• Sonuç bulunamadı

İ (, i N I > I i K İ L E H Büyük Ada Sanatoriumu ve Dr. Musa Kâzım B.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İ (, i N I > I i K İ L E H Büyük Ada Sanatoriumu ve Dr. Musa Kâzım B. "

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ D J T t H A D

Dr, Musa Kâzim Bey

İ (, i N I > I i K İ L E H Büyük Ada Sanatoriumu ve Dr. Musa Kâzım B.

Alkol müstehliklerinin vefiyyatı Gençlere « Énergie » dersleri Asianın vaziyyeti hazırası Dilmesti’î Mevlanâ [ k ıt ‘a ] Seyhan Akşamlarında [ŞiMr]

Kayalar »

Bin dokuz yüz yirmi »

Kaya »

Solmayan güzellikler

A'malıkdan kurunma çareleri

Dr. Ab. Djevdet AB. D j.

Gasson - Mubalıat Dr. G. Le Bon AB. DJ.

Yaşar Zekî Hayrettin Salim Feyzi Kutlu Suzî

Iran şa’irleri Dr. AB. DJ.

İsmail Hakkı Matbaası

(2)

Yeni Neşriyyat :

Kiralık konforlu m eskenler

L es F ie ıırs degenees

Bu ‘unvanla fazil muhibbimiz ustad Ebu bekir Hazini Bey Elendi, i'ransızca manzume­

lerinden bir kısmını neşr etdi. Ebubekir Hazini B. E . Midhat Paşadan sonra gelen en kudretli idare recullerimizden ve hakimane tedbirlerde umuri ‘iaadi idare etmeyi bilmiş nâdir vali - lerimizdendir. Bu kaysiyyetle manzumelerinde idare edenlerin ve idare edilenlerin derdleri ekseriya terennüm olunmuşdur. Kitabdan bahs etmeyi gelecek nüshaya brakıyoruz. 110 sahife- lik eyi kağıd üzerine basılmışdır . fi : 50 k.

bütün kitabcilarda bulunur.

T ash ih

İV CA-) J j 1

¿ i *

ıjliji» Â3

ji-

6Uv i-3

Beyti Feyzi’i Hindi nin olduğu lıalde geçen nüshada Nizamî nin olarak kayd olunıuşdur , Tashih olunmasi rica olunur.

Posta kutusu :

Bey Şehrinde Şükrü Can Beye : gönderdi­

ğiniz para geldi fakat mukabilinde hangi kitabı istediğinizi bildirmediniz , mektubunuzu bekli - yoruz .

Edirne de H. B. E. ye : liııh tıl C e m a h ir gönderildi vusulünü bildirin D r. O. L e B on un eıı aslî kitabıdır . ‘A m eli R u h iy y at çıkdı . Gene bir mütefekkir ve şa‘irimiz olan Dr. Ziya B. ‘ Amelî Ruhiyyat hakkında :

« Bu kitab şap k a v e h u ru fa t gibi fevkalkanu ıı te rith a tla m ü n e v v e rle re o k u tu lm ak ister » diyor . Muhitinizde intişar etmesine himmet buyurun.

İetih ad E v in in ikinei k atın d a bir d a ’ire kiı-alıkdır . 5 oda bir sa lo n iki k îla r ve bir b an yosu olan bu d a ’ire - nin şeh ri ic a rı 6 0 lira d ır.d e rk o s; elek - trik , h a v a pazı v a rd ır . H er gün ve h e r s a ‘a t gezile b ilir.

T e le f o n : İstanbul 8 6 5

GLİSERO FOSFATLI ŞARK MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘mal ediîmekdedir.

Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu Telefon : İstanbul: 78

Rafale de Parfums

SO N N ET S

PAR Dr. A B. DJEVDET

Edition de tuxe, pages 131, P rix : 100 piastres

“ İçtihad „ tn İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler : Katlı k ö y ü n d e Mııvekkithane caddesinde Tütüncü C a f e r e f e n d i, K ö p r ü ü z e r i n d e

¡VI. K e m a l E f e n d i , B ü y ü k A d a d a İske­

le başında Tütüncü N ik o E f e n d i , Ü s k ü d a r d a İskele başında Tütüncü İ l h a m i E f e n d i

Dükkânları

D r. E B E Y İ ) R E F İ K

Tıp Fakültesi dahiliye kılimği şefi

Kadıköy altı yol ağzı Söğütlü çeşme cad -

desi No. 278 . Her gün 2 — 6 Hastalarını

kabul eder . T. K. 412

(3)

A

b o n n e m e n t Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars

- -

Edition spéciale : 3 Dolars I C T I H A D

A D R E S S E

«Idjtihad» Constantinople Téléph : St. 865 xxvième ANNÉE

1 Août 1931

Türkçe ve Fransızca İLMÎ, EDEBÎ, İKTİSADÎ

No : 326

A I

î

ONNEMAN Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye

için: 2 1 ,2 , Âlâ kâğıdlısı 5 liradır

A D R E S

Cığaloğluııda Içtihâd Evi

Tarihi T e’sisi :

1904 — Genève Yirmi altıncı sene

1 Ağustos 1931

Sihhî sütun :

HÖYÜK ADA SANATORİUMU VE Dr. MUSA KÂZİM R.

Teşebbüs kahramanlarını nerede olursa o l.

sun, kim ve hanği ‘ ırkdan olursa olsun tebcil etmek ayinimizdir. Teşebbüs bir hayatiyyet , bir hayat kabiliyyeti eseridir ve hayatın ha - kiki şanıdır. Teşebbüs ‘akim de kalsa müteşeb- büs için bir şeref olmakdan yine khali kalmaz.

Teşebbüsünde muvaffak olanın mertebesi gazilik ise teşebbüsünde muvaffak olmayanınki şehidlikdir . Christophe Colouıb , Amerikayi keşfe giderken 1492 de Bahri muhitin ortasında çıkan bir fırtına ile çarpışarak gark olsaydı yenidünyayi keşfetmiş C hristophe Golomb dan daha azmi, mubeceel olurdu.

San'atdaşımız Dr. Musa Kazirıı Beyde , kendi meslek ve ihtisası da’iresinde bir k a h ­ ramanı selâmlayoruz.

Bir kaç sene evveline gelinceye kadar Tür- kiyemizin Sanatorium denilmeye lâyik bir Sa - natoriuuıu yokdu. Dr. Musa Kâzirn Bey bundan sekiz sene kadar evvel 20 yataklı bir hasta hane açmak için İstanbul Sihhiyye Müdürlü - ğündeıı bir ruîısetname almışdı . Bir müddet B ü y ü k Ada nın Ma‘aden tarafında kurdu - ğu hasta hanesini yaşatdıkdaıı sonra büyük bir terakki adımı olmak üzre, ayni adanın nis- beten rüzgârlardan mahfuz ve bol güneşli bir noktası olan nizam cihetinde ve meşhur Dil in üst tarafında çamlar arasında bir Sanatorium bina etınişdir. Bundan bir hafta evvel ziyaret etdiğimiz bu bina hakikaten S a n a to riu m

denilmeye ve yar u agyare gösterilmeye lâyik- dir. 80 bin lira raddesinde bir uıablag sarfile vücude gelen ve İ s v iç r e ııin D a v o s şehrin - deki S a n a t o r iu m lardan birinin planına göre yapılmış olan bu Sanatorium 400 metre murabba ‘1 bir saha işğal ediyor; 20 dönüm ka­

dar bağçesi, ormanı, çamlığı vardır. Kışın k a ­ loriferle teshin oluniyor; 22 oda ve 4 salonu ihtiva eden bu yeni bina üstü örtülü Veranda ile muhatdır, önleri çamekânlıdır ve her odaya

‘aid veranda kısmı bir paravana ile tefrik olun- uıuşdur. Sanatorium un südünü günde 14 okka süd veren iki inek , yumurtasını 150 tavuk te’min ediyor . Tere yaği crema dan müessese dahilinde istihsal oluniyor .

FPatlar odasına göre günde 4 ilâ 8 lira arasında tahalluf ediyor . Verilen yemekler şunlardır:

Sabahları kahve altı : bir taze yumurta , peynir, tere yagî, reçel, süt, francıla.

Öğle yemeği: 2 et , sebze , pilav yahud makarna, tatli yahud meyve, salata.

ikindi kahve a ltısi: Sabah kalive altısının

‘aynıdır .

Akşam, sa‘at 8 de : pilav yahud makarna eksik olarak öğle listesinin ‘aynidir.

Her gün her hasteye Sanatorium ineklerinin südünden yapılmış bir kâse yoğurt verilir.

Tedavi; istralıat 8 den 9 a kadar; sabah kah­

ve altı zemanı, 9 dan 11 e kadar balkonda açık

(4)

5512 / 10 T t H A t) havada istrahat. 11 den 1 ,5 a kadar öğle taamı 2deıı 4 e kadar hastalar odalarında istrahati mutlakada bulunurlar, eğlence serbest zeman- larda, salonlarda. mııtala‘a. Musiki yok.

S a n a to riu m ların ehernmiyyetini bir iki kelime ile anlatayim : Almanyada 169 Sana • toriunı vardır; 1500 «dispensaire» vardır .

Bundan başka veremli çocuklara makhsus 59 Sihhat Evi, yine veremlilere makhsus, 121 orman istirahat hanesi mevcuddur.

«Dispensaire»,veremlileri.ayakda tedavi eden sihhi miiesseselerdir.

Şimalî Amerikada yataklarının mecmu‘u otuz binden fazla olan 100 Sanatorium var.

Verem tahribatını gitdikce artiriyor . Ve­

rem bir yanğın gibidir etrafında kabili ihtirak bulduğunun cümlesini de yakar . Sanatorium ile, hasta olmayanlarda hastalar kadar ‘alaka­

dar olmalıdır. Çiinki hali silıhatda bir adamın hasta olmaması, bir hastanın i‘ade’i ‘ afiyyet

etmesinden daha kıymetlidir. Çinde a'ile tabib- leri , a’ilede hastalanmış kimse bulunmadıkça mu‘ ayyen ma'aşlarını alırlar, a‘ileden biri has­

talanınca hastalık devam etdiği müddetçe ma‘aşları verilmez . Btınu mektebi tıbbiyyede ikeh bir mecınıfada okumuşdum . Bu fena bir usul değil .

Sanatorium lardan İctih ad da bir kaç defa bahs etmişdik , yine bahs edeceğiz ve Avrupa sanatoriumlarından bacılarının resimlerini dere edeceğiz • Ta ki hayatın kadri lâyikile bilinen memleket ve milletlerin neler yapdığı görülsün ve bir az ‘ibret ve gayret alınsın.

San‘atdaşımız Dr. Musa kâzim B. E. yi yüksek teşebbüs şimesinden dolayi bir daha tebrik etmeyi vatandaşlık ve insanlık vazifesi sayiyorıız.

23 Temmuz 1931 İctihad Evi

Dr. Abdullah Djevdet

A LK O L M Ü S T E H L İK L E R İN İN V E F İ Y Y A T I Yeni bir tetebu‘de M. Rudolf Bandel isbat

ediyor ki alkoldan az çok mahrum oldukları devrlerde insanların vefiyyatı kat‘ î bir sııretde azaliyor.

Bu keyfiyyeti subut mertebesine vardırmak için M. Bandel, bir tarafdan alkol istihlaki kolay ve bol olduğu devrlerde, diğer tarafdan alkol istihsali ve her halde istihlaki ilga edil­

diği ve takyid olunduğu devrlerde ‘umumî vefiyyat cedvellerini tedkik etmişdir . Fakat yaş ve cins gibi ba‘zı ‘amillerin te’sirini de tahlil etmek lâzım geliyordu . Bu maksadla , ıııudekkik , evli erkeklerle, yalınız yaşayan erkehleriıı vefiyyatım , ve museviler içğiye gayri musevilerden daha ziyade munhemik olduklarından musevi ve gayri musevi halkın vefiyyatı arasında bir mukayese yapmaya girîşdi.

Almanyaııın ba‘zı memleketleri ile Budpest için serbest istihlâk devri olarak 1910 senesi ve az alkol istihlak devri olarak da ‘uuıumiy- yetle 1918 - 1920 senelerini kabul etdi.

M. Bandel şu kakikata vasıl yldu ki alkol ibtilâsi yüzünden vefiyyat devri olan 50 ilâ 60 yaşlarında erkek vefiyyat mikdarı 1910- 1911 senesinde 1918- 1920 senelerinde olduğundan daha yüksek olmuşdur. ve yalnız yaşaytı e r ­ keklerde yefiyyat tenakusu meşhud olmuşdur . Daha evvelki tedkikatmda M. Banel ölüm sebeblerini tahlilinde göstermiş ki alkol istih - lakinin tahdidi , ‘işret mübtelalarının uıa‘ruz oldukları, anif ölümler, ak ciğerin lıâd hasta - lıkları, kara ciğerin balmumu halini almasi , yereni gibi hastalıklarla ölüm vak‘alarını , bilhassa azaltiyor.

Mudekkik Bandel insanların vefiyyatile alkol istihlaki mikdarının tehavvulu arasında şe’ni bir nisbetin mevcud bulunduğun sabit bir hakikat nazarile bakıyor.

İc tih a d iıı geçen 325 inci nüshasında 4 0 v a g o n ra k ı sernameli mekalesinide okuyun.

AB. DJ.

(5)

Î Ç T t H A Ç ) 5513

Gençlere Energie dersleri :

insanları sevin iz, dost kazanınız !

Nefse hürmetden sonra başkalarına lıürmet vacibesi gelir. İnsanlar yalnız yasayamazlar . Cern‘iyyetle yaşarlar. Başkalarile yaşaya bilmek için onların sevgisini kazanmak, ve bu sevgiyi kazanmak için de evvelâ başkalarını sevmek lâzımdır. Muvaffakiyet esasen sizin kendinize verdiğinizden ziyâde başkalarının size verdiği şeyler değilmidir?

Sevilmeyen bir insan hayatda çok ilerleye­

mez. Muvaffakıyyetin yarısı « sevilmek » dir . Sevilmeyen bir insan dostsuz k lir . Vakı‘a (Galilée) gibi (W istler) gibi dahiler ya kendi arzularile, yahud da yaratıcı ruhlarının icabınca kendi yollarında yalnız yaşaımşlarsada bu he­

pimizin taklid edebileceği bir iş değildir. Bizler dostluğun pek büyük olan te’sirini takdir et - meğe mecburuz .

Bir kerre kendinize şu su’ali sorunuz? «be­

nim on dostum varmı»? eğer vereceğiniz ce- vab « khayir » ise, velev muvaffakıyyet yol. n- da biraz terakki etmiş dahi olsanız ( hayatın zevki ) caddesinde ilerliyemiyeceğiniz muhak- kakdır. Dostluk muvaffakıyyeti kolaylandırır ve ( hayatın zevkini ) kat'ileŞdirir. Bunlar âlî mek- teblerde, kurslarda öğrenilmez . Bunları bize ne ticaret odaları, ne de komsiyonlar öğretmez.

Halbuki bu bahs ticaretde dahi paradan ve be­

ceriklilik hassasından mühimdir.

Bir insanın muvaffakiyetinin hakiki ölçüsü cenâze merasimine iştirâk eden , arkasından samimî ağlayan dostlarının ‘adedidir.

Dostluk insanlık kadar yaşlıdır. İkisi birlkde doğmu dardır. Hep beraber ya;arlar . Dostluk bütün kuvvetlerin üstünde yaıar ve çok def‘a en büyük bir maddî kuvvetin yapamadığını yapar.

*

Hepimizin endişesi, dostlarımızı etrafımız­

dan kaçıran hallerden sakınmak olmalıdır.

Her mükemmel ins n için en büyük tehlike kendinden az mükemmel olanları hakir gör -

mekdir. Her kuvvetli insan için en büyük teh­

like kendinden za'iflere kaşı klıaşîn olmakdır.

‘Âlim görünmek için gene insanların çoğuga- razkârane tenkid hastalığına musabdırlar. Bu gibilerden her gün ortaya bir çok tenkidler koyaılar. Bu hal on dört yaşındaki çocuklar için inkişaf devresinin tabi‘î bir neticesidir . Fakat başkaları için bir i‘tiyad haline gelmesi yanlı dır. Bu gibilerin idrakleri on dört yaşında kileıinki kadar kalır. Dünyanın bed baht ada­

mı , garazla meşbu' bir ruhla oturub hemcins­

lerini istihkar eden kimsedir. Böylelerinin ten- kidleri belki bir çok kerreler başkalarının zev­

kine gider.Onları kahkahalarla güldürür; böy- leleri belki meşhur bir gazete makalecisi olur.

Hattâ belki baş vekil bile olur . Fakat böyle bir ahlâk velev muvâffakıyyetle tetevvüc etse bile, taklide şayan değildir.

Kelbiyun felsefesine mensub olanlar banka­

larının hatalarından haz alırlar. Ve bu hataları tashihe çalışmaz belki artmasını isterler . Bir kuvvetli mevkiinden düşerse memnun olur , bir za'if kimse kuvvetli bir makama geçerse sevinir, alkışlarlar. Gürültü ve rezalet bunların gıdasıdır. Bir hadise ne kadar kıymetsiz olursa olsun gülerek : «Ben size söylememişini idim»

derler . Bir kimsede bir şeytan kalbi olur ve bir kimse tufıan insanlık seviyyesinden a.ağıda bulunuısa, böyle bir kimseye Cynique ya‘ ni kelbiyondaıı deriz . Bu' ruhda insanları her meslekde buluruz. Sanatda, dramda, edebiy- yatda, gazetecilikde, böyle kimselerin yeri nâ- direıı birinci derecededir. Ka‘ ideten bunlar hep alçak mevki'lerde kalırlar.

«Cyniclue»e en yakın olanlar müra’îlerdir ve

mütebasbıslardır- Ma'amafih bunlar ötekilere

nisbetle daha az zeki olduklarından fenalıkları

da deha azdır . İnsanları eşyadan aşağıda gö -

rürler . Bunlar sınıf , derece ve rütbe ve şeret

gibi skseriyyetle tesadüfle ve nadiren say ile

(6)

5514 İ ÇT İ H AD te’ınin edilen ^eyleri insanlığa tercih ederler.

Bunlardan sonra köpeklerin kedilerden nefret etdiği gibi insanlardan nefret eden münzeviler gelir. Fakat bunlar pek azdırlar. Dâha sonra kadınlardan kaçan erkekler, ve erkeklere nef - retle bakan kadınlar zümresi olduğu gibi çocuk istemeyen erkekler ve kadınlar da vardır . Bu gibilerde beşeriyyet için faydasızdırlar.

Çok zararlı bir Typ de mücrimi r ve baş­

kalarına ağır fa’izle para verenledir . Bunlar hemcinslerini yağma ederler , tahrib ederler . Bunlar hakiki insan değiller, ir • Bunlar insan şeklinde canavardırlar. Bunlar ba,ka insanları düşürmek için tuzaklar kurarlar-Bunlar çalarlar.

Bunlar öldürürler. Bunlar için ( muvaffakıyyet) ve ( hayatın zevki) mefhumları, başkalarını imha etmekdir.

Daha sonra insanları harbe götüren insanlar gelir.

Bütün bu saydığımız tiplerin karşısına, biz insani, eyi kalbli, yardım edici , güler yüzlü , açık yürekli, evvelâ kendisini sonrada başkala­

rını seven ve düşünen hakiki insanı oturtacağız.

Bunların aramızdaki mevkileri ne olursa olsun ya‘ni ister büyük , isterse küçük , ister fakir , isterse zengin, isterse ‘alim, isterse cahil olsun­

lar bunlar dünyanın zineti, hayatın tuzıdılar.

İnsanlığı, bilhassa insanlığı takdir etmedik- den sonra başka şeyleri ne yapayim?. Bir insan kitab, çiçek, musiki, san‘at, at, köpek ve kedi­

leri seve bilir . Fakat Bunların hiç biri kıymet noktasından bir dakika bile insanla mukayese edilemez. Fiemciıısini, a’ilesini, dostlarını, iş arkadaşlarını takdir etmeyen, sevmeyen bir kim­

senin atları, köpekleri, çiçekleri sevmesi kabil değildir. Kabil olsa bile doğru değildir. Mak­

bul değildir. Eşyanın her birinin ‘indimizde bir kıymeti vardır, bir yeri vardır. Fakat hepsinin yeri insanmkinden aşağıdadır. Eşya ister maddi ister uıa'nevî olsun, resm veya felsefe olsun , hiç bir zeırıan insanın üstüne geçirilmemelidir ! İnsanlar göründüklerinden daha eyidirler Onlar sevilmeye, ihtimam ve ¡‘tinaya lâyıkdırlar.

İnsanlara inanınız! dostlarınıza itimad edi­

niz. bir diğer bahsde söylediğim gibi tecrübe

Dr. Musa Kâzim B. E.

edilmiş dostlarınızın bilinci hatalarını,onlardan derhal uzaklaşmak için kâfi görmeyiniz.Tecrübe ediniz. Onlarda sizi aldatmak keyfiyyeti i‘tiyad haline gelirse ancak o zeman ayrılınız- Uzun seneler namuslu kalan bir dostın kasden klıiya- net yapması imkânsızdır. Yaparsa muvakkat ve anî bir.marazi halet neticesidir. Bir arkada­

ş ı , uzun zeman mukadderatı birbirine bağlan­

mış bir dostu hasta zemanında terk etmek sasıl ca’iz değilse böyle anî bir buhran neticesi ya­

pılmış bircürmüde onu brakmak için kâfi se- beb 'ad etmemek muktazidir. Dost kazanmak güçdür. ,

İnsanlar her şey’e nisbetle daha mühimdir­

ler. siyasîler bunu bilirler. Bunu gazeDciIsrde bilirler . Mahdud bir muhit , dar bir da’ireyi kâfi görmek ve başka her şey’e karşı düşmen kalmak doğru değildir. Çekingen iseniz çekin­

genliğinize galebe etmeğe çalışmalısınız . Yabancılardan ürkerseniz mahv olduğunuz gündür.

Siz insanları sevmelisiniz. Onların ‘unvan­

(7)

I Ç T I H A D 5515 larını değil, onların zekalarım ve servetlerimde

değil . Siz insanları bir bahçıvanın çiçekleri sediği gibi sevmelisiniz. (S a ‘di)yi niçin seve­

riz ! bütün insanlara eserlerinde 'ayni muhab­

beti göstermiş olduğu için değilini? İnğilizler şa'ir ( Burns )ı niçin severler? Çünki o insa­

nın insan olduğunu insanın mahlukatın en kıy metlisi olduğunu terennüm etmisdir. Filosofları, şa irleri brakalım , din lerde bize bunu telkin etmezmi? Ben yarım asırlık ömrüm müdde -

tinde her dereceden binlerce insan tanırım ; Sukak süpürücüden kralına kadar her seviye ve her mevki‘den. Bunların içinde heman ek­

serisi insanlığı sever, insanlık ‘aşkını teğannî ederdi. Bu kabil insanlar bütün insanların fev- kındadıUar. Bunlar her diirlu servetin rütbe ve derecenin fevkındedirler. Bunlar muvaffakıyye- tin ve hayat zevkinin mücessem timsalidirler .

Gasson - Mübahat

D ünyanın B aşlıca D evletlerin in v a z ‘iyyeti h a z ır a la r !

A s iy a n ın va/. iy y e li

Asiya, Avrupayi alt üst eden müşkilatdan daha büyük müşkilatın kurbanıdır. Te’sisatımn kadimliğine rağ­

men , belki de bu son derecede eskilik sebebile Çin , bir çok se­

neden beri ken - dişini mahv et - mekle tehdid eden dahilî harblerin kurbanıdır .

Bütün fırka - lara ‘am olan ec­

nebi husumetin - den başka ruhlar

ve temayülleri birleşdirmesiııe a‘id hiç yeni bir P r in c ip e lıenuz mu‘âzzam iırıpratorluk içinde zuhur etmiş değildir.

* *

*

J a j ıo u y a n ın v a / ’i yy e li

Asiya ‘aleminde japnyanın oynayacağı rol heııuz şübhelidir . Bilhassa Uzak Şarkdadır ki nüfus mes’elesi korkunç olmuşdur . Bundan evvelki bir eserde hatırlatdım ki dünyanın bir ucunda nüfus fazlalığı, ister istemez yeni lıarb- leri intaç edecekdir. Sekenesi fazla olan Japon­

ya her sene nüfusunun bir milyon artdığıııı görüyor ve bunları nasıl i‘aşe edeceğini bilmi - yor. Vaktile te’emmül etdiği veçh ile bu fazla’i nüfusu Muttehide’i Amerika üzerine dökmesi

şimdi gayri mtim- kindir , Muttehi­

de’i Amerika , Avrupa Harbi sa­

yesinde bütün is­

tidalara karşı ken­

disini masun bu - lunduracak bir donanma ve ordu teşkil etmişdir .

Çinde de nüfus pek mütekâsif ol­

duğundan ve fazla nüfus alamayaca­

ğından , muhtemeldir ki Japonya cehdlerini M a n c h o u r ie tarafına tevcih edecekdir.

Kus muınana‘ati burada az korkunç olacak - dır. Çünki Japonyanın medeniyyeti ve şevketi

‘askeriyyesi Rusyanın ıııedeniyyet ve şevketi

‘askeriyyesine çok fa’ık olmuşdur.

=<=.

"!■ 'i*

C e ıu ıh i A m e r ik a L a t i n c iiır ıh u r iy y e t- le r in iıı va/.‘iy y e ti

Şimdi tarihi hayli eski bir eserde [1] gös - [ 1 ] Ruhili Akvam ,

D İL M E S T İ’ İ M EV LA N A ı/jt c •*(?

n

w-l»

^

« .

Jj\ \j»

<3 U

ıSy*-*

Ezelîyi, Ebedîyi dinledik bir nağmede, Bu fusunla mahlukuna halik i peyvest etdik ; Bizden sonra yaratıldı yaratmanın neş’e si:

Bade bizi mest etmedi, biz badeyi mest etdik.

AB. DJ.

(8)

5516 I Ç T I HAD teriyordum ki sırf, yerli ‘ırkların fatih İspanyol

‘ırklarile karışması yüzünden Amerikanın Latin cümhuriyyetleri da’imi bir anarehie nin pençe­

sinde bulunur.

Bu keşf, tahakkuk etmekde ber devamdır . Bir kaç sene içinde , M exique ber taraf , P e r o u , B o liv ie , A rg en tin e ve B resil cumhuriyyetlerinin , hükümetlerini bir def‘a daha değişdirmek için dahilî harblere atıldık - larım gördük. Bu hükümetler, teferruatlarında Muttehide’i Amerikayr numune almış iselerde muhtelif şekiller altında sade «dictateur»lukdan başka bir şey değildirler. Siyasî te’sisatın , bu te’sisatla idare edilecek kavmlerin zihnî biin - yelerine tabi4 olduğunu , hakikatda insanları sevk ve idare eden icabatdaıı temamen bî haber nazariyyecilerin tehayyül olunan kuruııtularile asla idare oluııamadığını meydana koyan bun­

dan daha eyi bir misal yokdur.

Bu latiıı cumhuriyyetlerinin miitezayid in - hitati karşısında Muttehide’i Amerika hüküme­

tinin Cuba, Haiti ete . . . için yapmış olduğu ğibi gitdikee daha ziyade miidahelede bulun­

ması zaten nâ kabili ictinabdır. Bu memleket­

lerde Şimali - Amerika nüfuzu hakemlik ile başladı, şiibhesiz müstemleke haline koymakla nihayet bulur.

* * *

Cem’iyyeti Akvam , ‘umumî bir terki tes - lihat ile , cihanda sulhu te’min edebileceğini zan ediyor. Bununla beraber böyle bir terki tes- lihat pek faydasız olurdu . Filhakika gelecek harblerin yegâne ınusta'mel silahlarının rrıevadi inflakiyye yahud boğucu gazla dolu obüslerden terekküb eden hava muharebeleri olacağı git - dikçe daha bedihî görünmekdedir[*]. Şu halde,

‘askerî bir tayyare, ticari bir tayyareden ancak nakl etdiği ıııevad ile tefrik olunduğundan bu gün bir terki teslihatin hanği şe’ııiyyetlere te -

[*] Müstakbel harblerin mühimmatı listesine muh - telif hastalıkların « Bacile » lerile dolıı ampoulları da dahil etmelidir. Bunlar tayyarelerle atılacakdır. AB. DJ.

kabul edebileceği, hakiki olarak neye delâlet edebileceği görülemiyor .

Müstakbel harblerin evvelki harblerden da­

ha ziyade öldürücü olacağı lâbud görünmek - dedir, diplomatlar haklı olarak bu harblerden ictinab etmek için bütün cehdlerini sarf etnıek- dedirler. Şimdiye kadar buna muvaffak oldular, fakat bir sulh nesimî vücude getirmekdeki

‘aczleri o kadar tam oldu ki Avrupa kavinle - rinin zihniyyeti hazıralarile böyle bir heva vücude getirmenin mümkin olub olamayacağı cayi su’al ola bilir . Bu sulh nesiminin vücude getirilmesi ortaya ‘azim müşkilat çıkaracakdır, çfinki ma‘şerî hissiyyat: hoşnudsuzluk, kinler, yaralanmış izzeti ııefsler , ete ... nıüdhış bir kuvvete ıııalikdirler. Avrupanın bir çok büyük memleketleri zaten , kurbanı olduklarına kani4 oldukları haksızlıkları, şiddet isti'malile ta‘mir etmek niyyetlerini tasdik ediyorlar . Italia ve Almanya hissiyyatlarını gizlemeye bile çalış - iniyorlar .

Kuvveti, dinî kuruntuların kuvvetinden aşa­

ğı kalmayan siyasî kuruntuların hükmü altında olan Rusya, harbe girecek milletlerle birleşmeye hazırdır.

Bu günün büyük mes’elesi musellah sulh yerine bir anlaşma sulhu ikame etmeye vasıl olmakdır. Bu mes’elenin halli henüz görüııme- ıııekdedir.

Mebhas

D ünyanın yeni khınlavenrilcri A m e rik a hegem oniasi

Cihanın here ü merci içinde tek bir hıtta, Şimalî Amerika bu gün bir az azalmış fakat uzun müddet artmış bir refaha malik bulun - makdadır. Bu refah şundandır ki Muttehide’i Amerika ekseri akvamın henüz anlamamış olduğu İktisadî ieabata tedricen intibak etıııişdir .

Amerika, medeniyyetleri tehdid eden mu -

nakaşalari tanıdı, vatandaşlarının güzidelerinin

(9)

Î Ç Î t İ I A Ö telef oldtlğu bir dahilî harb geçirdi . Sermaye ile sa‘y arasında mücadeleleri> «Syndicat»larin istibdadım ve socialist tehdidlerini de gördü . Nilıayetde bit « aııârchie » devresinden çikarak ve alim murşidleri rehber ittihaz ederek Mut- tehide’i Amerika ı Socialist Avrupâyi tehdid eden rekabetler ve husumetler yerine bütün sınıfların teşriki mesaisini ikame etdi. Bu gayri muntabıklar dinî Muttehido’i Amerikada hemen hemen gayri maİumdur. Orada gayri munta - hıklar Kanun yapmak şöyle dursun, kanuna

munkad olmaya mecburdurlar. Siyasî bir «Ré­

gime » in kıymeti nazariyyelerin mükemmelliği ile değil « Rendement » i ile takdir edilmek lâzım gelirse teslim etmeli ki Miıttehide’i Ame­

rikanın hükümet principled Avrupa socialist- lerinitı prin Cip ¡erinden daha ziyade mü’essir zuhur etmişdir.

Sonu var

« Bir Tarih Felsefesinin ‘ilmi esaslari » kitabından

Ş İ 1 İ R

S eyh an a k şa m la rım la ..

Kızıl bir alev gibi yükselirken bulutlar , Gözlerimiz Seyhanın ufuklarında oynar . Orada sevgilerle, sevgiliyle konuşur ,

Vefalı gözlerimiz ..

*

Gönlümün gün batarken daha şen , daha iyi , Seyhan akşamlarında eğleniriz epeyi .

Bu akşam sevgilerle , sevgiliyle konuşur , Mâ'nâlı gözlerimiz ..

*

Biz sessiz gecelerin nurlu akşamlarında * Seyrederiz Seyhanı ... Seyrederiz gökleri . Yıldızların saçları doldururken her yeri ,

Gönüller alevlenir

*

Kalblerimizi ancak bu akşamlar doyurür t Bu akşam , sevgilerle kalblerimizde uyur . Sevetder , sevilenler hoşlanır bu akşamdan ,

Bu akşamı beğenir ..

Adana. Yaşar Zeki

K A Y A L A R

Aunınış sahillerin kıvrık koyunlarında , Yem ye;il tepelerin büyük boyunlarında ; Yıllarca , asırlarca yaşadınız kayaLr !..

Gamınız gömülüdür oyuklara .. bir in e..

Haşin heybetinizin o yalçın vücudüne ; Ebedî tesellidir bu çırpınan dalgalar ..

Mavi tüllü kızların tatlı , beyaz busesi;

Zümrüt gibi kırların kekikli , sâf nefesi;

Çatlayan bağrınızı gece gündüz hep yalar..

Aya pullu sırtını sunan mavi denize , Gemilerin açtığı kaybolucu bir ize ,

La'netle bakarsınız .. bedbahtsınız kayalar t..

Melıtablı gecelerin uzun ipek saçları, Uçarken üstünüzde , öperken yamaçları, Vüzleriniz sararır ... kıskanç, hırçın kayalar !..

O mavi dudakların bağrınıza açdığı , Pek korkunç yaraların : insanlara saçdığı , İradeyle şahlanan ey ebedî kayalar :

İnsan göz yaşlarını hep size dökmek ister . . Başınızın üstünde gamını sökmek ister ..

Tesellinin menbaO olan yalçın kayalar!..

Hayrettin Sâlim

(10)

5518 I Ç T İ HAD BİN DOKUZ YÜZ Y İftM l

Metris tepede

Güfüİtüİü rüzgârlar eserken serin serin, Göründü .. uzaklardan tunç yüzlü bir nefer ıı, Elinde şehlalara yükselen anlı bayrak

•V* *

Kızıl kanlar akıyor, dağlar sisli sular mor, Ordumuz yaklaşıyor . ta içten hıçkırarak ; Yurt nasıl kurtarılır yal,ırz bunlara sor !.

' *

•*

Her neferin üstüne topraklar yığın yığın , Bir anda örtülünce gözlerim kızıllığın ; Gizli bir noktasından semayı gördü r> nk renk.

- *

Süıığüler şakırdadı .. yeri r süslendi kanla , Medeniyyet öğünsün isterse bu volkanla ; Kuvvetin Hak önünde aczini düşünerek...

Feyzi Kutlu

KAYA

Faziletli üstadım Abdullah Djevdet B . E. ye

Oturmuş ‘asırların sarsılmaz kucağına, Yarınki asırlara açiyor sinesini ;

Dolu çarpar soluna , şimşek vurur sağına, O dinler şarkı diye dalgaların sesini.

a

Dalgalar her yüreği oynat rda yerinden, Onun yalçın göğsünü sessiz bir mezar tanır.

Bir Bora gurur duyar çılgın hamlelerinden, Kayanın dizlerinde bir kız gibi utanır .

*

Şimşekler saldırmayın, kudurmayın dalgalar , Bu sükûtdan heybetin acıdır kahkahası !.

Ölümden Laçmak için yaşayan kadavralar , Tükürür de sîzlere , onda dindirir yası .

Suzî

Bu sene Fazilet mükâfatını alan mu'allim Ali Nazima B. E.

Yazısı 324 t 325 numrulu nüshalarımızda

SOLMAYAN GÜZELLİKLİ R OjBtA J.J

y - j - y

¿f' uf-

-Ç«?

Terceıııesi :

Gönlümün iıümasi gibi bir kuşu avladın . Bu avın şükraııesi olarak bir kaç kafesi boşalt, bir kaç kafesdeki esir kuşu azad et .

i -Li t JF1

y

• V

y

jo «F o*

Senin satiıı alıcın olan, Yusuf olur; senin hastan olan, İsa olur.

¿L. l»

• -4->— t o < j l \ j O —O

Berlıayat olduğum müddetçe derd çekmem lâzım ; nâ merd sufrasındaıı elimi çekmem

lâzım .

(11)

Halk için tibbi sütun

t Ç T I H A D

A'MALlGlN SEBEBLERİ ve

A'M ALIKDAN KORUNMA Ç A R E L E R İ

• D İ B A C E

5519

sırtlan fazla bir zam an d an b eri m ev - Göz n u ru , m âlik olduğum uz n i m e t ­

le rin en büyüğü ve en k ıym etlisid ir . Itıı n im e tin kad rini a n la m a k için bir k a ç d ak ik a gözünüzü k ap alı tutm ak ve yalıııd zifiri k a ra n lık ve h iç bir y erin e ziya g irm ez bir m ah ald e bir k a ç d ak ik a k alm ak k âfidir. Itıı k a d a r biiyiik bir n im e tin eyi m u h a fa z a o - Ilınm asına lâyık olduğu d e re rce d e ih­

tim am ve i t i n a olu n d u ğu n u g ö rü - yorıııiyiz ?

Itıı su ’ale v e rile re k eev ab ına’a t - te’essıif, H a y ır d ır . M eıleııiyyeti i l e r ­ lem iş, b a y a tın ve göz n u ru n u n kadı*

ve k ıym eti d a h a eyi a n laşılm ış o lan m em lek etlerd e » ‘m alığın önün e g e r ­ m ek irin C e ııiiy y e ti lla y riy y e le r, şef­

kat ve iıısaııiyyct e e ııiiy y e tle ri v a rd ır ve ç o ğ a lıy o r ; b u n la r bir tarafd aıı ay n alığ ın sebeblerini izale etm eye , d iğ er tarafd aıı a 'm a o la n la rın sefalet­

lerin i a z a ltm a y a , düşdiiklerl zu lm et içinde o n la rı m üm kin olduğu k a d a r tesliye ve terfih etm eye ç a lış ır la r . Itizde henüz » ‘m a la rla m eşgul olan bir C eııiiyyeti H a y riy y e yokdııı* ve böyle bir C eııiiyyeliıı bir güneş d o ğ a r gibi d oğm asın ı bekleye b iliriz.

İnsanlık m uhab bet ve şefk atile yü­

reğ im iz ça rp ın a k d a ve y an m ak d a o l­

duğu h alde yazılan bu v a z i‘ ve m uh­

lis s a tır la r belki böyle bir C e n iiy y e tin fikrini v e re ce k d ir , ve bu fikir dahi f ili d o ğ u ra ca k d ir •

( S o cie ty fo r p rcv eııtio n of bliııd - ııess ) ya‘ ni ( A ‘m alıkdaıı csirğ e u ıe C e ııiiy y e ti ) L o n d o n d a bir buçuk ‘a -

cu d d u r, ve m ü te ‘addid k o n g r a la r ‘akıl etmişdiı* . [*]

( A ‘m alığııı sebebleri ve a ‘m alık d an k o ru n m a ted b irleri ) m e v z iin ü zerin e bir eser vüeııde g etirm e k g ay esile a r ­ ılığı m ü sab ak ad a, elyevın Viaııa D arü l­

fünunu Tıh fakültesi göz h a sta lık la rı Pröfessörii o la n [**] M uh terem h o c a - ıııız Dr. E. F u c h s u n lây ih ası birin - ciliğ i alm ış ve bu su re tle insan lık

‘alem in e Aynalığın sebebleri ve a'malık- dan korunma tedbirleri h ak k ın d a ölm ez

bir e ser k a z a n d ırm ış ılır.

B ilh a ssa T ü rk iy e köy balkını n a z a ra a la r a k bu küçük kitabı y a z a rk e n eski ve yeni e s e rle r a r a ­ sında en ziyade istifade ekliğim iz ki tabi a r, ezeiim le, P ro fe sse u r E .F u c h s

[*] 1929 da H ollanda da toplanan 13 iin- cii Beynel Milel Ophtalmologie konğrasında verilen beş karar üzerine bütün milletlerin murahhaslarının iştirakiîe Beynel Milel körliik- den korunma Cem‘iyyeti Soeiété I n t e r n a ­

tion ale c o n tr e la cécité ismile bir Cem-

‘iyyet teşkil edilmiş ve re’isliğine Fransız mu­

rahhası Prof. Dr. De Lapersonde intibah olun- muşdur . Bu Ceırdiyyet hemen çalışmaya haş­

irmiş ve bir tarafdaıı CeııCiyyeli A k vam in Sihhi Şu‘besile, diğer tarafdaıı bütün Dev­

letlerin Salibi Ahmer ve Ophtalmologie Ceın-

‘iyyetleri ile temasa girmişdirr. [Haşiye’i 1931]

[**] Bu satırlar basılmaya verildiği zeman, uştad bir kaç ay evvel vefat etmiş bulmuyordu.

[ 1 temmuz 1931 ] .

(12)

5520 I Ç T İ H A D un m ezk u r lâ y iM s ı v e D r. G inestous tın, altı sene ev v el, in tişa r etm iş o lan

Traité pratique d’hygiène oculaire adlı k ıy m etd ar ve zenğiıı kitab ı ile m e r ­ hum üstadım ız D r . T ro u sse a u nun

Hygiène de l’oeil adlı kitabı o lm u şd u r.

G özün T e şrih i ve P h y sio lo g ia sı tem a- m en meskı'ıt g e çilm iş ve m üııhasireıı a ‘ m alığın b a şlıc a seb eb lerile a ‘m alık d aıt

k o ru n m a ted b irlerin e eh em m iyy et v e­

ril m işdir .

Bu kitabım ızın g ay esi m e m le k e ti­

m izde a ü n a la rııı ‘adedini a z a ltm a k ve lie r su re tle y erin ve g ö ğü n n u r n i‘m e­

tinden h e rk e s in hisse alın asım te* m in etm eye ça lışm a k d ır.

¥ ¥ *

A 'm a la rm 1 0 0 de 5 0 sinin a ‘m a - tık la rın ın ön ü n e g e çile bilir olduğunu

Dr* T ro u sse a u tedkik etm işd ir. D iğer iki göz b e k im i, Seidelm aıuı ile Dr.

C ohn ise şu n eticey e v a rm ışla rd ır.

1 — A y n a lık la rın 1 0 0 de 2 3 , S i , ön ü n e g eçilm esi ınüm kitı o l m a y a n ­

la rıd ır .

2 — 1 0 0 de 4 3 . 3 ü ön ü n e geçil - inesi m iim kin bulunm uş o la n la rd ır.

3 — 1 0 0 de 3 2 . 3 ü önüne g e çilm e ­ si m utlak su re td e m iimkin o la n la r­

d ır.

A ‘m alığın sebeb leri h ak k ın d a en m ü k em m el ve m ühim e se r Dr. M ag- nus u n d u r. T ed k ik atııu 2 5 2 8 a ‘m a ü- zeriııde yapm ışdıı*.

B ütü n bu tedkiklerdeıı an la şılm a k - dadıı* ki dünyada m evcuıl a y n a la rın y a rısın ın a ‘ ıııalılığı,ö n ü n e g e çile b ile ­ cek cinsden bulıınınuşdur.

A ‘m aiık d an k o ru n m a ted b irleri ve a ‘m alığ ı y ap an uzak ve yakın sebeb­

le ri ö ğ re te n ris a le le ri, k ita b la rı h alk ın m iim kin olduğu k a d a r derin tab ak a - h ırın a k a d a r d ağ ıtm an ın ne k a d a r fay­

dalı ve ‘ayni zem a n d a ne k a d a r m ühim

v atan i ve insani bir vazife olduğunu ve k o ru n m ası m iim kin olan ‘um um i h a sta lık la r bulunduğu gibi, k o ru n m ası m iim kin göz h a sta lık la rı da bulundu­

ğunu yu k arıd ak i r a k a m la r ve tedkik- le r g a y e t acık ve k a t‘i o la ra k g ö ste r­

m elidedir.

K orunm ası m iim kin olan h a sta lık ­ la r k a d ro su n a ise yalnız m ik ro p ların hu sule g etird ik leri y a ‘ni sa ri h a sta - lık la r dahil o lm az, m en şe’le ri m ikrop o lm a y a n d iğ er bir ço k h a s ta lık la r d a­

hi H ıfzussıhha ted b irleri sayesinde ko­

n u m la bilir h a sta lık la r sıra sın a g ire r.

D r. T ro u sse a u 1 9 0 2 de F ra n s ız O phtalın ologia C em ‘iyyetln e verdiği bir ra p o rd a ‘ay n en şu s a tırla rı y azı - yord u :

1 8 9 2 de Quinze - Vingts göz H a sta - hanesiııde a ‘ m alığııı şebeklerini ted - kik etdiğim v ak it siir‘a tle k a n i‘ ol - duın ki,*hük üm et tarafın d an k e n d ile ­ rin e ına‘aş tahsis edilen, ‘a k a m e te m alıküm k im selerin y arısın ın silıhl ted b irler yalıud hu susi ınud avat sa y e ­ sinde v a ta n d a şla rın a aslû yük o lm a - y a ra k , kendi kendilerini ve a ‘ileleriııi i aşe ve v a ta n la rın a m eııfa‘a tla r te'm iıı edebilirlerdi ; ya ni siiıhi ted b irler ve ınııktazi tedavi yapılm ış o lsayd i bu gün a ‘ına b u lu n an ların yarısı a ‘m a- lık felâketinden ve bunun ‘akibelle - rinden k u rtu lm u ş o lu rla rd ı.

A ‘m a bir v atan d aşın , işlem ek ve faydalı o lm ak sah ası d a ra lır ve b a‘zı k e rre sıfıra k a d a r in er , ek seriy a da

‘a ilesine vey a hüküm ete ve dolayisile C em ‘iyyeti heşeriyye m üz‘ic ve ‘akim bir b ar o lu r . B inaen aleyh a y n a lığ ın önün e g e çm e y e ça lışm a k v a ta n i, m il­

li, içtim a i ve b u n ların cüm lesin den ü stü n o la ra k , insani bir vazife v e h izm etd ir . Bunun böyle old u ğu n a

tam ve sıcak olan k a n a ‘alim iz , bu

(13)

t ç T İ H A D 5521 k ü çük , fak at derin bir h u lu s ve

ileniş bir m uhabbet eseri o lm a k la te­

selli duyan kitabı y azm ak ve neşr et­

m ek için lâzım olan ‘azın v e h a ra re ti bol bol bize V eriyor. 9 Eylül 1928 İctihad Evi

Sabık ( Haydar Paşa ) Tatbikat Tıbbıyye Hastahanesi göz hastalıkları mu‘allim mu‘avini, ( Societe Française

d’Ophtalmologie ) abasından Dr. ABDULLAH D JEV D ET

BİRİNCİ BAHS

AÇMALIĞIN ANADAN V E BABAD AN

g e ç e n

S E B E B L E R İ

1 A‘malığm irsî sebebleri arasında, ırıüs- tekbel a ma , daha dünyaya gelmeden evvel mevcud olanlar da vardır. Daha ana rahminde iken alınan ve çocuk doğduğu vakit mevcud olan hastalıklara ( Vilâdî hastalıklar ) denilir . Çocuk doğdukdan az veya çok müddet sonra ortaya çıkan hastalıklar da vardır.

Binaen aleyh irsî hastalıkların ya‘ni anadan ve babadan miras olarak çocuğa geçen hasta­

lıkların cümlesi vilâdî değildir . Fakat çocuk doğduğu vakit hastalığın tohumları vücu - dunda mevcud olarak doğar , ancak bu to - humlarııı mevcudiyyeti bir müddet gizli kalır.

Amma güniin birinde meydana çıkar.

Myopluk ya'ni uzakdan görememek[GIaucome]

kara su, perde [Cataracte] gibi, göz hastalık­

larında irsîlik rol oynar.Tavuk karası [Rétinte - Pigmentaire] ve göz sinirlerinin ba‘zı hastalık­

ları da irsî sebeblerle husule gelir. Sıraca, ve­

rem, frenği hastalıkları da ebeveynden ya‘ ni ana ve babadan evlada geçer ve gözlerde zian- lar yaparlar. Ba‘zı haftalıkların uıeıışe’i yakın akriba arasında, meselâ khalazadeler, dayıza­

deler, ‘amcazadeler arasındaki izdivaçlardır.

2 — Ana ve babanın göz hastalıkları,

çocuklarına , ya doğarken yalıud doğdukdan sonra geçer. Babanın göz lıastalığıle evladın göz hastalığı arasında bir münasebet bulun - duğunda hiç. şfibhe yokdur. Çiinki hayvanlar

üzerinde yapılan tecrübeler bunu isbat etmiş- dir.İrsî olarak böyle anadan babadan geçen göZ hastalıklarından koruma için bir denecek sÖZ * verilecek bir nasihat yokdur . Çünki aha ve babanın ba‘zı hastalıklarının çocuklarına geç - meşine mani‘ olmak, iktidarımız dahilinde de­

ğildir, fakat ana ve babalar züriyetlerini, içine düşdükleri tehlikeden habersiz olmamalıdırlar;

Olsa olsa hekimler, ebeveyne, çocuklarının göz hastalıklarile ma‘lul ve hattâ a‘ma olmak ihtimalini ihtar edebilirler. Ana ve babalar vi- ladı olarak ve yahud çocukluklarında tutulmuş oldukları bir hastalıkla ma‘lul oldukları vakit bu ihtimal daha kuvvetli olur. Bu türlü e b e - veyiııdeıı hasıl olan çocukların 100 de 23.5 i a'ına ve yahud zaif görüşlü olmuşlardır.

3 — Ana ve babam bıinyevî hasta -

tıkları Bünyevi denilen hastalıkların başlıca- lan sıraca, verem , frenği ve miskin hasta i Oklarıdır»

Sıraca birinci derecede gelir; çiinki en zi­

yade göz hastalıkları yapan odur .

Göz hastalıklarının, ve göz kapakları zarı­

nın ve gözün ( tabaka’i karniye ) denilen ve şeffaf olan kısmının iltihablarının 100 de 59 u çocukluk devri hastalığıdır ve bunların hemen cümlesi de sıracadan ileri gelir. Veremin t.e’siri sıracanınkiııden çok farklı değildir ; mütever- rim ana ve babaların çocukları-ekseriya sıraca­

lıdırlar.

l-reıığili ana ve babadan doğaıı çocukların göz hastalıkları ekseriya frengiden olur.

İrsi İrenğiden ileri gelen göz hastalıklarının önüne geçmek için ne yapmalıdır ? Evvelâ fren­

giye tutulmuş bir kimse temamen şifa buldu - ğuna emin olmadan evleıımemelidir.

Zaten şimdi izdivaç mukavelesini 'akd et­

meden evvel her iki tarafın sıhhat raporlarını

göstermeleri lâzımdır . Sıhhat raporoııda kan

muayenesinin icra edildiği ve neticenin meııfî

çıkdığı , frenği mikrobunun bulunmadığı sarih

suretde beyan olunmalıdır. Kanın muayenesinde

frenği mikrobu bulunan kimselerin evlenmele -

rine musa‘ade etmek hekimin ve hükümetin en

(14)

5522 I Ç T l H A D kuvvetli vazifelerindendir. Bu suretle müstak­

bel makullerin ve a‘malarıtı önüne geçilmiş olur .

Bu hastalığın mutahassısları hastalığa tu - tıılunan tarihden i‘tibaren üç sene tedavi al - tında bulunmadıkça hastalığın hiç bir ‘alâmeti kalmamış ve bulumamış olsa bile, izdivaca mü­

saade etmemek fikrindedirler . Bütün ihtiyat­

lara rağmen bu türlü ebeveyinden doğan ço - cukların , hali sıhhatda doğdukları ve dokuz ilâ on iki yaşlarına kadar hiç bir hastalık gös­

termedikleri halde dokuz ilâ on iki yaşları es­

nasında gözlerinin tabaka’i karniye denilen kısmında frengi hastalığının zuhur etdiği ve ba‘zen körlüğe kadar gitdiği göriilmekdedir .

Eğer gebelik esnasında, valide frenği arıza­

lan his ederse , karnındaki çocuğun selâmeti için valideyi frenği ilaclarile cesurâne tedavi etmekde tereddüd etmemek lâzımdır . Böyle izdivaçlardan vücude gelen çocuklar ekseriya kendilerinde zâhirî hiç bir frenği a‘raz ve alâmetleri bulunmadığı halde bile zâ‘if , cılız ve bitik olurlar- Böyle hâller hastalığın önüne geçmek için hekime müraca‘atda tereddüd et­

memelidir. Hekim kératite interstitielle hasta­

lığının önünü almak için şifa verici ‘ilaçlar tertib eder.

Miskin ‘İlleti de çok göz hastalığı yapar.

Miskinlerin çoğu a‘ ma olarak ölürler.

Cüzamlıları izdivacdan rııen‘ eden bir kanun İrlanda da vardır.

4 — Yakın akriba arasında izdivaç

hastalıkların sık sebeblerindendir. Bu hastalık­

lar arasında zekâ zaifliği, sağırlık, körlük bi - rinci safda bulunur .

Yakın akriba ya'ııi hemşire zadeler , hala zadeler, teyze zadeler ete . arasındaki izdiavcın körlük sebebleri arasında bulunduğu çokdan malumdur ve bu türlü izdivaç yüzünden husule gelen körlük halk dilinde tavuk karası denilen göz haştalığınm neticesidir.

Meşhur göz hekimi Fieuzal hemşire veya brader zadeler arasındaki bir izdivacdan 14

mu‘ayene edilemeıneksizin küçük yaşda öldük­

lerini , son altısının a‘ ma veya za‘if rü’yetli olduklarını kayd etmişdir . Her halde tavuk karası. ya‘ ni aydınlık azalınca gözlerin artık görmemesi hastalığının, yakın akriba arasın - daki izdivacdan mutehassıl çocuklarda , diğer çocuklara ııisbetle otuz def‘a fazla olduğu görülmüşdiir.

Kanunları yakın akriba arasında izdivaç ile meşğul olan başlıca Avrupa hükümetleri şunlardır:

1 — Rusya yedinci batııa kadar akriba arasında izdivacı men‘ ed er.

2 — Austria, üçüncü batııa kadar ‘amca , dayı, yeğenler ve teyzeler ve dördüncü batna kadar brader ve hemşire çocukları arasında izdivacı men‘ eder.

îsviçrede de ‘ayni veçhiledir.

3 — Inğilterede üçüncü batıı akraba ara - sında izdivaç,hususî izn almaya bağlıdır, fakat dördüncü batn akriba arasında izdivaca cevaz vardır.

4 Alıtıanyada brader ve hemşire çocuk­

ları arasında izdivaç memnu‘dur, fakat üçüncü ve dördüncü batlıda müsa‘ade olunur.

Bize gelince yeni Türk Kanun Medeninin bubabdaki maddesi ‘aynen şudur:

( Madde 92 — aşağıdaki kimseler arasında evlenmek memııu‘dur ) .

1 - Nesebi sahih olsun olmasun usul ve furu‘ arasında, ana baba bir , yahud ana bir yahud baba bir kardeşler arasında .

bir kimse ile amca, dayı, hala ve teyzesi arasında .

Süt ana ve kardeşler arasında.

2 — Sıhriyyet hısımlığını tevlid etmiş olan evlenme fesh edilmiş veya vefat yahud boşan­

ma ile za’il olmuş ise bile karı ile kocanın usul ve furu‘i ve koca ile karının usul ve furu'u arasında.

3 — Evladlık ile evladlık edinen ve bunlar dan birile diğerinin koca veya karısı arasında.

Bu kanunun mevzu‘umuzu ‘alakadar eden

bilhassa 1 inci maddesidir. Sonu var

çocuk doğduğunu, bunlardan sekizinin gözleri Mes’ul

müdürü:

Dr, Abdillüisnü [

İsmail Hakkı matbaası ]

(15)

«İÇTİHAD» Kütübhanesi

M evcud k itab ları:

Kuruş Ak!ı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerile) 135 Rahib "Meslier„in Vasıyyetnamesi 20 RuhulEkvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 > 100 İlmi ruhi içtimai ( » » ) 287 » 50 Adabı mu aşeret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 500 sahifeli 150

Giullame Teli 100

Dilmesti'i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25

Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sah ifelik 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resimli). 246 sahifelik 100

Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri niıı,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Tiirkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 100 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

Dimağ ve Melekâtı ‘akliyye 200

İngiliz Kavmi 150

Bir filozofun şi'irleri J. M. Guyau nun 75

Cum huriyet Müceliithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde. Ki­

taplarım hem metin bir suretde, hem mu'tedil fiatla ciltletmek isteyenlerin müceliithanesidir.

M. Ütüciyan

Çiııkoğrafhanesi Fincancılar da Kalifidi Hanında

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıt'alar bu ‘unvanla intişar etdi, 185 sahifelik ve iyi kâğıd üzerine basıl- mışdır. fi: 1, «Lux» tab‘ ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere taahhüdlü irsaliye olarak 20 Kuruş ‘ilâve olunur.

İstanbulda Babı‘âli kitabcılarında ve Beyoğ- lunda L ib ra irie M ondiale de satılıyor.

Dr. Sem iram is Ekrem H.

Çocuk hastalıkları mütehassısı

Dr. E krem B ehçet

Etfal hastanesi kulak, boğaz, burun hastalıkları mütehassısı Beyoğlu mektep sokak 1

Telefon: Beyoğlu 2496

Tarif de publicité

F « Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1’ ''Idjtihad». soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad» dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESİ

Ankara caddesinde İlhanıi matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür‘atle

ve ehven fiatla yapılır

(16)

§ 8 F * Bütün « classique » kitaplarla diğer neşriyyatı ve mektep levazımınızı atmak için İstaııhnldu Beyo<jlu İsti Kİ Al caddesinde 4(>9 numarada :

L A G R A N D E L I B R A I R I E M O N D I A L E Müessesesiııe müraca'at ediniz

Ş a rk i karibiıı eıı büyük ve çeşidleri en iyi inliiıab edilm iş kilablıan esidir.

Telefon: Beyoğlu: 2710

T ü rk iy e SANAYİ* ve M A‘ AI)İN B A N K A SI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mâmulâtından ipekliler ve döşemelikler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kaim bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA'MULÂTI Satış mahalleri:

Yalnız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbıılda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında YER Lİ MALLAR PAZARI

A n k a ra d a Ç ocuk S a ra y ı caddesinde

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bil'umum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep ediniz.

4^ 44444444444 4 4 444 -44» 444 4 4 444444 4444 4-44- -

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Oalata Telefon : B. 36 Tiirkiyenin her şehrinde şu‘beleri vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avrom atis

E m ra z ı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı M 5

Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon : B. 4707

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir.

Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P E R R A U D İN Pastillerini alınız A p r a h a m E k ş i y a n

Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Téléfon : Stamboul : 2827

Kişisel Arşivlerde Istanbul Behegi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Böyle durumlarda, sprey işlemi süresince, toz ve çözgen buharı derişimi maruziyet sınırlarının altına düşünceye kadar, basınçlı hava beslemeli solunum

Temiz su haznemin dolu olup olmadığını kontrol edin ve daha sonra yeniden başlatmak için CLEAN (TEMİZLE) düğmesine basın. Scooba’nın temiz su haznesi

Yine oyun, çocukların sosyal uyum, zeka ve becerisini geliştiren, belirli bir yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, sadece1. eğlenme yolu ile

Roma tiyatroları Yunan tiyatroları gibi sahne (scene), yarım daire şeklinde basamaklı oturma yerleri (cavea) ve yarım daire meydan (orkestra) Roma tiyatrolarında bu üç bölüm

Başlıca faaliyet alanlarımız; İçme suyu hatları ve Sulama projeleri ürün ve uygulamaları, HES Projeleri, Fabrika soğutma hatları, Maden projelerinde cevher

21 ay sürecek olan proje, Avrupa Birliği (AB) tarafından Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı çerçevesinde 25 milyon Euro’luk bütçeyle

11 BAŞAK EYLÜL ALTER İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Yetersiz ÖSYM Puanı. 12 SELİN GÜNEŞ İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Yetersiz

200 kişilik yaş pasta (Her bir masaya 10 tabak olarak her tabakta 1 dilim olacak şekilde dağıtılacaktır.) 200 kişilik meşrubat (Her bir masaya her biri 1 lt olacak şekilde