"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu"nun düzenlediği, "Suyuna, toprağına, ormanına, emeğine sahip çıkanlar buluşuyor" konulu forumda Munzur Koruma Kurulu Platformu'ndan Yılmaz Yurdakul, Munzur'da yapılacak olan barajların, Alevi kültüründe önemli yeri olan ziyaret alanlarını da sular altında bırakacağını söyledi.
'Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu'nun düzenlediği, "Suyuna, toprağına, ormanına, emeğine sahip çıkanlar buluşuyor. Yaşamı Savunanlar İstanbul'da" başlıklı forumunun ikinci günündeki öğleden sonraki kısmına baraj, Hidroelektrik santral (HES) ve nükleer santrallerin doğaya ve kültüre verdiği zararların tartışıldığı panelle devam etti. Panele, Munzur Koruma Kurulu Platformu'ndan Yılmaz Yurdakul, Hasankeyf Yaşatalım Platformu'ndan Serhat Resul, Allianoi Koruma Girişimi'nden İffet Diler ve Loç Vadisi Koruma Platformu'ndan Zafer Keçin katıldı. Panelde ilk olarak söz alan Yurdakul, 1996'da Dersim'de 400 tane köy boşaltıldığını ve buradan göç eden insanların gittikleri yerlerde aidiyet bilinci ile Dersimliler yaşam alanlarını korumak için platform kurduklarını anlattı.
'HASANKEYF'E SAHİP ÇIKANLAR TERÖRİST İLAN DELİYOR'
Yurdakul, devletin santrallerde kar değil zarar edeceğini işaret ederek, "HES'ler 80 milyon dolar katkı sunacak deniyor. 3 sene sonra işlemeyecek çalışmayacak bir tesis 1 milyar masraf yapılacak. 30 sene sonra orası bataklık olacak. İnanç merkezleri sular atlında kalacak, buna değer mi?" dedi. Konuşmasında Başbakan Erdoğan'a seslenen Yurdakul, "Bilim insanları doğanın katledileceğini anlatıyor. Neden onların sesini duymuyorsunuz? Sizin akademik kariyeriniz nedir? Bir bölgenin geleceği sizin iki dudağınız arasında olabilir mi" diye sordu. Hasankeyf'ten Serhat Resul ise "Kim Hasankeyf'e sahip çıksa, destek olsa terörist ilan ediliyor" diyerek Hasankeyf yıkılmasın diyen sanatçı Tarkan'ın devlet yetkilileri tarafından terörist ilan edildiğini hatırlattı. Resul, "Genelkurmay başkanı ile baraja start verildi. Bu nedenle, baraj mağdurları ile devlet otomatik olarak düşman oldu. Tarkan bile Hasankeyf'le ilgili açıklama yapınca terörist ilan edildi. Ayrıca dışardan birileri destek verince onlar da aynı şekilde suçlanıyor" diye konuştu.
'ANTİKAPİTALİST YAŞARSAK HES'E DE NÜKLEERE DE GEREK KALMAZ'
Hidroelektrik Santrallere (HES) karşı verilen mücadelenin öneminin anlatıldığı son panele ise Amasya'dan aktivist Fazıl Kuru, Tokat'tan aktivist Nedim Üstün, Antalya Alakır'dan Barkın Çoruh, Eskişehir'den Ali Osman Sönmez katıldı. Amasya'da verdikleri mücadeleyi anlatan Kuru, HES'leri Osmanlı dönemindeki verem hastalığına benzeterek, "Osmanlı döneminde insanları verem nasıl inceden inceye öldürüyorsa, öğrendik ki HES'lerde insanları, toprağı inceden inceye öldürüyor. Şirketler önceden gidiyor. Muhtarlara kırıntılar atıyorlar. Şirketler insanları kontörü verimli topraklar HES suyu aldıktan sonra toprakla suyun bağlantısı kesince yok olacak" diye konuştu.
FORUM YARIN ETKİNLİKLE SONA ERECEK
Antalya Alakı'dan gelen Barkın Çoruh, ise "Antikapitalist yaşayan bizler dünyanın en zengin insanlarıyız, eğer samimi yaşarsak kredi kartlarına HES'lere, nükleere ihtiyaç kalmaz" diyerek başladığı konuşmasına şöyle devam etti: "HES'ler halkları uyandırdı. Çünkü sermayenin, şirketlerin hayatımızı nasıl işgal ettiğine HES'ler sayesinde anladık, uyandık" dedi. Diğer panelistlerin de konuşmasının ardından panel sona erdi. 2 gündür çevre gönüllülerinin
deneyimlerini paylaştığı forum yarın Kadıköy İskele Meydanı'nda yapılacak: DİHA-16 Ekim 2010,