• Sonuç bulunamadı

ay d a bir ç ık a r

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ay d a bir ç ık a r"

Copied!
67
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

a y d a bir ç ı k a r

Jasper JOHNS, Numbers, 1963-78

(4)

Buradaki ö ğ re tm e n le rle öğre n cile rin kim ile ri alanlarındaki yol gösterici ışıklardan tanrıym ışçasına söz e d iy o r; N ie tz s c h e 'd e n , H e id e g g e r'd e n , D e rrid a 'd a n alıntı yapm adan te k satır ya za m ıyo rla r, b ü tü n yaşam ları birkaç p u t arasında gidip gelm ekle g e çiyo r gibi. Beyefendi siz, insanların bilge kişilerle, onla rın sö y le d ik le riy le kişisel b ir ilişkinin va ro ld u ğ u b ir to p lu lu k ta , ö yle b ir çağda yaşadınız belki. G ü n ü m ü z d e b ö y le kişisel ilişkilerin bulunduğunu sanm ıyorum ; sıradanlaştırıcı b ir baskı var, dahası P la to n 'u n istediği canlı konuşm anın ye rin i basmakalıp boş sö zle r aldı, iğrenç b ir d u ru m ....

değinmeler _ _

99

...b ir de insanların dem okrasi gözüyle görülm esi var, A tin a lıla r da S okrates’i böyle görm üş anlaşılan. " Ha, şu bizim Sokrates," dem işler, "b iliriz , avanağın b irid ir, o rta lık ta dolaşıp onun bunun başını ağrıtm aktan başka b ir iş yapm az- doğrusu kö tü adam değildir, arada b ir de akıllıca sözler eder. " A risto p h a n e s'in B u lu tla r o y u n u n u izle rke n on u n la alay e tm iş le r- Sokrates de o n la rla b irlik te gülm üş. Saygıyla kuşku, k im ile y in de alay b ir b ir in e karışm ış. D a h a da ile ri g id e b iliriz . H e ra k le ito s 'a inanacak olursak, o çağda E fesliler şöyle diyesiym iş:

aram ızda üstün b irin i is te m iy o ru z , o gitsin başka yerde, başkalarıyla yaşasın.

Bence böyle b ir tu tu m çok anlamlı. Ö zel bilgilen olan insanların to p u n u n değil, yalnızca özel bilgilerinden ö tü rü özel davranış bekleyenlerin sürülmesi anlamına geliyor. Ö y le ya da böyle, alay, cin a ye tte n ya da e le ştire n in e le ştirile n kişinin ü s tü n e b a s a ra k y ü k s e lm e s in i sağlayan kıyasıya e le ş tir id e n b in k a t iy id ir - budalalara saldırarak yücelem ezsiniz. Y eteneksiz yazarların, başka yeteneksiz yazarları d ille rin e dolayıp ciddiye alınmaları gerektiğini söyleyip durm aları bu yüzdenm iş gibi g e liyo r bana.

P AU L K. FEYERABEND

‘Bilgi Ü zerine Üç Söyleşi"

Metis Yayınları

(5)

" B u d a la la r a s a ld ır a r a k

jce le m e zsin iz."

Ş iz o fre n g i. N u m a ra 24. H a y ırlı

Isun.

N e ¡düğü b e lir le n m e d e n , k im i

im a n la rd a çıkan d e rg in iz elin izd e .

i o kum alar

Bu sayıda

Bize sorarsanız

Siz en iyisi önce Ö z e r A m c a ’dan

aşlayın. Ölüsan H o ld in g A.Ş.

Ö z e r A m ca İstanbul'u te rk e ttik te n

Dnra e v v e la B ig a ’ya g it t i. Ş im d i

urucaşile'de.

)z e r A m c a ’ n ın y a z ıs ın ı

k u d u ğ u n u z d a a k lın ız a G ü n d ü z

V a s s a fın ikin ci k ita b ın d a k i 'R üya Ş irk e tle ri', 'K ira lık H ü k ü m e tle r' yazıları

gele bilir. Ö z e r A m c a ’nın G ündüz Vassafı b iliy o r o lm a ih tim a lin i söylersek;

M atem atiğin çok sevilen rakam larından. Sıfır.

A m cam ız devamlı yazarlarım ızdan biri artık.

* Bu sayıda b ir sürü çeviri var. Psikanalizle dalga geçen var, b ir tane. B iyolojik

psikiyatrinin araştırm a m e to d o lo jis iy le dalga geçen b ir başkası var. Şarkı sözü

var, Alanis M o rise tte . Füruğ var, Farsçadan.

* Jim Jarmusch'la yapılan var. Sinemayla ilgilenenlere

* D ağıtım sorunlarım ızdan bu sayıda söz etm e ye lim . D eğişiklik olsun D ağıttık

işte.

* Yaz b itti. Şimdi yani ne lüzumu vardı? Bu senede hiç anlamadık. N eydi o

öyle hakikaten?

* H akan A ta la y yin e kuram sal ağırlıklı b ir m e tn i d ilim iz e kazandırdı .Bu

'D ilim ize kazandırdı.' lafı da b ir acaip.

* 24. sayıda o tu rd u k , daha ö nce g ö n d e rile n yazılardan s e ç m e le r yaptık.

M u ra t S ohtorik, K ütüpati, İsimsiz, Z e yn e p Erkan, Haşan Lehim, N o N am e-

(6)

•ost, D oşka oradan.

;eyin Rahmi G ü rp ın a r bundan tam yetm iş yıl önce "Ben deli miyim ?”

a b ir k ita p yazmış. " A n tip s ik iy a tri daha ana ra h m in d e bile de ğ ilke n

in Rahm i'nin yazdıklarına ancak şapka ç ıka rtıla b ilir.” diye düşündük.

mana Konnekşın’a bu sayıda kaldığımız yerden devam e d iyo ru z

ayrıca. H üseyin Kurnaz, Ö zge Işcanlı, Hafıs Sakal, A h! M uhsin Ü nlü

tlu olarak aramızda.

ergide son d u ru m nedir?"

ne? A ldınız işte. O kuyun.

o rm u yo ru z. Basın savcısı soruyor.

’ardon. Tabii efendim . Evet efendim . H em en şimdi.

»: G ra f Yayıncılık Ltd.

m lu Y azı iş le r i M ü d ü r ü : A y ş e g ü l A k y a p r a k lı H a n ım e fe n d i

ıda'da m u kim )

urulu: Fatih, M ehm et, Y ağm ur

üzeni: Faruk ve A ltu

Dizgi: Z ülal

D inam o: M uzaffer

A d re s : A k d o ğ a n sok. N o : I I Kat:

Teras Beşiktaş/ İstanbul

T e l: 2 1 2 . 2 6 0 6 8 4 9 . Faks: 2 1 2 .

2587269

Baskı: Y ılm az Baskı Ç e n te r. G ürtaş

O fset. C ağaloğlu/ İstanbul

A b o n e lik : A lt ı sayı iç in G r a f

Y a y ın c ılık L td . A k b a n k B e y o ğ lu /

İstanbul 14990 nolu hesaba 600.000

Tl. A v ru p a için 30 d olar, A B D için

40. A y n ı ba n ka n ın 149 9 0 - 6 n o lu

d ö viz hesabına.

(7)

G enç gazeteci : ....!...;

H o ld in g Başkanı: Evet gazeteci bey oğlum . Şimdi anlatacaklarım ı iyi d inle.

Yazıhanene dönünce ister dizi yap, ister kitap haline getir.

(Ö lüsan H olding) bilindiği gibi enteg­

re b ir kuruluştur.

R a h m e tli sağlığında istem işse ya da yakınları rica ediyorsa, acı haberi alır al­

maz g ö re v e başlar, ü stü n ü ö r ttü k te n sonra da h izm etlerim izi sürdürürüz. Biz, firm am ıza duyulan güveni yaptığımız işin ka lite si ile kazandıK. Bizi herkes b ilir.

Ü nüm üz yurtdışına taşm ıştır. S tandartla­

rımız A vrupa, hatta A m e rik a ’nın üzerin­

dedir. (TSE)den sonra (ISO 9 0 0 1 -9 0 0 2 - 9003) kalite belgelerine de sahibiz.

ölüsan holding a.ş.

G enç gazeteci:...; ... ? H o ld in g Başkanı: Biz soydan so ptan bu işin içindeyiz. Aslımızı da inkâr e tm e ­ yiz. Masamın arkasındaki duva rd a g ö r­

düğün urgan, babamızın İsta n b u l’a göç e ttiğ i zaman yanında g etirdiği urgandır.

O zam anlar arabayla, o to m o b ille cena­

ze g ö tü rm e k yok. M ezarlığın yanındaki musalla taşında namazı kılındığı gibi on dakika sonra iş tam am . G enellikle ta b u t- suz göm üldüğü için ta b u t cami avlusuna geri g ö tü rü lü rd ü . Babam bu urganla, sır­

tına vurduğu ta b u tu taşırdı. H o ld in g im i­

zin önem li kuruluşlarından biri olan(Ta- butsan A.Ş.) herkes ta b u tla göm ülm eye başladıktan sonra kuruldu.

(8)

di, m asam ın ü z e rin d e k i p U ro ı neden ta b u t b içim in d e anla- ı? Geçen yılbaşı onları T a b u t- e ş a n tiy o n u o la ra K d a ğ ıttık ,

^a sa çakmağı da Mezartaşı gi- da (M ezm ersan) yani m ezarlık e r le r i s a n a y i ve t i c a r e t A . eşantiyonudur.

; g a z e te c i:... ?

ling Başkanı : K urucum uz rah-

•abam savurganlığa karşıydı. O e mezarına d iktiğ im iz taş yeni

rlerden değildir,

eyolu kam ulaştırm asında bul- ı b ir kenara itip bıratığı çıkma yduk. Bu yüzden üzaerindeki d o ğ u m ö lü m ta r ih le ri baba-

tutm az.

tn T e le fo n d a : (A lo , alo, sek­

izim , k o n u ğ u m u z a b ir viski, ı h e r zam ankinden getir. T o - ar olsun.)

gazeteci :... ...I

ng Başkanı: Evet gazeteci bey Ü lkem iz kalkınmaya başlayın- m bize, (te k elin sesi çıkmaz, m em iz gerek. Ü ste lik h e r işi sn b e k le m e m e k g e re k ir, o rile re z o r ye tiş iy o r) dedi,

ki cenazesi olan m ezar yeri :e naze arabası b u lm a k için kıntı çekiyor, g ittik bildiğiniz ild ik . Ç e v re s in i ç e v ird ik ve ' yol yaptırdık. Yaz, kış t rafı - Planları çizild i, p a rse lle n d i, lı. Ç e v re c i o ld u ğ u m u z u da ama işinden anla. A ltya p ısı nıp hizm ete açıldı,

tanınm ış kişiye parasız y e r a ltın d a n d u y u rd u k . (A m a n ş, ben de alayım sonra zam

¡r) d iy e n le r sayesinde satış- em en yü kse lm e ye başladı, b ak g a z e te c i b e y o ğ lu m , .. M e z a r y e ri b u lm a k için raya koşm uyorsun, b ir m e ­

zara yaklaşmak için d iğ e rle rin in üstünü çiğnem ek yok. H e r ta ra f asfalt. Ağaç­

lar, çiçekler içim ferahlatıyor. Ç e le n k yağmalamaya gelmiş çocuk, elinde testi, bahşiş diye peşine düşmüş dilenci görem ezsin. Vallahi gazeteci bey oğlum, b ir görsen bu genç yaşta ölesin gelir.

Genç g a z e te c i: ... ! .... ?

H o ld in g Başkanı : D eniz gören dubleks m ezar ye rle rim iz bahçelidir. Ü ze ri­

ne kar birikm em esi ve buz tutm am ası için lahit ve taş e le k trik rezistanlıdır.

Malzem e ve işçilik birinci sınıftır.

Genç gazeteci : ....?

H o ld in g Başkanı : Sosyal m ezar yapımı için arka ta ra fta ki manzarasız b ö ­ lüm leri, en fazla bire iki ve b itişik düzen parsellem eleri koşuluyla k o o p e ra tif­

lere veriyo ru z. Altyapısını b itirin c e k u ra ile paylaşıyorlar.

A yrıca yurtdışında çalışan işçi ve ailelerine dövizli satışlarımız var. Y u rt içi ta ksitli satışlarda vade farkı alm ıyoruz. Pazarlık döviz üzerine yapılmışsa sabit k u r garantisi veriyoruz. Biz banka değiliz ki...

Genç gazeteci : ....?... ?

H o ld in g Başkanı : C enazelere g ö n d e rile n çiçekleri b ir süre k o n tro l e ttik.

O lu r şey değil. Hepsi boynunu bükmüş, sapları yok. Besbellli üçüncü d ö rd ü n ­ cü tu ra çıkmışlar, iple bağlanıp yeşilliklere tu ttu ru lu v e rm iş le r.

İşte Mezçisan San. ve Tic. A.Ş. buna b ir te p k i olarak ortaya çıktı. Anlayaca­

ğın gibi, (M ezarlık Ç içe kle ri Sanayi ve T ic a re t A n o n im Ş irketi) dem ek. Biz şimdi d ö rt d ö rtlü k b ir çiçek hizm eti ve riyo ru z. Ç elenklere iş bitm ez. Mezarın başucundaki saksıda istenien çiçeği bu lu nd u ru ru z. Yıllık abone o lanlar da var, b e lirli günlerde isteyenler de.

Uluslararası In te rflo ra üyesiyiz. Peşin ö d e m e k koşuluyla on yıllık abonmana büyük in d irim yapıyoruz. Dünyanın neresinde olursan ol, b ir te le fo n ye te rli- dir. İstediğin çiçeği d ile d iğ in in saksısına, vazosuna koyalım . M evsim önem li değil. Bu iş için ta m d ö rt tane sera kurduk. Bu işin m üdürü ziraat mühendisi.

Süs b itk ile ri bölü m ü n ü bitirm iş. A n ca k ra h m e tliye (deve dikeni) siparişi veren dam at ya da gelinleri ciddiye alm ıyoruz.

Genç gazeteci :...?

H o lding Başkanı : G ö rd ü k ki lüks arabadan inm eyen karun gibi zengin adam kam yonetten bozm a cenaze arabasıyla taşınıyor. Bunun üzerine (M eztrans)’ı kurduk.

Yani M ezarlık T ra n s p o rt A.Ş. Yakında ithal malı cenaze arabalarımız geliyor.

Şim dilik iki Mersedes, iki Ford, iki BMVV’yi o to sanayide kestirip cenaze ara­

basına dönüştürdük. M etalik yeşile boyattık, idare etm eye çalışıyoruz. Türkiye çağ a tlıy o r azizim. O n yıl içinde, Rols Roys, Porşe, Jaguar, Ferrari ile hizm et vereceğiz. Ş im dilik ö ze llikle g e nçler için BMVV geçerli. Biraz ü cre ti yüksek ama herkes m em nun. Ö m ü r boyu lüks arabadan inm eyenleri son yolculukla­

rında kam yonete b in d irm e m e k için herkes elinden geleni yapmalıdır. D e vle t bu işe destek verm elidir.

Başkan T elefonda : A lo , a lo ... alo. S ekreter kızım, gazeteci oğluma viski, bana her zamankinden. Toniği az koy.

Genç gazeteci : ....I...; ... ?

(9)

old in g in izd e çalışanların ü c re tle ri ve çalışma koşulları ço k iyidir. Sosyal iarı güvencem iz altındadır. Kendisine ve ailesine ücretsiz kefen, ta b u t v.s.

o ld in g te beş yılını d o ld ura n la ra yüzde yetm iş in d irim li m ezar yeri. Doğal

•ak, gerektiğinde.

ereceksin ki, alacaksın, iş disiplini vazgeçm ediğim iz ilkem izdir. H e r şey bi-

;el v e rile re bağlanmıştır. Satış ve rezarvasyon, danışma, halkla ilişkiler b ö ­ lerim izde çalışmak için bazı koşullar ve n ite lik le r aranır. Bizim işimizde îryüzlü personel olaya te rs düşer. Ö yle b ir g ö rünüm ün olacak ki, m üşteri illeri senin de büyük acıya tü m içtenliğinle katıldığını düşünecek. AR-G E jtırm a geliştirm e b ö lü m ü m ü zü n yaptığı in ce le m e le r sonunda, ülserli insan- ı yüzünde acılı b ir hüzün ifadesi bulunduğu saptandı. Şimdi, ta m kuruluşlu hastaneden (o n iki parm ak bağırsağında) ülseri va r raporu g e tirm ie ye n i işe iyoruz. Sonradan tedavi g ö re n le rin işlerine son verm ektense, başka ser- sre ya da holdingim izin d iğ e r ortaklarına aktarmaya çalışıyoruz. Elkitabımı- göre, g örev başında gülümseyen personele üç günlük ü c re t kesimi cezası ulanır. Kahkaha atana ise iş kanunu madde 17 gereğince işvereni zararar atm aktan tazm inatsız olarak işine son verm e, b ir gün seni oraya bizzat gö- mek isterim gazeteci bey oğlum ,

âenç gazeteci : ... !

Holding Başkanı - Yanlış anladın benim oğlum . Gezm eye, gezmeye, Allah :inden versin, ço k gençsin.

> g a nisazyonum uz ço k iyidir. Z iy a re t e tm e k istediğin biri var. Danışmaya :ük b ir bilgi v e r yeter. A dını bil, soyadını bilme, zararı yok. Yalnız soyadını

•, tam am . Baba adını, eşinin adını, çocuklarının adını ver, tam am . Şimdi de- i m i yazm a ya ca ksın (o ff re c o rd ). İngilizcem nasıl ama! Bulm ak iste d iğ in in 'gilisinin adını versen yeter. Bizde rahm etli ile ilgili tü m b ilg ile r bilggisayara elenmiştir. Sen ipucunu ver, onbeş saniye sonra kartı elinde bil. Ö rneğin:

A b d ü lb a k i Hoşseda, 1923-12. 9. 1980. C e n n e t Y olu, H uzu rlu Parseller,

>: 267) Büyük panodaki haritaya bak, elinle göm m üş gibi bul. G elecek ay :em im iz (In te rn e t)’e bağlanacak.

3enç g a z e te c i-...?

Holding Başkanı- Bu iş b ir b ü tü n d ü r gazeteci bey oğlum. Bir yanı noksan sa işin tadı kaçar. Bu denli güzel b ir tesise rastgele m erm ercinin yeşil yeşil araklı Hüvelbaki taşı yapmasına izin verem ezdik. Bu yüzden M ezm ersan’ı

~duk. M ezarlık m e rm e rle ri sanayiinin kısaltılmışı.

3roje m im arlarım ız h e r şeyi hazırlar ve inşaatı bitinceye kadar denetler.

3u arada tab u tla rı biraz daha dikkatli yapalım dedik ortaya (Tabutsan A.Ş.) .ti. Teşvik kredisi aldık. Bu yıl da ihracata başladık. Yalnız, diğer sanayi ürün- i gibi defoluları ihracat fazlası diye iç piyasaya verem iyoruz. Biçimi bizim ki- e ulusal ta b u t kü ltü rü m ü ze uym uyor. Bizim tab u tla rın üstündeki yeşil ö rtü dırılabilse gülden, meşeden, cevizden T ü rk oyma sanatının en güzeli sayıla-

< ne eserler yaratacağız.

H oldingim ize bağlı Kefensan A.Ş.’nin de durum u iyidir. Bu piyasada üstü- jze yok. Seri imalatın yanı sıra b u tik işi var, büyük beden var, özellikle bas- tç ile r için battal bo y var.

Geçen gün birisi te le fo n la cepli kefen olup olmadığını sormuş. Parasını yi­

yem eyen aşırı p in tile r için. Anlaşılan şaka yapmış. Bizim bu t ü r kefen üre­

tim im iz şim dilik yok. Yine de AR-GE m üdürüne ta lim a t verdim . Çürümez, su geçirm ez cep yapabilir miyiz diye.

G enç g a ze te ci- ...

... ?

H o ld in g Başkanı- D üşünm ez o lu r muyuz? T u riz m e katkıda b u lu n m a k iç in b ir ta s a rım ız v a r. T ü rk iy e 'd e ö lü p b u ra d a kalm ak isteyen ya da kendi ülkesinde ölü p güneşlik, hava kirliliği olmayan b ir yerde g ö m ülm ek is te y e n le r için B o d ru m , M arm aris, Fethiye yö re le rin d e deniz manzaralı, beş yıldızlı m e z a rlık la r yapm ak için uygun y e rle r arıyoruz. Ö le n in külle­

rin i k a v o n o z d a saklayanlar için b ir y e n ilik g e tiriyo ru z. K avonozlar devre m ü lk s is te m iy le h e r yıl on b e ş gün tu ris tik m ezarlıklarım ızdan yararlana­

cak; süresi biten kavanoz A v ru p a 'd a ­ ki, A m e rika 'd a ki evlerinin şömine ra­

fındaki özel ye rin e ko n u lm a k üzere geri gö n d e rile ce k. Yabancı sermaye sağlamak için girişim lerim izi sü rd ü rü ­ yoruz. Başarabilirsek, göreceksin ga­

zeteci bey oğlum, m ezarlık tu riz m in ­ de büyük patlam a olacak.

Genç gazeteci - ... !

H o ld in g Başkanı- T ü rk inşaat sek­

tö rü dünyada açılırken biz geri kala­

mazdık. Şimdi tü m dünyada anahtar te s lim i m e z a rlık k u ru y o ru z . Bu işi uluslararası düzeyde başaran te k fir ­ mayız.

Genç g a z e te c i- ... ...

H o ld in g Başkanı- D oğum ko n tro lü , nüfus planlaması gibi şeylere karşıyız.

D o ğ u m kliniği işletm em izin ana uğ­

raşım ız ile çelişkisi yok. G ün gelir, d oğanlar ölür. Değil mi evladım? En­

te g re kuruluşuz diye boşuna söyle­

m iyoruz.

- A lo , alo! s e kre te r kızım. Konuğu­

m uza b ir viski, bana h e r zam ankin-

(10)

niği karar olsun,

t, d a r g e lirlile r h e r zaman ön dır. Biz de varlıklı sayılmayız, ib ile r için seri sonu kefen, ta -

3 b o y lu la r için e k o n o m ik m e- ... M aliyetinin altında sunulu- p o rtö rle cenaze taşımacılığı g e lirli ve e m e k lile r için ayrı et. Bu kesim için ta ksit siste-

^eliştirdik. İki sloganımız var.

2n öde. Ölüsan sizin en ya- tu n u z ) ve (T a k s itle ö lm e k

itle ö d e m e k kolay),

ana genel yerleşm e düzeni- ıtmayı u n u ttu m . Kapladığım- alanda biz yalnızca d ö rt eği- I çok daha falasını uzlaşmacı şımla biraraya getirdik. Ö n - , son d e re ce d e çevreci ol- :u daha ö n ce s ö y le m iş tim , ün kavuşunca ağaçları y e r- ışık vu rd u ru y o ru z . Sanırsın Şıyor. Sabaha, gün ışıyana v re y o lu n d a n g e ç e n le rin sisimizde. Karayollarına rica un ce p h e m iz e karşı gelen

2 (en ç o k 30 km ) yaftası k. D ağlara, ta ş la ra ; b iz im :arken kaza yapıp ölen ka- onra ço k üzülürüz.

• ö lü m le r halinde. M evlana ide neyler, kudüm ler... Bir /iyo lo n sel, kanun, ud (tek-

>r. Ö te yanda sem ahlar...

"e kardeşleri adası Ebussu- si’nden uzakta. Neyse, biz zla d a ğ ıtm a ya lım , g ittiğ i- ndan göreceksin,

k re te r kızım. Konuğum uza

>ana da to n iğ i k a ra r cin.

na badem, fındık ve yeşil ı koy kızım. G azeteci bey in c im iz değil. Bu kez çe- :bi koyma.

e t e c i- ....? ....! ...?

Başkanı- Bazı p a rsellerde

h o p a rlö rle r usul sesle z ik ir yayınlar. Bazılarında kesin b ir sessizlik. D e d ik ya bey oğlum, tü m eğilim lere göre ye rim iz var.

Bazen yaptığım ız işlerde b ir yanlışlık v a r mı diye d üşünüyorum . Sonunda in a n ıy o ru m ki, yok. B irç o k insana iş kapısı açtık. V e rg ile rim iz i tık ır tık ır ö düyoruz. Yanlız devletin bizim işkolum uzda katm a değer vergisini sıfıra in­

dirm esi gerek. Sıfırı tü k e tm iş insanların h izm e tin d e yüzde on beş, yirm i KDV o lu r mu gazeteci bey oğlum?

Yakında b in le ri bizi ta k lit e d e re k b ir y e r açmışlar. Bizim elim izi tutam azlar.

O n la r ölüyü bile rezil ederler.

Genç gazeteci - ....! ... .... ?

H o ld in g Başkanı- Sanat e tk in lik le rim iz in arasında şunları sayabilirim . (A ğ ­ laşan) yani Makyaj ve A ğlam a T e k n ik le ri A.Ş. Bu işin e ste tiğ in i sağlar. Bir cenaze tö re n in e gitm en gerek. İçinden gülm ek g e liy o r ama üzüntülü g ö rü n ­ m e k zo ru n d a sın . O zam an (A ğ la şa n) sa lo n la rın d a b ir m akyaj y a p tırırsın , te le v iz y o n d a canlı yayına çıkacakm ışsın gibi m a t re n k le r, yüz çizg ile rin d e belirginlik. G örünüşe göre çok üzüntülüsün ama yaşlı ve çirkin değil, inadına, genç ve güzel. Bu hizm eti bayanlar çok tu tu y o r.

H e r gün yirm i o tu z tane M ona Lisa yaratıyoruz. Bir de çok önem li bazı kişilerin yakınları bize özel ola ra k başvuruyor. Hepsi sanat eğitim i görmüş, sözleşmeli elem anlarım ız var. O n la r cem aate karışarak sessizce ağlıyorlar. İs­

teğe göre, hıçkıranlar, kendini yere atarak giysilerini yırtanlar, zılgıt çekenler, ağıt yakanlar sağlıyoruz. Böylece herkes ra h m e tlin in ne kadar çok sevilen b ir kişi olduğunu anlıyor.

Genç gazeteci - ...

H o ld in g Başkanı- Bu yıl b ir va kıf kuruyoruz. G e n çle re yurt, kitaplık, burs vb.; ne de olsa o n la r bizim geleceğimiz...

Ben seni pek sevdim gazeteci bey oğlum . Tanıdık birine g e re k e b ilir diye ayırdığım nefis b ir y e r var. O rayı sana vereceğim . H em de iki kişilik. Kabul e t­

mezsen beni incitirsin.

Genç gazeteci- ....? ....! .... ... ?

H o ld in g Başkanı- Beni sorarsan, biz de babamıza çektik. Zam anım ız gelince belediye mezarlığında b ir yere sıkışırız. N e demişler? İsraf haram dır. Biz ken­

dim iz için çalışmıyoruz ki... Biz gidiciyiz, (Ö lüsan) kalıcı.

G enç gazeteci- (H ıçkırık sesleri)

H o ld in g Başkanı- N iye ağlıyorsun gazeteci bey oğlum?

K ötü b ir şey mi dedim?

Yoksa!... Yoksa sana viski mi dokundu?

Ö z e r EKİNCİ

(11)

G İ R İ Ş

Ş izofreni: Yaşamı/zamanı o lduğu gibi ka b u l e tm e k ve o n a ylam a k... Z a m a n ı kabul etm ek, uzay bağlam ında hiçliği ka­

bul e tm e k anlamına gelir. D iğ e r b ir d e ­ ğişle ö lü m ü ... D u rm a k s ız ın , te k r a r ve te k ra r başka birisi olmanın, evsiz o lm a ­ nın, nereye gittiği ve kim olduğu ö n e m ­ siz b ir göçebe olm anın yo ru cu süreci...

D ü n y a ü z e rin d e b ir h a y a le t, b ir p e -

untitled

num bra, acı içerisinde b ir gölge olmak..

Fakat d iğ e r ta ra fta n , evre n d e evde o l­

mak... Bir zam anlar va r olmuş, hâlâ var olan, gelecekte var olacak olan... b ir sıvı olmak.

Belki de sıvı o lm a k is tiy o ru z , çünkü

böylece hiçliği bile işgal edebiliriz.

(Bunun için gereken kıç ve güç insan­

da m e vcu t mu?)

Belki de e vre n "u za y" değil de "za-

(12)

cinsinden g e n iş liy o rd u r! Ö y - o k olarak henüz olm am ış ola-

açabiliriz.

ı korkusu ve h içlik özlemi...

a ş izo fre n le r ölüm korkusuna sa hiçlik özlem ine mi yenile- Ya da şizofreni, korku ve ö z­

erindeki zafer midir?

İME

JS T VE Ş İZ O F R E N İ« SER-

TEORİSİ (N ih ilis t ve şizofre- ırını "se rm a ye ’ ye ya da " te ­ klem ek m üm kün e lb e tte .) sıyla (?), k a p ita liz m insan

falan aykırı değil. Kendisi 'ecini ta k lit eden insan d o - jş aşamasında (ya da h e r la) n ih ilist ve ş izo fre n iktir.

ığa benzer, masum, am ell- orum suz, yıkıcı ve tü k e tic i b ü y ü y e b ilir. K a p ita lizm in :ıgı bu doğayı ge rçe kle ştir- ışka b ir şey değil; başka

o, bizim aynadaki kendi- zdür.

çocuk ve ne k o m ik tir ki, ra tıla rın d a n s o ru m lu o l-

yo ru z. B ir hafızası o ld u ­

ğunu ve ö ğ renebildiğini varsayarak ne âlâ! Eğer kaos kendini yaratıları aracılı­

ğıyla gerçekleştiriyorsa bizim kinden farklı b ir zaman anlayışı o la b ilir mi? Ya da kaosu anlamak d em ek b ütün yaratılarını (h a tta düşleriyle b irlikte , insan, in- san-olm ayan) anlamak d em ek (bu da imkânsız). Eğer kaosun kendisi farklı b ir b o y u tta b ir yaşam biçimiyse, ne sikim ya p ıyo r olduğunu kendisi dahi bilem ez (bilinçaltı).

Çem ber... Kendisinin bile ne sikim yaptığını bilm eyen b ir şeyi/birini anlama­

ya çalışıyoruz. H ayatı/Tanrıyı/kaosu vs. vs. anlamak, kendinizi, beni, b ir balığı, b ir bitkiyi vs. vs. anlamak imkânsızdır.

S O N U Ç

BEN NE SİKİM YAPIYO RU M ?

Sanıyorum, uzun b ir yolda ve beni çevreleyen h e r şeyin aracılığıyla, kendi içerim de yalnız olm am ak için kendim e ulaşmaya ve dokunm aya çalışıyorum.

Yalnızlığım için, iro n ik b ir biçim de, h e r şeye ve herkese ihtiyacım var. Yalnız­

lığım aynı zamanda kurtuluşum ve hapishanem mi? Sanıyorum, ben çem berin ta kendisiyim , kendim e giden yol. Ç e m b e ri (herhangi b ir çem beri) kapatm a­

nın te k yolu, kendi tra d e jin iz içinde kendinizi bağrınıza basabilm enin te k yolu,

"ka h ka h a la r ve gözyaşları iç e ris in d e " ö le re k ke n d inizi d o ğ u rm a k tır. Ya da kendinizi yok etm e sürecini başlatarak henüz olm am ış olana y e r açmak. H e ­ nüz olmamış olan, gerçekte, benim kendim e olan aşkımdır. Yaşama ve fark etm ediğim , bilinm eyen, farklı kendim e ve rd iğ im onaydır. Bir potansiyel olarak kendim e "e v e t" d e m e m d ir. H enüz olm am ış olan, benim kaotik aslım, bilin- çaltım dır.

H enüz olm am ış olan... Benim d iğ e r düşmanım... Seni seviyorum... Senin için üzgünüm ve senden ko rku yo ru m . Sen benim hiç bilm ediğim ve hatırlam adı­

ğım d ü ş le rim d e n b e n im h iç b ilm e d iğ im ve h a tırla m a d ığ ım b ir d ü n y a yaratacaksın.

N O N A M E , N O FROST

(13)

Ç ö lü n ortasında çıplak b ir adam. Ö l­

müş. Elinde kısa b ir k ib rit çöpü. A rk a ­ sında ayak izle ri bırakm ış. A y a k izleri, ç ö lü n o rta s ın d a n , k u m u n ü z e rin d e k i herhangi b ir ye rd e b a şlıyo r ve öldüğü yere kadar sürüyor. Bu adamın hikâyesi­

ni yaz bakalım. Bana s o ru la r sorabilirsin.

A m a seni sadece evet ya da hayır diye cevaplayacağım.

- A dam susuzluktan mı ölmüş?

- Evet.

- A dam biraz yürüm üş, sonra çöl onu öldürm üş...

- Evet.

- A m a nereden geldiği belli değil.

- O n u sen bulacaksın.

- Kumdan mı çıkmış?

- Hayır.

- Havadan mı düşmüş?

- Evet.

- U çaktan mı düşmüş?

- Hayır.

- Z ü m rü d -ü A nka Kuşu’ndan mı?

- Hah hah, hayır.

- Uçan b ir cisim den mi?

- Evet. Kanatlı mı?

- Hayır.

- Kanatsızsa... Z e p lin , balon? Hangisi?

Zeplin?

- Hayır.

- Balon?

- Evet.

=— --- ---— ■ -

kısa çöp

(14)

Balondan mı düşmüş?

Evet.

Birisi mi itmiş?

Hayır.

Kendi mi atlamış?

Evet.

İn tih a r e tm e k için mi atlamış?

N e d e n atlamış?

Sen bil.

Buldum, böyle b ir soru sorm uş- h e rif çözerken bunalmış, atlamış.

Hah hah, hayır.

P e k ii, b a lo n d a y k e n de ç ıp la k niş?

Hayır.

Elbiseleri varmış yani?

ivet.

Elbiselerini çıkarıp atmış?

ivet.

'anında güneş yağı va r mıymış?

Hayır, neden?

■ o m la rı ben so ra rım . A m a ce- lyayım . G ü n e ş le n m e k için so-

i u ş olabilir?

layır.

u adam deli mi?

alonda yalnız mıymış?

ayır.

'em ek başkaları da var... O n la r

>lak mı?

. başta değil.

)nra soym uşlar ama?

■et.

lis e le rin i atm ışlar o n la r da?

et.

şka eşya va r mı yanlarında?

şta evet.

na sonra onları da atmışlar.

2t.

in kü ba lo n hava k a y b e d iy o r-

daşıyorsun. Evet,

rhalde... sen beni ne sanıyor­

sam et.

«/a kaçıran ve devam lı alçalan

b ir balonda, b ütün eşyalarını, hatta donlarını bile atmış birkaç kişi...

- Kız mı erkek mi?

- Ö n e m i yok.

- Buldum. K ib rit çekm işler, kısa çöp bu adama çıkmış.

- Kutlarım . Buldun.

- Peki sonra ne olmuş?

- Buraya kadar b iliyo ru m .

- O zaman devamını şimdi yazalım.

- Tamam.

- M u h te m e len birkaç k ilo m e tre sonra, yine çıplak ve elinde kısa b ir k ib rit çöpü olan b ir adamı daha çöl üzerinde ölm üş olarak görürüz.

- Evet.

- D iyelim ki üç kişi varmış balonda, o zaman şimdi kaç kişi kaldı?

- Bir.

- Peki onun başına ne getirelim ?

- Balon hava kaybettiğine göre b ir yerde düşecek.

- Ya da düşmeyecek. Son kalan adam da atlayacak.

- N e d e n atlasın ki, neyin uğruna?

- N e yin uğruna atlayabilir? Bu adam lar neden çölün üzerinde, böyle b ir yolculuğa çıkmış olabilirler?

- A dam ın atlamasına değecek kadar önem li ne o la b ilir balonda?

- Altın... Bunlar altın arayıcısıdır.

- Ve yanlarındaki altını feda edem eyip kendi hayatlarını feda ederler.

- Peki son atlayan adam, neden böyle b ir şey yapsın ki? Benden u m u t ke­

sildi, bari altınım başkasına yarasın diye mi? Mantıksız.

- Bence de. Adam ın, balonun uçuşuna devam etm esi için kendi hayatını fe ­ da edebileceği b ir şey olmalı.

- Bu adam idealisttir.

- Güzel, ideali nedir?

- Bir iddiaya g irm işlerdir.

- Devam et.

- Ç ölü balon üzerinde geçeceklerine d a ir b ir iddia.

- A m a g e çe m iyo rla r ki. Hepsi ö lü yo r.

- A m a h e r ihtim ale karşı, iddiaya girerken şöyle b ir kelim e kullanmışlardır:

"Bu balon, bu çölü geçer.”

- Son adam atlam adan önce b ir n o t bırakır. "Biz size d e m iştik değil mi?

Bakın, bu balon, bu çölü geçti."

- iddiayı kazanırlar. Ö d ü lü de yakınlarına g ö n d e rm e le rin i isterler.

- Güzel b ir hikâye oldu. Şimdi bunu yazalım.

- Yalnız b irim iz yazabilecek sanırım.

- Neden?

- G ö rm ü y o r musun, balon yere ne kadar yaklaştı. Ç ek bakalım şu k ib rit­

lerden birini...

M urat S O H T O R İK

(15)

Süreç kuramı b iyo lo jik, sosyal ve psi- k o d in a m ik psikiyatrinin b ü tü n le ş tirilm e ­ sine yarayan, fiziksel ve p sik o lo jik süreç­

lere ilişkin kapsamlı b ir kuram dır. Süreç kuram ı m atem atiksel d in a m ikle r ve H e- r a k litu s 'u n s ü re ç fe ls e fe s in d e n çıkan kavram ları kullanır. Klinik olarak da uy­

g u la n a b ile n üç yeni kavram sunar: I) (b iy o lo jik ya da p s ik o lo jik ü stünlük ku­

ram larına karşıt olarak) b iy o lo jik öncelik ve p sik o lo jik üstünlük, 2) (psikoanalitik ve d iy a le k tik çatışm alara ve s is te m le r hom eostazisine karşıt olarak) karşıtların birliği, ve 3) (b e lirle n im ciliğ e ve gelişim ­ sel kuram lara karşıt olarak) yaratıcı ça- tallanm alar.

Ç oğu klinisyen bugün p s ik iy a trik ba­

kım da b iyo lo jik, sosyal ve kişisel e tk e n ­ leri b ü tü n le ş tirm e gere ksin im in i ka b u l­

leniyorsa da, (bu y ö n d e ki) çabalar kap­

samlı b ir kuram ın e k sikliğ in d e n dolayı

b iy o lo jik öncelik ve p s ik o lo jik üstünlük:

s ü r e ç k u r a m ı n d a n ç ı k a n y e n i b i r b ü t ü n l e y i c i p a r a d i g m a

kesintiye uğram aktadır. Eklektizm , belli b ir bozukluğun nedeninde ya da te d a v i­

sinde b ir çerçevenin ne zaman ö te k in ­ den daha önem li olduğunu g ö s te rm e ­ yi savsakladığından, y e te rli değildir. Kli­

nik ve sosyal b ilim le rd e deney yapm a­

nın muazzam e k o n o m ik ve insani b e d e ­ li kuramsal yaklaşımların kullanılması ge­

reğini g ö s te rir. Olası b ir b ü tü n le ş tiric i çerçeve olarak b ir ço k A m e rika n psiki- yatristi tarafından benim senen sistem ler kuramı, sorunların ele alınma sırası k o ­ nusunda yol gösterici olmadığından, bu işi g ö re m e m e k te d ir. Engel, s is te m le r kuram ına dayanarak , ardışık b ir biyo p - sikososyal yaklaşım ö n e rirk e n , P ribram te d a v in in herhangi b ir n oktadan başla­

yabileceğini, çünkü herhangi b ir parçayı değiştirm enin bütü n ü d e ğ iştirm e k o ld u ­ ğunu savunm uştur. Bu kavram ların ikisi de s o syo lo jik ve so s y o b iy o lo jik fo rm ü -

(16)

>nlarla uyuşm am aktadır; bunların i gerek tü rü n gerekse te k b ir ki- tariınn keşfedilm esiyle dinam ik- evrim olm uştur. Bu "çatallanm a- e vrim in ve insani ya ra tıcılık ve ır is te m in o la b ilirliğ in i açıklar, jm ü z d e çatallanm a kuram ı fizik- ız y o lo jiy e değin çe şitli uygula- r dahil, uygulamalı m atem atiğin ikin alanlarından b irid ir,

id e m d in a m ik te n alınan te m e l m la r klasik hom eostazis kavra- d ra m a tik b ir şekilde değiştirm iş ik ta n b iy o lo jik p sikiya triye gir-

\ Bununla b irlik te , d inam iklerin

>Io jik k o n u la ra u y g u la n a m a y a ı kavramsal b ir yo ru m u yo k tu r, ir y o ru m la rın araştırılm ası bizi beşinci yüzyılda lyonyalı filo z o f ılitu s ’tan köken alan felsefi sü- u ra m la rın a g ö tü r ü r. M a rm o r, :litu s ’un süreç ku ra m ın ın m o - psikiyatride gerek duyulan bü-

;tirici çerçeve o la ra k kullanıla- :ğini ö n e sü rm ü ştü . Jung H e - ıs’un k u ra m la rın a açıkça g ö n - î yaparken, Freud bunları H e- d iy a le k tik m o d e li aracılığıyla

^e almıştı.

EÇ K U R A M I

iç kuram ı h e r şeyin enerji içe-

î enerji alışverişi yapan b ir sü- duğunu öne sürer. Enerji akışı arı fa rklıla ştırır ve yaratıcı ev- ırşıtların evrensel e tk ile ş im in - a y n a k la n ır. " S ü re ç " sözcüğü e " ile rle m e k ya da ö n e çık­

ın tü re m iş tir. Bu, izole olaylar, d urum ları etrafında salınımlar,

"lı b ir d u ru m u n h o m e o s ta tik ı, döngüsel y in e le m e le r ya da

; d e ğ iş m e le r gibi d iğ e r d e ğ i­

n işle rin d e n farklıdır,

şey te k yönlü b ir enerji akışı, utlu bilgi d ö n g ü le ri ve üç b o - nadde yapılanm ası s ü re c id ir, olarak, önceliği olan basitten, ik kazanan karm aşığa d o ğ ru ılı b ir evrim vardır. Enerji, bil- nadde b ü tü n doğal ve insani :rin b irb ir in d e n a y rılm a z üç r. Enerji, m adde ve bilgi bazı î r kuram larının koyduğu gibi şey d e ğ ild ir. H e ra c litu s h e r :eş ve logos olduğunu söylü- uugün enerji ve bilgi diyoruz, arşıtlık ve yaratıcılık varolan n üç evrensel n ite liğ id ir. T ek kış, iki b o y u tlu döngü ve üç yapılanm alar b irb irin d e n ay­

rılm az üç değişim ö rü n tü sü d ü r. Böylece süreç kuram ı b ütün süreçlerin ev­

rensel yasaları olarak üç te m e l ilke ortaya koyar.

D İ N A M İ K M O N İ Z M , B İ R L E Ş T İ R İ C İ E N E R J İ A K I Ş I

Y irm in ci yüzyıl psikiyatrisi p s ik o b iy o lo jik çalışmalar ve p s iko fa rm a kolo jik te ­ d a vile r aracılığıyla zih in /b ed e n uçurum unu d o ld u rm a yö nünde kimi başarılar elde e tti. Çoğu p sikiya trisi beyinle zihnin ayrılmaz olduğunu ve b iy o lo jik ve p s iko lo jik te d a vile rin çoğu zaman bileştirilm esi gerektiğini kabul e tm e kte d ir;

din a m ik m onizm kavramı bu görüşün bilim sel form ü la syo nu n u sağlar ve b i­

y o lo jik ö n ce lik ve p sik o lo jik üstünlük anlayışı bunu klinik p ra tik te uygulamak için yo lg ö ste rici işlevi görür.

H e r şey evrensel (u n i-v e rs a l), te k y ö n lü (u n i-d ire c tio n a l) ve b irle ş tiric i (uni-fying) enerji akışı sürecinin b ir parçasıdır. H e r şey e n e rjid ir, bu yüzden kendiliğinden değişir ve sürekli etkileşim e girer; h iç b ir şey durağan değ ild ir ve değişim için dışsal b ir neden gerekm ez. B iyo lo jik ve p s ik o lo jik enerji daha basit fiziksel e n e rjin in karm aşık g ö rü n ü m le rid ir. Beden ve zihin, m adde ve ruh, fiziksel, sosyal ve p s ik o lo jik süreçler, ne denli değişik ve ayrı tü rd e n olurlarsa olsunlar, hepsi enerji b iç im le rid ir. Enerji akışı, zamanın te k d o ğ ru ltu ­ da akışına uygun olarak, e n tro p iy i a rtırır (te rm o d in a m iğ in ikinci yasası). Bu yüzden, h e r şey b ird ir ve b ir yö nde h areket eder. H em h e r şey, hem de te k yönlü akış anlamına gelen evren (universe) sözcüğü dinam ik m onizm in anla­

mını da yakalar. H e r şey sürekli olarak enerji değiştirdiğinden, h e r şey b ird ir ve b ir ço ktu r. Bu dinam ik m onizm in m o d e rn fizikte sağlam te m e lle ri vardır.

T e rm o d in a m iğ in birinci yasası e n e rjin in ko ru n u m u n u ve çeşitli b içim le rin in karşılıklı dönüşüm ünü öndeyiler. Einstein madde ve en e rjin in b irb irin e çevri­

le b ilirliğ in i gösterm işti; m adde, bağlı e n e rjid ir. N e madde, ne de bilgi içerdiği için boş dediğim iz uzay bile m o d e rn fiziğe göre enerji d o lu d u r ve akış ve olasılık gösterir. M atem atiksel iletişim kuram ı bilginin nasıl fiziksel b ir özellik olduğunu g ö ste riyo r; bilgi (in -fo rm -a tio n ) b ir değişim ö rüntüsü ya da maddi b ir yapı gibi b ir b iç im d ir (ör. g e n e tik bilgi D N A 'n ın yapısında taşınır). T e rsi­

ne, düşünce ve duyguların da beyin m etabolizm asında m addi b ir te m e li va r­

dır. P sikolojik ve k ü ltü re l sü re çle r karm aşıktırlar, yani yüksek yo ğ unlukta bilgi içe rirle r. Aynı şekilde, en basit fiziksel m adde bile ayrı tü rd e n (h e te ro je n ) ve karm aşıktır (yani, bilgi içerir).

Bir çok psikiyatrik bozukluğun b iy o lo jik kö ke n lerin d e ve k o ro n e r a rte r has­

talığı ve yüksek tansiyon gibi tıb b i hastalıklarda psikososyal etke n le re dair ka­

nıtların büyüm esinde m onizm saklıdır. M onizm , fa rm a k o lo jik tedaviyle psiko­

lo jik m üdahaleyi b ile ştire n psikiyatriye m o d e rn yaklaşımın özüdür. Tersine, b ir çok hekim ve psikolog tanı ve te d a v ile rin d e hala geleneksel ikici görüşü benim ser: ya b iy o lo jik ya da psikolojik, ya da ikisi de değil. Kuramda b iy o lo jik ve p s ik o lo jik süreçler arasındaki karşılıklı ilişkiyi kabullenen p sikiya tristle r bile, zamansızlık ya da b ü tü n le ştirici b ir kuram ın eksikliğinden ö tü rü , p ra tikle rin d e yine de geleneksel ikici görüşü benim seyebilir. Madde ile zihin arasındaki ge­

leneksel bö lü nm e psikiyatride b iy o lo jik kökenli em osyonel işlev bozuklukları­

na karşı gelişimsel ya da etkileşim sel k ö k e n lile r arasındaki ayırıcı tanıda kendini gösterir. P sikoterapi olm adan fa rm a k o lo jik tedavi b iy o lo jik p sikiya tri­

nin m ateryalist kuram ını g ö ste rir; burada zihinsel işlev bozuklukları sadece b iy o lo jik hastalıklardır. Psikologlar ve psikoanalistler hastaları yalnız psikote- rapiyle te d a vi etm e kle idealist b ir görüş ima e derler; buna göre, em osyonel işlev bozuklukları salt b ir biliş ya da kişilerarası çatışma sorunudur.

M onizm e göre, beyin ve zihin b irb irin d e n ayrılmaz, ama farklıdırlar; klinik açıdan, fa rm a k o lo jik ve p siko lo jik te d a v ile r b ile ş tirilm e lid ir, çünkü hiçbiri d i­

ğerinin yerine geçemez. Pratik b ir içerim , ve rili b ir işlev bozukluğunun in tra p - sişik, davranışsal ve biyokim yasal boyutlarını ayrı ayrı tedavi etm e gereği du- yulabilm esidir. G e rçe kte de klin ik çalışmalar fa rm a ko te ra p i ve psikoterapinin d e p re ssif hastalığın farklı boyutlarını etkilediğini d ü şü n d ü rm e kte d ir. Bu, süreç kuram ının te m e l ilkesine b ir ö rn e k tir: E nerjetik süreç, m addi substrat ve b il­

gisel içe rik b ütün fe n o m e n le rd e b irlik te bulunur, ama özdeş değildirler. Ö r ­ neğin, h e r sosyal davranış ö rü n tü s ü (e n e rji) özgül sinirsel yapılar ve ileti m o le kü lle riyle (m adde) ve özgül b ir öznel em osyon ve em osyonel gösteri

(17)

>rüntüsü (bilgi) ile b irlik te d ir, ama bu üç bileşen b irb irin d e n ayrılabilir: Kızgın

»labilir, ama saldırgan davranışımızı engelleyebilir, korku duym adan kaçabilir,

>fkeliyken boyun eğebiliriz. Bununla b irlikte , tam amlayıcı b o yutların bu kısmi lölünm esi ikiciliğin to p ta n ayrımı anlamına gelmez, ikicilik, ilkini b iy o lo jik e t­

e n le re , İkincisini yaşam d e n e yim le rin e atfeden fe n o m e n o lo jis tle r tarafından eri sürülen, hastalığın biçim i ile içeriği arasındaki ayrımda saklıdır. Süreç ku- amına göre, b ir sürecin b ü tü n boyu tla rı arasında te m e ld e b irlik vardır. Ö r- leğin, kaygı, öfke ve çö kkü n lük h e r zaman kişilerarası çatışmanın ve özgül bi- okimyasal değişm elerin e ş lik ç ile rid irle r e t vice versa. F e nom enoloji tanı ve edavide hastalığın b içim in in ve içeriğinin ayrı ayrı ele alınmasını önerse de, üreç kuramı ikisinin özgül olarak bağlantılı olduklarını savunur. Çatışm a ve enilgi kaygı ve çökkünlüğün özgül kişlerarası eşlikçile rid irle r. Daha genel ola- ak, enerji, bilgi ve m adde süreçlerin b irb irin d e n ayrılmaz, ama farklı b o yu tla - ıdırlar. B irlikteki bu farklılık, daha genel olan karşıtların birliği kavramını ser­

iler.

K A R Ş I T L A R I N B İ R L İ Ğ İ , B İ L G İ A L I Ş V E R İ Ş İ

Karşıtlar süreçleri ö rg ü tle r. H e r süreç b irb iriy le 'y in e le y e n b ir ta rzd a e tkile - ime giren ve almaşık üstünlüğü döngüsel değişikliği yaratan iki ya da daha azla b irb irin e karşıt süreç içerir. Karşıtlar h e r süreçte birarada bulunur; çatış­

ma olm adan uyum, b irlik olm adan ayrılık, be n ze rlik olm adan farklılık, benlik- evgisi olm adan aşk, bilinçdışı olm adan bilinç olmaz. Karşıtlarda b irlik ve her

»irlikte karşıtlar vardır. Karşıtlar sadece farklı de ğ ild irle r, te m e ld e b e n ze rd ir-

2r de. Bu karşıtların birliği kavramı, (uyum u değil) çatışmayı olm anın başlıca n o to ru yapan D a rw in , M arx ve Freud’un kuram ları gibi çatışma kuram ları .adar, karşıtları karşılıklı o larak b irb irin i dışlayan b ir şey gibi ayıran geleneksel .kılcılıkla da ters düşer. Ayrıca, b ü tü n salınımları dengeye gelecek şekilde bi- araya gelerek s ö n ü m le n d ire n ve karşıtların b irb irle rin i nö tra lize e ttiğ in i sa­

unan N e w to n c u m ekanizm e de karşıdır, Bir ço k süreç, mevsimsel ve biyo- Djik ritim le rin ö rn e kle d iğ i gibi, kendiliğinden salınımlar ve p e ry o d ik d ö n g ü le r ö s te rir. Bu döngüsel süreçlere d in a m ikte p e riy o d ik ç e kicile r denir. Etkile- im le r h e r kutubu karşıtının biçim iyle, karşıtına göre yoğurur, iletişim kuram ı- ıın daha soyut diliyle söylersek, süreçler karşıtları b ilg ile n d irir. Bilgi sadece

>ir biçim olm aktan çok, b ir süreçtir.

C insellik doğal ve insani süreçlerde karşıtlığın te m e l ro lü n e paradigm atik

»ir ö rn e k tir. İki cins farklı olm aktan çok benzerdir, ama farklılıklar da ö n e m li- lir. C in sle r işbirliği yaparlar, ama b irb irle riy le çatışırlar da. H em en h e r me- neli tü rü n d e ve h e r insan to p lu lu ğ u n d a b ir erkek üstünlüğü bileşeni vardır, ma "m e m e li" te rim i ilk o to r ite figürü ve h e r çocuğun özdeşim m o d e li ola- ak dişinin te m e l "ö n c e liğ i"n i gösterir. Bu, geleneksel Freudcu şemadan ta- namen farklı, ö n e m li klin ik iç e rim le ri olan b ir psikoseksüel gelişim şeması jn e rir. D işinin önceliği ve erkeğin üstünlüğü kavramı sosyal b ilim le rd e de uy-

;ulama alanı bulur.

Bir o to m o b il d ö n g ü le rin nasıl değişim için m o to r işlevi gördüğünü, e le k trik

>ataryası karşıt akım ların nasıl b ir devre yarattığını gö ste rir: E le ktro n la r dış levrede n e g a tif k u tu p ta n po zitife , bataryanın içinde p o z itifte n negatife akar- ar. Ç oğu kişi karşıtlığı olm ayan ya da antagonistik b ir şey olarak düşünür,

"aneciklerin ve dalgaların tü m le yiciliğ i doğada karşıtların tü m le yiciliğ i kavra- nını doğrulayan te m e l b ir kuantum fiziği yasasıdır. Soluk alıp ve rm e ve kalp :asılması evre le ri b iy o lo jik süreçlerin h e r zaman nasıl karşıtların b irb irin in ye- ine geçtiğini g ö s te rm e k te d ir. Karşıtların birliği sadece bilinçdışı değil, h e r ürecin b ir karşıtına sahip olan bilinçli akıl yü rü tm e d e de evrensel b ir düşü-

i ü ş tarzıdır. Tersine, iki-değerli mantığın olgunlaşmamış kişiliklere ya da ka- a k te r b o zu klu kla rın a sahip b ire y le rin ayırıcı özelliği olduğu, n ö ro z la ra ve lepresyona zem in hazırladığı b u lunm uştur. Freudcu psikodinam ik, karşıt psi-

;olojik güçlerin d iya le ktik çatışması üzerinde odaklaşsa da, karşıtların birliği :avramı b enzer güçlerin yarışmacı karşıtlıkları kadar önde gelen em osyonun .arşıtıyla zenginleşm esini de kapsar. Karşı karşıya gelen em osyonların ve du- umların b irb irin i iptal e tm e y ip daha zayıf olanın daha güçlü olanı ku vve tle n ­

d irm e s i, acı ile cinsel u y a rılm a n ın m azohizm de neden biraraya geldik­

lerini pek güzel açıklamaktadır. C in ­ s e llik te o ld u ğ u g ib i, acı, u y a rılm a o lu ştu ru r. Bu nedenle acı cinsel uya­

rılm a y ı a n ta g o n iz e e tm e k te n ç o k güçle nd irir, y e te r ki uyarılm a şiddet bakım ından daha fazla ve son b itiric i eylem olsun. A ynı şekilde, çelişkili, fırtınalı ilişkile r daha durgun ve daha az çatışm alı o la n la rd a n daha fazla heyecan verici ve bağlayıcıdırlar.

Ç oğu zaman fazla yüklenm eye a t­

fedilen p o p ü le r stres kavramı çatış­

mayı ö rn e k le m e k te d ir. "S tre s ” te r i­

mi m ekanikten gelir: Bir beden, ken­

d is in i p a rç a la n m a ve b ö lü n m e k le t e h d it e d e n iki a n ta g o n is tik güce m aruz kaldığında zorlanır. Aynı şekil­

de stres de p s ik o lo jik benliğin p a r­

ç a la n m a s ın a ve k iş ile ra ra s ı ya da sosyal iliş k ile rin ko p m a sın a neden o la b ilir; anlaşılan, geçici ya da kalıcı b iy o lo jik hasar da o lu ştu ra b ilir. M e­

kanik m e ta fo r stresin bireyden iste­

ne n lerd e sadece nicel b ir artış değil, çelişkin, karşıt güçlerin etkisi de o l­

duğunu kanıtlam aktadır. Bu, Freudi- un e m o syo n e l işlev b o zukluklarının çatışm alar o lduğu geleneksel g ö rü ­ şüyle uyum lu, yalnızca eksikler ya da y ıp ra n m a açısından bakan s o n ra ki fo rm ü la s y o n la rla u y u m s u z d u r. B ir ç o k p s ik o d in a m ik yaklaşım b e n lik - saygısı ya da gelişim de eksiklen v u r­

gularken, süreç kuram ı g ö rü n ü şte ki bu eksiklerin çelişkin benlik-saygısı- nın ve eşitsiz, çelişkin gelişimin varlı­

ğına işaret e ttiğ in i gösterir.

K arşıtların b irliğ i hem p s ik o d in a ­ m ik y o ru m la r için şu yo lg ö ste ricilik- leri sağlar, hem de çok bilinen stra­

te jile ri ö zetler:

1) Bir em osyon ya da inanç kuv­

ve tle dile g etirildiğinde, bunun karşı­

tı ta ra fın d a n nasıl g ü ç le n d irild iğ in e bakın.

2) Hasta b ir em osyonu b ir d iğ e ri­

ne a tfe ttiğ in d e , bunun kendi benliği­

ne nasıl uygulandığına e t v ic e verso, bakın.

3 ) S ö y le n m e y e n e d ik k a t e d in , gözden kaçanı arayın.

4) İçsel ve dışsal süreçler b irb irin ­ den ayrılam az k a rş ıtla rd ır: N ö r o tik b ir çatışmanın olduğu yerde kişilera- rası b ir çatışma arayın, e t vice versa.

Süreç kuramı bize bu kutupsallık-

(18)

:e rin d e o d a k la ş a n ve sosyal ktifle rin de b irle ştirilm e sin i ge-

;n etkileşim sel p sikodinam ikle-

!unu gösterir. H e r kişi davranı- ük oranda belirleyen iki ya da ıtuplu b ir alanlar çoğulluğunun '•çasıdır: te k yönlü büyüm e ve ma süreci; kuşaklararası sınıfla- irlenm esi; h e r zaman m e vcu t insiyet d ik o to m is i; ve h e r bü- sınıf, e tn isite ve k ü ltü r farklı- ırı. (Bunların süreçlerin üç te - üntüsünü g ö ste rd ik le rin e dik- n: te k yönlü değişim, iki uçlu m ve yaratıcı çoğalım.)

e tk ile ş im fa rk lı z a m a n la rd a can, ama üçü de h e r zaman i tü m le yici üç karşıtlık biçim i-

~ tü m le m e , çatışma ve kısmi Farklı karşıtlık kuram ları bu rdan b irin i ya da diğerini v u r- e ğilim indedir: A ris to c u man- ş ıtIa rın a y rılm a s ı ü z e rin d e jir, D a r w in c i e v r im c ilik ve d iy a le k tik karşıtların m üca- ızerinde d u ru r; oysa T a o cu - n tu m mekaniği ve siste m le r karşıtların uyum unu ve tü m - ini v u rg u la r. A y n ı ş e k ild e

;ik o te ra p ö tik yaklaşım lar da e rd e n b irin i ya da d iğ e rin i na e ğ ilim in d e d ir. Bilişsel te - ly rım la r üzerinde d u ru r; bu, ayıran A ris to c u m antık gibi, el akılcılık görüşüne karşılık îu d 'u n Ö d ip u s çatışması ve ra d ik a l p s ik iy a tri k a rş ıtla r m ücadeleyi vurgulayan d i- b ir m o d e li benim ser. Buna

¡is te m le r ku ra m ı d e ğ işim in Dİarak karşıtların tü m le y ic ili- r ve antag o n izm le rin i m in i-

■r. Süreç kuram ı b ü tü n e tki- n hem s in e rjiz m , hem de ç e rd ik le rin i fo rm ü le eder, h arekete geçiren uyum ve n b irlik te bulunm asıdır; ö r- ilik çatışmaları kişi eşi ta ra - m yardım gördüğü, hem de iği için o rta ya çıkarlar, salt o\r ilişki kolayca b ite rd i.

}id o ve b e n lik anlayışlarının 'klı karşıtlık kuram ları yatar, 'giyi ve benlik-sevgisini di-

;a tış m a d a k i a n ta g o n is tik

• o la ra k karşı karşıya k o y ­ gunlaşma, ilksel narsisizm in Imak üzere başkalarına y ö -

n elik sevgiyi a rtırıyo rd u . A n to n io Sabelli sevgiyi ve benlik-sevgisini h e r biri diğeriyle b irlik te sarmal tarzında evrilen tü m le y ic i karşıtlar olarak gördü; bu görüş bugün b ir çokları tarafından yaygın b ir şekilde kabul edilm iştir. K ohut sevgiyi ve benlik sevgisini iki ayrı gelişim çizgisine sahip olarak g ö rü yo rdu ; bu, A ris to in u n karşıtları ayırmasına karşılık gelir. Süreç kuramı b ü tün süreçlerde bu üç değişim örü n tü sü n ü n (te k yönlü akış, -hem sinerjik, hem de çatışmalı- etkileşim , ve ayrımlaşma) b irlik te bulunduklarını kabullenir. Bu nedenle sevgi ve benlik-sevgisi b irlik te azalır ve çoğalır, karşılıklı b irb irle rin i p e k iş tirir ve an­

tagonize eder, ayrılmaz ama yine de ayrım laştırıcıdırlar.

Kişilerarası ilişkiler h e r zaman hem işbirliği, hem de çatışma içe rirle r. Karak- te r o lo jik karşıtlıklar b irb irle rin i dışlama e ğ ilim in d e d irle r, ama m ücadeleleri ve karşılıklı ite le m e le ri aracılığıyla bağlantılıdırlar da. B irb irle riyle savaşır ve yarı­

şırlar, ama tü m le yici ve s in e rjik tirle r de. Farklı ve karşıttırlar, ama te m e l ben­

z e rlikle ri ve o rta k noktaları da paylaşırlar. H is te rik ö ze llik le r obsessif öze llik­

le r tarafından içe rilirle r: O bsessif olm a k akılcı olm anın ve sıkı çalışmanın his­

te r ik yo lu d ur; h iste rik olm a k em osyonel olm anın obsessif yo lu d ur. Emosyo- nel karşıtlıklar b irb irin d e n ayrılamazlar, bu nedenle gerçek ve imgesel ya da nesnel ve öznel gibi karşıt kavram lardır. "N e s n e l" d e ğ e rle n d irm e le r zorunlu olarak öznel b ir bileşen iç e rir ve en öznel kanı bile içinde b ir nesnel d o ğ ru ­ luk nüvesi taşır.

Freud karşıtlar arasındaki b irlik te liğ in b irin cil süreç düşüncesinin ana ö ze lli­

ği olduğunu bulm uştu. D ü ş le r çoğu zaman b ir şeyi karşıtıyla ifade eder; ö rn e ­ ğin, ateş suyu (idrarı) tem sil ede b ilir. Freud yangın düşlerinin e n ü re tik kişiler­

de ortaya çıktığına da dikkati çekm işti; yangın çıkarma ve yatak ıslatma bazı sosyopatik kişilerin çocukluklarında birarada bulunurlar.

Freud düşlerin çelişkin ö rü n tü le rin e dayanarak bilinçdışını karşılıklı olarak b irb irin i dışlayan duyg u la r ve is te k le r arasındaki çelişkiden yakıtını alan b ir enerji kazanı olarak görm üştü. Buna karşılık genellikle savunulan, en bilinçli, akılcı düşüncenin mantıklı olduğu inancını kabul etm işti: H iç b ir şey aynı za­

manda ve aynı yönden hem b ir şey hem de karşıtı olamaz (A ris to 'n u n çeliş­

kisizi ik ilkesi). Freud böylece bilinci A ris to c u b ir mantıkçı, bilinçdışını Hegelci b ir diyalektikçi yapmıştı. Bizim görüşüm üze göre, p s ik o lo jik süreçler H erak- letçi b ir n e h ir gibi akarlar, bilinçli yüzey bilinçdışı yeraltı akıntılarından ayrıla­

maz ve b irlik te anaforlar ve b irik in tile r, b irle şm e le r ve çatallanm alar o lu ştu ­ rurlar. Sadece düşler değil, bilinç de çelişkin ama h iç b ir zaman b irb irin i dışla­

mayan düşünceler içerir; aslında h e r düşünce, istek ve duygu, azaltılmış b ir şekilde de olsa, karşıtını uyarır (karşıtların birliği). Keza bilinçdışı da hem b i­

linçli olanlara ben ze r ama daha düşük yoğunlukta düşünceler, hem de ege­

men bilince karşıt, ama bağlantılı ve p e kiştirici de olan başka düşünceler taşır içinde.

Freud'un d iya le ktik m o d e lin d e bilinçli ve bilinçdışı süreçler ayrı ayrı ve an­

ta g o n is tik olarak düşünülürler: Bilinçli, egemen d üşünceler karşıt düşünce ve duyguları bastırır, onları bilinçdışına sürer. Tersine, bilinçdışının ortaya çıkışı b ilinci çarpıtır. Karşıtların birliği kuram ı bilin çli ve bilinçdışı süreçlerin çoğu yönden ben ze r ve sinerjistik de olduklarını, h e r b irin in diğerini uyardığını öne sürer. İlkinin bilinçli, diğ e rin in bilinçdışı olmasının nedeni b irin cin in yüksek- yoğunluklu, oysa İkincisinin düşük-yoğunluklu çe kicile r olmasıdır. H em karan­

lık, hem de k ö r edici ışık görüşü engelleyebilir. Bilinçdışı h e r iki halde de b i­

linçli içe rikle rd e n daha zayıf güçte olan sinerjistik ve antagonistik içeriklere sahiptir. Ö lü m ü n inkarı bilinçli ile bilinçdışı olanın benzerliğine paradigm atik b ir ö rn e k tir, çünkü insanlara özgü olan, yakın te h lik e n in ötesinde ölüm ün b i­

linciyle b irlik te bulunur.

Freudcu m odelde bilinç ve bilinçdışı b ir ayırma düzeneğini tem sil eder; bu düzenek sayesinde zihin karşıt ve antagonistik düşünceleri, istekleri v r duygu­

ları taşımayı becerir. Z ih n in bu iki ayrı parçasının e n te le ktü e l ve duygulanım - sal içe rikle ri karşılıklı m ücadele içinde içiiçe geçm işlerdir. Bizim tü m le yici m o ­ delim izde bilinçdışının asal b ir bileşeni, sinerjistik olan ve yüksek-yoğunluklu, bilinçli çe kicile r tarafından uyarılan düşük-yoğunluklu düşünceler, iste kle r ve

(19)

duygulardır. Bilinçli ve bilinçdışı sü­

re ç le r büyük oranda sin e rjis tik tirle r.

Nasıl ki doğanın h e r köşesinde çatış­

m a la r ve k a rş ıtlık la r varsa, z ih in d e de öyle çe liş k ile r ve a n ta g o n iz m le r bulunur, ama karşı karşıya gelen zi­

hinsel iç e rik le r sadece Freud'un o n ­ ları gönderdiği bilinçdışında değil, b i­

linçli dünyada da b irlik te bulunurlar, insan d ü şü n ce le rin i ve önyargılarını sadece bunları bilinçli kıldığı için pek değiştirem ez; ırkçılık, e rke k e gem en­

liği ve depresyona sokan bilişsel ya­

pılar bilinçli hale g e ld ikle rin d e de iş­

lemeye devam eder, çoğu zaman da artarlar. Ü ste lik d in a m ik bilinçdışı sa­

dece çatışmadan değil, tü m le y ic ilik - ten de köken alır. Bilinç sadece içe alınan ö te k i (s ü p e re g o ) ta ra fın d a n d e ğ il, ö z -ç ık a r, id, k a r g ü d ü sü ve e k o n o m ik etken tarafından da çarpı­

tılır ve bilinçdışına bastırılır. B astır­

m anın p s ik o e k o n o m iğ in in , b e n liğ in e k o n o m is in i de kapsayacak şekilde genişletilm esi gerekir.

Freud m ekanizm le suçlandıysa da, p siko lo jik süreçlerin çatışma fo rm ü - lasyonu Freud'un psiko a na litik kura­

mının te m e l taşı ve F re u d 'u n d iya ­ le ktik düşünceyi klin ik tıb b ın bilim sel çerçevesi içinde yeniden fo rm ü le e t­

m esidir. Freudcu kuram ın büyük ka t­

kıları ve ö n e m li sınırlılıkları sadece onun m ekanizm inden değil, diyalek­

tiğinden de kaynaklanır. Freud, D a r- w in ve M a rx 'la b ir lik te , d e ğ iş im in ana kaynağı o la ra k o n d o k u z u n c u yüzyılın çatışmaya tu tk u n lu ğ u n u pay­

laştı. Geleneksel psikoanalistler diya­

le ktik b ir m odel benim se ye re k m u h ­ te m e le n karşıtların anlamını a b a rttı­

lar. Böylece, psikoanalist hastaya b ir y o ru m sunduğu ve hasta da kabul ettiği zaman bu, y o ru m u n d oğru o l­

duğunu gösterir. Hasta bunu re d d e ­ derse, bu d ire n ç tir ve bu yine y o ru ­ mun haklı olduğunu kanıtlar. Ancak, klinik kanıtlar çoğu zaman aşırı red- din b ir y o ru m u n uygunluğunun kanı­

tı olduğu görüşünün geçerli o ld u ğ u ­ nu g ö ste rm e kte d ir.

A d le r’e göre, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, üst ve alt üzerine aşırı vurgu , "a n tite tik algılama ta rz ı” , nö- roza yatkın b ire y le rin ayırıcı ö ze lliğ i­

dir. A d le rc ile r algı ve önyargı, nes­

nellik ve öznellik, bilinçli ve bilinçdışı arasında b ö lü n m e ve m üca d e le d e n

ço k sü re klilik ve tü m le y ic iliğ i vurgularlar. Bu p siko d in a m ik karşıtların birliği anlayışı m o d e rn p s iko te ra p ile rin b ir parçası haline gelm iştir. Ö rneğin, bilişsel psiko te ra p i ya-ya da düşüncesini d e presyon gibi zihinsel hastalıklara zemin hazırlayan işlevsiz b ir bilişsel yapı olarak b e lirle m iştir. Bilişsel psikoterapi ikiye ayırıcı düşünceye b ir a lte rn a tif olarak hastaya olayların b ir süre klilik içinde değerle n d irile b ile ce ğ in i gösterm eyi ö n e rir. Bu, to p lu m u m u z d a egemen olan nicel düşünceyi yansıtır. Süreç kuramı n ite lik üzerinde odaklaşarak, h e r şeyin hem p ozitif, hem de n e g a tif y ö n le ri olduğu içgörüsüne dayanır. Bu, kişilerara- sı te ra p i için esastır. A d le r ve diğ e r sosyal p siko lo g la r insanların sosyal karak­

te ri üzerinde odaklaşmış ve narsisizmi to p lu m sa l duyguda b ir ye te rsizlik ola­

ra k g ö rm ü ş le rd i. A d le r ve d iğ e rle ri a n tiso sya l d avranış ka d a r " ü s tü n lü k k o m p le ksi"n in de acılara ve aşağılık duygularına karşı te p k ile r olduğunu v u r­

guladılar. Bir ucun, kendi karşıtına b ir te p k i olduğuna ilişkin bu görüş, baskı altındakilerin p a to lo jik davranışlarını açıklayabilen karşıtların diyalektik b irliğ i­

ni tem sil eder. G üçlü olanların antisosyal ve narsisistik davranışlarını açıkla­

makta yetersiz kalır. Bizim görüşüm üze göre, bağlantılı ve a rt arda gelen sü­

re ç le r farklı olm aktan çok b e n ze rd irle r. N arsisizm tepkisel olm aktan çok b ü ­ yük oranda kalıtsaldır. D üşük b e n lik-d e ğ e ri olan hastalar bunu çocuklarına aktarırlar. K endilerini idealize eden kim seler çocuklarını da idealize ederler.

Ç o c u k la r bencil, antisosyal, söm ürücü ve narsisistik davranışlar g e liştirirle r, çünkü bu onları kuşatan o rta m d ır.

Jung p sik o lo jik kuram ında karşıtların birliği kavramını geniş oranda kullan­

mıştır. Benlik herkesteki e rke k ve dişi, içe d ö nü k ve dışadönük gibi karşıtların b irliğ id ir. Başkaları bu karşıtları b irlik te bulunan a lte rn a tifle r yerine karşılıklı olarak b irb irin i dışlayan a lte rn a tifle r olarak g ö rm ü şle rd ir. Bu nedenle, Jungcu kiş ilik le r arasında ayrım yapm ak için kullanılan M yers-Brggs T ip i G österge içe d ö nü k ya da dışadönük davranışlar, duysal ya da sezgisel tu tu m la r vb. ara­

sındaki seçime dayanır, çünkü insanları z ih in le rin i kullanmayı îtercih ettikleri?

yö n te m e göre sınıflandırır. Bize göre, karşıtların b irb irle rin e karşı koym am a­

larında daha önem li b ir yön vardır. Ö rneğin, kişilik ne kadar yoğun ve ne ka­

d a r karmaşıksa, kişinin hem içsel, hem de dışsal dünyalarla uğraşma becerisi ve şiddeti o kadar büyüktür.

iki uçlu karşıtlıklar K o h u t'u n iki uçlu benlik'i gibi b ir çok diğer psikoanalitik form ulasyona egem endir. S istem ler kuram ı değişim in m o to ru olarak kutupsal karşıtlıklar kavramını benim sem iştir. S istem ler kuramı aile ve to p lu m u hom e- o s ta tik düzeneklerle kendini sürdüren b ü tü n le r ya da siste m le r olarak kav­

ram sallaştırarak onların te m e l çatışmalarını gizler ve böylece insani özgürleş­

me çabalarını zayıflatır. S istem ler görüşü a rtık geçerli olduğu düşünülm eyen eski b ir hom eostazis kavram ına dayanır: Eskiden değişim lerden dışsal uyaran­

ların sorum lu olduğu savunulur ve fiz y o lo jik d ü z e n e kle r dengeyi yeniden ku­

ran h o m e o s ta tik fe e d b a c k ile r olarak anlaşılırdı. G e rç e k te hem fiziksel hem de b iy o lo jik sü re çle r doğal olarak salınımlı ve ritm ik tirle r. Kimyasal reaksiyon­

lar dengeye doğru ilerlerse de, daha karmaşık biyokim yasal y o lla r döngüsel ve salınımlıdırlar. D öngüsellik kalp ritim le rin d e n iki uçlu hastalığa kadar b iy o ­ lo jik süreçlerin te m e l b ir özelliğidir. F izyolojik süreçler (geleneksel sistem ler görüşündeki gibi) çevresel e tke n le rin getirdiği rasgele değişm eleri kompanse e tm e ye çalışan h o m e o s ta tik d ü ze n e kle rd e n değil, spo n ta n ritim le rd e n de (karşıt ama tü m le yici d urum ların dinam ik b irlik te liğ in d e n ) oluşur.

Y A R A T I C I O L U Ş , M A D D E N ı N Y A P I L A N M A S I

S üreçler karşıtların ayrımlaşması ve etkileşim i aracılığıyla yeni karmaşık ya­

pılar yaratırlar. S üreçler (dengeye d o ğru) akar, (karşıtlar arasında) salınır ve kendiliğinden yapılar ya ra tır (çatallanm alar). Evrim karşıtların ayrımlaşması ve e tkileşim inden kaynaklanır.

H erhangi b ir alandaki en basit kuram lar, süre d u rum mekaniğinde, te rm o d i­

nam ikte ene rjin in e n tro p iy e akışında, b iy o lo jid e ve aile sistem lerindeki h o - m eostaziste ve g e rilim boşalım ları olarak Freudcu d ü rtü d e görüldüğü gibi, te k yönlü çizgisel süreçler üzerinde odaklaşır. Daha gerçekçi m o d e lle r d ö n ­ güsel süreçlerin varlığını içerir. B iyo lo jik ritim le r ve p s ik o lo jik d ü rtü le r düzen-

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre, Güneş ve Dünya’yı temsil eden malzemeleri seçerken Güneş için en büyük olan basket topunu, Dünya için ise en küçük olan boncuğu seçmek en uygun olur..

Planlar, kesitler, görünüşler ve perspektif çizimleri: tüm mekansal organizasyonu anlatan, mimari tasarım kararlarını (mekansal senaryolar ve ilişkiler, programın

Buna göre verilen tablonun doğru olabilmesi için “buharlaşma” ve “kaynama” ifadelerinin yerleri değiştirilmelidirL. Tabloda

Verilen açıklamada Kate adlı kişinin kahvaltı için bir kafede olduğu ve besleyici / sağlıklı yiyeceklerle soğuk içecek sevdiği vurgulanmıştır.. Buna göre Menu

[r]

Iş.k ve tabiatın evi tamam- lamasına misal.. BrUnn'da bîr

îzmirde; yazın ufki bir halde yağan yağmurların pen- cerelerden içeri nüfuz etmemeleri için bu saç kepenklerin ya- pılmasını bir mecburiyet addediyorlarsa da bilhassa yazın,

Büyükadada Dadilar çamlığında denize hâkim bir sırt üzerinde bu sene ikmal edilen bu köşk, etrafındaki tabiat parçasına iyi ve iddiasız bir sadelikle imtizaç ettirilerek