a y d a bir ç ı k a r
Jasper JOHNS, Numbers, 1963-78
Buradaki ö ğ re tm e n le rle öğre n cile rin kim ile ri alanlarındaki yol gösterici ışıklardan tanrıym ışçasına söz e d iy o r; N ie tz s c h e 'd e n , H e id e g g e r'd e n , D e rrid a 'd a n alıntı yapm adan te k satır ya za m ıyo rla r, b ü tü n yaşam ları birkaç p u t arasında gidip gelm ekle g e çiyo r gibi. Beyefendi siz, insanların bilge kişilerle, onla rın sö y le d ik le riy le kişisel b ir ilişkinin va ro ld u ğ u b ir to p lu lu k ta , ö yle b ir çağda yaşadınız belki. G ü n ü m ü z d e b ö y le kişisel ilişkilerin bulunduğunu sanm ıyorum ; sıradanlaştırıcı b ir baskı var, dahası P la to n 'u n istediği canlı konuşm anın ye rin i basmakalıp boş sö zle r aldı, iğrenç b ir d u ru m ....
değinmeler _ _
99
...b ir de insanların dem okrasi gözüyle görülm esi var, A tin a lıla r da S okrates’i böyle görm üş anlaşılan. " Ha, şu bizim Sokrates," dem işler, "b iliriz , avanağın b irid ir, o rta lık ta dolaşıp onun bunun başını ağrıtm aktan başka b ir iş yapm az- doğrusu kö tü adam değildir, arada b ir de akıllıca sözler eder. " A risto p h a n e s'in B u lu tla r o y u n u n u izle rke n on u n la alay e tm iş le r- Sokrates de o n la rla b irlik te gülm üş. Saygıyla kuşku, k im ile y in de alay b ir b ir in e karışm ış. D a h a da ile ri g id e b iliriz . H e ra k le ito s 'a inanacak olursak, o çağda E fesliler şöyle diyesiym iş:
aram ızda üstün b irin i is te m iy o ru z , o gitsin başka yerde, başkalarıyla yaşasın.
Bence böyle b ir tu tu m çok anlamlı. Ö zel bilgilen olan insanların to p u n u n değil, yalnızca özel bilgilerinden ö tü rü özel davranış bekleyenlerin sürülmesi anlamına geliyor. Ö y le ya da böyle, alay, cin a ye tte n ya da e le ştire n in e le ştirile n kişinin ü s tü n e b a s a ra k y ü k s e lm e s in i sağlayan kıyasıya e le ş tir id e n b in k a t iy id ir - budalalara saldırarak yücelem ezsiniz. Y eteneksiz yazarların, başka yeteneksiz yazarları d ille rin e dolayıp ciddiye alınmaları gerektiğini söyleyip durm aları bu yüzdenm iş gibi g e liyo r bana.
P AU L K. FEYERABEND
‘Bilgi Ü zerine Üç Söyleşi"
Metis Yayınları
" B u d a la la r a s a ld ır a r a k
jce le m e zsin iz."
Ş iz o fre n g i. N u m a ra 24. H a y ırlı
Isun.
N e ¡düğü b e lir le n m e d e n , k im i
im a n la rd a çıkan d e rg in iz elin izd e .
i o kum alar
Bu sayıda
Bize sorarsanız
Siz en iyisi önce Ö z e r A m c a ’dan
aşlayın. Ölüsan H o ld in g A.Ş.
Ö z e r A m ca İstanbul'u te rk e ttik te n
Dnra e v v e la B ig a ’ya g it t i. Ş im d i
urucaşile'de.
)z e r A m c a ’ n ın y a z ıs ın ı
k u d u ğ u n u z d a a k lın ız a G ü n d ü z
V a s s a fın ikin ci k ita b ın d a k i 'R üya Ş irk e tle ri', 'K ira lık H ü k ü m e tle r' yazıları
gele bilir. Ö z e r A m c a ’nın G ündüz Vassafı b iliy o r o lm a ih tim a lin i söylersek;
M atem atiğin çok sevilen rakam larından. Sıfır.
A m cam ız devamlı yazarlarım ızdan biri artık.
* Bu sayıda b ir sürü çeviri var. Psikanalizle dalga geçen var, b ir tane. B iyolojik
psikiyatrinin araştırm a m e to d o lo jis iy le dalga geçen b ir başkası var. Şarkı sözü
var, Alanis M o rise tte . Füruğ var, Farsçadan.
* Jim Jarmusch'la yapılan var. Sinemayla ilgilenenlere
* D ağıtım sorunlarım ızdan bu sayıda söz etm e ye lim . D eğişiklik olsun D ağıttık
işte.
* Yaz b itti. Şimdi yani ne lüzumu vardı? Bu senede hiç anlamadık. N eydi o
öyle hakikaten?
* H akan A ta la y yin e kuram sal ağırlıklı b ir m e tn i d ilim iz e kazandırdı .Bu
'D ilim ize kazandırdı.' lafı da b ir acaip.
* 24. sayıda o tu rd u k , daha ö nce g ö n d e rile n yazılardan s e ç m e le r yaptık.
M u ra t S ohtorik, K ütüpati, İsimsiz, Z e yn e p Erkan, Haşan Lehim, N o N am e-
•ost, D oşka oradan.
;eyin Rahmi G ü rp ın a r bundan tam yetm iş yıl önce "Ben deli miyim ?”
a b ir k ita p yazmış. " A n tip s ik iy a tri daha ana ra h m in d e bile de ğ ilke n
in Rahm i'nin yazdıklarına ancak şapka ç ıka rtıla b ilir.” diye düşündük.
mana Konnekşın’a bu sayıda kaldığımız yerden devam e d iyo ru z
ayrıca. H üseyin Kurnaz, Ö zge Işcanlı, Hafıs Sakal, A h! M uhsin Ü nlü
tlu olarak aramızda.
ergide son d u ru m nedir?"
ne? A ldınız işte. O kuyun.
o rm u yo ru z. Basın savcısı soruyor.
’ardon. Tabii efendim . Evet efendim . H em en şimdi.
»: G ra f Yayıncılık Ltd.
m lu Y azı iş le r i M ü d ü r ü : A y ş e g ü l A k y a p r a k lı H a n ım e fe n d i
ıda'da m u kim )
urulu: Fatih, M ehm et, Y ağm ur
üzeni: Faruk ve A ltu
Dizgi: Z ülal
D inam o: M uzaffer
A d re s : A k d o ğ a n sok. N o : I I Kat:
Teras Beşiktaş/ İstanbul
T e l: 2 1 2 . 2 6 0 6 8 4 9 . Faks: 2 1 2 .
2587269
Baskı: Y ılm az Baskı Ç e n te r. G ürtaş
O fset. C ağaloğlu/ İstanbul
A b o n e lik : A lt ı sayı iç in G r a f
Y a y ın c ılık L td . A k b a n k B e y o ğ lu /
İstanbul 14990 nolu hesaba 600.000
Tl. A v ru p a için 30 d olar, A B D için
40. A y n ı ba n ka n ın 149 9 0 - 6 n o lu
d ö viz hesabına.
G enç gazeteci : ....!...;
H o ld in g Başkanı: Evet gazeteci bey oğlum . Şimdi anlatacaklarım ı iyi d inle.
Yazıhanene dönünce ister dizi yap, ister kitap haline getir.
(Ö lüsan H olding) bilindiği gibi enteg
re b ir kuruluştur.
R a h m e tli sağlığında istem işse ya da yakınları rica ediyorsa, acı haberi alır al
maz g ö re v e başlar, ü stü n ü ö r ttü k te n sonra da h izm etlerim izi sürdürürüz. Biz, firm am ıza duyulan güveni yaptığımız işin ka lite si ile kazandıK. Bizi herkes b ilir.
Ü nüm üz yurtdışına taşm ıştır. S tandartla
rımız A vrupa, hatta A m e rik a ’nın üzerin
dedir. (TSE)den sonra (ISO 9 0 0 1 -9 0 0 2 - 9003) kalite belgelerine de sahibiz.
ölüsan holding a.ş.
G enç gazeteci:...; ... ? H o ld in g Başkanı: Biz soydan so ptan bu işin içindeyiz. Aslımızı da inkâr e tm e yiz. Masamın arkasındaki duva rd a g ö r
düğün urgan, babamızın İsta n b u l’a göç e ttiğ i zaman yanında g etirdiği urgandır.
O zam anlar arabayla, o to m o b ille cena
ze g ö tü rm e k yok. M ezarlığın yanındaki musalla taşında namazı kılındığı gibi on dakika sonra iş tam am . G enellikle ta b u t- suz göm üldüğü için ta b u t cami avlusuna geri g ö tü rü lü rd ü . Babam bu urganla, sır
tına vurduğu ta b u tu taşırdı. H o ld in g im i
zin önem li kuruluşlarından biri olan(Ta- butsan A.Ş.) herkes ta b u tla göm ülm eye başladıktan sonra kuruldu.
di, m asam ın ü z e rin d e k i p U ro ı neden ta b u t b içim in d e anla- ı? Geçen yılbaşı onları T a b u t- e ş a n tiy o n u o la ra K d a ğ ıttık ,
^a sa çakmağı da Mezartaşı gi- da (M ezm ersan) yani m ezarlık e r le r i s a n a y i ve t i c a r e t A . eşantiyonudur.
; g a z e te c i:... ?
ling Başkanı : K urucum uz rah-
•abam savurganlığa karşıydı. O e mezarına d iktiğ im iz taş yeni
rlerden değildir,
eyolu kam ulaştırm asında bul- ı b ir kenara itip bıratığı çıkma yduk. Bu yüzden üzaerindeki d o ğ u m ö lü m ta r ih le ri baba-
tutm az.
tn T e le fo n d a : (A lo , alo, sek
izim , k o n u ğ u m u z a b ir viski, ı h e r zam ankinden getir. T o - ar olsun.)
gazeteci :... ...I
ng Başkanı: Evet gazeteci bey Ü lkem iz kalkınmaya başlayın- m bize, (te k elin sesi çıkmaz, m em iz gerek. Ü ste lik h e r işi sn b e k le m e m e k g e re k ir, o rile re z o r ye tiş iy o r) dedi,
ki cenazesi olan m ezar yeri :e naze arabası b u lm a k için kıntı çekiyor, g ittik bildiğiniz ild ik . Ç e v re s in i ç e v ird ik ve ' yol yaptırdık. Yaz, kış t rafı - Planları çizild i, p a rse lle n d i, lı. Ç e v re c i o ld u ğ u m u z u da ama işinden anla. A ltya p ısı nıp hizm ete açıldı,
tanınm ış kişiye parasız y e r a ltın d a n d u y u rd u k . (A m a n ş, ben de alayım sonra zam
¡r) d iy e n le r sayesinde satış- em en yü kse lm e ye başladı, b ak g a z e te c i b e y o ğ lu m , .. M e z a r y e ri b u lm a k için raya koşm uyorsun, b ir m e
zara yaklaşmak için d iğ e rle rin in üstünü çiğnem ek yok. H e r ta ra f asfalt. Ağaç
lar, çiçekler içim ferahlatıyor. Ç e le n k yağmalamaya gelmiş çocuk, elinde testi, bahşiş diye peşine düşmüş dilenci görem ezsin. Vallahi gazeteci bey oğlum, b ir görsen bu genç yaşta ölesin gelir.
Genç g a z e te c i: ... ! .... ?
H o ld in g Başkanı : D eniz gören dubleks m ezar ye rle rim iz bahçelidir. Ü ze ri
ne kar birikm em esi ve buz tutm am ası için lahit ve taş e le k trik rezistanlıdır.
Malzem e ve işçilik birinci sınıftır.
Genç gazeteci : ....?
H o ld in g Başkanı : Sosyal m ezar yapımı için arka ta ra fta ki manzarasız b ö lüm leri, en fazla bire iki ve b itişik düzen parsellem eleri koşuluyla k o o p e ra tif
lere veriyo ru z. Altyapısını b itirin c e k u ra ile paylaşıyorlar.
A yrıca yurtdışında çalışan işçi ve ailelerine dövizli satışlarımız var. Y u rt içi ta ksitli satışlarda vade farkı alm ıyoruz. Pazarlık döviz üzerine yapılmışsa sabit k u r garantisi veriyoruz. Biz banka değiliz ki...
Genç gazeteci : ....?... ?
H o ld in g Başkanı : C enazelere g ö n d e rile n çiçekleri b ir süre k o n tro l e ttik.
O lu r şey değil. Hepsi boynunu bükmüş, sapları yok. Besbellli üçüncü d ö rd ü n cü tu ra çıkmışlar, iple bağlanıp yeşilliklere tu ttu ru lu v e rm iş le r.
İşte Mezçisan San. ve Tic. A.Ş. buna b ir te p k i olarak ortaya çıktı. Anlayaca
ğın gibi, (M ezarlık Ç içe kle ri Sanayi ve T ic a re t A n o n im Ş irketi) dem ek. Biz şimdi d ö rt d ö rtlü k b ir çiçek hizm eti ve riyo ru z. Ç elenklere iş bitm ez. Mezarın başucundaki saksıda istenien çiçeği bu lu nd u ru ru z. Yıllık abone o lanlar da var, b e lirli günlerde isteyenler de.
Uluslararası In te rflo ra üyesiyiz. Peşin ö d e m e k koşuluyla on yıllık abonmana büyük in d irim yapıyoruz. Dünyanın neresinde olursan ol, b ir te le fo n ye te rli- dir. İstediğin çiçeği d ile d iğ in in saksısına, vazosuna koyalım . M evsim önem li değil. Bu iş için ta m d ö rt tane sera kurduk. Bu işin m üdürü ziraat mühendisi.
Süs b itk ile ri bölü m ü n ü bitirm iş. A n ca k ra h m e tliye (deve dikeni) siparişi veren dam at ya da gelinleri ciddiye alm ıyoruz.
Genç gazeteci :...?
H o lding Başkanı : G ö rd ü k ki lüks arabadan inm eyen karun gibi zengin adam kam yonetten bozm a cenaze arabasıyla taşınıyor. Bunun üzerine (M eztrans)’ı kurduk.
Yani M ezarlık T ra n s p o rt A.Ş. Yakında ithal malı cenaze arabalarımız geliyor.
Şim dilik iki Mersedes, iki Ford, iki BMVV’yi o to sanayide kestirip cenaze ara
basına dönüştürdük. M etalik yeşile boyattık, idare etm eye çalışıyoruz. Türkiye çağ a tlıy o r azizim. O n yıl içinde, Rols Roys, Porşe, Jaguar, Ferrari ile hizm et vereceğiz. Ş im dilik ö ze llikle g e nçler için BMVV geçerli. Biraz ü cre ti yüksek ama herkes m em nun. Ö m ü r boyu lüks arabadan inm eyenleri son yolculukla
rında kam yonete b in d irm e m e k için herkes elinden geleni yapmalıdır. D e vle t bu işe destek verm elidir.
Başkan T elefonda : A lo , a lo ... alo. S ekreter kızım, gazeteci oğluma viski, bana her zamankinden. Toniği az koy.
Genç gazeteci : ....I...; ... ?
old in g in izd e çalışanların ü c re tle ri ve çalışma koşulları ço k iyidir. Sosyal iarı güvencem iz altındadır. Kendisine ve ailesine ücretsiz kefen, ta b u t v.s.
o ld in g te beş yılını d o ld ura n la ra yüzde yetm iş in d irim li m ezar yeri. Doğal
•ak, gerektiğinde.
ereceksin ki, alacaksın, iş disiplini vazgeçm ediğim iz ilkem izdir. H e r şey bi-
;el v e rile re bağlanmıştır. Satış ve rezarvasyon, danışma, halkla ilişkiler b ö lerim izde çalışmak için bazı koşullar ve n ite lik le r aranır. Bizim işimizde îryüzlü personel olaya te rs düşer. Ö yle b ir g ö rünüm ün olacak ki, m üşteri illeri senin de büyük acıya tü m içtenliğinle katıldığını düşünecek. AR-G E jtırm a geliştirm e b ö lü m ü m ü zü n yaptığı in ce le m e le r sonunda, ülserli insan- ı yüzünde acılı b ir hüzün ifadesi bulunduğu saptandı. Şimdi, ta m kuruluşlu hastaneden (o n iki parm ak bağırsağında) ülseri va r raporu g e tirm ie ye n i işe iyoruz. Sonradan tedavi g ö re n le rin işlerine son verm ektense, başka ser- sre ya da holdingim izin d iğ e r ortaklarına aktarmaya çalışıyoruz. Elkitabımı- göre, g örev başında gülümseyen personele üç günlük ü c re t kesimi cezası ulanır. Kahkaha atana ise iş kanunu madde 17 gereğince işvereni zararar atm aktan tazm inatsız olarak işine son verm e, b ir gün seni oraya bizzat gö- mek isterim gazeteci bey oğlum ,
âenç gazeteci : ... !
Holding Başkanı - Yanlış anladın benim oğlum . Gezm eye, gezmeye, Allah :inden versin, ço k gençsin.
> g a nisazyonum uz ço k iyidir. Z iy a re t e tm e k istediğin biri var. Danışmaya :ük b ir bilgi v e r yeter. A dını bil, soyadını bilme, zararı yok. Yalnız soyadını
•, tam am . Baba adını, eşinin adını, çocuklarının adını ver, tam am . Şimdi de- i m i yazm a ya ca ksın (o ff re c o rd ). İngilizcem nasıl ama! Bulm ak iste d iğ in in 'gilisinin adını versen yeter. Bizde rahm etli ile ilgili tü m b ilg ile r bilggisayara elenmiştir. Sen ipucunu ver, onbeş saniye sonra kartı elinde bil. Ö rneğin:
A b d ü lb a k i Hoşseda, 1923-12. 9. 1980. C e n n e t Y olu, H uzu rlu Parseller,
>: 267) Büyük panodaki haritaya bak, elinle göm m üş gibi bul. G elecek ay :em im iz (In te rn e t)’e bağlanacak.
3enç g a z e te c i-...?
Holding Başkanı- Bu iş b ir b ü tü n d ü r gazeteci bey oğlum. Bir yanı noksan sa işin tadı kaçar. Bu denli güzel b ir tesise rastgele m erm ercinin yeşil yeşil araklı Hüvelbaki taşı yapmasına izin verem ezdik. Bu yüzden M ezm ersan’ı
~duk. M ezarlık m e rm e rle ri sanayiinin kısaltılmışı.
3roje m im arlarım ız h e r şeyi hazırlar ve inşaatı bitinceye kadar denetler.
3u arada tab u tla rı biraz daha dikkatli yapalım dedik ortaya (Tabutsan A.Ş.) .ti. Teşvik kredisi aldık. Bu yıl da ihracata başladık. Yalnız, diğer sanayi ürün- i gibi defoluları ihracat fazlası diye iç piyasaya verem iyoruz. Biçimi bizim ki- e ulusal ta b u t kü ltü rü m ü ze uym uyor. Bizim tab u tla rın üstündeki yeşil ö rtü dırılabilse gülden, meşeden, cevizden T ü rk oyma sanatının en güzeli sayıla-
< ne eserler yaratacağız.
H oldingim ize bağlı Kefensan A.Ş.’nin de durum u iyidir. Bu piyasada üstü- jze yok. Seri imalatın yanı sıra b u tik işi var, büyük beden var, özellikle bas- tç ile r için battal bo y var.
Geçen gün birisi te le fo n la cepli kefen olup olmadığını sormuş. Parasını yi
yem eyen aşırı p in tile r için. Anlaşılan şaka yapmış. Bizim bu t ü r kefen üre
tim im iz şim dilik yok. Yine de AR-GE m üdürüne ta lim a t verdim . Çürümez, su geçirm ez cep yapabilir miyiz diye.
G enç g a ze te ci- ...
... ?
H o ld in g Başkanı- D üşünm ez o lu r muyuz? T u riz m e katkıda b u lu n m a k iç in b ir ta s a rım ız v a r. T ü rk iy e 'd e ö lü p b u ra d a kalm ak isteyen ya da kendi ülkesinde ölü p güneşlik, hava kirliliği olmayan b ir yerde g ö m ülm ek is te y e n le r için B o d ru m , M arm aris, Fethiye yö re le rin d e deniz manzaralı, beş yıldızlı m e z a rlık la r yapm ak için uygun y e rle r arıyoruz. Ö le n in külle
rin i k a v o n o z d a saklayanlar için b ir y e n ilik g e tiriyo ru z. K avonozlar devre m ü lk s is te m iy le h e r yıl on b e ş gün tu ris tik m ezarlıklarım ızdan yararlana
cak; süresi biten kavanoz A v ru p a 'd a ki, A m e rika 'd a ki evlerinin şömine ra
fındaki özel ye rin e ko n u lm a k üzere geri gö n d e rile ce k. Yabancı sermaye sağlamak için girişim lerim izi sü rd ü rü yoruz. Başarabilirsek, göreceksin ga
zeteci bey oğlum, m ezarlık tu riz m in de büyük patlam a olacak.
Genç gazeteci - ... !
H o ld in g Başkanı- T ü rk inşaat sek
tö rü dünyada açılırken biz geri kala
mazdık. Şimdi tü m dünyada anahtar te s lim i m e z a rlık k u ru y o ru z . Bu işi uluslararası düzeyde başaran te k fir mayız.
Genç g a z e te c i- ... ...
H o ld in g Başkanı- D oğum ko n tro lü , nüfus planlaması gibi şeylere karşıyız.
D o ğ u m kliniği işletm em izin ana uğ
raşım ız ile çelişkisi yok. G ün gelir, d oğanlar ölür. Değil mi evladım? En
te g re kuruluşuz diye boşuna söyle
m iyoruz.
- A lo , alo! s e kre te r kızım. Konuğu
m uza b ir viski, bana h e r zam ankin-
niği karar olsun,
t, d a r g e lirlile r h e r zaman ön dır. Biz de varlıklı sayılmayız, ib ile r için seri sonu kefen, ta -
3 b o y lu la r için e k o n o m ik m e- ... M aliyetinin altında sunulu- p o rtö rle cenaze taşımacılığı g e lirli ve e m e k lile r için ayrı et. Bu kesim için ta ksit siste-
^eliştirdik. İki sloganımız var.
2n öde. Ölüsan sizin en ya- tu n u z ) ve (T a k s itle ö lm e k
itle ö d e m e k kolay),
ana genel yerleşm e düzeni- ıtmayı u n u ttu m . Kapladığım- alanda biz yalnızca d ö rt eği- I çok daha falasını uzlaşmacı şımla biraraya getirdik. Ö n - , son d e re ce d e çevreci ol- :u daha ö n ce s ö y le m iş tim , ün kavuşunca ağaçları y e r- ışık vu rd u ru y o ru z . Sanırsın Şıyor. Sabaha, gün ışıyana v re y o lu n d a n g e ç e n le rin sisimizde. Karayollarına rica un ce p h e m iz e karşı gelen
2 (en ç o k 30 km ) yaftası k. D ağlara, ta ş la ra ; b iz im :arken kaza yapıp ölen ka- onra ço k üzülürüz.
• ö lü m le r halinde. M evlana ide neyler, kudüm ler... Bir /iyo lo n sel, kanun, ud (tek-
>r. Ö te yanda sem ahlar...
"e kardeşleri adası Ebussu- si’nden uzakta. Neyse, biz zla d a ğ ıtm a ya lım , g ittiğ i- ndan göreceksin,
k re te r kızım. Konuğum uza
>ana da to n iğ i k a ra r cin.
na badem, fındık ve yeşil ı koy kızım. G azeteci bey in c im iz değil. Bu kez çe- :bi koyma.
e t e c i- ....? ....! ...?
Başkanı- Bazı p a rsellerde
h o p a rlö rle r usul sesle z ik ir yayınlar. Bazılarında kesin b ir sessizlik. D e d ik ya bey oğlum, tü m eğilim lere göre ye rim iz var.
Bazen yaptığım ız işlerde b ir yanlışlık v a r mı diye d üşünüyorum . Sonunda in a n ıy o ru m ki, yok. B irç o k insana iş kapısı açtık. V e rg ile rim iz i tık ır tık ır ö düyoruz. Yanlız devletin bizim işkolum uzda katm a değer vergisini sıfıra in
dirm esi gerek. Sıfırı tü k e tm iş insanların h izm e tin d e yüzde on beş, yirm i KDV o lu r mu gazeteci bey oğlum?
Yakında b in le ri bizi ta k lit e d e re k b ir y e r açmışlar. Bizim elim izi tutam azlar.
O n la r ölüyü bile rezil ederler.
Genç gazeteci - ....! ... .... ?
H o ld in g Başkanı- Sanat e tk in lik le rim iz in arasında şunları sayabilirim . (A ğ laşan) yani Makyaj ve A ğlam a T e k n ik le ri A.Ş. Bu işin e ste tiğ in i sağlar. Bir cenaze tö re n in e gitm en gerek. İçinden gülm ek g e liy o r ama üzüntülü g ö rü n m e k zo ru n d a sın . O zam an (A ğ la şa n) sa lo n la rın d a b ir m akyaj y a p tırırsın , te le v iz y o n d a canlı yayına çıkacakm ışsın gibi m a t re n k le r, yüz çizg ile rin d e belirginlik. G örünüşe göre çok üzüntülüsün ama yaşlı ve çirkin değil, inadına, genç ve güzel. Bu hizm eti bayanlar çok tu tu y o r.
H e r gün yirm i o tu z tane M ona Lisa yaratıyoruz. Bir de çok önem li bazı kişilerin yakınları bize özel ola ra k başvuruyor. Hepsi sanat eğitim i görmüş, sözleşmeli elem anlarım ız var. O n la r cem aate karışarak sessizce ağlıyorlar. İs
teğe göre, hıçkıranlar, kendini yere atarak giysilerini yırtanlar, zılgıt çekenler, ağıt yakanlar sağlıyoruz. Böylece herkes ra h m e tlin in ne kadar çok sevilen b ir kişi olduğunu anlıyor.
Genç gazeteci - ...
H o ld in g Başkanı- Bu yıl b ir va kıf kuruyoruz. G e n çle re yurt, kitaplık, burs vb.; ne de olsa o n la r bizim geleceğimiz...
Ben seni pek sevdim gazeteci bey oğlum . Tanıdık birine g e re k e b ilir diye ayırdığım nefis b ir y e r var. O rayı sana vereceğim . H em de iki kişilik. Kabul e t
mezsen beni incitirsin.
Genç gazeteci- ....? ....! .... ... ?
H o ld in g Başkanı- Beni sorarsan, biz de babamıza çektik. Zam anım ız gelince belediye mezarlığında b ir yere sıkışırız. N e demişler? İsraf haram dır. Biz ken
dim iz için çalışmıyoruz ki... Biz gidiciyiz, (Ö lüsan) kalıcı.
G enç gazeteci- (H ıçkırık sesleri)
H o ld in g Başkanı- N iye ağlıyorsun gazeteci bey oğlum?
K ötü b ir şey mi dedim?
Yoksa!... Yoksa sana viski mi dokundu?
Ö z e r EKİNCİ
G İ R İ Ş
Ş izofreni: Yaşamı/zamanı o lduğu gibi ka b u l e tm e k ve o n a ylam a k... Z a m a n ı kabul etm ek, uzay bağlam ında hiçliği ka
bul e tm e k anlamına gelir. D iğ e r b ir d e ğişle ö lü m ü ... D u rm a k s ız ın , te k r a r ve te k ra r başka birisi olmanın, evsiz o lm a nın, nereye gittiği ve kim olduğu ö n e m siz b ir göçebe olm anın yo ru cu süreci...
D ü n y a ü z e rin d e b ir h a y a le t, b ir p e -
untitled
num bra, acı içerisinde b ir gölge olmak..
Fakat d iğ e r ta ra fta n , evre n d e evde o l
mak... Bir zam anlar va r olmuş, hâlâ var olan, gelecekte var olacak olan... b ir sıvı olmak.
Belki de sıvı o lm a k is tiy o ru z , çünkü
böylece hiçliği bile işgal edebiliriz.
(Bunun için gereken kıç ve güç insan
da m e vcu t mu?)
Belki de e vre n "u za y" değil de "za-
cinsinden g e n iş liy o rd u r! Ö y - o k olarak henüz olm am ış ola-
açabiliriz.
ı korkusu ve h içlik özlemi...
a ş izo fre n le r ölüm korkusuna sa hiçlik özlem ine mi yenile- Ya da şizofreni, korku ve ö z
erindeki zafer midir?
İME
JS T VE Ş İZ O F R E N İ« SER-
TEORİSİ (N ih ilis t ve şizofre- ırını "se rm a ye ’ ye ya da " te klem ek m üm kün e lb e tte .) sıyla (?), k a p ita liz m insan
falan aykırı değil. Kendisi 'ecini ta k lit eden insan d o - jş aşamasında (ya da h e r la) n ih ilist ve ş izo fre n iktir.
ığa benzer, masum, am ell- orum suz, yıkıcı ve tü k e tic i b ü y ü y e b ilir. K a p ita lizm in :ıgı bu doğayı ge rçe kle ştir- ışka b ir şey değil; başka
o, bizim aynadaki kendi- zdür.
çocuk ve ne k o m ik tir ki, ra tıla rın d a n s o ru m lu o l-
yo ru z. B ir hafızası o ld u
ğunu ve ö ğ renebildiğini varsayarak ne âlâ! Eğer kaos kendini yaratıları aracılı
ğıyla gerçekleştiriyorsa bizim kinden farklı b ir zaman anlayışı o la b ilir mi? Ya da kaosu anlamak d em ek b ütün yaratılarını (h a tta düşleriyle b irlikte , insan, in- san-olm ayan) anlamak d em ek (bu da imkânsız). Eğer kaosun kendisi farklı b ir b o y u tta b ir yaşam biçimiyse, ne sikim ya p ıyo r olduğunu kendisi dahi bilem ez (bilinçaltı).
Çem ber... Kendisinin bile ne sikim yaptığını bilm eyen b ir şeyi/birini anlama
ya çalışıyoruz. H ayatı/Tanrıyı/kaosu vs. vs. anlamak, kendinizi, beni, b ir balığı, b ir bitkiyi vs. vs. anlamak imkânsızdır.
S O N U Ç
BEN NE SİKİM YAPIYO RU M ?
Sanıyorum, uzun b ir yolda ve beni çevreleyen h e r şeyin aracılığıyla, kendi içerim de yalnız olm am ak için kendim e ulaşmaya ve dokunm aya çalışıyorum.
Yalnızlığım için, iro n ik b ir biçim de, h e r şeye ve herkese ihtiyacım var. Yalnız
lığım aynı zamanda kurtuluşum ve hapishanem mi? Sanıyorum, ben çem berin ta kendisiyim , kendim e giden yol. Ç e m b e ri (herhangi b ir çem beri) kapatm a
nın te k yolu, kendi tra d e jin iz içinde kendinizi bağrınıza basabilm enin te k yolu,
"ka h ka h a la r ve gözyaşları iç e ris in d e " ö le re k ke n d inizi d o ğ u rm a k tır. Ya da kendinizi yok etm e sürecini başlatarak henüz olm am ış olana y e r açmak. H e nüz olmamış olan, gerçekte, benim kendim e olan aşkımdır. Yaşama ve fark etm ediğim , bilinm eyen, farklı kendim e ve rd iğ im onaydır. Bir potansiyel olarak kendim e "e v e t" d e m e m d ir. H enüz olm am ış olan, benim kaotik aslım, bilin- çaltım dır.
H enüz olm am ış olan... Benim d iğ e r düşmanım... Seni seviyorum... Senin için üzgünüm ve senden ko rku yo ru m . Sen benim hiç bilm ediğim ve hatırlam adı
ğım d ü ş le rim d e n b e n im h iç b ilm e d iğ im ve h a tırla m a d ığ ım b ir d ü n y a yaratacaksın.
N O N A M E , N O FROST
Ç ö lü n ortasında çıplak b ir adam. Ö l
müş. Elinde kısa b ir k ib rit çöpü. A rk a sında ayak izle ri bırakm ış. A y a k izleri, ç ö lü n o rta s ın d a n , k u m u n ü z e rin d e k i herhangi b ir ye rd e b a şlıyo r ve öldüğü yere kadar sürüyor. Bu adamın hikâyesi
ni yaz bakalım. Bana s o ru la r sorabilirsin.
A m a seni sadece evet ya da hayır diye cevaplayacağım.
- A dam susuzluktan mı ölmüş?
- Evet.
- A dam biraz yürüm üş, sonra çöl onu öldürm üş...
- Evet.
- A m a nereden geldiği belli değil.
- O n u sen bulacaksın.
- Kumdan mı çıkmış?
- Hayır.
- Havadan mı düşmüş?
- Evet.
- U çaktan mı düşmüş?
- Hayır.
- Z ü m rü d -ü A nka Kuşu’ndan mı?
- Hah hah, hayır.
- Uçan b ir cisim den mi?
- Evet. Kanatlı mı?
- Hayır.
- Kanatsızsa... Z e p lin , balon? Hangisi?
Zeplin?
- Hayır.
- Balon?
- Evet.
—
=— --- ---— — ■ ■ ■ -kısa çöp
Balondan mı düşmüş?
Evet.
Birisi mi itmiş?
Hayır.
Kendi mi atlamış?
Evet.
İn tih a r e tm e k için mi atlamış?
N e d e n atlamış?
Sen bil.
Buldum, böyle b ir soru sorm uş- h e rif çözerken bunalmış, atlamış.
Hah hah, hayır.
P e k ii, b a lo n d a y k e n de ç ıp la k niş?
Hayır.
Elbiseleri varmış yani?
ivet.
Elbiselerini çıkarıp atmış?
ivet.
'anında güneş yağı va r mıymış?
Hayır, neden?
■ o m la rı ben so ra rım . A m a ce- lyayım . G ü n e ş le n m e k için so-
i u ş olabilir?
layır.
u adam deli mi?
alonda yalnız mıymış?
ayır.
'em ek başkaları da var... O n la r
>lak mı?
. başta değil.
)nra soym uşlar ama?
■et.
lis e le rin i atm ışlar o n la r da?
et.
şka eşya va r mı yanlarında?
şta evet.
na sonra onları da atmışlar.
2t.
in kü ba lo n hava k a y b e d iy o r-
daşıyorsun. Evet,
rhalde... sen beni ne sanıyor
sam et.
«/a kaçıran ve devam lı alçalan
b ir balonda, b ütün eşyalarını, hatta donlarını bile atmış birkaç kişi...
- Kız mı erkek mi?
- Ö n e m i yok.
- Buldum. K ib rit çekm işler, kısa çöp bu adama çıkmış.
- Kutlarım . Buldun.
- Peki sonra ne olmuş?
- Buraya kadar b iliyo ru m .
- O zaman devamını şimdi yazalım.
- Tamam.
- M u h te m e len birkaç k ilo m e tre sonra, yine çıplak ve elinde kısa b ir k ib rit çöpü olan b ir adamı daha çöl üzerinde ölm üş olarak görürüz.
- Evet.
- D iyelim ki üç kişi varmış balonda, o zaman şimdi kaç kişi kaldı?
- Bir.
- Peki onun başına ne getirelim ?
- Balon hava kaybettiğine göre b ir yerde düşecek.
- Ya da düşmeyecek. Son kalan adam da atlayacak.
- N e d e n atlasın ki, neyin uğruna?
- N e yin uğruna atlayabilir? Bu adam lar neden çölün üzerinde, böyle b ir yolculuğa çıkmış olabilirler?
- A dam ın atlamasına değecek kadar önem li ne o la b ilir balonda?
- Altın... Bunlar altın arayıcısıdır.
- Ve yanlarındaki altını feda edem eyip kendi hayatlarını feda ederler.
- Peki son atlayan adam, neden böyle b ir şey yapsın ki? Benden u m u t ke
sildi, bari altınım başkasına yarasın diye mi? Mantıksız.
- Bence de. Adam ın, balonun uçuşuna devam etm esi için kendi hayatını fe da edebileceği b ir şey olmalı.
- Bu adam idealisttir.
- Güzel, ideali nedir?
- Bir iddiaya g irm işlerdir.
- Devam et.
- Ç ölü balon üzerinde geçeceklerine d a ir b ir iddia.
- A m a g e çe m iyo rla r ki. Hepsi ö lü yo r.
- A m a h e r ihtim ale karşı, iddiaya girerken şöyle b ir kelim e kullanmışlardır:
"Bu balon, bu çölü geçer.”
- Son adam atlam adan önce b ir n o t bırakır. "Biz size d e m iştik değil mi?
Bakın, bu balon, bu çölü geçti."
- iddiayı kazanırlar. Ö d ü lü de yakınlarına g ö n d e rm e le rin i isterler.
- Güzel b ir hikâye oldu. Şimdi bunu yazalım.
- Yalnız b irim iz yazabilecek sanırım.
- Neden?
- G ö rm ü y o r musun, balon yere ne kadar yaklaştı. Ç ek bakalım şu k ib rit
lerden birini...
M urat S O H T O R İK
Süreç kuramı b iyo lo jik, sosyal ve psi- k o d in a m ik psikiyatrinin b ü tü n le ş tirilm e sine yarayan, fiziksel ve p sik o lo jik süreç
lere ilişkin kapsamlı b ir kuram dır. Süreç kuram ı m atem atiksel d in a m ikle r ve H e- r a k litu s 'u n s ü re ç fe ls e fe s in d e n çıkan kavram ları kullanır. Klinik olarak da uy
g u la n a b ile n üç yeni kavram sunar: I) (b iy o lo jik ya da p s ik o lo jik ü stünlük ku
ram larına karşıt olarak) b iy o lo jik öncelik ve p sik o lo jik üstünlük, 2) (psikoanalitik ve d iy a le k tik çatışm alara ve s is te m le r hom eostazisine karşıt olarak) karşıtların birliği, ve 3) (b e lirle n im ciliğ e ve gelişim sel kuram lara karşıt olarak) yaratıcı ça- tallanm alar.
Ç oğu klinisyen bugün p s ik iy a trik ba
kım da b iyo lo jik, sosyal ve kişisel e tk e n leri b ü tü n le ş tirm e gere ksin im in i ka b u l
leniyorsa da, (bu y ö n d e ki) çabalar kap
samlı b ir kuram ın e k sikliğ in d e n dolayı
b iy o lo jik öncelik ve p s ik o lo jik üstünlük:
s ü r e ç k u r a m ı n d a n ç ı k a n y e n i b i r b ü t ü n l e y i c i p a r a d i g m a
kesintiye uğram aktadır. Eklektizm , belli b ir bozukluğun nedeninde ya da te d a v i
sinde b ir çerçevenin ne zaman ö te k in den daha önem li olduğunu g ö s te rm e yi savsakladığından, y e te rli değildir. Kli
nik ve sosyal b ilim le rd e deney yapm a
nın muazzam e k o n o m ik ve insani b e d e li kuramsal yaklaşımların kullanılması ge
reğini g ö s te rir. Olası b ir b ü tü n le ş tiric i çerçeve olarak b ir ço k A m e rika n psiki- yatristi tarafından benim senen sistem ler kuramı, sorunların ele alınma sırası k o nusunda yol gösterici olmadığından, bu işi g ö re m e m e k te d ir. Engel, s is te m le r kuram ına dayanarak , ardışık b ir biyo p - sikososyal yaklaşım ö n e rirk e n , P ribram te d a v in in herhangi b ir n oktadan başla
yabileceğini, çünkü herhangi b ir parçayı değiştirm enin bütü n ü d e ğ iştirm e k o ld u ğunu savunm uştur. Bu kavram ların ikisi de s o syo lo jik ve so s y o b iy o lo jik fo rm ü -
>nlarla uyuşm am aktadır; bunların i gerek tü rü n gerekse te k b ir ki- tariınn keşfedilm esiyle dinam ik- evrim olm uştur. Bu "çatallanm a- e vrim in ve insani ya ra tıcılık ve ır is te m in o la b ilirliğ in i açıklar, jm ü z d e çatallanm a kuram ı fizik- ız y o lo jiy e değin çe şitli uygula- r dahil, uygulamalı m atem atiğin ikin alanlarından b irid ir,
id e m d in a m ik te n alınan te m e l m la r klasik hom eostazis kavra- d ra m a tik b ir şekilde değiştirm iş ik ta n b iy o lo jik p sikiya triye gir-
\ Bununla b irlik te , d inam iklerin
>Io jik k o n u la ra u y g u la n a m a y a ı kavramsal b ir yo ru m u yo k tu r, ir y o ru m la rın araştırılm ası bizi beşinci yüzyılda lyonyalı filo z o f ılitu s ’tan köken alan felsefi sü- u ra m la rın a g ö tü r ü r. M a rm o r, :litu s ’un süreç ku ra m ın ın m o - psikiyatride gerek duyulan bü-
;tirici çerçeve o la ra k kullanıla- :ğini ö n e sü rm ü ştü . Jung H e - ıs’un k u ra m la rın a açıkça g ö n - î yaparken, Freud bunları H e- d iy a le k tik m o d e li aracılığıyla
^e almıştı.
EÇ K U R A M I
iç kuram ı h e r şeyin enerji içe-
î enerji alışverişi yapan b ir sü- duğunu öne sürer. Enerji akışı arı fa rklıla ştırır ve yaratıcı ev- ırşıtların evrensel e tk ile ş im in - a y n a k la n ır. " S ü re ç " sözcüğü e " ile rle m e k ya da ö n e çık
ın tü re m iş tir. Bu, izole olaylar, d urum ları etrafında salınımlar,
"lı b ir d u ru m u n h o m e o s ta tik ı, döngüsel y in e le m e le r ya da
; d e ğ iş m e le r gibi d iğ e r d e ğ i
n işle rin d e n farklıdır,
şey te k yönlü b ir enerji akışı, utlu bilgi d ö n g ü le ri ve üç b o - nadde yapılanm ası s ü re c id ir, olarak, önceliği olan basitten, ik kazanan karm aşığa d o ğ ru ılı b ir evrim vardır. Enerji, bil- nadde b ü tü n doğal ve insani :rin b irb ir in d e n a y rılm a z üç r. Enerji, m adde ve bilgi bazı î r kuram larının koyduğu gibi şey d e ğ ild ir. H e ra c litu s h e r :eş ve logos olduğunu söylü- uugün enerji ve bilgi diyoruz, arşıtlık ve yaratıcılık varolan n üç evrensel n ite liğ id ir. T ek kış, iki b o y u tlu döngü ve üç yapılanm alar b irb irin d e n ay
rılm az üç değişim ö rü n tü sü d ü r. Böylece süreç kuram ı b ütün süreçlerin ev
rensel yasaları olarak üç te m e l ilke ortaya koyar.
D İ N A M İ K M O N İ Z M , B İ R L E Ş T İ R İ C İ E N E R J İ A K I Ş I
Y irm in ci yüzyıl psikiyatrisi p s ik o b iy o lo jik çalışmalar ve p s iko fa rm a kolo jik te d a vile r aracılığıyla zih in /b ed e n uçurum unu d o ld u rm a yö nünde kimi başarılar elde e tti. Çoğu p sikiya trisi beyinle zihnin ayrılmaz olduğunu ve b iy o lo jik ve p s iko lo jik te d a vile rin çoğu zaman bileştirilm esi gerektiğini kabul e tm e kte d ir;
din a m ik m onizm kavramı bu görüşün bilim sel form ü la syo nu n u sağlar ve b i
y o lo jik ö n ce lik ve p sik o lo jik üstünlük anlayışı bunu klinik p ra tik te uygulamak için yo lg ö ste rici işlevi görür.
H e r şey evrensel (u n i-v e rs a l), te k y ö n lü (u n i-d ire c tio n a l) ve b irle ş tiric i (uni-fying) enerji akışı sürecinin b ir parçasıdır. H e r şey e n e rjid ir, bu yüzden kendiliğinden değişir ve sürekli etkileşim e girer; h iç b ir şey durağan değ ild ir ve değişim için dışsal b ir neden gerekm ez. B iyo lo jik ve p s ik o lo jik enerji daha basit fiziksel e n e rjin in karm aşık g ö rü n ü m le rid ir. Beden ve zihin, m adde ve ruh, fiziksel, sosyal ve p s ik o lo jik süreçler, ne denli değişik ve ayrı tü rd e n olurlarsa olsunlar, hepsi enerji b iç im le rid ir. Enerji akışı, zamanın te k d o ğ ru ltu da akışına uygun olarak, e n tro p iy i a rtırır (te rm o d in a m iğ in ikinci yasası). Bu yüzden, h e r şey b ird ir ve b ir yö nde h areket eder. H em h e r şey, hem de te k yönlü akış anlamına gelen evren (universe) sözcüğü dinam ik m onizm in anla
mını da yakalar. H e r şey sürekli olarak enerji değiştirdiğinden, h e r şey b ird ir ve b ir ço ktu r. Bu dinam ik m onizm in m o d e rn fizikte sağlam te m e lle ri vardır.
T e rm o d in a m iğ in birinci yasası e n e rjin in ko ru n u m u n u ve çeşitli b içim le rin in karşılıklı dönüşüm ünü öndeyiler. Einstein madde ve en e rjin in b irb irin e çevri
le b ilirliğ in i gösterm işti; m adde, bağlı e n e rjid ir. N e madde, ne de bilgi içerdiği için boş dediğim iz uzay bile m o d e rn fiziğe göre enerji d o lu d u r ve akış ve olasılık gösterir. M atem atiksel iletişim kuram ı bilginin nasıl fiziksel b ir özellik olduğunu g ö ste riyo r; bilgi (in -fo rm -a tio n ) b ir değişim ö rüntüsü ya da maddi b ir yapı gibi b ir b iç im d ir (ör. g e n e tik bilgi D N A 'n ın yapısında taşınır). T e rsi
ne, düşünce ve duyguların da beyin m etabolizm asında m addi b ir te m e li va r
dır. P sikolojik ve k ü ltü re l sü re çle r karm aşıktırlar, yani yüksek yo ğ unlukta bilgi içe rirle r. Aynı şekilde, en basit fiziksel m adde bile ayrı tü rd e n (h e te ro je n ) ve karm aşıktır (yani, bilgi içerir).
Bir çok psikiyatrik bozukluğun b iy o lo jik kö ke n lerin d e ve k o ro n e r a rte r has
talığı ve yüksek tansiyon gibi tıb b i hastalıklarda psikososyal etke n le re dair ka
nıtların büyüm esinde m onizm saklıdır. M onizm , fa rm a k o lo jik tedaviyle psiko
lo jik m üdahaleyi b ile ştire n psikiyatriye m o d e rn yaklaşımın özüdür. Tersine, b ir çok hekim ve psikolog tanı ve te d a v ile rin d e hala geleneksel ikici görüşü benim ser: ya b iy o lo jik ya da psikolojik, ya da ikisi de değil. Kuramda b iy o lo jik ve p s ik o lo jik süreçler arasındaki karşılıklı ilişkiyi kabullenen p sikiya tristle r bile, zamansızlık ya da b ü tü n le ştirici b ir kuram ın eksikliğinden ö tü rü , p ra tikle rin d e yine de geleneksel ikici görüşü benim seyebilir. Madde ile zihin arasındaki ge
leneksel bö lü nm e psikiyatride b iy o lo jik kökenli em osyonel işlev bozuklukları
na karşı gelişimsel ya da etkileşim sel k ö k e n lile r arasındaki ayırıcı tanıda kendini gösterir. P sikoterapi olm adan fa rm a k o lo jik tedavi b iy o lo jik p sikiya tri
nin m ateryalist kuram ını g ö ste rir; burada zihinsel işlev bozuklukları sadece b iy o lo jik hastalıklardır. Psikologlar ve psikoanalistler hastaları yalnız psikote- rapiyle te d a vi etm e kle idealist b ir görüş ima e derler; buna göre, em osyonel işlev bozuklukları salt b ir biliş ya da kişilerarası çatışma sorunudur.
M onizm e göre, beyin ve zihin b irb irin d e n ayrılmaz, ama farklıdırlar; klinik açıdan, fa rm a k o lo jik ve p siko lo jik te d a v ile r b ile ş tirilm e lid ir, çünkü hiçbiri d i
ğerinin yerine geçemez. Pratik b ir içerim , ve rili b ir işlev bozukluğunun in tra p - sişik, davranışsal ve biyokim yasal boyutlarını ayrı ayrı tedavi etm e gereği du- yulabilm esidir. G e rçe kte de klin ik çalışmalar fa rm a ko te ra p i ve psikoterapinin d e p re ssif hastalığın farklı boyutlarını etkilediğini d ü şü n d ü rm e kte d ir. Bu, süreç kuram ının te m e l ilkesine b ir ö rn e k tir: E nerjetik süreç, m addi substrat ve b il
gisel içe rik b ütün fe n o m e n le rd e b irlik te bulunur, ama özdeş değildirler. Ö r neğin, h e r sosyal davranış ö rü n tü s ü (e n e rji) özgül sinirsel yapılar ve ileti m o le kü lle riyle (m adde) ve özgül b ir öznel em osyon ve em osyonel gösteri
>rüntüsü (bilgi) ile b irlik te d ir, ama bu üç bileşen b irb irin d e n ayrılabilir: Kızgın
»labilir, ama saldırgan davranışımızı engelleyebilir, korku duym adan kaçabilir,
>fkeliyken boyun eğebiliriz. Bununla b irlikte , tam amlayıcı b o yutların bu kısmi lölünm esi ikiciliğin to p ta n ayrımı anlamına gelmez, ikicilik, ilkini b iy o lo jik e t
e n le re , İkincisini yaşam d e n e yim le rin e atfeden fe n o m e n o lo jis tle r tarafından eri sürülen, hastalığın biçim i ile içeriği arasındaki ayrımda saklıdır. Süreç ku- amına göre, b ir sürecin b ü tü n boyu tla rı arasında te m e ld e b irlik vardır. Ö r- leğin, kaygı, öfke ve çö kkü n lük h e r zaman kişilerarası çatışmanın ve özgül bi- okimyasal değişm elerin e ş lik ç ile rid irle r e t vice versa. F e nom enoloji tanı ve edavide hastalığın b içim in in ve içeriğinin ayrı ayrı ele alınmasını önerse de, üreç kuramı ikisinin özgül olarak bağlantılı olduklarını savunur. Çatışm a ve enilgi kaygı ve çökkünlüğün özgül kişlerarası eşlikçile rid irle r. Daha genel ola- ak, enerji, bilgi ve m adde süreçlerin b irb irin d e n ayrılmaz, ama farklı b o yu tla - ıdırlar. B irlikteki bu farklılık, daha genel olan karşıtların birliği kavramını ser
iler.
K A R Ş I T L A R I N B İ R L İ Ğ İ , B İ L G İ A L I Ş V E R İ Ş İ
Karşıtlar süreçleri ö rg ü tle r. H e r süreç b irb iriy le 'y in e le y e n b ir ta rzd a e tkile - ime giren ve almaşık üstünlüğü döngüsel değişikliği yaratan iki ya da daha azla b irb irin e karşıt süreç içerir. Karşıtlar h e r süreçte birarada bulunur; çatış
ma olm adan uyum, b irlik olm adan ayrılık, be n ze rlik olm adan farklılık, benlik- evgisi olm adan aşk, bilinçdışı olm adan bilinç olmaz. Karşıtlarda b irlik ve her
»irlikte karşıtlar vardır. Karşıtlar sadece farklı de ğ ild irle r, te m e ld e b e n ze rd ir-
2r de. Bu karşıtların birliği kavramı, (uyum u değil) çatışmayı olm anın başlıca n o to ru yapan D a rw in , M arx ve Freud’un kuram ları gibi çatışma kuram ları .adar, karşıtları karşılıklı o larak b irb irin i dışlayan b ir şey gibi ayıran geleneksel .kılcılıkla da ters düşer. Ayrıca, b ü tü n salınımları dengeye gelecek şekilde bi- araya gelerek s ö n ü m le n d ire n ve karşıtların b irb irle rin i nö tra lize e ttiğ in i sa
unan N e w to n c u m ekanizm e de karşıdır, Bir ço k süreç, mevsimsel ve biyo- Djik ritim le rin ö rn e kle d iğ i gibi, kendiliğinden salınımlar ve p e ry o d ik d ö n g ü le r ö s te rir. Bu döngüsel süreçlere d in a m ikte p e riy o d ik ç e kicile r denir. Etkile- im le r h e r kutubu karşıtının biçim iyle, karşıtına göre yoğurur, iletişim kuram ı- ıın daha soyut diliyle söylersek, süreçler karşıtları b ilg ile n d irir. Bilgi sadece
>ir biçim olm aktan çok, b ir süreçtir.
C insellik doğal ve insani süreçlerde karşıtlığın te m e l ro lü n e paradigm atik
»ir ö rn e k tir. İki cins farklı olm aktan çok benzerdir, ama farklılıklar da ö n e m li- lir. C in sle r işbirliği yaparlar, ama b irb irle riy le çatışırlar da. H em en h e r me- neli tü rü n d e ve h e r insan to p lu lu ğ u n d a b ir erkek üstünlüğü bileşeni vardır, ma "m e m e li" te rim i ilk o to r ite figürü ve h e r çocuğun özdeşim m o d e li ola- ak dişinin te m e l "ö n c e liğ i"n i gösterir. Bu, geleneksel Freudcu şemadan ta- namen farklı, ö n e m li klin ik iç e rim le ri olan b ir psikoseksüel gelişim şeması jn e rir. D işinin önceliği ve erkeğin üstünlüğü kavramı sosyal b ilim le rd e de uy-
;ulama alanı bulur.
Bir o to m o b il d ö n g ü le rin nasıl değişim için m o to r işlevi gördüğünü, e le k trik
>ataryası karşıt akım ların nasıl b ir devre yarattığını gö ste rir: E le ktro n la r dış levrede n e g a tif k u tu p ta n po zitife , bataryanın içinde p o z itifte n negatife akar- ar. Ç oğu kişi karşıtlığı olm ayan ya da antagonistik b ir şey olarak düşünür,
"aneciklerin ve dalgaların tü m le yiciliğ i doğada karşıtların tü m le yiciliğ i kavra- nını doğrulayan te m e l b ir kuantum fiziği yasasıdır. Soluk alıp ve rm e ve kalp :asılması evre le ri b iy o lo jik süreçlerin h e r zaman nasıl karşıtların b irb irin in ye- ine geçtiğini g ö s te rm e k te d ir. Karşıtların birliği sadece bilinçdışı değil, h e r ürecin b ir karşıtına sahip olan bilinçli akıl yü rü tm e d e de evrensel b ir düşü-
i ü ş tarzıdır. Tersine, iki-değerli mantığın olgunlaşmamış kişiliklere ya da ka- a k te r b o zu klu kla rın a sahip b ire y le rin ayırıcı özelliği olduğu, n ö ro z la ra ve lepresyona zem in hazırladığı b u lunm uştur. Freudcu psikodinam ik, karşıt psi-
;olojik güçlerin d iya le ktik çatışması üzerinde odaklaşsa da, karşıtların birliği :avramı b enzer güçlerin yarışmacı karşıtlıkları kadar önde gelen em osyonun .arşıtıyla zenginleşm esini de kapsar. Karşı karşıya gelen em osyonların ve du- umların b irb irin i iptal e tm e y ip daha zayıf olanın daha güçlü olanı ku vve tle n
d irm e s i, acı ile cinsel u y a rılm a n ın m azohizm de neden biraraya geldik
lerini pek güzel açıklamaktadır. C in s e llik te o ld u ğ u g ib i, acı, u y a rılm a o lu ştu ru r. Bu nedenle acı cinsel uya
rılm a y ı a n ta g o n iz e e tm e k te n ç o k güçle nd irir, y e te r ki uyarılm a şiddet bakım ından daha fazla ve son b itiric i eylem olsun. A ynı şekilde, çelişkili, fırtınalı ilişkile r daha durgun ve daha az çatışm alı o la n la rd a n daha fazla heyecan verici ve bağlayıcıdırlar.
Ç oğu zaman fazla yüklenm eye a t
fedilen p o p ü le r stres kavramı çatış
mayı ö rn e k le m e k te d ir. "S tre s ” te r i
mi m ekanikten gelir: Bir beden, ken
d is in i p a rç a la n m a ve b ö lü n m e k le t e h d it e d e n iki a n ta g o n is tik güce m aruz kaldığında zorlanır. Aynı şekil
de stres de p s ik o lo jik benliğin p a r
ç a la n m a s ın a ve k iş ile ra ra s ı ya da sosyal iliş k ile rin ko p m a sın a neden o la b ilir; anlaşılan, geçici ya da kalıcı b iy o lo jik hasar da o lu ştu ra b ilir. M e
kanik m e ta fo r stresin bireyden iste
ne n lerd e sadece nicel b ir artış değil, çelişkin, karşıt güçlerin etkisi de o l
duğunu kanıtlam aktadır. Bu, Freudi- un e m o syo n e l işlev b o zukluklarının çatışm alar o lduğu geleneksel g ö rü şüyle uyum lu, yalnızca eksikler ya da y ıp ra n m a açısından bakan s o n ra ki fo rm ü la s y o n la rla u y u m s u z d u r. B ir ç o k p s ik o d in a m ik yaklaşım b e n lik - saygısı ya da gelişim de eksiklen v u r
gularken, süreç kuram ı g ö rü n ü şte ki bu eksiklerin çelişkin benlik-saygısı- nın ve eşitsiz, çelişkin gelişimin varlı
ğına işaret e ttiğ in i gösterir.
K arşıtların b irliğ i hem p s ik o d in a m ik y o ru m la r için şu yo lg ö ste ricilik- leri sağlar, hem de çok bilinen stra
te jile ri ö zetler:
1) Bir em osyon ya da inanç kuv
ve tle dile g etirildiğinde, bunun karşı
tı ta ra fın d a n nasıl g ü ç le n d irild iğ in e bakın.
2) Hasta b ir em osyonu b ir d iğ e ri
ne a tfe ttiğ in d e , bunun kendi benliği
ne nasıl uygulandığına e t v ic e verso, bakın.
3 ) S ö y le n m e y e n e d ik k a t e d in , gözden kaçanı arayın.
4) İçsel ve dışsal süreçler b irb irin den ayrılam az k a rş ıtla rd ır: N ö r o tik b ir çatışmanın olduğu yerde kişilera- rası b ir çatışma arayın, e t vice versa.
Süreç kuramı bize bu kutupsallık-
:e rin d e o d a k la ş a n ve sosyal ktifle rin de b irle ştirilm e sin i ge-
;n etkileşim sel p sikodinam ikle-
!unu gösterir. H e r kişi davranı- ük oranda belirleyen iki ya da ıtuplu b ir alanlar çoğulluğunun '•çasıdır: te k yönlü büyüm e ve ma süreci; kuşaklararası sınıfla- irlenm esi; h e r zaman m e vcu t insiyet d ik o to m is i; ve h e r bü- sınıf, e tn isite ve k ü ltü r farklı- ırı. (Bunların süreçlerin üç te - üntüsünü g ö ste rd ik le rin e dik- n: te k yönlü değişim, iki uçlu m ve yaratıcı çoğalım.)
e tk ile ş im fa rk lı z a m a n la rd a can, ama üçü de h e r zaman i tü m le yici üç karşıtlık biçim i-
~ tü m le m e , çatışma ve kısmi Farklı karşıtlık kuram ları bu rdan b irin i ya da diğerini v u r- e ğilim indedir: A ris to c u man- ş ıtIa rın a y rılm a s ı ü z e rin d e jir, D a r w in c i e v r im c ilik ve d iy a le k tik karşıtların m üca- ızerinde d u ru r; oysa T a o cu - n tu m mekaniği ve siste m le r karşıtların uyum unu ve tü m - ini v u rg u la r. A y n ı ş e k ild e
;ik o te ra p ö tik yaklaşım lar da e rd e n b irin i ya da d iğ e rin i na e ğ ilim in d e d ir. Bilişsel te - ly rım la r üzerinde d u ru r; bu, ayıran A ris to c u m antık gibi, el akılcılık görüşüne karşılık îu d 'u n Ö d ip u s çatışması ve ra d ik a l p s ik iy a tri k a rş ıtla r m ücadeleyi vurgulayan d i- b ir m o d e li benim ser. Buna
¡is te m le r ku ra m ı d e ğ işim in Dİarak karşıtların tü m le y ic ili- r ve antag o n izm le rin i m in i-
■r. Süreç kuram ı b ü tü n e tki- n hem s in e rjiz m , hem de ç e rd ik le rin i fo rm ü le eder, h arekete geçiren uyum ve n b irlik te bulunm asıdır; ö r- ilik çatışmaları kişi eşi ta ra - m yardım gördüğü, hem de iği için o rta ya çıkarlar, salt o\r ilişki kolayca b ite rd i.
}id o ve b e n lik anlayışlarının 'klı karşıtlık kuram ları yatar, 'giyi ve benlik-sevgisini di-
;a tış m a d a k i a n ta g o n is tik
• o la ra k karşı karşıya k o y gunlaşma, ilksel narsisizm in Imak üzere başkalarına y ö -
n elik sevgiyi a rtırıyo rd u . A n to n io Sabelli sevgiyi ve benlik-sevgisini h e r biri diğeriyle b irlik te sarmal tarzında evrilen tü m le y ic i karşıtlar olarak gördü; bu görüş bugün b ir çokları tarafından yaygın b ir şekilde kabul edilm iştir. K ohut sevgiyi ve benlik sevgisini iki ayrı gelişim çizgisine sahip olarak g ö rü yo rdu ; bu, A ris to in u n karşıtları ayırmasına karşılık gelir. Süreç kuramı b ü tün süreçlerde bu üç değişim örü n tü sü n ü n (te k yönlü akış, -hem sinerjik, hem de çatışmalı- etkileşim , ve ayrımlaşma) b irlik te bulunduklarını kabullenir. Bu nedenle sevgi ve benlik-sevgisi b irlik te azalır ve çoğalır, karşılıklı b irb irle rin i p e k iş tirir ve an
tagonize eder, ayrılmaz ama yine de ayrım laştırıcıdırlar.
Kişilerarası ilişkiler h e r zaman hem işbirliği, hem de çatışma içe rirle r. Karak- te r o lo jik karşıtlıklar b irb irle rin i dışlama e ğ ilim in d e d irle r, ama m ücadeleleri ve karşılıklı ite le m e le ri aracılığıyla bağlantılıdırlar da. B irb irle riyle savaşır ve yarı
şırlar, ama tü m le yici ve s in e rjik tirle r de. Farklı ve karşıttırlar, ama te m e l ben
z e rlikle ri ve o rta k noktaları da paylaşırlar. H is te rik ö ze llik le r obsessif öze llik
le r tarafından içe rilirle r: O bsessif olm a k akılcı olm anın ve sıkı çalışmanın his
te r ik yo lu d ur; h iste rik olm a k em osyonel olm anın obsessif yo lu d ur. Emosyo- nel karşıtlıklar b irb irin d e n ayrılamazlar, bu nedenle gerçek ve imgesel ya da nesnel ve öznel gibi karşıt kavram lardır. "N e s n e l" d e ğ e rle n d irm e le r zorunlu olarak öznel b ir bileşen iç e rir ve en öznel kanı bile içinde b ir nesnel d o ğ ru luk nüvesi taşır.
Freud karşıtlar arasındaki b irlik te liğ in b irin cil süreç düşüncesinin ana ö ze lli
ği olduğunu bulm uştu. D ü ş le r çoğu zaman b ir şeyi karşıtıyla ifade eder; ö rn e ğin, ateş suyu (idrarı) tem sil ede b ilir. Freud yangın düşlerinin e n ü re tik kişiler
de ortaya çıktığına da dikkati çekm işti; yangın çıkarma ve yatak ıslatma bazı sosyopatik kişilerin çocukluklarında birarada bulunurlar.
Freud düşlerin çelişkin ö rü n tü le rin e dayanarak bilinçdışını karşılıklı olarak b irb irin i dışlayan duyg u la r ve is te k le r arasındaki çelişkiden yakıtını alan b ir enerji kazanı olarak görm üştü. Buna karşılık genellikle savunulan, en bilinçli, akılcı düşüncenin mantıklı olduğu inancını kabul etm işti: H iç b ir şey aynı za
manda ve aynı yönden hem b ir şey hem de karşıtı olamaz (A ris to 'n u n çeliş
kisizi ik ilkesi). Freud böylece bilinci A ris to c u b ir mantıkçı, bilinçdışını Hegelci b ir diyalektikçi yapmıştı. Bizim görüşüm üze göre, p s ik o lo jik süreçler H erak- letçi b ir n e h ir gibi akarlar, bilinçli yüzey bilinçdışı yeraltı akıntılarından ayrıla
maz ve b irlik te anaforlar ve b irik in tile r, b irle şm e le r ve çatallanm alar o lu ştu rurlar. Sadece düşler değil, bilinç de çelişkin ama h iç b ir zaman b irb irin i dışla
mayan düşünceler içerir; aslında h e r düşünce, istek ve duygu, azaltılmış b ir şekilde de olsa, karşıtını uyarır (karşıtların birliği). Keza bilinçdışı da hem b i
linçli olanlara ben ze r ama daha düşük yoğunlukta düşünceler, hem de ege
men bilince karşıt, ama bağlantılı ve p e kiştirici de olan başka düşünceler taşır içinde.
Freud'un d iya le ktik m o d e lin d e bilinçli ve bilinçdışı süreçler ayrı ayrı ve an
ta g o n is tik olarak düşünülürler: Bilinçli, egemen d üşünceler karşıt düşünce ve duyguları bastırır, onları bilinçdışına sürer. Tersine, bilinçdışının ortaya çıkışı b ilinci çarpıtır. Karşıtların birliği kuram ı bilin çli ve bilinçdışı süreçlerin çoğu yönden ben ze r ve sinerjistik de olduklarını, h e r b irin in diğerini uyardığını öne sürer. İlkinin bilinçli, diğ e rin in bilinçdışı olmasının nedeni b irin cin in yüksek- yoğunluklu, oysa İkincisinin düşük-yoğunluklu çe kicile r olmasıdır. H em karan
lık, hem de k ö r edici ışık görüşü engelleyebilir. Bilinçdışı h e r iki halde de b i
linçli içe rikle rd e n daha zayıf güçte olan sinerjistik ve antagonistik içeriklere sahiptir. Ö lü m ü n inkarı bilinçli ile bilinçdışı olanın benzerliğine paradigm atik b ir ö rn e k tir, çünkü insanlara özgü olan, yakın te h lik e n in ötesinde ölüm ün b i
linciyle b irlik te bulunur.
Freudcu m odelde bilinç ve bilinçdışı b ir ayırma düzeneğini tem sil eder; bu düzenek sayesinde zihin karşıt ve antagonistik düşünceleri, istekleri v r duygu
ları taşımayı becerir. Z ih n in bu iki ayrı parçasının e n te le ktü e l ve duygulanım - sal içe rikle ri karşılıklı m ücadele içinde içiiçe geçm işlerdir. Bizim tü m le yici m o delim izde bilinçdışının asal b ir bileşeni, sinerjistik olan ve yüksek-yoğunluklu, bilinçli çe kicile r tarafından uyarılan düşük-yoğunluklu düşünceler, iste kle r ve
duygulardır. Bilinçli ve bilinçdışı sü
re ç le r büyük oranda sin e rjis tik tirle r.
Nasıl ki doğanın h e r köşesinde çatış
m a la r ve k a rş ıtlık la r varsa, z ih in d e de öyle çe liş k ile r ve a n ta g o n iz m le r bulunur, ama karşı karşıya gelen zi
hinsel iç e rik le r sadece Freud'un o n ları gönderdiği bilinçdışında değil, b i
linçli dünyada da b irlik te bulunurlar, insan d ü şü n ce le rin i ve önyargılarını sadece bunları bilinçli kıldığı için pek değiştirem ez; ırkçılık, e rke k e gem en
liği ve depresyona sokan bilişsel ya
pılar bilinçli hale g e ld ikle rin d e de iş
lemeye devam eder, çoğu zaman da artarlar. Ü ste lik d in a m ik bilinçdışı sa
dece çatışmadan değil, tü m le y ic ilik - ten de köken alır. Bilinç sadece içe alınan ö te k i (s ü p e re g o ) ta ra fın d a n d e ğ il, ö z -ç ık a r, id, k a r g ü d ü sü ve e k o n o m ik etken tarafından da çarpı
tılır ve bilinçdışına bastırılır. B astır
m anın p s ik o e k o n o m iğ in in , b e n liğ in e k o n o m is in i de kapsayacak şekilde genişletilm esi gerekir.
Freud m ekanizm le suçlandıysa da, p siko lo jik süreçlerin çatışma fo rm ü - lasyonu Freud'un psiko a na litik kura
mının te m e l taşı ve F re u d 'u n d iya le ktik düşünceyi klin ik tıb b ın bilim sel çerçevesi içinde yeniden fo rm ü le e t
m esidir. Freudcu kuram ın büyük ka t
kıları ve ö n e m li sınırlılıkları sadece onun m ekanizm inden değil, diyalek
tiğinden de kaynaklanır. Freud, D a r- w in ve M a rx 'la b ir lik te , d e ğ iş im in ana kaynağı o la ra k o n d o k u z u n c u yüzyılın çatışmaya tu tk u n lu ğ u n u pay
laştı. Geleneksel psikoanalistler diya
le ktik b ir m odel benim se ye re k m u h te m e le n karşıtların anlamını a b a rttı
lar. Böylece, psikoanalist hastaya b ir y o ru m sunduğu ve hasta da kabul ettiği zaman bu, y o ru m u n d oğru o l
duğunu gösterir. Hasta bunu re d d e derse, bu d ire n ç tir ve bu yine y o ru mun haklı olduğunu kanıtlar. Ancak, klinik kanıtlar çoğu zaman aşırı red- din b ir y o ru m u n uygunluğunun kanı
tı olduğu görüşünün geçerli o ld u ğ u nu g ö ste rm e kte d ir.
A d le r’e göre, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, üst ve alt üzerine aşırı vurgu , "a n tite tik algılama ta rz ı” , nö- roza yatkın b ire y le rin ayırıcı ö ze lliğ i
dir. A d le rc ile r algı ve önyargı, nes
nellik ve öznellik, bilinçli ve bilinçdışı arasında b ö lü n m e ve m üca d e le d e n
ço k sü re klilik ve tü m le y ic iliğ i vurgularlar. Bu p siko d in a m ik karşıtların birliği anlayışı m o d e rn p s iko te ra p ile rin b ir parçası haline gelm iştir. Ö rneğin, bilişsel psiko te ra p i ya-ya da düşüncesini d e presyon gibi zihinsel hastalıklara zemin hazırlayan işlevsiz b ir bilişsel yapı olarak b e lirle m iştir. Bilişsel psikoterapi ikiye ayırıcı düşünceye b ir a lte rn a tif olarak hastaya olayların b ir süre klilik içinde değerle n d irile b ile ce ğ in i gösterm eyi ö n e rir. Bu, to p lu m u m u z d a egemen olan nicel düşünceyi yansıtır. Süreç kuramı n ite lik üzerinde odaklaşarak, h e r şeyin hem p ozitif, hem de n e g a tif y ö n le ri olduğu içgörüsüne dayanır. Bu, kişilerara- sı te ra p i için esastır. A d le r ve diğ e r sosyal p siko lo g la r insanların sosyal karak
te ri üzerinde odaklaşmış ve narsisizmi to p lu m sa l duyguda b ir ye te rsizlik ola
ra k g ö rm ü ş le rd i. A d le r ve d iğ e rle ri a n tiso sya l d avranış ka d a r " ü s tü n lü k k o m p le ksi"n in de acılara ve aşağılık duygularına karşı te p k ile r olduğunu v u r
guladılar. Bir ucun, kendi karşıtına b ir te p k i olduğuna ilişkin bu görüş, baskı altındakilerin p a to lo jik davranışlarını açıklayabilen karşıtların diyalektik b irliğ i
ni tem sil eder. G üçlü olanların antisosyal ve narsisistik davranışlarını açıkla
makta yetersiz kalır. Bizim görüşüm üze göre, bağlantılı ve a rt arda gelen sü
re ç le r farklı olm aktan çok b e n ze rd irle r. N arsisizm tepkisel olm aktan çok b ü yük oranda kalıtsaldır. D üşük b e n lik-d e ğ e ri olan hastalar bunu çocuklarına aktarırlar. K endilerini idealize eden kim seler çocuklarını da idealize ederler.
Ç o c u k la r bencil, antisosyal, söm ürücü ve narsisistik davranışlar g e liştirirle r, çünkü bu onları kuşatan o rta m d ır.
Jung p sik o lo jik kuram ında karşıtların birliği kavramını geniş oranda kullan
mıştır. Benlik herkesteki e rke k ve dişi, içe d ö nü k ve dışadönük gibi karşıtların b irliğ id ir. Başkaları bu karşıtları b irlik te bulunan a lte rn a tifle r yerine karşılıklı olarak b irb irin i dışlayan a lte rn a tifle r olarak g ö rm ü şle rd ir. Bu nedenle, Jungcu kiş ilik le r arasında ayrım yapm ak için kullanılan M yers-Brggs T ip i G österge içe d ö nü k ya da dışadönük davranışlar, duysal ya da sezgisel tu tu m la r vb. ara
sındaki seçime dayanır, çünkü insanları z ih in le rin i kullanmayı îtercih ettikleri?
yö n te m e göre sınıflandırır. Bize göre, karşıtların b irb irle rin e karşı koym am a
larında daha önem li b ir yön vardır. Ö rneğin, kişilik ne kadar yoğun ve ne ka
d a r karmaşıksa, kişinin hem içsel, hem de dışsal dünyalarla uğraşma becerisi ve şiddeti o kadar büyüktür.
iki uçlu karşıtlıklar K o h u t'u n iki uçlu benlik'i gibi b ir çok diğer psikoanalitik form ulasyona egem endir. S istem ler kuram ı değişim in m o to ru olarak kutupsal karşıtlıklar kavramını benim sem iştir. S istem ler kuramı aile ve to p lu m u hom e- o s ta tik düzeneklerle kendini sürdüren b ü tü n le r ya da siste m le r olarak kav
ram sallaştırarak onların te m e l çatışmalarını gizler ve böylece insani özgürleş
me çabalarını zayıflatır. S istem ler görüşü a rtık geçerli olduğu düşünülm eyen eski b ir hom eostazis kavram ına dayanır: Eskiden değişim lerden dışsal uyaran
ların sorum lu olduğu savunulur ve fiz y o lo jik d ü z e n e kle r dengeyi yeniden ku
ran h o m e o s ta tik fe e d b a c k ile r olarak anlaşılırdı. G e rç e k te hem fiziksel hem de b iy o lo jik sü re çle r doğal olarak salınımlı ve ritm ik tirle r. Kimyasal reaksiyon
lar dengeye doğru ilerlerse de, daha karmaşık biyokim yasal y o lla r döngüsel ve salınımlıdırlar. D öngüsellik kalp ritim le rin d e n iki uçlu hastalığa kadar b iy o lo jik süreçlerin te m e l b ir özelliğidir. F izyolojik süreçler (geleneksel sistem ler görüşündeki gibi) çevresel e tke n le rin getirdiği rasgele değişm eleri kompanse e tm e ye çalışan h o m e o s ta tik d ü ze n e kle rd e n değil, spo n ta n ritim le rd e n de (karşıt ama tü m le yici d urum ların dinam ik b irlik te liğ in d e n ) oluşur.
Y A R A T I C I O L U Ş , M A D D E N ı N Y A P I L A N M A S I
S üreçler karşıtların ayrımlaşması ve etkileşim i aracılığıyla yeni karmaşık ya
pılar yaratırlar. S üreçler (dengeye d o ğru) akar, (karşıtlar arasında) salınır ve kendiliğinden yapılar ya ra tır (çatallanm alar). Evrim karşıtların ayrımlaşması ve e tkileşim inden kaynaklanır.
H erhangi b ir alandaki en basit kuram lar, süre d u rum mekaniğinde, te rm o d i
nam ikte ene rjin in e n tro p iy e akışında, b iy o lo jid e ve aile sistem lerindeki h o - m eostaziste ve g e rilim boşalım ları olarak Freudcu d ü rtü d e görüldüğü gibi, te k yönlü çizgisel süreçler üzerinde odaklaşır. Daha gerçekçi m o d e lle r d ö n güsel süreçlerin varlığını içerir. B iyo lo jik ritim le r ve p s ik o lo jik d ü rtü le r düzen-