POZITIVIZM
Pozitivizm terimini ilk kullanan Saint Simon (Sen Simon)'dur. August Compte (Komt) tarafından sistemleştirilmiştir. Olguculuk tarihsel olarak, Avrupa'da Aydınlanma'nın ve Yeni Çağ
bilimlerindeki önemli gelişmelerin bir sonucudur. Comte'un asıl amacı, toplum olaylarını bilimsel yönetmelerle inceleyerek topluma yeni bir şekil,yeni bir yön vermektir. Bunun için sosyolojiyi bilim olarak kurmuştur. Sosyolojiye fizik ve matematiğin yöntemlerini uygulamaya çalışmıştır. Bu bakımdan pozitivizm, deneyci felsefenin bir türüdür.
Auguste Comte
Comte bilimin gelişiminin insana ve topluma kendisini sınırsızca geliştirme ve kendisi için her bakımdan tatmin edici bir çevre yaratma imkânı sağladığına inanır. Bununla birlikte o, bilimin veya endüstrileşmenin eski zamanlarda hiç söz konusu olmamış olan büyük sosyal problemlere yol açtığını da görmüştür. Comte doğabilimleriyle insan bilimleri, yani fiziki doğaya ilişkin
muazzam bilgiyle insan ve toplum konusunda hüküm süren mevcut cehalet, yeni bilimsel
yöntemlerin insana ve topluma ilişkin araştırmaya uygulanamamasının sonucu olan inanılmaz bilgisizlik arasındaki orantısızlığı da görmüştür. Dolayısıyla o, yeni bir insan bilimi yaratarak, bu bilimi Endüstri Çağı’nda ortaya çıkan sosyal problemleri çözmek için kullanmanın tutulabilecek yegâne yol olduğunu düşünür. Bilimin doğuşuna katkıda bulunduğu problemleri çözmek için yine bilimi yardıma çağırmak gerektiğini düşünen Comte için böyle bir bilimi, pozitivist, bilimsel
sosyolojiyi yaratmak oldukça kolay bir iş olmak durumundadır. . (Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.526.)
Comte’un pozitif felsefesi, bir “saf” felsefeden ziyade, bir “dünya görüşü”nü veya bir
“ideoloji”yi tanımlar. Comte, yegâne bilgi türü ya da formu olarak gördüğü bilimi eleştirel bir
tarzda temellendirmek için bilimin dışına çıkmayı hiçbir zaman düşünmez. Comte bilim karşısında
“pozitif” veya “dogmatik” bir tavır takınmıştır. Bilimin betimlediği dünya onun gözünde gerçek ve biricik dünyadır; bilimin yöntemi de olabilecek yegâne yöntemdir, yöntemin bizatihi kendisidir.
(Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.527.)
Comte’un sırasıyla teolojik, metafizik ve pozitif evrelerden meydana gelen söz konusu üç hal yasasının temel özellikleri şöyle sıralanabilir: (1) “Büyük ihtimalle Condorcet’den alınan” ilk özelliğe göre, sosyal dünya, kültür ve düşünce sistemlerinin egemen olduğu kültürel ve yapısal boyutlar sergiler. (2) İnsan zihninin evriminde her ardışık evre veya alt evre zorunlu olarak bir öncekinden gelişir, yani bir gelişme evresi sonraki gelişme evresi için gerekli koşulları yaratır.
Örneğin, doğaüstüne gönderimle açıklama girişimleri olmadan, sonraki ayrıntılı açıklama
girişimleri mümkün olmaz veya akrabalık sistemleri olmadan sonraki siyasal, hukuki ve askeri gelişmeler yaşanmaz ve modern işbölümü mümkün olmaz. Önce bu oluşumlar tamamlanacak ve ardından yeni toplumsal ve kültürel düzenlemeler hâkim olacaktır. Comte’a göre, yeni sistemin inşası eskisi yıkılmadan ve eski zihinsel düzenin potansiyelleri tükenmeden gerçekleşemez.
(Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları 2009 s.528.)
Comte, bu insani ilerleme açıklamasının “entelektüel evrimin en üst ilkesi” olduğunu sürekli
vurgulasa bile, ilerlemede nüfus artışı, işbölümü gibi başka nedensel faktörlerin de varlığını kabul eder. Örneğin, nüfus artışları toplumsal ilerleme düzeyinin temel bir belirleyicisi olarak kabul
edilir. İşbölümünü toplumsal evrimin itici gücü olarak gören Comte, sadece zorunlu değil aynı zamanda tersine çevrilemez olduğuna da inandığı üç hal yasasının doğruluğunu iki şekilde
kanıtlamaya çalışır. O, öncelikle tarihe dayanır ve tarihin gerçekten de her bilim veya bilgi dalının, bir gerileme olmaksızın, sırasıyla bu üç halden geçtiğini açıklıkla gösterdiğini savunur. İnsan
zihninden bilimleri, insan zihninin gelişiminden bilimlerin ilerlemesi ve gelişimini anlayan Comte açısından, bilimlerden birçoğunun henüz müspetleşmediği doğru olsa bile, şimdiye kadar onların da pozitifleşen bilimlerin izlediği yolu takip ettikleri açık olsa gerektir. (Ahmet Cevizci, Felsefe
Tarihi, Say Yayınları 2009 s.528.)