• Sonuç bulunamadı

Sanat tarihi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanat tarihi"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sanat tarihi

istanbul Arkeoloji Müzesi Selanik ambonunun köşeden görünüşü

Foto : E. Emiroğlu

Bizans

a m b o n l a n m n

m a h i y e t i

v e

S e l a n i k

a m b o n u

Esin YAZGAÇ Sanat tarihçisi

Bizans sanatında kullanılmış olan am-bonlar, kiliselerde vaaz vermeğe, incil me-tinlerini okumaya, ilâhi söylemeye yarayan litürjik birer eşya olup plâstik sanatlarda önemli bir yer işgal ederler.

Ambon kelimesinin en düzgün etimolojok manâsı «çıkmak» kelimesinden gelir, zira ambon üzerine çıkılan bir yerdir. Bu keli-menin Grekçe karşılığı (Amvon) Lâtince ise Pluteus, Lecrium, Leğitorium, Analoğium dur. Ambonların başlangıç noktasını araş-tırmak için bir sebep aramak çok güç ol-masa gerek, çünkü toplantıya liderlik ede-cek olanın önde olması gerekir. Aynı za-manda diyebiliriz ki, vaazlarda ambon kul-lanılması Yahudi sinagoglarından hıristiyan kiliselerine geçmiştir. Sinagoglarda, Musevi din adamları «miğdal» denilen, merdiven-lerle çıkılan yüksekçe tahtadan bir plât-form üzerinde kutsal kitabı okuyorlardı. Bunu hrristiyanlık -âlemi de kendine mâl ederek benimsemiştir.

Hıristiyan kiliselerinde ambondan, kilise mensuplarının ileri gelenleri halka mukad-des kitabı okumak, vaaz vermek ve onla-ra bayonla-ram günlerinin ne demek olduğunu, nereden geldiğini anlatmak için yönelirlerdi. Rahiplerin metinlerinde yazılanlara göre Laodikeia konsilinde (371) sadece rahip ve piskoposlara ambondaki piskoposluk tacı-nın bulunduğu yere çıkmak hakkı verilmiş-tir.. Rahip Prudence, bir yazısında ambonu, halka hitap ettiği vc birkaç basamakla üzerin;

çıkılan yükseltilmiş bir loca olarak anlatır (1). Piskopis Cyprianııs ise, bir vaazında şu sözlerle ambonu anlatmaktadır: «Dünyayı aydınlatmak için kandil yükseğe konmuş-tur, büyük insanlarda görüldükleri zaman zafer ve cesaret vermeleri için böyle halkın gözü önüne yerleştirilirler.» (2). Ambcnun yıllar boyunca değişik maksatlarla da kul-lanıldığını görmekteyiz. Örnefi'n İstanbul Ayasofyası ambonu bir çok defa hüküm-darların taç giymesinde kullanılmıştır. 610 da Justiniancs sülâlesinden I Heraclios, 311 de İsauria sülâlesinden Straurakios, 813 te ise V Leon (Ermeni)'a bu ambonda piskopos tarafından Doğu Roma İmpara-torluk tacı giydirilmiştir. Diğer taraftan ay-nı devirde Katolik Roma'da III Leon

papa-lığını ambon üzerinden kabul ettirdi. Pat-rik İcannes ise ambondan halka İstanbul da toplanan IV üncü umumi konsilin kural-larını bildirmiştir. III Braqa kcnsili (578) ambondan halka gelecek paskalyanın kut-lanacağı zamanı bildirmiştir. Aynı zaman-da piskoposlar kiliseden uzakta kaldıkları zaman halkın birliğin; ve kadere inandık-larını bildiren gönderdikleri mektupinandık-larını

halka okurlar ve oruç günleri ile kutsal mecburiyetleri bildirirlerdi.

Kilisede ambonun bulunacağı yer de önemli bir problemdir. Her bölgenin ken-dine özgü bir yerleştirmesi vardır. Fakat acaba hıristiyan dinine en uygun yer han-gisi idi? İn^ilde şöyle bir söz geçmektedir:

«koro'dan nefe gitmek üzere adımımızı at-tığımız mevki» bu sözden ambonun apsis'in yakınında, kilisenin aksında, bir veya iki nefi kapsıyan, herkesin okunulanı duyabi-leceği bir yere yerleştirilec:ği anlaşılır(3). Paulus Silentiariosun belirttiğine göre İs-tanbul Ayasofyasında İmpaırator İustinia-nos'un yaptırttığı bu gün mevcut olmayan ambon, bemanın doğu nihayetindeydi. Yu-nan yarımadası, İtalya ve Balkan

memle-ketlerinde amben halktan ayrılmıştır. Gi-rişi kolaylaştırmak ve apsisin muhteşem görünüşünü örtmemek için orta nefin bir kıyısına ekseriya bir sütun sırasının önüne ve absidin sağ tarafına yerleştirildi. Yal-nız İtalya'da Ravenna da ambon sütun di-zisinin biraz içindedir (4). Adriyatik kıyı-larındaki memleketlerde ise ambon absi-d ; bağlanmıştır. Suriye ve Filistin'absi-de ise

durum son derece ilginçtir. Yukarıda bah-settiğimiz yerleştirme şekillerinin hiç biri bu mahalde benimsenmemiştir, burada am-bonlar genellikle absidin güney tarafında, ibadethanenin zemini seviyesinde olu^ bir koridorla altara bağlanırlar. Aynı bağlanma durumu Suriye dışında . tek örnek olarak Ephesos'daki İcannes kilisesinde de mev-cuttur. Schneider bu g:çiti Suriye ye has bir özellik olarak düşünmekte ve bunun Sııriyeden Anadolu'ya geçmiş olabileceğini' ileri sürmektedir (5). Kuzey Suriyedeki anı-ta Dnların bir kısmının plâtformlarının al-tında güney-doğu köşede dolaplar bulun-maktadır ki bunlar mukaddes eşya ve kut-sal kitapları saklamaya mahsus yerler ol-malıdır:

(2)

Baldakenli bir ambon

bir kürsüyü çevreliyen tahta korkuluklu, V-VI ınct yüzyılda ise altıgen şeklinde, bir postament üzerinde sütunlara oturan, zemin ile ilişkisi olmayan tipin çok yaygın oldu-ğunu ileri sürmektedir (6). VI ıncı yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan bir tip ufak tefek değişikliklerle X I I I üncü yüzyıla kadar devam etmiştir. Yaygın ve çok inkişaf etmiş bu tipte ortaya yüksek-çe düz bir plâtforma iki taraftan (Batı ve doğudan) merdivenlerle çıkılmaktadır. Bu çeşit ambonlar uzunluklarına nisbetle çok dardırlar. Buna sebep de kilisenin neflerinin mümkün mertebe kapatılmamaya çalışılmış elmasıdır. Ekseriyetle plâtformun altı boş bırakılıp bir geçit olarak kullanılırdı. Plât-formun taş korkuluklarının iç kısmı ise umumiyetle ağırlığı azaltmak gayesi ile ha-fifçe meyilli yapılırdı. Bu çeşit ambonlarda baldakin nadiren görülmekte olup bunlar genellikle haç motifleri ile bezenirler.

Yurdumuzdaki en eski tarihli ambon kanatları bugün halen Konya arkeoloji mü-zesindeki «büyük balık küçük balığı yutar» komprzisyonlu kanat ile Ephesos İcannes kilisesindeki «ibrahim'in oğlunu kurbanı» konulu levhalardır. Yanlız bu kanatlara ba-karak ambonun orijinalinin nasıl olduğunu tahmin etmemiz imkânsız olduğundan bu konuda Wessel'in hipotezinin doğruluğu hakkında kesin bir sözümüz olmaz.

Konyadaki ambon kanadında büyük balı-ğın küçük balığı yutması kompozisyonu, bir halk sözü ile ilgili olup bunun ambon gibi kilise içindeki durumu önemli litürjik bir eşyada yer alışı ise halk felsefesindeki yerinin bir delili sayılabilir (7).

Selanik Ambonu :

Ambonların arasında en çok ilğiyi

ü-Balık motifli bir ambon kanadı (Konya müzesi)

zerinde toplayan bu gün İstanbul Arkeoloji müzesinin X X nolu salonunda 1090 envan-ter no ile teşhir edilen Selanik ambonudur. Bizanslılara göre «Aziz Paulus'un eti» o-larak adlandırıan bu ambendan aziz, riva-yete göre Selâniklilere İncil'i vâz etmiştir.

Bu ambendan günümüze sağ ve sol parçaları biraz hasara uğrayarak gelmiş olup plâtform kısmı tamamen kayıptır. Selânikte bulunmuş olmasından dolayı Selânik ambo-nu adı ile tanınan bu ambon başka hiç Hıristiyan kiliselerinde IV üncü

yüz-yıldan itibaren rastladığımız ambonlar XIII üncü yüzyıla kadar kilisenin içinde müsta-kil olmak şartı ile çeşitli formlar göster-mişlerdir. XIII üncü yüzyıldan itibaren bunlar kero'nun yerinde balken şeklinde-ki çıkıntılı bir kısma tahvil edilmiştir.

Kiaus Wessel, en basit ambon tipinin IV üncü yüzyılın ortalarında görüldüğünü ve bunun taştan yuvarlak bir pestamstin üzerinde oturan yuvarlak veya yarı elipscit

Selânik ambonunun Absid tarafından Selânik ambonu üzerinde Theothokos görünüşü Meryem kompozisyonu

(3)

bir ambonda rastlamadığımız zengin bir süslemeye sahiptir. Bir parçası Hagios Gcrgios rotıındasından (Hortacı Süleyman e-fendi camii) diğer parçası Panteleimon ki-lisesinden (İshakiye camii) 1900 de İstanbul Arkeoloji müzesine getirilmiştir.

Bu eserin dış yüzü korint nizamında sağır sütunlara istinat eden kemerlerle üst kısmı istiridye kabuğu şeklindeki yarım kubbe ile örtülü 8 nişe ayrılmıştır bu nıj-lerin içine ise büyük figürlü kabartmalar yerleştirilmiştir. Bu figürlerin hemen hepsin-de noksan parçalar bulunmaktadır. Çıkıntı teşkil eden aksamlar da kırılmıştır. Figürler Hıristiyan sembolizmi ile ilgilidir. Ambonun iki parçasını birleştiren kürsü kısmı kaybol-muştur. Her iki parçanın merdiven basamak-ları ve korkulukbasamak-ları yekpare blok mermerden oyularak meydana getirilmiştir.

Ambonun sol kısmında İsa'ya secdeye gelen 3 müneccim (8) ve bir çoban figürü tasvir edilmiştir. Bizans ikonografyasında çok sevilen bir konu olan 3 müneccimin secdesi doğu kıyafetleri içinde işlenirler. Bu nişler içindeki kabartma olarak yapılmış münec-cimlerin kırda dolaştığını belirtmek için ze-mine yapraklar ve ağaçlar işlenmiştir. Sol parçada 3 nişin içine 3 müneccim yerleştiril-miş olup 4 üncü nişte yanında koyunları ile bir «iyi çoban» bulunmaktadır. Nişlerin ü-zerinde 46 cm. yüksekliğinde, üç sıra friz uzanır ki bunlar da yer yer aşınma ve kırıl-malara maruz kalmışlardır. Frizlerle nişle-rin arasında kalan üçgen sahalara iki yana açılmış kanatları ile kartal fiğürleri yerleş-tirilmiştir. Nişlerin üzerindeki bu frizlerde

kıvrık asma dallan, üzüm salkımları ve ge-niş akantuslarla bezenmiştir.

Ambonun sağ kısmında ise cephede tahtta kucağında çocuk İsa olan Teotokos (Tanrı anası) Meryem tasvir edilmiştir. Yan-lardaki üç nişin içinde ise sol kanatta olduğu gibi üç müneccim ellerinde hediyeleri ile yüksek rölief halinde işlenmişlerdir. Burada yalnız zemine iki tarafa toplanmış perdeler işlenmiş olup olayın bir mabette geçtiğine işaret edilmiştpir.

Andre Grabar Selanik ambonunun tezyi-natının VI inci yüzyılın üslubunu gösterdiği-ni ileri sürer ve Galerius'un zafer anıtı ile bir benzerlik kurar (9). Zafer anıtında da Selânik ambonunda olduğu gibi müneccim-ler, Roma kartalları, istiridye kabuğu niş ve (acanthe) yaprakları görülür. Selânik ambon-unda müneccimin arkasında duran ve ona yol gösteren meleğin bir benzeri de Galeri-us anıtında bulunur. Böylece bu iki eser ara-sındaki büyük benzerlikler ortaya çıkmak-tadır. Ve bu şekilde en az 250 sene evvelki bir anıtın yeni bir stilde yapılmasının en geç örneklerinden biridir.

Selânik ambonu şatafatlı olmasına rağ-men işçilik bakımından kaba bir eserdir ve süsleme bakımından Roma eserlerinden etki alarak meydana getirilmiş ender örneklerden biridir.

Selânik ambonunun süslemeleri Bizans plâstik sanatı ile uğraşanlar için kıymetli bir örnektir, neyin yaşamaya devam ettiğini ve tekrar neyin yaşatıldığını gösterir. Tezyina-tına gelince bıı anıt zamanın motiflerini yan-sıtmak meylini gösterir.

Bu ambon aynı zamanda litürjik eşya-lar arasında müneccimlerin secdesini göste-ren tek eserdir. Münaccimler tarafından İsa-ya İsa-yapılan tapınma ilk Hıristiİsa-yanlık konu-larının en önemlilerindendir ve VI ncı yüz-yılda hâlâ önemini taşımaktadır. İkinci ö-nemli husus çobanların haberdar edilmesidir (10) Bu pastoral bir temayı gösterir. Bu am-bonda ön plânda bir rüyadaki eşine uyarak müneccimlerin gidişini, ikinci plânda ise Mesih'in doğuşunun çobanlara duyurulması görülmektedir.

(1) Cabrol Fernand,«Dictionnaire d'ar-cheologie Chretienne et le Liturgie» Paris 1924, I, s, 1330

(2) Aynı eser s.1331

(3) Lassus Jean, «Sanctuaires Chreti-ens de Syrie» Paris 1947 s.207

(4) Wessel Klaus, Ambo «Reellexikon zur Byzantınischen Kunst» Stuttgart 1962 s. 127

(5) Schneider A.M. Liturgie und Kır-chenbau, s.64

(6) Wessel Klaus, Aynı eser s.125-126. 130

(7) Eyice Semavi Büyük balık küçük beliği yutar, « T E D » İst. 1966 s.6

(8) İsa'nın doğumunu haber alan üç kral Melhior, Balthazar, Gaspar Meryem'e ve İsa'ya gelerek ona hediyeler sunarlar. Matta İncili Bab.2

(9) Grabar Andre «Sculptures Byzan-tines de Costantınople» Paris 1963 s.83

(10) Aynı eser, s.84 tadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kapadokya Bölgesi Gözelöz (Mavrucan) Ve Ortaköy Mevkiinindeki Kiliselerin Duvar Resimlerindeki Sahnelerin İkonografisi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Arıkan, Özal tarafından kurulan fonlarda büyük denetimsizlik ve yolsuz­ luk olduğunu kanıtlıyor ve "Trilyonları harcama yetkisi Turgut Özal, Yusuf Boz-

Bu bağlamda tez çalışmasında, Türkiye’de 1970 ile 2010 yılları arasındaki sanat tarihi yazımında, Modernist Sanat Tarihi yazımının etkisindeki tek bir

isteyen Süleyman Çelebi tarafından Gelibolu antlaşması ile Kartal, Pendik, Gebze, Silivri ve Tesalya ile birlikte Bizans'a geri verildiği anlaşılmaktadır. Murad

• Doğu ile Batı Kiliselerinin birbirinden kopmasından sonra Roma’daki Kilise, evrensel anlamına gelen Katolik adını almıştır.. Bu Kilise, Hıristiyan dünyasında

yüzyılda metnin literal anlam ıdaha çok ilgi görürken alegorik anlamaya gösterilen ilgi azaldı....  Okurun biblikal metin hakkındaki yorumunu kılavuzlamak ve ona

Tanrı’nın insan kurtuluşu için açık, tutarlı ve yeterli olan bir biçimde biblikal metinler aracılığıyla..

Bingenli Hildegard (1098-1179) Hıristiyan mistisizminin olgunlaşmaya başladığı bu dönemde dikkat çekici bir mistiktir. Hildegard, hayatının çoğunu manastırlarda