• Sonuç bulunamadı

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru No /09 Mehmet Fikri KARADAĞ / Türkiye

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru No /09 Mehmet Fikri KARADAĞ / Türkiye"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

© T.C. Adalet Bakanlığı, 2014. Bu gayri resmi çeviri, Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığı tarafından yapılmıĢ olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiĢ olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koĢulu ile Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve DıĢ ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü, Ġnsan Hakları Daire BaĢkanlığına atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR

BaĢvuru No. 36588/09

Mehmet Fikri KARADAĞ / Türkiye

Başkan

Guido Raimondi, Yargıçlar

András Sajó, Nebojša Vučinić, Egidijus Kūris, Robert Spano, Jon Fridrik Kjølbro

ve Bölüm Yazı İşleri Müdürü Stanley Naismith’in katılımıyla 18 Kasım 2014 tarihinde Daire olarak toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (Ġkinci Bölüm), yukarıda anılan 22 Haziran 2009 tarihli baĢvuruyu göz

(2)

önünde bulundurarak yapılan müzakereler neticesinde aĢağıdaki kararı vermiĢtir:

OLAYLAR

1. BaĢvuran Türk Silahlı Kuvvetlerinden Emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ, Türk vatandaĢı olup 1953 doğumludur ve Ġstanbul’da ikamet etmektedir. Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi [Bundan böyle “Mahkeme”

olarak anılacaktır.] önünde Ġstanbul’da görev yapan avukat N.Çetin tarafından temsil edilmektedir.

A. Davanın Koşulları

2. BaĢvurunun kendine özgü koĢulları, baĢvuran tarafından ifade edildiği Ģekilde aĢağıdaki gibi özetlenebilir.

1. Ergenekon

3. 2007 yılında, Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı, “Ergenekon” isimli suç örgütü üyesi oldukları iddia edilen kiĢiler hakkında hükümeti cebir ve Ģiddet kullanarak devirmeyi amaçladıkları iddiasıyla soruĢturma baĢlatmıĢtır. Savcılığa göre, sanıklar, toplumda tanınmıĢ kiĢilere yönelik suikast, yüksek yargı organlarının binaları veya kutsal mekanlar gibi hassas yerlere bombalı suikastlar düzenlemek gibi provokasyon nitelikli eylemleri planlamıĢ ve gerçekleĢtirmiĢlerdir. Sanıklar, bu yolla toplum genelinde bir korku ve panik atmosferi yaratmayı amaçlamıĢ ve bu sayede bir güvensizlik ortamı oluĢturarak, askeri darbe yolunu açmayı hedeflemiĢlerdir.

(3)

4. Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı birçok iddianame ile, aralarında general ve diğer subayların, istihbarat servisi görevlilerinin, iĢ adamlarının, politikacı ve gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda kiĢi hakkında Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davaları açmıĢtır. Savcılık söz konusu kiĢileri bilhassa Ceza Kanunu’nun 312. maddesi gereğince cezası müebbet hapis olan demokratik anayasal düzeni yıkmayı hedefleyen bir darbe planlamakla itham etmiĢtir.

5. Ġddianamede, Ergenekon adındaki yasadıĢı örgütün varlığını ortaya koyan ilk izlerin, 2007 yılının Haziran ayında gerçekleĢtirilen aramada bulunan, Ġstanbul Ümraniye’deki gizli silah deposunun olduğu (burada 27 adet taarruz el bombası ele geçirildiği) belirtilmektedir. Aynı soruĢturma çerçevesinde gerçekleĢtirilen birçok arama esnasında, örgütün hiyerarĢik yapısını ve cebren Hükümeti devirmeyle ilgili planlarını gün ıĢığına çıkaran birçok delil unsuruna el konulmuĢtur.

6. Bu dava çerçevesinde sunulan iddianamelerde, savcılık, Ergenekon’un hiyerarĢik yapısına göre, askerlerin örgütün baĢ aktörleri olarak kabul edildiğini ve sivillerin daha ziyade lojistik ve finansal destek sağlamak ve propaganda yapmak ile görevlendirildiğini ifade etmiĢtir.

7. Ayrıca, savcılığa göre, suç teĢkil eden bu örgüt, bazıları ortaya çıkarılabilen faaliyetleri ve somut eylem planlarını yönetmek amacıyla kurulmuĢtur. Bu eylem planlarından dördü, Kafes, İrtica ile Mücadele, Sarıkız ve Ayışığı olup, gerçek anlamıyla askeri darbe öncesi safhada yürütülecek hazırlık niteliğindeki operasyonlarla ilgiliydi ve asıl hedefleri söz konusu müdahaleyi haklı göstermek amacıyla ortam hazırlamaktı.

Yakamoz eylem planının konusu askeri darbenin uygulanmasına iliĢkindi.

Son olarak, Eldiven eylem planı, askeri darbeden sonraki safhada yürütmenin ve siyasi kurumların yeniden yapılandırılmasıyla ilgiliydi.

8. Kafes eylem planı, öncelikle, örgüt üyelerince dini azınlıklara mensup vatandaĢlara karĢı tehdit telefonları açmak ve grafitiler yapmak, bu insanların çoğunlukla yaĢadığı mahallelere patlayıcılar koymak,

(4)

kamuoyunda tanınan azınlık haklarını savunanlara yönelik saldırılar düzenlemek ve bununla birlikte bu azınlıktan olan iĢ adamları ve sanatçıları kaçırmak yoluyla Ģiddet eylemleri uygulanmasını öngörüyordu. Kafes eylem planının ikinci aĢamasıysa, iktidardaki parti olan AKP’yi bu Ģiddet faaliyetlerini azmettirmekle sorumlu göstermek için medya organlarını manipüle etmeyi amaçlıyordu.

9. İrtica ile mücadele eylem planı, özellikle, AKP’nin imajını lekelemek ve kamuoyu nezdindeki desteğini kaybettirmek amacıyla medya organları yoluyla, iktidardaki parti olan AKP hakkında yalan, düzmece haberlerin yayılmasını öngörüyordu.

10. Sarıkız eylem planı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ö.Ö tarafından kaleme alınan günlükte sunulduğu üzere, basını manipüle etmeyi ve öğrenciler ile sendika veya dernek üyeleri arasında Hükümet aleyhine protesto gösterileri düzenlemelerini ve Hükümete karĢı genel hoĢnutsuzluk olduğuna inandırmak amacıyla yurt genelinde afiĢ kampanyaları düzenlemeyi öngörüyordu. Bu eylem planı, kuvvet komutanları M.ġ.E., A.Y., Ö.Ö, ve Ġ.F. tarafından hazırlanmıĢtır.

11. Ayışığı eylem planı, öncelikle, ülkenin günlük politikasında ordunun her türlü müdahaleye karĢı olmakla tanınan Genelkurmay eski BaĢkanı Orgeneral H.Ö’yü etkisiz hale getirmeyi veya görevinden etmeyi ayrıca, iktidardaki parti olan AKP’nin bazı milletvekillerinin partilerini terk etmelerini sağlamayı da amaçlıyordu. Bu eylem planının diğer hedefi, hükümete karĢı gerçekleĢtirilecek olan askeri darbede, dönemin CumhurbaĢkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in desteğini almak veya onun tarafından gelecek her türlü muhalefeti etkisiz hale getirmekti.

12. Yakamoz eylem planı, özellikle, askeri darbe yapmayı ve hükümetin devrilmesinin ardından yeni bir idari yapının oluĢturulmasını öngörmekteydi.

13. Eldiven eylem planı, hükümete karĢı gerçekleĢtirilecek olan askeri darbenin baĢarıya ulaĢmasının ardından alınacak özel tedbirleri içeriyordu.

(5)

Bu plan, medyanın ve siyasi partilerin yeniden yapılandırılmasını, silahlı kuvvetlerin yeniden düzenlenmesini, yeni bir CumhurbaĢkanı seçimini, CumhurbaĢkanlığı’na bağlı kurumların yeniden düzenlenmesini ve dıĢ politikaya yeni bir yön vermeyi konu alıyordu.

14. Savcılığa göre, ordu komutanı M.ġ.E.’ye ait olan CD’lerde tasvir edilen Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven eylem planları, bu kiĢi ve bazı üst düzey askerlerden oluĢan ekibi tarafından hazırlanmıĢtı.

15. Savcılığın talebi üzerine, Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi – davalar bu mahkemede açılmıĢtır – sanıkların çoğunun tutuklanmasına ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermiĢtir.

16. Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi 5 Ağustos 2013 tarihli kararla Ergenekon davasında kararını açıklamıĢtır. 3 Nisan 2014 tarihinde 16.798 sayfalık gerekçeli kararını yayımlamıĢtır.

17. Sanıklar 5 Ağustos 2013 tarihli karara karĢı temyiz baĢvurusunda bulunmuĢlardır. Ceza yargılaması halen Yargıtay önünde derdesttir.

2. Başvuranın Tutuklanması ve Hakkında Yürütülen Ceza Yargılaması 18. BaĢvuran 22 Ocak 2008 tarihinde, Ergenekon örgütüne üye olma ve yardım etme Ģüphesiyle yakalanarak gözaltına alınmıĢtır. Evinde yapılan arama sırasında, polis, aralarında diğer Ģüphelilerle yapılan yazıĢmaların yer aldığı çok sayıda belgeye ve ilgiliye ait bilgisayara ve iki cep telefonuna el koymuĢtur.

19. BaĢvuran, Ergenekon örgütünün sözde üyeleriyle bağlantıları ile evinde el konulan belgeler ve malzeme hakkında emniyette sorguya çekilmiĢtir.

20. BaĢvuran 26 Ocak 2008 tarihinde polise teslim edildikten sonra, Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi [Bundan böyle metinde “Ağır Ceza Mahkemesi” olarak anılacaktır.] nöbetçi hâkimi huzuruna çıkarılmıĢ ve hakkındaki suçlamalar ve olaylarla ilgili olarak sorgulanmıĢtır. DuruĢma

(6)

sonunda, baĢvuran, hakkında kuvvetli suç Ģüphesi, suçun niteliği ve kaçma riski göz önünde bulundurularak tutuklanmıĢtır.

21. Ġstanbul Cumhuriyet savcısı 14 Temmuz 2008 tarihli iddianameyle, örgütün aralarında baĢvuranın da bulunduğu sözde üyeleri hakkında kamu davası açmıĢ ve özellikle Bakanlar Kurulu’nu cebren devirmeye teĢebbüs nedeniyle mahkûmiyetlerini talep etmiĢtir. Savcılığa göre, baĢvuran Ergenekon örgütünün yöneticilerinden biriydi ve sivilleri, aĢırı milliyetçi eğilimi olan dernekler aracılığıyla örgütlemekle ve propaganda yapmakla görevliydi.

22. Cumhuriyet savcısı suçlamalarını baĢvuranın ve suç ortaklarının evlerinde yapılan aramalar sırasında el konulan belgeler, telefon dinleme kayıtları ya da bazı suç ortaklarının beyanları gibi farklı delil unsurlarına dayandırmıĢtır.

23. Ceza yargılaması boyunca baĢvuran birçok defa Ağır Ceza Mahkemesinde salıverilme talebinde bulunmuĢtur. Ağır Ceza Mahkemesi, baĢvuran hakkındaki kuvvetli suç Ģüphesine, suçun niteliğine ve dosya içeriğine atıfta bulunarak bu talepleri reddetmiĢtir.

24. BaĢvuran belirtilmeyen bir tarihte, bilgisayarının ve cep telefonlarının iadesini talep etmiĢtir. Ağır Ceza Mahkemesi 3 Nisan 2009 tarihli kararla bu talebi reddetmiĢ ve bunların iadesinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar vermiĢtir.

25. Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi 5 Ağustos 2013 tarihli kararla baĢvuranı, yasadıĢı örgüt Ergenekon’un yöneticilerinden biri olma, Hükümeti cebren devirmeye teĢebbüs, üçüncü kiĢilerin siyasi, felsefi ve dini görüĢleri ile ırki kökenlerini hukuka aykırı olarak kaydetme nedeniyle ağırlaĢtırılmıĢ müebbet hapis cezasına ve on iki yıl on ay on beĢ gün hapis cezasına mahkûm etmiĢtir. Cihazların iadesiyle ilgili olarak, Ağır Ceza Mahkemesi cep telefonlarının adli emanette tutulmaya devam edilmesine karar vermiĢtir. Dosyada, el konulan bilgisayarın akıbetiyle ilgili herhangi bir bilgi yer almamaktadır.

(7)

26. Ağır Ceza Mahkemesi 12 Mart 2014 tarihinde, tutukluluk süresinin kanunla öngörülen azami süreyi aĢtığı gerekçesiyle baĢvuranın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar vermiĢtir.

27. Dosyada yer alan belgelere göre, baĢvuran hakkındaki ceza yargılaması hâlen Yargıtay önünde derdesttir.

3. Başvuranın sağlık durumu

28. BaĢvuran hipertansiyon ve hiperlipidemi hastası olup, bu bağlamda Gülhane Askeri Hastanesi kardiyologu tarafından 3 Haziran 2003 tarihinde imzalanmıĢ bir tıbbi rapor ibraz etmiĢtir.

B. Ġlgili iç hukuk kuralları ve uygulaması 1. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru

29. 23 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe giren Anayasal değiĢiklikler sonrasında, Türk Anayasa Mahkemesi önünde bireysel baĢvuru Türk hukuk sisteminde uygulamaya konulmuĢtur.

30. Anayasa Mahkemesine bireysel baĢvuruyu düzenleyen 6216 sayılı Kanunun somut olayla ilgili hükümleri ve Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğünün somut olayla ilgili bölümleri Mahkeme’nin Hasan Uzun/Türkiye ((kabul edilebilirlik hakkında karar), No.10755/13, §§ 25-27, 30 Nisan 2013) kararında yer almaktadır.

2. Anayasa Mahkemesinin tutukluluk süresi ile ilgili içtihadı

31. Anayasa Mahkemesi’nin, özgürlük hakkı ile ilgili davalar çerçevesinde verdiği karar ve hükümler Mahkeme’nin Koçintar/Türkiye ((kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 77429/12, §§ 15-26, 1 Temmuz 2014) kararında yer almaktadır.

(8)

3. Ceza Muhakemesi Kanununun hükümleri

32. Tutukluluk, Ceza Muhakemesi Kanununun [Bundan böyle metinde

“CMK” olarak anılacaktır.] 100. ve devamı maddelerinde ele alınmaktadır.

100. maddeye göre kiĢi, hakkında suç iĢlediğine dair kuvvetli Ģüphelerin varlığını gösteren olguların bulunması ve tutukluluğun bu maddede sıralanan gerekçelerden biri ile haklı gösterilmesi durumunda tutuklanabilmektedir. ġüphelinin kaçma veya kaçma Ģüphesi uyandıran somut olguların bulunması, kaçma veya kaçma riski bulunması ya da Ģüpheli kiĢinin delilleri yok etme, gizleme veya tanıkları etkileme riski bulunduğunda tutukluluk hali haklı kabul edilmektedir. Aynı zamanda Ģüphelinin özellikle Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karĢı bazı suçları iĢlediğine dair kuvvetli Ģüphelerin bulunması, tutukluluk durumunu haklı göstermek için yeterlidir.

33. CMK’nın 101. maddesine göre, tutuklama kararı, soruĢturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh hâkimi tarafından, kovuĢturma evresinde ise Cumhuriyet savcısının talebi üzerine veya re’sen yetkili mahkeme tarafından verilmektedir. Tutuklama ya da tutukluluğun devamı ile ilgili kararlar itiraza tabi olup, bu kararlarda hukuki ve fiili gerekçelerin bulunması gerekmektedir.

ġĠKÂYETLER

34. BaĢvuran, tutuklu bulunduğu koĢulların sağlık durumu nedeniyle SözleĢme’nin 1. maddesine aykırı bir muamele teĢkil ettiğini ileri sürmektedir.

35. BaĢvuran, SözleĢme’nin 1. maddesini ileri sürerek, özgürlükten yoksun bırakılmasının SözleĢme’ye uygun olmadığını; zira suç iĢlediğine dair hakkında inandırıcı neden bulunmadan yakalanarak tutuklandığını iddia etmektedir.

(9)

36. SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası ile 6. maddesini ileri sürerek, tutukluluk süresinden ve tutukluluk haline karar vermek için yerel mahkemeler tarafından dayanılan gerekçelerin yetersizliğinden Ģikâyet etmektedir.

37. BaĢvuran, 1 No.lu Protokolün 1. maddesini ileri sürerek, bilgisayarına ve cep telefonlarına el konulmasının mülkiyet hakkının ihlalini teĢkil ettiğini ileri sürmektedir.

HUKUKĠ DEĞERLENDĠRME

A. Mülkiyetin korunması hakkında

38. BaĢvuran, evinde yapılan aramalar sırasında el konulan bilgisayar ve cep telefonlarının iadesi talebinin reddedilmesinden Ģikâyet etmektedir. 1 No.lu Protokolün 1. maddesi anlamında mülkiyetin korunması hakkının ihlal edildiğini düĢünmektedir. Söz konusu maddenin ilgili bölümleri aĢağıdaki gibidir:

“Her gerçek ve tüzel kiĢinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koĢullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

(…)”

39. Mahkeme, dosyanın mevcut durumunda, söz konusu Ģikâyetin kabul edilebilirliği hakkında karar verecek durumda olmadığı ve Ġçtüzüğün 54.

maddesinin 2. fıkrasının b) bendi uyarınca baĢvurunun bu kısmının davalı Hükümete bildirilmesinin gerekli olduğu kanaatindedir.

B. Tutukluluk süresi hakkında

40. BaĢvuran tutukluluk süresinin SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası ile 6. maddesine aykırı olduğunu iddia etmektedir.

(10)

41. Dava konusu olay ve olguların hukuki tavsifini yapmakla yetkili olan Mahkeme (Glor/İsviçre, No. 13444/04, § 48, AĠHM 2009) iĢbu Ģikâyetin SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası açısından incelenmesinin uygun olduğu kanaatindedir. Söz konusu madde Ģu Ģekildedir:

“ĠĢbu maddenin 1.c fıkrasında öngörülen koĢullar uyarınca yakalanan veya tutulan herkes (…) makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir. Salıverilme, ilgilinin duruĢmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminat Ģartına bağlanabilir.”

42. Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilmesi hususu kural olarak Mahkeme’ye baĢvuru yapıldığı tarihe göre değerlendirildiğini hatırlatmaktadır. Ancak Mahkeme’nin birçok kez belirttiği gibi; bu kuralın her davanın kendine özgü koĢullarıyla gerekçelendirilebilecek istisnaları bulunmaktadır (Baumann/Fransa, No. 33592/96, § 47, AĠHM 2001-V (özetler)). Mahkeme, özellikle uzun yargılama süresi konusunda bazı üye Devletler aleyhine yapılan baĢvurularda bu genel ilkeden saptığını hatırlatmaktadır (Fakhretdinov ve diğerleri/Rusya (kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 26716/09, 67576/09 ve 7698/10, 23 Eylül 2010 ve Taron/Almanya (kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 53126/07, 29 Mayıs 2012). Mahkeme, Türkiye aleyhine mülkiyet hakkıyla ilgili sorunlar konusunda açılan bazı davalarda da aynı Ģekilde hareket etmiĢtir (İçyer/Türkiye (kabul edilebilirlik hakkında karar), No.18888/02, §§ 73-87, AĠHM 2006-I, Altunay/Türkiye (kabul edilebilirlik hakkında karar), No.

42936/07, 17 Nisan 2012 ve Arıoğlu ve diğerleri/Türkiye (kabul edilebilirlik hakkında karar), No.11166/05, 6 Kasım 2012).

43. Mahkeme, baĢvuranın tutukluluk süresinin 22 Ocak 2008 tarihinde baĢladığını ve 5 Ağustos 2013 tarihinde mahkûmiyetiyle sona erdiğini kaydetmektedir.

44. Mahkeme, Koçintar/Türkiye ((kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 77429/12, § 44, 1 Temmuz 2014) davasında, Anayasa Mahkemesine bireysel baĢvurunun, baĢvuranın SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası

(11)

bağlamındaki Ģikâyetine uygun bir telafi getirmeye elveriĢli olmadığına iliĢkin elinde herhangi bir gerekçe bulunmadığı gibi, baĢvuru yolunun makul baĢarı beklentileri sunmadığı kanaatine vardığını hatırlatmaktadır.

45. Mahkeme, somut olayda bu içtihattan sapacak herhangi bir neden görmemektedir.

46. BaĢvuranın, SözleĢme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası bağlamındaki Ģikâyeti, iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle SözleĢme’nin 35.

maddesinin 1 ve 4. fıkraları uyarınca kabul edilemez olarak açıklanmalıdır.

C. Suç işlediğine dair başvurandan şüphelenmek için inandırıcı nedenlerin bulunması hakkında

47. BaĢvuran, SözleĢme’nin 1. maddesini ileri sürerek, suç iĢlediğine dair hakkında Ģüphelenmek için inandırıcı neden olmadığını iddia ederek SözleĢme ihlal edilerek yakalandığından ve tutuklandığından Ģikâyet etmektedir.

Mahkeme’ye göre, iĢbu Ģikâyetin SözleĢme’nin 5. maddesinin 1. fıkrası açısından incelenmesi uygundur. Söz konusu maddenin ilgili bölümleri aĢağıdaki Ģekildedir:

“Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. AĢağıda belirtilen haller dıĢında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

(…)

c) KiĢinin bir suç iĢlediğinden Ģüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç iĢlemesine ya da suçu iĢledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

(…)”

48. Mahkeme öncelikle, SözleĢme’nin 5. maddesi, 1. fıkrası, c) bendinin, bir ceza yargılaması çerçevesinde bir kiĢinin ancak hakkında suçu iĢlediğine dair inandırıcı nedenlerin bulunması halinde mahkeme önüne

(12)

çıkarılması amacıyla tutuklanmasına karar verilebileceğini düzenlediğini hatırlatmaktadır (Jėčius/Litvanya, No. 34578/97, § 50, AĠHM 2000-IX ve Wloch/Polonya, No. 27785/95, § 108, AĠHM 2000-XI). Tutukluluk kararının dayandırılması gereken “makul Ģüphe” kavramı SözleĢme’nin 5.

maddesi, 1. fıkrası, c) bendi tarafından getirilen korumanın temel unsurunu teĢkil etmektedir. Ġnandırıcı nedenler, söz konusu kiĢinin atılı suçu iĢlediğine dair objektif bir gözlemciyi ikna etmeye uygun olguların ve bilgilerin varlığını gerektirmektedir. Bununla birlikte, makul olarak kabul edilebilecek durumlar somut olayın koĢullarının tamamına bağlıdır (Fox, Campbell ve Hartley/Birleşik Krallık, 30 Ağustos 1990, § 32, A Serisi no.182; O’hara/Birleşik Krallık, No. 37555/97, § 34, AĠHM 2001-X;

Korkmaz ve diğerleri/Türkiye, No. 35979/97, 21 Mart 2006, § 24; Süleyman Erdem/Türkiye, No. 49574/99, 19 Eylül 2006, § 37).

49. Mahkeme ardından, SözleĢme’nin 5. maddesi, 1. fıkrası, c) bendinin, soruĢturmayı yapan görevlilerin, yakalandığı anda kiĢiyi suçla itham etmek için yeterli delilleri toplamıĢ olması gerekliliğini öngörmediğini hatırlatmaktadır. SözleĢme’nin 5. maddesi, 1. fıkrası, c) bendine göre soruĢturmanın konusu, tutukluluk süresince kiĢinin yakalanmasının temelini oluĢturan somut Ģüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak soruĢturmayı tamamlamaktır. Dolayısıyla, Ģüphelere dayanak oluĢturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aĢamalarında tartıĢılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluĢturacak veya suç isnadına temel teĢkil edecek olan olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekmektedir (Murray/Birleşik Krallık, 28 Ekim 1994, § 55, A Serisi no. 300-A, ve yukarıda anılan Korkmaz ve diğerleri kararı, § 26).

50. ġüphesiz SözleĢme’nin 5. maddesi, 1. fıkrası, SözleĢmeye taraf devletlerin güvenlik görevlilerinin organize suçlarla etkili olarak mücadelesini aĢırı derecede güçleĢtirmeye sebep olabilecek biçimde

uygulanmamalıdır (bk. mutatis mutandis, Klass ve diğerleri/Almanya, 6 Eylül 1978, § 58-68, A serisi, no. 28). Mahkemenin görevi, izlenilen

(13)

meĢru amaç da dâhil olmak üzere, 5. maddenin 1. fıkrasının c) bendinde belirtilen Ģartların somut olayda yerine getirilip getirilmediğini belirlemekten ibarettir. Bu bağlamda, Mahkeme kural olarak kendilerine sunulan delilleri incelemek ve değerlendirmek için daha iyi bir konumda olan ulusal mahkemelerin değerlendirmesinin yerine kendi değerlendirmesini koyma yetkisine sahip değildir (bk. yukarıda anılan Murray kararı, § 66).

51. Mahkeme, somut olayda, baĢvuranın, Ergenekon isimli suç örgütünün, seçilen hükümeti cebir ve Ģiddet kullanarak devirme amacıyla faaliyetlerde bulunmakla suçlanan aktif üyelerinden biri olduğu Ģüphesiyle özgürlüğünden yoksun bırakıldığını tespit etmektedir. Mahkeme, baĢvuranın bilhassa, örgütün yöneticilerinden biri olduğundan Ģüphelenildiğini ve aĢırı milliyetçi eğilimi olan dernekler aracılığıyla sivil halkın içinde bir kol geliĢtirmekle görevli olduğunu gözlemlemektedir.

Ayrıca, Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin 5 Ağustos 2013 tarihli kararıyla, baĢvuranı söz konusu suçlar nedeniyle mahkûm ettiğini saptamaktadır.

52. Mahkeme, aynı zamanda soruĢturma dosyasında, baĢvuranın ya da suç ortaklarının evlerinde yapılan aramalar sırasında el konulan belgeler, telefon dinleme kayıtları veya bazı suç ortaklarının beyanları gibi delil unsurlarının yer aldığını kaydetmektedir.

53. ġüphelerin bulunduğu aĢamada gereken olguları ispat etme seviyesiyle ilgili olarak SözleĢme’nin 5. maddesi, 1. fıkrasının gerekleri dikkate alındığında, Mahkeme, ceza dosyasının, baĢvuranın kovuĢturulmasına neden olan suçu iĢlemiĢ olabileceği konusunda objektif bir gözlemciyi ikna edebilecek bilgiler içerdiği kanaatindedir.

54. Dolayısıyla, baĢvuranın SözleĢme’nin 5. maddesi, 1. fıkrası, c) bendi anlamında, bir suç iĢlemiĢ olabileceğine dair hakkında makul Ģüphe oluĢturacak “inandırıcı nedenlere” dayanarak yakalanıp tutuklandığına karar vermek uygundur (bk. yukarıda anılan Murray kararı, § 63, Korkmaz ve diğerleri kararı, § 26 ve Süleyman Erdem kararı, § 37).

(14)

55. Dolayısıyla baĢvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksundur ve SözleĢme’nin 35. maddesi, 3. fıkrası, a) bendi ve 4. fıkrası uyarınca reddedilmesine karar verilmiĢtir.

D. Cezaevi koşullarının başvuranın sağlık durumuyla uygunluğu hakkında

56. BaĢvuran, SözleĢme’nin 1. maddesini ileri sürerek, sağlık durumunun cezaevi koĢullarıyla uygun olmadığını iddia etmektedir.

Mahkeme, söz konusu Ģikâyeti, SözleĢme’nin 3. maddesi açısından incelenmesinin uygun olduğu kanaatindedir. Söz konusu madde Ģu Ģekildedir:

“Hiç kimse iĢkenceye veya insanlık dıĢı ya da aĢağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

57. Mahkeme öncelikle, kötü bir muamelenin SözleĢme’nin 3. maddesi kapsamına girmesi için asgari ağırlık düzeyine ulaĢması gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu asgari eĢiğin değerlendirmesi esas olarak göreceli olup, muamelenin süresi veya fiziksel ya da zihinsel etkileri gibi davanın kendine özgü koĢullarının tamamına ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaĢı ve sağlık durumuna bağlıdır (bk. diğer birçok karar arasından, Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, 28 Ekim 1998, § 94, Kararlar ve Hükümler Derlemesi 1998-VIII ve Öcalan/Türkiye [BD], No. 46221/99, § 180, AĠHM 2005-IV).

58. Mahkeme ardından, özgürlüğünden mahrum bırakılan kiĢilerle ilgili olarak, SözleĢme’nin 3. maddesinin tutuklu ve hükümlülerin sağlık nedenleriyle serbest bırakılabilecekleri veya belli bir tıbbi tedavi görebilmeleri için devlet hastanesine kaldırılabilecekleri konusunda genel bir yükümlülük getirdiği Ģeklinde yorumlanamayacağını hatırlatmaktadır (Kudla/Polonya [BD], No. 30210/96, § 93, AĠHM 2000-XI;

Kalachnikov/Rusya, No. 47095/99, § 95, AĠHM 2002-VI). Bununla birlikte

(15)

3. madde bir devlete, tüm tutuklu ve hükümlülerin insanlık onuruna uygun Ģartlarda tutulmalarını sağlama, ilgili tedbirin uygulanma Ģekli ile ilgiliyi sıkıntıya sokmama ya da tutulmanın verdiği kaçınılmaz acıyı aĢan yoğunlukta bir deneyime maruz bırakmama, hapsolunmanın pratik gereklilikleri de göz önünde bulundurularak hapsolunan kiĢinin gerekli tıbbi tedavisini sağlayarak, sağlığının, vücut bütünlüğünün ve esenliğinin uygun biçimde koruma yükümlülüğü yüklemektedir (bk. yukarıda anılan Kudla kararı, § 94, Mouisel/Fransa, No. 67263/01, § 40, AĠHM 2000-IX, Matencio/Fransa, No. 58749/00, § 78, 15 Ocak 2004, Kızıklar/Türkiye (kabul edilebilirlik hakkında karar), No.21838/02, 10 Temmuz 2007).

59. Mahkeme son olarak, ileri yaĢta ve üstelik hasta olan bir kiĢinin uzun süren tutukluluk halinin, SözleĢme’nin 3. maddesinin koruması kapsamında değerlendirilebileceğini de hatırlatmaktadır (Papon/Fransa (no.1) (kabul edilebilirlik hakkında karar), No. 64666/01, AĠHM 2001-VI).

60. Mahkeme, somut olayda, baĢvuranın hipertansiyon ve hiperlipidemi hastası olduğunu açıklamakla yetindiğini gözlemlemektedir. Bu bağlamda, 3 Haziran 2003 tarihli bir tıbbi rapor ibraz etmiĢtir. Bununla beraber Mahkeme, baĢvuranın kaldığı sürece ilgili cezaevi koĢullarından özel herhangi bir Ģikâyette bulunmadığını kaydetmektedir. BaĢvuran özellikle, bu bağlamda idareye yüklenebilir özen eksikliğine iliĢkin Ģikâyette bulunmamaktadır.

61. Mahkeme sonuç olarak, yukarıda değinilen tespitler ıĢığında yerel makamların baĢvuranın sağlığını koruma yükümlülüğüne aykırı davrandıkları -ve bilhassa tutukluluğu sırasında uygun tıbbi tedavilerden yoksun bırakıldığı-, dolayısıyla SözleĢme’nin 3. maddesi kapsamına girebilecek düzeyde asgari önem taĢıyan bir muameleye maruz kaldığı iddialarının sabit olmadığı kanaatindedir (Gelfmann/Fransa, No. 25875/03,

§ 59, 14 Aralık 2004; bk. yukarıda anılan Matencio kararı, § 89, Sigla/Fransa (kabul edilebilirlik hakkında kararı), No. 2122/06, 27 Mayıs 2008, Prencipe/Monako, No. 43376/06, § 108, 16 Temmuz 2009).

(16)

62. Dolayısıyla iĢbu Ģikâyet açıkça dayanaktan yoksundur ve SözleĢme’nin 35. maddesi, 3. fıkrası, a) bendi ve 4. fıkrası uyarınca kabul edilemez olarak açıklanmalıdır.

Bu gerekçelerle, Mahkeme, oybirliğiyle,

BaĢvuranın, 1 No.lu Ek Protokolün 1. maddesi bağlamındaki Ģikâyetinin incelenmesinin ertelenmesine;

BaĢvurunun geri kalan kısmının kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Stanley Naismith Guido Raimondi

Bölüm Yazı ĠĢleri Müdürü BaĢkan

Referanslar

Benzer Belgeler

Diğer taraftan, özellikle bir askerin hayatına bağlı bir olayın söz konusu olmasına ve soruĢturmanın yeni baĢlamıĢ olmasına rağmen, ilgilinin hiyerarĢik üstlerinin

a) Müteveffaların evinin 20 Kasım 2004 akĢamından itibaren gözetim altına alındığı tespit edilmektedir. Operasyona hazırlık sırasında, silahlı çatıĢma

Esasen, benzer davada, insan davranıĢının öngörülemezliğini göz ardı etmemek ve Devletin pozitif yükümlülüğünü, Devlete aĢırı veya dayanılmaz bir yük

Tutanağa göre, tanık, 21 Mayıs 2009 tarihinde Tunceli’ye vardığını ve DTP (Demokratik Toplum Partisi) binasına geldiğini belirtmiĢtir. Harun isimli bir kiĢi

46. Mahkeme, SözleĢme’nin 35. maddesinde yer alan iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralının, Mahkeme önünde Devlete karĢı dava açmayı amaçlayan kiĢilerin ilk

Mahkeme, DanıĢtay kararında, somut olayda sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde ağır hizmet kusuru bulunduğunun özellikle vurgulandığını ve bu sonuca

Dolayısıyla Mahkeme, Hükümet’in iç hukuk yollarının tüketilmemesine iliĢkin itirazını reddetmiĢ ve baĢvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki yetersiz

Fridrik Kjølbro ve Bölüm Yazı ĠĢleri Müdür Yardımcısı Abel Campos’un katılımıyla 19 Mayıs 2015 tarihinde Komite halinde toplanan Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi