• Sonuç bulunamadı

B KAPALI KAPILAR ARDINDAKİ GÖLGE EMEK: TÜRKİYE’YE ESKİ SOVYET BLOĞU ÜLKELERİNDEN GELEN GÖÇMEN EV İŞÇİSİ KADINLAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B KAPALI KAPILAR ARDINDAKİ GÖLGE EMEK: TÜRKİYE’YE ESKİ SOVYET BLOĞU ÜLKELERİNDEN GELEN GÖÇMEN EV İŞÇİSİ KADINLAR"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

B

u yazı ile doksanlı yıllarda SSCB’nin dağılmasının ar- dından, Eski Sovyet Blo- ğu (ESB) ülkelerinden Tür- kiye’ye gelip ev hizmetleri alanında farklı roller üstlenen kadınların mev- cut durumları, çalışma yaşamları- na ilişkin özel bir vurgu ile aktarıl- maktadır. Çalışmada sunulan veriler, 2012-2013 yıllarında kırk sekiz göç- men ev işçisi ve göçmen ev işçisi ça- lıştırma deneyimi olan on işverenle gerçekleştirilmiş olan derinlemesine görüşmelere ve konu ile ilişkili litera- tür incelemesine dayanmaktadır. Ek olarak konuyla ilişkili mevzuat ana- lizi ile ilişkili olarak da veriler sunul- maktadır.

ANAHTAR KELİMELER

Göç, ev işçiliği, yasal düzenlemeler I.GENEL DURUM

Bugün Türkiye’de orta ve üst-sı- nıftan kadınlar, üzerlerine yüklenen

özel alandaki yeniden üretim işlerini diğer kadınlara devrederek ev içi yü- kümlülüklerini azaltabilmekte ve/

veya kamusal alanda rol alabilmek- tedirler. Hane halkı üyeleri dışın- da, yeniden üretim işlerini yüklenen bu kadınlar, evlerde temizlik, ye- mek gibi işlerden sorumlu olabildik- leri gibi, ailedeki çocukların, yaşlıla- rın ve hastaların bakımında da görev alabilmektedirler. Özellikle bakım iş- leri, uzun mesai saatlerini gerektirdi- ği için daha çok yatılı ev işçilerinin bu alanda çalışması işverenler tarafın- dan tercih edilmektedir. Türkiyeli ev işçileriyse başta içerisinde yer aldık- ları ataerkil toplumsal yapının yön- lendirmesi olmak üzere, pek çok se- beple yatılı çalışmayı çok fazla tercih etmemektedirler. Türkiye’deki ka- musal bakım hizmetlerinin de hiçbir zaman yeterince gelişmediği düşü- nülürse, Türkiye’deki bu bakım açı- ğının kapatılması ancak ve ancak göçmen ev işçilerinin piyasaya girişi ile kısmen de olsa mümkün gözük-

KAPALI KAPILAR ARDINDAKİ GÖLGE EMEK: TÜRKİYE’YE ESKİ SOVYET BLOĞU ÜLKELERİNDEN GELEN GÖÇMEN EV

İŞÇİSİ KADINLAR

DR. AYŞE EMEL AKALINH

HHacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü KARATAHTA / İş Yazıları Dergisi Sayı: 1 Nisan 2015 (s:27-42)

(2)

mektedir. Her ne kadar Türkiye’de de, dünya üzerindeki pek çok ülke- de olduğu gibi Filipinler çıkışlı ev iş- çilerinin mevcudiyeti ile karşılaşılsa da, doksanlı yıllardan beri Türkiye’de bu işler sıklıkla Eski Sovyet Bloğu (ESB) ülkeleri çıkışlı kadınlar tara- fından yerine getirilmektedir. Genel- likle kayıt-dışı pozisyonda göç eden ve/veya istihdam edilen bu kadınla- ra ilişkin istatistiki verilere ulaşmak pek mümkün gözükmemektedir.

SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsız olan ve ekonomik, sosyal, politik anlamda büyük dönüşümler yaşayan yeni ulus devletlerin yok- sulluk problemleri ile baş etme so- rumluluğu, adeta göçmen kadınların sırtlarına yüklenmektedir. Sassen tarafından hane halklarının ve bütün toplulukların hayatta kalmak için ar- tan bir biçimde kadına bağımlı hale geldiğine atıfta bulunmak için kulla- nılan “hayatta kalmanın kadınsılaş- ması” kavramı ve o kadınların ulus- lararası göçünün “hayatta kalmanın kadınsılaşmasının (kısmen de olsa) göstergeleri olarak düşünülebilece- ğine çünkü bu durumu yaşamanın, kar elde etmek ve hükümet ciroları- nı korumak biçiminde gerçekleştiği- ne (Sassen 2000 aktaran Çelik 2005:

21) ilişkin vurgusu ESB ülkelerinden Türkiye’ye gelen göçmen kadınların durumlarına ilişkin önemli bir belir- lenimdir.

ESB ülkelerinden kadın göçmen- lerin yüksek oranı, özel sektörde ka- dınlara karşı uygulanan cinsiyet- çi uygulamalar ve kadınları yeniden üretici işlerine yerine getirilmesi- ne mahkûm eden devlet politikaları

gibi ayrımcı politikalarla da ilişkilidir (Yükseker 2003). Ayrıca kadınla- rın yoğun olarak çalıştığı sektörlerin ekonomik dönüşümlerden yoğun bi- çimde etkilenmesi refah kurumları- nın destek mekanizmalarının eksil- mesi de ESB ülkelerindeki kadınların deneyimlediği işsizliğin ve yoksullu- ğun kadınlaşması kavramları ile iliş- kilendirilebilir (Erder, 2011: 198). Emek göçü sürecine eklemlenerek ESB ül- kelerinden Türkiye’ye gelen kadınlar, ülkelerinde özelleştirme uygulama- ları ile dönüşen iş piyasası içerisinde kendilerine istihdam alanları bula- bilseler bile, çoğunlukla düşük ücretli ve ağır çalışma koşullarında işlerde istihdam edilebilmektedirler.

Sovyet sosyalizmi kadının kayıt- lı ve kayıt-dışı işlerle, ailesini ayakta tuttuğu kültürel bir birikim inşa et- miştir (Akalın 2014 a: 205). ESB ülke- lerindeki yoksulluk ve işsizlik prob- lemleri ile baş etmek ve kendilerinin ve çoğu zaman ailelerinin devamlı- lığını sağlamak görevlerinin yükle- nicisi olan bu kadınların, Türkiye’yi varış noktası olarak seçmelerinin altında beliren önemli unsurlardan birisi ulus-ötesi toplumsal mekân ve ağların mevcudiyetidir. SSCB’nin dağılma süreci ile paralel olarak Türkiye’nin ev hizmetleri sektörün- de çalışan kadınların çıkış ülkeleri ile imzaladığı esnek vize antlaşma- ları da yolların Türkiye’ye çevrilme- sinde belirleyici olmuştur.

ESB ülkelerinden Türkiye’ye gö- çün zeminini hazırlayan unsurların başında seksenli yıllarda başlayan ve çok sayıda kadının icra ettiği bi- linen bavul ticareti olarak kavram-

(3)

sallaştırılan, bölge ülkeleri ile Tür- kiye arasındaki küçük ölçekli ticari uğraşlar yer almaktadır. Bu kadın- lar ilk başlarda Türkiye’de uzun süre kalmayı planlamasalar da, hem çı- kış ülkelerinin birincil olarak kadın- ları işsiz bırakan ve kadınların ai- lelerine ilişkin sosyal ve ekonomik sorumluluklarını paylaşmayan sos- yal, ekonomik ve politik yapıları, Tür- kiye’deki yaygın kayıt dışı ekonomi- nin çekiciliği ve kolay ulaşılabilirliği ile birleşince kadınlar daha uzun sü- reler için yönlerini Türkiye’ye çevir- mişlerdir.

Türkiye’deki resmi sosyal hizmet mekanizmalarının yetersizliği ile de ilişkili olarak Türkiye’deki kayıt dışı ekonominin önemli bir parçası kadı- nın ideal işçi olarak görüldüğü alan- lardır. Bu bağlamda, doksanlı yıllar- dan beri, özellikle emek göçünden bağımsız olarak kadınların görünür biçimde varoluşunu vurgulayan gö- çün kadınsılaşması kavramının so- mut yüzleri Türkiye ile ESB ülkele- ri arasındaki göç akışında kendisini göstermektedir. Bu göç sürecinin bi- çimlenmesinde coğrafi yakınlık, ucuz ve kolay seyahat etmek, sınır geçiş kolaylığı, kendi ülkelerindeki- ne göre yüksek ücretler ve zaman zaman kültürel yakınlık da belirleyi- ci olabilmektedir. Aktarılanlara pa- ralel olarak, Türkiye’deki işverenler;

göçmen ev işçisi çalıştırmanın statü göstergesi olması, göçmen ev işçile- rinin iyi eğitimleri, yabancı dil konu- şabilmeleri, çalışma disiplinleri, so- rumluluk duyguları, iş bilinçleri, uysal ve itaatkâr olmaları ile kolay kont- rol edilebilirliklerine ilişkin algı ile göçmen ev işçisi çalıştırmayı tercih edebilmektedirler.

II.KONUYLA İLİŞKİLİ ULUSAL ve ULUSLARARASI MEVZUAT Türkiye, uluslararası düzeyde göç politikaları geliştirmeye göreli ola- rak geç başlamış ülkeler arasında olup, hâlihazırda hem göç yasaları- nı hem de genel bir ayrımcılık kar- şıtı yasal çerçeveyi geliştirme süre- cindedir (European Patients Forum 2013). Türkiye’de Yabancılar için Ça- lışma İzni Yasası (No. 4817) AB mük- tesabatı ile paralel halde tasarlan- mış, 2003 Mart’ında kanun haline getirilmiş ve Eylül 2003’te yürürlü- ğe konmuştur. Yürürlüğe konmasın- dan sonra Yabancıların Çalışma İzni üzerine Kanun için Uygulama Dü- zenlemeleri oluşturulmuştur (Kaşka 2006:29-31). Önceden devletin fark- lı kurumlarında toplanmış olan çalış- ma izni verme yetkisi belirli istisnalar dışında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verilmiştir. Yabancıların çalışma izinleri hakkındaki kanun çerçevesinde ev hizmetinde çalışa- cak yabancıların çalışma izni baş- vurusu yapmasına ilişkin düzenle- meler yapılmıştır (Üstübici 2011: 6-7;

Barbaros 2009: 35). Ek olarak, ÇSGB ev hizmetleri alanında 4817 sayılı Ya- bancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun kapsamına giren yabancıların ve işverenlerinin yükümlülükleri- ni yerine getirip getirmediklerini de- netleme imkânına sahiptir (Erdoğdu ve Toksöz, 2013: 23). Yabancıların ça- lışma izinleri hakkındaki kanun çer- çevesinde ev hizmetinde çalışacak yabancıların çalışma izni başvurusu yapmasına ilişkin düzenlemeler ya- pılması kadın ev işçilerinin yoğun- luğu bağlamında yasanın toplumsal cinsiyet içerimi olarak düşünülebilir.

(4)

Bulgaristan ve Ukrayna’dan ge- len göçmenlere, 2007 yılından beri uygulanan, Türkiye’de kaldığı süre kadar yurt dışında beklemeyi şart koşan düzenleme, 5683 sayılı ‘‘Tür- kiye’de Yabancıların İkamet ve Se- yahatleri Hakkındaki Kanun’’nda ya- pılan değişiklikle, tüm göçmenleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Bu Karar’ın 01.02.2012 tarihinde yü- rürlüğe girmesi düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile Türkiye’de çalışacak göçmen ev işçilerinin ikamet izni al- masının kolaylaştırıldığı söylenebi- lir. İçişleri Bakanlığı, 07.06.2012 ta- rihli 37 Sayılı Genelge’yle, Türkiye’de izinsiz statüde bulunan göçmenle- rin izinli statüye geçmelerine yöne- lik olarak yaptığı yeni düzenlemey- le, Türkiye’de vize veya ikamet ihlali süresine bakılmaksızın sakıncalı du- rumu bulunmayan tüm yabancıla- ra vize ve ikamet ihlalinden kaynak- lanan harç ve cezalarını ödemeleri halinde altı aya kadar geçerli ikamet izni verilmesi uygun görülmüştür.

5683 sayılı yasadaki ilgili değişiklik- ler, 4817 sayılı Kanun’la ev işçisi göç- men işçilere verilecek olan çalışma izninin işlevsel hale gelmesine zemin hazırlamıştır. ÇSGB göçmen ev işçi- leri için nasıl izin alınabileceğine yö- nelik bir kitap hazırlamıştır. Ayrıca, bu düzenlemelerle göçmen ev işçile- ri için hem yurt dışından hem de yurt içinden gerekli izinlere başvurma- nın yolu açılmıştır (Demirdizen 2013:

334-336). Kayıt-dışı durumdaki göç- men ev işçileri için bir af olarak nite- lendirilebilecek olan bu düzenleme ile ikamet izni için yapılacak başvu- ruların süresi 15.08.2012 günü sona ermiştir (Erdoğdu, Toksöz 2013:32).

Yeni yasal düzenlemelere göre yabancı ev işçilerinin çalışma süre- leri, işverenlerin çalışanlarına prim ödemesine bağlıdır. İş ilişkisi feshe- dildiğinde yabancı ev işçisi ikamet hakkını kaybeder. İzinler alınmadığı takdirde kayıt-dışı çalışan ve işve- ren para cezası ödemek zorundadır.

İzne sahip yabancılar sosyal güven- lik sistemine dâhil edilmiştir (Rit- tenberger Tılıç ve Kalaycıoğlu, 2012:

308-310). Yasal düzenlemelerle as- gari ücrette çalışma zorunluluğu getirilen göçmen ev işçileri, kendi- lerine ilişkin olumlu bir düzenleme olarak nitelendirilebilecek biçim- de, sosyal güvenlik sistemi içerisi- ne girseler de Türkiye’de ödedikleri primleriyle emekliliğe hak kazana- bilmeleri şüpheli bir durumdur.

Başvuru prosedüründe, göç- menlerin gerekli izinlere başvura- bilmesi için işverenle birlikte hare- ket etmesi gerekmektedir. Çalışma iznine başvurmayı işverenin inisi- yatifine bırakan böyle bir uygula- maysa, bir bakıma ‘‘kefalet siste- mi’’nin devlet eliyle düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Bu düzen- leme, işçileri işverenler karşısın- da güçsüzleştirirken, işçiyi işvere- nin her türlü talebini kabul etmeye mahkûm etmektedir. Ayrıca ilgili izin dâhilinde göçmen kadınların ev hizmetleri dışında bir sektöre geçe- bilmeleri ve hatta aynı sektör içeri- sinde işverenlerini değiştirmeleri de mümkün değildir (Demirdizen 2013:

336-340).

Bu noktada, uluslararası meka- nizmaların ulusal yasal düzenleme- lerle aralarındaki boşluklara özel bir ilgi ile göçmen ev işçileri ile ilişki-

(5)

li uluslararası mekanizmalardan söz etmek önemlidir.

Ev işlerinde çalışan kadınların yasadıkları büyük sorunlar nedeniy- le, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 1965 yılında karar almıştır. Ev işçi- lerinin çalışma şartlarına ilişkin ka- rar, çalışma şartlarının geliştirilme- si ve temel çalışma standartları ile uyumlu hale getirilmesi için değişik- likler yapılması amacıyla üye ülkele- re bildirilmiştir (ICFTU, 2002:4 akta- ran Erdem, Şahin 2008: 68-69). 2010 yılındaki alanda çalışan örgütlerin Uluslararası Çalışma Örgütü’ne konu ile ilişkili baskısının ardından, 2011’de Uluslararası Çalışma Konferansı’n- da ev işçilerine insana yakışır iş ola- naklarının sağlanması ve çalışma haklarının korunması için Ev İşçile- ri Sözleşmesi kabul edilmiştir. Ulus- lararası Çalışma Örgütü’nün 189 sa- yılı Sözleşmesi’nin (ILO C 189), TBMM tarafından imzalanması halinde ev işçilerinin çalışma ve sosyal hakla- rının güvence altına alınması için ya- sal zemin oluşturulacaktır (Williams 2011:29, Rittenberger Tılıç, Kalaycıoğ- lu 2012: 311).

ILO C 189 ev işçisi ve işveren ara- sında ücretsiz fazla işleri, uzun çalış- ma saatlerini ve iş tanımının belirsiz- liğini engellemek için işçi ve işveren arasında işçinin anlayabileceği dilde sözleşme yapılmasını önermekte- dir. Her Üye, ev işçilerinin tabi olduğu iş sözleşmesinin sona ermesi ya da sürenin dolması ile birlikte ilgili göç- men ev işçilerine ülkelerine geri gön- derilme hakkı veren yasal düzenle- meleri belirlemek zorundadır. ILO C 189’da yatılı çalışan göçmen ev işçi- lerinin bazı hakları, madde 6 ve 9 içe-

risinde güvence altına alınmaktadır.

Ev işçisinin özel hayatına saygı gös- terilmesi gerekliliği, ev işçisinin ça- lıştığı evde ikamet etme konusunda işvereni ile anlaşma yapma özgürlü- ğü, ev işçisinin yıllık izinlerinde, gün- lük veya haftalık dinlenme sürele- rinde evde kalmaya veya aile fertleri ile birlikte olmaya zorlanamayaca- ğı, ev işçisinin kimlik ve seyahat bel- gelerini kendi ellerinde bulundurma hakkına sahip olması gibi husus- lar mevcuttur. ILO Ev İşçileri Sözleş- mesi No. 189’da madde 8’de göçmen ev işçilerine ilişkin göçmen işçi gön- deren ülkelerle işbirliği yapılması, göçmen ev işçilerine, istihdam edi- lecekleri ülkeye göç etmeden önce ulusal mevzuata uygun olarak ya- zılı iş teklifi veya iş sözleşmesi gön- derilmesi, sözleşmede veya iş tekli- fi metninde, çalışma koşularının ve istihdam şartlarının açık olarak be- lirtilmesi, iş sözleşmesinin sona er- mesi durumunda göçmen işçilerin ülkelerine geri gönderilmesine iliş- kin koşulları belirleyen yasal dü- zenlemeler yapılması gibi gerekli- likler belirtilmektedir. 201 sayılı Ev İşçileri için İnsana Yakışır İş hakkın- da ILO Tavsiye Kararı’na göre kala- cak yer ve yemekler, uygun biçimde döşenmiş, yeterli havalandırma- sı olan ve anahtarı ev işçisinde kal- mak üzere kilidi bulunan ayrı bir odayı; uygun tuvalet ve banyo ola- naklarına erişimi, yeterli aydınlat- ma ve kaliteli ve yeterli miktarda yi- yeceği içermelidir.

‘’Usulüne göre yürürlüğe konul- muş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir” hükmünü belirten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın

(6)

90. Maddesi ile (Ek cümle: 5170 - 7.5.2004 / m.7) ilişkili olarak ulus- lararası antlaşmalarla ilgilenmek gereklidir. Yürürlüğe konulmuş mil- letlerarası antlaşmalarla kanunların farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda millet- lerarası antlaşma hükümleri esastır.

‘Tüm Göçmen İşçilerin ve Ailelerinin Haklarının Korunmasına Dair Birleş- miş Milletler Sözleşmesi”, adından da anlaşılacağı gibi tüm göçmen işçile- ri yani hem çalışma izni alarak çalı- şan göçmen işçileri hem de kayıt-dışı istihdam edilen göçmen işçileri kap- samına alan uluslararası bir sözleş- medir. Türkiye de bu sözleşmenin ta- raflarından birisidir. Bu sözleşme ile tüm göçmen işçilerin ve ailelerinin öncelikle insan olarak görülme hak- kı teminat altına alınmıştır. Aynı za- manda da kayıt-dışı istihdam edilen göçmen işçiler, işverenler veya diğer kişiler nedeniyle karşılaşabilecekleri risklere karşı güvence altına alınmış- tır (Civan, Gökalp 2011:236-239).

Birleşmiş Milletlerin Göçmen İs- çilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Söz- leşmesi’ne göre (ICRMW), istihdam devletinde kazanç sağlayacağı işini serbestçe seçme hakkına sahip olan göçmen işçilerin, izinlerinin süresi- nin sona ermesinden önce gelir ge- tirici faaliyetlerinin sona ermesi ha- linde, bu kişiler düzensiz durumda değerlendirilemez, ikamet izinleri- ni kaybetmez (Akıntürk, 2007). Oysa ki oturma ve çalışma izinlerini işve- renleri aracılığıyla alan göçmen ev işçileri için Türkiye’deki durum böy- le değildir. Bu sözleşmeye ilişkin lite- ratürde vurgulanan önemli bir sıkın-

tı bu sözleşmenin kadın göçmenleri tanımasına rağmen onların seks ve ev işlerine atfen yeniden üretim iş- çisi rollerini tanımamasıdır (Piper 2003:728-729).

Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunma- sı Komitesi, geniş kapsamlı ulusal ve uluslararası yasal çerçevelerde ev işçiliğine gönderme yapılmadığına dikkati çekerek, Ekim 2009 tarihin- de, ICRMW altında, göçmen ev işçile- ri ile ilgili yükümlülüklerini nasıl uy- gulayacakları konusunda Devletlere yol göstermek amacıyla genel yorum yayımlama kararı almıştır. Yorumda, istismara açık durumları vurgulanan göçmen ev işçilerinin savunmasız- lıklarının merkezi izolasyon ve ba- ğımlılıkla ilişkilendirilmektedir. Top- lumsal cinsiyet sebebiyle şiddet de dâhil olmak üzere, göçmen ev işçi- lerinin maruz kalabileceği risklerin kayıtsızlık durumlarında ağırlaştı- ğı belirtilmektedir. Ev işçiliğinin ulu- sal hukuk tarafından ihmaline vurgu ile yasaların da ev ortamındaki izle- me ve denetimlerin önünü tıkayabi- leceği ifade edilmektedir. Göçmen- lik yasalarının işverenler tarafından sponsorluk gerektirdiği durumla- rın sorunluluğu da ifade edilmekte- dir. Yoruma göre, ulusal hukukta çalışmayla ilgili korumaların, asga- ri ücretler, çalışma saatleri, dinlen- me günleri, dernek kurma özgürlüğü ile annelik, emeklilik hakları ve sağ- lık sigortasına saygı ve ev işçiliği ko- şullarına özel hükümler dâhil olmak üzere, sosyal güvenlikle ilgili koru- ma tedbirlerini içerecek şekilde ev işçilerini kapsaması gerekir. Göçmen ev işçilerine uygulanan muamelenin,

(7)

vatandaşlara uygulanandan olum- suz olmaması gerekir. Devletlerin, göçmen ev işçilerinin yer değiştir- me ve ikamet yerlerini seçme hakla- rını koruması gerekir. Buna göçmen ev işçilerinin çalışma zamanları- nın dışında kalan zamanlarda işve- renleri ile birlikte yaşama veya evde kalma zorunluluklarının olmadığı- nın temin edilmesi dâhildir. Devlet- lerin, göçmen ev işçilerinin yolculuk- la ilgili belgeleriyle kimlik belgelerini ellerinde tutabilmelerini sağlama- sı gerekir. Taraf Devletler, göçmen ev işçilerinin çalışma koşullarının, serbest, adil ve rıza temeline daya- lı sözleşmelerle anlayabilecekleri dil- de yazılı hâle getirilmesini sağlamak için teşvik edilmektedir. Sosyal gü- venlik yardımlarına erişimin, va- tandaşlara tanınan eşit muamele ile göçmen ev işçilerine sağlanması ge- rekir (2009).

III.GÖÇMEN EV İŞÇİLERİ NELER YAŞAMAKTADIR?

Türkiye’deki yerli meslektaşları- na göre en azından buralı olmamanın ve çoğu zaman yakınlarının ülkele- rinde kalmasının yarattığı korunma- sız ve sahipsiz olmak durumlarına, farklı sorunların da eklenmesi, ESB ülkeleri kökenli göçmen ev işçileri- ni çoklu mağduriyetler içerisine çek- mektedir. İşverenlerin bu kadınların sosyal destek mekanizmalarından uzak olduklarına ilişkin düşüncele- ri de zaman zaman onlara ilişkin sö- mürüyü pekiştirebilmektedir.

Ev işlerine özgü koşullar, ev işle- rinin geleneksel anlamdaki ücretsiz ve karşılıksız yapısı ücretli ev işleri- ni de sömürüye açık hale getirmek-

tedir. Çoğunlukla kadınların yük- lendiği ev işleri hem ücretli hem de ücretsiz icra edildiğinde tanımlı ve standart bir iş olarak ortaya çıkma- maktadır. Göçmen ev işçileri çoğun- lukla yatılı çalıştıkları için işverenler tarafından yirmi dört saat çalışmaya elverişli kişiler olarak algılanmak- ta ve ailenin kadın üyelerine ilişkin sonsuz beklentiler göçmen ev iş- çilerine yönlendirilmektedir. Yatı- lı çalışmak mesai saatlerini ortadan kaldırmakta ve duygusal emeğin sömürülmesi için de ortam hazırla- maktadır. Göçmen ev işçileri ile ya- pılmış olan görüşmelerde, yirmi dört saat çalışmanın işçinin içselleştir- diği sorumluluk duygusundan kay- naklanan bir durum olabildiği gö- rülse de bu sorumluluğun bu derece yoğunlaşmasının işveren beklen- tisinden kaynaklanarak artıyor ol- ması göz ardı edilebilecek bir şey de- ğildir. Bu bağlamda, kadınlar sıklıkla kadın işi yaptıklarını, kendi evlerin- de iş yapar gibi iş yaptıklarını ve boş oturmayı sevmediklerini dile getirir- lerken, hem iş tanımlarındaki muğ- lâklık, hem de işverenlerin beklen- tilerinin sonsuzluğu sürekli olarak su yüzüne çıkmaktadır. Çoğunluk- la işçi ve işveren arasında karşılıklı güven ilişkisine dayanan çalışma ve dinlenme saatleri arasındaki çizginin bulanıklaştığı sözlü bir kontrat yapıl- maktadır. Bu durumun altında yatan temel unsur, ev içi işlerin profesyo- nel ilişkiler yerine enformel ilişkile- re dayanmasıdır. Ev işçiliği gibi özel alanda gerçekleştirilen bir işte ça- lışmak, kadınların kendi sözleri ile

“kendi evlerinde çalışır gibi kadın iş- leri yaptıkları” bir alanda genellik- le günün yirmi dört saati çalışmaları anlamına gelmektedir.

(8)

Gerek gerçekleştirilmiş olan saha çalışmasında gerekse konuyla ilişkin literatür incelemesinde, göçmen ev işçilerinin dünyadaki meslektaşları ile benzer biçimde Türkiye’de sıklıkla şu problemlerle karşılaştıkları tespit edilmektedir: pasaportlara el koyma, uzun iş saatleri ve ağır işlere itiraz edememe, mesai kavramının kay- bolması, özel hayat mahremiyetleri- nin sınırlılığı, yirmi dört saat hizmet veren kişiler olarak düşük ücretler ödenmesi, sosyal yardımlardan yok- sunluk, yetersiz beslenme ve barın- ma koşulları, çalıştıkları evde cinsel saldırı ve şiddet riski, sokakta rüş- vet ve polis baskısı, farklı sebeplerle haftalık ve senelik izinlerini kullana- mama, vize sorunu nedeniyle yıllar- ca memleketine gidememe, kayıt dışı çalışma, sosyal güvencesizlik, görev- leri sebebiyle çeşitli mesleki hastalık risklerine rağmen sağlık hizmetin- den faydalanamama, örgütleneme- me, doğum izni, kıdem tazminatı gibi temel haklara sahip olamama, te- mel iş sağlığı ve güvenliği hakların- dan mahrum olmak, kayıt-dışı ika- met ve müteakip sorunlar, kaçak (yasa-dışı) ifadeleri ile suçlanma, kö- lelik koşullarında çalışma, işveren ile bağımlılık ilişkisi, özel ve kamusal hayatın birbirine karışması. Aslında burada aktarılan sorunların büyük bir kısmı yerli ev işçileri tarafından da deneyimlenebilmektedir. Fakat özellikle izinsiz ikamet eden ve ça- lışan kadınların işverenlere yönelik derin bağımlılıkları sebebiyle bu so- runlar artmaktadır.

Göç süreci ve ev işçiliği kesişi- mi ile derinleşen problemlerin ba- şında, uyum sorunu, işverenlerin

kendilerini aşağılamaları, kendile- rine güvenmemeleri gibi ayrımcılık uygulamaları mevcuttur. Ayrıca ka- dınların, bir aracı ajansa bağlı olarak çalıştırıldıkları göz önünde tutuldu- ğu zaman, göçmen ev işçilerinin di- ğer sorunlarını da biçimlendiren so- runların başında, kayıt dışı istihdam olgusu yer almaktadır. Gerekli izin- leri almadan istihdam edilen bu ka- dınlar, ihtiyaç duyduklarında polise gidememekte, sağlık sorunları oldu- ğunda da hastaneye gidememekte- dirler. Risk altında çalışmaları ve gü- vencesiz konumları yasallık ve yasa dışılık arasındaki çizgide yaşadıkla- rı için istismara açık hale gelmelerini tetiklemektedir (Erdem, Şahin 2008:

68, Atatimur 2008:184).

Göçmen ev işçilerinin yatılı ça- lıştığı durumlarda yukarıdaki prob- lemler katlanarak artmaktadır. Yatı- lı çalışmak bir taraftan işçinin mesai saatini ortadan kaldırırken, diğer ta- raftan duygusal emeğinin sömü- rülmesi için uygun bir zemin hazır- lamaktadır (Demirdizen 2013: 338).

Fakat göçmen ev işçileri gerek bakım işinin gereklilikleri gerekse de kendi- leri ve aileleri için ekonomik birikim yapma zorunlulukları sebebi ile sey- rek olarak farklılaşan durumlar dı- şında yatılı çalışmaktadırlar.

Türkiye’ye ESB ülkelerinden ge- len kadınların, özellikle eğitim dö- nemleri SSCB dönemine denk dü- şenlerin, yüksek eğitim düzeyleri göz önünde tutulduğunda, ev hiz- metleri de dâhil Türkiye’de istih- dam edildikleri sektörlerin çoğunda ciddi bir vasıf kaybına uğradıklarını söyleyebilmek mümkündür. (Kaşka 2006:14), Moldova’dan göç eden ev

(9)

işçileri üzerine yapmış olduğu araş- tırmada, bu vasıf kaybını ekonomik şiddet olarak tanımlamaktadır. Konu ile ilişkili olarak yapılmış olan saha çalışmasında, ev işçiliği sektöründe çalışan kırk sekiz kadının on altısı- nın meslek okulu, on yedisinin üni- versite mezunu olması ve birisinin de üniversite eğitimini yarıda bırak- mış olması “aşağı doğru sosyal ha- reketlilik”in göstergesi olarak tes- pit edilmektedir. Aynı araştırmada meslek okulu çıkışlı kadınların ço- ğunun (on kadın) hemşirelik yüksek okulu çıkışlı olması, kadınların ço- ğunlukla yaşlı/hasta veya çocuk ba- kımı gibi işleri üstlenmesi bağlamın- da işverenlerin eğitimli bakım işçisi beklentisi ile de çakışmaktadır. ESB ülkelerinden Türkiye’ye emek göçü amacıyla gelen kadınların en önem- li sorunlarından birisi, diğer sorunla- rını da biçimlendiren kendi uzmanlık alanları dâhilinde çalışma izni alma- larının çok zor olmasıdır.

Kadınlar, yatılı çalışanlar olmala- rının da yönlendirmesi ile sosyal ve kültürel izolasyon problemi ile yüz- leşmektedirler. Göçmen ev işçilerinin içerisinde yer aldıkları sosyal izolas- yon, izin günlerini de evde geçirdik- leri zaman kat ve kat artmaktadır.

Gerekli izinleri olmayan ev işçileri- nin bazıları, yakalanıp sınır dışı edil- me korkusuyla izinlerini evde geçir- meyi tercih edebilmektedirler. Sınır dışı edilme korkusu, kadınların tüm sosyal yaşamlarını etkilemektedir.

Aynı zamanda göçmen ev işçileri iş- verenleri ile aldıkları ortak karar, iş- verenin izin vermemesi ve bakılan kişiye bakacak başka bir kişinin ol- maması gibi sebeplerle de izin gün-

lerini evde geçirebilmektedirler. Evde işverenleri ile geçirdikleri ve çoğu za- man da sorumlulukları içerisinde yer alan yükümlülükleri yerine getirdik- leri günlerin izin günü olarak ne ka- dar tanımlanabileceği de şüpheli- dir. Ayrıca Etiler ve Lordoğlu’na (2010:

115) göre, evde yatılı çalışan göçmen işçiler, evle işin birbirinden ayrılma- masından ve yeterli izin kullanama- maktan kaynaklı olarak ruhsal ve fiziksel çöküntü yaşamaktadır. Göç- men ev işçisi kadınların izolasyonu- nu artıran diğer bir önemli unsur dil sorunudur. Türkçe bilmedikleri için çevreleri ile kolay bir biçimde etki- leşime geçemedikleri gibi, dil soru- nu kadınların karşılaştıkları sorunlar için çözüm üretmelerini de engelle- mektedir.

İşverenlerin göçmen ev işçileri- ne yönelik suiistimalleri gibi işçilere iş bulan aracı ajansların da göçmen ev işçilerini suiistimal ettikleri du- rumlar söz konusudur. ILO Ev İşçileri Sözleşmesi No. 189’un özel istihdam büroları ile ilişkili, göçmen ev işçileri- nin haklarının korunması ve suiisti- mallerin önlenmesi için ikili, bölgesel veya çok taraflı anlaşmaların yapıl- masını öneren 15. Maddesinde özel istihdam büroları tarafından belirle- nen ücretlerin ev işçilerinin ücretle- rinden kesilemeyeceği belirtilmek- tedir. Türkiye’deki mevcut durum ise aracılara göçmen ev işçileri ta- rafından ödenen bir aylık maaş, bir aylık maaşın yarısı ve bazen bun- lara izin paralarının eklenmesi gibi komisyonların mevcudiyetini ser- gilemektedir. Aslında bu komisyon- lar genellikle iş bulan ajansa iş bul- ması karşılığında bir kez ödense bile

(10)

bu durumun aksi durumlar da mev- cuttur. Konu ile ilişkili yapılmış olan saha çalışmasında görüşülen kadın- lardan birisi (Ağustos 2012, Gürcis- tan, 49) dokuz ayda bir maaşını ajan- sa verdiğini belirtmiştir. Komisyon, bir iş bulununca verilip aynı aracı, iş- çinin başka bir işe geçmesinde de yer alıyorsa ikinci bir komisyon alın- mayabilir. Gündelikçi olarak çalışan göçmen ev işçileri, her gittikleri iş için aracıya komisyon verebilmekte- dirler. Ayrıca, aracı kişiler arkadaşlar olduğu zaman da işçiler tarafından komisyon ödenebilmektedir. Ara- cı şirket/kişi göç sürecinin başın- dan beri mevcutsa yol masrafları ve vizeyi ücretini de karşılamakta ve işi de aynı şirketin bulması durumunda göçmen kadın şirkete hepsi için ayrı ödeme yapabilmektedir. Göçmenle- re hem yardım ederek hem de onları suiistimal ederek göç endüstrisinin parçası olan aracı şirketler kadınla- ra iş bulmak dışında maaşlar üzerin- de belirleyici olabilmekte, işverenler için belirli standartlar oluşturmakta ve zaman zaman göçmen ev işçileri için problem çözücü işlevler de üst- lenebilmektedir (Akalın 2014 a).

İşverenlerin, yaşlılarımızı, hasta- larımızı, çocuklarımızı emanet edi- yoruz kaygısıyla evlere yerleştir- dikleri kameralarla denetlenebilen göçmen ev işçileri özellikle işten ay- rılırlarken hırsızlık yapmış oldukları- na ilişkin bir ima ile çantalarının de- rinlemesine arandıklarından şikâyet edebilmektedirler.

İşverenlerin, göçmen ev işçilerin- den, evlerde ne tür işler beklediği çok da belirli değildir. İşveren beklenti- leri tanımlanırken çocuk veya has-

ta veya yaşlı bakımı veya ev işlerinin üstlenilmesi olarak bir belirlenim- de bulunulmaktadır. Bununla bera- ber, yapılan iş genel olarak kadın iş- lerini kapsadığı için tıpkı anneler, eşler gibi ailenin kadın üyelerinden beklenen işlere ilişkin tam bir sınır- lama mümkün olmadığı gibi, göç- men ev işçilerinden özellikle de ya- tılı olanlardan beklenen işlere ilişkin tanımlama yapmaya imkân gözük- memektedir. Araştırmada görüşülen işverenlerin istihdam ettikleri ev iş- çilerinden beklentileri sınırlarını bi- len yakın ama mesafeli kişiler olma- ları, itaatkâr olmaları ve hatta özenli ve bakımlı olmalarıdır ve bu tercihler de ESB kökenli göçmen ev işçilerinin tasvir edilen nitelikleri ile fazlasıyla örtüşmektedir (Akalın 2014 a: 224).

Her ne kadar seyrek olarak ya- şanmış olumsuz tecrübeler olsa da görüşülen işverenler, göçmen ev iş- çilerinin profesyonel, çalışkan, iş di- siplinine sahip, eğitimli olmaları gibi niteliklerine atfen göçmen ev işçi- si çalıştırmaktan memnuniyetleri- ni dile getirmektedirler. İşverenler, Türkiye’deki yerli meslektaşlarına kıyasla göçmen ev işçilerinin özel alana daha saygılı olduklarını belirt- mektedirler. Çoğunlukla yatılı çalışan göçmen ev işçilerinin, ucuz ve esnek işgücü olmalarına ek olarak aynı ev içerisinde yaşadıkları işverenlerinin özel yaşamlarına müdahale etme- meleri işverenlerin deyimiyle “ken- di sınırlarını” bilmeleri önemli bir ter- cih nedeni olabilmektedir. Yani aynı ev içindeki ev işlerini yerine getiren göçmen ev işçilerinin görünmez ol- ması işveren tarafından beklenen bir niteliktir. İşverenlerin beklentile-

(11)

rinin ESB kökenli ev işçilerinin nite- likleri ile uyuştuğu diğer bir unsur ise aileden birisi veya işverenin arkada- şı olmak ve profesyonel olmak ve sı- nırlarını bilmenin kesişim noktası- dır ki, işverenlere göre bu nitelikler eş zamanlı olarak yerli işçilerde pek gö- rülmemektedir (Akalın 2014 a:225).

Kapalı kapılar ardında kadınlık rollerinin devamlılığı beklenen göç- men ev işçileri, toplumsal cinsiyet temelli şiddete açıktırlar. Her an fi- ziksel, psikolojik, ekonomik şiddet ve cinsel taciz riskleri ile yüz yüze olan bu kadınlar işten çıkarılma korkusu ve kadınların bu konularda konuş- maması gerektiği kabulü ile yaşa- dıkları olumsuz deneyimleri paylaş- maktan uzak durabilmektedirler.

Özellikle cinsel taciz içeren olum- suz deneyimler, ataerkil aile yapısı- nın yaptırımları ile yüzleşme, sonra- ki işverenler için olumsuz referans oluşturma riskleri ile de gizlenebil- mektedir. Göçmen ev işçilerinin yüz yüze olduğu şiddet içeren davranış- la karşılaşma risklerinin kökenin al- tında etnik, sınıfsal ve toplumsal cin- siyete ilişkin algılardan birisi veya üçünün kesişim noktaları yer alabil- mektedir. Ayrıca yasalar tarafından korunmayan özel alan içerisinde ça- lışan kadınların özellikle yatılı çalıştı- ğı durumlarda özel alan ve kamusal alanın kesişim noktalarının genişle- mesi onların şiddete ilişkin kırılgan- lıklarını artırmaktadır. Şüphesiz gö- rünmezlik işverenin her türlü kötü muamelesini artırmaktadır. Konu ile ilişkili olarak gerçekleştirilmiş olan saha çalışmasında, Ankara’da yaşlı/

hasta kadın bakımında çalışan Mol- dovalı kadın (43, Mart 2012), çocuk

bakımında çalıştığı evde çocuğun dedesi ile yaşadığı cinsel taciz içeren deneyimi şöyle anlatmaktadır: “Dede ara sıra eve geliyordu, o gün alkol- lü geldi. Soyunup masaj yap dedi, bir senedir erkeksiz ne yapıyorsun dedi.

Kırk yedi yaşlarındaydı. Evin hanımı- na ve kocasına anlatmadım, kavga çıkmasın diye. Sen yabancısın senin yüzünden oldu diye beni suçlayabi- lirlerdi. Bir daha o aileyi görmedim…”.

Taciz ardından gelebilecek psikolojik sorunların mevcudiyetini tartışmak bile anlamsızdır.

Türkiye’de uzun yıllar çalışan Bulgaristan çıkışlı ev işçisi (51, Ocak 2012) kendi özelinde farklı evlerde yaşadığı deneyimleri, diğer ev işçileri tarafından da yaygın olarak paylaşı- labileceğine atıfla şöyle aktarmakta- dır: “Aileler nasıl bakıyor bize? Hepsi ben bu insana para veriyorum, ne is- tersem yaptırırım diyor. Çalışma izni olmayınca kapatılma ve taciz daha fazla. Sigorta olmuyor. Çalışma ba- kanlığı ev işlerinde çalışanları işçi olarak tanımlamıyor. Şimdiki nene Alzheimer. Her şeye karışıyor. Bir ayı geçti. Gözetliyor beni. Önceden çalış- tığım evde zehirlenmiştim, patron- lar doktora bile götürmemişlerdi. Kız kardeşim hastaneye götürdü beni, ekstra parayı da cebimizden harca- dık. Diğer bir çalıştığım evde yemek yoktu. Kendim için aldığım yemek- likleri evdekiler yerlerdi. Patron ka- dın, ben başka bir işi yaparken, baş- ka bir iş isterdi. Özellikle iş üst katta yapılıyorsa çok problem olurdu. Pat- ron kadın resmen oyun oynardı, bu tabağı koyar mısın lütfen diye çağı- rıyordu. O dönem yemek yememek- ten bünyem zayıflamıştı. Söyleyip de

(12)

çıkmayı düşünüyordum ama ara- da tanıdık vardı. Bir öğün yemekten zehirlendim. Dönünce bıraktım işi.

Patron kadın da hiçbir üzüntü yok- tu. Patron kadın işi bulan şirkette- ki kadına hasta baktım falan demiş.

Sadece ben fenalaşıp kapının yanı- na yatınca leğen gibi bir şey getir- di. Daha sonra çocuk bakımı ve ev işleri için anlaştığım müstakil evde kazan dairesinde yatıyordum. Şof- ben, kazan, kurutma, çamaşır ma- kinesi deterjanlar hep benim oda- da. Şofbenlerin sigortası vardı. Gece alarm çaldı. Derin uykudan gece üç buçukta alarma uyandım. İş görüş- mesi odayı görmeyeyim diye dışarı- da yapılmış. Gaz kaçağı ile üç ayda iki kez karşılaştım ve gaz zehirlenme- si tehlikesi geçirdim. Odam cezae- vindeki hücre gibiydi. Çocuk bakmak dendi mi, o kadar güçlü olmalısın ki, mükemmel temizlik, ütü, çocuk ba- kımı ben Süpermen değilim ki… Ço- cukla mucize yaratmanı bekliyorlar.

Patronların egoları mı fazla acaba?

Başka bir evde bana yemek artıkla- rı veriliyordu. Maaşını vermeyen, ka- meraları olan evlerle karşılaştım. Bir de holding sahibi aile vardı. Adam ça- murlu ayakkabılarıyla gezip angarya işler yaratırdı. Eve tüm akrabalar ta- tile gelirdi. Onların her işi ütü, çama- şır, bulaşık bana bakardı. Kadın bir de niye gülmüyorsun derdi. Yirmi kişiye tek başıma hizmet ederdim. İç çama- şırlarına kadar yıkıyordum. İşte ro- botlaşıyorum. Pek bir şey düşüne- miyorum. Bu işi en zor zamanlarında bıraktım aslında. Benim asık suratı- mı görmeyin huzursuz olmayın diye bıraktım dedim. Ben kendi hayatımı yaşayamadım, gülüp eğlenmek is-

terdim hakkım olarak. Ben bu parayı ancak bu psikoloji ile kazanabiliyo- rum…” Bu vaka göçmen ev işçilerine ilişkin suiistimalin farklı boyutlarını tek bir kişi üzerinden yansıtabilmesi bağlamında durumun derin bir ana- lizini sunmaktadır.

Benzer deneyimler, Ankara’da yaşayan Özbek kadın tarafından geçmişte çocuk bakımında çalıştığı işverenle etkileşim süreçleri ile iliş- kili olarak aktarılmaktadır: “Çocuk- lar gündüzleri kreşe giderdi. Ama evin temizliği, yemek, kreş dışında çocukların bakımı bana kalırdı. 250

$ maaş alırdım. Patron bana çok sert davranırdı, sana o kadar para veri- yoruz her işi yapacaksın derdi. Otur- mam bile yasaktı, patron bana iş listesi yapıp bırakırdı, geldiğinde toz- ları bile kontrol ederdi. Ayrıca patron bana şişmansın yavaş iş yapıyorsun diye hakaret ederdi. Evde sabah altı- da kalkardım ve haftalık iznim yok- tu” (45, Nisan 2012).

Göçmen ev işçileri her zaman iş- verenlerine ilişkin olumsuz atıflar- da bulunmamaktadırlar. Göçmen ev işçilerinin işverenlerine ilişkin an- lamlandırmaları içerisinde “iyi işve- ren” kavramı belirmektedir. İyi işve- ren kavramının içerisini işçiye hediye vermek, ekstra nakdi destekte bu- lunmak, işçiye iyi davranmak gibi atıflar doldurmaktadır. Ankara’da yaşlı bakımında çalışan Özbek kadın, işvereninin kendisine karşı olumlu davranışlarını “Bana işçi gibi davra- nılmıyor” (28, Mayıs 2012), biçiminde aktarmaktadır.

Görüşülen kadınlar çoğunluk-

(13)

la, enformel iş ilişkileriyle bağlantı- lı hayali akrabalık bağlarını olum- lu değerlendirmektedirler. İşverenler aileden birisi olunca çalışılan ve ya- şanılan evler kadınların “kendi evle- ri” olmaktadır. Kadınlar, kendi evleri gibi olan evlerde çalışmak ve yaşa- manın işçi işveren ilişkilerinin olum- lu olduğuna ilişkin bir gösterge oldu- ğunu belirtseler de, kadının çalıştığı yerin kendi evi olması ve sözde “ai- lesi” için çalışıp “kadın” işi yapması, iş saatleri ve yoğunluğunu artırabil- mektedir (Akalın 2014 b: 332). Hizmet edilen işverenlerin anne, baba, ağa- bey, abla, evlat gibi birincil ilişkilerin göstergesi olan sıfatlarla tanımlandı- ğı işçi-işveren etkileşimlerinde en- formel ilişkilerin hâkimiyeti işe iliş- kin sınırlandırmaları oldukça muğlâk bir hale getirmektedir (Akalın 2014 a:

212).

Türkiye’de ESB ülkeleri kökenli ev işçilerinin oturma ve çalışma izni alabilmeleri mümkün olmasına rağ- men, kadınlar, yasal zorluklar nede- niyle izin almak istemeyebilecekle- ri gibi ücretlerinin azalabileceği için de izinleri paralelinde gelecek olan sigortalanma süreçlerinden uzak durmayı tercih edebilmektedirler.

Mevcut prosedür altında Türkiye’de çalışma ve oturma izni almak göç- men ev işçilerinin işverenlerine ba- ğımlılığını artırmaktadır. Çünkü iş- verenden bağımsız olarak ikamet izni almak da mümkün değildir. Ay- rıca alınan çalışma izni ev hizmetle- ri ile sınırlandırılmaktadır. Yasal dü- zenlemelerle de artan işçi işveren bağımlılığının artarak devam etme- si Williams (2011) tarafından küresel

bağımlılığın eşitsiz ilişkilerinin kişi- sel bağımlılığın eşitsiz ilişkilerine dö- nüşmesi biçiminde tanımlanmakta- dır.

Gerek sınır dışı edilme korkusuy- la gerekse kendilerine ilişkin olum- suz etiketlemelerin yerli bireyleri yöneltebileceği rahatsız edici tutum- larla karşılaşmama isteğiyle zaman zaman kendi istekleriyle toplum içe- risinde görünmeyen ESB ülkeleri kö- kenli göçmen ev işçilerinin görünür- lükleri aslında işverenleri tarafından da çok beklenen bir durum değildir.

Toplumun diğer kesimleri tarafın- dan düşük statülü olarak algılana- bilen ev işçileri, kendi işverenleri ve kendileri gibi ev işçisi olan diğer ka- dınlar dışındaki bireylerle çok faz- la etkileşime geçmemektedirler. İş- verenler çoğunlukla yerini ve sınırını bilen, gerekli işleri yerine getirdikten sonra ortalıkta görünmeyen ev işçi- lerini istihdam etmek istemektedir- ler. Özellikle yatılı çalışan işçilerin iş yerleri ve evleri arasındaki sınır bu- lanıklaşmakta ve hele ki izin günle- rini evlerinde geçirmek zorunda ka- lıyorlarsa, kamusal alan ve özel alan arasındaki ayrım silinmektedir.

ESB ülkeleri kökenli göçmen ev işçileri birer görünmez kadın kahra- manlardır. Çünkü hem ailelerinin ve hatta ülkelerinin devamlılığı için çok ağır yüklerle mücadele etmektedir- ler hem de Türkiye’deki kadınları ev ve bakım işlerinin sorumlulukların- dan kısmen veya tamamen uzaklaş- tırmaktadırlar. Elbette sosyal devlet mekanizmalarına ait sorumluluk- ların da hem Türkiye’de hem de ka- dınların çıkış ülkelerinde bu kadınlar tarafından yüklenildiğini söyleye-

(14)

bilmek mümkündür. Bu süreçte her türlü resmi destek mekanizmasın- dan uzak olan göçmen ev işçileri- nin varoluşlarının devamlılığı ade- ta ulus-ötesi sosyal ağlara bağlıdır.

Göçmen kadınların çıkış ülkelerini psikolojik, sosyal, ekonomik ve po- litik açılardan Türkiye’ye bağlayan ulus-ötesi sosyal ağlar, göçmen ev işçisi kadınlar için önemli birer direnç mekanizmasıdır.

GENEL DEĞERLENDİRME

Bugün Türkiye’nin belirli kent- lerinin belirli merkezlerinde, Tür- kiye’nin homojen ulus kimliği inşa politikalarının ötesine geçen bir du- rumla karşılaşılmaktadır. Son otuz yıldır dünyanın farklı bölgelerin- den farklı amaçlarla Türkiye’ye ge- len göçmenlerin her geçen gün sa- yısı artmakta ve heterojen yapıları daha da farklılaşmaktadır. Bu duru- mun ardında, özellikle çevre bölge- lerdeki sosyal, politik ve ekonomik karmaşıklıklar yatmakla birlikte, Af- rika ve Asya’nın uzak bölgelerinden de Türkiye’ye transit göç, sığınma başvurusu ve hatta emek göçü gibi sebeplerle göç akışı yaşanmakta- dır. Bu göçmen grupların Türkiye’de kalıcı olması halinde aynı ülke veya bölge çıkışlı göçmen gruplarının aynı iş kollarında istihdam edilmeleri ile karşılaşılmaktadır.

Doksanlı yıllardan beri Türkiye’ye gelen önemli bir göçmen grubu, özel- likle içerisinde kadın göçmenlerin yoğun olarak yer aldığı kaynak ülke- leri ESB ülkeleri olan göçmenlerdir.

Bu bölgeden kadınların yoğun ola- rak istihdam edildikleri sektör ise ev hizmetleridir. İçerisinde genel ev iş-

leri (temizlik), yemek, çocuk bakı- mı, hasta bakımı, yaşlı bakımı gibi görev tanımlarının yer aldığı ev hiz- metlerinin toplumsal cinsiyete özgü iş kollarının belki de en belirgin olanı olması, bu işin belirli rollerle sınırlan- dırılmasını zorlaştırmaktadır. Böyle- ce bu iş ücretli bir işe dönüştüğü za- man da ev işçilerinden, annelerden, eşlerden, kız evlatlardan ve kız kar- deşlerden beklenen işlere benzer bir biçimde içerisinde yer alınan hane- nin devamlılığını sağlamaya yönelik her türlü iş beklenmektedir. Bu se- beple aslında hala bir meslek olarak görülemediği için İş Kanunu dışında bırakılıp Borçlar Kanunu kapsamın- da değerlendirilen Türkiyeli ev işçi- lerinin de çalışma koşullarını olumlu olarak nitelendirebilmek pek müm- kün olmasa da, mesleğe ilişkin so- runlara yabancı olmak, genellikle ya- tılı çalışmak, kayıt-dışı göçmen ve/

veya işçi olmak gibi durumlar ekle- nince göçmen ev işçilerinin mevcu- diyetleri sıkıntılı bir hal alabilmek- tedir.

Göçmen ev işçilerinin Yabancı- lar için Çalışma Yasası kapsamın- da çalışma izni alabilmeleri mümkün olsa da, bu ancak ve ancak işveren- leri ile ortak başvuruda bulunabile- cekleri bir süreç dâhilinde ve sadece ev hizmetleri iş kolu ile sınırlı kalabi- lecek biçimde mümkündür. Bu du- rum da işçinin işverene bağımlılığını artırmaktadır. Göçmen ev işçilerinin özellikle yatılı çalıştıkları hallerde ar- tan izole bir biçimde işveren sömü- rüsüne açık yaşamları, bu bağımlı- lık ilişkisinin formelleşmesi ile daha da artmaktadır. Böylece adeta birer suçlu gibi hissettirilen ve yakalanıp

(15)

sınır dışı edilme korkusuyla işveren- lerinin gözaltında yaşayan düzen- siz göçmen ev işçilerinin kayıt altına alınmaları, Türkiye’deki varoluşla- rını sorunsuz bir hale dönüştürme- mektedir. Kayıt altına alınan kadın- ların tamamen kayıt-dışı pozisyonda olanlar gibi bir gün yakalanıp, “Ya- bancılar Misafirhanesi” olarak ad- landırılan geri gönderme merkezle- rine yerleştirilmeyeceği düşünülse de, iş ilişkileri sona eren göçmen ev işçilerinin başlarına neler gelebilece- ği çok da belirli değildir.

Her ne kadar Türkiye’deki ulu- sal düzenlemelerin olduğu gibi ulus- lararası mekanizmaların da göç konusundaki düzenlemelerinin ar- dında insan haklarının ötesinde si- yasi ve ekonomik önceliklerin oldu- ğunu söyleyebilmek mümkün olsa da bugün artık uluslararası hukuk- ta ve onu takiben ulusal hukukta ka- dın göçmenler, geçmişe kıyasla daha görünürdürler. Kadın hareketinin katkısı ile artan bu görünürlüğe rağ- men, içeriklerde hala göç ve toplum- sal cinsiyet kesişimine ilişkin nok- sanlık vardır. Mevcut olumlu içerikler de her zaman uygulamaya yansıma- maktadır. Yine de Türkiye’nin konu ile ilişkili imzalamadığı uluslararası düzenlemeleri imzalaması ve imzala- dıklarındaki uygulamaya yönelik ek- siklikleri tamamlaması, Türkiye’deki göçmen ev işçileri için insana yakı- şır iş ve yaşam koşullarına erişebil- mesi için atılması gereken adımların tamamlayıcı bir parçasıdır. Bu bağ-

lamda, hem yerli hem de göçmen ev işçilerinin haklarının korunma- sı için çok önemli bir düzenleme olan 189 Sayılı ILO Sözleşmesi 201 Sayı- lı ILO Tavsiye Kararı’nın imzalanması gerekli bir adımdır. Ayrıca kayıt-dışı göçmen işçilerin de haklarını düzen- leyen, Türkiye’nin de taraf olduğu, Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertle- rinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmenin ve sözleş- meye ilişkin göçmen ev işçileri genel yorumu, ulusal düzenlemelerin bi- çimlenişinde çok boyutlu bir biçimde göz önünde tutulmalıdır. Göç veren ülke ve bölgeler arasında konu ile iliş- kili ikili antlaşmaların ve bölgesel dü- zenlemelerin gerekliliği yadsınamaz.

Daha mikro düzeyde ise, Türki- ye’ye ESB ülkelerinden gelen göçmen ev işçilerinin mevcut sorunlarının çözülebilmesi için yasal izinlerin ve- rilmesinin kolaylaştırılması, hızlan- dırılması gerekmektedir. İş ilişkileri- nin sonlanması halinde, işverenden bağımsız bir yaşam inşa edebilmele- ri için hem kamu kuruluşlarının hem de sivil toplumun göçmen kadınları- nın haklarını göz önünde tutan des- tek mekanizmaları oluşturmaları önemli bir ihtiyaçtır. Son olarak ka- dınların her türlü sorunları için ula- şabilecekleri çok dilli birimler ve bilgi hatları oluşturulması Türkiye’de hem göçmen ev işçileri için hem de diğer sektörlerde çalışan göçmen kadınla- rın varoluşlarının daha az problem- li bir biçimde devam edebilmesi için önemli bir inisiyatif olacaktır.

(16)

KAYNAKÇA

AKALIN, Ayşe, Emel. Türkiye’de Ev Hizmetlerinde Çalışan Göçmen Kadınların Toplumsal ve İktisadi Varoluş Stratejileri Üzerine Sosyolojik Bir Analiz, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara, 2014 (a)

AKALIN, Ayşe, Emel. “Türkiye’deki Göçmen Ev İşçilerinin Çalışma Koşulları”, Sosyal Haklar Ulusal Sempozyumu VI Bildiriler, Petrol-İş Yayını,119, 2014: 323-341 (b)

AKINTÜRK, Esen. Birleşmiş Milletlerin Göçmen İşçilere İlişkin Sözleşmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 9, Sayı: 2, 2007.

ATATİMUR, Neslihan. Reasons and Consequences of International Labor Migration of Women into Turkey:

Ankara Case, A Thesis Submitted to the Graduate School of Natural and Applied Sciences of Middle East Technical University, for the Degree of Master of Science in Regional Planning in City and Regional Planning, 2008

BARBAROS, Hülya. Düzensiz Göç Sürecinde Kadın Göçmenler: İstanbul’dan Bir Kesit, İstanbul Üniversitesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Halk Sağlığı Programı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009

CİVAN, Orhan Ersun ve GÖKALP, Arzu. Göçmen İşçi Kavramı ve Göçmen İşçilerin İş Sağlığı ve Güvenliği, Çalışma ve Toplum, 1(28), 2011: 233-264

ÇELİK, Nihal. Immigrant Domestic Women Workers in Ankara and İstanbul, ODTÜ Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005

DEMİRDİZEN, Derya. “Türkiye’de Ev Hizmetlerinde Çalışan Göçmen Kadınlar: Yeni Düzenlemelerle Yarı Köle Emeğine Doğru mu?” , Çalışma ve Toplum, 2013/3: 325-346

ERDEM, Ziya ve ŞAHİN, Levent. “Ev Hizmetlerinde Yabancı İşgücü İstihdamı”, Kamu-İş; C:10, S:2, 2008: 43- 78

ERDER, Sema. “Zor Ziyaret: Nataşa mı? Döviz Getiren Bavul mu? Eski Doğu Bloku Ülkelerinden Gelen Kadınların Emek Piyasasına Girişi” S. SANCAR (ed.), Birkaç Arpa Boyu: 21. Yüzyıla Girerken Türkiye’de Feminist Çalışmalar, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ a Armağan, Cilt 1, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2011: 191-218

ERDOĞDU Seyhan ve TOKSÖZ Gülay Kadınların Görünmeyen Emeğinin Görünen Yüzü: Türkiye’de Ev İşcileri, Ankara: Uluslararası Calışma Ofisi, 2013.

ETİLER, Nilay. ve LORDOĞLU, Kuvvet. “Göçmenlerin Sağlık Sorunları: Ev Hizmetlerinde Bir Alan Araştırması”, Sosyal Haklar Ulusal Sempozyumu II Bildiriler, Petrol-İş Yayını,113, 2010: 93-118 EUROPEAN PATIENTS’ FORUM. Regional Advocacy Seminar on How to strengthen the patients’

perspective at EU and national level, Zagreb, 28-29 October 2013.

Ev İşçileri için İnsana Yakışır İş Uluslararası Çalışma Örgütü 189 Sayılı ILO Sözleşmesi 201 Sayılı ILO Tavsiye Kararı, (Evişçileri Sözleşmesi 2011) 16 Haziran 2011.

KALAYCIOĞLU, Sibel ve RITTERSBERGER-TILIÇ, Helga. “Çocuk ve Yaşlı Bakıcıları: Enformel Sektördeki Kadınlar”, Derleyenler: S. DEDEOĞLU ve A. Y. ELVEREN (Ed.) Türkiye’de Refah Devleti ve Kadın, İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2012:301-327

KAŞKA, Selmin. “The New International Migration and Migrant Women in Turkey: The Case of Moldovan Domestic Workers” , İstanbul: Migration Research Program Koç University, MiRe Koc Research Projects, 2005-2006

PIPER, Nicola. “Feminization of Labor Migration as Violence Against Women International, Regional, and Local Nongovernmental Organization Responses in Asia”, Violence Against Women, Vol. 9 No. 6, 2003:723-745

Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi, Göçmen ev işçileri hakkında 1 No’lu Genel Yorum: 14 Ekim 2009

ÜSTÜBİCİ, Ayşen. “Türkiye’ye yönelik Kadın Göçü: Seks işçileri ve Ev İçi Hizmetlilerin Kişisel Güvenlik Sorunlarını İlişkilendirmek”, http://www.umut.org.tr,HukukunGencleri/TamMetinlerSunular/

AysenUstubici.pdf, 2011

WILLIAMS, Fiona. “Markets and Migrants in the Care Economy” , Soundings 47 Eurozine, 2011 YÜKSEKER, Deniz, H. Laleli - Moskova Mekiği: Kayıtdışı Ticaret ve Cinsiyet İlişkileri, İstanbul: İletişim

Yayıncılık, 2003

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu araştırmada göçmen öğrenci olarak ifade edilen grup, Lee’nin (1966) itme-çekme nedenleri ve Atlıhan’ın (2019) ta- nımı temelinde farklı kıta ve ülkelerden

Göçmen kadınların doğum sonu dönemde yaşadığı psikolojik problemlerin nedenlerine bakıldığında; kişisel özellikler, göçün neden olduğu stres, sosyal destek

Cesitli bitirn islemi giirrntis dosernelik kumas ornek- leri, gelistirilen kirletme test ytinterni ile kirletilip, kirlenme dururnu Detacolor mark2 DC 3 8 8 1 tipi bilgisa-

Göçmen kaçakçılığı suçunun ilk hali olan 765 sayılı TCK’nun 201/a maddesinde teşebbüsle ilgili olarak; “Göçmen kaçakçılığı suçunun faillerine

Esas

2009 Eylül ayında Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Veteriner Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'na yatay geçiş yaptı ve 27 Aralık 2011

güvenlik, sağlık ve eğitim gibi temel haklarını tehlikeye düşüren olumsuz olaylarla karşı.

Faruk ANDAÇ ...159 SİGORTALILARIN ÖLÜMÜNDEN SONRA AYLIKLARININ ÇEKİLMESİNDE SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN ZARARINDAN SORUMLULUK / Halil ÖZDEMİR ...165 ULUSLARARASI