• Sonuç bulunamadı

Bunun yanı sıra Ankara için bir kültürel peyzaj niteliğindedir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bunun yanı sıra Ankara için bir kültürel peyzaj niteliğindedir"

Copied!
116
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

KÜLTÜREL PEYZAJ KAVRAMI KAPSAMINDA BİR DEĞERLENDİRME:

ULUS-TBMM TARİHİ AKSI (ANKARA)

Emine Seda ARSLAN

PEYZAJ MİMARLIĞI ANABİLİM DALI

ANKARA 2010

Her hakkı saklıdır

(2)

Anneme ve Babama…

(3)

i ÖZET Yüksek Lisans Tezi

KÜLTÜREL PEYZAJ KAVRAMI KAPSAMINDA BİR DEĞERLENDİRME:

ULUS-TBMM TARİHİ AKSI (ANKARA) Emine Seda ARSLAN

Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. İlkden TAZEBAY

Bu çalışmanın amacı kültürel peyzaj kavramının ve Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’nın Cumhuriyet döneminden bu yana ele alınarak, sahip olduğu kültürel peyzaj değerlerinin ortaya konmasıdır. Çalışmanın kapsamını ise bu aks üzerinde yer alan bazı açık ve yeşil alanlar oluşturmaktadır.

Beş aşamalı bir yöntemle incelenen Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’nın kültürel peyzaj değerlerinin saptanmasına yönelik olarak bir uzlaşı sağlama yöntemi olan Delphi tekniğinden yararlanılmıştır.

Kültürel peyzaj kavramı kapsamında ele alınan Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı geçmiş dönemlerden bu yana Ankara’nın bilinen en eski ve tek bulvarıdır. Bunun yanı sıra Ankara için bir kültürel peyzaj niteliğindedir.

Bu çalışmada kültürel peyzajın, insanlığın ve doğanın ortak eseri olma özelliğine değinilerek; belirtilen tarihi aksın kültürel peyzaja olan katkılarının ve zaman içerisindeki değişimlerinin kültürel peyzaja olan etkilerinin belirlenmesi, Ankara kentine tarih boyunca tanıklık etmiş bu aksın önemini vurgularken; Ankara kentinin de kültürel peyzajını ortaya koymaktadır.

Mayıs 2010, 106 sayfa

Anahtar Kelimeler: Kültürel peyzaj, Delphi tekniği, kültürel peyzaj değişimi, Atatürk Bulvarı, Ankara

(4)

ii ABSTRACT Master Thesis

AN EVALUATION ON THE CONCEPT OF CULTURAL LANDSCAPE:

ULUS-TBMM HISTORICAL AXES (ANKARA) Emine Seda ARSLAN

Ankara University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Landscape Architecture Supervisor: Assoc.Prof. Dr. İlkden TAZEBAY

The purpose of this study is to find out the level of consensus among experts on the concept of cultural landscape and the cultural landscape values of Atatürk Boulevard Historical Axes in Republic era. This research covers certain green and open spaces on the Atatürk Boulevard Historical Axes.

Delphi technique which is used for consensus establishing method was utilized to determine the landscape values of the Atatürk Boulevard Historical Axes.

The Atatürk Boulevard Historical Axes which is the subject of this research is the oldest and very-well-known boulevard of Ankara from past to present. Moreover, it has cultural landscape features for Ankara.

May 2010, 106 pages

Key Words: Cultural landscape, Delphi technique, cultural landscape change, Atatürk Boulevard, Ankara

(5)

iii TEŞEKKÜR

Çalışmalarımı yönlendiren, araştırmalarımın her aşamasında bilgi, öneri ve yardımlarını esirgemeyerek akademik ortamda olduğu kadar beşeri ilişkilerde de değerli fikirleriyle yetişme ve gelişmeme katkıda bulunan danışman hocam Doç. Dr. İlkden TAZEBAY (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü)’a çalışmam sürece manevi desteklerini esirgemeyen ve çalışmama büyük ölçüde katkıda bulunan değerli bölüm hocalarıma, çalışmam süresince değerli bilgilerini esirgemeyen hocam Prof. Dr.

Yalçın MEMLÜK (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü)’a ve yöntem geliştirme konusundaki çok değerli katkılarından dolayı Yrd. Doç. Dr Ali Ekber ŞAHİN (Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü)’e, yardımlarından dolayı Arş.Gör. Bilge GÖK (Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü)’e çalışmalarım sırasındaki fedakarlıklarından dolayı sevgili aileme ve tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Emine Seda ARSLAN Ankara, Mayıs 2010

(6)

iv

İÇİNDEKİLER

ÖZET……….i

ABSTRACT……….ii

TEŞEKKÜR………iii

ŞEKİLLER DİZİNİ………vi

ÇİZELGELER DİZİNİ………vii

1. GİRİŞ………1

1.1 Çalışmanın Amacı ve Kapsamı………...…………2

2. KURAMSAL TEMELLER………...4

2.1 Kültürel Peyzaj Kavramı ve Tanımlar………..……4

2.2 Kültürel Peyzajın Tarihçesi………...….9

2.3 Kültürel Peyzaj Türleri……….………13

2.4 Kültürel Peyzaj Değeri...14

2.5 Kültürel Peyzaj Göstergeleri………15

3. ÇALIŞMA ALANININ TANIMI……….17

3.1 Kültürel Veriler………..…………17

3.1.1 Nüfus yapısı………..…………..17

3.1.2 Mevcut Alan Kullanımı……….…19

3.1.3 Açık ve yeşil alanlar……….………..…24

3.2 Tarihsel Değişim………25

3.2.1 İmar plan kararları………...26

3.3 Materyal ve Yöntem………..………30

3.3.1 Delphi tekniği...32

3.3.1.1 Delphi tekniğinin tanımı ve kullanım alanları………32

3.3.1.2 Delphi tekniğinin özellikleri...33

3.3.1.3 Delphi tekniginin uygulama aşamaları...34

3.3.2 Delphi tekniğinin çalışma alanında uygulanması...35

3.4 Alan Analizi………...……….…36

3.4.1 Ulus Meydanı ………...…..…37

3.4.2 Gençlik Parkı ……….……41

3.4.3 Zafer Meydanı ………...……….…...44

(7)

v

3.4.4 Kızılay Meydanı...……….…46

3.4.5 Güvenpark ………...…………48

3.4.6 Kuğulu Park………...……51

4. ARAŞTIRMA BULGULARI………..54

4.1 Ulus Meydanı Delphi Analiz Sonuçları………...…....55

4.2 Gençlik Parkı Delphi Analiz Sonuçları ………..…….…58

4.3 Zafer Meydanı Delphi Analiz Sonuçları ………...…61

4.4 Kızılay Meydanı Delphi Analiz Sonuçları ………..…64

4.5 Güvenpark Delphi Analiz Sonuçları ………...………....67

4.6 Kuğulu Park Delphi Analiz Sonuçları ………70

4.7 Delphi Analiz Sonuçlarına İlişkin Genel Değerlendirme……….…..74

5. TARTIŞMA VE SONUÇ………..…76

KAYNAKLAR………..….80

EKLER ………..…82

Ek 1 Birinci Delphi Anketi………...83

Ek 2 İkinci Delphi Anketi……….…89

Ek 3 Üçüncü Delphi Anketi………..94

ÖZGEÇMİŞ……….…106

(8)

vi

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 2.1 Lewis (1979)’a göre kültürel peyzaj tanımı ………..7

Şekil 3.1 Ankara’nın genel sayım yıllarına göre nüfusu ………18

Şekil 3.2 Ulus-Gençlik Parkı arası alan kullanımı………..20

Şekil 3.3 Gençlik Parkı- Sıhhiye arası alan kullanımı………21

Şekil 3.4 Sıhhiye - Kızılay arası alan kullanımı………..……22

Şekil 3.5 Kızılay-TBMM arası alan kullanımı………...….23

Şekil 3.6 TBMM-Çankaya Köşkü arası alan kullanımı………..24

Şekil 3.7 Jansen planı………..27

Şekil 3.8 Yöntem Şeması ………...……….31

Şekil 3.9 Delphi tekniği kullanılarak katılımcılar arasında görüş birliği oluşturma aşamaları ………...…………..…….36

Şekil 3.10 Ulus Meydanı’ndan Bir Görünüm - 1960’lı yıllar ………….…….……..…38

Şekil 3.11 Ulus Meydanı ve yakın çevresi -2010………...………...39

Şekil 3.12 Ulus Meydanı ve yakın çevresi - 2010………..………....40

Şekil 3.13 Ulus Meydanı ve yakın çevresi - 2010………..……….…40

Şekil 3.14 Gençlik Parkı’ndan bir görünüm - 1940’lı yıllar………..……..…41

Şekil 3.15 Gençlik Parkı’ndan bir görünüm - 1940’lı yıllar………..…..42

Şekil 3.16 Gençlik Parkı’ndan bir görünüm - 2010……….……….…...43

Şekil 3.17 Gençlik Parkı’ndan bir görünüm - 2010………...……….43

Şekil 3.18 Zafer Meydanı’ndan bir görünüm - 1940’li yıllar………..……....44

Şekil 3.19 Zafer Meydanı’ndan bir görünüm - 1940’li yıllar ……….…....45

Şekil 3.20 Zafer Meydanı’ndan bir görünüm - 2010………….……….…….45

Şekil 3.21 Kızılay Meydanı’ndan bir görünüm - 1940’lı yıllar………..….46

Şekil 3.22 Kızılay Meydanı’ndan bir görünüm - 2010………47

Şekil 3.23 Kızılay Meydanı’ndan bir görünüm - 2010………....…47

Şekil 3.24 Güvenpark’dan bir görünüm - 1940’lı yıllar ………...…..…48

Şekil 3.25 Güvenpark’dan bir görünüm - 1970’lı yıllar ………...……….….49

Şekil 3.26 Güvenpark’dan bir görünüm - 2008 ………..….…..50

Şekil 3.27 Güvenpark’dan bir görünüm - 2009 ………....51

Şekil 3.28 Kuğulu Park - 2010………52

(9)

vii

Şekil 3.29 Kuğulu Park - 2010………..……..52 Şekil 3.30 Kuğulu Park - 2010………..……..53

(10)

viii

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 4.1 Uzlaşma Ölçüleri……….……….55

Çizelge 4.2 Ulus Meydanı birinci Delphi anket sonuçları……….…..56

Çizelge 4.3 Ulus Meydanı ikinci Delphi anket sonuçları………..…….…….…57

Çizelge 4.4 Ulus Meydanı üçüncü Delphi anket sonuçları………...…….….58

Çizelge 4.5 Gençlik Parkı birinci Delphi anket sonuçları………..….60

Çizelge 4.6 Gençlik Parkı ikinci Delphi anket sonuçları……….…...….…..60

Çizelge 4.7 Gençlik Parkı üçüncü Delphi anket sonuçları…………..………61

Çizelge 4.8 Zafer Meydanı birinci Delphi anket sonuçları……….…....63

Çizelge 4.9 Zafer Meydanı ikinci Delphi anket sonuçları………...……63

Çizelge 4.10 Zafer Meydanı üçüncü Delphi anket sonuçları…….………...…..64

Çizelge 4.11 Kızılay Meydanı birinci Delphi anket sonuçları………..….…….66

Çizelge 4.12 Kızılay Meydanı ikinci Delphi anket sonuçları………..…66

Çizelge 4.13 Kızılay Meydanı üçüncü Delphi anket sonuçları………..……….67

Çizelge 4.14 Güvenpark birinci Delphi anket sonuçları………..………...….69

Çizelge 4.15 Güvenpark ikinci Delphi anket sonuçları………..………..….…...69

Çizelge 4.16 Güvenpark üçüncü Delphi anket sonuçları………..………...70

Çizelge 4.17 Kuğulu Park birinci Delphi anket sonuçları………..………....….72

Çizelge 4.18 Kuğulu Park ikinci Delphi anket sonuçları………..………….….73

Çizelge 4.19 Kuğulu Park üçüncü Delphi anket sonuçları………..……..……..73

Çizelge 4.20 Delphi Anketleri Genel Değerlendirme Tablosu...75

(11)

1 1. GİRİŞ

Yeryüzünün farklı bölgelerini temsil eden ve oldukça geniş bir çeşitliliğe sahip olan kültürel peyzajlar; kültür ve doğal çevre arasındaki karşılıklı ilişkilerin etkisiyle zaman içinde değer kazanan ve doğal, kültürel, görsel, anlamsal nitelikleriyle ifade edilebilen coğrafi olarak sınırlanabilen alanlar olarak tanımlanmaktadır. Dünya üzerinde oldukça fazla çeşitliliğe sahip olan kültürel peyzaj alanları insanoğlunun sosyal gelişiminin, yaratıcılığının ve ruhsal zenginliğinin aynalarıdır ve ortak kimliğimizin parçalarını oluşturmaktadır (Özsüle 2005).

Günümüzde gittikçe önemli bir kavram haline gelen kültürel peyzaj kavramı, peyzajların sahip olduğu değeri anlamak ve değerlendirmek açısından önem taşımaktadır. Sahip olduğumuz kültürel peyzajları korumak da yine bu kavramın sağlıklı bir şekilde ele alınmasıyla gerçekleşebilir. Ülkemize sahip olduğu kültürel peyzaj değerleri açısından bakıldığında, tarihi, estetik, sembolik, sanatsal gibi özellikleri ile ön plana çıkan mekanların sayısının oldukça fazla olduğu göze çarpmaktadır.

Hızla değişen fiziksel, sosyal ve ekonomik dinamikleri ile kentler, kültürel peyzaj değerlerinin kaybı ve değişiminin belirgin bir biçimde gözlendiği yaşam mekânlarıdır.

Kentsel peyzajlar dinamik, karmaşık ve çok fonksiyonlu yapıları ile tanımlanmaktadırlar. Kentlerde kültürel peyzaj özelliği taşıyan alanların saptanması, bu alanlara ilişkin envanterin oluşturulması ve değişimin izlenmesi; karar verme, politika oluşturma ve peyzaj yönetimi süreçlerinde güvenilir verinin sağlanması bakımından oldukça önemli ve gereklidir (Antrop 2004).

Taylor (1993) tarafından kültürel peyzajlar günlük peyzajlar olarak tanımlanmaktadırlar. Günlük aktivitelerimizi gerçekleştirdiğimiz etrafımızda yer alan alanlar kültürel peyzajı oluştururarak, insanoğlunun doğal peyzaj ile ilişkisini ortaya koymaktadır (Collin 1996). Bu tanımdan yola çıkarak Cumhuriyet döneminden bu yana Ankara için önemini yitirmemiş olan, Ankara’nın omurgası niteliğindeki Atatürk

(12)

2

Bulvarı Cumhuriyet ve kent tarihini yansıtması bakımından bu çalışmada ‘Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’ olarak adlandırılacaktır.

Bu tez kapsamında, Ulus-TBMM Tarihi Aksı’nın kültürel peyzaj değeri; kültürel peyzaj göstergeleri ve Delphi tekniğinden yararlanılarak belirlenmiştir.

1.1 Çalışmanın Amacı ve Kapsamı

Tarihsel süreç içinde kentlerdeki her mekanda olduğu gibi yerleşim dokusu da insan gereksinimlerinin farklılaşması, teknolojinin ve taleplerin gelişmesine paralel olarak değişime uğramış ve uğramaktadır. Tüm ülkeyi hatta dünyayı etkileyen popüler kültürün yaygınlaşması da yöreye ait elemanların ve kültürel özelliklerin yerini her yerde görülen elemanlara ve manzaralara terk etmesine yol açmaktadır. Ekonomik, teknolojik, politik ve sosyo-kültürel değişim süreci kentlerdeki yaşamı sürekli olarak etkilemekte, değişen kent dinamikleri içinde kentsel açık alanların ve yerleşim dokusunun da yeniden değerlendirilmesi ve gözden geçirilmesi gerekmektedir (Özsüle 2005).

Ankara, başkent oluşundan bu yana yerli ve yabancı mimarların farklı stilleri ile şekillenen mimari çevre, zaman içinde nüfusun artması, yönetimin el değiştirmesi gibi nedenlerle hızlı bir gelişme ve değişme göstermiştir. Özellikle Ulus-Çankaya aksında son seksen yıllık dönem içinde mimari çevrenin büyük bir bölümü yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.

Bu çalışmada, kültürel peyzaj kavramı ve araştırma alanına ‘ilişkin literatür çalışması temeline dayalı olarak belirlenen kültürel peyzaj göstergeleri Delphi tekniği ile değerlendirilerek aks üzerinde belirlenen alanlara uygulanan Delphi anketi yolu ile kültürel peyzaj değerleri saptanmıştır. Bu çalışma dört aşamadan oluşmaktadır.

(13)

3

İlk aşama kültürel peyzaj kavramını ele almaktadır. Bu bölümde kültürel peyzaj konusunda çalışma yapan kuruluşların tanımları ve kültürel peyzaj yaklaşımları ile birlikte kültürel peyzajın tarihçesi, türleri ve kültürel peyzaj göstergelerine yer verilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkarak ele alınacak olan her bir alanda değerlendirilmek üzere kültürel peyzaj göstergeleri belirlenmiştir.

İkinci aşamada, çalışma alanı olarak seçilen Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’nın ve çevresinin kültürel özelliklerine ait veri toplanmıştır. Ardından çalışma alanının tarihsel gelişimi ve Cumhuriyet döneminden bu yana geçirdiği fiziksel oluşum ve dönüşüm sürecine yönelik araştırmalar yapılmıştır. Erken Cumhuriyet dönemi ve daha sonraki dönemlere ait verilerin toplanması için anı defterleri, Ankara ve gelişim sürecini anlatan tarihi belgeler ve ansiklopediler, arşiv belgeleri ile özel kişilerden elde edilen basılı yayınlar ile sözlü görüşmelerden faydalanılmıştır. Güncel veriler ise yine yazılı kaynaklar ve sözlü görüşmeler dışında Ankara Büyükşehir Belediyesi Arşivi ve alana ait fotoğraflar arasında yapılan karşılaştırmalardan derlenmiştir.

Üçüncü aşamada tez çalışmasının yöntemi belirlenmiş ve kültürel peyzaj değerlerinin saptanmasında yeni bir yaklaşım önerisi olabilecek Delphi tekniği ile belirlenmesine karar verilmiştir. Bu doğrultuda belirlenen kültürel peyzaj göstergeleri ile anket formları oluşturulmuştur.

Son aşamada alanlarla ilgili Delphi anketlerinden çıkan sonuçlar ‘SPSS’ istatistik programı aracılığı değerlendirilmiştir. Sonuçlar tezin bulgular bölümünde yer almaktadır.

(14)

4 2. KURAMSAL TEMELLER

Kültürel peyzajın tanımlanmasında; kültürel peyzajı konu edinen ve genellikle düşünceleri farklılık gösteren üç temel kaynak bulunmaktadır. Bunlar; kültürel peyzajı yorumlamak için çalışan coğrafyacılar, kültürel peyzajların korunmasına ve geliştirilmesine yönelik çalışma sürdüren örgütler ve kültürel peyzajın yönetimi ve denetiminden sorumlu meslek disiplinlerinden olan planlacılardır (Collin 1996).

Kültürel peyzaj, ülkemizde henüz yeterince yerleşmemiş bir kavram olmasına rağmen dünyada son yıllarda giderek artan bir öneme kavuşmuştur. Konu ile ilgili çalışma yapan ülkeler incelendiği zaman kültürel peyzaj çalışmalarının yapıldığı ülkelerde öne çıkan en önemli iki kaynak Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu (UNESCO) ve Amerikan Milli Park Servisi (U.S.A N.P.S)’dir.

Kültürel peyzajla ilgili çalışmaların yapıldığı diğer önemli kuruluşlar ise; Uluslararası Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN), Avrupa Topluluğu (EU), Kültürel Peyzaj Vakfı (The Cultural Landscape Foundation), Akdeniz Kültürel Peyzaj Çalışmaları Merkezi (Mediterranean Cultural Landscape Study Center), Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Parks Canada’dır.

2.1 Kültürel Peyzaj Kavramı ve Tanımlar

UNESCO Dünya Kültürel Mirası Komitesi’nin hazırladığı rehberde doğal kaynak değerleri ve kültürel peyzaj değerleri arasındaki ilişkiye açıklık getirmekte ve kültürel peyzajları “doğa ve insanoğlunun ortak çalışmasının yansıtılması” şeklinde ifade etmektedir. Kılavuzun 36. bölümünün ilk maddesi kültürel peyzajları insanoğlunun doğal çevresi ve sosyal, ekonomik, kültürel iç ve dış güçlerin etkisiyle oluşmuş insan toplumu ve yerleşimlerinin evrimi olarak tanımlamaktadır. 37. bölümde ise Kültürel Peyzaj terimi, insanoğlunun içinde yaşadığı doğal çevre ile karşılıklı ilişkilerinin ortaya çıkardığı çeşitliliği kapsamaktadır. Kültürel peyzajlar “insanoğlu ve onun doğal çevresi

(15)

5

arasındaki etkileşimlerin şekillendirdiği çeşitlilik olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre kültürel peyzajlar; fiziksel çevreye zaman içinde şekil veren ve bugünün peyzajlarını oluşturan kültür ve doğanın karşılıklı etkileşimleri sonucunda oluşmuştur (Mitchell ve Buggey 2000).

“Kültürel Peyzaj” kavramı insanlar tarafından herhangi bir şekilde değiştirilmiş, etkilenmiş ya da özel kültürel anlamlar yüklenmiş bir coğrafi alan olarak tanımlamaktadır (http://www.pc.gc.ca/, 1994).

A.B.D. Milli Park Servisi Tarihi Peyzaj Girişimi Komisyonu”nun yayınladığı rehberde kültürel peyzaj, kültürel ve doğal kaynakları içeren (yaban hayatı ve evcil hayvanlar dahil) ve tarihi bir olay, aktivite, bir kişi ya da diğer kültürel ve estetik değerlere sahip bir coğrafi alan şeklinde yer almaktadır (http://www.nps.gov/moru/parknews, 2009).

Milli Park Servisi’nin tanımı, önem derecesini tanımlayan birtakım kriterleri de içermektedir. Bazı kültürel peyzajlar bir kişi, aktivite veya olayla ilgisine göre diğerlerinden daha önemli olabilmektedir. Bu tanım tarihi kaynakların değerlendirilmesinde geleneksel bir yol izlese de aynı zamanda sıradan peyzajlarda da bulunabilecek diğer kültürel estetik değerleri de göz önünde bulundurmaktadır (Özsüle 2005).

Kültürel Peyzaj Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) (1999) tarafından “kültürel ve doğal kaynakları ve bu bağlamda yaban hayatı ve evcil hayvanları içeren, tarihi bir olay ve bir etkinlikle birlikte olan ya da çeşitli kültürel ve estetik değerler sergileyen coğrafi alanlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu alanlarda doğa ve insan eliyle oluşturulmuş öğelerin uyum içinde olması; tarihi, estetik, etnolojik ve antropolojik olarak değer taşımaları; o bölgedeki hâkim doğa unsurlarını, arazi kullanım biçimlerini ve geleneksel yaşamın sürdürüldüğü dokuları bölge adına temsil edebilmeleri aranan diğer nitelikler arasındadır. Aslında tüm peyzaj alanlarının kültürel öğeleri vardır.

Çünkü tüm bu alanlar insan eliyle oluşmuş eserler içerirler. Ancak, bir alanın “kültürel peyzaj” alanı niteliği kazanması için doğa/insan birlikteliğinin zaman içerisinde önemli

(16)

6

ürünler vermesi ve bu ürünlerin uyum içerisinde olması gerekmektedir ( www.mimarlarodasi.org , 2009) .

Kültürel peyzajla ilgili literatürlerin yazarları da kültürel peyzajla ilgili pek çok tanımlama yapmışlardır. Blair ve Truscott (1989) tarafından kültürel peyzaj kavramı

‘peyzaj yüzeyinde önemli şekilde insan aktiviteleri ile oluşmuş doğal ya da çöl peyzajlarının insan müdahalesinden az ya da görünen bir şekilde zarar gördüğünün kanıtı olmayan alanlarla ilgilidir’ şeklinde tanımlamıştır. Fakat bu tanım önemli insan aktiviteleri ve doğal peyzajların tanımı ile ilgili farklı görüşlere sahip olunmasından ve genel bir yargının bulunmasından dolayı bazı alanlar için belirsizdir (Özsüle 2005).

Kültürel peyzajla ilgili diğer bir tanım ise Alte’den gelmiştir. Alte (1993) tarafından kültürel peyzaj, çok sayıda türle gruplandırabilir. Bunlar; dinsel anlamlar içeren ve çağrışım yaratan peyzajlar, hala geçerli olan kültürel bir sürece etki eden peyzajlar, tek bir tarihi olayla ya da dönemle ilişkili alanlar, tarihin kademelerini temsil eden alanlar, doğal sistemler ve tarihsel etkisi kanıtlanmış alanlar, doğrusal(linear) peyzajlar, bir peyzaj içinde konusal olarak bir alanı gösteren ve çift tema temsil eden alanlardır (Özsüle 2005).

Kültürel çağrışıma sahip olan bütün peyzajlar kültürel peyzajlardır. Bu doğrultuda değerlendirildiğinde neredeyse bütün peyzajlar kültürel peyzajlardır. Çünkü hepsi bir şekilde insan eylemleri ve algıları tarafından etkilenmiştir. Bu nedenle kültürel peyzaj konusunda çalışan okullar peyzajın özel bir türü anlamına gelen kültürel peyzaj deyimini kullanmazlar. Buna karşın uzun zamandır doğa ile insan arasındaki etkileşimi vurgulayan peyzajları incelemenin değişik bir yolu olarak kültürel peyzaj kavramı birçok çevresel örgüt ve kuruluş tarafından kullanılmaktadır. Bu konuda ayrılığa düşen örgütlerin 1996’dan beri kullandığı tanım ICLS (Kültürel Peyzaj Çalışmaları Enstitüsü) tarafından belirlenmiştir. Bu işlevsel tanıma göre kültürel peyzaj, içinde kültürel ve doğal değerleri ile yaban hayatı ve canlılarını barındıran diğer kültürel ya da estetik değerlere tarihsel bir olay, aktivite ya da insanla birleşmiş olan coğrafi alandır (Ingerson 2003).

(17)

7

Lewis (1979) tarafından kültürel peyzaj, özgün, özel, estetik, genel, sembolik ve yararlı olarak sınıflandırılmıştır (Şekil 2.1), (Ingerson 2003)

ÖZGÜN, ÖZEL, ESTETİK GENEL, SEMBOLİK, YARARLI

K Ü L T Ü R E L

Sanatla ilişkili (bilinçli obje dizaynı) ya da kalıcı

değerlerin fikirleri

Bir grup insanın günlük inançları ve davranışları ile ilişkili

P E Y Z A J

Bahçe düzenleyecileri ve peyzaj mimarlarının çalışma alanları

Bir resim, fotoğraf ya da resimde iyi görünen unsur

Sadece bir bakış noktasından görülebilen bir alan (genellikle bir bölgeden büyük, yöreden küçük) Dışarıda görebildiğimiz neredeyse herşey

Şekil 2.1 Lewis (1979)’a göre kültürel peyzaj tanımı (Ingerson 2003)

(18)

8

Kültürel peyzaj teriminin kültürel coğrafyadan geldiği ve insan eylemleriyle “ilkel”

manzaranın zaman içinde karşılıklı ilişkilerinin sonuçlarına gönderme yaptığı ifade edilmektedir. Bir peyzajın insanlar tarafından ne kadar değiştirilirse o ölçüde kültürel peyzaj niteliği kazandığı şeklinde algılandığını söylemektedir (Rapoport 2004).

Melnick (1984) tarafından bildirildiğine göre; “Kültürel Peyzajlar: Milli Park Servisindeki Kırsal Tarihi Bölgeler” adlı raporunda aşağıdaki bakış açısıyla kültürel peyzajlara yaklaşmaktadır. Kültürel peyzajda faktörün kültür olduğunu, zaman içinde doğal peyzajların aracılığıyla ve sonucunda görülen ve deneyim kazanılan peyzajın ortaya çıktığını söylemektedir (Özsüle 2005).

Kültürel peyzaj; “alanın kullanım biçimi ve mekânsal yapısının, değişen toplumsal talepleri karşılamak amacı ile yeniden düzenleme süreçlerinin bir sonucudur” olarak tanımlanmaktadır (Antrop 2005).

Vos ve Meeks (1999) tarafından bildirildiğine göre; kültürel peyzajlar; binlerce hektarlık alanı kaplayan tarım arazilerinden, bir dönümden daha küçük formal bahçelere kadar çeşitlilik gösteren kompleks kaynaklardır. Arazi formları, toprak yapısı, vejetasyon gibi doğal elemanlar sadece kültürel peyzajın bir parçası olarak kalmayıp aynı zamanda onun gelişiminin de iskeletini oluşturmaktadır. En geniş anlamıyla, bir kültürel peyzaj insanoğlunun doğal kaynakları kullanımı ve adaptasyonunu yansıtmakta ve doğanın organizasyon ve bölüşümüyle oluşan yerleşim dokusu, alan kullanımı, dolaşım sistemi, inşa edilmiş yapı tipleri, vb. ile ifade edilmektedir. Bir kültürel peyzajın karakteri hem yollar, binalar, duvarlar ve vejetasyon gibi fiziksel materyallerle ve hem de kültürel değer ve gelenekleri yansıtan kullanım biçimleriyle tanımlanmaktadır (Özsüle 2005).

Peyzajı oluşturan önemli elemanları ve özelliklerini tanımlamak ve bunların birbirleriyle ve tarihi olaylar, eğilimler ve insanlarla olan ilişkilerini ortaya koymak, peyzajı bir kültürel kaynak olarak algılamayı sağlamaktadır. Çoğu durum için bu elemanlar dinamik ve zamana bağlı olarak değişkendir. Çoğu durumda tarihsel olarak

(19)

9

taşıdığı önem, peyzajın fiziksel ve kültürel evrimini uzunca bir zaman dilimi boyunca etkilemektedir (Ingerson 2003).

Bütün bu tanımlar dikkate alınarak kültürel peyzajlar için aşağıdaki tanım yapılabilir:

Kültürel peyzaj; kültür ve doğal çevre arasında zaman içerisinde değer kazanan ve doğal, görsel, sanatsal nitelikleriyle tanımlanabilen ve coğrafi olarak sınırlanabilen bir alandır.

Kültürel peyzaj kavramının üzerinde durulması gereken ve uluslararası tanımında da vurgulanmış olan üç ana bileşkesi bulunmaktadır. Bunlar; nitelikli bir doğal yapı, doğa ile etkileşim halinde süregelen bir kültürel yaşam ve bu etkileşimin sürekliliğinin yansımalarını somut olarak gözlenebilir kılan tarihsel bir süreçtir. Burada, doğal ve insan yapımı fiziksel öğelerle, kültürel yaşamın parçası olan sosyal beceri ve etkinlikler, kültürel peyzajın korunmaya değer kabul edilen niteliğini birlikte oluşturmakta, böylece kültürel peyzajın bu geniş kapsamını, bizim kültürel mirasın iki ayrı türü olarak tanımladığımız somut ve soyut türlerini de bir araya getirmektedir (Collin 1996).

2.2 Kültürel Peyzajın Tarihçesi

Kültürel peyzaj çalışmalarının başlangıcı olarak coğrafyacı Carl Orwin Sauer’ın 1925 yılında yayınladığı “The Morphology of Landscape” gösterilmektedir. Yayınlandığı dönemde coğrafyanın başlıca endişesi jeoloji, jeomorfoloji ve klimatoloji gibi pozitif bilimlerle ilişkisini incelemeye yönelikken, Saucer coğrafyanın çalışma alanının sadece pozitif bilimlerle sınırlandırılmayacak kadar geniş olduğu ve daha geniş bir perspektifle sosyal bilimlerle de yakın ilişkilerinin incelenmesi gerektiği konusunu gündeme getirmiştir. Dile getirilen bu düşünce peyzaja dair araştırmalar söz konusu olduğunda hem doğal hem de kültürel faktörlerin bir arada incelenmesi yaklaşımını doğurmuştur (Özsüle 2005).

(20)

10

Amerikalı coğrafyacı Saucer’ın “sosyal bir topluluğun kültürel yaşantısı ile şekillendirdiği doğal bir coğrafi alan” da, “Kültür etken, doğa araç, kültürel peyzaj ise sonuçtur” diyerek, güncel tanımına oldukça yakın bir tanım getirdiği kültürel peyzaj kavramının, kültürel peyzaj alanlarının koruma literatüründeki yerini alması ve uluslararası koruma politikalarının bir parçası haline gelmesi ise ancak son dönemlerde insanoğlu ve çevreye ait konuların ayrılmaz bir bütün olduğuna dair bilincin önem kazanmasına paralel olarak etkili olmaya başlamıştır. Sıradan diye tanımlanabilecek peyzajlara yönelik koruma endişeleri ve kültür miraslarının korunması kavramı ancak son 20-30 yıl içinde gündemde olan konulardır (Özsüle 2005).

Planlama ve koruma disiplinlerinin amaçları, hedefleri ve kökenleri farklı gelişmesine rağmen günümüzde ortak bir tabanı paylaşmaktadırlar. Her iki disiplinde 1950 ve 1960’lı yıllarda etnik, savunma, toplu konut planlaması gibi yeni konseptlerle karşı karşıya kalmış ve yerel, kültürel, tarihi değerler ve halkın tercihleri göz önüne alınmadan uygulamalar yapılmıştır. Daha sonrasında ise tarihi ve kültürel değerlerin dahil edilmesi ve her birine özel yer verilmesi, her iki disiplin için de açık bir amaç haline dönüşmeye başlamıştır (Ribeiro 1998).

Çevre koruma bilinci ve hareketi de yavaş yavaş gelişirken, tarihi ve kültürel değerler de önem kazanmaya başlamıştır. Çevre koruma hareketinin kaynağı olarak 19. yüzyılda Amerika’da oluşturulan milli park kavramı ve doğal ve görsel kalitelerin göz önünde tutularak kent nüfusu için rekreasyon olanakları sağlayan özellikli peyzajların koruma çalışmaları gösterilebilir. Amerikan Milli Park Servisi ilk milli tarihi rezerv alanını Ebey’s Landing 1978 yılında ilan etmiştir ve sonrasında alan bölgesel kültürel peyzaj yönetimi yapısına kavuşmuştur. Bu da Kuzey Amerika’da kültürel peyzaj korumaya yönelik farklı bir yaklaşımın başlangıcı sayılmaktadır (Gilbert 1985).

1984 yılının Mayıs ayında “ASLA (Amerikan Peyzaj Mimarları Odası) Tarihi Koruma Komitesi” ülke sınırları içindeki tarihi peyzaj alanlarını kayıt altına almak amacıyla

“Milli Tarihi Peyzaj Alanları Sörveyi ” adı altında 4 sayfalık bir form oluşturarak, bu formların ülke çapında değerlendirilmesini hedefleyen bir girişim başlatmıştır. Bunu

(21)

11

takip eden envanter çalışmaları da bu ilk ASLA formatına uygun olarak geliştirilmiştir (Özsüle 2005).

Şubat 1985’te Amerikan Milli Park Servisi, ASLA Tarihi Koruma Komitesi, İçişleri Bakanlığı Kültürel Kaynaklar Bölümü ve Olmsted Parkları Derneği bir araya gelerek Amerikan Milli Park Servisi önderliğinde ülkenin kültürel peyzaj envanterini çıkarmaya başlamıştır (O’Donnell 1995).

Kültürel peyzaj koruma hareketinin diğer bir önemli yönü de Birleşik Devletler’deki peyzaj kayıtlarının özellikle tarihi tasarlanmış peyzajların kataloglandırılması olmuştur.

1987 yılında oluşturulan bu girişim, ilgili alanda peyzaj tarihi ile ilgili biyografik veriler, çizimler, sörveyler, tasarım planları, kartpostallar, vejetasyona ait tohumlar ve bitki listeleri gibi bilgileri kayıt altına alarak bir veri tabanının oluşturulmasını hedeflemektedir (Özsüle 2005).

Kültürel peyzajların araştırılması, envanteri, analizi, iyileştirilmesi, yönetimi ve yorumlanmasını hedefleyen çeşitli projeler geliştirilmektedir. Bu kaynakların özellikle tarihi ve kültürel yönlerinin araştırılmasının gelecekteki yönetim planları ile oldukça ilişkili olduğu düşünüldüğünden araştırma ekibini peyzaj mimarları veya peyzaj tarihçileri yönlendirmektedir (O’Donnell 1995)

Keller ve Keller (1998) ve Keller vd. (1999) tarafından bildirildiğine göre; kültürel peyzaj konusunda “Amerikan Milli Park Servisi Tarihi Peyzaj Girişimi” grubu tarafından oluşturulan Milli kayıt bültenleri bu konularda çalışanlara ülke genelinde yön vermektedir (Özsüle 2005).

Avrupa’da ise Amerikan milli park konsepti İngiltere’ye uyarlanırken İngiliz peyzajlarının varlığı büyük ölçüde insan aktivitelerine dayandığı için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Benzer uygulamalar bütün Avrupa boyunca da yaygınlaşmıştır. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra doğal ve kültürel değerlere sahip

(22)

12

ve rekreasyonel olanaklar sunan Avrupa peyzajlarının korunmasına yönelik çeşitli stratejiler geliştirilmeye başlanmıştır (Ribeiro 1998).

Dünya Mirası Komitesi tarafından yapılan kültürel peyzaj tanımı, kültürel peyzajlara karşı bir bilincin oluşmasına ve bu peyzajların tanınması ve korunmasına yönelik talebin artmasına yol açmıştır. Bu tavır, bölgesel seviyeden uluslararası seviyeye doğru genişlemektedir (Droste 1995).

Plachter ve Rössler (1995) tarafından bildirildiğine göre; 1995 yılında, Avrupa konseyi tarafından yayınlanan “Kültürel Peyzaj Alanlarının Bütüncül Korunmasına İlişkin Tavsiye”, bu konudaki uluslararası düzeyde ikinci önemli belgedir. Konvansiyondan farklı olarak, yasal bir geçerliliği olmayan, ancak üye ülkelere tavsiye niteliği taşıyan bu belgede, “yapay ve doğal faktörlerin birlikte oluşturduğu, beşeri toplumun evrimine ve toplumsal yerleşmenin zamansal ve mekansal karakterine tanıklık eden, geçmişteki arazi kullanımı ve faaliyetleri ile sosyal beceri ve gelenekleri tanıtarak, tarihsel olaylara tanıklık eden fiziksel izler taşımasından dolayı, tarihsel süreç içerisinde ve farklı sosyal değerlerle özdeşleştirilmiş olan tanımlı arazi parçaları” olarak tanımlanan kültürel peyzaj alanlarının, ulusal peyzaj ve koruma politikalarının da parçası haline gelmesi ve uygun, etkili araçlarla sürekliliğinin sağlanması gereği vurgulanmıştır. Avrupa ve Kuzey Amerika‘daki Fransa, Norveç, Almanya, A.B.D. ve Kanada gibi bazı ülkeler kültürel peyzajların tanınması ve korunması yönünde oldukça önemli yol almışlardır.

Fakat gelişmekte olan çoğu ülkelerde bu alan oldukça zayıftır ya da hiç bulunmamaktadır. Çoğu ülkede doğal alanlar kültürel alanlara oranla daha çok ilgi ve koruma altındadır (Özsüle 2005).

Kültürel peyzajların değerlerinin tanınması ülkeleri bu peyzajların yönetimi ve korunması için fon oluşturma, peyzajı oluşturan bileşenler ve üzerinde yaşayanlara saygı konusunda teşvik etmektedir. Dünya Mirası Listesi’nde yeni bir kültürel peyzajın adaylığı diğer peyzajların da farkına varılması ve tanınması açısından yararlı olmaktadır. Gelecekteki aday olabilecek peyzajların temelini aynı bölge içindeki benzer yapıdaki kültürel peyzajların karşılaştırmalı çalışmaları oluşturacaktır (Özsüle 2005).

(23)

13 2.3 Kültürel Peyzaj Türleri

Lewis 1975’e göre, kültürel peyzaj hakkında yapılan ilk çalışmalarda doğal ve kültürel kaynakların korunması arasındaki bağlantı bilerek göz ardı edilmiştir. Melnick (1983) tarafından doğal ve kültürel kaynaklarla ilgili çalışma yapan insanların arasında hep bir uyumsuzluk olduğu görülmüştür (Özsüle 2005).

Kültürel peyzaj terimi kırsal alanlar, tarım alanları, küçük kasabalar, milli parklar vb.

oldukça geniş çeşitliliği kapsamaktadır. Bu nedenle, Amerikan Milli Park Servisi ve UNESCO gibi kuruluşlar kültürel peyzaj türlerini tanımlamaya yönelik çalışmalarda bulunmuşlardır. Kültürel Peyzaj konusunda çalışan diğer örgüt ve kişiler ise bu iki kuruluşun tanımladığı peyzaj türlerini çalışmalarında temel almaktadırlar (Özsüle 2005).

Amerikan Milli Park Servisi hazırladıkları “Kültürel Peyzajlara Yaklaşım Rehberi”nde;

Tarihi Tasarlanmış Peyzajlar, Tarihi Yöresel Peyzajlar, Tarihi Alanlar ve Etnografik Peyzajlar olmak üzere kültürel peyzajları 4’e ayırmışlardır (Birnbaum 1996).

UNESCO, 1992 yılındaki uygulamalı rehberine birtakım uyarlamalarla dahil ettiği kültürel peyzajı, Dünya Mirası Listesi’ne bir kategori olarak ta eklemiştir. Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesi düşünülebilecek kültürel peyzajları ise 3 ana kategoriye ayırmaktadır (Fowler 2003).

Bu gruplardan ilki ve en kolay tanımlanabilir olanı, insanlar tarafından tasarlanarak oluşturulan kültürel peyzaj alanlarıdır. Estetik kaygılar göz önünde bulundurularak oluşturulan bu alanlar, genellikle anıtsal ve dini bir yapı veya yapı kompleksi ile ilişkili olan park ve bahçeleri kapsamaktadır (Özsüle 2005).

Kültürel peyzaj alanlarının ikinci türü, zaman içerisinde organik olarak gelişen alanlardır. Bu alanların oluşumunda sosyal, ekonomik, yönetsel ve bazen de dini

(24)

14

faktörler rol oynarken, doğal çevrenin özellikleri alanın biçimsel ve işlevsel niteliğinin ana belirleyicisidir. Bu tür alanlar için, evrimi belirli bir zamanda sona ermiş fosil (relikt) peyzajlar ve gelişim süreci hala devam eden, dinamik kültürel peyzaj alanları olmak üzere iki alt grup tanımlanmıştır. Üçüncü grup ise dini, sanatsal veya kültürel bir gerçeklikle özdeşleştirilmeleri nedeniyle kültürel mirasın parçası kabul edilen kültürel peyzaj alanlarını kapsamaktadır. Bu alanların dünya mirası listesine girmesi, özdeşleştirildikleri olay ya da kavram ile doğrudan bağlantılı olup, somut kültürel kanıtların varlığı ikincil derecede önem taşımaktadır (Cleere 1995).

Kültürel coğrafya ile ilgilenen Knight (1996) tarafından, kültürel peyzajı yorumlarken kullanılmak üzere dört adet unsur belirlemiştir. Bunlar; kültürel tarih, kültürel ekoloji, kültürel alanlar ve insan algısıdır. Knight, bu unsurlardan birisi ile çalışma yapılmak istendiğinde diğer tüm unsurlarla ilişki içerisinde olmak gerektiğini savunmuştur (Özsüle 2005).

2.4 Kültürel Peyzaj Değeri

Kültürel peyzaj değeri, birbiriyle yakın ve bağlantılı coğrafyaların kültürel peyzaj özelliklerinin ölçülmesi ile elde edilen bir peyzaj değeridir (Plumwood 2006)

Bir başka deyişle kültürel peyzaj değeri, kültürel göstergelerle ifade edilebilen ve kültürel peyzaj kavramı kapsamında değerlendirilebilen, alanın kültürel özelliklerini belirlemede kullanılan peyzaj değeri olarak tanımlanabilir.

Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’nın kültürel peyzaj değerleri saptanırken;kültürel özelliklerden yola çıkılarak kültürel peyzaj göstergeleri belirlenmiştir.

(25)

15 2.5 Kültürel Peyzaj Göstergeleri

Genel olarak bir başka şeyin yerini alabilecek nitelikte olduğundan kendi dışında bir şey gösteren her türlü nesne, varlık ya da olgu; özel olarak, dilsel bir gösterenle bir gösterilenin birleşmesinden doğan birim olarak tanımlanan gösterge kavramı; bu bölümde kültürel peyzajla ilişkilendirilerek; Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’nın kültürel peyzaj değerini belirlemede Delphi anket aşamasında kullanılmak üzere kültürel peyzaj göstergeleri belirlenmiştir.

Bu göstergeler belirlenirken aşağıdaki kriterler esas alınmıştır (Hatcher 1995):

1. Çalışma alanı ile ilişkili olması

2. Katılımcılar tarafından kolay anlaşılır olması

3. Kültürel peyzaj kavramı kapsamında değerlendirilebilir olması 4. Kültürel peyzaj değerleri ile ilişkili olması

Bu kriterlere göre belirlenen kültürel peyzaj göstergeleri aşağıdaki gibidir:

1. Günlük Peyzaj Değeri: Taylor (1993) tarafından bildirildiğine göre; kültürel peyzajlar günlük peyzajlardır. Günlük aktivitelerimizi gerçekleştirdiğimiz etrafımızda yer alan alanlar kültürel peyzajı oluştururlar, insanoğlunun doğal peyzaj ile ilişkisini ortaya koyarlar (Collin 1996).

2. Kültür ve Doğa Etkileşimi: Kültürel peyzajlar “doğa ve insanoğlunun ortak çalışmasının yansıtılmasıdır” (http://www.pc.gc.ca/, 1994).

3. Tarihsel ve Estetik Değer: Kültürel peyzaj kültürel ve doğal kaynakları içeren ve tarihi bir olay, aktivite, bir kişi ya da diğer kültürel ve estetik değerlere sahip bir coğrafi alandır (http://nps.gov./moru/parknews, 2009).

(26)

16

4. Kimlik: Kültürel peyzaj, insanlar tarafından herhangi bir şekilde değiştirilmiş, etkilenmiş ya da özel kültürel anlamlar yüklenmiş bir coğrafi alandır (http://www.pc.gc.ca/, 1994).

5. Etnolojik Antropolojik ve Geleneksel Değer: Kültürel Peyzaj Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) (1999) tarafından kültürel peyzaj kavramı

“kültürel ve doğal kaynakları ve bu bağlamda yaban hayatı ve evcil hayvanları içeren, tarihi bir olay ve bir etkinlikle birlikte olan ya da çeşitli kültürel ve estetik değerler sergileyen coğrafi alanlar” olarak tanımlanmaktadır (Özsüle 2005).

6. Sembolik ve Sanatsal Değer: Lewis (1979) tarafından bildirildiğine göre;

kültürel peyzaj, bir grup insanın günlük inançları ve sanatla ilişkili alanlardır (Ingerson 2003).

7. Kültürel Çağrışım: Kültürel çağrışıma sahip olan bütün peyzajlar kültürel peyzajlardır (Ingerson 2003).

(27)

17 3. ÇALIŞMA ALANININ TANIMI

Bu bölümde çalışma alanı olarak belirlenen ‘Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’ ve içinde yer aldığı Ankara kenti ile ilgili kültürel verilere yer verilecektir. Bu sayede sahip olduğu kültürel peyzaj değerleri mevcut verilerle harmanlanarak anlatılmaya çalışılacaktır.

Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı boyunca yer alan açık ve yeşil alanlar hakkında da bilgi verilerek ön bir değerlendirme yapılacaktır.

3.1 Kültürel Veriler

Alanın sahip olduğu kültürel özellikleri belirlemede, nüfus yapısı, mevcut alan kullanımı, tarihsel değişim, açık ve yeşil alanların durumları kültürel veriler kapsamında değerlendirilmiştir.

3.1.2 Nüfus yapısı

Ankara ili, başkent olmasından sonra hızla kalabalıklaşmıştır. Özel ve kamu sektörü yatırımları başkent ve yöresine yoğunlaşmış, bunun sonucu ortaya çıkan çalışma olanakları büyük bir nüfus akımına yol açmıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim altyapısının gelişmişliği, suç oranının yüksek olmaması, kişi başına kamu yatırımının ve kişi başına mevduatın yüksek olması gibi nedenleri göçü teşvik ediyor olması muhtemeldir.

Cumhuriyet tarihi boyunca ilin nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır: 1927 sayımında nüfusu 404 bin olan il Türkiye nüfusunun %3,2'sine sahipken bugün 6 milyon nüfus ile bu oran %6,3'tür. 2007-2008 yılları arasında ise nüfus artış hızı (%1,83), ülke nüfus artış hızının (% 1,32) bir buçuk katı olmuştur.Bu büyümenin başını çeken Ankara kenti günümüzde dünyanın en kalabalık 45. kentidir (www.wikipedia.org, 2010).

(28)

18

YILLAR NÜFUS

1965 1.644.302

1970 2.041.658

1975 2.585.293

1980 2.854.689

1985 3.306.327

1990 3.236.636

2000 4.007.860

Şekil 3.1 Ankara’nın genel sayım yıllarına göre nüfusu (www.tuik.gov.tr, 2010)

Ankara nüfusu, Türkiye toplam ve kentsel nüfusuyla karşılaştırıldığında, Ankara’nın 1927-1975 dönemleri arasında önemli nüfus artışına tanık olduğu görülmektedir. Bu dönemler içerisinde Ankara nüfusunun toplam ülke ve toplam kent nüfusu içerisindeki payı artmaktadır. Ankara’nın gelişim sürecini 1927-1950, 1950-1970 ve 1970-1990 olarak 3 döneme ayırırsak, ilk dönem olan 1927-1950 yılları arasında Ankara, Türkiye kentsel nüfus artışının iki katı hızıyla büyümektedir (www.tuik.gov.tr, 2009).

1970-1990 dönemi, diğer dönemlerin aksine, Ankara nüfus artış hızının Türkiye kentsel büyüme hızının altına düştüğü dönemdir. Bu durum, diğer bölgesel merkezlerin gelişimlerinin açıklanması yönünde bir ipucu olarak değerlendirilebilir. Buradan, Ankara’ya yoğun olarak göç veren illerin bulunduğu kesimlerde, bölgesel merkezlerin nüfus kazanması gibi bir sonuca da varılabilir. Türkiye nüfusu, 1935-1970 yılları arasında büyük ölçüde doğal artış nedeniyle 2,2 katına çıkmış, kentsel nüfus ise 4,7 katına yükselmiştir. Aynı dönemde Ankara’nın nüfusunun da 10.1 katına çıktığını görüyoruz. Başka bir deyişle, ülkede doğal artışın çok üzerinde bir kent nüfus artışı izlenmektedir. Ankara ise bu kentsel büyüme içinde yüksek pay almıştır. Ankara’nın Türkiye nüfusu içindeki payı artarken, Türkiye kentsel nüfusu içindeki payı da artmış ve

(29)

19

1935’lerde, Türkiye kentsel nüfusunun ancak %4,5’ini oluştururken, 1970’de bu %10’a kadar çıkmıştır (www.tuik.gov.tr, 2009).

Kentleşme süreci 1950’lerden sonra birdenbire hız kazanmaktadır. 1950’lerden sonra hızlanan kentleşme süreci içinde, öncelikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde nüfus artışı görüldüğü söylenebilir. Ancak, özellikle 1960’ların ikinci yarısında, diğer kentsel merkezler de hızla büyümüştür. Bu büyümenin yapısına bakacak olursak, 1960- 65 ve 1965-70 arası, hem kent sayısının, hem de kent nüfusunun arttığı görülmektedir.

Özellikle 1965-70 arası, 100000’den büyük kentler nüfusuna 1,11 milyon kişi eklendiğini görürüz. Ancak, 1970-75 arası aynı hızlı büyüme izlenmemektedir. Nitekim, hem nüfusa eklenen mutlak diğer düşmüş, hem de 100000+ kent sayısında önemli bir artış olmamıştır. Bu dönemde, ortalama kent büyüklüğü artmış ve 200.000’e yaklaşmıştır (www.tuik.gov.tr, 2009).

3.1.1 Mevcut alan kullanımı

Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı üzerinde Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana farklı alan kullanımları görülmektedir. Çalışma alanının başlangıç noktasını oluşturan Ulus Meydanı ve çevresinde daha çok ticari yapılar ve Sümerbank, İş Bankası, Merkez Bankası gibi tarihi yapılar yer almaktadır. Bu doğrultuda aksın ilk yeşil parçasını oluşturan Gençlik Parkı yer almaktadır (Şekil 3.2).

(30)

20

Şekil 3.2 Ulus-Gençlik Parkı arası alan kullanımı (orijinal)

İlk yapıldığı tarihte kent merkezini oluşturan Ulus Meydanı daha sonraki dönemlerde orta sınıf Ankaralı’nın alışveriş için uğradığı bir mekan halini almıştır. Bu gelişme ile birlikte Ankara’nın merkezi Yenişehir ve Kızılay istikametine doğru taşınmıştır.

Gençlik parkı ile Sıhhiye arasında kalan bölümde eğitim yapıları, resmi kurumlar ve ticari yapılar yer almaktadır (Şekil 3.3).

(31)

21

Şekil 3.3 Gençlik Parkı- Sıhhıye arası alan kullanımı (orijinal)

Aksın Sıhhıye-Kızılay bölümünde yeşil alan kullanımlarının yanı sıra ticaret yapıları yoğun şekilde yer almaktadır. Ankara’nın alışveriş mekanlarının yapılandığı bu bölüm yeşil alanların ve resmi kurumların yanı sıra daha çok ticari yapıları barındırmaktadır (Şekil 3.4).

(32)

22

Şekil 3.4 Sıhhıye- Kızılay arası alan kullanımı (orijinal)

Aksın Kızılay-Kuğulu Park kesiminde ise elçilik binaları, Meclis Binası ve yine bazı açık yeşil alan kullanımları söz konusudur (Şekil 3.5).

(33)

23

Şekil 3.5 Kızılay- Kuğulu Park arası alan kullanımı (orijinal)

Aks boyunca yaya sirkülasyonu çok yoğun olmakla birlikte, aksın başlangıç noktasını oluşturan Ulus Meydanı’ndan Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne kadar yoğun bir araç trafiği ve hakimiyeti söz konusudur. Bu bölümde ayrıca yeşil alan kullanımları ve ticari yapılar yer almaktadır (Şekil 3.6).

(34)

24

Şekil 3.6 Kuğulu Park-Çankaya Köşkü arası alan kullanımı (orijinal)

3.1.2 Açık ve yeşil alanlar

Çalışma alanı içinde yer alan kentsel açık ve yeşil alanlar incelendiğinde; çoğunun Cumhuriyet döneminden bu yana varolan alanlar olduğu göze çarpmaktadır. Aks boyunca Ulus’dan Çankaya Köşk’üne kadar sırasıyla, Gençlik parkı, Abdi İpekçi parkı, Zafer Meydanı, Güvenpark, Meclis Bahçesi, Elçilik Bahçeleri, Kuğulu Park, Seymenler Parkı ve İnönü Parkı yer almaktadır.

Çalışma alanı içindeki bu açık ve yeşil alanların hepsi yapıldığı dönemin tarihini yansıtır niteliktedir. Aynı zamanda Cumhuriyet döneminin mimarisini de yansıtan bu alanlar hem Ankara hem de Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı için önem taşıyan alanlar arasında öncelikli olarak yer alırlar.

(35)

25 3.2 Tarihsel Değişim

Akçura (1971) tarafından bildirildiğine göre; Ankara tarih boyunca bir kentsel yerleşim alanı olmuştur. Kentin bu niteliği, coğrafi konumuna bağlıdır. Ankara, İç Anadolu’yu çevreleyen şehirler kuşağında yer almaktadır. Bölgeyi denizden ve diğer bölgelerden ayıran sıradağlar arasında yerleşime uygun bir eşik kuşağı bulunmaktadır. Dağlardaki su birikiminden yararlanarak bozkırın kuraklığından kurtulmak, sıcak yaz aylarında yüksekliklerin sunduğu serinlik, düşmandan korunma olanağı ve aynı zamanda dağların engebelik ve tarıma uygun olmayan topoğrafyası dışında kalmak nedenleriyle, bu kuşak tarih boyunca şehirlerin kurulup gelişmesine olanak sağlamış ve başlıca yollara güzergahlık etmiştir (Oğuz ve Erdoğan 2002).

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankarayı Kurtuluş Savaşı için karargah seçmesi, Cumhuriyet’in ilanından sonra da Ankarayı başkent ilan etmesi sonucunda küçük bir Anadolu yerleşimi olan Ankara giderek önem kazanmış ve bununla birlikte kentin geleceği önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır (Sancaktar 2003).

Başkent seçilmesinden sonra Ankara’nın planlanmasının gereği ortaya çıkmış ve bu gereksinimle birlikte çeşitli çalışmalar ve atılımlar gündeme gelmiştir. Kamulaştırma ve imar planları için adımlar atılmış ve yine bu paralellikte kanunlar çıkarılmıştır (Sancaktar 2003).

Bu dönemde yapılan imar plan kararları ile şekillenen Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı Ankara’nın kentsel omurgası niteliğindedir. Aşağıda değinilecek olan plan kararları ile şekillenen Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı Cumhuriyet döneminden bu yana yerel yönetimlerin de etkisiyle özgünlüğünü yitirmiş ve otoyol şeklini almıştır (Sancaktar 2003).

(36)

26 3.2.1 İmar Plan Kararları

Ankara için planlama denemeleri Heussler firması eliyle, 1924 yılında Eski Ankara (kale ve çevresi) ve 1925 yılında Yenişehir için İstanbul İmar Komisyonu üyesi, Berlinli mimar Dr. Carl Ch. Lörcher’e yaptırılan planlar ile başlar. Eski kent için hazırlanan plan uygulanamaz gerekçesi ile uygun görülmemiş, Lörcher planı diye anılan ve bugünkü Sıhhıye civarını içeren 150 hektar büyüklüğündeki Yenişehir Planı uygulamaya sokulmuştur. Nitekim daha sonra Jansen de bu mahalle ve bölgeyi bir veri olarak planına geçirmiş, hatta plan civardaki yörelerini, bu mevcut fikirden hareketle çizmiştir.

İkinci planın kabul edilmesinin nedeni, onun beğenilmesinden çok, gittikçe artan konut sıkıntısı olmuştur (Sancaktar 2003).

Lörcher Planı, bir ızgara (Grid-Iron) yol sistemi üzerinde homojen ve bahçeli, tek ve en fazla iki kata ulaşan bir doku öngörmektedir. Bu planın uygulanmasına karşın, kent 1927 sonunda Çankaya ve Keçiören’e doğru yayılmak eğilimindedir. 1927 yılında kentin İmar Planı’nın yapılması için sınırlı bir uluslarası yarışma düzenlenmiş ve bu kapsamda Alman M. Brix ve Hermann Jansen ile Fransız hükumet baş mimarı Jean Jausseley’den teklif alınmıştır. 1928 yılında sonuçlanan yarışmayı kazanan Jansen planı, toplam 1500 ha. Alan üzerinde ortalama 120-240 kişi/ha gibi düşük bir yoğunlukla 270.000 kişinin yaşayacağını varsaymıştır. Eski Ankara’yı tümüyle yenileyen Jausseley planı ve geleneksel dokuyu tümüyle koruyan Brix planı arasında kalan bir tutumla, eski Ankara’yı korurken uygulanabilir gerçekçi bir yaklaşım getiren Jansen planı olmuştur (Sancaktar 2003) ,(Şekil 3.7).

(37)

27 Şekil 3.7 Jansen planı (www.wowturkey.com)

Bu gelişmelerin ardından zaman içinde gelişen ve büyüyen Ankara’nın ihtiyaçlarını Jansen planı karşılayamaz olmuş ve kentin gelişiminin gerisinde kalan plan yerine, Ankara için yeni bir planlama çalışması kaçınılmaz olmuştur. Ankara Belediyesi’nin girişimi ile 1955 yılında şehir imar planı için, uluslararası bir yarışma açılmış, Nihat Yücel ve Raşit Uybadin tarafından hazırlanan ve 5720 ha’lık bir alanı kapsayan imar planı birinci gelerek 1957 yılında onaylanmıştır. Bu planda Ankara, yalnızca belediye sınırları içinde, batı, kuzey doğu yönlerinde bir çevre yolu ile kuşatılmış, yağ lekesi şeklinde gelişme gösteren, tek merkezli, gecekondusuz ve 750.000 nüfuslu bir kent olarak planlanmıştır. Ancak 30 yıl sonrası için hedeflenen rakama 1965 yılına gelmeden ulaşılmış ve bu planda işlevsiz hale gelmiştir. Ayrıca Jansen planının getirdiği açık yeşil

(38)

28

alan sistemini bozduğu ve Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’na alternatif yollar geliştirmeyi önerdiği için bu plan gelişim sürecinde etkili olamamıştır. Bu olumsuz gelişmeler sonucu kentin sağlıklı gelişmesi bu planda da denetlenememiş, 1960’lar da Ankara için yeni bir imar planının hazırlanması zorunlu hale gelmiştir (Sancaktar 2003).

Uybadin – Yücel planı kentin gelişme ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olmuş, geçmiş ve güncel gelişmeleri kısa vadeli çözümlerle geçiştirmekle yetinmiştir. 1968 tarihinde çıkartılan Bölge Kat Nizamı Planı, getirmiş olduğu yoğunluk artışlarıyla yetersiz durumda olan sosyal ve fiziksel kentsel alt yapı hizmetlerini olumsuz yönde etkilemiştir (Kurt 2006).

Bakanlar kurulu kararı ile Ankara Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu ülkede ilk kez metropoliten ölçekte bir planlama çalışması başlatmıştır. 1970-1975 yılları arasında yürüttüğü kapsamlı çalışma ise 20 yıl perspektifli bir nazım imar planı geliştiren Ankara Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu’nun nazım plan şeması ‘Ankara 1990 Nazım Planı’ olarak yürürlüğe girmiştir (Sancaktar 2003).

Ancak 1990 Nazım Planı onaylandıktan sonra Karayolları Genel Müdürlüğünce projelendirilen “Ankara Çevre Otoyolu” kentin makroform ve jeomorfolojik yapısıyla çelisen dairesel bir sistemle korunması gerekli bazı doku ve kuşakları da zedeleyerek, spekülatif baskıları artırmış, güzergah boyunca Nazım Plan kararlarından tamamen farklı olarak sanayi ve konut alanları icin yer seçimleri yapılmasına ve plan işleyişinin bozulmasına yol açmıştır. Diğer taraftan kısa zamanda yapılan Nazım Plan değişiklikleri ile ilave nazım planları, ruhsatsız konut alanlarının (gecekondu) düzenlenmesine yönelik “Islah İmar Planlama Calışmaları”, belediye mücavir alan sınırı dışındaki parçacı planlama yaklaşımları ve kaçak yapılaşmaların kontrol edilmemesi sonucu, “Ankara 1990 Nazım Planı” da işlevsiz hale gelmeye başlamıştır (www.ankara.bel.tr, 2008).

1983 sonrası dönemde 3030 sayılı Kanun ile yeni bir yönetim düzenlemesine gidilmiş, metropoliten ölçekteki kent yönetimi sorunlarıyla uğraşmak üzere Ankara Kentsel Ulaşım Projesine temel teşkil etmek amacı ile 1986’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi

(39)

29

Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde oluşturulan bir araştırma grubuna, 2015 yılı hedef alınarak Ankara kent makroformu değişim süreçlerine ilişkin 1/100.000 ölçekte bir

“Yapısal Plan” hazırlattırılmıştır. Bu planlama calışması; başlangıçta Ankara Kentsel Ulaşım Projesi’nin gerektirdiği 2015 yılının makroformuna ilişkin girdi sağlamak gibi sınırlı bir amaçla başlatılmıştır. Öte yandan 3194 sayılı “İmar Kanunu’nun mücavir alan sınırı dışında planlama yetkisini Valiliğe vermesiyle, mücavir alan sınırıyla kısıtlanmayan Valilik, Belediye ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında bir eşgüdüm sağlanması gerekliliği ortaya cıkmıştır. 2015 önerisinin kentin gelişimine yön vermesi amacıyla kullanılmak istenmesi üzerine Bayındırlık İskan Bakanlığı, Ankara Valiliği ve Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında bir protokol oluşturularak söz konusu öneri bir

“Yapısal Plan” haline getirilmiştir. Bu planda“1990 Ankara Nazım Planı” kararları temel ilke olarak korunmuş, ancak batı koridoru gelişme stratejisine karşın, kuzey, kuzey-doğu ve güneyde de Ankara’nın mevcut gelişme eğilimine bakılarak, desantralize bir yapılaşma öngörülmüştür. Bu politikada, konut, işyeri, kurumsal alanlar bu akslara dağıtılmıştır (www.ankara.bel.tr, 2008).

Ankara Metropoliten Alanı ve odağında yoğunlaşan sorunları çözebilmek, kent makroformunu etkileyen, kentsel altyapı hizmetlerine gereksiz ek yük ve darboğazlar getiren parçacı gelişmeleri durdurabilmek, bu uygulamalarla eş zamanlı ve eş koşullu olarak yoğunlaşan plan dışı gelişmeleri kontrol altına alabilmek amacıyla 2025 yılını hedef alan planlama calışmaları da Büyükşehir Belediyesi’nce sürdürülmüş ve bu anlamda anakentin etki alanını genişleten yeni bir yetki alanı tanımlanmaya calışılmıştır. Böylesi karmaşık bir anakent yönetimi, planlama sistematiği ve yetki karmaşası altında 1990’lı yılların başından bu yana Ankara Büyükşehir Belediyesince, Ankara 2023 Nazım Planı calışmaları sürdürülmüstür. Bu calışmalar, Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesince 30.07.1998 tarihinde sonuçlandırılarak ‘Ankara 2025 Nazım Planı’ onaylanmak üzere Büyükşehir Belediye Meclisine sunulmuştur. Günümüzde Ankara için bu plan uygulanmaktadır (www.ankara.bel.tr, 2008).

(40)

30 3.3 Materyal ve Yöntem

Araştırmada ilk olarak kültürel peyzajların değerlendirilmesi ile ilgili örnek olabilecek bir yöntem belirlemek esas alınmıştır. Çalışma alanı olarak seçilen Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı üzerinde yer alan bazı açık ve yeşil alanların planlama süreçleri ve zaman içindeki değişimleri araştırılmıştır. Alan içinde kültürel peyzaj değeri taşıyabilecek yeşil alanların durumu araştırılırken alanın nüfus, sosyal ve kültürel yapısı da değerlendirmeye alınmıştır. Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı’nın oluşum süreci de dikkate alınarak alana ait imar plan kararları ve daha önceki çalışmalar araştırılmıştır. Diğer taraftan kültürel peyzajla ilgili literatür araştırması yapılmış ve kültürel peyzaj tanımları araştırılmıştır. Bu tanımlar doğrultusunda ele alınan kültürel peyzaj bileşenleri ile ilgili göstergeler oluşturularak değerlendirme kriterleri belirlenmiştir.

Alanla ilgili belirlenen tarihsel ve kültürel değerler kültürel peyzajla ilişkilendirilerek;

kültürel peyzaj göstergeleri belirlenmiş ve Delphi tekniği ile üç aşamalı bir anket çalışması yapılmıştır (Şekil 3.8).

Delphi tekniğinde dikkat edilmesi gereken noktalar, yöntem doğrultusunda ele alınmış ve Delphi anketinde kullanılan kültürel peyzaj göstergelerinin iç tutarlılık katsayıları hesaplanmıştır. Bu değerler anketlerin güvenirliğini ortaya koyan değerlerdir. Bu değer yüzde olarak ne kadar büyük olursa anketin geçerliliği o kadar yüksek anlamına gelmektedir. Bu değer ifade edilirken yüzde yerine değer başına nokta konarak yazılır.

Düzeltilmiş madde test korelâsyonları ise güvenirlik analizinin bir parçası olup;

kullanılan değerlendirme ölçeğinin her bir gösterge için tutarlılığını gösterir. Bu değerlerin negatif çıkması durumunda anketi tekrarlamak gerekmektedir (Şahin 2009).

(41)

31

Şekil 3.8 Yöntem şeması

KONU İLE İLGİLİ VERİ TOPLAMA

KÜLTÜREL PEYZAJ TANIMLARININ

İNCELENMESİ

KÜLTÜREL PEYZAJ DEĞERLERİNİN BELİRLENMESİ

VERİ TOPLAMA

ÇALIŞMA KONUSU VE AMACININ BELİRLENMESİ

ÇALIŞMA ALANININ BELİRLENMESİ

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ DELPHI TEKNİĞİ İLE ALAN ANALİZİ KÜLTÜREL PEYZAJ GÖSTERGELERİNİN

BELİRLENMESİ

ALAN İLE İLGİLİ VERİ TOPLAMA

TARİHSEL DEĞİŞİMİN BELİRLENMESİ

KÜLTÜREL DEĞERLERİN BELİRLENMESİ

(42)

32 3.3.1 Delphi Tekniği

Genel olarak bir sorunun çözümünde ya da bir konu ile ilgili görüş birliği sağlama amacı ile kullanılan Delphi tekniği Atatürk Bulvarı Tarihi Aksı kültürel peyzaj değerlerini belirlemede araç olarak kullanılmıştır. Bu bölümde Delphi tekniğinin tanımı ve kullanım alanlarına, özelliklerine, uygulama aşamalarına ve alan üzerinde uygulanış biçimine değinilecektir.

3.3.1.1 Delphi Tekniği’nin tanımı ve kullanım alanları

Adını Eski Yunan'da, geleceğe ilişkin kehanetlerde bulunan ünlü bir Yunanlı kahinin yaşadığı Delphi adlı bir yerden alan bu teknik, bilimsel araştırmalarda yaklaşık elli yıldır yönetim tıp, askeri konuIar ve eğitimin çeşitli alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Delphi tekniği, 1950'li yıllarda Olaf Helmer ve Norman DaIkey adındaki iki araştırmacı tarafından özellikle askeri konulara ilişkin yorumlamalarda bulunmak amacıyla geliştirilmiştir. Araştırmacılar sıklıkla bir problem durumunun çözümünde söz sahibi olan kişilerin problem durumuna farklı bakış açılarıyla yaklaşması ve görüşlerin zaman zaman çatışması gibi durumlarla yüz yüze kalırlar. Bu görüş farklılıkları bir eğitim programında bulunması uygun hedeflerin neler oIacağı, ürünün hangi niteliklere sahip olması gerektiği, gerçekleştirilmesi düşünülen bir etkinliğin yapılmaya değer olup olmadığı, önceliklerin neler olabileceği, belirli bir görevi yerine getirecek kişinin hangi yeterliliklere sahip olması gerektiği vb. konular üzerinde ortaya çıkabilir. Delphi tekniği benzer durumlara ilişkin görüş farklılıklarının olduğu ortamlarda uzlaşma (consensus) sağlama aracı olarak kullanılır. Delphi tekniği, özellikle politik ya da duygusal ortamIarda karar verme durumunda kalındığında veya kararların güçlü gruplar tarafından etkilenme olasılığının olduğu durumlarda kullanılmalıdır. Uzlaşma sağlama aracı olarak ifade edilen Delphi, bir problem durumuna ilişkin uzman görüşlerini sistematik bir şekilde elde eden bir tekniktir. Delphi tekniği kullanılarak bir problem durumuna farklı açılardan bakan bireylerin ve grupların yüz yüze gelmeden uzlaşmaları amaçlanmaktadır (Şahin 2001).

(43)

33

Delphi tekniği, karmaşık problemlerin üstesinden gelebilmek için bir grup bireyin, içerisinde etkili olarak iletişim kurabileceği bir yapı oluşturma olarak ifade edilmektedir. Delphi tekniği ile katılımcıların farklı bakış açılarının yanında yaratıcılıklarından da yararlanılması amaçlanmaktadır (Linstone ve Turoff 2002).

3.3.1.2 Delphi Tekniğinin özellikleri

Genel olarak Delphi tekniği üç temel özelliğe sahiptir. Bunlar; katılımda gizlilik, grup tepkisinin istatiksel analizi ve kontrollü geri beslemedir.

• Katılımda Gizlilik

Bu özellik Delphi'nin başarısının anahtarı olarak görülmektedir. Araştırma süresince öne sürülen düşüncelerin kime ait olduğu gizli tutulur. Bireylerden çok fikirlerin öne çıkması bu şekilde sağlanır. Grup içinde çok iyi tanınan, saygı duyulan kişilerin görüşlerine koşulsuz onay bu şekilde engellenir. Hiçbir çekince olmadan değişik, yeni fikirlerin herkesten gelmesi, katılımda gizlilik özelliği ile güvence altına alınır.

Katılımda gizliliği gerekli kılan nedenler şunlardır:

 Eğer katılımcının adı problem durumuyla birlikte sıklıkla anılır bir durumdaysa, o kişiyi reddetmek ya da konu hakkında görüşünü değiştirmek oldukça güçtür.

 Düşüncenin kimden geldiği biliniyorsa, o kişi nedeniyle düşünceye ön yargıyla yaklaşma olasılığı vardır.

 Bireyler sonraki aşamalarda uygun görülmeyecek görüşlere başlangıçta katılmaktan çekinebilirler.

 Üst statüdeki kişiler sorgulanabilir nitelikte fikir üretmekten çekinebilirler.

 Bireyler daha sonra uygun görülmeyecek bir düşünceyi ortaya atmaktan çekinebilirler (Şahin 2001).

(44)

34

• Grup Tepkisinin İstatiksel Analizi

Her bir Delphi anketi uygulandıktan sonra istatistiksel olarak analiz edilir. Bu analizlerde kullanılan istatistiklerin neyi ifade ettiği katılımcılar tarafından iyi bilinmelidir (Şahin 2001).

• Kontrollü Geri Besleme

Delphi tekniğinde ardışık anketler kullanılır. Anketlerin istatistiksel analizi tamamlandıktan sonra analiz sonuçları, yani anketi yanıtlayanın genel eğilimleri bir sonraki anketle birlikte katılımcılara iletilir. Bu şekilde bireyler düşüncelerini kendilerine iletilen sonuçlarla, farklı görüş ve yaklaşımlarla karşılaştırarak yeniden gözden geçirirler. Delphi tekniğinde verilerin toplanması amacıyla genellikle yazılı olarak hazırlanan ve posta ile gönderilen anketler kullanılır. Fakat görüşme ve elektronik posta yoluyla da bu teknikte veri toplamak mümkündür. Ankette niceliksel ya da niteliksel bir dizi madde bulunur. Bu maddelere ilişkin benzer ya da farklı ölçekler kullanılabilir. Ankette bulunacak maddeler araştırmacı, katılımcı ya da her ikisi tarafından birlikte belirlenebilir (Şahin 2001).

3.3.1.3 Delphi Tekniği’nin uygulama aşamaları

Delphi tekniğinin uygulama aşamaları aşağıdaki gibidir (Şahin 2001):

1. Problemin belirlenmesi: Araştırma problemi tüm katılımcılar tarafından aynı şekilde anlaşılacak biçimde bir cümle ile ifade edilmelidir.

2. Katılımcıların seçimi: Panel üyeleri uzman görüşlerini yansıtacak nitelikte olmalıdır.

Panel üyeleri deneyimleri ve nitelikleri neticesinde araştırma konusuna derin bir bakış sağlayabilmeli, konu hakkında önemli görüşlere sahip olmalıdırlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tıbbi ve aromatik bitkiler üzerindeki çalışmaların tarihi gelişimi, bitkilerin genel özellikleri, bitkilerin önemi ve gruplandırılması, Kullanım alanları ve kültüre

BP’nin yan ı sıra konuya ilişkin platformun sahibi "Transocean" şirketinin de haberdar edildiğini belirten Benton, sızıntının olduğu kontrol tankının tamir

Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın isteği üzerine anayasa taslağına vakıfların yanı sıra özel şirketlerin de üniversite kurabilmesine ilişkin bir hüküm konulması benimsendi..

denendiği araştırmada, yeni geliştirilen filtrelerin kullanıldığı araçların içindeki çok küçük parçacık miktarının standart filtrelerin kullanıldığı araçlara

Fitokrom üzerine yapılan çalışmalarda; morfogenez üzerinde kırmızı ışığın oluşturduğu etkilerin daha uzun dalga boylu kırmızı ötesi ışık ile geri

Uygulamada kümeler arası varyans ve küme içi varyans bilinmez, bu nedenle bahsedilen parametrelerin yerine sırasıyla tahmin edicileri olan ve kullanılır..

Hem Artaud, hem de Meyerhold tiyatroyu kitlelerin harekete geçmesi için bir araç olarak görmüştür.. Feminist tiyatroların hedeflerinden biri de sahnede

uygulamada çelik tabanında yapılan yarma işleminin de, köklenme üzerine kontrol’e göre daha olumlu bir etki gösterdiği ve % 5 daha fazla köklenme