• Sonuç bulunamadı

Turk J Neurol: 15 (1)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Turk J Neurol: 15 (1)"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ABSTRACT

Inappropriately synchronized beta oscillations (13- 30 Hz) in the subthalamic nucleus (STN) accompany movement difficulties in people with Parkinson’s dise- ase (PD) (1). The mechanisms underlying these exagge- rated beta oscillations are unknown, but the network formed by reciprocally-connected neurons of the STN and external globus pallidus (GP) is one candidate pace- maker (2). Guided by clinical findings, we have establis- hed that beta oscillations are also inappropriately exag- gerated in the 6-hydroxydopamine- (6-OHDA) lesioned rat model of PD (3). Here, we recorded neuronal net- work activity in control and 6-OHDA-lesioned rats to elucidate the roles of the GP in generating exaggerated beta oscillations in the basal ganglia, and particularly the STN.

Oscillatory activity in the GP was excessively and se- lectively synchronized at beta frequencies after chronic dopamine loss. Exaggerated beta oscillations were exp- ressed by single neurons, small neuronal ensembles, and in local field potentials. Excessive beta-frequency synchronization of GP activity was accompanied by dec-

reased firing rate and regularity at the single-neuron le- vel. Importantly, in Parkinsonian animals, two main types of GP neuron were identified according to their distinct and inversely-related firing rates and patterns.

Moreover, GP neurons of the same type tended to fire together, with small phase differences, whereas diffe- rent types of neuron tended not to do so. This functi- onal dichotomy in temporal coupling persisted across extreme brain states, suggesting that maladaptive inte- ractions are dominated by hardwiring. Finally, the preci- sely-timed discharges of GP and STN neurons indicated that rhythmic sequences of recurrent excitation and in- hibition in the STN-GP network, and lateral inhibition between GP neurons, could actively support abnormal beta oscillations. We propose that GP neurons, by vir- tue of their spatiotemporal synchronization, widespre- ad axon collaterals and feed-back/feed-forward mecha- nisms, are well placed to orchestrate and propagate exaggerated beta oscillations throughout the entire ba- sal ganglia in PD.

Key Words: Basal ganglia, oscillations, Parkinson’s di- sease.

Cellular and Network Substrates of

Exaggerated Beta Oscillations (13-30 Hz) in the Subthalamic Nucleus-Globus Pallidus

Network in Parkinsonism

Nicolas Mallet

MRC Anatomical Neuropharmacology Unit, University of Oxford, Oxford, UK

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 35-36

(2)

REFERENCES

1. Brown P. Bad oscillations in Parkinson's disease. J Neural Transm Suppl 2006;70:27-30.

2. Plenz D, Kitai ST. A basal ganglia pacemaker formed by the subthalamic nucleus and external globus pallidus. Nature 1999;400:677-82.

3. Mallet N, Pogosyan A, Sharott A, Csicsvari J, Bolam JP, Brown P, et al. Disrupted dopamine transmission and the emergence of exaggerated beta oscillations in subthalamic nucleus and ce- rebral cortex. J Neurosci 2008;28:4795-806.

36 Mallet N.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 35-36

(3)

ÖZET

Bir periferik sinir yaraland›¤›nda, lezyon alan›nda pek çok de¤ifliklik ortaya ç›kar. Bu de¤iflim Wallerian dejene- rasyon olarak adland›r›l›r ve yaralanman›n uza¤›ndaki si- nir bölümünde meydana gelen dejenerasyon ifllemidir.

Bu ifllem, yaralanman›n etkeni ne olursa olsun baflar›l› bir rejenerasyon ve fonksiyonel sonuç için temel basamakt›r.

Yaralanm›fl bir nöronda, hücresel yaralanma ve stresin ortaya ç›kard›¤› sinyaller, transkripsiyon faktörlerinin, adezyon moleküllerinin, büyüme ile iliflkili proteinlerin ve aksonal uzama için gerekli olan yap› tafllar›n›n üretimini uyar›r. Bu nöral yan›t ayn› zamanda, büyüme faktörleri- nin, sitokinlerin, nöropeptidlerin ve sinir çevresindeki nö- ron d›fl› hücrelerin uyar›lmas›n› sa¤layan hücresel haber- cilerin sal›n›m›yla da iliflkilidir. Fonksiyonel rejenerasyo- nun baflar›s›, yaralanman›n boyutu, yerleflim yeri ve kifli- nin yafl› gibi etkenlerin yan› s›ra yukar›da bahsedilen mo- leküler mekanizmalarla da do¤rudan iliflkilidir. Bu bölüm- de, periferik sinir rejenerasyonunda baflar›l› bir sonuç için önemli bir dayanak noktas› olan moleküler ve hücresel de¤iflikliklerin tarif edilmesinin yan› s›ra, sinir rejeneras- yonu üzerine pozitif katk›s› olan iyilefltirici etmenler tart›- fl›lacakt›r.

Anahtar Kelimeler: Periferik sinir, sinir rejenerasyo- nu, moleküler mekanizma, nörotrofik büyüme faktörleri.

ABSTRACT

When a peripheral nerve injury occurs, massive chan- ges take place at the lesion site. These changes are ter- med Wallerian degeneration, which is a process involving degeneration of a nerve segment distal to lesion, and which is essential for successful regeneration and functi- onal recovery to occur independent from the etiology. In the injured neuron, the rapid arrival of signals that contri- bute to cellular injury and stress is followed by the induc- tion of transcription factors, adhesion molecules, growth- associated proteins and structural components needed for axonal elongation. This neuronal response is also asso- ciated with the expression of growth factors, cytokines, neuropeptides and other secreted molecules involved in cell to cell communication, which may be involved in the activation of neighbouring nonneuronal cells around the cell body of the injured neuron and in the distal nerve fib- re. The success of functional regeneration depends a number of factors including size and location of the in-

Periferik Sinir Yaralanmalar›nda ‹yileflme ve

‹yilefltirici Etmenler

Nerve Regeneration in Peripheral Nerve Injuries and Regenerative Factors

Kaan Gidero¤lu

Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İzzet Baysal Tıp Fakültesi, Plastik Cerrahi ve Rekonstrüksiyon Anabilim Dalı, Bolu, Türkiye Department of Plastic Surgery and Reconstruction, Faculty of Izzet Baysal Medicine, University of Abant Izzet Baysal,

Bolu, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 37-38

(4)

38 Gideroğlu K.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 37-38

jury, age of the individual as well as aforementioned mo- lecular mechanisms. In this part, the molecular and cellu- lar changes that are pivotal in producing a successful re- generative response will be described and molecules which have regenarative properties will be discussed.

Key Words: Peripheral nevre, nerve regeneration, molecular mechanism, neurotrophic growth factors.

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Makwana M, Raivich G . Molecular Mechanisms in successful peripheral regeneration. FEBS Journal 2005;272:2628-38.

2. Pfister LA, Papaloizos N, Merkle HP, Gander B. Nerve conduits and growth factor delivery in peripheral nerve repair. J Perip- her Nerv Syst 2007;12:65-82.

3. Sanders VM, Jones KJ. Role of immunity in recovery from a pe- ripheral nerve injury. J Neuroimmune Pharmacol 2006;1:11-9.

(5)

ÖZET

Merkezi sinir sistemi ile duyu ya da motor son organ- lar aras›ndaki ba¤lant›y› sa¤layan periferik sinir sistemi farkl› iyileflme paterni gösteren bir sistemdir. Bu sistemde iletim aksoplazmik transportla ve elektrik iletisinin zar üze- rinde ilerlemesiyle olur. Miyelinli liflerde bu ileti ranviyer bo¤umlar› aras›nda atlama tarz›nda h›zl› olmaktad›r. Miye- lin kal›nl›¤› artt›kça ileti de h›zlanmaktad›r.

Periferik sinir lifleri miyelinli, ince miyelinli ve miyelin- siz olarak 3’e ayr›l›r. Miyelinli lifler alfadan deltaya, kal›n- l›¤›na göre de¤iflen alt gruplar› içerir. Delta ve miyelinsiz grup lifleri a¤r› ve ›s› gibi ilkel duyular› al›r. Bas› sendrom- lar›nda ilk ve kolayca etkilenen ve ilk iyileflen bu liflerdir.

O nedenle bu sorunlar›n de¤erlendirmesinde çok önem arz etmez. Motor fonksiyondan sorumlu alfa lifleri ise çok geç etkilenir. Periferik sinir sisteminde en önemli de-

¤erlendirme parametresi reseptörlerde sonlanan özellefl- mifl duyudan sorumlu beta lifleridir. Beta lifleri de ikiye ayr›l›r. Yavafl ve h›zl› adapte olan lifler. Yavafl olanlar sa- bit dokunma yani bas› duyusunu al›rken, h›zl› olanlar ha- reket ve vibrasyonu alg›lar. Bunlar›n her birinin de¤erlen- dirme yöntemleri farkl›d›r.

Duyu de¤erlendirmesinde 2 farkl› parametre, inner- vasyon efli¤i ve yo¤unlu¤u ayr› de¤erlendirilmelidir. Bir periferik sinir sorununda önce innervasyon efli¤i de¤iflir.

Yani sinir lif say›s› ayn›d›r, ancak liflerin fonksiyonu bozul- mufltur. Bu konumda hastan›n flikayetleri ya ara s›ra gelir ya da provakatif testlerle ortaya ç›kar›l›r. Bir süre sonra ek olarak sinir lif say›s›nda da azalma olur ve flikayetler kal›- c› hale gelir ve uzvun fonksiyonu bozulur. Bu sorunlar› de-

¤erlendiren testlerin hangi parametreyi de¤erlendirdi¤i önemlidir. Çünkü eflik de¤iflikliklerini test edenler hekimi erken uyar›r.

‹nnervasyon efli¤ini de¤erlendirmek için bas› filaman- lar ve PSSD cihaz› ile hareketli olanlar da vibrasyon yapan cihaz veya PSSD ile test edilir. ‹nnervasyon yo¤unlu¤u ise 2 nokta ay›r›m› ile de¤erlendirilir. Nörofizyolojik lifler sa- dece kal›n miyelinli lifler hakk›nda bilgi verdi¤inden sade- ce geç dönemde bulgu verir ve yalanc› negatif sonuçlar›

yüksektir.

Periferik sinir sorunlar›nda erken tan› önemli oldu¤un- dan güvenilir bir yöntemle innervasyon efli¤inin de¤erlen- dirilmesi gerekir. Bunun için en ideal cihaz PSSD’dir.

Anahtar Kelimeler: Duyu, PSSD, nöropati.

Periferik Sinir Sorunlar›nda Somatosensöriyal De¤erlendirme ve Duyu E¤itimi

Somatosensory Testing and Rehabilitation in Peripheral Nerve Problems

Fuat Yüksel

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölümü, İstanbul, Türkiye

Department of Plastic and Reconstructive Surgery, Haydarpasa Education and Research Hospital, Gulhane Military Medical Academy, Istanbul, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 39-40

(6)

40 Yüksel F.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 39-40

ABSTRACT

Peripheral nerve system, connecting the central nervo- us system to motor or sensory end organs, has different healing pattern. The transport via this system is through axoplasmic and electrically through the axolemma. In myelinated fibers, this conduction happens saltatory thro- ugh the ranvier nodes. If the myelin is thicker, the speed of impulse conduction increases.

Periphreal nerve fibers can be myelinated, thinly mye- linated or unmyelinated. Myelinated ones have subgroups from alpha to delta. Delta and unmyelinated fibers are responsible for the primitive sensations, pain and tempe- rature. In problems, those are the first to be effected and heal. Alpha fibers of motor function is the last. So, the most important evaluation parameter of the system is be- long to the beta fibers, responsible for the specialized to- uch sensation based on receptor system. Beta fibers are either slowly or quickly adapting fibers. Slow ones feel the pressure and the other feels the movement and vibration.

Either function has its individual testing procedures.

Innervation threshold and density are the two separa- te parameters to be evaluated separately. The threshold level is the first one to be effected in problems. That me- ans the fibers all are alive but their function deteriorate.

In that period, the complaints of the patient are tempo-

rary and appear by provocative tests. If the problems con- tinue, fibers begin to die and density decreases. The complaints become persistent and the function of the ext- remity deteriorates. It is important which parameter the test is evaluating The ones evaluating the threshold levels warn the physicions early.

Inervation threshold can be tested by monofilaments and PSSD (pressure specified sensory device) for the pres- sure and by the tuning forks and PSSD for the movement.

Innervation density can be tested by two point discrimina- tion. Neurophysiologic tests only evaluate the thicker myelinated fibers and warn the physicions in the late pe- riod, and have very high false negative results.

Testing the innervation threshold level is important be- cause of early diagnosis of the peripheral nerve problems.

PSSD is the ideal device for that purpose.

Key Words: Sensory, PSSD, neuropathy.

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Dellon AL. Somatosensory testing and rehabilitation. Institute for Peripheral Nevre Surgery. Baltimore, 2000.

2. Dellon AL. Nerve entrapment syndromes. In: Mathes SJ, Hentz RH (eds). Plastic Surgery. Philadelphia: Elsevier Inc, 2006.

(7)

ÖZET

Travmatik brakiyal pleksus tedavisinde mikrocerrahi tek- ni¤in geliflmesi ve ameliyat mikroskobunun yayg›n olarak kullan›lmaya bafllamas›, elektrofizyoloji, bilgisayarl› tomo- grafi tarama, miyelografi gibi yard›mc› teflhis araçlar›n›n kul- lan›lmas› ile cerrahi onar›m tekrar gündeme gelmifltir. Gü- nümüzde trafik ve ifl kazalar›, ateflli silahla yaralanmalar paralizilerin s›k sebeplerindendir.

Acil cerrahi ünitelerine genellikle multitravma nede- niyle kabul edilen bu hastalar›n tedavisinde ilk planda ha- yat› tehdit eden durumlar›na öncelik verilir. Genel yakla- fl›m bu hastalar›n medikal durumlar› stabilize oluncaya kadar sedatize edilmesi oldu¤undan, daha sonralar› para- litik üst ekstremite fark edilir. Acil ünitesinde durum fark edilir edilmez bu konuda uzman bir ekibin yer almas› sa¤- lanmal›d›r.

Bu hasta popülasyonunda yaralanmaya efllik eden künt kafa travmalar›, hemopnömotoraks, kosta fraktürü, subklavyende ya da boyunda vasküler yaralanmalar, omuz dislokasyonu, klavikula-omuz ve uzun kemiklerin fraktürü izlenebilir.

1999-2008 y›llar› aras›nda 98 (8-43 yafl) hastaya eksplorasyon ve sinir onar›m› operasyonlar› yap›lm›flt›r.

Olgulardan 35’i infraklaviküler, 63’ü supraklaviküler ya- ralanmad›r. Takip süresi 53 ayd›r (8-93 ay). Yetmifl üç si- nire nöroliz, 66 intrapleksal nörotizasyon (23 muskülokü- tan, 17 mediyan, 3 aksiller, 7 radyal, 2 posterior kord, 1’er süpraskapular, üst trunkus posterior bölümü, üst trunkus anterior bölümü ve orta trunkus) yap›lm›flt›r.

Otuz yedi sinire ekstrapleksal nörotizasyon (6 nXI’den supraskapular, 3 interkostal sinirden muskülokütan sinir, 2 interkostal sinirden aksiller sinir, 2 servikal pleksustan mediyan sinir, 4 frenik sinirden posterior kord, aksiller si- nir ve fonksiyonel kas transferi nörotizasyonlar›) yap›l- m›flt›r. Doksan derece yak›n kol abdüksiyonu; eli a¤›za götürecek flekilde dirsek fleksiyonu, stabil bir el bile¤i ve duyusu olan kavrama yapabilen bir el fonksiyonu baflar›- l› olarak kabul edilmifltir.

Sekonder cerrahi olarak, el bile¤i artrodezi, omuza ab- düksiyon kas transferi, dirsek için fleksör tendoplasti, par- mak fleksiyonu/ekstansiyonu için muhtelif tendon trans- ferleri uygulanm›flt›r. Sonuçlar›n kötü olmas› nedeniyle ço-

¤u doktorun uzak durmay› tercih etti¤i bu hastalara erken dönemde sinir onar›m› ile s›n›rl› da olsa üst ekstremite fonksiyonu kazand›r›labilmektedir ve sinir rejenerasyonu- nun optimal oldu¤u yaralanmadan sonraki 3-12 ay içinde tercihan ilk 6 ay içinde sinir onar›m› flans› tan›nmal›d›r.

Brakiyal Pleksus Onar›m›nda Güncel Yaklafl›m

Atakan Ayd›n

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye Department of Plastic, Aesthetic and Reconstructive Surgery, Faculty of Istanbul Medicine, University of Istanbul, Istanbul,

Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 41

(8)

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 42-43 42

ÖZET

Periferik sinir yaralanmalar› tarih boyunca de¤iflik branfllardan hekimleri u¤raflt›ran önemli bir konu olmufl- tur. Mikrocerrahinin geliflmesiyle birlikte travmatik, onko- lojik ya da iyatrojenik sebeplerle bozulan sinir bütünlü¤ü- nün cerrahi onar›m› rutin bir uygulama haline gelmifltir.

Ancak periferik sinir onar›mlar›nda henüz istenilen düzeye ulafl›lamam›flt›r. Cerrahi ve medikal tedavinin daha ileri dü- zeye ç›kar›lmas› ancak güvenilir, ölçülebilir ve tekrarlanabi- lir deneysel araflt›rma modellerinin kullan›m› ve bu model- lerin daha da gelifltirilmesiyle mümkün olabilir.

Uç uca sinir onar›mlar›nda büyük baflar› elde edilmesi- ne ve onar›m prensipleri büyük ölçüde genel kabul gör- müfl olmas›na ra¤men hala araflt›r›lmas› gereken tart›flma- l› konular mevcuttur. Uç yan sinir onar›m teknikleri ve sinir greftleri yerine kullan›lan sentetik ve organik kondüitler konusunda bir konsensüs yoktur ve yo¤un araflt›rmalara gerek vard›r.

Literatür incelendi¤inde bu amaçla en s›k s›çan siyatik sinir modelinin kullan›ld›¤›n› görüyoruz. S›çan kolay bulu- nabilirli¤i ve bak›m kolayl›¤› aç›s›ndan son derece uygun bir denektir. Siyatik sinir insandakine benzer anatomik lo-

kalizasyonda olup posterior uyluk yaklafl›m› ile kolayl›kla ulafl›labilir. Sinir yap›lacak çal›flmaya uygun flekilde hasar- land›ktan ya da kesildikten sonra mikrocerrahi teknikle onar›m› mümkündür. Bu model sinir greftlemesi çal›flma- lar› için de uygundur. Yap›lacak çal›flman›n sonuçlar›n› et- kilemeyecek ise karfl› tarafta da çal›fl›labilir ya da karfl› ba- cak kontrol olarak kullan›labilir.

Yap›lan onar›m›n baflar›s› ve sinir fonksiyonlar›n›n geri dönüflü çeflitli flekillerde de¤erlendirilebilir. Anestezi alt›n- da elektrofizyolojik testler yap›lmas› mümkündür. Bu flekil- de iyileflme süreci takip edilerek kuantifiye edilebilir. S›k kullan›lan bir yöntem de mikroskop alt›nda sinir kesitinin morfometrik analizidir. Bu yöntem nispeten subjektif ve gözlemci hatas›na aç›k bir yöntem olmas›na ra¤men çeflit- li metotlar kullan›larak kuantifiye ve standardize edilebilir.

Çal›flma süresince ya da sonunda al›nan sinir biyopsileri çe- flitli yöntemlerle boyanarak ›fl›k ya da elektron mikroskobu ile incelenebilir.

S›çanlardaki fonksiyonel sonucu de¤erlendirmenin önemli bir yolu da yürüme analizidir. Yürüme analizi için gerekli düzene¤in kurulmas› ve de¤erlendirilmesi zorluklar içerse de klinik sonuçlarla paralellik kurulmas› aç›s›ndan çok k›ymetlidir.

Periferik Sinir Yaralanmalar›nda Deneysel Hayvan Modelleri

Experimental Animal Models for Peripheral Nerve Injuries

P A N E L

Yi¤it Özer Tiftikcio¤lu

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye Department of Plastic, Reconstructive and Aesthetic Surgery, Faculty of Medicine, University of Ege, Izmir, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 42-43

(9)

¤unlaflt›r›larak, gelifltirilmeleri son derece önemlidir. ‹deal deneysel modellerin oluflturulmas› ve standardizasyonu yeni ve etkili onar›m yöntemlerinin ortaya ç›kmas› için bir ön kofluldur.

ABSTRACT

Peripheral nerve injuries have been an important chal- lenge for physicians from a variety of specialties. The re- pair of the damaged nerves due to oncologic, traumatic or iatrogenic causes has become routine practice with the advent of microsurgery. However, the success of periphe- ral nerve repair is not always satisfactory. Development of better surgical techniques, materials and medication is only possible with development of reliable, objective and reproducible experimental models.

Although there is huge success with end to end nerve repair and general principles are somewhat established, there are plenty of controversial issues that asks for furt- her research.

The rat sciatic nerve model seems to be the most com- mon in the literature. Rat is an ideal laboratory animal as it is easy to obtain and easy to maintain. The rat sciatic nerve is in a similar anatomic location with the human sci-

side may also be used if it does not interfere with the re- sults or the contralateral side may be used as control.

The success of the repair and return of nerve functi- ons may be assessed with a variety of methods. Elect- rophysiologic tests may be carried out under anesthesia for monitoring and quantification of the healing process.

Another common method is the morphometric analysis of the nerve section under the microscope. Although this method is subjective and open to observer bias it may be quantified and standardized using different approaches.

Nerve biopsies may be obtained throughout or at the end of the study to be stained and studied under light or elect- ron microscope.

Gait analysis may be performed to assess the functi- onal results of nerve repair. Although it is not easy to set up and to perform such complicated analysis, the results are of great value as they are predictive of the clinical re- sults in vivo.

Mammals other than rats are also used for peripheral nerve repair. However all models have unique disadvanta- ges. It is important to improve these models. The advent of new and improved repair techniques is only possible with implementation of ideal and standard experimental animal models.

(10)

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 44-45 44

ÖZET

Nöronal nikotinik asetilkolin reseptörleri (nAChR), pe- riferik ve merkezi sinir sisteminde yerleflik, ligand-kap›l›

iyon kanallar›d›r. Bu reseptörler 5 subünitten oluflur. Gü- nümüzde, her biri farkl› genler taraf›ndan kodlanan, 9 al- fa (α2-α10), 3 beta (β2-β4) subüniti tan›mlanm›flt›r. Hete- romerik yap›l› bir nikotinik reseptör, birden fazla say›da α2, α3, α4 veya α6 subünitleriyle β2 ve β4 subünitlerinin kombinasyonundan oluflur. α7, α8, α9 ve α10 subünitle- ri ise homomerik reseptörler oluflturabilmektedir. Bu nAChR subünit kombinasyonlar›n›n çeflitli ligandlara afini- telerinin farkl› oldu¤u, katyon geçirgenliklerinin ve desen- sitizasyon oranlar›n›n çeflitlilik gösterdi¤i ve dolay›s›yla farkl› fizyolojik ve farmakolojik özelliklere sahip oldu¤u gösterilmifltir (1). Ayr›ca, bu farkl› kombinasyonlardan oluflan nAChR’nin merkezi sinir sistemindeki da¤›l›mlar› da farkl›d›r ve en s›k rastlanan kombinasyon α4/β2 ve α7 ti- pi reseptörlerdir. α4/β2 tipi reseptörler tüm sinir sistemin- de bulunurken, α7 sübunit mRNA’s› daha çok serebral korteksin belirli tabakalar›nda, hipotalamusta, hipokam- pusta ve baz› beyin sap› çekirdeklerinde yer al›r. Di¤er su- bünitleri içeren nAChR’i daha az s›kl›kla da¤›l›m gösterir.

α4/β2 tipi nikotinik reseptörler nikotini yüksek afiniteyle

ba¤larken, α7 tipi reseptörler nikotini düflük afiniteyle ba¤lamaktad›r.

Yak›n zamanda sentezlenen çok say›da nAChR ago- nistleri deneysel araflt›rmalarda ve klinik çal›flmalarda kul- lan›lmaktad›r. Bu çal›flmalar›n sonuçlar› bu agonistlerin Alzheimer, Parkinson gibi çeflitli nörodejeneratif hastal›kla- r›n tedavisinde oldu¤u kadar, flizofreni ve benzeri çeflitli kognitif bozukluklarda kullan›labilecek adaylar olabilecek- lerini düflündürmektedir. Ayr›ca, çok say›da in vivo ve in vitro çal›flmalar, çeflitli agonistlerle nAChR aktivasyonunun nöroprotektif ve nörotrofik etki oluflturdu¤unu göstermifl- tir. Bu geliflmeler do¤rultusunda, flimdiye kadar sadece nörotransmitter asetilkolinin ön maddesi olarak görülen kolin ve iskemik beyin hasar›nda nöron koruyucu etkileri nedeniyle kullan›lan CDP-kolin tekrar önem kazanm›flt›r.

Çünkü kolinin α7 tipi nAChR’ye asetilkoline benzer afini- teyle ba¤land›¤› ve agonist gibi davrand›¤› gösterilmifltir (2). Di¤er taraftan, CDP-kolinin de, kolin vericisi olarak sa- dece membran fosfolipidlerini koruyucu etkisi de¤il, koli- nerjik iletiyi düzenleyici yönde etkiler oluflturdu¤u gösteril- mifltir (3,4). Bizim ve di¤er laboratuvarlar›n sonuçlar›, CDP- kolinin nikotinik agonist olarak flizofrenide yararl› etkileri oldu¤unu, a¤r› ve analjezi mekanizmalar›n› etkileyebildi¤i-

Nöronal Nikotinik Asetilkolin Reseptörleri:

Yeni Tedavi Hedefleri

Neuronal Nicotinic Acetylcholine Receptors:

New Treatment Targets

P A N E L

Vahide Savc›

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı, Bursa, Türkiye

Department of Pharmacology and Clinical Pharmacology, Faculty of Medicine, University of Uludag, Bursa, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 44-45

(11)

ABSTRACT

Neuronal nicotinic acetylcholine receptors (nAChRs) are ligand-gated ion channels located in both peripheral and central nervous systems. They are composed of five subunits. At present 9 alpha (α2-α10) and 3 beta (β2-β4) subunits have been identified, each encoded by a diffe- rent gene. Heteromeric nAChR can contain more than one of the α2, α3, α4 or α6 subunits and/or both β2 and β4 subunits as well. α7, α8, α9 and α10 subunits can form homomeric receptors. These multiple combinations of nAChR subunits show different affinity for different li- gands, variability of permeability for cations and rate of desensitization and possess distinct physiological and pharmacological properties (1). Moreover, the distributi- on of nAChRs in the central nervous system differs for the different subunit combinations and the most common su- bunit arrangements within the central nervous system inc- lude the α4/β2 type receptor and α7 type receptor. The α4/β2 type receptors are present in the entire nervous system, but the distribution of α7 subunit mRNA is rest- ricted to certain layers of cerebral cortex, to the hypotha- lamus, hippocampus and to some brain stem nuclei. The nAChR containing other subunits are less abundant. The α4/β2 nicotinic receptor binds nicotine with high affinity, while the α7 nicotinic receptor binds nicotine with a low affinity.

Recently an increasing number of synthesized potent nAChR agonists have been used in experimental research and clinical trials. Results from these studies have implica- ted that these agonists can be considered potential can-

ve shown that the activation of nAChRs by these agonists have the potential to be neuroprotective and neurotrop- hic. According to these findings, choline which has been considered only as a precursor of neurotransmitter acetylcholine and CDP-choline which has been used in the treatment of several ischemic brain disorders have rega- ined significant importance. Because choline has been shown to bind α7 nicotinic receptor with the similar affi- nity to acetylcholine and to act as an agonist (2). On the other hand it has been shown that CDP-choline, as a cho- line donor, not only protects membrane phospholipids but also affects the cholinergic neurotransmission (3,4).

Studies from our and other laboratories have shown that CDP-choline can have some ameliorative effects in Schi- zophrenia, influences pain and analgesia mechanisms, restores cardiovascular findings and tissue injury in seve- ral shock conditions (2,3,5-8).

Key Words: Nicotinic, alpha7-nicotinic receptors, CDP-choline, neuroprotective, treatment.

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Changeux et al. Brain Res Rev 1998;26:198-216.

2. Mike A et al. Brain Res 2000;882:155-68.

3. Savc› et al. Naunyn-Schmiedeberg’s. Arch Pharmacol 2002;365:388-98.

4. Savci, et al. Eur J Pharmacol 2003;468:129-39.

5. Deutsch, et al. Eur Neuropsychopharmacol 2008;18:147-51.

6. Hamurtekin ve Gurun. Brain Res 2006;1117:92-100.

7. Y›lmaz, et al. Clin Exp Pharmacol Physiol 2006;33:415-20.

8. Coskun C, et al. Neurosci (poster) 2008;AA28 555.2

(12)

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 46-47 46

ÖZET

Alzheimer hastal›¤› (AH)’nda nörodejenerasyon oluflmas›, oksidatif stres, mitokondriyal disfonksiyon, enerji metabolizmas› bozuklu¤u ve apopitoz (ölüm sin- yalleme yola¤›n›n) aktivasyonu ile iliflkilidir. ‹nsan (otop- si) beyin dokusu çal›flmalar› AH’nin patolojik ve molekü- ler özelliklerinin insülin ve insülin benzeri büyüme faktö- rü (IGF) genlerin ve ilgili reseptörlerin ekspresyonunun azalmas› sonucu geliflebilece¤ini göstermifltir (1). Ayr›- ca, fonksiyonel çal›flmalar, AH’de, biliflsel bozulman›n erken dönemlerinde beyin glukoz kullan›m› ve enerji metabolizmas›n›n bozuldu¤unu göstermifltir (2). Deney- sel olarak, intraserebroventriküler streptozotosin (ICV- STZ) uygulanmas› ile, oksidatif hasara ba¤l› insülin ve IGF sinyal mekanizmalar›nda kimyasal bozulma olufl- makta ve AH tipi nörodejenerasyon geliflmektedir. Bu, sporadik AH modeli olarak kabul edilir. ICV-STZ uygulan- m›fl s›çanlarda kan glukoz düzeyleri yükselmez ve kan, pankreas yap›s› ve insülin immünreaktivitesi kontrol gru- buna benzer. Fakat beyin ölçülerinde küçülme ve nöro- dejenarasyona ba¤l› sinir hücresi kayb›, gliyozis oluflma-

s› ile p53 immünreaktivitesi, glikojen sentaz kinaz 3B ak- tivasyonu, fosfo-TAU, ubiquitin ve β-amiloid art›fl› gibi de¤ifliklikler gözlenir. ‹lave olarak, ICV-STZ uygulanan s›- çan beyinlerinde sinir hücresi, oligodendroglia, kolin asetiltransferaz ile iliflkili genlerin ekspresyonu azalm›fl, glial fibriler asidik proteinlerin, mikrogliaya özel protein- lerin, asetilkolinesteraz, TAU ve APP’yi kodlayan genle- rin ekspresyonu artm›flt›r (3). Normalde, TAU fosforilas- yonu insülin ve IGF-1 arac›l›¤› ile düzelir. Bu insülin veya IGF-1 sinyalinin bozulmas›, mitokondriyal disfonksiyon ve apopioz arac›l› hücre ölümüne neden olan TAU hiper- fosforilasyona ve nörodejenerasyona yol açan oksidatif stresin tetiklenmesine yol açabilir. Hayvan modellerinde- ki çal›flmalar zerdeçal bitkisinin bir komponenti olan kur- kuminin (Cur) AH’de ve fokal serebral iskemide faydal›

olabilece¤ini gösterdi. Bu nedenle, STZ ile oluflturmufl sporadik AH modelinde, Cur’un IGF-1’e bellek bozuklu-

¤una ve histopatolojik de¤iflikliklere etkisini de¤erlendi- rildi ve Cur tedavisinin biliflsel bozukluklu¤un azalt›lma- s›nda ve IGF-1/insülin mekanizmas›n›n korunmas›nda et- kili oldu¤u gözlendi.

Alzheimer Hastal›¤› ve Glukoz Metabolizmas›

Alzheimer’s Disease and Glucose Metabolism

P A N E L

Turgay Çelik

Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Department of Medical Pharmacology, Gulhane Military Medical Academy, Ankara, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 46-47

(13)

activation of apoptotic pathways. The studies on human postmortem brain tissue linked many of the characteristic molecular and pathological features of AD to reduced expression of the insulin and insulin-like growth factor (IGF) genes and their corresponding receptors (1). More- over, functional studies showed that cerebral glucose uti- lization and energy metabolism were impaired very early and preceded or accompanied the initial stages of cogni- tive impairment in AD (2). Experimentally, the injection of intracerebroventricular streptozotocin (ICV-STZ) causes chemical depletion of insulin and IGF signaling mecha- nisms and results in oxidative injury that is sufficient to ca- use AD-type neurodegeneration. This model accepts as a sporadic AD model. The ICV-STZ-injected rats did not ha- ve elevated blood glucose levels, and pancreatic architec- ture and insulin immunoreactivity were similar to control.

But, their brains were reduced in size and exhibited ne- urodegeneration associated with cell loss, gliosis, and inc- reased immunoreactivity for p53, actived glycogen synthase kinase β, phospho-tau, ubiquitin, and amyloid-β, Additionally, the icv-STZ-treated brains had significantly reduced expression of genes corresponding to neurons,

ired insulin or IGF-1 signalling can result in the hyper- phosphorylation of tau, which can cause cell death medi- ated by apoptosis, or mitochondrial dysfunction and pro- mote oxidative stress, which contributes to the neurode- generation cascade. Studies in animal models have sug- gested that curcumin (CUR), a major component of the spice turmeric, may have beneficial effects in neurodege- nerative conditions such as AD and focal cerebral ische- mia. Therefore, the effects of CUR were evaluated on IGF- 1, memory deficit and histopathological changes in the STZ-induced memory deficit model of SAD and the CUR treatment was observed to be effective in reducing the cognitive impairment and protecting insulin and IGF-1 sig- naling mechanisms (4).

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Rivera E, Goldin N, et al. J Alzheimers Dis 2005;8:247-68.

2. Lester-Coll N, Rivera EJ, et al. J Alzheimers Dis 2006;9:13-33.

3. Hunt A, Schönknecht P, et al. Psychiatry Res 2007;155:147-54.

4. Isik AT, Celik T, et al. AGE 2009;31:39-49.

(14)

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 48-49 48

ÖZET

Madde ba¤›ml›l›¤› dünya çap›nda t›bbi ve sosyal bir problem oluflturmaya devam etmektedir. Günümüzde madde ba¤›ml›l›¤›n› tedaviye yönelik yeni tedavi stratejile- ri üzerine yo¤un araflt›rmalar yap›lmakta ve her geçen gün yeni moleküller sentezlenerek denenmektedir. Geçmiflten bugüne, baflta dopaminerjik sistem olmak üzere GABAer- jik, glutamaterjik, kolinerjik, serotonerjik ve opioderjik sis- temler madde ba¤›ml›l›¤› ile ilgili süreçlere en çok kat›lan sistemler olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.

Opioderjik sistem ile madde ba¤›ml›l›¤› aras›ndaki ilifl- kinin ortaya konmas› uzun süreden beri ba¤›ml›l›k tedavi- sine yönelik hedefler aras›nda yer almaktad›r. Opioid nö- ronlar, özellikle proopiomelanokortin (POMC) nöronlar›

multitransmitter nöronlar olup, baflta β-endorfin olmak üzere alfa-MSH ve di¤er çeflitli peptidleri sentezlemekte- dir. Bütün POMC nöronlar› ayn› peptidleri sal›vermezken, ilginç bir flekilde baz› nöronlar β-endorfinin kendisi yerine ya da ek olarak opioid olmayan β-endorfin türevlerini sal›- vermektedir. Otuz bir aminoasitli β-endorfinin karboksi terminalinin yak›n›ndan endoproteolitik y›k›m ile opioid ol- mayan türevlerine dönüfltürülmektedir. Bu modifikasyon

β-endorfin’i 31 aminoasitten 27 aminoasitli β-endorfin1-

27’ye dönüfltürmektedir. Bu peptid ilginç bir flekilde ago- nist olarak etkisizken potent opioid reseptör antagonisti olarak β-endorfinin oluflturdu¤u analjeziyi engellemekte- dir. β-endorfinin bir opioid reseptör antagonistine dönüfl- me sebebi tam olarak anlafl›lamamakla beraber, bir “biyo- kimyasal de¤ifltirici” olarak POMC nöronlar›n› opioid olma- yan fenotipe dönüfltürmekte rol oynayabilece¤i düflünül- mektedir. β-endorfin1-31’in, β-endorfin1-27’ye dönüflümü s›ras›nda ayr›ca bir dipeptid olan glisin-L-glutamin (GlyGln;

β-endorfin30-31) oluflmaktad›r.

GlyGln’nin biyolojik olarak aktif oldu¤u bilinmekle be- raber farmakolojisi hakk›ndaki bilgilerimiz bugün için s›n›r- l›d›r. Önceki çal›flmalar GlyGln’nin beyin sap›ndaki sekretu- ar veziküllerde bulundu¤unu ve buradaki nöronlar›n “atefl- lenme s›kl›klar›n›” inhibe etti¤ini göstermifltir. Daha sonra aralar›nda laboratuvar›m›z›n da bulundu¤u laboratuvarlar GlyGln ile ilgilenmifl ve β-endorfin ve morfinin oluflturdu¤u hipotansiyon ve solunum depresyonunun GlyGln taraf›n- dan engellendi¤i gösterilmifltir. GlyGln’n›n bu özelli¤i akla ba¤›ml›l›k ile ilgili süreçlere de kat›labilece¤ini getirmifltir.

Daha sonra yap›lan çal›flmalarda GlyGln’nin baflta morfin olmak üzere nikotin ve alkol ba¤›ml›l›k modellerinde en-

‹laç Kötüye Kullan›m›nda Yeni Hedefler:

Glisin-Glutamin

New Targets in Drug Abuse: Glycyl-Glutamine

P A N E L

Gökhan Göktalay

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı, Bursa, Türkiye

Department of Pharmacology and Clinical Pharmacology, Faculty of Medicine, University of Uludag, Bursa, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 48-49

(15)

ABSTRACT

Substance abuse continues to be a major medical and social problem worldwide. Today, research focuses on substance abuse treatment strategies and new molecules are being synthesized and tested almost on a daily basis.

Several systems, including the dopaminergic, GABAergic, glutamatergic, cholinergic, serotonergic and opiodergic systems have been demonstrated to be related with subs- tance abuse processes, dopaminergic system being the most significant.

The demonstration of the relationship between subs- tance abuse and opiodergic system has long been one of the major goals of addiction treatments. Opiod neurons, particularly the proopiomelanocortin (POMC) neurons are multitransmitter neurons and synthesize β-endorp- hin, alpha-MSH and various other peptides. However, all POMC neurons do not release the same peptides, and in- terestingly some neurons release non-opioid β-endorphin derivatives instead of, or in addition to, β-endorphin. β- endorphin is converted to non-opioid derivatives, in part, through endoproteolytic cleavage near its carboxy termi- nal. This modification shortens β-endorphin, a peptide with 31 aminoacids to the β-endorphin1-27, a peptide with 27 aminoacids. Although β-endorphin1-27is inactive as an agonist, it is a potent opioid receptor antagonist

verts POMC neurons to a non-opioid phenotype. The conversion of β-endorphin1-31to β-endorphin1-27also ge- nerates a dipeptide, the glycyl-L-glutamine (GlyGln; β-en- dorphin30-31).

GlyGln is a biologically active molecule, although rela- tively little is known about its pharmacology. Previous re- searches show that GlyGln is present in the brainstem, lo- calized in secretory vesicles and inhibits the firing frequ- ency of brainstem neurons. Afterwards, several laborato- ries, including our own, interested with GlyGln and found that GlyGln prevents respiratory depression and hypoten- sion caused by morphine. This finding about GlyGln had been suggestive of an additional plausible effect of the molecule in the process of addiction. Indeed further stu- dies proved that GlyGln has a preventive effect on morp- hine, nicotine and alcohol addiction models. As a conclu- sion, GlyGln has a potential pharmacological profile for several addictive drugs.

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Parish, et al. Nature 1983;306:267-70

2. Owen MD, et al. Am J Regul Integr Comp Physiol 2000;

279:1944-8.

3. Çavun, et al. J Pharmacol Exp Ther 2005;315:949-59.

4. Goktalay, et al. Eur J Pharmacol 2006;530:95-102.

(16)

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 50-51 50

ÖZET

fiizofreni rasyonel farmakoterapisi oldukça güç, ciddi bir mental hastal›kt›r. Dopaminerjik sistemde, özellikle do- pamin D2 reseptörleri üzerinden yürütülen nörokimyasal afl›r›m ve iliflkili postsinaptik sinyal transdüksiyon de¤ifliklik- leri gerek flizofreni oluflumu gerekse hastal›¤›n antipsiko- tik ilaçlarla güncel tedavisi bak›m›ndan oldukça önemlidir.

Serotonerjik 5-HT2Ave 5-HT2Creseptör blokaj› da yeni ne- sil atipik antipsikotiklerin etki düzene¤inde ön plana ç›k- m›flt›r. Son zamanlarda giderek artan preklinik ve klinik ve- riler sinir büyüme faktörü (NGF), beyinden köken alan nö- rotrofik faktör (BDNF) ve nörotrofin-3 (NT-3) gibi santral nörotrofinlerdeki ifllev bozukluklar›n›n beyin geliflimi ve nöroplastisinde bozulmaya katk› sa¤layabilece¤ini ve bu- nun da flizofreniye neden olabilece¤ini göstermektedir.

Santral nitrerjik sistem ve argininin dekarboksilasyonu so- nucu oluflan biyolojik aktif bir madde olan agmatinin de fli- zofreni etyopatogenezi ve yeni ilaçlar›n gelifltirilmesi için il- ginç ve önemli hedefler olabilece¤ine dikkat çeken prekli- nik veriler de yay›nlanm›flt›r. Agmatin arginin dekarboksi- laz enziminin katalizledi¤i bir reaksiyonla argininin dekar- boksilasyonu sonucu oluflan katyonik bir amindir. Agma- tin biyolojik olarak aktif bir maddedir ve yüksek bir afinite

ile imidazolin ve α2-adrenerjik reseptörlere ba¤land›¤› gös- terilmifltir (1). Agmatinin rodentlerde morfin ve alkol yok- sunluk sendromunun birçok belirtisini hafifletti¤i ve bu et- kisinden NOS inhibisyonu yap›c› veya NMDA reseptörleri- ni inhibe edici özelliklerinin sorumlu olabilece¤i ileri sürül- müfltür (2,3). fiizofrenide özellikle negatif belirtilerin gluta- mat hipofonksiyonu ile iliflkili olabilece¤inden hareketle agmatinin NMDA reseptör bloke edici özelli¤inin flizofreni oluflumuna katk› sa¤layabilece¤i düflünülebilir. Arginin metabolizma yola¤›n›n son ürünleri olan spermin ve sper- midinin de flizofreni benzeri semptomlar oluflturmas› ag- matinin flizofrenide yeni bir hedef olabilece¤i hipotezini güçlendirmektedir (4). Laboratuvar›m›zda gerçeklefltirmifl oldu¤umuz çal›flmalar›n sonuçlar› da bu hipotezi destekle- mektedir (5,6). Konu ile iliflkili çal›flmalar›m›z devam et- mektedir.

ABSTRACT

Schizophrenia is a serious mental disorder which has a challenging rational pharmacotherapy. Neurochemical transmission in the dopaminergic system, especially via D2 receptors, and related changes in postsynaptic signal

fiizofreni Patogenezinde Agmatin ve Benzer Poliaminler

Agmatine and Similar Poliamines in Schizophrenia Pathogenesis

P A N E L

‹. Tayfun Uzbay

Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı, Psikofarmakoloji Araştırma Ünitesi, Ankara, Türkiye Psychopharmacology Research Unit, Department of Medical Pharmacology, Gulhane Military Medical Academy, Ankara,

Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 50-51

(17)

tion mechanisms of new generation antipsychotic medici- nes. Recently, accumulating preclinical and clinical data show that dysfunctions of central neurotrophins such as nerve growth factor (NGF), brain derived neurotrophic factor (BDNF) and neurophin-3 (NT-3) may contribute to impaired brain development and neuroplasticity leading to schizophrenia. Agmatine is a cationic amine that synthesized from arginine by an enzyme arginine decar- boxylase. Agmatine is a biologic active substance and it has been shown that binds to imidazoline and α2-adrener- gic receptors with higher affinity (1). In rodents, agmati- ne diminished many symptoms of morphine and alcohol withdrawal syndrome, this impact can be results of NOS inhibition or NMDA receptor blockage effects of agmati- ne (2,3). In terms of negative symptoms of schizophrenia can be related with glutamate hypofunction, NMDA re-

supports the hypothesis of agmatine can be a new target for schizophrenia (4). Results from our laboratory also supports this hypothesis (5,6). Our studies on the role of poliamines in schizophrenia have been persisted.

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Regunathan S, Reis DJ. Ann Rev Pharmacol Toxicol 1996;

36:511-44.

2. Aricioglu-Kartal F, Uzbay IT. Life Sci 1997;61:1775-81.

3. Uzbay IT, et al. Behav Brain Res 2000;107:153-9.

4. Ramchand CN, et al. Schizophr Res 1994;13:249-53.

5. Uzbay IT, et al. European Neuropsychopharmacol 2008;

18(Suppl 4):399.

6. Uzbay IT, et al. J Psychopharmacol 2009 (in press).

(18)

52 Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 52

ÖZET

Limbik sistemlerin hayvanlar için yaflamsal önemi tart›- fl›lmamakla birlikte, günümüzde insan›n evrimi ile birlikte bu sistemlerin önemini kaybetti¤i, yerini üst-düzey biliflsel sistemlere devretti¤i fleklinde yayg›n bir kan› bulunmaktay- d›. Yaln›z, son 10 y›ldaki geliflmeler ve özellikle fMRG sa- yesinde art›k bu yayg›n kan› de¤iflmifl bulunmaktad›r.

Limbik sistemlerin, alt-düzeydeki alg›lama ile ilgili ve üst-düzeydeki bilifl ile ilgili pek çok süreci do¤rudan etkile- di¤i art›k bilinmektedir. Grubumuzda sözcük üretme ve duygusal çeliflki çözümleme gibi hem prefrontal hem lim- bik sistemlerin görev ald›¤› ifllevleri incelemekteyiz. Bu ifl- levlerin lokalizasyonu sa¤l›kl› popülasyonlarda ya da hasta popülasyonlar›nda nas›ld›r, tedavi öncesi ve sonras›nda fark gözlenmekte midir? Bu sorular, Florida Üniversitesin- de ve ODTÜ’de yapt›¤›m›z deneylerin sonuçlar› üzerinden tart›fl›lacakt›r.

Anahtar Kelimeler: Emosyon, bilifl, fMRG, limbik, prefrontal, duygusal-stroop, sözcük üretme.

ABSTRACT

The vitality of limbic systems for survival of animals is inarguable, but for humans it had been widely thought that by way of evolution, these systems have been repla- ced by high-level cognitive systems.

Through the new developments within the last deca- de, especially through fMRI this thought has now chan- ged. It is now known that limbic systems have direct im- pact on low-level perceptive, as well as high-level cogniti- ve processes. In our group, we are working on functions such as word-generation and emotional-Stroop, in which both prefrontal and limbic systems are involved. Some qu- estions are: How are these functions localized in healthy versus patient populations?

Is there a change after treatment? These questions will be discussed through results of the experiments we conducted at University of Florida and METU.

Key Words: Emotion, cognition, fMRI, limbic, pref- rontal, emotional-stroop, word-generation.

Emosyon ve Bilifl Aras›ndaki ‹liflki: Limbik ve Prefrontal Sistemlerin Etkileflimi

The Relationship Between Emotion and Cognition:

An Interplay Between Limbic and Prefrontal Systems

P A N E L

Didem Gökçay

Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Enformatik Enstitüsü, Ankara, Türkiye Informatics Institute, University of Middle East Technical, Ankara, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 52

(19)

ÖZET

Aktivitesi artan nöronlar›n besin talepleri, civar damar- lardaki genleflme sonucu bölgesel serebral kan ak›m›n›n artmas›yla karfl›lanmaktad›r. Nörovasküler ba¤lant› olarak adland›r›lan bu ba¤lant›n›n mekanizmas›, elektrofizyoloji, nörofizyoloji, nörogörüntüleme ve farmakoloji gibi bilim alanlar›ndaki temel araflt›rma hatt›n› oluflturmaktad›r (1,2).

Nörovasküler ba¤lant›n›n alt›nda yatan fizyolojiyi inceleyen çeflitli ölçüm teknikleri mevcuttur. Araflt›rmalar bu teknik- lerin efl zamanl› kullan›mlar›n›n yararl› bilgiler verebilece¤i- ne iflaret etmektedir (3-5). Biz de son dönemde yapt›¤›m›z çal›flmalar›m›zda efl zamanl› EEG ve nörooptik ölçümler alarak beynin duragan dalga görsel uyaranlara verdi¤i ce- vaplar› anlamaya çal›fl›yoruz. Laboratuvar›m›zda gelifltirdi-

¤imiz bir optik görüntüleme sistemi olan NIROXCOPE 301 (ifllevsel yak›n k›z›lalt› spektroskopi sistemi, iYKAS), aletini modifiye ederek efl zamanl› olarak EEG kay›tlar› ald›k. Bul- gular›m›z beynin baz› uyaran frekanslar›na ayr›cal›k göster- di¤ine iflaret etmektedir. Bulgular›m›z›n ileride beyin osilas- yonlar›n›n fizyolojisine ›fl›k tutaca¤›na inanmaktay›z.

Anahtar Kelimeler: Elektroensefalogram, nörooptik görüntüleme, nörovasküler ba¤lant›, ifllevsel yak›n k›z›lalt›

spektroskopi.

ABSTRACT

The supply of nutrients to activated neurons is provi- ded by the dilation of the blood vessels resulting in an inc- rease in the regional cerebral blood flow. The mechanism of this coupling has been the major line of research in electrophysiology, neurophysiology, neuroimaging, and pharmacology termed as the neurovascular coupling (1,2). There are a multitude of techniques to investigate the underlying physiology of neurovascular coupling and research shows that it is best to measure the activation si- multaneously (3-5). We have been acquiring simultaneous recordings of EEG and neurooptical signals in order to un- derstand the brain responses to steady state visual stimu- li. We modified the optical imaging system, NIROXCOPE 301 (a functional near infrared spectroscopy system, fNIRS), developed at our lab to record simultaneous EEG and fNIRS data. Our results show that a there are certain stimulus frequencies favored by the brain. We believe that our findings will shed light on the physiology of bra- in oscillations.

Key Words: Electroencephalogram, neurooptical ima- ging, neurovascular coupling, near infrared spectroscopy.

Efl Zamanl› EEG ve Nörooptik Görüntüleme ile Nörovasküler Ba¤lant›n›n ‹ncelenmesi

Simultaneous Recording of EEG and Neurooptical Imaging to Investigate Neurovascular Coupling

Ata Ak›n

Boğaziçi Üniversitesi, Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü, İstanbul, Türkiye Institute of Biomedical Engineering, University of Bogazici, Istanbul, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 53-54

(20)

54 Akın A.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 53-54

KAYNAKLAR/REFERENCES

1. Buxton RB, Uludag K, Dubowitz DJ, Liu T. Modeling the he- modynamic response to brain activation. Neuroimage 2004;23:220-33.

2. Riera JJ, Schousboe A, Waagepetersen SH, Howarth C, Hyder F. The micro-architecture of the cerebral cortex: Functional ne- uroimaging models and metabolism. Neuroimage, 2008;40:1436-59.

3. Arthurs OJ, Williams EJ, Carpenter TA, Pickard JD, Boniface SJ.

Linear coupling between functional magnetic resonance ima- ging and evoked potential amplitude in human somatosensory cortex. Neuroscience 2000;101:803-6.

4. Herrmann CS. Human EEG responses to 1-100 Hz flicker: Reso- nance phenomena in visual cortex and their potential correlati- on to cognitive phenomena. Exp Brain Res 2001;137:346-53.

2001.

5. Koch SP, Steinbrink J, Villringer A, Obrig H. Synchronization between background activity and visually evoked potential is not mirrored by focal hyperoxygenation: Implications for the interpretation of vascular brain imaging. Neuroscience 2006;26:4940-8.

(21)

ÖZET

EEG-fMRG entegrasyonunda 3 temel yaklafl›m mev- cuttur;

1. Bir modaliteyi kullanarak di¤eri hakk›nda za- mansal veya mekansal öngörüde bulunmak: Bu du- rumda iki modalite aras›nda oluflabilecek yüksek düzeyde- ki ortak bilgi veya ilinti bir modalitenin di¤erine özgü za- mansal veya mekansal anlamda daha kapsaml› eriflimine olanak tan›yabilmektedir.

2. Bir modaliteden edinilen mekansal s›n›rlama- lar veya öncül bilgilerle di¤er modalitenin sebepleri- ni veya lokalizasyonunu belirlemek: Bu tür bir yaklafl›- ma en iyi örneklerden biri, fMRG’den gelen uzaysal bilgi- leri kullanmak suretiyle EEG kaynaklar›n›n yerlerini kestir- meye çal›flmakt›r. Birinci maddede vurgulanan yöntemde- ki ön görüye dayal› entegrasyondan farkl› olarak bu yakla- fl›mda öncül s›n›rlamalar oluflturulurken zaman yerine me- kan bilgisi esas al›nmaktad›r.

3. Ortak bir ileri yön modeliyle ölçülen fMRG- BOLD ve/veya kestirilen EEG kaynak görüntülerinin nöral sistemin girdisi olan d›flsal uyar›larla iliflkisini dinamik diferansiyel denklemlerle incelemek: Bu

yaklafl›mlar bafllang›ç düzeyinde olmakla birlikte nöro- vasküler iliflkinin dinami¤ini aç›klayabilmek aç›s›ndan umut vericidir.

Araflt›rma grubumuzun EEG-fMRG entegrasyonuna yönelik uygulad›¤› öncelikli yaklafl›m, de¤iflik girdi frekans- lar›yla ölçülen duragan hal yan›tlar›n› kullanarak fMRG ve- rilerinden edinilen yüksek çözünürlüklü mekan bilgisini EEG ileri yön hesaplamas›yla birlefltirmek ve yüzeyde ölçü- len EEG iflaretlerini aç›klayabilmeye dayanmaktad›r. Çal›fl- man›n ilerleyen safhalar›nda ise dinamik nedensellik mo- dellemesi ve efektif ba¤lant›lar› ortaya ç›kartabilecek dina- mik diferansiyel denklemlere dayal› entegrasyon giriflimi de hedeflenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Elektroensefalogram, fMRG, ileri yön problemi, geri yön problemi, dinamik nedensellik mo- dellemesi.

ABSTRACT

There are 3 major approaches for EEG-fMRI integra- tion;

1. Using one modality to make a temporal or spa- tial prediction of another: In such a case, a mutual cor-

EEG ve fMRG’de Bütünlefltirici Yaklafl›mlar

Integrative Approaches in EEG-fMRI

Ahmet Ademo¤lu

Boğaziçi Üniversitesi, Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü, İstanbul, Türkiye Institute of Biomedical Engineering, University of Bogazici, Istanbul, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 55-56

(22)

56 Ademoğlu A.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 55-56

relation or a common information between two modaliti- es enables a wider spatial or temporal access to one of the modalities.

2. Determining the cause or the location of one modality using the spatial constraints or prior infor- mation obtained from the other: One of the best examples of this type of approach is to estimate the loca- tion of the EEG sources using the spatial information from fMRI.

3. To investigate the relationship between the external inputs to the neural system and the me- asured fMRI-BOLD and /or estimated EEG source images using dynamical differential equations: Alt- hough these approaches are in their inital stage, they

stand promising for explaining the dynamics of neuro- vascular coupling.

The fundamental approach of our research group for EEG-fMRI integration is based on the integration of the EEG forward calculations with the high resolution infor- mation obtained from fMRI data using steady state po- tentials due to different input frequencies and to explain the measured surface EEG. At the advanced stages of the study the integration approach based on dynamical diffe- rential equations to reveal the dynamical causal modeling and effective connectivity will also be aimed.

Key Words: Electroencephalogram, fMRI, forward problem, inverse problem, dynamic causal modeling.

(23)

ÖZET

Multipl skleroz; santral sinir sisteminin inflamasyon, demiyelinizasyon, aksonal hasar ve nörodejenerasyonla karakterize kronik bir hastal›¤›d›r. Hastal›k erken eriflkinlik döneminde bafllar. Son y›llarda tedavisinde önemli ilerle- meler kaydedilmesine ra¤men, hâlâ genç eriflkinlerde özürlülü¤e yol açan nedenlerin bafl›nda gelmektedir.

Multipl sklerozun etyolojisi hâlâ bilinmemesine karfl›n, pek çok bulgu hastal›¤›n patogenezinde immün sistemin önemli bir rol oynad›¤›n› iflaret etmektedir. Bu hipotez im- münmodülatuar ve immünsüpresif tedavilerin hastal›¤›n klinik gidifli üzerinde yararl› etkilerinin gözlenmesi ile de desteklenmektedir. ‹mmün sistemin yan› s›ra, genetik ve çevresel faktörler de hastal›¤›n oluflmas›nda rol oynamak- tad›r.

Nöroinflamasyon ve nörodejenerasyonun temel meka- nizmalar›n› anlamak için deneysel hayvan modelleri çok ifli- mize yaramaktad›r. Bu modeller kullan›larak, hastal›¤›n te- davisinde yeni seçenekler oluflturulabilmektedir. Ancak de- neysel hayvan modellerinin hastal›¤›n her yönünü birebir yans›tmad›¤›n› ak›lda tutmak gerekir. Özellikle baz› tedavi- lere yan›t›n deneysel modelde ve multipl sklerozda farkl›

yönlerde geliflti¤ini tecrübeler göstermifltir.

Multipl skleroz lezyonlar›n›n erken dönemlerinde mik- roglia ve makrofaj aktivasyonu ortaya ç›kmaktad›r. Bu dö- nemde kan-beyin bariyeri sa¤lam görünmektedir ve sant- ral sinir sistemi içinde çok az miktarda hücresel infiltrasyon mevcuttur. Demiyelinizasyon ve astrogliozis hemen he- men hiç görülmez bu evrede. Multipl skleroz gelifliminin 6.-20. haftal›k döneminde hücresel infiltrasyon, demiyeli- nizasyon, kan-beyin bariyeri y›k›l›m› ve reaktif astrositler saptan›r. Lezyon kenarlar›nda prolifere olan oligodentro- sitler de bu evrede gözlenir. Bu hastal›¤›n en aktif oldu¤u dönemdir.

Prolifere olan oligodentrositler ve remiyelinize akson- lar multipl skleroz lezyonlar›n›n ço¤unda saptanabilir an- cak remiyelinizasyon genellikle tam de¤ildir. Dahas›, infla- masyon, nörodejenerasyon ve remiyelinizasyon aç›s›ndan hastalar aras›nda heterojenite söz konusudur. Bu bulgu- lardan yola ç›k›larak hastal›¤›n 4 farkl› immünpatolojik pa- tern gösterdi¤i ortaya konmufltur.

Global immünsüpresyon relapslarla giden multipl skle- roz hastalar›nda immün yan›t› bask›lamak aç›s›ndan ilk denenen tedavi yöntemidir. Günümüzde relapslarla gi- den hastalar›n büyük bölümü immünmodülatuar ilaçlar olan interferon-beta ya da glatiramer asetat ile tedavi

Multipl Sklerozun Patogenez ve Tedavisinde Yenilikler

Ayfle Alt›ntafl

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye Department of Neurology, Faculty of Cerrahpasa Medicine, University of Istanbul, Istanbul, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 57-58

(24)

58 Altıntaş A.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 57-58

edilmektedir. Son zamanlarda hümanize monoklonal an- tikorlar ve spesifik moleküllerle; immün sistemin spesifik bir parças›n›n elimine edilmesi, bloke edilmesi ya da akti- ve edilmesi amaçl› tedaviler Multipl sklerozda da denen- mektedir.

Anahtar Kelimeler: Multipl skleroz, immün sistem, immünterapi.

KAYNAKLAR

1. Noseworthy JH, et al. Multiple sclerosis. N Engl J Med 2000;343:938-52.

2. Lucchinetti C et al. Heterogeneity of multiple sclerosis lesions:

Implications for the pathogenesis of demyelination. Ann Ne- urol 2000;47:707-17.

3. Trapp BD, et al. Axonal transection in the lesions of multiple sclerosis. N Engl J Med 1998;338:278-85.

4. Yong VW. Differential mechanisms of action of interferon-β and glatiramer acetate in MS. Neurology 2000;59:802-8.

(25)

ÖZET

Otoimmün myasthenia gravis (MG) tan›s›nda otoanti- korlar›n saptanmas› önemlidir. Jeneralize MG’de %85- 90, saf oküler MG’de ise %65 (%45-71) oran›nda antikor varl›¤› saptanabilmektedir. AChR, CD4+ T hücre ba¤›ml›

bir antijen olup, anti-AChR antikorlar›n›n oluflturulmas› T ve B hücrelerinin ortak çal›flmas›n› gerektirmektedir. Hay- van deneylerinden elde edilen veriler AChR’ye spesifik T hücreleri ile B hücreleri aras›ndaki iliflki sonras›nda önce- likle düflük afiniteli anti-AChR antikorlar›n›n olufltu¤unu, daha sonra giderek yüksek afiniteli antikorlar›n ortaya ç›kt›¤›n› önermektedir. T hücreler için tetikleyici etkisi olan epitoplar›n ço¤u AChR’nin α alt biriminde bulun- maktad›r. Çok say›da dominant epitop olsa da bireyler aras›nda hedef epitoplar aç›s›ndan ciddi farkl›l›klar izlen- mektedir. Ayn› bireyde hastal›k süreci ilerledikçe AChR spesifik T hücre yan›t›n›n farkl› ve fazla say›da T hücre epitopuna karfl› geliflti¤i görülmektedir. Hastal›k fliddeti ile antikor titresi aras›nda direkt iliflki kurmak zordur. An- cak ayn› bireyde zaman içinde antikor titresindeki dalga- lanmalar›n hastal›k klini¤i ile korelasyon gösterebilece¤i düflünülmektedir. Timektomiye yan›t veren ve immün- süpresif tedavi alan hastalarda antikor titrelerinin düflme-

si ve atak öncesinde antikor titrelerinde art›fl izlenmesi bu görüflü desteklemektedir.

AChR antikorlar› MG için spesifiktir. Sa¤l›kl› bireylerde hemen hiç saptanmazken, nadiren kas kuvvetsizli¤inin efl- lik etmedi¤i timoma varl›¤›nda saptanabilmektedir. Bu an- tikorlar poliklonal olup, AChR üzerinde farkl› alanlara ba¤- lanabilmektedir. AChR’ye karfl› geliflmifl antikorlar›n, MG gelifliminden sorumlu oldu¤u ile iliflkili olan önemli kan›tlar vard›r. Hastalardan al›nan IgG yap›s›ndaki antikorlar›n fa- relere verilmesiyle MG klini¤ine benzer flekilde kuvvetsizlik görülmektedir. Antikorlar›n plazmaferez ile ortadan kald›- r›lmas› semptomlarda belirgin düzelme sa¤layabilmekte- dir. Tan›mlanan antikorlar›n nöromusküler iletimi bozma- lar›nda 3 farkl› mekanizma rol oynamaktad›r. Bu mekaniz- malar içinde en az suçlanan iyon kanallar›n›n antikorlar ta- raf›ndan direk blokaj›d›r. Bloke edici antikorlar pek çok hastada düflük miktarda izlenir. Di¤er bir mekanizma ise antikorlar›n AChR’ye çapraz ba¤lanarak onlar›n normal- den h›zl› internalizasyonuna ve y›k›m›na neden olmas›d›r.

Ayr›ca antikorlar, AChR’ye ba¤land›ktan sonra komplema- n› fiske edebilir, membranda oluflan “membrane attack complex (MAC)” postsinaptik membran›n hasarlanmas›na neden olur. AChR’nin bulundu¤u alanlar makrofaj hasar›-

Myasthenia Gravis ‹mmünpatogenezi

Asl› Kurne

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye Department of Neurology, Faculty of Medicine, University of Hacettepe, Ankara, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 59-60

(26)

60 Kurne A.

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 59-60

na aç›k hale gelir. Tüm bu hasar mekanizmalar›n›n ortak yönü nöromusküler iletim etkinli¤ini bozmalar›d›r.

Uzun y›llard›r çal›flmalar CD4+ T hücreler üzerine yo-

¤unlaflm›fl olsa da deneysel MG modellerinde CD8 deples- yonu ile semptomlar›n bask›land›¤› gösterilmifltir. MG ge- lifliminde B hücre yan›tlar›n›n T hücre ba¤›ml› oldu¤u bilin- mektedir. AChR antijenine karfl› geliflen T hücre yan›tlar›

gibi B hücre yan›tlar› da poliklonaldir. Germinal merkezler- de B hücrelerinin T hücre taraf›ndan yönlendirilmesine ara- c›l›k eden “CXCR5” ad› verilen bir kemokin reseptörü ile bir kemokin olan “CXCL13” timik hiperplazisi olan hasta- larda yüksek saptanm›flt›r. Yüksek afiniteli antikor sal›ve- ren plazma hücre geliflimi timus içinde germinal merkez oluflumu s›ras›ndaki CD4+ T hücre varl›¤› ile iliflkilendirile- bilir. Bu T hücre grubu özel yüzey iflaretleyicileri tafl›makta olup, stimülasyon ve proliferasyon kapasiteleri ve apopito- za olan yatk›nl›klar› aç›s›ndan tonsiller CD4+ T hücre alt gruplar›ndan farkl›d›r.

MG immünpatogenezi temelde antikor arac› geliflen bir otoimmün hastal›k olup, immün sistemin farkl› eleman- lar› bu komplike süreç içinde rol oynayabilmektedir.

KAYNAKLAR

1. Tüzün E, Li J, Saini SS, Yang H, Christadoss P. Targeting classi- cal complement pathway to treat complement mediated auto- immune diseases. Adv Exp Med Biol 2008;632:265-72.

2. Vincent A. Immunology of disorders of neuromuscular trans- mission. Acta Neurol Scand Suppl 2006;183:1-7.

3. Conti-Fine BM, Milani M, Wang W. CD4+ T cells and cytokines in the pathogenesis of acquired myasthenia gravis. Ann N Y Acad Sci 2008;1132:193-209.

(27)

ÖZET

Glutamat ve γ-amino bütirik asit (GABA) do¤rudan nö- ronlar› depolarize ve hiperpolarize edebilirken aminerjik nöromodülatörler nöronal atefllemenin “ince ayar›n›” olufl- turur. Son y›llarda literatürde aminoasitlerin anksiyete ve majör depresyonda rollerini gösteren çal›flmalar yer almak- tad›r. Baz› çal›flmalar, serotonin ve aminoasitlerin beraber çal›flt›klar›n› göstermektedir. Klasik olarak bildi¤imiz gibi serotonin geri al›m inhibitörü olan fluoksetin, serotonin transportör proteinini inhibe ederek sinaptik aral›kta sero- tonin düzeyini yükseltir. Daha önce yapt›¤›m›z bir çal›flma- da, fluoksetinin k›smen etkilerini beyindeki aminoasitler arac›l›¤›yla oluflturabilece¤ini ortaya koymufltuk. ‹ntraperi- toneal olarak uygulanan fluoksetin (5 mg/kg), Sprague Dawley s›çanlar›n beyin omurilik s›v›s› (BOS) perfüzatlar›n- da GABA düzeyini art›rmaktad›r. Benzer flekilde, kronik fluoksetin tedavisi, BOS GABA düzeyini yaklafl›k 2 kat ar- t›rmaktad›r (p< 0.05). Plazma GABA düzeyi ve BOS GABA düzeyleri aras›nda korelasyon oldu¤u da gösterilmifltir.

Sa¤l›kl› s›çanlarda glutamat düzeyleri de¤iflmemifltir. Sa¤- l›kl› kad›n gönüllüler ve majör depresyon hastalar›nda ya- p›lan S-sitalopram (10 mg/kg) ve fluoksetin (20 mg/kg) tedavilerinin farmakodinamilerinin araflt›r›ld›¤› bir çal›flma-

m›zda, plazma GABA düzeylerinin sa¤l›kl› gönüllülerde yüksek, glutamat ve glutamin düzeylerinin ilk gün örnek- lerinde düflük oldu¤u gösterilmifltir. Tedavinin 10. günün- de GABA düzeylerinde bir art›fl ile glutamat ve glutamin düzeylerinde azalma gözlenmifltir. Bu etkilerde ilaçlar ara- s›nda bir farkl›l›k bulunmam›flt›r. Sonuç olarak, bu bulgu- lar GABA, glutamat ve glutaminin depresyon fizyopatolo- jisindeki rollerine vurgu yapmakta, GABA’n›n bir biyomar- k›r olarak tedavi kontrolünde kullan›labilece¤ine iflaret et- mektedir. Serotonin geri al›m inhibitörleri de aminoasit arac›l› iletinin ince ayar›na katk›da bulunmaktad›r. fiüphe yokki konunun detayl› incelenmesi yeni tedavi olanaklar›n›

ortaya ç›karacakt›r.

Anahtar Kelimeler: GABA, glutamat, glutamin, beyin omurilik s›v›s›, plazma-biyomarker.

ABSTRACT

Glutamate and γ-amino butyric acid (GABA) can di- rectly control neuronal depolarization and hyperpolariza- tion but the aminergic neuromodulators serve like the “fi- ne tuner” of the neuronal firing. There is a large loan of

Depresyon Patogenezinde Aminoasit Mediyatörlerin Di¤er Nöromediyatörler ile

Etkileflimi

Aminoacid Mediators in Depression Pathogenesis, İnteractions with Other Neuromediator Systems

M. Zafer Gören

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

Department of Pharmacology and Clinical Pharmacology, Faculty of Medicine, University of Marmara, Istanbul, Turkey

Turk Norol Derg 2009; 15(Ek 1): 61-62

Referanslar

Benzer Belgeler

Erken dönemde intravenöz alteplaz tedavisine yanıt veren hastalar hariç tutulmuş; sonuç olarak, semptomların başlangıcından itibaren 8 saat içinde tedavi edilebilen anterior

Örne¤in; büyük arter ate- rosklerozu için ipsilateral internal “watershed” sahada in- farktlar olmas›, kardiyoaortik emboli için her iki ön veya her iki ön ve arka

Ancak güçsüzlü¤ün alt ekstremitenin proksimal kaslar›n- da hakim olmas›, üst ekstremite proksimal kaslar›n› da belirgin olarak etkilemifl olmas›, biyopsi sonucunda

Pelin Nar Mehmet Ersin Tan Department of Neurology, Faculty of Medicine, University of Hacettepe University, Ankara, Turkey. Turk Norol

Supranükleer oküler motor bozukluklar; konjuge bak›fl felçleri, tonik deviasyonlar, sakkadik ve izleme göz hareket bozukluk- lar›, verjans anormallikleri, nistagmus ve

Bellek testlerinden CSÖT’te toplam ö¤renilen kelime say›s›, bir denemede ö¤renilen en fazla kelime say›s›, k›sa süreli hat›rlamada toplam do¤ru kelime say›s›,

Sonuç olarak; fliddetli öksürü¤ü takiben geçici iskemik atak geliflen genç olgularda karotid arter diseksiyonu arafl- t›r›lmal› ve antikoagülan tedavi

Development of temporal lobe epilepsy (TLE) can be triggered by various brain insults, including traumatic bra- in injury, stroke, or status epilepticus.. Injury is followed by