hariç 13.1 milyon metreküp su bulunuyor.
Eğrekkaya Barajı: Barajın toplam su kapasitesi 112 milyon 300 bin metreküp. Barajda ölü hacim dahil 23.6 milyon metreküp; ölü hacim hariç -3.9 milyon metreküp su bulunuyor.
Akyar Barajı: Barajın toplam su kapasitesi 56 milyon metreküp. Barajda ölü hacim dahil 8.4 milyon metreküp; ölü hacim hariç -0.6 milyon metreküp su bulunuyor.
Öte yandan Ankara'nın içme suyunu karşılayan en büyük barajlarından biri olan çamlıdere Barajı'nda, suların
çekilmesiyle birlikte, barajın dibinde bulunan tepecikler ortaya çıktı. Barajdaki koku ise rahatsız edici boyutlara ulaştı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Güler , durgun ve gittikçe miktarı azalan suların kirlilik oranlarında da artışların meydana gelebileceğini söyledi. Böyle durumlarda kentlerdeki arıtma tesislerinin yüksek kalitede olması gerektiğinin altını çizen Güler, şunları söyledi:
"Durgun ve biriken suların içinde ağır metaller olur ve bunlar insan sağlığı için tehlike taşırlar. Özellikle karaciğer ve böbrek sistemlerimize zarar verirler. Ayrıca böyle sularda organik kirleticilerin artması olasılığı da yüksektir. Bu maddeler, sudaki klorun etkinliğini azaltır. Onun için suyun değişik noktalarında klor seviyesi yakından takip edilmeli ve ağır metal analizleri daha sık yapılmalıdır. Suyun asitliğinin oranının da sık sık kontrol edilmesi, ani ph
değişikliğinde sebebinin mutlaka bulunması gerekmektedir. Bu konuda da kent suyunu işleyen kurum ve kuruluşlara çok iş düşüyor."