• Sonuç bulunamadı

KUR ÂN DA İNSAN TİPLERİ I

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KUR ÂN DA İNSAN TİPLERİ I"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. HAFTA

ِمـــــــــــــي ِحَّرلا ِن ٰمْحَّرلا ِالله ِمــــــــــــــْسِب

KUR’ÂN’DA İNSAN TİPLERİ I

Doç. Dr. Mustafa KARA

ÖNSÖZ

Kur’ân-ı Kerîm, Yüce Allah (cc) tarafından insanlık ailesine gönderilen son ilâhî mesaj, onu insanlara tebliğ eden, açıklayan ve evrensel ilkelerinin ne şekilde hayata aktarılması gerektiğini müşahhas bir biçimde öğreten Hz. Muhammed Mustafa (s) da son peygamberdir.1

Yüce Allah (cc), insanı en güzel biçimde yaratmış2 ve onu şeref sahibi kılmıştır.3 O, insanın bu şerefi koruyabilmesi için kendisine rehberlik edecek peygamberi de göndermiştir. Bu bağlamda Hz. Âdem (s) ile başlayan peygamberlik silsilesi Hz. Muhammed’e (s) kadar devam etmiş ve bu ikisi arasında yeteri kadar peygamber görevlendirilmiştir.4

Yüce Allah, peygamberlerin elçilik görevlerini eksiksiz yerine getirebilmeleri adına kendilerine ya yeni bir mesaj göndermiş ya da daha önceki bir peygambere gönderilen ve tahrif edilmemiş olan bir mesaj üzerinden görevlerini yapmalarını emretmiştir. Elçilere gönderilen mesajların tamamında ortak bir nitelik olarak kendini gösteren temel ilke tevhîddir.5 Bu kapsamda peygamberlerin görevi, tevhîd

1 Ahzâb 33/40.

2 Tîn 95/4.

3 İsrâ’ 17/70.

4 Fâtır 35/24.

5 Kur’ân’da tevhîde ve peygamberlerin misyon birlikteliğine vurgu yapan âyetler için bkz. Bakara 2/133, 136; Âl-i ‘Imrân 3/51, 84; Mâide 5/48; A‘râf 7/59, 65, 73, 85; Hûd 11/26, 50, 61, 84; İsrâ’ 17/23; Mü’minûn 23/32; Neml 27/45; Fussılet 41/14; Şûrâ 42/13; Ahkâf 46/21;

(2)

akidesini esas alan bir iman, bu imanla uyumlu salih amel ve ibadet ahlâkıyla dünya hayatını yaşamaları konusunda insanlara rehberlik etmek şeklinde tanımlanmıştır.

İnsan, sosyal bir varlıktır. Bu kapsamda ondan beklenen, Kur’ân ve Sünnet ekseninde İslâmî ve insanî değerler çerçevesinde hemcinsleriyle birlikte uyum içerisinde yaşamayı başarmasıdır. Dolayısıyla en güzel biçimde yaratılan ve şeref sahibi kılınan ideal insanın yaratılış kaynaklı bu vasıflarını koruma adına onun Kur’ân-ı Kerîm’deki özelliklerini iyi analiz etmek; Yüce Allah tarafından sevilen ve sevilmeyen insan tiplerinden hareketle sevilen prototipin niteliklerini öne çıkarmak; sevilmeyeninkileri ise bastırmayı salık vermek gerekmektedir. İnsanın Kur’ân’daki özelliklerini bilmek, ayrıca bir taraftan bireyi tanımaya katkı sunarken diğer taraftan kişinin kendisini tanımasına vesile olacaktır. Bu doğrultuda insanın Kur’ân’da zikredilen özelliklerinden bazıları şunlardır:

 İnsan, nefs-i vahideden yani tek bir özden yaratılmıştır.6

İlk insanın ham maddesi topraktır ve onun elementer süreci turâb, tîn-i lâzib, sülâle min tîn, hame-i mesnûn, salsâl gibi toprağın farklı kıvamlarıdır.7 Bu süreçte toprağın kıvamını belirleyen sudur.8

 İlk insanın elementer süreci tamamlandıktan sonra biyolojik bir canlıya dönüşmesi için Yüce Allah ona ruhundan üflemiştir.9 Mâturîdi, Yüce Allah’ın ruhundan ilk insana üflemesini, onda kendisini canlı bir varlık kılacak ruhu yaratması şeklinde açıklamaktadır.10

İnsan, biyolojik olarak çoğalmaktadır ve onun mâ-i mehîn (dayanıksız su, erlik suyu),11 mâ-i dâfik (bel kemiği ile kaburga kemikleri arasından çıkıp akan sıvı),12 nutfe (zigot, dölleyici sperm),13 ‘alaka (rahme asılmış embriyo),14 mudğa (bir çiğnem et),15 ‘ızâm (et giydirilecek kemikler),16 kemiklere et giydirilme ve bambaşka bir yaratık olarak yaratılma17 gibi yaratılış evreleri söz konusudur.18

 Yüce Allah, ilk insana bütün isimleri öğretmiş19 ve böylelikle ona varlık şemasını tanıtmıştır.

 Yüce Allah’ın emri ile bütün melekler Âdem’e secde etmişlerdir.20

 Yüce Allah, insanı yeryüzünün halifesi kılmıştır.21

 İnsan, vahiy, irade ve mükellefiyet emanetini yüklenmiştir.22

 İnsan, beşer olması hasebiyle birtakım zaafları bulunan bir varlıktır. Âdem ve eşinin, Yüce Allah tarafından yerleştirildikleri cennetten/has bahçeden şeytanın vesvesesi sonucu çıkarılmaları, insanın beşer oluşunun bir sonucudur.23

 Şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.24

Saff 61/6; A‘lâ 87/18-19.

6 Nisâ’ 4/1.

7 En‘âm 6/2; A‘râf 7/12; Hıcr 15/26, 28, 33; Tâhâ 20/55; Hacc 22/5; Mü’minûn 23/12; Rûm 30/20; Secde 32/7; Fâtır 35/11; Sâffât 37/11; Sâd 38/71, 76; Mü’min 40/67; Rahmân 55/14.

8 Furkân 25/54.

9 Hicr 15/29; Secde 32/9; Sâd 38/72.

10 Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Kur’ân, thk. H. İbrahim Kaçar (İstanbul: Mizan Yayınları, 2006), 8: 28, 12: 279.

11 Secde 32/8; Murselât 77/20. Mâ-i mehin hakkında geniş açıklama için bk. Mehmet Okuyan, Kur’ân-ı Kerîm’den Mesajlar (İstanbul: Kıraat Yayınları, 2017), 526-527.

12 Târık 86/6-7.

13 Nahl 16/4; Kehf 18/37; Hacc 22/5; Mü’minûn 23/12-13; Fâtır 35/11; Yâsîn 36/77; Mü’min 40/67; Necm 53/46; Kıyâme 75/37; İnsân 76/2;

‘Abese 80/19.

14 Hacc 22/5; Mü’minûn 23/14; Mü’min 40/67; Kıyâme 75/38; ‘Alak 96/2.

15 Hacc, 22/5; Mü’minûn, 23/14.

16 Mü’minûn, 23/14.

17 Mü’minûn, 23/14.

18 İnsanın yaratılış evreleri hakkında geniş bilgi için bk. M. Sait Kavşut, “Kur’ân’da İnsanın Yaratılış Aşamaları -Te’vîlât Ekseninde Bir Değerlendirme-”, E-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi 8 (Nisan 2012), 296-299 (ss. 289-301).

19 Bakara 2/31.

20 Bakara 2/34; A‘râf 7/11; Kehf 18/50; Sâd 38/74.

21 Bakara 2/30.

22 Ahzâb 33/72; Haşr 59/21.

23 A‘râf 7/19-22.

24 Yûsuf 12/5; İsrâ’ 17/53; Furkân 25/29.

(3)

 İnsan, zayıf bir varlıktır.25

 İnsan, zalimdir, cahildir.26

 İnsan, nankördür, inkârcıdır.27

 İnsan, iyiyi ister gibi kötüyü de istemektedir.28

 İnsan, acelecidir.29

 İnsan, bir kötülükle karşılaşınca ümitsizliğe düşer.30

 İnsan, çok cimridir.31

 İnsan, çok tartışmacıdır.32

 İnsan, bir musibetle karşılaşınca Rabb’ine yalvarıp yakarır; musibetten kurtulunca bu durumunu unutuverir.33

 İnsan, arzu ettiği her şeyi yapmak ister.34

 İnsan, tahammülsüz ve bencildir.35

 İnsan için kendi emek ve gayretinden başka hiçbir şey yoktur.36

 İnsan, zorluklarla mücadele edebilecek güçtedir.37

 İnsan, azgındır; kendini zengin ve güçlü görür.38

 İman edenler, inancıyla uyumlu davranış sergileyenler ve birbirlerine hakikat ve sabrı tavsiye edenler müstesna insan hüsrandadır, zarardadır.39

Görüldüğü üzere insanın fıtratında olumlu-olumsuz pek çok eğilim söz konusudur. İnsanın yeryüzünün halifesi kılınması ve vahiy emanetiyle birlikte irade ve mükellefiyeti de yüklenmesi, onun bu sorumlulukları yerine getirebilecek donanıma sahip olmasını adeta zorunlu kılmaktadır. Burada Yüce Allah’ın sorumluluk sahibi her insana lütfettiği “akıl-irade-vicdan” ve “akıl-irade-nefis” nimetlerine dikkat çekmek gerekmektedir. Bu kapsamda insan, “akıl-irade-vicdan” istikametinde tutum ve davranışlar ortaya koyarsa, sözü edilen sorumluluğunu yerine getirmek için güçlü bir duruş sergilemiş olur. Zaten âhiret hayatına ilişkin Kur’ân’da zikredilen cennet ve cehennem tasavvurları, ahlâkî açıdan bireyin dünya hayatı algısının şekillenmesinde kendini gösterir ve bu tasavvurlar adeta onun vicdanında bir denetim mekanizması oluşturur.40

İnsanın “akıl-irade-nefis” üçlüsüyle ilişkisi ise iki şekilde ortaya çıkar. Birincisi, bireyin akıl ve iradesini, nefsi terbiye ederek “arındırma” istikametinde kullanmasıdır ki Yüce Allah bundan son derece hoşnut olur41 ve bu durumdaki insan mesuliyetlerini ifa etmede güçlü bir konuma sahiptir. Diğeri ise, kulun akıl ve iradesini, nefsin arzu ve isteklerine teslim etmesi, yani nefsin emrine vermesidir ki nefis ona sürekli kötülüğü emreder42 ve bu konumdaki insan sorumluluklarını yerine getirmekten oldukça uzaktadır.

25 Nisâ’ 4/28.

26 İbrâhîm 14/34; Ahzâb 33/72.

27 İbrâhîm 14/34; İsrâ’ 17/67; Hacc 22/66; Şûrâ 42/48; Zuhruf 43/15; ‘Abese 80/17; ‘Âdiyât 100/6.

28 İsrâ’ 17/11.

29 İsrâ’ 17/11; Enbiyâ’ 21/37.

30 İsrâ’ 17/83.

31 İsrâ’ 17/100.

32 Kehf 18/54.

33 Zümer 39/8.

34 Necm 53/24.

35 Me‘âric 70/19.

36 Necm 53/39.

37 Beled 90/4.

38 ‘Alak 96/6-7.

39 ‘Asr 103/2-3.

40 Toshihiko İzutsu, Kur’ân’da Allah ve İnsan, çev. Süleyman Ateş (Ankara: Kevser Yayınları, ty.), 78-82.

41 Kıyâme 75/2; Nâzi‘ât 78/40-41; Fecr 89/27-30.

42 Nisâ’ 4/79; Yûsuf 12/53.

(4)

İnsanın dünyada yaratılmasının amacı kulluk43 ve imtihandır.44 Bu nedenle bütün insanlar din/inanma duygusuyla yaratılmıştır. Dolayısıyla doğuştan var olan duygulardan sıyrılıp ayrılmak mümkün olmadığı gibi din duygusundan uzaklaşmak da mümkün değildir. İnsanlık tarihi bu hakikatin adeta inkâr edilemez bir vesikasıdır.45 Bu bağlamda kişinin kulluğu hakkıyla yerine getirebilmesi ve böylece imtihanı kazanabilmesi adına fıtratında var olan din/inanma duygusuna sadakat göstermesi, olumlu eğilimlere meyletmesi ve olumsuz tutum ve davranışlardan uzaklaşması önem arz etmektedir.

Aksi takdirde en güzel biçimde yaratılan ve şeref sahibi kılınan insanın aşağıların aşağısı konuma düşmesi46 kaçınılmaz olur. Bu noktada unutulmaması gereken en önemli hususlardan birisi dünya hayatının geçici, ölümün ise kaçınılmaz olmasıdır. Dolayısıyla baki olan ahiret hayatında başarı ve mutluluğu hedefleyen insan, dünya sınavını kazanmak zorundadır ki en büyük başarı47 budur. Bu doğrultuda son ilâhî mesaj olan Kur’ân, insandan kendisini okumasını (tilâvet),48 anlamasını (kıraat)49 ve evrensel ilkelerini içselleştirip hayata aktarmasını (tertîl)50 istemektedir. Burada tilâveti, “Kur’ân âyetlerini harflerin mahreçlerine ve tecvîd kurallarına riayetle takip ve telaffuz ederek okumak, onun mesajlarının izini sürüp gereğini yapmak ve ışığını alıp insanlara yansıtmak”, kıraati, “Kur’ân âyetlerinin anlamını öğrenip ilkelerini uygulamak”, tertîli de “Kur’ân âyetlerini özümseyerek, sindirerek, yüreğinde hissederek, vahiy ile adeta bütünleşerek yavaş yavaş okumak” şeklinde anlamak mümkündür. Bir başka ifadeyle Kur’ân’ı okumak, onu diliyle telaffuz edip ışığını insanlara aktarmayı (tilâvet), anlamayı (kıraat) ve sindire sindire okumayı (tertîl) gerektirmektedir.51 Burada zikredilen her üç aşamanın hakkını vererek Kur’ân okumak, insan aklını vahiyle buluşturmaktır. Zaten dünya ve ahirette mutlu olmanın tek yolu, vahiy ile aklı buluşturmaktan geçmektedir. Bu istikamette insan, Kur’ân âyetlerini okumak, anlamak, onlar üzerinde derinlemesine düşünmek, muhtevasındaki ibret yüklü kıssalardan gerekli dersleri çıkarmak ve içerdiği evrensel mesajları hayata aktarmakla mükelleftir.

Tarihî bir vakıadır ki Müslümanların, hayatlarını Kur’ân ve Sünnet ekseninde şekillendirip İslâmî ve insanî değerlere önem verdikleri, bilgili, dindar ve güzel ahlâk sahibi nesiller yetiştirdikleri ve böylesi bireylerden müteşekkil bir toplum oluşturabildikleri dönemlerde İslâm medeniyeti daima yücelmiştir.

Dinî değerlerin örselendiği, duyarlılığın azaldığı ya da kaybolduğu ve ahlâksızlığın yaygınlaştığı zamanlarda ise, toplumlara kötülük, zulüm, işkence, kan, gözyaşı ve haksızlıklar hâkim olmuştur. Bu durum, din ile bireysel ve toplumsal hayat arasındaki güçlü bağı vurgulaması bakımından manidardır.

Bilindiği üzere Kur’ân-ı Kerîm’de Yüce Allah’ın (cc) sevdiği ve sevmediği insan tipleri vardır. Bu kapsamda Yüce Allah’ın sevdiği insanlar Hz. Peygamber’e (s) tâbi olanlar, muttakîler, sabredenler, iyiler/işini iyi yapanlar, tevbekârlar, temizlenip arınanlar, Yüce Allah’a tevekkül edenler, âdil olanlar ve Yüce Allah’ın yolunda saf halinde savaşan/cihâd eden kahramanlardır. Yüce Allah’ın sevmediği insanlar ise haddi aşanlar, yeryüzünde fesat çıkaranlar, hâinler, kâfirler, günahkârlar, zâlimler, kibirlenip övünenler, çirkin sözü açıklayanlar, müsrifler, büyüklenenler ve şımaranlardır. İşte “Yüce Allah’ın Sevdiği İnsan Tipleri” adlı bu kitapta, Kur’ân’da Allah’ın (cc) sevdiğini beyan ettiği insanların özellikleri, onların tutum ve davranışları üzerinden bir beşer prototipi ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. “Yüce Allah’ın Sevmediği İnsan Tipleri” isimli başka bir kitap çalışmamız ise devam etmektedir.

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında pek çok kişinin emeği geçmiştir. Bu isimlere teşekkür etmeyi kendime bir borç bilirim. Başta İSAM olmak üzere kütüphanelerinden istifade ettiğim tüm kurum ve

43 Zâriyât 51/56.

44 Bakara 2/155; Âl-i ‘Imrân 3/186; Enfâl 8/28; Muhammed 47/31; Mülk 67/2; Kalem 68/17; İnsan 76/2 v.dğr.

45 Recep Öztürk, Kur’ân Penceresinden İnsan ve Mutluluk Yolları, 5. Baskı (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2011), 51.

46 Tîn 95/5.

47 Sâffât 37/60-61; Burûc 85/11 v.dğr.

48 Kehf 18/27; Neml 27/92; ‘Ankebût 29/45.

49 A‘râf 7/204; Nahl 16/98; ‘Alak 96/1, 3.

50 Furkân 25/32; Müzzemmil 73/4.

51 Mehmet Okuyan, Kısa Sûrelerin Tefsîri I-II (İstanbul: Düşün Yayınları, 2010), 27-28.

(5)

kuruluşlara, eser ve çalışmalarından yararlandığım bütün kaynak sahiplerine teşekkür ederim. Ayrıca eğitim hayatım boyunca şahsıma maddi-manevi destek veren başta ana-babam, tüm hocalarım ve kıymetli eşim olmak üzere herkese minnet ve şükranlarımı sunarım. Yine akademik hayatım boyunca gösterdikleri sabır ve duyarlılık için kızım Büşra Nur ve oğullarım Hafız Mücahit Mustafa ve Furkan Safa’ya da teşekkür ederim.

Çalışmamızda gözden kaçan bazı hataların olması doğaldır. Bu nedenle yapıcı her eleştiriyi kitabı tamamlayan yeni unsurlar olarak kabul edeceğimizi belirtmek isterim. Katkı sağlayacak herkese şükranlarımı sunar, eserin ilim dünyasına faydalı olmasını Yüce Allah’tan (cc) niyaz ederim.

GİRİŞ

“Kur’ân’da Sevilen İnsan Tipleri” adlı bu kitap, dokuz ana bölümden oluşmaktadır. Bu çerçevede birinci bölüm “Hz. Peygamber’e Tâbi Olanlar”, ikinci bölüm “Muttakîler”, üçüncü bölüm “Sabredenler”, dördüncü bölüm “İyiler/İşini İyi Yapanlar”, beşinci bölüm “Tevbekârlar”, altıncı bölüm “Temizlenip Arınanlar”, yedinci bölüm “Tevekkül Edenler”, sekizinci bölüm “Âdil Olanlar”, dokuzuncu bölüm ise

“Allah Yolunda Saf Halinde Savaşan Kahramanlar” başlığını taşımaktadır.

Bilindiği üzere İslâm toplum ve medeniyetinde Müslüman bireyin tevhîd ekseninde bir inanca sahip olması ve inancıyla uyumlu davranışlar sergilemesi son derece önemlidir. Bu kapsamda Kur’ân-ı Kerîm’de ve onu insanlara tebliğ eden Hz. Peygamber’in (s) örnek hayatında insanlara yol gösterici ve ufuk açıcı pek çok tutum ve davranış söz konusudur. Bu tutum ve davranışların İslâmî ve insanî değerlere uygunluğu ise, sözü edilen davranışları sergileyenlerin Yüce Allah (cc) tarafından sevilip sevilmemesiyle ölçülmektedir. İşte bu aşamada Kur’ân’da fâili Yüce Allah, fiili “ُّ بِحُي” yuhıbbu, mef‘ûlü ise ya davranışın kendisinin ya da davranışı sergileyenlerin olduğu cümlelerin geçtiği âyetlerin sistematik bir şekilde ele alınıp incelenmesi ve insanlık ailesinin dikkatlerine sunulması gerekmektedir. Bu çerçevede çalışmanın amacı, Kur’ân’da bu cümlelerin geçtiği âyetleri sistematik bir şekilde incelemek ve ilgili âyetlerde zikredilen ve Yüce Allah tarafından sevilen insan ve onun tutum ve davranışları üzerinden insanlık ailesinde bir duyarlılık oluşturmak ve bir beşer prototipi ortaya koymaktır.

Çalışmanın önemi, incelemeye konu olan tutum ve davranışların güncelliğinden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda Kur’ân’da ısrarla ve övgüyle üzerinde durulan tutum ve davranışları yeniden gündeme getirmenin, bireysel ve toplumsal bilinçlenme ve duyarlılığın oluşmasına katkı sağlayacağı izahtan varestedir.

Çalışma literatür taramasına dayanmaktadır. Bu kapsamda tefsir ve hadis külliyatı başta gelmek üzere konumuzla ilgili daha önceden kaleme alınmış olan kitap, makale, ansiklopedi maddesi gibi çalışmalardan da istifade ettik.

Araştırmada her bir bölümle ilgili olarak a. Kavramsal çerçeve, b. İlgili kavramın Kur’ân’daki kullanımı ve taşıdığı manalar, c. İlgili âyetin yorumlanması, şeklinde üç aşamalı bir yöntem takip edilmektedir. Elde edilen bulgular Sonuç kısmında verilmektedir.

Çalışmamız, tevhîde sadakat göstermek suretiyle Yüce Allah’ın (cc) sevgisine talip, imanlı, ahlâklı ve inancıyla uyumlu davranışlar sergileyen bir birey olma gayretindeki insanlara bir nebze de olsa katkı

(6)

sağlarsa, amacını gerçekleştirmiş olacaktır. Zira insanlık ailesi bugün, her zamankinden daha fazla Kur’ân’ın rehberliğine ve Hz. Peygamber’in (s) örnekliğine muhtaçtır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Her kabileye mensup şair kendi övünç yönlerini ve atalarının kahramanlıkla- rını sayardı. Şiir ve şairler her kabilenin kurtuluş belgesi, meşru sermayesiydi. Her dilde

Dünyevî küçük bir işi sebebiyle, küçük bir amirin huzuruna çıkıncaya kadar çok zorluklar ve engellerle karşılaşan insan için, bütün âlemlerin Rabbi olan

Ayette Hz. Mûsâ’ya dokuz tane mucize verildiğinden bahsedildiği halde bu mucizeler hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir. Çünkü Kur’ân’ın daha önce farklı

Bu kelime Allahın görevlendirdiği bir peygamberin adı olması nedeniyle alem, İbrâniceden (bir görüşe göre Süryâniceden) Arapçaya geçen bir isim olması hasebiyle

278 Dolayısıyla tefsiri yapılan ayette belirsiz durumda olan yani kendisinden neyin kast edildiği anlaşılamayan konu, Şâri tarafından Kur’an’ın başka

Yukarıda zikrettiğimiz anlamlar çerçevesinde Lafza-i Celâl; ‘teabbüd etmek, kulluk etmek, insanın kainatın herc-ü merçliği içinde sığınacağı ve sükûnete ulaşacağı

Toplumun güven ve huzurunu korumak için mü’minler gıyablarında dahi olsa birbirlerinin hak ve hukûkuna riâyet etmeli ve birbirleri hakkında hüsn-ü zann 378

Âdem (s) de bir insan olarak hata etmiş, fakat daha sonra bu hatasından dolayı pişman olmuş, bunun üzerine Yüce Allah’tan bağışlanma dileğinde bulunmuş ve Allah da