Size bugünlerde altın arama faaliyetleri nedeniyle çok tartışılan Kaz Dağları'nın doğal ortamında yetişen ender, öyküsü acıklı bir bitkiden bahsedeceğim. Öncelikle bu bitkiyle tanışmamı anlatmalıyım.
Birkaç yıl önce üniversitemizin bilimsel araştırma komisyonu başkanlığını yürütürken ziraat fakültesinden bir hocamızın bu bitkinin doğal yumrudan değil, tohumdan çoğaltılmasına dayanan projesi dikkatimi çekti. O günkü olanaklarımızla bu projenin karınca kararınca kısmen desteklenmesini sağladık. Kaz Dağları'nın eteklerindeki üniversitemizin Bayramiç Meslek Yüksekokulu'nun da katkılarıyla, resimde gördüğünüz çiçekler yetiştirilmekte ve binlerce yumru alıcı beklemekte. Özveri ile yetiştirilmiş bu çiçeğin öyküsü, toprağı ve suyu altın pahasına kirletmek kadar acıklıdır.
Bu öyküyü çok iyi bilen uzman arkadaşlarım yazsın isterdim. Onların, bu ender çiçeğin korunması ile ilgili olarak tüm yetkili kurumlara başvurmaktan yorulduklarını görünce kalemi elime aldım.
Bilimsel adıyla Cyclamen hederifolium, dünyada koruma altına alınmış 3 türden birisidir. Türkiye'deki Kaz Dağları'nda yetişme ortamı bulmuş olan bu bitkinin çiçekçilerde daha büyük ve değişik cafcaflı renklerdeki evcil türlerini 'Siklamen' adı altında bulmaktayız.
Kaz Dağları'nın bu narin, açık pembe renkli ender çiçeğini yabancılar da keşfetmiş durumda. Kaz Dağları Milli Parkında doğal olarak yetişen ve koruma altında olan bu çiçek, özellikle Hollanda'ya ihraç edilmektedir. Bunu nasıl yaptıklarını henüz anlamış değiliz. çiçeğin yetiştiği yerleri iyi bilen bazı kişilerce toprak tıraş edilerek yumrular sökülmektedir. Tabii bunların sadece belli bir boyda olanları müşteri bulabildiğinden geri kalanlar da heba oluyor. Yani koruma altındaki bu tür de yok olmakla karşı karşıya.
GİRŞİMCİDEN SERA KATKISI
Hâlbuki üniversitemizin desteklediği bu proje sayesinde çiçeğin tohumdan çoğalması sağlandı, çok kötü koşullardaki serada bile ona en uygun büyüme olanakları araştırıldı. Resimde gördüğünüz yumru, doğada 10 yılda geldiği 30 cm. çevre genişliğine serada tamamen organik olarak 4 yılda getirildi. Bu çiçeğin doğayı talan ederek değil de bu şekilde üretilerek, iç ve dış piyasaya tanıtılması için arkadaşlarımızın verdiği mücadele sonuç vermeyince sessiz kalamadım. Lâleyi bizden alarak siyahını üreten Hollandalılardan bir gün biz bu çiçeğin belki de genetik değişikliğe uğramış bir türünü ithal etmek durumuyla karşılaşabiliriz. Arkadaşlarımız bu nadide çiçeği daha iyi koşullarda çoğaltmak ve koruyabilmek için bir girişimcimizin sera katkılarını beklemekte.
Altından daha kıymetli bu topraklarda, C. hederifolium antik çağlardan beri yaşamaktaydı muhakkak. O da artık neslinin yok olmaması için ülkesindeki çiçekseverlerden ilgi bekliyor.
Prof. Dr. Aysel Karafistan ,
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, akarafistan@yahoo.com Cumhuriyet Bilim Teknik 07.12.2007