• Sonuç bulunamadı

Travmatik Yað Embolisi Sendromu: OlgularýnKlinik Analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Travmatik Yað Embolisi Sendromu: OlgularýnKlinik Analizi"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Abstract

The aim of this study is to do clinical analysis of patients who developed fat embolism syndrome (FES) following long bone fractures after trauma. Eight patients with fat embolism syndrome are followed and cured in intensive care units of our clinic from 1998 to 2006. In all patients, fat embolism syndrome was diagnosed based on their anamnesis, clinical situations and their radiographic, arterial blood gases and laboratory findings. Corticosteroid was given in all patients. In six patients, mechanic ventilator support was needed. In any patients, pneumothorax and/or pneumomediastenium was not developed associated with mechanic ventilator. Seven patients were treated successfully but one died because of infectious complication. Even though fat embolism syndrome is a adult respiratory distress syndrome variant (ARDS), FES has better prognosis than other ARDS variants. Mortality is approximately %8. It is important that the diagnosis and required treatment should be done as soon as possible.

Key words: Embolism, Fat; Injuries; Respiratory Therapy.

Özet

Bu çalýþmanýn amacý, travma sonucu uzun kemik kýrýklarýna baðlý yað embolisi sendromu (YES) geliþen olgularýn klinik analizidir. 1998-2006 yýllarý arasýnda kliniðimiz tarafýndan YES geliþen sekiz hasta, yoðun bakým ünitelerinde takip ve tedavi edildi. YES tanýsý, tüm olgularda hikaye, klinik bulgular, radyolojik ve kan gazý bulgularýna bakýlarak konuldu. Bütün olgulara kortikosteroid tedavisi verildi. Altý olguya ventilatör ile solunum desteði saðlandý. Ýki olguda solunum desteði nazal kanül ve rezervuar maske ile oksijen verilerek saðlandý. Hiç bir olguda mekanik ventilatöre baðlý pnömotoraks ve pnömomediastinum geliþmedi. Bir olgu enfeksiyona baðlý nedenlerden kaybedildi. Diðer yedi olgu ise baþarýlý bir þekilde tedavi edildi. YES bir eriþkin sýkýntýlý solunum yetmezliði (ARDS) varyantý olmasýna raðmen, diðer ARDS varyantlarýna göre prognozu daha iyidir. Mortalite yaklaþýk %8 civarýndadýr. Önemli olan taný ve gerekli tedavinin mümkün olduðu kadar erken yapýlmasýdýr.

Anahtar kelimeler: Solunum Desteði; Travma; Yað Embolisi.

Submitted : November 06, 2007 Revised : April 07, 2009 Accepted : July 05, 2010

Traumatic Fat Embolism Syndrome: Clinic Analysis of Cases

Travmatik Yað Embolisi Sendromu: Olgularýn Klinik Analizi

Corresponding Author:

Dr. Mehmet Erdoðan Erciyes Üniversitesi, Týp Fakültesi Göðüs Cerrahisi Anabilim Dalý 38039 Kayseri - Turkey

Mehmet Erdoðan

M.D.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University merdogan@erciyes.edu.tr

Mehmet Bilgin

Assoc. Prof., M.D.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University

Leyla Hasdýraz

Assist. Prof., M.D.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University lhasdiraz@erciyes.edu.tr

Hakan Büyükoðlan

Assist. Prof., M.D.

Department of Pulmonary Disease and Tuberculosis hakanb@erciyes.edu.tr

Mustafa Öztürk

M.D.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University

Ömer Önal

M.D.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University

Ali Kahraman

M.D.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University

Fahri Oðuzkaya

Prof., MçD.

Department of Thorax Surgery Faculty of Medicine, Erciyes University foguzkaya@erciyes.edu.tr

This study was presented at the Xth National Thorax Congress, 25-29, April, 2007, Antalya, Turkey and published in abstracts book.

(2)

Giriþ

Yað embolisi sendromu (YES), yað partiküllerin dolaþým sistemine girmesinin neden olduðu solunumsal, hematolojik, nörolojik ve cilt belirtileri ile seyreden klinik bir tablodur (1). Travmaya baðlý YES ilk kez 1863 yýlýnda ölüm sonrasý akciðerde gösterilmiþ ve 1873 yýlýnda da klinik olarak tanýmlanmýþtýr. Genellikle uzun kemik kýrýklarýnýn eþlik ettiði travmalardan sonra ortaya çýkmakla birlikte daha az sýklýkta olmak üzere ciddi yanýklar, yumuþak doku yaralanmasý, pankreatit, diyabet, osteomyelit, kan transfüzyonu, koroner by-pass,

‘liposuction’, kemik iliði transplantasyonu, ortopedik giriþimler, orak hücreli anemi ve kemik tümörlerinin lizisi sýrasýnda da görülebilmektedir (2, 3).

YES tablosu genellikle 24-72 saat sonra ortaya çýkar. Bu süre nedeniyle travmadan hemen sonra ortaya çýkan pulmoner kontüzyondan da ayrýlmaktadýr. Hastalarda ateþ, ciddi solunum sýkýntýsý, þuur deðiþikliði, vücutta peteþiler, radyolojik ve laboratuar bulgularda bozukluk ile seyreden çok-sistemli bir hastalýktýr. Bu hastalýk hafif olabileceði gibi solunum yetmezliði, koma hatta ölümle sonuçlanabilir.

YES’de akciðer kompliyansýnda azalma ile birlikte, eriþkin solunum sýkýntýsý sendromunda olduðu gibi nonkardiyojenik pulmoner ödem ve intrapulmoner þantlar ortaya çýkmaktadýr. Artan pulmoner basýnç, intrapulmoner þantlarýn artmasýna ve dolayýsýyla sistemik dolaþýma geçen yað miktarýnýn da artmasýna ve sistemik bulgularýn ortaya çýkmasýna neden olur. Otopside, çoðu organlarda, özellikle de pulmoner ve serebral damarlarda yað globülleri bulunur (4, 5).

Olgu Sunumu

1998-2006 yýllarý arasýnda kliniðimizde YES’li bir bayan ve yedi erkekten oluþan 8 olgu takip ve tedavi edildi. Tüm olgular travma öncesi saðlýklý idiler. Ortalama yaþlarý 25±5,3 yýl idi. Bütün olgular trafik kazasý ve yüksekten düþme gibi travmalara maruz kalmýþlardý. Hepsinin kemik kýrýklarý vardý. Tüm olgularda taný hikaye, klinik seyir, radyolojik tetkik, arteriyel kan gazý ve laboratuar bulgularý ile konuldu. Bütün olgular kliniðimiz yoðun bakýmýnda takip edildi. Tüm olgularda YES’e ait bütün klinik bulgular mevcut idi. Tedavi amaçlý olarak, üç olguya 1 gr/gün, diðer olgulara 3x40 - 100mg/gün arasýnda dozlarda steroid tedavisi verildi. Bütün olgulara nazal kanül ve rezervuar maske ile oksijen verilmesine raðmen altýsý uyutulup entübe edildi. Diðer iki olguda nazal kanül ve rezervuar maske ile tedaviye devam edildi. Mekanik ventilatör tedavisinde ilk olarak ‘continous mandatory ventilation’ (CMV) modunda olgunun cevabý gözlendi.

Mekanik ventilatör altýnda yeterli oksijenizasyon saðlanamayan olgularda +5 cmH2O deðerinde ekspirasyon sonu basýnç (PEEP) ilave edildi. 5 cm H2O’luk PEEP’in yetmediði olgularda tedrici olarak 10-20cm H2O’ya kadar artýrýldý. Olgularýn günlük seri arteriyal kan gazý takipleri yapýldý. Klinik, radyolojik, ve kan gazlarý bulgularý düzelmeye baþlayýnca PEEP deðerleri azaltýldý. Hastalar tolere edince hemen ‘asiste ventilasyon moduna’ (SIMV) geçildi. PAO2-PaO2 (alveoler-arteriyel O2 farký) azalan, akciðerin radyolojik görüntüsü düzelen olgularýn solunum sayýsý da 20/dk’nýn altýna düþmesi ile hastalar ventilatörden ayrýldý. Ancak hastalarýn nörolojik fonksiyonlarý tam düzelmediðinden ve sekresyonlarý bir miktar fazla olduðundan oratrekeal entübasyon sonlandýrýlmadý. Bir süre hastalara entübasyon tüpünden sürekli saplama %40 O2 verildi. Sürekli arteriyal kan gazlarý takibi yapýldý. Bu durumu tolere eden olgular ekstübe edildi. Tolere edemeyenler, PCO2 deðeri yükselen solunum yetmezliðin devam ettiði düþünülen olgular tekrar mekanik ventilatöre baðlandý. Septik komplikasyonlardan kaçýnmak için mekanik ventilasyon tedavisi mümkün olduðunca kýsa tutuldu.

Bütün olgular multiple travma nedeniyle acil serviste görüldü, ön-arka akciðer filmleri ve beyin tomografileri normal olarak rapor edildi. Olgular acil serviste görüldüðünde arteriyal kan gazlarý deðerleri normal sýnýrlarda idi. Biyokimyasal parametrelerinde patoloji yoktu. Travmadan sonra semptomlarýn baþlama zamaný 12 saat ile 72 saat arasýnda deðiþiyordu (ortalama 42±20 saat). Tüm olgularda taný konulduðunda belirgin hipoksemi olup PaO2 deðerleri 38 ile 47 mmHg arasýndaydý (ortalama 42±2,8 mmHg). Hastalarýn ortalama hemoglobin deðerleri 9,0±3,0 gr/dl (7,0 –15,4 g/dl), ortalama lökosit sayýsý 15.000±5.600/mm3 (7.100 – 22.000 arasýnda ) ve ortalama trombosit deðerleri 150.000±80.000 (75.000 –280.000), ortalama serum total biluribin düzeyleri 1,40±0,22 mg/dl (1,20–1,70 mg/dl), ortalama serum LDH deðerleri ise 940±550 U/L (550 – 1903 U/L) idi. YES tanýsý ile birlikte tüm olgulara iv steroid tedavisi verildi. Dördüncü ve yedinci olgular genel vücut travmasý gibi þiddetli travmaya maruz kaldýklarýndan pulse steroid tedavisi (1 gr/gün) alýrken, diðer olgular 3x40 mg ile 3x100mg arasýnda prednizolon tedavisi aldýlar. Birinci ve altýncý olgu dýþýndaki tüm olgularda, nazal kanül ve daha sonra rezervuar maske ile oksijen verilmesine raðmen PaO2 60 mmHg’nýn altýnda seyretmesi, PaO2/FiO2<200olmasý, þuurlarýnýn kapanmasý ve kardiyopulmoner arrest geliþmesinden dolayý mekanik ventilatör yardýmýyla ventilasyon tedavisine geçildi.

(3)

Tüm olgularýn ön-arka akciðer filmlerinde bilateral alveolar infiltrasyonlar mevcuttu. Olgularýn mevcut kýrýklarý, YES geliþim zamanlarý, klinik bulgularý, akciðer filmi

bulgularý ve tedavi yöntemleri Tablo I’de özetlenmiþtir.

Ýki numaralý olgunun ön-arka akciðer filmi ise Resim I’de görülmektedir.

Tablo I. Olgularýn kýrýk yerleri, YES geliþme zamanlarý, klinik ve radyolojik bulgularý ve tedavi protokolleri.

Mekanik ventilatöre baðlanan hastalarda bu tedavi ortalama 8,2±3,4 (7 – 15 gün) devam etti. Dördüncü olgu 14 gün ventilatörde kalmasýna raðmen öldü. Hiçbir hastada ventilatöre baðlý mekanik travma nedeni ile pnömotoraks ve pnömomediastenium gözlenmedi. Ýki, dört ve beþinci olguda ventilatöre baðlý pnömoni geliþti ve uygun antibiyotik tedavisi uygulandý. Dördünci olgu sekizinci günde enfekte oldu. Dördüncü olguda ise uygun antibiyotik tedavisine raðmen sepsis tablosu geliþti ve öldü.

Tartýþma

Nontrombotik embolizmin en sýk görülen þekli yað embolisidir. Yað embolisi insidansý uzun kemik kýrýklarýnýn büyüklüðü ve sayýsý ile doðrudan iliþkilidir. Uzun kemik kýrýklarý ile ilgili bir çalýþmada yað embolisi insidansý,

tibia ve femur kombine kýrýklarýnda %27,8, femur gövdesi kýrýðýnda %4,7, tibia gövde kýrýðýnda %2,8 olarak bildirilmiþtir. Masif yað embolisi tek büyük kemik kýrýðý olanlarda %26, multiple kýrýðý olanlarda %45 oranýnda görülmekle birlikte, büyük travmalardan sonra yað embolisi olgularýn ancak %1-3,5 kadarýnda görülmektedir.

Kýrýklar iki taraflý ve çoklu ise bu oran %5-10’a kadar çýkmaktadýr (4-5). Kore savaþýnda yapýlan postmortem çalýþmalarda, YES insidansý sadece %10-20 olmasýna raðmen, yað embolisi varlýðý büyük diafiz kýrýklarý olan hastalarýn %90’nýndan fazlasýnda dökümente edilmiþtir (6). Bizim olgularýn hiç birinde diafiz kýrýðý yoktu.

Hemen her olguda baþlatýcý olay ile YES geliþmesi arasýnda latent bir periyod vardýr. Fulminant seyirli olgularda bu

Olgu no Kýrýk yeri YES geliþme zamaný

Tedavi þekli Periferik bulgular Ön-Arka akciðer grafisi

Tedavi

1 Tibia-

Fibula 48 saat Rezervuar

maske Subkonjonktival Kanama, göðüs cildinde peteþi

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon

3 Açýk parçalý

femur 24 saat Mekanik

ventilatör + PEEP

Anemi, peteþi ve

purpura, koma Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon aminofilin

5 Tibia ve

fibulada açýk kýrýk

48 saat Mekanik

ventilatör + PEEP

Ateþ, göðüs cildinde peteþiler, anemi, subkonjonktival kanamalar, trombositopeni, konfüzyon

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon

6 Tibia

Kýrýk

30 saat Rezervuar maske

Ateþ,göðüs cildinde peteþiler,

subkonjonktival kanamalar

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon

7 Genel vücut

travmasý, Femur-tibia

72 saat Mekanik

ventilatör + PEEP

Ateþ, göðüs cildinde peteþiler, anemi, subkonjonktival kanamalar, konfüzyon ve trombositopeni

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon aminofilin

kýrýk trombositopeni

4 Genel vücut

tarvamasý, Açýk parçalý

10 saat Mekanik

ventilatör + PEEP

Yaygýn peteþiler, konfüzyon, koma, anemi,

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon

kanamalar

8 Tibia-

fibula

18 saat Mekanik

ventilatör + PEEP

Konfüzyon, ciltte peteþiler, subkonjonktival

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon

2 Femur-

Tibia- Fibula

6 saat Mekanik

ventilatör + PEEP

Trombositopeni, ciltte peteþiler, Koma

Bilateral alveolar infiltrasyon

Prednizolon

(4)

süre birkaç dakika kadar kýsa olabileceði gibi, genellikle 48 saat kadardýr. YES, olgularýn %25’inde travmadan sonraki ilk 24 saat içinde, %50’inde ilk 36 saat ve %25’inde ilk 48 saat içinde ortaya çýkmaktadýr (7). Sunulan sekiz olgunun dördünde travmadan sonra ilk 24 saatte, üçünde ilk 48 saatte, birinde 72. saatte YES geliþmiþti. Yað embolisi, gençlerde büyük oranda trafik kazalarýna baðlý uzun kemik kýrýklarýndan sonra, yaþlýlarda ise kalça kýrýðý ve artroplasti sonrasý geliþmektedir. Olgularýn 6’sýnda trafik kazasý sonrasý, 2’sinde ise genel vücut travmasý sonrasý oluþan uzun kemik kýrýklarý sonucunda YES geliþmiþti.

YES’in patogenezi tam bilinmese de, mekanik ve biyokimyasal iki fizyopatolojik teori ileri sürülmektedir.

Mekanik teoriye göre, uzun kemiklerin travmasý sonucu kemik iliðindeki yað hücreleri parçalanýr ve açýða çýkan yað damlacýklarý yýrtýlan venlerden akciðer yataðýna ulaþarak burada iskemi ve hemorajiye neden olur.

Biyokimyasal teori özellikle travma dýþý durumlarda geliþen yað embolisini açýklamaktadýr. Buna göre, travmadan sonra nötral yaðlar pankreas ve akciðer kaynaklý lipaz enzimi tarafýndan serbest yað asitlerine çevrilmekte, ayrýca artan katekolaminler depo yaðlarýnýn mobilizasyonuna yol açarak, kandaki nötral yað ve serbest yað asitlerinin düzeyini artýrmakta, sonuçta iki yoldan biri ile oluþan serbest yað asitlerinin toksik etkileri sonucu YES geliþmektedir. Akciðerlerde endotel yýkýmý, sürfaktan inaktivasyonu, kapiller permeabilite artýþý ve histamin salýnýmý sonucu inflamasyon meydana gelmektedir. Agrege

olan ve sekestrasyona uðrayan trombositlerden açýða çýkan seratonin bronkospazm ve vazospazm oluþtururken, hemoliz sonucu ise kanda hemoglobin düzeyi azalýr. YES pulmoner tromboembolizm, serebral yaralanma, akciðer kontüzyonu ve akciðer ödemi ile karýþabilir (8).

Yað globüllerinin sadece akciðer kapiller yataðýný týkadýðý olgularda klinik, esas olarak akciðer fonksiyonlarýnýn bozulmasý ile iliþkilidir. Arteriyel hipoksemi, olgularýnýn çoðunda vardýr ve bazen subklinik YES’ in tek bulgusu olabilir (9-10).

YES’in erken tanýsýnda kabul gören görüþ, risk altýndaki hastalarda arter kan gazý takiplerinin periyodik olarak yapýlmasýdýr. Sunulan olgularýn tümünde arteriyel kan gazý örneklerinde belirgin hipoksemi mevcuttu. Uzun kemik kýrýklarý ile birlikte dispne, peteþi ve mental konfüzyon kliniði geliþmiþse YES tanýsý konulur. YES semptomlarý baþlangýçta spesifik olmayýp subfebril ateþten taþikardiye kadar geniþ bir klinik tabloyu kapsar. Hastalar ateþ ve taþikardiyi takip eden dönemde dispneden yakýnýrlar. Bizim olgularýmýzda da baþlangýçtaki subfebril ateþ mevcutken sonraki takipleri sýrasýnda 38o’ye varan ateþleri oldu. Olgularýn hepsinde baþlangýç döneminde dispne mevcut iken, daha sonraki tablo tüm olgularda belirgin solunum yetmezliðine ilerlemiþti.

Sistemik YES’ de özellikle merkezi sinir sistemi fonksiyonlarýndaki deðiþiklikler ile ilgili semptom ve bulgular sýk görülür. Bunlar arasýnda huzursuzluk, letarji, stupor, koma, deliryum, konvülsiyonlar, korea ve atetoid hareketler sayýlabilir. Bunlarýn sebebi serebral kapillerdeki yað embolizmi ve hipoksidir. Bizim çalýþmadaki birinci ve altýncý olgu dýþýndaki tüm olgularda þuur deðiþikliði oldu.

YES’ de peteþiler, travmadan 24-48 saat sonra görülmektedir ve sýk muayene yapýlmadýkça gözden kaçabilir. Olgularýmýzýn hepsinde YES tanýsýnýn konulduðu ilk 24-48 saat içinde subkonjunktival, axilla ve boyun kökünde peteþileri saptanmýþtý. Bazen retina damarlarýnda da yað görülebilir. Laboratuar verileri spesifik deðildir, ancak hastalarda deðiþmez olarak arteriyel hipoksi ve akciðer grafisinde bilateral alveoler infiltrasyonlar sýklýkla görülür. Hemotokrit ve trombosit sayýsýnda düþme olabilir.

Serum lipaz düzeyi üçüncü günde yükselmeye baþlar, yedi ile sekizinci günlerde maksimuma ulaþýr. Ýdrar, balgam ve serebrospinal sývýda yað damlacýklarý %50 olguda görülebilir, ancak bu bulgu patogonomik bir özellik deðildir (11). Bronkoalveolar lavajda nötrofil ve makrofajlarda hücre içi yað globüllerinin saptanmasý ve

Resim 1. Ýki nolu olguya ait ön-arka akciðer grafisi görünümü. Her iki akciðerde alveolar infiltrasyonlar dikkati çekiyor. YES geliþen hastalarda ön arka grafilerinde sýklýkla yaygýn bilateral alveolar infiltrasyonlar görülür.

(5)

pulmoner arterden alýnan kan örneðinde yað globüllerinin tespiti iki yeni yöntem olup duyarlýklarý kesin olarak bilinmektedir (12, 13). Bizim olgularýmýzýn hepsinde ciddi arteryel hipoksi ve dispnelerin geliþtiði dönemde akciðer grafilerinde bilateral alveolar infiltrasyonlar vardý. Ýki, dört, beþ ve yedinci olgularýmýzda trombositopeni, üç, dört ve beþinci olgularda ise hemotokritde düþme saptandý.

Bütün olgular acil servise getirildiklerinde hiçbir nörolojik semptomlarý yoktu. Çekilen kranial CT normaldi. Ayrýca bütün olgularýn bilinen hematolojik hastalýklarýda yoktu.

Tedavi sonrasý klinik tablolarý düzeldi. Bu yüzden bu klinik tablolar travma sonrasý geliþtiði için, bütün olgulara travmaya sekonder geliþen YES tanýsý konulup çalýþmaya alýndý.

Travmalý hastalarda etkin bir tedavinin prensibi yað embolisinin oluþumunu önlemektedir. Bu nedenle kýrýðýn erken fiksasyonu ve stabilizasyonu gerekir. Kýrýk bölgesiyle aþýrý ve gereksiz yere oynamak tekrarlayan yað embolisine yol açabileceðinden sakýncalýdýr. YES geliþen olgularda ise tedavinin esasý solunumun desteklenmesi ve hipoksinin önlenmesidir. Takipnesi ve dipnesi olan, akciðer grafisi normal olan hastalar, arter kan gazlarýna bakýlarak gözlem altýnda tutulmalýdýr. Bu tip hastalara baþlangýç döneminde nazal kanül veya rezervuarlý maskeler ile oksijen vermek yeterli olabilir. Amaç arteryel PaO2’ yi60 mmHg civarýnda tutmaktýr. Çünkü 60 mmHg’ lýk arteryel PaO2 O2

saturasyonunu %90 civarýnda tutar. Bizim birinci ve altýncý olgumuzda sadece maske ile verilen O2 ile tedavi edildi.

Oksijen tedavisine raðmen hastanýn solunum sayýsý 30- 40’ý aþýyorsa veya PaO2 düþmeye devam ediyorsa ve alveol- arteriyel (A-a) PO2 farký yüksek ise yani akciðer fonksiyonlarýnda agresif þekilde bozulma var ise, mekanik ventilasyon desteði saðlanýr. Bizim de birinci ve altýncý hasta dýþýndaki 6 hasta kan gazý deðerlerindeki ileri derecede bozulma, takipne, taþikardi ve hipoksiye baðlý bilinç bozulmasý nedeniyle ventilatöre baðlandý.

Ventilatörde ilk tercih edilecek mod CMV olup, eðer hasta bu tedaviye cevap vermiyorsa, fonksiyonel rezidüel kapasiteyi artýrmak, atelektazileri engellemek, akciðer içi þant ve alveolo-arteriyel oksijen basýnç farkýný azaltýp, hipoksiyi düzeltmek için PEEP moduna geçilir. Wang ve arkadaþlarý (14), izledikleri hastalarýn %31,9'unu mekanik ventilatör'e baðladýlar ve hastalarýn %50 sinde pnömotoraks ve pnomomediastenium geliþtiðini bildirdiler. Yüksek PEEP nedeniyle mekenik ventilatöre baðlý hastalarda pnomotoraks ve pnomomediastenium geliþmesi beklenir, fakat sunulan olgularda ise mekanik ventilatöre baðlý olgularýn hiç birinde pnömotoraks ve pnomomediastenium geliþmedi.

YES tedavisinde ilaç olarak alkol, heparin ve düþük molekül aðýrlýklý dekstran denenmiþtir. Ancak bunlarýn bugün için tedavide yerleri yoktur. Kortikosteroidler ise ortaya çýkan beyin ödemini, akciðer inflamasyonunu ve kapiller endotel harabiyetini azaltmak amacýyla kullanýlmaktadýr. YES’ de proflaktik olarak düþük ve yüksek doz steroid uygulamalarýný içeren çalýþmalar vardýr (15, 16). Kallenbach ve arkadaþlarýnýn çalýþmalarýnda, 8 saatte bir 1,5 mg/kg toplam 6 doz prednizolon verilmesinin proflaktik tedavi dozu olarak yeterli olduðu bildirilmiþtir (16). Prospektif bir çalýþmada, kemik travmasýndan sonra 12 saat içinde yüksek riskli hastalara verilen kortikosteroidlerin YES’de etkili bir azalma saðladýðý görülmüþtür. Ancak yüksek riskli hastalarda kortikosteroidlerle proflaktik tedavi halen tartýþmalýdýr (17). Sunulan olgularýn hepsine tedavi amacý ile steroid tedavisi verildi. Robert ve arkadaþlarýnýn yaptýklarý çalýþmanýn sonuçlarý, travmaya baðlý yað embolili hastalardaki prognozun YES’in ciddiyetinden çok, kaza ciddiyet skorlamasý ile iliþkili olduðunu göstermektedir (18). Tedavi amacýyla yüksek doz kortikosteroid verilmesine ve yeterli ventilasyon desteðine karþýn, aðýr vücut travmasý olan dördüncü olgu kaybedildi. Böyle ciddi vücut travmalý olgularda, travma sonrasý hastanýn takipne, konfüzyon ve koma bulgularýnýn çýkmasýný beklemeden, YES proflaksisi için yüksek doz steroid verilmesi önerilmektedir. Lideque ve arkadaþlarýnýn çift kör çalýþmasýnda, bu tip yüksek riskli hastalarda 30 mg/kg gibi yüksek dozlarda steroidin hem hasta ilk geldiðinde hem de 4 saat sonra yapýlmasýnýn yararlý olduðu bildirilmiþtir (19). Sunulan olgularda proflaktik amaçlý steroid tedavisi uygulanmamýþtýr.

Burada sunulan ve YES tanýsý almýþ olan hastalarda gözlenen peteþi, bilinç deðiþiklikleri, hipoksi, trombositopeni ve anemi gibi bulgular hastalarýn uðradýðý travmalara baðlý olarak da geliþebilir. Yine bu hastalarda ARDS ye YES dýþýnda nedenlerde sebep olmuþ olabilir.

Bu hastalar acil servise getirildiklerinde hiçbir nörolojik semptomlarý yoktu. Çekilen kranial CT normaldi. Ayrýca bütün olgularýn bilinen hematolojik hastalýklarý yoktu.

Tedavi sonrasý klinikleri düzeldi. Bu nedenle hastalarda YES geliþtiðine karar verildi.

Sonuç olarak; YES bir eriþkin sýkýntýlý solunum sendromu (ARDS) varyantý olmakla birlikte, iyi bir yoðun bakým takibi ve solunum desteði ile diðer ARDS varyantlarýna göre prognozu oldukca iyidir. Mortalite yaklaþýk %8 civarýndadýr. Önemli olan taný ve gerekli tedavinin mümkün olduðu kadar erken yapýlmasýdýr.

(6)

Kaynaklar

1.Evarts CM. The fat embolism syndrome: A review. Surg Clin North Am 1970; 50:493-507.

2.Nachtwey FJ. Fat embolism syndrome. In:Bordow RA, Moser KM, editors. Manuel of Clinical Problems in Pulmonary Medicine, Fourth editions. Boston: Little Brown Xompany; 1996. p.301-304.

3.Ross RM, Johnson GW. Fat embolism after liposuctions.

Chest 1998; 93:1294-1295.

4.Levy D. The fat embolism syndrome: A review. Clin Orthop Related Res 1990; 261:81-.

5.Madenoðlu H, Koç K, Karaoðlu S ve ark. Yað embolisi sendromu (olgu sunumu). Cerrahi Týp Arþivi 1993; 3:

30-40.

6.Scully RE. Fat embolism in korean battle casualties:

its incidence, clinical significance and pathologic aspects.

Am J Pathol 1956; 32:379-403.

7.Ak A, Kalyoncu F, Emri S. Yað embolisi ve yað embolisi sendromu. Türkiye Klinikleri 1998; 8:399-401.

8. Johnson MJ, Lucas GL. Fat embolism syndrome.

Orthopedics. 1996:Jan; 19:41-49.

9.Palevsky H.I, Kelley MA, Fishman AP. Pulmonary tromboembolic disease. In: Fishman AP, Elias JA, Fishman JA, Grippi MA, Kaiser LR, Senior RM, editors. Fishman’s Pulmonary Diseases and Disorders. Third edition.

Newyork: McGraw-Hill Company; 1998. p.1326-1329 10.Gossling HR, Pelligrini VD Jr. Fat embolism syndrome:

a review of the pathophysiology and physiological basis of treatment. Clin Orthop Relat Res 1982; 165:68-79.

11.Hulman G. The pathogenesis of fat embolism. J Pathol 1995; 176: 3-9.

12.Castella X, Valles J, Cabezuelo MA, Fernandez R,ÊArtigas A. Fat embolism syndrome and pulmonary microvascular cytology. Chest 101: 1710-1711 1992.

13.Nylen S, Sylven C. Ýnduced fat embolism in rabits by means of radioactive labelled fat. Acta Chir Scand 1975;

142:361-365.

14.Wang GC, Kao HA, Hwang FY, Ho MY, Hsu CH, Hung HY.Complications in the use mechanical ventilator in the newborns: one years’s experience (Chine). Zhonghua Min Guo Xiao Er Ke Yi Xue Hui Za Zhi, 1991; 32:

227-232.

15.Lindequ BG, Schoeman HS, Domisse GF, Boeyens MC, Vlok AL. Fat embolism and fat embolism syndrome.

A double-blind therapeutic study. J Bone Joint Surg Br 1987; 69:128-131.

16.Kallenbach J, Lewis M, Zaltzman M, Feldman C, Orford A, Zwi S. ‘Low-dose’ corticosteroid prophylaxis against fat embolism. J Trauma 1987; 27: 1173-1176.

17.Schonfeld SA, Ploysongsang Y, Dilisio R et al. Fat embolism prophlaxis with corticosteroids: A prospective study in high- risk patients. Ann Intern Med 1983; 99:

438-443.

18.Robert JH, Hoffmeyer P, Broguet PE, Cerutti P, Vasey H. Fat embolism sendrome. Orthop Rev; 1993; 22:

567-571.

19.Lindeque BG, Schoeman HS, Dommisse GF, Boeyens MC, Vlok AL. Fat embolism and fat embolism syndrome.

J Bone Joint Surg. 1987; 69: 128-131.

Referanslar

Benzer Belgeler

Travma ve çoklu kırık öyküsünün olması, akut başlangıçlı, ciddi solunum sıkıntısı, peteşiyal döküntülerin varlığı ve DAH’ın radyolojik olarak ekarte edilmesi

To- raks tomografisinde genellikle izlenen tipik bulgular subp- levral alanda, çok sayıda yuvarlak damar sonlanmalarına yakın alanda yerleşen lezyonlar (besleyici damar belirtisi),

Amaç: Sunulan çalýþmada patolojik myopiye baðlý subfoveal koroidal neovaskülarizasyon (KNV) geliþen olgularda verteporfin ile fotodinamik tedavi (PDT)

Bulgularýmýz topikal steroid kullanýlan hastalarda iyatrojenik Cushing sendromu geliþmesi riskinin olduðunu ve özellikle süt çocukluðu döneminde, topikal steroid

Hastalarda rastlan1lan duyu bozuklugu eldiven -corap tarzmda hipoesteziler, vibrasyon duyusunda azalma ~eklinde s1khkla hafif veya orta derecede bozukluk olarak tespit

Depremlerden sonra hafif veya ağır kas trav- ması bulunan tüm felaketzedelerde ezilme sendromu ve akut böbrek yetersizliği gelişme- si riski vardır.. Torakal ve/veya

bradikardi varl›¤›nda ve yüksek riskli hastalarda (kardiyak arrest hikâyesi, konvansiyonel tedaviye ra¤men tekrarlayan kardiyak olay geçirilmesi vb.)

Sonuç olarak oturur ve yarı oturur pozisyonlarda yapılacak operasyonlarda venöz hava embolisi gelişebileceğini öngörerek iyi monitörizasyon sağlayarak, özellikle santral