• Sonuç bulunamadı

DUVARDAKİ DELİK 2

Yolcu yoluna düştükten sonra, adam elinde 300 akça ile söylenmeye başladı; "Kim öle kim kala, 1 sene bu, belki gidişi olur da dönüşü olmaz, elinde senedi, sepeti de yok, çok da yaygara koparırsa, vururum kafasına bir kürek." dedi ama yine de şüphelerinden arınamamıştı. SIR hangisinde; odada mı, delikte mi, mumda mı?

Diye düşünmeye başladı. Durup, durup delikten bakıyor, mum bittikçe, yenisini yakıp, yeniden yeniden gözünü deliğe dikip odanın içindeki muma bakıyordu ama bir yere varamıyordu. İçi içini yiyor, günler geçtikçe geçiyor, gözüne uyku girmiyordu. Bu böyle olmaz dedi, kendi kendi-ne, bir SIR var da ben göremiyorsam, belki baş-ka bir gören olur da bana söyler." diye düşü-nürken, " Ya SIRRI bulur da bana söylemezse, SIRRI alır da giderse, ben ne yaparım?" diye bir başka sarmalın içine düşmüştü. Daha başka şekillerde denemeye ve başkalarını bu işe

bu-MUSTAFA KARNAS Sayfa 108 laştırmadan SIRRI kendi kendine bulmaya ka-rar vermişti.

Bu bölümde en büyük kanca var, Torbalı kim, neden bu ev, neden bu adam? Okuyucu bun-ları ilerleyen bölümlerde doğal karşılayacak ama sonra sürpriz bir şekilde bütün bu soru-ların cevabı ortaya çıkacak. O zaman bu bö-lümü hatırlayacak.

Yolcu yoluna düştükten sonra, adam elinde 300 akça ile söylenmeye başladı; "Kim öle kim kala, 1 sene bu, belki gidişi olur da dönüşü olmaz, elinde senedi, sepeti de yok, çok da yaygara koparırsa, vururum kafasına bir kü-rek." dedi ama yine de şüphelerinden arına-mamıştı. SIR hangisinde; odada mı, delikte mi, mumda mı? Diye düşünmeye başladı. Durup, durup delikten bakıyor, mum bittikçe, yenisini yakıp, yeniden yeniden gözünü deliğe dikip odanın içindeki muma bakıyordu ama bir yere varamıyordu. İçi içini yiyor, günler geçtikçe geçiyor, gözüne uyku girmiyordu. Bu böyle ol-maz dedi, kendi kendine, bir SIR var da ben göremiyorsam, belki başka bir gören olur da bana söyler." diye düşünürken, " Ya SIRRI bu-lur da bana söylemezse, SIRRI alır da giderse,

MUSTAFA KARNAS Sayfa 109 ben ne yaparım?" diye bir başka sarmalın içine düşmüştü. Daha başka şekillerde denemeye ve başkalarını bu işe bulaştırmadan SIRRI kendi kendine bulmaya karar vermişti.

Gördüğünüz gibi iç çatışmalar yaşatıyorum adama çünkü adam bir olaya girdi.

Burada..

Bir SIR var da ben göremiyorsam, belki başka bir gören olur da bana söyler." diye düşünür-ken, " Ya SIRRI bulur da bana söylemezse, SIRRI alır da giderse, ben ne yaparım?" diye bir başka sarmalın içine düşmüştü. Daha baş-ka şekillerde denemeye ve başbaş-kalarını bu işe bulaştırmadan SIRRI kendi kendine bulmaya karar vermişti.

Bir kanca var, önce kendi bulmaya çalışıyor.

Kanca ‘acaba adam başkalarına söyleyecek mi sır konusunu?’ bu cümle:

"Kim öle kim kala, 1 sene bu, belki gidişi olur da dönüşü olmaz, elinde senedi, sepeti de yok, çok da yaygara koparırsa, vururum kafasına bir kürek."

MUSTAFA KARNAS Sayfa 110 Taşıyıcı bir cümle, bildiğiniz cümleler ama far-kı şu kuvvetlendirilmiş bir cümle, üç farklı ifa-de ile ruhsal durumu izah ediliyor:

"Kim öle kim kala, 1 sene bu, belki gidişi olur da dönüşü olmaz,”

Bu bir..

“elinde senedi, sepeti de yok,”

“çok da yaygara koparırsa, vururum kafasına bir kürek."

Yani adım adım kendini teselli etmesinin sü-reçleri, ‘gider gelmez, gelirse hak iddia edemez, ederse vururum kafasına bir kürek.’

Neden öldürürüm demiyor? Çünkü o bir köylü, dili böyle..

Bu bölümde ilk serim, atmosfer, ilk karakter durum analizi..

MUSTAFA KARNAS Sayfa 111 DUVARDAKİ DELİK 3

Adam, SIRRI görebilmek, anlayabilmek için gü-nün değişik saatlerinde delikten yanmakta olan muma bakıyordu ama nafile hala SIRRI göremi-yordu. Yeni bir misafir o gece kapıda belirmişti, yabancı bir yolcu. Adam sevinmişti, köyden de-ğil de dışarıdan birinin olması içini rahatlatmış-tı. Hoşbeşten sonra adama şu delikten bir bak bakalım, ne göreceksin." dedi. Misafir delikten baktı bir süre, sonra döndü, " Galiba bizim kö-yün dağlarını, tepelerini görür gibi oldun, mum ışığının gölgelerinde, hatta bir ara anam, ba-bam, yavuklum da gölgelerin arasında görün-dü." dedi. Adam, kendi kendine söylendi, "sen de bayağı bir hasretlik olmuşsun." diye söylen-di, SIRRI bu adam da görmemişti. Bakarız, ya-rın köyden ermiş bir kaç kişi getireyim, belki onlar SIRRI görür." diye düşündü, kendini tesel-li etti.

Burada sırrın karanlık oda, mum ışığı ve du-vardaki gölgelerle ilgili olduğunu anlatıyoruz, yani yönlendirme var, netlik var. Sır tamamen karanlık oda, mum ışığı, duvardaki gölgeler ile ilgili, çerçeveleme yapıyoruz.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 112 DUVARDAKİ DELİK 4

Adam bir kaç gün köy, kasaba, etrafta dolaştı, 300 akçası vardı, güveni tamdı, yüreği ferahtı, bir şey başarması gerekmiyordu, akça bozdu-rup harcaması yetiyordu köyde, kasabada, elini de cömert alıştırmıştı, pazarlık yapmadan, alı-yordu, veriyordu. Sonunda karar verdi, gözüne üç veliyi kestirdi, onlar için bir sofra kurdu, on-ları evine davet etti, onon-ları yedirdi, içirdi, onlar anlattı adam dinledi. Sonunda adam niyetini açık etti. Velilerden biri delikten odaya baktı bir süre ve sonra "Kalbimde ne varsa onu gördüm delikten." dedi. Adam " Kalbinde ne vardı?" diye sorduğunda, Veli, "O benim SIRRIMDIR, odanın değil."diye karşılık verdi. Sonra ikinci Veli baktı delikten. Adam sordu; "Ne gördün?" diye. Veli, zihnimde ne varsa onu gördüm ama nedir o di-ye sorma onlar odanın değil zihnimin sırları, sana söyleyemem." diye karşılık verdi. Üçüncü Veli baktı delikten ve adam sormadan cevap verdi; "Gizlenmeyen ne varsa odada gördüm."

dedi. Adam hayal kırıklığına uğramıştı. Ve veli-lerin dedikveli-lerinden bir şey anlamamıştı. O gece öyle bitti.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 113 Bu cümle hem bir durum, karakter analizi hem de bir kanca ama bu kancanın açıklaması olan hikaye henüz yazılmadı.

Adam bir kaç gün köy, kasaba, etrafta dolaştı, 300 akçası vardı, güveni tamdı, yüreği ferahtı, bir şey başarması gerekmiyordu, akça bozdu-rup harcaması yetiyordu köyde, kasabada, elini de cömert alıştırmıştı, pazarlık yapmadan, alı-yordu, veriyordu

‘Güveni tam’ para harcaması yani fakirlikten dolayı zillet yaşayan bir adamın tiplemesidir bu, para onun konfor alanı, kendini üstün his-setmesi para harcaması ile ilgili ve motive ala-nı..

Sonunda karar verdi, gözüne üç veliyi kestirdi, onlar için bir sofra kurdu, onları evine davet et-ti, onları yedirdi, içirdi, onlar anlattı adam din-ledi. Sonunda adam niyetini açık etti.

Bu cümle aynı zamanda bir kanca, veliden sır-rı öğrenmek istiyor ama niyetini önceden söy-lemiyor, kurnazlık...

Bir karakter tahlili yani sırrı bilmek ama bildi-ği şeyin ya da öğrenmek istedibildi-ği şeyin bir sır

MUSTAFA KARNAS Sayfa 114 olduğunu söylemiyor. Bütün bunlar hikayenin ilerleyen bölümlerinde karşısına çıkacak ve velilerin cümleleri...

Her biri farklı bir ekolden, burada önemli olan bilgi şu, hep derim, bir konuda yazacaksanız bilginiz olmalı. Örneğin:

“ Velilerden biri delikten odaya baktı bir süre ve sonra "Kalbimde ne varsa onu gördüm delik-ten." Dedi”

Bu bir ekol, tasavvuf ekolü yani kalbe indiril-mesi, kalpten - gönülden..

Bu ekol ise:

“Veli, zihnimde ne varsa onu gördüm ama nedir o diye sorma onlar odanın değil zihnimin sırları, sana söyleyemem."

Panteist ekol yani filozofisi, zihninde görmek..

Bu ekol ezoterik ya da okült ekol:

“Üçüncü Veli baktı delikten ve adam sormadan cevap verdi; "Gizlenmeyen ne varsa odada gör-düm." Dedi”

Yani hikayede katmanlar var.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 115 Bilmeyenler için bu bilgiler önemsiz ama bilen-ler için bunlar birer keşif olacak, bu bir muta-savvıf, bu bir panteist, bu bir okültist diyecek.

İsteseydim velilerin sayısını 30 bile yapardım ama o zaman okuyucu şişerdi, gereksiz bir malumat olurdu, yersiz olurdu, üç iyidir.

Demiştim bu bir serim diye..

MUSTAFA KARNAS Sayfa 116 DUVARDAKİ DELİK 5

Adam, velileri uğurlamış, arayı sıcak tutmak için her birine diş kirası üçer beşer akça vermiş-ti, ihtiyaç duyduğunda yeniden gelsinler diye ama kafasındaki sıkıntı gitmek bilmiyordu. Veli-lere odanın sırrını sormuş ama cevabı gelme-mişti. Yakınlardan geçen sürünün sesini du-yunca, çobanları evine davet etti, çobanlar onun cömert ve paralı olduğunu duymuştu. Davete;

“kestir şuradan bir kuzu da davetine icabet edelim." diye karşılık verince, adam çobanlara üç beş akça atıp, kuzuyu kestirip, çevirtmişti.

"Yediniz, içtiniz, hele şu delikten bakın, ne gö-rüyorsanız bana söyleyin." dedi. Birinci çoban gözünü delikten çekti, " Ben bir keçi sürüsü gördüm, gölge ile ışık arasında." dedi. Diğer ço-ban " Ben de askerdeki kardeşimi görür gibi oldum ama .." Çobanlar bir şeyler görmüşler ama SIR görmemişlerdi. Adam, kendi kendine söylendi, "Kuzuyu da boşuna kestirdik, çoban-lar da boş çıktı. Bir kardeşini, diğeri keçi sürüsü görmüş, SIR bunun neresinde?"

Bu bölümde daha önceden de söylediğim gibi araya az bilinen yerel yöresel bilgileri sıkıştırın, çobanların ‘kestir bir kuzu’ demesi gibi ve

bu-MUSTAFA KARNAS Sayfa 117 rada kancalarken okuyucuyu yine ayna fikrine doğru adım adım taşıyoruz ama daha beter bir durum var. Herkesin sırlı odada kafasında olanı görmesinin bir sonraki durumu nasıl sır haline geliyor? Mantıklı bir cevabı olacak bu-nun...

Dikkat edin ya özlem duydukları kişiler ya ka-falarından çıkaramadıkları sorunlar ya da sü-rekli meşgul oldukları konular, yani bir çeşit zihinsel takıntılar söz konusu ama ileride ya-zacağım, adam bu durumu para harcama, ser-vetinden olma yani sırrı ararken parasından olma durumu yaşarken aslında bütün bu sü-recin Torbalı’yı nasıl bir hazineye götürdüğü-nün farkında değil, okuyucu da farkında de-ğil..

Torbalı bir işler çeviriyor ama ne?

MUSTAFA KARNAS Sayfa 118 DUVARDAKİ DELİK 6

Şimdi bölüm 6 incelemesi yapacağız, aslında burada açıklamak istemediğim yani cevabını vermeyeceğim bir çatışma ve kanca var çünkü ilerleyene bölümlerde bunu açıklayacağım.

Adam bütün yaz mevsimini evine birilerini da-vet edip, SIRRI keşfetmelerini istemişti, başka-larından duyan herkes ondan para almadan delikten bakmıyordu.

Bu cümle bu kanca ile ilgili, “herkese para ve-riyordu” bu bir seçim, bu bir pazarlık durumu.

Soru şu, neden herkese para veriyordu? Çün-kü bir kere vermişti sırrı duymak için..

“bütün sır zaten burada” bu cümlenin içinde gizli, bu bölümler birer serim..

Küçük 300 akçalık serveti erimeye başlamıştı.

Sonbahar gelince, buranın köylerinin, kasaba-larının ahalisinin akılsız olduğunu düşünüp, komşu kasabalara giderek, oradan, bilgili, gör-gülü, alim, mektep medrese görmüş kişilerle tanışıp, onların masraflarını karşılayarak evine

MUSTAFA KARNAS Sayfa 119 davet etmiş ve delikten bakmalarını istemişti.

Sonuçlar hep benzer çıkıyordu.

Burada adamın karakterinin analizini yapmı-yoruz, bir durum bir olay karşısında bir insa-nın yapabilecekleri davranışlardan bir kısmını anlatıyoruz. Elbette okuyucu ‘ya para verme-den de yapabilirdi’ diyebilir ama adam bir çeşit kefaret ödüyordu, bu da bir kanca, hikayenin sonunda bu davranışın sebebi ortaya çıkacak.

Bu bölüm;

Nefesi kuvvetli olduğu söylenen bir hoca; “Ben duvarda ayetler, sureler gördüm." deyince, adam "Ya SIR, hangi SIRRI gördün?" diye sor-du, hocanın cevabı; " SIRRI bilmem, ayetler, su-reler işte." Bir Medrese alimi: "Ben gölgelerin arasında kendimi gördüm ama SIR neydi, bile-medim. Bir kadı; " Ben hüküm verdiklerimi gör-düm." dedi.

Okuyucuya ayna cevabını getirdi, yansıma, zihnin odada yansıması...

Artık beklenti içinde okuyucu, adam gelecek bu; ‘Cevap ayna’ diyecek.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 120 Koca sonbahar da böyle geçmişti. Herkes, her şeyi görüyor, bir tek SIRRI görmüyordu. Ve kış, gelip kapıya dayanmıştı, evi köyden, kasaba-dan çok uzak olduğu ve bütün yaz ve sonbahar SIRRIN peşinde olduğu için, kilerini doldurma fırsatını bulamamıştı, geride kalan az bir para ile kilerini doldurdu, artık parası da kalmamıştı.

Bahar'ın, sonra da yazın gelmesini bekleyecek-ti, artık başka bir ziyaretçiye verecek parası da yoktu. Kendini evine kapatmıştı, sobasını har-layıp, çetin kış günlerinde bir yandan çorbasını içiyor, bir yandan da delikten, gölgelere bakıp duruyordu.

Bu bölümde, neden bu ayna fikrine tutundu-ğunu anlıyoruz çünkü artık tutunacak başka bir şey kalmamıştı.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 121 DUVARDAKİ DELİK 7

Adam bütün kış boyunca kafasını pencereden bile uzatmadan evin içinde dört dolanıp, durup durup duvardaki delikten bakıp SIRRI anlama-ya çalıştı, çeşitli fikirler oluşturdu, hepsini bir kenara yazmaya başladı, yüzlerce kağıt dol-durdu. SIR bazen bir hayvan, bazen bir bitki, bazen eşya oluyordu zihninde, sürekli delikten bakıp, bir şeyler yazıyordu. Diğer yandan da korku ve endişe içindeydi, adamın verdiği bir yıllık süre dolmak üzereydi. Çoğu zaman heye-canlanıyor, işte SIR bu, buldum diyor ama de-likten her baktığında fikri değişiyordu. Gerçek-ten de bir SIR var mıydı acaba? Ya adam evine çökmek için YALAN söylerse, planlar kurmaya başladı. SIRRI önce kağıda yazdıracaktı, sonra da kendi bulduklarını söyleyecekti, en sonunda kağıda bakacak, emin olacaktı. Ama kağıtta bir kelime yazacaktı, kendisinde ise binlerce SIR kelime vardı. Bunları elemeli, bir kaç kelimeye düşürmeliydi. Bu bir SIR ise; hedefi tek kelimeyi bulmak olmalıydı. Sonra içine su serpiliyor, arada senet sepet yok, nereden hak iddia ede-cek, çağırırım zabıtayı, olmadı komşuları, köy-lüyü, basarız sopayı, çeker gider. Bunca za-mandır yordu beni zaten bütün bu zaman

bo-MUSTAFA KARNAS Sayfa 122 yunca, hak ettim ben verdiği 300 akçayı. Kar-maşa içinde, tedirgin ve çelişkiler içine rüyala-rında kabuslar görüyordu.

Bu bölümde zamansal bir çatışma yaratıyoruz ve iç çatışmalarını gösteriyoruz. İç hesaplaş-maları, iç duyguları, aslında okuyucu kendili-ğinden bu sürece girmişti bile, bu bölümde okuyucunun bu patikaya girmesini sağlıyoruz, karakter ile birlikte düşünmesini, çatışmalara girmesini sağlamaya çalışıyoruz.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 123 DUVARDAKİ DELİK 8

Ve bahar gelip kapıya dayanmış, diğer adam her an ortaya çıkabilir ve SIRRI sorabilirdi. Ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım, SIRRA nasıl va-kıf olmalıyım?" diye günlerce düşündü. Belki de SIRRI buldum ama farkında değilim." diye söy-lendi. "Evet, bulmuş olabilirim, şimdiye kadar ne söylendiyse, aklına ne geldiyse, tek tek ele-yecek ve sadece birinde karar verecekti. Bütün zamanını buna ayırdı. Herkes kendi bildiğini, içinde bulunduğu durumlarla ilgili bir şeyler gö-rüyordu. Çobanlar, koyun sürüsü, hocalar, ayet, kadılar hüküm, çiftçiler ekin. SIR bununla ilgili olmalıydı. AYNA dedi kendi kendine, her-kes kafasındaki yansımaları görüyordu SIR odasında. SIRRI, çözdüğüne inanıyordu, içi ra-hatlamıştı. Sonra diğer herkesin ve kendi gör-düklerini mantık süzgecinden geçirdi, AYNA et-kisine tezat oluşturacak şeyleri düşündü. Kendi gördükleri arasında tezat şeyler aradı, düşün-dü, hatırladı, notlarına baktı,"evet, SIR odasın-da ne gördüyse hepsi, kafasınodasın-daydı zaten, SIR odası sadece ayna olmuştu. Ve diğerlerinin an-lattıklarını düşündü, notlarına tekrar baktı, TE-ZAT bir şeyler aradı, AYNA teorisi ile uyum sağ-lamayacak, şeyler. Evet, artık son kararını

ver-MUSTAFA KARNAS Sayfa 124 mişti. SIR kelime AYNA olacaktı. Artık bir cevabı vardı, heyecanla adamın gelmesini ve SIRRI sormasını bekliyordu. Artık kapıdaki delikten bakmıyor, başkalarının da bakmasını istemi-yordu. Aldığı kararın bozulmasını istemiistemi-yordu.

Zaman zaman şüpheye düşse de kendini teselli ediyor, özgüvenini kuvvetlendiriyordu.

Bu bölümde açıklanan bir kanca var, bir parça okuyucu ile dalga geçme durumu, önceki bö-lümleri okuyan akıştan herkesin kendi kafa-sında olanı gördüğünü yani sır, ayna dediğini biliyorum ve bu cevabı duymak istedi ama ar-tık öyle olmadığını daha sofistike bir şey oldu-ğunu anladı.

Bu bölüm ancak psikoloji proflarının anlayabi-leceği bir açıklama:

Artık kapıdaki delikten bakmıyor, başkalarının da bakmasını istemiyordu. Aldığı kararın bo-zulmasını istemiyordu. Zaman zaman şüpheye düşse de kendini teselli ediyor, özgüvenini kuv-vetlendiriyordu.

İnsanlar bir fikre sarılırsa o fikirden vazgeçe-mezler, ona yatırımları büyüktür, tutunmak isterler. Yani aslında insanın kendini

çatışma-MUSTAFA KARNAS Sayfa 125 lara kapatmasının altında yorulmuş olması vardır. Bundan dolayı yorgunluğun geçici ol-duğunu bilmek gerekir. Hatalı bir bilgiye sa-rılmamak gerekir. Ayna da karar kıldı ve ça-tışmayı ve çalışmayı bitirdi ama şüpheleri de-vam ediyordu.

Bu serim bölümü olduğu için bu kancanın açıklaması çok ilerleyene bölümlerde gelecek çünkü ayna diyememişti ve yüzleşememişti. Ya ayna cevabı doğruysa, bunlar serim içinde ve-rilen kancalar ve çatışmalar. Önceden de de-miştim, çatışmalar başkaları ile olabilir ama kendi içinde de olabilir.

MUSTAFA KARNAS Sayfa 126 DUVARDAKİ DELİK 9

Ve bahar gelip kapıya dayanmış, diğer adam her an ortaya çıkabilir ve SIRRI sorabilirdi. Ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım, SIRRA nasıl va-kıf olmalıyım?" diye günlerce düşündü. Belki de SIRRI buldum ama farkında değilim." diye söy-lendi. "Evet, bulmuş olabilirim, şimdiye kadar ne söylendiyse, aklına ne geldiyse, tek tek ele-yecek ve sadece birinde karar verecekti. Bütün zamanını buna ayırdı. Herkes kendi bildiğini, içinde bulunduğu durumlarla ilgili bir şeyler gö-rüyordu. Çobanlar, koyun sürüsü, hocalar, ayet, kadılar hüküm, çiftçiler ekin. SIR bununla ilgili olmalıydı. AYNA dedi kendi kendine, her-kes kafasındaki yansımaları görüyordu SIR odasında. SIRRI, çözdüğüne inanıyordu, içi ra-hatlamıştı. Sonra diğer herkesin ve kendi gör-düklerini mantık süzgecinden geçirdi, AYNA et-kisine tezat oluşturacak şeyleri düşündü. Kendi gördükleri arasında tezat şeyler aradı, düşün-dü, hatırladı, notlarına baktı,"evet, SIR odasın-da ne gördüyse hepsi, kafasınodasın-daydı zaten, SIR odası sadece ayna olmuştu. Ve diğerlerinin an-lattıklarını düşündü, notlarına tekrar baktı, TE-ZAT bir şeyler aradı, AYNA teorisi ile uyum sağ-lamayacak, şeyler. Evet, artık son kararını

ver-MUSTAFA KARNAS Sayfa 127 mişti. SIR kelime AYNA olacaktı. Artık bir cevabı vardı, heyecanla adamın gelmesini ve SIRRI sormasını bekliyordu. Artık kapıdaki delikten bakmıyor, başkalarının da bakmasını istemi-yordu. Aldığı kararın bozulmasını istemiistemi-yordu.

Zaman zaman şüpheye düşse de kendini teselli ediyor, özgüvenini kuvvetlendiriyordu.

Bu ve bundan önceki bölümlere serim diyoruz, yani okuyucuyu bir akışa sokmak, hikayenin ana fikrinin ne olduğunu bu bölümde izah ederiz. Bu hikayenin ana fikri şu SIR nedir?

Beklenen gün, gelip çatmıştı. O sabah, adam kapıya dayanmış, sesleniyordu. Uykusundan zıplayarak uyanmıştı. Gelen adamı içeri buyur, etti heyecanlıydı. Cevabı almak için geldin, de-ğil mi? dedi, SIR KELİMEYİ. Adam Hayır, dedi, tam olarak onun için gelmedim, bu evi senden tekrar satın alacağım, tam değerini vereceğim 200 akça, değeri bu. Şaşırmıştı " Ama ben SIR-RI buldum, anlaşmamız böyleydi, SIR kelimeyi söylerim, sen de çekip gidersin." dedi ısrarla.

"Madem böyle diyorsun, anlaşmalar şahitlerle yapılır, iki şahit getirdim yanımda," dedi ve dı-şarıya seslendi,; "Gelin içeriye, gelin." İki adam ve yanlarında kağıt kalemle girdiler ve biz

"Şa-MUSTAFA KARNAS Sayfa 128 hidiz" dediler. Adamları görünce irkilmiş, işin ciddiyetini anlamıştı. Adam, " Şimdi söyle baka-lım hazret, hangi anlaşmayı kabul ediyorsun, katip hangisini istiyorsan onu kaleme alacak.

SIR kelimeyi söyleyip, sonucuna rıza mı göstereceksin, yoksa 200 akçeyi alıp da

SIR kelimeyi söyleyip, sonucuna rıza mı göstereceksin, yoksa 200 akçeyi alıp da

Benzer Belgeler