4
-Kitap
CUMARTESİ CM rñJ.
ñ
\ : V,£
tyW
wUTV?
C v
İt ı L ¿af
i'' t
j-CUMARTESİ, 4 Eylül 2004 O
Yahya Kemal, Nâzım ve
-rr-S cK ^b
Menderes aynı romanda buluştu
YILMAZ KARAKOYUNLU'nun yeni anı-romaru Yorgun Mayıs Kıs raklarında Türk edebiyatının iki doruk adı Yahya Kemal, Nâzım Hikmet ve Türk siyasetinin büyük ismi Adnan Menderes buluştu. Tra jedilerdeki, önlenemez tesadüflerin kesişmesi gibi. Onlar Türkiye'nin konuşulan üç adıydı, onlar Türki ye'nin edebiyatmda, siyasetinde, doğrudan ve dolaylı etkili oldular.
Hayatları hem hüzünlüydü, hem de muhteşem. İnsanlar onlara hay ran oldu, ilginin, sevginin zevkini de çıkardılar acısını da çektiler. Hat ta Menderes bunu hayatıyla ödedi, Nâzım Hikmet sürgünde ölerek.
Karakoyunlu, bu üç roman kahramanı çerçevesinde 1908'den 1960'a kadar, Türk siyasetinin haritasını çiziyor. Özgürlük, demokrasi kavramlarının izini sürerek. Başlangıçların sevinci ile sonların hüsranının altını çiziyor.
Yazar daha önceki romanlarında da, siyasi tarihimizin çalkantılı, tar tışmalı dönemlerini, akılda kalacak güçteki kahramanlarıyla yazmıştı.
Salkım Hanım'ın Taneleri'nde Varlık Vergisi'ni, Güz Sancısı'nda 6-7 Eylül olaylarım, Üç Aliler Divanı'nda istiklâl Mahkemelerini ve ardmdaki siyasi gerekçeyi, belgelerin romanla buluştuğu, ortaklık kurduğu bir anlayışla kaleme almıştı.
Yorgun Mayıs Kısrakları, üç önemli adm ekseninde, onları besle yen insan örgüsünü de unutmaya rak, bildiğimiz, tanıdığımız kahra manlan anlatan bir roman.
Yazmanm güçlüğü buradan kaynaklanıyor, çünkü okurların çoğunun birden ben bunu biliyorum gerekçesiyle romanı elinden bırakması mümkündür. Karakoyunlu, iyi romancılığıyla bu tehlikeyi aşıyor.
Karakoyunlu'nun sürükleyici üslubu, düşmeyen temposu, gerçekleri, belgeleri, malzemeyi, roman türünün incelikleriyle
etlendirme anlayışı, yazarın verdiği mesajm da edebÖ anlayış, tad içinde verilmesini sağlıyor.
Kişi ve yer tasvirleri, kahramanların yerli yerine oturtulması için gerekliydi, yazar bu kuralı da yerine getirmiş.
Çakırbeyli çiftliğinin mirasçısı Adnan Menderes'in uçsuz bucaksız topraklardaki yalnızlığını, buna karşılık bir toprak sahibi olarak da siyasetteki dalgalanmalarım, kırılganlığını, güvensizliğini ve buna karşılık bilinç altında
egemenliği hep yaşattığım okurken, yazarın iyi bir portre yazan olduğu kanısına vardım.
Menderes'le ilgili ruh tahlilleri, değişik kitaplardan okuduğum Menderes kişiliğine yeni eklemeler getirebilecek zenginlikler içeriyor.
1908 ile 1960 arasındaki yılların siyasal panoramasında; resmÖ tarih dediğimiz, eleştirilen bir anlayışa karşı, gayn resmÖ bir tarih yazma isteğinin de sayfalarda yer yer belirginleştiğim gördüm.
Kahramanlar her zaman yazarın fikrini söyleyen, onların sözcüsü durumunda değillerdir, ama herhalde böyle bir romanda; yazarın dünya görüşünü zedeleyecek bir görüş de ileri sürmezler.
Karakoyunlu'nun kahramanlan, siyasi idamlara, darbelere, devlet destekli, güdümlü partilere karşıdır.
Zaten siyasal tarihimizin istikrarsızlığı da bu anlayışın örnekleriyle doludur.
Serbest Fırka macerası, yeterli bir örnektir.
Demokrasinin çoğulculuk anlayışının göstermelik girişimleri yaşamamıştır, çünkü partiyi kendisi kurdurmuş kendisi yıkmıştır.
Kitaba adım veren üç kahraman kadar önemli kahramanlardan da söz etmek gerekir.
K İ T A P
d h i z l a n @ h u r r i y e t . c o m . t rNâzım Hikmet'in annesi Celile Hanım, Adnan Menderes'in eşi Berrin Hanım, ve toplumculuk girişimlerim simgeleyen Müyesser Hanım.
Peki neden bu üçü bir arada? Yazara göre, Yahya Kemal, 1908 hürriyet hareketini iyi tahlil etti, Cumhuriyet parlamentosuna da tecrübelerim yansıttı, Celile Hanım'a duyduğu aşkla Nâzım Hikmet'in hayatına girdi.
Adnan Menderes, genç ama siyaset için üstün nitelikleri olan biriydi, 30-31 yaşında ahldığı siyaseti sürdürdü.
Siyasetçiler yeni teşebbüslerinde, yeni parti kurduklarmda, onun adım hatırlıyorlardı.
İmam tipini de sadece dinÖ değerler ve çerçeve içine hapsetmemiş, onu bilgili, siyaset konusunda dinlenilir fikirleri olan biri olarak çizmiştir yazar.
Yılmaz Karakoyunlu'nun okurları yeni romanım da beğeneceklerdir.
Ayrıca yakın tarihimizin siyaseti, önemli karakterlerini gerçekten canlı biçimde işlemiştir.
Bu karakterlerin işlendiği, siyaset içindeki ve yaşamdaki kaderlerinin anlatıldığı romanın son sayfasmda yazar düşüncelerim şöyle özetliyor: "Menderes, bereket demektir... Geçtiği toprakların üzerinde, yüzlerce küçüklü büyüklü
kıvrımlar çizerek alüvyon toplayan ve onları, çiftçinin emrine veren ırmak anlamına gelir.
Adnan Bey'in üç oğlu vardı: Yüksel, Mutlu, Aydm... Üçü de milletvekili seçilip Parlamento'ya girdiler. Yüksel ve Mutlu talihsiz ölümlerle babalarının yanındalar. Fatin Rüştü ve Haşan Polatkan idam edildiler. Otuz yıl sonra naaşları özel olarak inşa edilen bir anıtmezara nakledildi.
Yirmi yıl sonra bir ihtilâl daha oldu. Demokrasinin kırık kanadı koptu.
Ayhan Hanım, yıllar sonra evlendi; aşkının hatırasına olan saygısıyla takdir topladı. Hoyrat bir mahkemenin sert savcısı karşısında dimdik durdu.
Yahya Kemal Bey 1958 kışında hayata veda etti. Şiirleri, şarkılarda her gün bir sıcak hatıra hissiyle söylenir, canlanır...
Celile Hanım 1956'da öldü. Hayatın yalnızlığında öyle terbiye almıştı ki, gözlerini oğlunu bir daha görmek ümidiyle hep açık tutmuştu. Gözleri açık gitti...
Nâzım 1963 yılında öldü. Dediği doğru çıktı. Doğduğu şehir, memleketinin sınırlan dışındaydı. Öldüğü şehir de memleketinin dışmda oldu. Doğumunun yüzüncü yılı Nâzım Hikmet yılı ilan edildi. O yılın hükümeti, TBMM'de Nâzım'm yılını kutlamaya yüreklenemedi...
Berin Hanım 1974'te öldü. Türk ulusu bu âbideyi, gönül kaidesine yerleştirdi; toprak vefalı dostunu bağnna bastı..."
YORGUN
i
MAYIS
KISRAKLARI
Y U M A Z K A R A K O Y U N L UYorgun
Mavis
Kısrakları
Yılmaz Karakoyunlu
Doğan Kitap
K İ T A P T A N
Adnan Bey ve Ayhan Hanım'ın kavgası
Adnan Bey, Ayhan Hanım'ın içerigirişiyle birlikte gürledi: -Neredeydin?
Nerede olduğunu Adnan Bey'in bilmemesine imkan yoktu. Etrafı hafiyelerle doluydu. (...) En ince ayrıntısına kadar her şeyi bilmesine rağmen böyle gürleyen sesle hesap sorması hem ayıp, hem haksızlıktı. (...) Direnmeye karar verdi:
-Bana hesap mı soruyorsunuz? Adnan Bey ummadığı bir cevap karşısındaydı. O mûnis güzellik, şimdi bir kaplan hırçınlığına dönmüştü. (...)
-Evet! Hesap soruyorum. (...) -Hangi mesuliyetimde, hangi ihmâlimi gördünüz ki hesap sormaya heveslendiniz?..
Adnan Bey son kelimeyi kendi hırsı içinde, kendi gücünü sıygaya
çekerken bir aşağılama gibi
yorumladı. 'Heveslendiniz' kelimesini sanki 'yeltendiniz' gibi algüamış ve sinirlerini bırakmıştı. (...) Ayhan Hanım'ın dantellerle süslenmiş elbisesini yakasından tuttuğu gibi hızla kendine çekti:
-Eğer mesuliyetiniz farklı bir idrâke ihtiyaç duyuyorsa serbestsiniz; ama...
DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ
ilhan Berk
Requiem
Y K Y Andrew D albyBizans'ın Dam ak Tadı
Kitap Cemil KavukçuSuda Bulanık Oyunlar
C a n Danielle SteelSevgi Adına
Altın Sermet Sam i UysalEşlerine Göre Ediplerimiz
&M*
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi