denemesinde yer alan 3000 ppm IBA uygulamasında en yüksek köklenme elde edilmiştir. Bunu, çelikleri % 1 daha az köklenen ve çelik tabanında 1 cm yarma işlemi yapılan uygulama izlemekte ve bu uygulama III. uygulama yerine ikame edilebilmektedir. İlkbahar 2000 denemesindeki çeliklerde ise; yok denecek kadar az köklenme meydana gelmiş ve I., III. ve V. uygulamalarda yalnızca % 1’lik köklenme olurken, diğer uygulamalarda hiç köklenme meydana gelmemiştir. Ayrıca, her iki dönemde de VI. uygulamadaki çeliklerde köklenmeye ilişkin herhangi bir bulgu elde edilememiştir (Çizelge 4.25; Şekil 4.17). Erica’ nın bir diğer türü olan E.
arborea çeliklerinde ise % 90 köklenme sağlanmıştır ki, bu sonuç araştırmamızda elde ettiğimiz sonuçla uygunluk sergilememektedir. Bu duruma neden olarak türlerin ve kullanılan hormon tipinin farklı olması gösterilebilir (Demir vd., 1998).
0 5 10 15 20 25 30
I. II. III. IV. V. VI. Uygulama no
SONBAHAR 1999 İLKBAHAR 2000
Köklenme Oranı (%)
Şekil 4.17. E.manipuliflora Salisb.’de Sonbahar ve İlkbahar denemelerindeki köklü çelik oranları
Çizelge 4.25 incelendiğinde; II. ve III. uygulamalarda çeliklere uygulanan IBA’in doz artışı köklenme üzerine olumsuz etki yapmış ve dozun 3000 ppm den 5000 ppm’ e çıkarılması ile köklenme % 7 oranında azalmıştır. Bu azalma, Sonbahar 1999 denemesinde % 13’e kadar çıkmış ve 5000 ppm yerine 3000 ppm IBA kullanılmasının daha uygun olduğu görülmüştür. Yine, IBA’ in 3000 ppm dozu kontrol’e göre % 5.50 daha fazla köklenme oluştururken, 5000 ppm’de köklenme kontrol’e göre % 1.50 daha az gerçekleşmiştir.
Aynı şekilde; I. uygulamada çelik tabanında yapılan yarma işleminin de, köklenme üzerine kontrol’e göre daha olumlu bir etki gösterdiği ve % 5 daha fazla köklenme sağladığı saptanmıştır. Bilezik alma uygulaması olan V. uygulamada ise, köklenme kontrol’e göre % 2.5 daha az olmuştur (Çizelge 4.25).
Perlit ortamına dikilen çeliklerden sonbahar döneminde % 12.17’si, ilkbahar döneminde ise % 15.33’ü kallus meydana getirmeden canlılığını sürdürmüştür. Bu açıdan her iki dönem arasında bir farklılık meydana gelmemiştir. Uygulamalara göre, 5000 ppm IBA ile kontrol uygulamalarından, en yüksek kallussuz çelik oranları (sırası ile % 18.5 ve % 18) elde edilmiştir. Çelik tabanında yapılan yarma uygulaması (I. uygulama) ile 10 ppm etilen+3000 ppm IBA uygulamalarında (VI.
uygulama) ise en düşük değerler alınmıştır. İnteraksiyona göre ise sonbahar denemesinde, sırası ile % 20, % 19, % 13 ve % 12’lik oranlara sahip V., IV., I. ve II.
uygulamalar diğer uygulamalara göre önemli olurken, bu uygulamalar arasında istatistiki olarak fark olmadığı ve birbirleri yerine ikame edilebilecekleri görülmektedir (Çizelge 4.25). İlkbahar 2000 denemesinde ise, en yüksek kallussuz çelik oranları 5000 ve 3000 ppm dozlarında IBA tatbik edilen uygulamalarda belirlenmiştir. Kallus oluşumu ile köklenmenin birbirinden bağımsız olduğu belirtilse de (Mendilcioğlu, 1968), çelik tabanında kallusun oluşmaması köklenme açısından olumsuz etki yapmış olabilir. Bilindiği üzere, kallus dokusu çeliklerin su alımı ve hayatiyetlerini sürdürmesi üzerine etkilidir ki (Rein et al., 1991; Hepcan, 1992), bu dokuyu yapamayan Erica manipuliflora Salisb. çelikleri kısa sürede, özellikle hava sıcaklıklarının artış gösterdiği ilkbahar 2000 denemesinde, canlılıklarını kaybetmiştir.
İlkbahar 2000 döneminde çeliklerin % 84.17’ si canlılığını kaybederken, sonbahar denemesindeki çeliklerde kayıp ilkbahara göre % 14.67 oranında daha az gerçekleşmiş ve iki dönem arasında önemli bir farklılık gözlemlenmiştir.
Canlılıklarını kaybetme oranları bakımından etilen+3000 ppm IBA uygulaması birinci sırada (%91.5) yer alırken, bunu % 78.5 ile bilezik alma uygulaması izlemiştir.
I. uygulama II. uygulama
III. uygulama IV. uygulama
V. uygulama
Şekil 4.18. Sonbahar 1999 denemesinde Erica manipuliflora Salisb. çeliklerine yapılan ön uygulamalardan elde edilen köklü çelikler
Sonbahar denemesinde yapılan etilen+3000 ppm IBA uygulamasında çeliklerin tamamı canlılığını kaybetmiştir. Diğer uygulamalardaki cansız çelik oranları % 58 ile % 71 arasında değişim göstermiştir. İlkbahar döneminde ise yarma
işlemi ile bilezik alma uygulamalarında canlılık kayıpları en yüksek değere ulaşmıştır. Bunu % 83’ lük bir değer ile kontrol ve etilen+IBA uygulamaları izlemiştir.
Köklü çeliklerde kök sayıları ve kök uzunlukları
İki farklı dönemde alınan ve 6 farklı ön uygulama yapılan E.manipuliflora Salisb. çeliklerinden köklenenler üzerinde kök sayılarına ve uzunluklarına ilişkin değerler saptanmıştır. Ancak, köklü çeliklerin yeterli sayıda ve her uygulamada bulunmaması nedeni ile elde edilen bu değerler üzerine varyans analizi yapılamamıştır (Çizelge 4.26).
Çizelge 4.26. E.manipuliflora Salisb. çeliklerinin ortalama kök sayıları ve uzunluklarının dönem, uygulama ve dönem*uygulama interaksiyonuna göre değişimi
Uygulama No Kök Sayısı (adet) Kök Uzunluğu (cm)
Dönem Sonbahar İlkbahar Uyg.Ort. Sonbahar İlkbahar Uyg.Ort
I 6.89 2.00 4.45 6.21 5.90 6.06
II 5.00 - 5.00 5.91 - 5.91
III 4.31 3.00 3.66 4.88 3.20 4.04
IV 4.62 - 4.62 6.42 - 6.42
V 3.88 1.00 2.44 5.50 0.80 3.15
VI - - - - - -
Dönem Ort. 4.94 2.00 5.78 3.30
Çizelge 4.26’ ya göre; Sonbahar 1999 denemesinde çelik başına ortalama kök sayısı 4.94, İlkbahar 2000 denemesinde ise 2.00 adet olmuştur. Uygulama ortalamaları karşılaştırıldığında; ortalama kök sayılarının uygulamalara bağlı olarak 2.44 adet ila 5.00 adet arasında yer aldığı görülmüştür. Dönem*uygulama interaksiyonuna göre ise;
sonbaharda kök sayıları en fazla 6.89 adet ile çelik tabanında yapılan yarma uygulamasından elde edilmiştir. İlkbahar 2000 denemesinde ise, II. IV. ve VI.
uygulamalarda köklü çelik bulunmaması nedeni ile kök sayısı değerleri belirlenememiştir.
Dönem ortalamaları itibari ile kök uzunlukları Sonbahar 1999 döneminde 5.78 cm olurken, ilkbahar döneminde 3.30 cm olarak gerçekleşmiştir. Kök uzunluklarının uygulamalara göre değişimi ise 6.42 cm ile 3.15 cm aralığında gerçekleşmiştir. Sonbahar
döneminde yer alan kontroldeki çeliklerde en uzun kökler belirlenirken, ilkbahar denemesinde en uzun kökler 5.90 cm ile III. uygulamada belirlenmiştir. Ancak, belirlenen ortalamalara köklü çelik bulunmayan uygulamalar dahil edilmemiştir.
4.2.4. Spartium junceum L.
Bu türün çelikle üretimine yönelik olarak planlanan araştırmalar, Sonbahar 1999 ve İlkbahar 2000 dönemleri olmak üzere iki farklı dönemde yürütülmüştür.
Araştırmada; çelik tabanından 1 cm yarma (I.), 5000 ppm IBA (II.), 3000 ppm IBA (III.), kontrol (IV.), bilezik alma (V.) ve 10 ppm etilen+3000 ppm IBA (VI.) uygulamaları olmak üzere 6 farklı uygulamanın çeliklerde köklenme üzerine etkileri araştırılmıştır.
Ancak, Spartium sp. türünün çelikle üretimine yönelik yapılan çalışmalardan başarılı sonuç alınamamıştır. Sonbahar 1999 Denemesinde köklendirme ortamında aşırı nem kaynaklı olumsuzluklar nedeni ile, çeliklerin köklendirme ortamında kalan bölümlerinde çürümeler görülmüştür. Bu nedenle ikinci kez çelik alınarak deneme tekrarlanmıştır. İlkbahar 2000 denemesinde ise; yeşil çelik olarak Mart-Nisan aylarında oluşan o yılın genç, taze sürgünleri ile, bir yıllık dallar odun çeliği olmak üzere iki farklı tip çelik hazırlanmıştır (Ceylan, 1998). Ancak bu dönemde de, köklendirme ortamındaki nemin kontrol edilmesi ve nem yoğunlaşmasının önlenmesine rağmen, alınan her iki tip çelikde çürümeler görülmüştür. Köklendirme ortamında nemin yüksek olması, ortamın oksijensiz kalmasına neden olmakta ve bu durumda köklenme üzerinde olumsuz etki yapmaktadır (Boztok vd., 1996). Sonuçta, bu türde çelikle üretime yönelik olarak olumlu bir sonuç alınamamıştır.