• Sonuç bulunamadı

YAZAR OLMAK 2. MUSTAFA KARNAS Sayfa 1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YAZAR OLMAK 2. MUSTAFA KARNAS Sayfa 1"

Copied!
427
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 1

(2)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 2

(3)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 3

YAZAR OLMAK 2

E-KİTAP

MUSTAFA KARNAS

(4)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 4

YAZAR OLMAK 2 MUSTAFA KARNAS

Yayın Tarihi:

Eylül 2019 E-KİTAP

Yayıncı Sertifika no:

32792 E-KİTAP ISBN 978-605-7626-33-2

Yayıncı:

Noetika Medya Yayıncılık Danışmanlık Bilişim Tu- rizm Sanayi ve Tic a.ş

akıltaşı kitapları/akıltaşı yayınları Kamara Ofisleri-İstasyon Yolu Sok. No: 3

Altıntepe-Maltepe-İstanbul Telefon: (0553) 764 82 55 mail: noetika.tr@gmail.com

(Tüm Hakları Noetika A.Ş/Akıltaşı Kitapları’na ait- tir. İzinsiz Yayınlanamaz)

(5)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 5 SUNUM

Bu kitap, katılımcılara 10 derslik 20 saatlik YARATICI YAZARLIK - YAZAR OLMAK eğitimi- nin ders notlarından meydana getirilmiştir. Bu eğitimi verirken, paralel olarak DUVARDAKİ DELİK isimli bir romanı kaleme alarak, bölüm bölüm, roman üzerinde, örneklemelerle yazma tekniklerini gösterdim. Karakter geliştirme, kurgu, özgün cümleler, kavramlaştıralar ve diğer bir çok teknik.

Bir kitap yazmak özellikle de edebi bir eser yazmak, roman, senaryo gibi, bir bina yapma- ya benzer. Nasıl ki bir bina bir amaç için yapı- lır, yani hastane-otel-konut-askeri bina, bir amacı vardır bir binanın, mimarisi de malze- mesi de buna uygun şekilde tasarlanır. Çerçe- veleri-sınırları vardır ve eser bu çerçevenin içinde gelişir. Öyle çala kalem aklına geleni ya- zarak bir roman başlangıcı yapamazsınız, eğer denerseniz kısa bir zaman sonra boğulursunuz ve yazdıklarınızı bir kurgu içine oturtamazsı- nız.

(6)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 6 YAZAR OLMAK

1- Yazarlığa giriş temel formlar ve eser mimari- si

2- Karakter oluşturma 3- Yaratıcı yazma teknikleri 4- Akış- kanca-çatışmalar 5- Kurgu

6- Yapılmaması gereken hatalar 7 - Çok satan kitap nasıl yazılır?

8 - Kitap türleri

9- Bir yazar nasıl yaşar?

10- Yazar ne anlatmalıdır?

10 derslik yazar olmak eğitimi bu plan çerçe- vesinden devam edecek.

..

(7)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 7 Bir kitaba özellikle de bir romana başlamadan önce yazar bazı kesin kararlar almak zorunda- dır ve aldığı bu kararlara sadık kalmak zorun- dadır. Her sapma romanı-kitabı çıkmaza götü- rür ve asla roman tamamlanamaz.

Bir kitaba başlamadan önce yazar temel olarak 3 konuda karar almak zorundadır:

1)Kitabın mottosu, sözü ne olacaktır, hangi temel fikri önermektedir?

Örneğin; çok çabalarsan sonunda başarırsın ya da tam tersi, yazılmış kader vardır ne ya- parsan yap yazılan olur. İyiler sonunda iyiliğe kavuşur, kötüler kötülüğe ...

Yani yazar belli bir fikri önermeyi sabit olarak kitabının merkezine oturtur ve bunun üzerine yazar. Örneğin benim kitaplarımdan Samimi- yet faktörü gibi yani başarının sırrının samimi olmaktan geçmesi fikri gibi ama bu fikri oluş- turmak sadece yemeği oluşturmak demektir.

Yeterli değildir, bu yemeğe güzel bir de sos ge- rekir. Yani duygu, yazar okuyucuya nasıl bir duygu taşıyacaktır? Çünkü iyi bir eser, okuyu- cuya bir duygu verir. Mesela motivasyon, me- sela heyecan, mesela umut, nasıl bir duygu

(8)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 8 geçirmesi gerektiği konusunda bir fikri olmalı, hatta bunu not defterine yazmalıdır her zaman gözünün önünde olmalıdır.

Eski zamanlarda yani post-post modern gü- nümüz dünyasından farklı olarak eski roman- cılar dönemin felsefi akımlarına bağlı olarak eser üretirlerdi. Bu felsefi dünya görüşleri sa- natı ve edebiyatı etkilerdi. Mesela bilinen tari- hin ilk romanı Don Kişot romantik dönem ese- ridir. Nedir romantik dönem? Kültür kilisenin ve bağnazlığın etkisinden kurtulmuş, feodal döneme doğru geçişler başlamış yani öyle şö- valyelik ruhu filan ortadan kalkmaya başla- mış, o dönemi anlatır. Mesela Amerikan edebi- yatından Moby Dick mücadeleyi anlatır, insa- nın doğayı yenme iradesini, kaptan Ahap beyaz balinanın peşine düşer. İntikam için diğer in- sanların tayfasının hayatını tehlikeye atar çünkü beyaz balina onun bacağını koparmış- tır. Kitabın sonunda ise geride kalan tayfadan bir kaçı onlar da intikam hevesine kapılır. ya- zarlar dönemlerine gözlem yapmıştır, savaş dönemi, kıtlık dönemi büyük devrim dönemleri yazarları vardır. Artık günümüz kitapları böyle şekillenmiyor, daha çok yayınevlerinin ve oku- yucunun yani kitlenin tüketim maddesi olarak

(9)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 9 pazara sürülüyor. Çağa tanıklık yapan eser fazla yok, neyse...

Şimdilik genel bir çerçeveden gidip 10 dersin içerikleri konusunda bazı anlatımlarda bulu- nacağım, sonraki derslerde ayrıntılara ve tek- niklere gireceğiz.

Kitap mimarisinden söz ediyorduk, kitapta bir denge olmalıdır. Kitap-roman içinde denge ol- mazsa bu durum body building yapan birinin sadece sağ bacağını çalıştırmasına benzer, ya- ni sonuç hilkat garibesi gibi olur, bu da yazma teknikleri arasına giren bir durumdur. Yazar kitabının kaç sayfa olacağı konusunda ilk ka- rarı alır, ben nereden bileyim kaç sayfa olaca- ğını diyemezsiniz çünkü o çerçevede kalmaz- sanız bir kitap asla tamamlanamaz. Söyleyece- ğiniz çok şey olabilir ama onları başka kitapla- ra saklarsınız.

Şimdi bu sınırlamalara biraz bakalım; bir sayfa A4 bilgisayarda 12 punto tımes turk font ile yazdığınız yazının kitap karşılığı yaklaşık 1,5 sayfadır. Normal satır aralığı yani 100 sayfa yazdığınızda 160 sayfalık bir roman hazırlarsı- nız. Kitaplar formalar şeklinde basılır, bir for-

(10)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 10 ma 16 sayfadır ve 10 formalık bir kitap 160 sayfa yapar.

Kısa ve öz anlatımlı bir roman 160 sayfa olabi- lir ama bir ağırlığı olan roman 320 sayfa civa- rındadır. Yani 160-320 sayfa arasında olan bir kitap yayınevleri tarafından uygun görülür.

Bu arada bir sayfa sayısına karar vermek ge- rekir. Bu kararı aldıktan sonra kitap içinde olması gereken teknik anlatımlar konusunda kararlar almanız gerekir. Bu konuda ben size kendime has bir tüyo vereceğim, yani ben nasıl yapıyorum?

Kitap içinde bulunacak olan betimlemeler ki- tabın akışını belirler. Ben şöyle bir teknik kul- lanıyorum, önce karakterleri konuşturuyorum.

Şimdi bir örnek göreceksiniz...

- Benim peşime düşeceğini anlamalıydım.

- Beni küçük görmen ve kibrin senin en zayıf tarafın..

Burada birer replik diyalog var. Şimdi bu cüm- leleri bezeme zamanı geldi, eğer roman kısa olacaksa betimleme kısa olmalıdır. Yoksa bir

(11)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 11 yerde uzun bir yerde kısa kalırsa denge bozu- lur.

Şimdi örneği genişleteceğim;

Ali, dönüp Ahmet’e baktı, ondan nefret ettiği anlar aklına geliyordu, tiksinerek "benim pe- şime düşeceğini anlamalıydım" dedi.

İşte bu tür betimlemeler kitabın uzunluğu ko- nusunda fikir oluşturur, bu tarz giderseniz uyum sağlanır. Şimdi genişletelim, bir tık dışa- rı doğu hareket ederiz.

Ali, çatıya düşen yağmur seslerini duyuyor, bu seslerin kendisine birer ürperti dalgası halinde gelmesine engel olamıyordu, içinden acaba bu yağmuru son duyuşum mu?" diye geçirirken, bir umut ile " benim peşime düşeceğini anla- malıydım" dedi.

Bu şekilde, önce replikleri yazarsınız kitabınız- da, bu size büyük kolaylık sağlar. En azından kilometre taşları oluşturur, sonra kitabın ölçü- süne göre betimlemeleri genişletirsiniz. Elbette yazma teknikleri konusunda çok detay var yeri geldiğinde anlatacağım.

(12)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 12 Bir roman, bir kitap kurgu demektir, kurgu yoksa eser de olmaz. Konumuz romanlar ol- sun, romanların türleri vardır:

Aşk romanı Macera romanı Polisiye

Siyasi ...

Hepsinin de jargonu farklıdır. Yani bir roman bir jargon üzerine yapılanmalıdır.

Aşk romanını konu alalım, bir aşk romanı ne anlatmak zorundadır? Aşk romanı bir imkan- sızlığın gerçekleşmesini bir kurgu içinde ka- bullenir hale getirmesidir. Yani okuyucu özel- likle de kadın okuyucu aşk romanlarında mu- cize çözümler ister, yaşayamadığı ama yaşa- mak istediği şeylere ulaşabilecek bir olasılık, bir yol, yöntem arar. En iyi aşk romanları im- kansız olanı bir şekilde mantıklı bir kurgu ile dramatik bir şekilde, kabul edilebilir bir şekil- de anlatmasıdır. O zaman o aşk romanı ilgi çeker.

(13)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 13 Macera romanları, macera romanları belli bir bilgi birikimi içinde olmalıdır yani uyduruk bilgilerle yazılan macera romanları olmaz. Na- sıl Jules Verne bir sürü macera romanını yaz- mak için dönemin kaşiflerinin notlarını kütüp- hanelerde, özellikle Royal akademi kütüphane- sinde incelemiş ve gerçekçi bir platform oluş- turmuş, macera romanları da çok detay bilgisi ister. Bir uçak nasıl kalkar, bir tekne nasıl gi- der, bir kuş nasıl uçar, bir silah nasıl yapılır?

..

Şimdi karakter oluşturma konusunda bir kaç söz edeyim, sonraki dersimiz karakter olacak ama ben bir girişgah yapacağım. Karakterler ve yan karakterler, yan karakterler kitabı ileri- ye taşımak için yaratılır yani burada en önemli şey devreye girer. Bir romanın önce ilk sayfası yazılmaz, önce son sayfası yazılır. Yazar son sayfayı yazar ve bitirir. Son sayfada söyleyece- ğini söyler, büyük bir kapanış yapar. Artık ro- manı götüreceği bir yer vardır.

Örneğin romanın son cümlesi şu olsun;

Sahilde, dalgaların kıyıya ittiği köpüklü suların ıslattığı kumlarda ayak izleri bırakarak, bir

(14)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 14 gün batımında kendisini sakinliğin ve huzurun esintisine bırakma kararını almış ve yaşama- nın, ölmekten ve intikam almaktan daha kut- sal ve değerli olduğunu düşünerek, tetiği çek- mekten vazgeçmişti. Artık üzerinde ağır bir yük taşıdığını düşünmüyordu, ne affetmişti ne de başka bir şey, sadece ömrünün kalanını hapiste duvarların arkasına geçirmektense, ıslak kumlar da yürümeyi tercih etmişti..

Yani bir sürü şey söyledik, düşmanlı intikam kavga dövüş, bir insanın o noktalara gelmesi filan, artık gideceğimiz yer bellidir, son sözü- müzü söyledik. Bu neden önemli? Çünkü ka- rakter oluştururken bu temel sabit üzerinden kuracağız bunu..

Karakterler nasıl oluşur? Onları borç alırız, ödünç alırız. Yani başka insanların bazı özel- liklerini tek bir kişide, belli nedenlerle bir ara- da toplarız. Eksik-gedik-fazla yani bu karakte- rin gelişmesi çatışmalara girmesi, dönüşmesi gerekir ki macera olsun. Ufak tefek kusurlar, mesela utangaçlık, mesela kıskançlık, mesela böbürlenme, cimrilik, cömertlik..

(15)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 15 Yan karakterler ise amacı ana karakteri ileriye taşımaktır. Karakterler bu şekilde olur çünkü çapa ve çatışma sağlamak için bunlara ihtiya- cımız vardır. Çatışmalar olmalıdır ki roman ilerlesin, mesela cimri baba, evlenmek için ba- basından para isteyen hayta çocuk bunun gi- bi...

Korkak bir anne ama büyük olaylara girmek isteyen bir evlat bunun gibi...

Ya da inanç seviyesinde katılıklar, mesela ev- lenmeden cinsellik olmaz diyen bir karakter yani saplantıları olan tipler, toplumda çok sa- yıda bunlardan var, gözlem yaparsanız bulur- sunuz.

Şimdi 3. dersimiz olacak olan yaratıcı yazma teknikleri konusunda kısa bir giriş yapacağım;

İsim ve sıfat tamlamaları bir yazar için sağlam bir zemin oluşturur. Yani yazarken hemen ak- lınıza gelen klişelerden kurtulmak için ki, her taze yazarın başına gelir, kafa öyle alışmıştır, mesela;

Gün batımında esen hafif rüzgara kendini bı- rakmış, hayallere dalmıştı..

(16)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 16 Böyle klişelerle çok karşılaşacaksınız çünkü zaten çok kitap okudunuz, ister istemez bunlar gelecek kalemin ucuna, geldiğinde bunlardan korkmayın, bunlar sizin sermayeniz olacak çünkü klişe, klişe olsa da çok satan kitaplar her zaman klişedir. Her klişe çok satan olmaz ama her çok satan da çok klişe vardır. Sadece klişeyi kendi formunuza döndürmeniz gereki- yor, sihirli bir dokunuş..

Mesela;

Karşısında onu görünce öfkeyle gürledi.

Bu bir klişe, basitçe bu cümleye sihirli bir do- kunuş yapalım, öfke-gürleme ikilisi, karşısında görmek ikinci klişe...

Şu soruyu soralım, bunu başka nasıl anlatabi- lirim? Dediğim gibi isim ve sıfat tamlaması..

Şimdi kurgudan söz edelim, bir romanı roman yapan kurgusudur. Kurgunun yapısını ise bir matematik formülü gibi işlemek gerekir. Şu şekilde...

Çatışmalardan söz ederken ve karakter gelişi- minden bunlar kurgunun bir parçası olur. Üs-

(17)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 17 tat derecesinde bir romancı, bu ben oluyorum :) okuyucuyu romanın başında bir duyguya sürükler ama romanın devamında okuyucuda bu duyguların değişmesine doğru götürür. Ör- neğin okuyucu başlangıçta roman kahraman- larından birine hak verirken onu desteklerken, roman ilerledikçe, bu sebep sonuç ilişkileri ile olur, okuyucu taraf değiştirir. Böyle bir roman muhteşem bir roman olur ama bunu nasıl ya- pacağız?

Şu şekilde yapacağız, koşulları değiştireceğiz.

Buna en iyi örneklerden biri Hugo'nun Sefiller romanıdır, bir diğeri Robinson Cruose romanı- dır. Mesela Robinson romanı yazılırken tuhaf bir dönem yaşanıyordu Avrupa’da özellikle de İngiltere’de, bir görüş ilkel insanların yani İngi- lizlerin keşifler ile Pasifik adalarında keşfettik- leri ilkel insanlar, bir görüş bunların hayvan seviyesinde olduğunu doğuştan böyle oldukla- rını ve asla eğitilerek medenileştirilemeyeceğini öne sürerken, diğer görüş ise eğitim yolu ile medenileştirileceğini öne sürmüştü. Bu roman bu çatışmanın romanıdır. Dönem, romanı etki- lemiştir. Koşullar değişir, durumlar değişir, insanlar değişir, görüşler değişir. Bundan do- layı roman bütün bu gelişmelerle ilgili olmalı-

(18)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 18 dır. Kurgu bir merdivene benzer, romanın iler- lemesini ve hedefine ulaşmasını sağlar. Paralel kurgu romancının işlerini kolaylaştırır. Bunun için sinemasal zaman denilen bir şeyden bah- sedelim. Kurgusal zamanda zaman sıçramaları olur, böylece bir akışı tamamlamak zorunda kalmadan bir başka akışı romana ilave edersi- niz. Paralel kurgu bir olayı bir yerde başlatmak buna 1 demek, sonra başka bir karakter ile başka bir olayı başka bir yerden başlatmak buna 2 demek, okuyucu alışıktır böyle şeylere, zaman sıçramalarına aldırmaz, bu da roman- cının işini kolaylaştırır, sonra elbette bütün bunlar bir yerde birleşir. Bu şekilde roman ilerler.

Kurguda çok şey vardır. Kurgu konusunu işle- yeceğimiz zaman anlatacağım, şimdi derslerin tamamına vitrin yapıyorum.

Karakterleri aynı şekilde konuşturmayın. Aynı sosyal grup, eğitim de bile olsa farklılıklar koymalısınız. Okuyucular bu repliklerden bu kişiler hakkında bir fikir sahibi olmalı.

Bazen bu özellikleri uç noktalara kadar taşıya- bilirsiniz, böylece roman zenginleşir. Çevreniz-

(19)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 19 de gözlemler yaptığınız zaman çeşit çeşit insan ve çeşit çeşit detay görürsünüz, bazıları önün- deki yemeği anında silip süpürür hemen ta- bakları toplar, hemen bulaşık yıkar bir an ev- vel bitirir, bazıları ise bir tabak yemeği 3 saatte bitirmez bunun gibi..

İnce detaylar, konuşma tarzları, kullandıkları kavramlar, bunlar fark yaratır. Karakterleri kendiniz gibi konuşturursanız olmaz.

Bir olay örneği vereyim..

- Birisi yol soruyor birine, kağıt gösteriyor, ad- resi soruyor;

- Bu adrese nasıl gidilir?

- Bu yer nereye düşer?

- Baba, biliyorsan bu yeri bir göster..

- Dayı, buralardan mısın, bu Yol geçmez soka- ğı yakın mıdır?

Çeşit çeşit, işte romanı karakterlerle nereye taşımak istiyorsanız bu karakterleri o şekilde konuşturmanız gerekli. Okuyucu olayın nerede ve kimlerle geçtiğini anlasın..

(20)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 20 Mesela soru sormadan soru soranlar, günü- müz modası bu şekilde iletişim...

- Ben bu konuda ne düşüneceğimi bilmiyo- rum...

Böyle bir cümle, bu cümle zarfçı sorusu, bura- da bir soru yok ama çok soru var. Böyle bir cümle kuran kadın, benimle ilgilen, bana an- lat, bana sor, cevap ver demektedir. Oysa soru sorulmamıştır. Mesela bana biri böyle bir cüm- le kursa ben cevap vermem çünkü bu bir soru değil ama geri kalan 99 kişi balıklama atlar bu cümleye...

Bunlar yaşayan karakterler, etrafınızda dolu.

Hatalardan söz ediyoruz. Altın arayıcıları, altı- nı çer çöpten topraktan ayırmak için uğraşır, arındırmak için, bundan dolayı kitabınızı ken- di zihninizin çöplüğü ile doldurmayın, arınmış, tertemiz olmalı.

İnce detaylar, konuşma tarzları, kullandıkları kavramlar bunlar fark yaratır, fazladan ne bir anlatım ne de gereksiz bir replik olmalı. Betim- lemenin bir anlamı, her şeyin bir gerekliliği

(21)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 21 olmalı. Şişirme, aklına estiği gibi doldurmama- lısın.

Şimdi çok satan kitaplar nasıl yazılır konusu- na bir el atalım. Çok satması için tasarlanmış kitaplar vardır, bunların bir matematiği olur, belli bir okuyucu kitlesini hedefler. Ortalama bir yayınevi her ay çok satan kitaplara en azından bir kitap koymak ister yani bu yönde yapılanmış büyük yayıncılar vardır ama şöyle düşünün, her ay 100 tane yayınevi raflara çok satan koymak ister ama 10 tanesi başarır ama hepsi de iddialıdır. Çok satacak bir kitabın ol- ması, çok satmak için yeterli değildir. Aynı miktarda basılması, tanıtılması, pr ve reklam yapılması, kitapçı raflarında çok sayıda bulun- durulması gerekir ki çok satsın. Yani bir reka- bet var ve her ay bazı yayıncılar kazanırken bazıları bastıkları 20 bin kitabın 19 binini iade alır, çok satamaz yani..

Neyse, çok satan bir roman ucuz olmalıdır, yaklaşık 200 sayfa civarında olmalıdır.

Şimdi konularına göre çok satanlar:

1- Numara, aşk romanları

(22)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 22 2- Numara, macera

3- Numara , polisiye 4- Numara, tarihi roman Bu şekildedir...

Çok satan aşk romanında olması gereken özel- likler; vasatın önemsediği ama gerçekte beş para etmeyen değerlerin kutsanması gerekir.

Yani zaten yaptıkları şeyin öyle kutsal bir de- ğeri varmış gibi göstermek yani okuyucunun kutsanma arzusunu pekiştirmek onaylamak, vasatın elbette..

Çok satan kitapların hedefleri belli bir zümre- dir. İmkansızın hokus pokus ile gerçekleşmesi, dini öğeler, batıl inançlar, gizem yapısında bu olmalıdır.

Kitap türleri hakkında konuşalım. Romanı an- lattık, öykü kısa hikayeler en iyileri Sait Faik tarafından yazılmıştır. Eskiden denemeler de- diğimiz yani eski yazarlar bir parça alçakgö- nüllüydü, şimdi bunlar genellikle kişisel geli- şim kitapları şeklinde oluyor. Bu kitapların ortak özelliği romanda olduğu gibi, bir başlık

(23)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 23 ve iddiası bulunması yani masumiyet başarı- nın sırrıdır gibi, başarmak için koşma yavaşla bu tür şeyler.

Genellikle günümüz hırsız yazarları başka ya- zarlardan çalarlar ama kaynak göstermezler ama işin aslı kaynaklarla referans gösterip, referansa atıf yaparak onun üzerine önermede bulunmak bu işi doğru yapmak demektir. Me- sela bir yandan Budha’ya atıf yaparsın, bir yandan psikolog bilmem neye bu ahlaklı bir yazarlık olur.

Araştırma- inceleme kitapları zorlu bir iştir.

Belgeler bilgiler toplamanız gerekir.

(24)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 24 BİR YAZAR NASIL YAŞAR?

Bir yazar bir avcıdır, kendini göstermeden his- settirmeden yaşar. Gözlemler, notlar alır ve sorular sorar, kendine sorar, bir soğanın zarla- rını çıkarır gibi tek tek olayların derinliğine gi- rer, bir alt katmanı anlamaya çalışır, ön yargısı olmadığı gibi yargısı da yoktur. Sadece dinler, bakar, gözlemler, notlar alır ama bu demek değildir ki, başka bir yazarın sözlerini notlar şeklinde alıp kitap yapmak o şekilde değil. Za- ten bir yazar başkalarının cümlelerini almaya tenezzül etmez ama o karakterlerden özellikler çıkarır. Neyi nasıl söylediğine bakar, davranış- larına bakar, çeşitli bilimlerle yüzeysel olarak da olsa ilgilenir. Psikoloji, sosyoloji, tarih, hat- ta tıp ilaçlar, bilimsel keşifler . Bunlar neden gereklidir? Bunlar yazarın tutunma noktaları, giriş kapılarıdır. Gerekli gördüğünde gireceği dünyaya o kapıdan girer. Derinleşebilmek için yani kapılar giriş bilgileri kavramlar, neyi nasıl hangi kavramlarla araştıracağı elinin altında olmalıdır.

Bugün Google’da doğru kelimelerle arama yapmak bile bir bilimdir. Yani bir yazar göz-

(25)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 25 lemci ama aynı zamanda tefekkür sahibidir, sürekli düşünür, notlar alır.

(26)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 26 BİR YAZAR NE ANLATMALIDIR?

İki türlü yazar vardır günümüzde, yazmak üzerinden şöhret, itibar, para kazanmak iste- yenler, bir de fıtratında kaderinde yazmak olanlar vardır. İkisi de piyasa için gereklidir.

Gerçek bir yazar genellikle Zeitgeistlik (ZAMA- NA TANIKLIK) işini yapar yani kendi zamanına tanıklık yapmak ve bunu gelecek nesillere ge- çirmek, kalbinde bu vardır. Yazmak onlar için yaşamaktır, diğer yazarlar da şan şöhret için yazarlar, bu da onların hakkıdır çünkü kitap- lar artık ürün halindedir ve bu ürünlerin piya- saya sürülmesi gerekir. Birileri bunları yazmak durumunda yani bu bir iş...

Eğer benim gibi yazarlara kalsa bu işler piya- sada o tür kitaplar olmaz, her işin ustası fark- lıdır, o işin de ustaları gerekir. Ürün, kitaplar üretmek çünkü ürün kitap üreten yazarların önemli bir kısmı bir kere işten çıkarıldığında yazarlık hayatları biter. Yazmaları siparişlere bağlıdır. Dönem dönem böyle yazarlar çıkar, 2- 3 yıl piyasada kalır, sonra ortadan kaybolurlar, tüketim toplumu onları da tüketir.

(27)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 27 Yazar başka ne anlatmalıdır? İnsan hayatına dokunacak, onları ertesi güne taşıyacak fikir- ler. Umutsuz bir insan o kitabı okuduğunda ertesi güne kendini taşıyabilecek şekilde moti- ve olmalıdır. Kitapların en büyük görevlerinden biri de budur. Bir insana yeni kapılar açabil- meli, onlara olasılıları gösterebilmelidir, yaşa- ma sevinci gibi..

Evet olur, biri diğerini örter ve mesela sakin yaşayan bir insan karakterini böyle geliştirmiş, sürekli kontrollü ama içinde gizli bir öfke bas- tırıyor. Geçmişten gelen bir şey bir anda ortaya çıkar ve karakter uçar gider, kişilik ortaya çı- kar. Tersi de olur kişilik kısmen fıtrat ile ilgili- dir, fıtrat özellikleri bastırılır zaman hayata uymak için tabaka tabaka karakter geliştirilir.

Mesela özünde yumuşak olan biri, sert biri olabilir, kendini korumak için mesafeli olur ama gerçekte şefkat ihtiyacı vardır ama bunu zayıflık olarak görür, bastırır bu tür şeyler..

Gözlemlerle, düşünerek, bu kişi nasıl konuş- malı sorusunu sorarak ona bir karakter veri- riz. Mesela utangaç bir karakter, mesela neşeli, mesela öfkeli, sosyal sınıfları, meslek grupları, psikolojik durumları, mesela tutarsız konuşan-

(28)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 28 lar, mesela belirsiz konuşanlar, mesela kesin ve net konuşanlar, kendini uzun cümlelerle ifade edenler, kısa ifade edenler yazar karar verir, uygular.

Mesela...

- Sizin için ne yapabilirim?

Sorusu, mesafe koymak isteyen ama yine de kurallara uymak isteyen biri böyle sorar ama başka biri

- Ne vardı? Der..

Fark burada, hangisini beslerseniz o gelişir hikayedeki gibi..

Kişilik ya da karakter ve olaylara karşı verdiği- niz tepkilerle meydana gelir. Motor kortekse yeni davranışları öğretirsiniz bir zaman sonra onlar karakteriniz olur, mesela kaba konuşan bir insan nazik konuşmaya ve davranmaya başlarsa bilinçli olarak, kontrollü 21 gün sonra motor korteks bunu öğrenir, böyle davranmaya başlar. İşin sırrı bir yerden başlamaktır, ilk adımı atmaktır. Karakterinizi hangi yöne evir- mek istiyorsanız, o yönde modelleme yapmanız

(29)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 29 gerekir. Mesela tembel ve atalet içinde üşengeç bir insan olsun, bu kişi çalışkan ve disiplinli olmak istiyor. Kolay, elindeki işleri zaman di- limlerine böler ve bilinçli disiplinli bir şekilde ilgili zaman dilimi içinde o işin o parçasını ya- par, irade gücü kullanır, mazeret aramaz. Böy- le böyle disiplinle gelişir, parça parça işi yap- mayı öğrenir, üşengeç olmaz, tembellik kalkar.

Bilinç bunu yönetir yani bilinç ve irade teknik ile birleşir bu şekilde utangaç bir insan giriş- ken olmak istiyorsa aynı şekilde davranır yani aklına geleni söyler, hesap yapmaz, söyledikle- rinin sonuçlarına katlanır. En sonunda başka- larının yargılarının eşek osuruğu kadar değeri olmadığını anlar ve uçuşa geçer, utangaçlık filan kalmaz.

Karakter, içine girilen rol ve özelliklerdir, çoğu da alışkanlıklardan meydana gelir. Mesela ka- rakter özelliklerine bakalım;

Korkaklık: Korkaklık bir kişilik değildir, sonra- dan oluşabilen bir kabuktur. Kişilik ise temel- de fıtratta olan en temel özelliklerdir. Bunlar bebeklikten itibaren gelir ve kişiliğin bir parça- sı halinde devam eder, sonuna kadar da gider, zaman zaman kabuğun altında kalsa da..

(30)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 30 Mesela kişilik özellikleri arasında dayanıklılık yani dirayet vardır, meraklı olmak kişiliktir, mesela kabadayılık bir karakterdir eğitimle bu özellik ortadan kaldırılabilir ama bir insan me- raklı bir kişiliğe sahipse dünya bir araya gelse bin tane teknik kullansa ortadan kaldıramaz.

Şimdi temel iki noktadan bahsedelim, korkak- lık ve cesaret, biri diğerinin zıttı değildir. Kor- kaklık bir sonuçtur, kişiliğin bir parçası ola- maz. Deneyim ya da eğitim ile elde edilir, aynı şekilde ortadan kaldırılır. Yani korkak olma- mak cesur olmak anlamına gelmez, arada bir bariyer vardır. korkak olmayan bir insan en fazla nötr bir pozisyona gelir, yani hareket soğ- rulmuş olur.

Korkaklık ortadan kalkabilir, bu kişi korktuğu şeylerden artık korkmayabilir ama bu onu ce- sur yapmaz. Cesur olmak bir bilinç meselesi- dir, kişiliğin bir parçasıdır, temelinde ataklık vardır. Cesur kişi cesareti olduğu konuda he- men adım atar, beklemez.

Bir insan ömrünü düşünün ve bir insanın ömür denilen bu yolculukta yaptıklarını düşü- nün, sonra da aslında yapması gerekenleri,

(31)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 31 sonra da aslında yapması gerekenleri neden yapmadığını düşünün.

Şimdi bir abaküs düşünün, hani şu çubuğa dizili boncuklar. Çocukluk ve gençlikte iki boncuk arasına uzun bir mesafe koyarız ve bu mesafe arasını da kendimizce öncelikli olan şeyleri blok halinde koyarız, zamanımız çoktur.

İki boncuk arasına bir değer verelim, 100 birim diyelim. Şimdi elimizde neler var buna baka- lım?

Kariyer, eğitim, okul, iş öğrenme, deneyim ka- zanma, ilişkiler, arkadaşlıklar, geziler, aile ak- raba ilişkileri, ölümler ve doğumlar, birleşme- ler ayrılmalar ve bunlara bağlı olarak meydana gelen duygulanımlar ki bunların bazıları travmatik boyuttadır. Sevmek, şefkat, kin, öf- ke, hırs, kıskançlık, harislik, bağlılıklar, aşklar , gençlik zamanlarında iyi duygularda vardır, neşe keyif ..

Gençlik zamanlarında blok halinde belli şeyleri alırız, mesela kariyer hareketlerini 90 birim koyarız, geri kalanlardan 1 birim, bazılarını hiç koymayız boşluğun içine ‘fark etmez’ deriz.

Öncelikler değişir, para kazanmak, birileriyle

(32)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 32 zaman geçirmek, eğitim almak, diplomalar al- mak önceliklidir.

İşte belli yaşlarda bunlar doğal şeyler gibi du- rur ama yaş aldıkça 40-45-50-55-60 filan in- san alışanlıkları neticesinde 40 öncesi yaşlarda ne yaptıysa aynı şekilde yapmaya devam eder.

Kafayı para kazanmaya, biriktirmeye taktıysa oradan devam eder. Belli duyguların etkisi al- tında ise mesela korku, endişe, kaygı, değersiz- lik hisleri, eleştirilme, beğenilmeme, takdir edilmeme, onaylanma, dışlanmama , bunları da ileri yaşlarına aynen taşır. İşte hata bura- dadır çünkü 40 yaş altında hayatında 100 bi- rimlik alan açmışsındır, iki boncuk arasında 100 birim vardır ama belli yaşlardan sonra bu artık yoktur, iki boncuk arası kısadır.

Bundan dolayı tek bir şeyden ya da sadece bir kaç şeyden ibaret şeyleri blok halinde bu boş- luğun içine koyarsan, mesela korku endişe kaygı ya da kazanma hırsı , artık hayatını ya- şamıyor olursun. Sana 100 birimlikmiş gibi gelen alan aslında belki 10 belki 20 birimdir.

Yani iyi şeylerden her birinden azar azar, hiç birini ertelemeden hayatının içine sokmalısın.

(33)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 33 Mesela neşe kavramı, neşesiz bir günün geç- memeli, keyif aldığın şeyleri erteleme o günün içinde bulunsun ve o boşluğu gereksiz yere dolduran şeylerden kurtul, korku endişe kaygı çünkü yarın asla gelmeyebilir. Bekleme, bek- letme o iki boncuk arasını iyi şeylerle azar azar olsa da doldur, seni güldürecek şeyler, mem- nun edecek, keyif verecek, sana bir değer ka- tacak şeyler ama sen boşluğu sadece bir tek şey ile doldurup da geri kalanı ertelersen, ileri- de koyarım şeklinde, o ileri zaman asla olma- yabilir.

Bu şimdilik bir hayat dersi olarak aklınızda bulunsun. Demek istediğim şu, davranışları- nızla ne kendinizi ne de başkalarını yorun, ne tahammül edin ne de birilerinin size tahammül etmesine neden olacak davranışlarda bulunun.

Evet yaşam koçluğu bu kadar, şimdi karakter oluşturma konusuna gelelim..

(34)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 34 KARAKTER OLUŞTURMAK

Karakter aslında kurgunun bir parçasıdır, yani karakter oluşturmadan önce kurguyu oluş- turmanız gerekir ki karakterleriniz bu kurguya uygun olsun. Yazılı ilk karakterler yani drama karakterleri Yunan mitleri ile başlar. Zaten o zamandan bu zamana temel karakterler ora- dan alınmıştır. Zaman içinde bir parça makyaj yapılmıştır ama temeli oradan gelir. Karakter- ler neden kurgu ile ilgili? Size örnek olarak verdiğim Derin Vadi kitabı, bu kitap karşılaş- maların, zorlanmaların, mekanın insanın de- ğişmesini sağlayacağı iddiası ile yazılmıştır. Bir şekilde kabukların zorla soyulması ve kişinin gerçek kişiliğinin ortaya çıkması ile ilgilidir.

Bundan dolayı karakterlere iki vasıf yerleşti- rilmiştir. Kusurlu yönleri ve kuvvetli gibi görü- nen yönleri ve her karşılaşma sonrası bunların değişmesi, kurgu bu şekilde olduğundan yani korkak bir insanın cesaretini kazanması ya da kendini güçlü gibi gösteren bir insanın aslında içten içe bir korkak olduğunun ortaya çıkma- sı, yani bu bir kişisel gelişim romanıdır aslın- da...

(35)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 35 Bir roman-senaryoda karakter, klasik kusurlar üzerinden kurgulanır ve bunlar kurguya bağlı olarak ince bir işçilik ile hikayeye sebep sonuç bağlamında yedirilir, yani hikayesi örüntülenir.

Mesela korkak bir adamın aslında kontrolcü bir anne nedeniyle bu hale gelmiş olması, sü- rekli korkutulması , yani aile çevre etkisi...

Bir karakteri oluştururken özellikleri, farklı insanlardan ödünç alırız ve karakteri oluşturu- ruz. Bundan dolayı gözlemci olmamız gerekir.

Bir de tabii işin içinde psikoloji ve sosyoloji var, mesela bipolar bir karakteri ödünç alabili- riz. Yani karakterimiz bir parça bipolar ya da borderline olabilir ama aşırı olmamak kaydıyla, eğer konumuz bipolar değilse çünkü az olması bu karakteri bu yönde geliştirmemizi sağlar, ya özellik değişir ya da artar, geriler ya da artar, artık nereye doğru çıkaracaksak klasiktir...

Bir roman ya da senaryo nasıl başlar? Önce serim denilen giriş bölümü vardır, sonra ge- lişme, sonra sonuç...

Önceden de dediğim gibi romanın mottosu, sonra da sonu yazılır, yani gideceğiniz istasyon belli olur. Yoksa kurgunun içinden çıkamazsı-

(36)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 36 nız, ben öyle çok amatör gördüm başlayıp biti- remeyen çünkü mantık oluşturamazlar, çerçe- veleri yoktur, çalakalem başlamışlardır, öyle olmaz...

Kurgu ve karakter nasıl ve ne şekilde gelişme- lidir? Ve karakterler de boşluk bırakmak..

Özellikle dizi film senaryolarında buna çok dikkat edilir. Bir karakterin bütün özellikleri ilk anda verilmez. Neden? Çünkü öyküyü geliş- tirmek için o karaktere ekler yapmak duru- munda kalırsınız, yani karakteri ekonomik kullanmanız lazım, mesela daha romanın ba- şında;

Ayşe, evlenmiş boşanmış, iki çocuğu var.

Şeklinde giriş ekonomik değildir çünkü ileride evlenme, boşanma, iki çocuk ayrı ayrı hikayeyi desteklemek için işin içine sokulması gerekebi- lir.

Karakterler, romanın öykünün temelini oluş- turan, çatışma bir sorunsal bir sorunun ceva- bını aramak için oluşturulur. Romancı bir me- kan yaratır ve der ki bu mekanda insanlar na- sıl davranır? Örneğin bir köy düşünün, bir çe-

(37)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 37 şit kapalı mekan, bu köyün temel dinamikleri- ni değiştiren bir şey olur. Köy kadınları aynı otobüste düğünden dönerken otobüs uçuruma kalır. İşte bu bir çatışmayı başlatır. Bu 33 ço- cuk ile köy ahalisinin ilişkisi nasıl olacaktır?

Yani kapalı devre sistemlere birinin girmesi ya da çıkması yeni bir olayın başlaması ile bir öy- kü başlar. Mesela bir köyün yakınına maden açılır bunun gibi, mesela bir köy adamına pi- yango çıkar bunun gibi..

Değişimi başlatacak olan şey, yani karakterler kurgunun ve öykünün gelişmesini ve son du- rağa ilerlemesini sağlayacak unsurlardır. Ka- rakteri belli bir kusurun, özelliğin ağırlığı al- tında göstermek durumundayız, yoksa o öykü ilerlemez. Örneğin aşırı kibirli, aşırı aç gözlü, aşırı cesur, aşırı meraklı yani bir şeyin aşırısı olmalıdır. Olumlu ya da olumsuz bir özellik, aşırı duygusal, aşırı utangaç ....

Serim bölümünde belli kısa olaylar ve öyküler içinde karakterin bu özelliğinin okuyucu tara- fından keşfedilmesini sağlamalıyız, ancak ama- törler “çok cesurdu” ya da “çok korkaktı” ya- zar..

(38)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 38 Benim Derin Vadi romanım içinde bu şekilde anlatmamın nedeni romanı senaryo olması için kurguladığımdan oyunculara karakteri tanım- lamak içindir. Aslında romanda bu özellikler bir kısa olay içinde anlatılır ve okuyucu karak- terin nasıl bir özellikte olduğunu anlar. En iyi roman okuyucuya bir şeyler keşfettirebilen bir romandır.

Karakterlerde sebep-sonuç ilişkisini kurgular- ken aynı zamanda iyi bir romancı etik değerleri sorgular, karakterin bir parçası haline getirir.

Hatta sınırları zorlar, toplumsal değerleri sor- gular.

Bir gerçek örnek vereyim; bundan yıllar önce o zaman henüz akademisyen olma yolunda iler- leyen bir kardeşimiz şunu sormuştu, “Ben beni aldatmayacak bir kadınla evlenmek istiyorum.”

Yani garanti istiyor. Bu bir karakterdir. Bu ka- rakterin değişik yönlerde ilerlemesini sağlaya- biliriz. Böyle keskin görüşleri olan muhafaza- kar bir tip düşünelim, bir kızla evlenir güvenir ama kader bu ya, kadını yakalar, kadın kaç- mak isterken arabanın altında kalır.

(39)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 39 Neyse, kadın komada, aslında kadını çok sev- mektedir. Başında bekler, iyileşmesini ister, iç hesaplamalara girişir, bunun gibi şeyler.

Çatışmalar kişinin hem dış dünya ile hem de kendisi ile girdiği çatışmalardır. Çoğu zaman temel yapılarla çatışmaya girer, sorgular. Yani karakterin üzerine belli bir özellik aşırı yük- lenmeli, belli özellikler de ileride geliştirilece- ğinden az bırakılmalı ve asla unutmayın her gelişme sebep-sonuç ilişkisine öykü içinde bağlanmalı, yani en saçma gibi görünen şeyle- rin eğer bir mantığı varsa okuyucu bunu kabul eder. İşte Süpermen ya da vampir hikayeleri gibi, aslında bunlara kült diyoruz. Yani bir ro- man kült olsun diye yazılmaz ama kült olabilir.

Örneğin Kont Drakula karakterleri Bramstockers derler. Aslında Drakula ile ilgili ilk yazılar Fransa’da gazetenin birinde öyküler halinde yazılmıştır, sonra bu öyküleri gören Bramstockers romancı, bundan bir roman meydana getirmiştir, fantastik karakter ve özellikler koymuştur. Azı dişler, güneşten kaçma, sarımsak olayı, gümüş hançer, kazık, gümüş mermi filan, aslında bütün bunlar Bal- kan mitlerinden alınmış parçalardır.

(40)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 40 İşin aslı ise şöyledir: 3 tane farklı öykü birleşti- rilmiştir. Birisi Kont Drakula’nın hikayesi, ka- zığa oturtma hikayesi ama o romanını roman yapan giriş cümlesidir ve romanın mottosunu oluşturur ve muhteşem çatışmalar vardır, hem de en kök derinden çatışmalar.

Kont Dracula’nın ilk sözü romanı başlatan cümle..

Love is greater than god...

Aşk, Tanrıdan daha yücedir.

Bu bir intikam hikayesi, aşkı uğruna kafir ol- mayı seçen isyankar ruhu anlatır ama aslı ne- dir? Hristiyanlıktan alınma, İncil’den Lucifer denilen melek tanrıya şöyle seslenir; “Baba, ben seni çok seviyorum ama sen insanı senden daha çok sevmemi istiyorsun” secde meselesi..

Evet Tanrı öyle demiştir, “İnsanı benden daha çok seveceksiniz hizmetine gireceksiniz”

Yani yazar, bazı dinsel metinlerden esinleniyor, hakkıdır, sıkıntı yok. İsyan başlar, mücadele başlar. Yazar karakteri oluştururken tanrının bir insana vereceği ödül gibi duran iki ağır ce-

(41)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 41 za ile cezalandırır; ölümsüzlük ve ruhsuzluk, biri diğerinin bedelidir. Ölümsüz olabilirsin ama ruhun da olmayacak, sonsuza kadar ya- şayabilir her defasında dirilebilirsin ama boş ceset kalacaksın. Burada da ciddi bir çatışma vardır.

Romanın gerisinde roman, Balkan halk folklo- rundan alıntılar vardır, Yüzüklerin Efendisi de bu şekilde folklor temellidir. Vampir olayı bir çeşit kan hastalığı ile ilgilidir, artık magnez- yum mu çinko mu neyse doktorlar daha iyi bilir. O bölgenin bitki örtüsünden kaynaklanı- yor. Bölgenin insanları bir şeyin eksikliğinden dolayı kan emme ihtiyacı duyuyorlar, bir çeşit hastalık, yazar bu fikri de emanet alıyor.

Mezardan dirilme, hortlak hikayesi de yine o bölgede Voyvoda tarafından öldürülen iki Yeni- çerinin güya dirilmesi ve köye musallat olması, yakalanmaları ve kazık çakılmaları öyküsü, işte tüm bunlar birleştirilir ve roman oluşur ama İngiliz romancı Stocker, baba çatışmayı bulmuş, en büyük çatışmayı, bundan dolayı romanı kült olmuştur.

(42)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 42 Frankenstein da aynı sistemledir, dönemin bi- limin elektrik olayının can vermesi, özellikle kurbağalar üzerinde, yazarların hayal dünya- sını beslemiştir. Temelinde elektrokimyasal bir olay, simyanın özü.

Mesela Yeni Atlantis kitabı, Bacon’un Royal Akademi'den yeni Atlantis burada komünist toplumun metafizik öğeler üzerinden şekillen- mesi, mükemmel insan mükemmel toplum o dönemin ciddi siyasi tartışmalarından biriydi.

Yani mükemmel insanlardan meydana gelebi- lecek ütopik bir toplum.

Yazar sorular sorar, çatışmalı sorular ve ka- rakterleri bunların üzerine bina eder ve karak- terleri ekonomik kullanır. Herhangi bir karak- ter sebepsiz yere alıp başını gidemez öykünün içinde, her hareketi öyküyü ileri taşımak için kurgulanmalıdır, ağlayacaksa öyküyü ileri ta- şısın diye, tek bir kelime edecekse öyküyü ileri taşımak için, diğer türlü boş laflar, dolgu olur.

Drakula çok sevdiği karısını kilisenin papazla- rına emanet etmiş ve savaşa gitmişti. Savaş alanından yanlış haber gelmiş, Drakula’nın öldüğü söylenmişti. Bu haberi papazlar karısı-

(43)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 43 na verince kadın da kendini öldürmüştü. Öfke- lenen Drakula papazların hepsini kazığa oturtmuş ve isyanı başlatmıştı. Yani karısına olan aşkı için tanrının elçileri olan papazlar, tanrı ölmesine izin verdiği için, sebep-sonuç ilişkisi..

Mitoloji ve yaradılış öykülerindeki karakterler roman karakterlerine hissettirilmeden mi yer- leştirilir, bazı özellikleri alınır kullanılır. Mesela amatör bir yazar şu şekilde yazar:

Adam, sol elini hızara kaptırmış ve hep gizleme gereği duyduğundan, sol elini cebinden çıkar- mazdı.

Ama usta bir yazar, bunu okuyucunun keş- fetmesini ister:

Adam, bakkala parayı uzatıp verdiğinde, ka- lender bakkal onun sol elini merak edip sor- muştu,

- Hazret hızara mı kaptırdın?

Bu kadarı yeterli olmuştu adam için, hikayesi- ni anlatmak istiyordu.

- He, hacı bakkal, hızara, dedi ağlamaklı..

(44)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 44 Farkı görüyorsunuz değil mi? Her hareket öy- küyü taşımalı, adres yazar gibi bilgi verilmez, her bilgi

öyküyü taşımalı..

Şimdi ilk anlattıklarıma döneceğim, gördüğü- nüz gibi modern insan, kadını ve erkeği fark etmez böyle travmatik bir hata yaşıyor, sıkıştı- rılmış hayatlar. İşte bu boncuk içinde kalan dönemler birer çatışma alanı oluşturabilir. Me- sela korkularından arınmak için kırkında bir başlangıç yapan insan ve onun hem kendisine hem de çevresine karşı verdiği mücadele, bu şekilde mesela haris bir özelliği olsun ya da intikamcı, geçmişte kendisine kötü davranan- lara beslediği kin ve hayatının içinde boşluk olmadığından orada sevginin oluşmaması gibi ama sonra bir karşılaşma yaşar ve o an bes- lenmeye başlar, bunun gibi içsel çatışmalar da olay örgüsü içinde yer almalıdır..

Agatha Christie romanlarından ve baş karakte- ri mösyö Poirot bundan bahsedelim ve Doğu Ekspresi romanından bir örnek vereyim..

Kimdir Poirot? Katolik ve aslında müthiş din- dar ve adaletçi bir adamdır, yani prensipleri

(45)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 45 vardır ve en önemli suçun ya da günahın insan öldürmek olduğuna inanır, en derin hücreleri- ne yerleşmiştir bu inanç ve hep buna sadık kalmıştır. Katilleri yakalar adalete teslim eder iki istisna hariç, Doğu Ekspresinde katilleri yakalar, aslında cinayeti 7-8 kişi yapmıştır, bıçaklayarak ama ilk darbeyi öldürücü darbe kimden gelmiştir belli değildir. Bir intikam ci- nayetidir ve maktul kötü bir çocuk katilidir, adamı öldürenler de çocukla bağı olan kişiler- dir. Poirot cinayeti çözer, Yugoslavya sınırları içindedirler, Yugoslav polis sorar ”cinayeti çöz- dünüz mü?” diye, Poirot kendi prensibine karşı

“Evet, katil dışarıdan gelmiş, pencereden gir- miş bir hırsız” der. O kişileri polise vermemek için ve ağlar. Hayatı boyunca yeminli olduğu bir prensipten ayrılmıştır ama bundan da acısı Poirot adam öldürür, cinayet işler ve kendini öldürür. Yazar burada ciddi sorgulamalar ya- par, prensipler, olasılıklar . Her romanın böyle meseleleri olmalıdır. Bunlar çatışmalardır.

Şimdi de bunların bir parçası olarak kancalar- dan bahsetmeliyiz ki romanın heyecanlı bir şekilde akmasını sağlarlar. Romancı öyküyü taşımak için kancalar kullanır. Romanın bir bölümünde o kancayı sonuca ulaştırırken aynı

(46)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 46 bölümde yeni bir kanca atar. Örneğin bir ka- rakter şöyle der “Senden hamileyim” çatışma başlar. Gerçekten de hamile mi, gerçekten de ondan mı? Bir sonraki bölümde bu çözülürken adam ortadan kaybolur. Kaçtı mı, öldü mü, öldürüldü mü? ...

Yani romanda her zaman merak duygusunu tetikte tutulmalıdır.

Yan karakterler de çok önemlidir, mesela ha- yat tecrübesi olan bir yaşlı adam, düşkün bir kadın, herhangi bir özellik romana girer ve çı- kar öyküyü taşımak için, bu kişi bir dolmuş şoförüdür, bir dilencidir, belli bir mantık ile oraya yerleştirilmiş bir karakterdir, işi o ka- dardır.

Karakterlerin diğer karakterler tarafından okuyucuya tanıtılması, bu da teknik bir du- rumdur. Mesela şu diyaloğu inceleyelim:

- Bu adamın kellesini, almadan buraya gelme.

- O nasıl olacak, adam delinin teki, yeri, yurdu belli değil, beş tane leşi varmış, bilinen bu, belki daha fazla, yüzünü gören korkudan dü- şüyormuş.

(47)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 47 Yani diğer karakter bir vesile içinde bir duru- mu izah ederken karakter hakkında bilgi verir, bu da okuyucuyu meraklandırır.

Mesela..

- Ali'den borç iste, adam Harun gibi zengin...

- Yok be abi, zengin ama pinti, adam kendine bile çay ısmarlamıyor, kuru ekmek bitmeden, tazesini almıyor, bana mı borç verecek?

Bunun gibi...

Bu tür cümleler hem merak uyandırır hem de akışı ileri götürür.

İç çatışmalara bir kaç örnek vereyim....

Babasının otoritesine karşı çıkmak istiyor ama babasının verdiği parayı ve imkanları da ka- çırmak istemiyor. Çok güzel ve genç bir kadın ile evlenmiş, kendini ona layık görmüyor ama bu bir kazanç kaybetmek istemiyor. Diğer yandan karısı adamı batırmak üzere adam borçlanmaya başlamış bunlar çatışmalar.

(48)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 48 Kancalara örnek olarak, girme-çıkma-azaltma ve çoğaltma şeklinde her şey olabilir. Örnekler- le anlatalım..

Kargocu bir paket getirir kadına teslim eder ama kocası içindir. Çatışma başlar, kadın pa- keti açmalı mıdır açmamalı mıdır? Bunun ça- tışmasını yaşar, okuyucu da aynı havayı yaşar, doğru olan hangisidir?

Uzun zamandır ikna etmeye çalıştığı kadınla bir buluşma ayarlar, restorana davet eder.

Tam kapıdan çıkmak üzereyken, kardeşi gelir, kardeş ya birilerinden dayak yemiştir ya da karısı ile kavga etmiştir filan, binlerce irili ufaklı öyküyü ileri taşıyıp istasyona getirecek minik kancalar öyküyü taşımalıdır.

Artık öykünün amacı ile ilgili kurgu ile bağla- yalım. Yazar yazarken bir retorik kullanır, yani amaca uygun yazar, bir boşluğu doldurmak için yazar, başı sonu belli olan bir alanı. Den- geyi gözetir, özellikle de betimleme yaparken size kendi buluşum olan yöntemi anlatmıştım, önce diyalogları yazın sonra kitabı ne kadar genişletmek istiyorsanız aynı ölçüde her repliği

(49)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 49 betimleme ile uzatın, yani merkezden dışa doğ- ru, örnek:

Hülya: “Ben kalksam artık, geç oldu” dedi.

Replik bu, genişletelim..

Hülya sandalyesinde kıpırdandı ve...

Hülya, gözlerini karşısındaki adama dikti, na- sıl tepki vereceğini kestirmeye çalışırken, san- dalyesinde kıpırdadı ve... dedi...

Dışarıda, zifiri karanlık vardı, Hülya...

Kitabı çalışırken sürekli başa dönüp geliştir- meler yapacağınız için, öykü tamamlandığında yani tamamı bittiğinde artık ne kadar genişle- teceğiniz konusunda karar alırsınız, her diya- logu azar azar betimlemeler ile baştan sona genişletirsiniz. Sonra tekrar başa döner, eğer istiyorsanız daha geniş betimlemeler ile daha genişletirsiniz ama her defasında denge önem- lidir. Yani bir diyaloga 20 satır yazıp, diğerini bir cümle ile geçmemelisiniz.

Mekanlar konusunda bilgi verirken, mesela kahraman Kudüs’e gitti, değil mi, “Kudüs’e git- ti” olmaz. Mesela;

(50)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 50 Robert, haham Moşe ile tapınağın girişinde bu- luştu. Elindeki paketi Moşe’ye verirken Hz.Ömer camisinde öğle ezanı okumaya baş- lamıştı..

Bırak okuyucu keşfetsin nerede olduğunu..

Robert, Kudüs'e hamam Moşe ile buluşmaya gitti...

Bu amatör bir cümle olur.

Bazı durumlarda romanda gerçek bilgilerin geçmesi romana değer katar. Mesela;

Amerikalı Jony, dikilitaşın yanından koşarak geçerek, soldaki dar çıkmaz Sormagir sokağına daldı, köşedeki Narlıbahçe camisinin avlusuna sığındı.

Bu şekilde, romana gerçekçilik katar, romanın değeri artar ya da çok bilinen eserler, mesela;

Mona Lisa tablosunu görmek için Luvr müze- sine gitmeyi kafasına koymuş ve bu uğurda 2 yıl para biriktirmişti ama şimdi tablonun kar- şısında olmasına rağmen bir heyecan duymu- yordu.

(51)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 51 Yani ne dedik? Tablo Luvr müzesinde bunun gibi...

Mesela katışımcı bir karakter kendini nerede iyi hisseder? Olayların içinde, orada yaratım sağlar bunun gibi, bakacaksın fıtratında ne var? Ona uygun yaşayacaksın, en kolay böyle yaşanır. Fıtratına uygun yaşayan tırmalamaz.

Mesela ben, kalkıp aktif siyasete girsem tırma- larım, benim fıtratıma uygun değil herkesle bir şekilde muhatap olmak, herkesin huyuna su- yuna gitmek bunun gibi. Mesela nakledici bi- rine seyirci lazım, mutlaka takipçi seyirci alan biri takdir eden birileri yoksa sistem çalışmaz.

Böyle kişiler verecekleri şeylere alıcılar bulmak durumundadır, aynı ilkokul talebeleri ve öğ- retmenler gibi kendiliğinden yani, mesela ay- rıştırıcı fıtrat sanat kimlikli bir fıtrattır, ciddi uyaranlara, akışlara, olaylara ihtiyaç duyar, uzun akışlara girerler. Mesela ıssız bir adada 1 sene kalır ya da Hemingway gibi iç savaşa gi- rer, ikisi de aynı şeydir, challenge yani. 8-5 mesaiye gelmezler, düzenli rutin bunları öldü- rür. Mesela Dostoyevski, adam heyecan için kumar oynar, ciddi bir kumarbazdır neyse..

(52)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 52 Kitap yazmak yemek yapmaya benzer, her şey belli bir tarif ve porsiyon ile ölçüler üzerinden gider. Karakterler o yemeğin malzemeleri gibi- dir, eti sebzesi filan, bundan dolayı enternas- yonal bir karakter de yaratabilirsiniz, Süper- men gibi hayali bir karakter de yaratabilirsiniz, bölgesel bir karakter de kitabın yani yemeğin neye ihtiyacı varsa, onun üzerinden o karak- terler oluşturulur, kurgunun gereği ne ise...

Roman karakterleri çerçeveleme üzerine kur- gulanır, yani alanı daraltırsınız ve onun içini doldurursunuz. Karakterin gelişimine ne kadar ihtiyaç duyuyorsanız o kadar genişler ve de- vam eder.

Roman formlarından söz edelim, bu sizin ka- rakter oluşturmanıza yardımcı olur. Fantastik romanlar, bilim kurgu romanlar buradan baş- layalım.

Fantastik romanlar aslında birer İsa Mesih tü- revidir. Temel yapısında kahramanın temel özellikleri İsa Mesih anlatımından kaynaklanır.

Aslında bir sürü hayat içindeki kurgu da buna bağlı yapılır. Bunun öncesi de vardır ama bu model batıya İsa Mesih hikayeleri ile geçmiştir,

(53)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 53 fantastik kurgudan söz ediyorum. Kurtarıcı rolü, kime karşı? İnsanın yenmeye gücü yet- mediği güce karşı, Süpermen'den Yüzüklerin Efendisi’ne kadar hepsi bu temel üzerine yük- selir. Yüzüklerin Efendisi bir 18 yy romanıdır yani Süpermen’den daha eskidir. Süpermen birinci dünya savaşı sonra ortaya çıkar, iki sa- vaş arası çöküşten hemen sonra, o zaman uç- maz Süpermen sadece zıplar. Düşman yani insanların otoriteye karşı gücü azaldıkça Sü- permen’in özellikleri de artar ama bütün hika- yelerin ve karakterlerin özünde bulunan şey temel insan doğasıdır yani sizin nature dediği- niz şey.

Güç beraberinde neyi getirir? Kibri..

Zayıflık beraberinde neyi getirir? Korku- isyan.

Yani karşıtlıklar hikayeyi geliştirir. Musa- Ramses hikayesini ele alalım, aslında bilinen bir sistem bölgenin bütün benzer hikayelerinde var. Kötü krala kahin onu öldürecek ve tahtın- dan edecek çocuğun doğacağı günü söyler, kral da o gün doğan çocukları öldürtür ama çocuk sepet içinde dereye bırakılır, saraya gi- rer, orada yetişir. Rekabet, kıskançlık, harislik,

(54)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 54 mesela 300 Ispartalı filmindeki kambur ilginç bir karakter, neden? Çünkü Ispartalılar ideolo- jileri gereği onu adam yerine koymaz ama Persler ona değer verir. Ne gelir? İhanet yani romanların içinde romanının türü ne olursa olsun içsel çatışmalar ve dışsal çatışmalar olay örgüsünü ilerletir. Mesela insanların en iddialı oldukları konularda sınanması, asla yapmam dedikleri noktaya nasıl geldikleri Ahlaksız Tek- lif filmi..

Karakterler kesinlikle romanın türü konusu ve kurgusu ile alakalıdır, bundan dolayı önce ro- manın kurgusunun tamamlanmış olması gere- kir, sonra karakterler kurguya uygun bir şe- kilde gelişir. Mesela antik bir savaş romanı Truva çok nettir karakterler, İlyada içinde bir konu...

Zengin bir ülke Truva, Yunanlardan kralın ka- rısı olacak kişiyi Paris aşık olur, kaçırır, savaş başlar. Aşil vardır, yarı tanrı ölümsüz, herkesi öldürür, savaşı kazanırlar ama o topuktan vu- rulur ölür ...

Paris yakışıklıdır ama savaşçı değildir, zayıftır.

Buna göre yani romanın içine girecek olan bü-

(55)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 55 tün karakterler hikayeyi sona doğru taşımalı- dır. Bir yerde kahraman varsa onu değerli ya- pacak olan şey anti-kahramandır yani kötü adam, bir romanın kötü adamı ne kadar iyi yazılırsa roman o kadar iyi olur.

Tutkular, amaçlar, bir yere ulaşmak, bir yer- den kurtulmak, kaçmak, bir yeri değiştirmek, bir şeye zorlanmak, bir şeyi keşfetmek, bir şeyi bir yerden başka bir yere götürmek, bir yeri kurtarmak, birilerini kurtarmak temel olarak roman konuları bunlardır.

Roman türlerine devam edelim..

Fantastik romanlar: Yüzüklerin Efendisi, Sü- permen..

Bilim kurgu roman türü: Yıldız Savaşları, Uzay yolu, Mülksüzler.

Ursula K. Leguin, Isac Asimov romanlarını ele alalım, bunlar bilim kurgu, duygu süreçleri olarak diğer romanlarda ne varsa burada bu vardır. Aşk, ihanet, intikam, savaş, kurtuluş, kaçış, kovalamaca, zayıflar-güçlüler, taraf de- ğiştirenler.

(56)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 56 Fantastik romanlarda olaylar dizini arasında kendi içinde tutarlı ve mantıklı olmaları yeter- lidir ama elbette bilgili olmak gerekir. Bir ör- nek vereyim; zaten bu tür romanlar bir soru sorulur onun üzerine yazılır...

Mesela periler fantastik bir dünya değil mi?

Arkasında ciddi bir literatür de var, İngiliz ve Alman edebiyatı bunlarla dolu. İsimleri, nasıl yaşadıkları filan..

Şimdi modern zamanda yani günümüzde bir peri-insan karşılaşması, çatışması roman hali- ne gelebilir, elbette o dünya ile ilgili yeterli bil- giye sahip olmak lazım.

Mesela Mars filmleri görüyorsunuz. Mars'ta bir yaşam modeli oluşturmak bilim kurguya girer.

Bunun için de en azından popüler bilimler ko- nusunda fikir sahibi olmanız gerekir. Örneğin Başlangıç filmi rüyalarla ilgili, bilim kurguya girer. Arkasında bir çeşit bilim var ama yine insanlar aynı tepkiler üzerinden gider, tutku güven arkadaşlıklar aşk aile filan, fazla değiş- mez bu konular.

Edebiyat romanları, edebi eserler ile diğer ro- manlar arasındaki fark şudur:

(57)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 57 Romancı eserini üretirken işin artık anlatım kısmındadır, cümle sihirbazlığı yapar belli bir etki uyandırmak için, farkı buradadır. Yukarı- daki temalardan herhangi birini kullanabilir.

Sonra alt roman türleri vardır. Mesela gotik romanlar korku üzerine, Drakula gotik roman- lara girer. Enternasyonal karakterler örneğin James Bond karakteri fantazi bir karakterdir ama dünyaya hitap eder. Klişeleri tüm dünya bilir, yenilmez İngiliz casusu mesela Sherlock Holmes aynı türden, batılı modern bilgili yete- nekli yakışıklı güzel kuvvetli atak cesur mer- hametli biraz kibirli gururlu, bunun anti- kahramanı bir nedenden dolayı genellikle inti- kam olur, kendince haklı bir nedeni vardır.

Uzun zaman ezilir, dayanır, mücadele eder, kazanır, gizlenir, gücünü toplar ve birilerini yok etmek için ortaya çıkar. Despot, acımasız- dır ama aşil topuğu gibi zayıf bir yanı vardır, onu hep gizler ama o ortaya çıkarılır ve bu şe- kilde yok edilir.

Yani baş karakterler hakkında karar almanız için:

1) Roman türünü

(58)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 58 2) Roman şeklini

3) Kurgusunu

4) Mottosunu- amacını belirleyecek, son cüm- lesini yazacaksınız. Sonra karakterleri oluş- turmaya başlayacaksınız...

(59)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 59 ULUSLARARASI ÇOK SATANLAR

Madem yeri geldi, çok satan romanlar nasıl olur? Onu anlatalım, uluslararası çok satan yazmak için uluslararası bir sorun olması ge- rekir ve binlercesi yazıldı zaten, çevre sorunu, nükleer sorun, çocuk kaçakçılığı, aile dağılma- ları, aile birleşmeleri, savaşlar, casuslar, tica- ret savaşları ..

Mesela kutuplara giden bilim insanları, mesela Cern deneyi gibi işlerde çalışanlar, uluslararası aşk, kültür çatışmaları ..

Bütün bu yazılmış olanların arasından sıyrıla- bilmeniz için son derece özgün bir konu bul- manız gerekiyor, neredeyse işlenmemiş bir te- ma yok. İşte Fransa’daki sarı ceketliler ama size bir tüyo vereyim, genelde tembel işi işlerle uğraşıyorlar, yani derin inceleme ve araştırma isteyen konulardan herkes uzak duruyor. Me- sela Harry Potter romanları derin çalışma iste- yen işler ama temel aynı öksüz, yetim çocuk..

Bu neden önemli? Çünkü kendilerini eksik, yalnız ve kuvvetsiz hisseden insanlar yetim çocuk hislerine sahiptirler, ancak mucizevi bir güç onları yarışta öne çıkarabilir. Bu Harry

(60)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 60 Potter romanlarında elbette ki babadan miras büyücülük okulu, mesela son zamanlarda Briksler konusu var, yani uzaylı genleri ile doğmuş ileri akıllı üstün seçilmiş çocuklar, indigolar değil ya da bir teori öne atarak onu şekillendirebilirsiniz.

Mesela büyük edebiyatçı Gabriel Garcia Marquez bir romanında ‘kurak bir bölgeye 40 yıl aralıksız yağmur yağarsa ne olur?’ sorusu- nu sormuş ve Yüzyıllık Yalnızlık romanını yazmış. Mesela sizler de benzer soruları sorabi- lirsiniz, denizler 10 metre yükselirse ne olur, hava 45 derece olursa ne olur, mesela bir anda elektrikler kesilir de bir daha gelmezse ne olur? Bunların bazılarının filmleri yapıldı zaten ama Ursula K.Leguin gibi fantastik bilim kur- gu yazarları daha çok işin içine ideoloji sok- muştur, bir çeşit komünist toplum fantezisi üzerinden kurgular yapar.

Sizi bir deneyelim bakalım, ben size bir olay anlatacağım, sizde bana kısa bir paragraf şek- linde yazın ben değerlendirme yapacağım.

“Ova sabah güneşi altında on binlerce Hur as- keri sessizce bekliyor. Karşılarında Muh ordu-

(61)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 61 su vahşiler gibi bağırıyor, sesleri tepelerde yankılanıyor...”

Şimdi savaşı başlatın, kendi cümleleriniz ile ve sınırsız hayal gücü, nasıl isterseniz savaşı baş- latın.

ÖRNEK: Mikalus derin bir sessizlik içindeydi sanki güneş ona hiç değmiyor gibi yüzü, tüm bedeni kararmıştı. Tüm ordusuyla beraber sessizce bekliyordu. Sonra birden tepedeki gü- neşin ışığı karşı ordudan üzerine yansıdı ve tüm hücreleri aydınlandı, şiddetle bağırdı: Ne pahasına olursa olsun kazanacağız, ileri!!!

ÖRNEK: İlk oku atan gencecik Hur askeri olu- yor ama okun atılışı ile Muh ordusu birdenbire sessizliğe bürünüyor. Ok Muh askerinin birini sıyırıp geçiyor. Muh ordusu büyük bir çığlıkla saldırıya geçiyor.

Cümleleriniz düzgün, şimdi de şuna bir karşı diyalog yazın.

ÖRNEK: Neden buradayım, hiç bilmiyorum.

Oysa bir evim, bir çocuğum, bir de sevdiğim kadın vardı. Ben sadece bir çiftçiydim. Elim oraktan başka bir şey tutmadı ki benim. Öyle

(62)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 62 savaştan önce birkaç kılıç talimi, o kadar. Sa- vaşmalıyız dedi, kral. Çünkü onlar bizden top- rak almış. Aldıkları toprakları geri almalıymı- şız. Sanki elimizdeki toprakların hepsini verim- li hale getirebilmişiz gibi. Şimdi yerdeki şu kum için mi, ilerideki şu toprak için mi ölece- ğim? Ah bu sesler, bir emirle kesildiler. Konu- şan komutandı. Ne dediğini duyamadım, arka- daydım. Duyduğum tek şey ise hücum borusu ve bitmek bilmeyen çığlıklardı. Koştum.

“Maestro, bu ağır yükü taşıyamayacağını dü- şünerek, hayatının kadınını kendisinden uzak- laştırmak için, ‘yanlış adamla, yanlış bir za- manda, yanlış bir şekilde karşılaştın Liz, veda- laşma zamanı geldi, umarım bir gün beni affe- dersin.”

Şimdi de kadını konuşturun karşı replik ola- rak..

Bunları söylerken akmayan damlalar büyük gözlerinde bir gölet gibi dolmuştu.

Maestro: Tam zamanı, ilerde daha zor olur.

Elveda. Benim gibi bir Kriptonluyla yapamaz- sın.

(63)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 63 ÖRNEK: ‘Eğer yanlış olsaydı karşıma çıkmaz- dın. Hayatıma boşuna gelmedin. Ama yine de söyleyeceğim bir şey yok. Affedeceğim de bir şey yok. Çünkü affedilmesi gereken bir şey yok. Umarım pişman olmazsın ve olursan da sen kendini affedebilirsin’ dedi.

İlk aşkını yaşayan genç kızlar, henüz ilk aşka adım atmamışlar, ihanete uğramışlar..

Yani hedef kitle tökezleyen ve rol model arayan kadınlar ve kızlardır aşk romanlarında çünkü bu kitle beyinlerinin kurbanları olmuştur.

Mevcut sahip oldukları ile herhangi bir yük, maliyet, efor sarf etmeden bir gelişme ilerleme yapmadan, uzak ihtimali, imkansız olanı, basit bir özelliği ile etmesi..

Yani roman kahramanı erkeğin ondan çok da- ha fazlası olan kadını değil de kendisi gibi bir kadını herhangi bir nedenden seçmiş olması, kendisinde olabilecek bir özellikten dolayı çünkü diğer kadın ile rekabet etme gücü yok- tur. Güzel, seksi, dayanıklı, becerikli, ama sa- dık değil ama masum değil çünkü sadakat ma- liyet isteyen bir şey değildir ...

(64)

MUSTAFA KARNAS Sayfa 64 Yani talep edilmeyen kadın romanda kendisi için bir çıkış yolu bulmalı, masumane ettiği duaların kabulü, sadakati, fedakarlığı yani vamp kadına karşı kazanan iyi kalpli kadın olmalı bir şekilde ya da tipik aşk romanlarında olduğu gibi, iyi kötü ayrılığı, olmazlar, kötü babalar, aşkı engellemeye çalışan olaylar, ayrı- lıklar, göçler, peşine düşmeler ya da daha gotik karmaşık şeyler, hayat kadınına aşık olan adam , hatta daha alengirli karmaşık zor ko- nular..

Bir kadın var, bir de 2 yaşında bir oğlu, kocası kadını sürekli döver, bir gün çok ileri gider ka- dına ateş eder, kadın yaralanır, adam hapse düşer, kadın ameliyat filan olur. Hastanede bir hastabakıcı kadına yardımcı olur, aile ile ilgi- lenir, geçimini sağlar, sonra birlikte yaşamaya başlar. Aradan 15 sene geçer adam hapisten çıkar gelir, kadını bulur ama adam çok değiş- miştir, eski zorba değildir. Hapiste meslek öğ- renmiş, adam olmuştur. Aile ile buluşur, du- rumu görür, anlayış gösterir.

Der ki, ‘aranıza girmek için gelmedim, yaptı- ğımdan pişman olduğum af dilemek ve izin ve-

Referanslar

Benzer Belgeler

Şiddetli Selfitis: Gün içerisinde en az 3 tane Selfie çeken ve bunların hepsinin sosyal medyada paylaşan kişi.. Kronik Selfitis: Kendi fotoğrafını çekmekten zevk alan

Ergin bir tohum uygun koşullarda çimlenir ve fideyi verir. Sonra da bu fide koşullarda çimlenir ve

• Ateşli hastanın tanı ve ayırıcı tanısı için ilk başvuruda yapılacakları sıralar,. • Acil ateşli durumları tanır, ilk müdahalede

İngiliz bilim adamları, bu gelişmenin büyük bir adım olduğunu, ancak genetiği değiştirilmiş gıdalarla ilgili yeniden büyük bir tartışmayı başlatacağını söyledi..

Öyleyse ağırlığın tanımından (ki o tanım şudur: ‘Ağırlık, bir öğenin bir başka öğeye doğru çekilmesi ya da itilmesiyle oluşan ilineksel

yolun üzerine bir kaya koydurdu. Kendisi de pencereye oturup olanları seyretti. Ülkenin en zengin tüccarları, saray görevlileri bir bir geldiler. Hepsi de taşın

Canl› bir virüs içermesi nedeniyle afl›n›n ba¤›fl›kl›k sistemini, geleneksel yön- temlerle haz›rlanan afl›lara göre çok daha fazla uyar›yor olabilece¤ini

Bu bilgilere edebi bir bakış açısı getirildiğinde ve ka- dim bir çok efsaneden ve inanıştan faydalanıldığında bir kült olarak eski uygarlıklara ait ve herhangi bir