Eskişehir-Sakarya duble yolu ve Ankara-İstanbul hızlı tren proje inşaatlarının ihtiyaç duyduğu
taş-mıcır Geyve Boğazı çam-köknar-ıhlamur ormanlarından karşılanıyor. Taş-mıcır elde etmek için patlatılan dinamitlerin oluşturduğu ve yöre üretici köylülerinin deyimiyle toz tsunamisi binlerce yıllık ıhlamur, çam, köknar ormanlarını bembeyaz toz altında bırakarak çok yakın gelecekte yok olmalarına yol açabilir. Ancak oluşan felaket bununla da sınırlı değil. Yörede onlarca köyün ekili arazilerindeki ürün de bu tozun yarattığı tahribattan dolayı önceki yıllara oranla en az yüzde 80 kayıpla karşı karşıya kalıyor.
Fındık Rekoltesi Düştü
Akıncı köyünden Mahmuriye Ertürk konuşmasına önce üç kızının kendi fındık bahçelerinde dinamit patlatmaları sırasında oluşan kaya yağmuruna maruz kaldıklarını anlatarak başlıyor. Kızlarının yağan kayalardan tesadüfen kurtulup ölümden döndüklerini büyük bir öfkeyle anlatıyor Ertürk. Sonra da daha önce 5 ton olan fındık rekoltelerinin 500 kiloya indiğini söylüyor.
Ekolojik Sistem Tamamen çöktü
Bugüne kadar yapılan bir çok eylemin örgütleyicisi Akıncı Köyü Vadi ve _elalelerini Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Kamuran Tan emekli patlayıcı madde uzmanı. Tan, tarımsal üretimin ve yaban hayatın ekolojik sisteminin tamamen çöktüğünü, Beşiktaş Vadisi’ndeki patlatmalar nedeniyle Beşiktaş Deresi’nin kayalarla örtüldüğünü belirterek, Sakarya Nehri’nden yumurtlamak için dereye balıkların geçemediğini, duble yolun Sakarya Nehri ile dağlar arasında olmasından dolayı nehirde su içmek için yolu geçmek zorunda olan ayılardan üçünün telef olduğunu, ıhlamur ormanlarının ve fındık, mısır bahçelerinin kuruduğunu büyük bir üzüntüyle anlatıyor.
Köylü Canının Derdine Düştü Artık
Geyve Boğazı’nda taş-mıcır ocaklarının yol açtığı çevre yıkımından en fazla etkilenen köylerden birisi de Örencik köyü. Köy yaz sıcağında adeta kar örtüsü gibi bembeyaz kireç tozu örtüsüyle kaplı. Ağaçlar, çimenler, çalılar, çatılar bembeyaz. Köyün hemen içinde yeni mezarlık olarak ayrılan ve ağaçlandırılan alanda şu anda Arıdil Beton’un boşaltım- dolum tesisi var. Dağın ormanla kaplı yukarılarındaki patlatma alanından aldığı yükü, ormanın kalbine bir hançer gibi saplanmış toprak karayolundan getiren ağır tonajlı kamyonlar yüklerini köy meydanındaki alanda
boşaltıyorlar ve oradan da şantiyelere sevk edilmek üzere stokluyorlar. Bu işlemler sırasında oluşan toz bulutu rüzgarlı havalarda tam bir faciaya dönüşerek evlerden dışarıya çıkılmasına izin vermiyor. “Bu kireç bulutunun yarattığı tahribat bağ-bahçe ve tarlalarda her şeyi sıfırlamış olmakla birlikte artık köylü ürününün değil canının derdine düşmüş durumda” diyor Köy Muhtarı Sabri Demir.
Ne Yasa Tanıyorlar Ne De İnsan Canı
En kısa yoldan en az maliyetle ve en azami kârla çalışmak isteyen şirketler ne yasa tanıyor ne insan canı. Aslında şirketin kullanmak zorunda olduğu Sakarya Nehri üzerindeki köprü köylülerin kendi güçleriyle yaptıkları bir köprü.
_irket tonlarca yüklü kamyonlarıyla hiçbir bedel ödemediği köprüyü kullanırken oluşan hasarlar üzerine tutulan hasar tespit raporları sonucu Sakarya Valiliği köprünün ağır tonajlı kamyonlara kapatılmasını kararlaştırıyor ve bu yazı şirkete tebliğ edilmiş durumda. Ancak şirket kimsenin denetlemediğini bildiği için köprüyü kullanmaya devam ediyor.
Aslında halihazırda var olan yerleşim planlarında ne köprü ne de köprüden sonraki yol gözükmüyor. çünkü köylü kendileri için bu köprüyü yapmış olup geçen yolları da kendi tapulu arazisinden hibe etmişti. Yani şirketin yolu, izi olmayan dağdaki üretim ve köydeki dolum tesislerine nasıl ruhsat aldığı da başka bir skandal. çünkü köylü kendi tapulu arazisine ev yaptırmak için ruhsat istediğinde belediye yetkililerinden “Senin oraya yol yok, ruhsat veremeyiz”
cevabını aldığını söylüyor.
Batı Karadeniz Çevre Platformundan Destek
Bölgeyi ziyaret eden Batı Karadeniz Çevre Platformu yöreye yaptığı ziyarette köylülerle görüşerek onların
örgütlenmesi için bilgi ve deneyim aktarımında bulunacaklarını ve başlarına gelen “felakete” karşı birlikte mücadele etmek üzere her zaman yanlarında olacaklarını belirttiler.
Evrensel
