Paul Eluard; “Sizi; ekmek, gökyüzü, gezegen, güneş ve hayatınızın sefaleti için para ödemeye zorluyorlar” derken kısa bir özetini de sunuyordu belki de yaşadığımız çağın.
Hak olarak algılanması gerekenler sermayenin elinde metalaştırılıp gereksinimlerimiz olarak sunuluyor. Sıra suya çoktan gelmişti ama yıllardır ‘havadan sudan’ meseleler olarak burun kıvrılan gerçeğimiz şimdi can yakıcı olmaya başladıkça umut vericidir ki uyanmaya başlıyoruz.
Suya sabuna dokunmayan adıyla ‘22 mart dünya su günü’nde (dünya su hakkı için mücadele günü) İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yapılan “Kapitalizmin Kıskacında Su” başlıklı konferans, bilenlerin birbirini avuttuğu bildik konferanslardan olmanın dışına çıkıp dünya çapındaki su mücadeleleri örnekleriyle bizleri buluştururken, önümüzdeki süreçte atabileceğimiz adımları tarif de ederek fitilin ateşleyicisi oldu.
WWC tarafından 2009’da Türkiye’de düzenlenecek 5. Dünya Su Forumu’na alternatif olarak hazırlanan uluslararası Kapitalizmin Kıskacında Su Konferansı’nın çağrı metninde “Eğer, WWC tarafından ekonomik bir meta olarak
tanımlanan suyun temel bir hak olduğunu düşünüyorsanız; Türkiye’nin neden Dünya Su Forumu’nun beşincisi için ev sahibi ülke olarak belirlendiğini merak ediyorsanız; insanlığın en temel yaşam kaynağı olan suyun ticarileştirilmesinin arka planında hangi kapitalist çıkarların yattığını öğrenmek istiyorsanız; dünyada verilmekte olan su mücadelelerini birebir bu mücadelelerde yer almış aktivistlerin kendilerinden dinlemek istiyorsanız, konferansta bizlerle
olun.” deniliyordu.
Dünya Su Forumu’nun beşincisi için Türkiye seçilmişti; çünkü “Türkiye’deki su kaynakları altın bir tepside uluslararası sermayenin hizmetine sunuluyor”, neoliberalizmin kalelerinden Türkiye, dünya suyunu metalaştırma, kamulaştırma adı altında özelleştirme ve şirketleştirme çabalarının oyun alanlarından biri haline getiriliyor.
Dünya Su Forumu’nun beşincisi için Türkiye seçilmişti; çünkü belki de Edirne’deki su mücadelesinin temsilcisinin Uruguay’dan Carlos Sosa ile Meksika’dan Hilda Salazar ile daha onlar gelmeden bir yıl önce aynı masaya oturup pratiğini paylaşacağını ve yol haritasını çıkaracağını tahmin dahi etmiyorlardı.
Siyanürlü atına karşı mücadele edenlerden, Hasankeyf ve Allianoi’nin baraj sularına gömülmesine karşı mücadele edenlere kadar bir çok yerel örgütlenme konferanstan 2009 su forumuna karşı ortak bir mücadele perspektifi ile ayrıldı. Konferans bu açıdan ilk adım olma önemini taşıdı; emekleye emekleye yürümeyi öğrenebileceğimizi de gösterdi. Elif BOZKURT- Ekoloji Kolektifi