• Sonuç bulunamadı

Kas-Deri Flepleriyle İlgili Klinik Çalışmalarımız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kas-Deri Flepleriyle İlgili Klinik Çalışmalarımız"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAS-DERİ FLEPLERİYLE İLGİLİ KLİNİK ÇALIŞMALARIMIZ^)

Dr. Muzaffer ALTINTAŞC(*) **), Dr. İbrahim YILDIR1M (**), Dr. Ali Nihat MINDIKOĞLUf***) Dr. Sıdıka KURUL(****), Dr. Akdoğan ERÖZBEKf"), Dr. Baha SEZER(*****Î

Ö Z E T

Kas-deri flepleriyle ilgili 20 olguya dayalı klinik çalışmamız ve edindiğimiz deneyim­

ler sunuldu. Bu arada olgu seçimi, flebin boyutları, flebin planlanması ve; hazırlanması, cerrahi uygulamalar sırasında karşılaştığımız güçlükler, ameliyat sonrası bakım, erken ve geç komplikasyonlar gibi genel konulara değinildi. Sonuç olarak kas-deri fleplerinin da­

ha önce uyguladığımız basit deri fleplerine nazaran pek çok teorik ve pratik üstünlükleri olduğu bu çalışmamızda tüm açıklığıyla ortaya çıktı.

G İ R İ Ş

Amerikalı bir yazar kas - deri flepleri için “ son on yılın tıpta en büyük yankı yapan buluşu” derken(24), bir diğeri, bunu "flep tarihinde gerçek bir rönesans” (2) olarak değerlendirmektedir. Bir üçüncü araştırmacı ise “ mikro cerrahi tekniğine rağmen birkaç yıl içinde kas - deri flepleriyle İlgili hayal gücünü aşan, akıl almaz bir gelişme olduğunu” vurgulamıştır(16). Fakat bi- ze göre akıl almaz şeyin, bu kadar basit ve çok büyük bir buluşun nasıl olup da tıpta son on yıla kadar görülmemiş ve keşfedilmemiş olmasıdır.

İki yıl önce birtakım tereddütler taşıyarak başlattığımız kas - deri flep uygulamasından o denli başarılar sağladık ki kapattığımız komplike defekt- lerden sonra, bu flepierin bazıları için “ Tanrının plastik cerraha mükemmel bir armağanı” demekten kendimizi alamadık. Bu sözlerle başarının plastik cerrahin maharetine, tecrübesine, hünerine değil de flebin özelliğine, ana- tomik yapısına bağlı olduğunu ifade etmek istedik.

(*)V11L Türk Plastik Cerrahi Kongresinde sunuldu.

(**) Cerrahpaşa Tıp Fak. Plastik ve Rekonstrüktîf Cerrahi Doçentleri, (***) Cerrahpaşa Tıp Fak. Plastik ve Rekonstrüktîf Cerrahi Profesörü.

(****) Cerrahpaşa Tıp Fak. Plastik ve Rekonstrüktîf Cerrahi Asistanı.

(*****} Cerrahpaşa Tıp Fak. Plastik ve Rekonstrüktîf Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı.

(2)

Kas-deri flebini ilk olarak Tansini(26) 1869 da latissimus dorsi kası ile radika! mastektomi sonrası göğüs duvarı defektinin onarımında kul-

dandı.

D’Este(5) aynı kası, üzerindeki deri ile birlikte döndürerek mastektomi sonrası oluşmuş göğüs duvarı defektinin onarımında kullandı.

Daha sonraları, H utchins(ll) 1939 da, David(4) 1954 de, Campbell(3) 1950 de, Owens(22) 1955 de, Schottstadt(25) 1955 de des Prez(6) 1971 de değişik kas - deri flepieriyle ilgili bildiriler sunmuşlardır.

1972 de Orticochea(21), 1976 da McGraw(16, 17) penis ve vagina ona- nırımda kullandıkları deri ve kasın damar pediküllü olmasının önemi üzerin- de durmuşlardır. Değişik musculokutaneous fleplerle ilgili araştırmalar ve b'Ltn'arm vasküler bir temel üzerine oturtulmaları bu döneme rastlar.

: McGrsw(16) ve arkadaşları, McGregor(1.8), Mathes(14), Ariya;n(l-2) bu çahşma’an son yıllarda büyük bir hızla tamamlamışlar ve bir düzinenin üze- rinde yeni muskulökutaneöus flep tanımlamışlardır.

Ve nihayet 1976 da Harii(lO) myocutan hazırlanmış bir flebi, mikro cerrahi yöntemiyle bir başka yerde anastomoz yaparak hayal gücünü aşan bir uygulama alanını başlatmış oldu.

YÖNTEM ve OLGULAR

İki yıl önce Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabüim Dalında birkaç otopsi ve amputasyon piyesi üzerinde disseksiyon çalışmalarının ardından kas - deri flepieriyle ilgili klinik çalışmaya başlandı.

Bü süre içinde 20 olguda kas - deri flebi yapıldı (Tablo I). Bu olguların 13’ü Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabifim dalında, geri kalan 7 olgu aynı fakültenin genel cerrahi (1 olgu), toraks cerrahisi (1 olgu), ortopedi kliniği (3 olgu) ve İstanbul Sigorta Hastanesinde (2 olgu) ameliyat edildi 20 olguda başvurduğumuz kas - deri flebi türleri ve sayıları tablo: l ’de görül- mektedir. -Olgu serimize genellikle alışılmış yöntemlerle; kapatılamayan .ya- raları-olan hastalar alındı. Yapılacak flebin türüne göre ameliyattan önce flebjn boyutları, dönme noktası, dönme alanı, kasın canlı uzunluğu belirlen- di. Planlanan biçimde flep dominant vasküler pedikül ile birlikte kaldırıldı.

Çapraz bacak yaptığımız 10 olgunun dışında tüm olgularda ameliyat tek oturumda gerçekleştirildi. Hiçbir flep türü için geciktirme (delay) İşlemi- ne gerek duyulmadı. Çapraz bacak yaptığımız 10 olgunun 8’inde flep 3 ncü haftanın sonunda, ayrılarak ameliyat tamamlandı. Rseudöartrozu olan iki ol- guda birinci ameliyat sırasında kırık alanına kemik grefi kondu. Bu olgular-

(3)

TABLO I : Son iki yılda yaptığımız kas - deri flep türleri

Olgu

Latissimus dorsi 4

Gastroknemius 6

M. tensor fasiya lata 4

Gluteus ınaximus 2

Trapez 2

Gracilis 1

Pektoralis majör 1

T o p l a m 20

da kailus oluşması düşünülerek flebin ayrılması bilerek geciktirildi.. Bu yüz- den ikinci ameliyatları 5 nci ve 6 ncı haftaların sonunda yapıldı.

- Bu olguların hiç birinde 1 nci ameliyattan sonra alçı tesbitine gerek duyulmadı, sadece flaster tesbitiyle yetinildi.

BULGULAR

Kas - deri flebi yaptığımız hastalardan 12 si yara ve defektinin kapatıl- ması veya primer hastalığının ortadan kaldırılması için daha önce çok sayı- da ameliyat geçirmişlerdir. Daha önce 3 ve daha fazla ameliyat geçiren has- taların sayısı 7 (% 58) dir. Tablo : II de olgularımızla ilgili ayrıntılı bilgiler sunulmaktadır.

Hastalarımızda ameliyat yapmamızı gerektiren patolojik lezyonlaf tab- lo : III de görülmektedir. Hastalar bize başvurduğu zaman yara iyileşmesini güçleştiren etkenlerden radyoterapi 7 olguda, infeksiyon 14 olguda, sinir lezyonu ise 6 olguda vardı (Tablo : IV).

- Hastaların cerrahi girişimi gerektiren hastalığı, genellikle çok uzun sü- redenberi devam etmekteydi. En yeni yara 45 gün önce, en eski yara ise, tam 34 yıl önce ortaya çıkmıştı. 20 hastanın primer hastalığını taşıma süresi

ortalaması 8,07 yılı bulmaktadır (Tablo : V). - , 4 olguda latissimus dorsi kas - deri flebi tek oturumda gerçekleştiril- miş ve herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmamıştır. (Şekil : la-b-c)’de bu gruba Örnek bir olgu sunulmuştur. Latissimus dorsi kas - deri flebi uygu- ladığımız olgulardan 3 ’ü habis tümör nedeniyle daha önce birkaç kez ameli-

(4)

TABLO H : Uyguladığımız kas-deri flebiyle ilg ili genel bilgiler

Olgu Flap TiirO

Şimdiki Hastalığı İçin

* h w a e — c

i- ° B S

4) C Tl . î E 1 o .t ■=

U V O Û» C

a. z q o <

Y ara iyileşm esini Güçleştiren Faktörler

i -

i

i

> a ı- S . 1 E | I S

af f i .fi 55 _ı Hastağını resi iyin atel AonSm eş aKizimlinK resi(Gün)

1. F - 5060 Latissimus Basal H. Ca 2 + + __ 16 y ıl 12

dorsl

2. F - 5643 Latissimus Kapanmayan + + 45 gün 16

dorsi (ada) vara

3. F - 6178 Üst trapez Yanık _ 1 VI 70

kontraktürü

4. F ■ 6339 Latissimus Sarkom 2 4- 6 y ıl 34

dorsi

5. F - 6279 Gastrokne- Kötü nedbe _ 2,5 Vll 45

mius pseudoartroz 2

6. F - 4313 Gastrokne- Kapanmayan + 10 ay 66

mius yara 2

7. F - 927 Gastrokne- Kapanmayan + 3 yıl 38

mlus yara 3

8, F-7524 Gluteus Bası ülseri 3 + + 17 yıl 23

ma:ximus

9. F - 7986 Gracilts Kapanmayan + + 1 yıl 32

yara 3

10. 3020 Gastrokne- Kapanmayan 4" 5 yıl 25

mıus vara

11. F - 88 Gastrokne- Radyasyon 11 + + 8 yıl 55

mius

12. F - 8596 M. Tensor Tüm ör 2 + + 6 yıl 60

Fasiya lata

13. F - 2454 M. Tensor Kapanmayan + + 20 yıl 90

Fasiya lata yara

14. C - 2917 M, Tensor Topukta in- _ 10 vıl 60

Fasiya lata stabil nedbe -

15. F - 2037 M. Tensor Kapanmayan + + 23 vıl

Fasiya lata yara 9

16. G - 2169 Latissimus Meme tümörü 4 + + 3 vıl 28

dorsl

17. G - 4301 Gluteus Kapanmayan - f + 34 yıl 20

maxımus yara-i-Tüm ör 2

18. F - 6335 T rapez Yanık 2 yıl 25

kontraktürü -

19. 4416 Gastrokne- Pseudoartroz 1 yıl 56

mius

20. F - 9890 Pektoralis . Radyasyon + + 2 yıl 20

m aior yarası

(5)

TABLO III : Kas-deri flebi yaptığımız 20 olguda patolojik lezyonlar

Olgu Kapanmayan yara

Tümör : 4

Radyasyon 2

Yanık kontraktürü 2

Pseudoartroz 2

İnstabil nedbe 1

T o p l a m 20

TABLO IV : Yara iyileşmesini güçleştiren etkenler

Olgu

Radyasyon 7

İnfeksiyon 14

Sinir lezyonu 6

T o p l a m 20

TABLO V : Hastalığın Süresi

En kısa 45 Gün

En uzun 24 Yıl

Ortalama 8.07 Yıl

yat edilmişlerdi ve bu hastalar ortaya çıkan nükslerden ötürü de radyoterapi görmüşlerdi. 4 ncü olguda humerus 1/3 üst bölümünde sinir ve damar ya- ralanmasını da içeren komplike bir yara vardı. Bu Olguda tek oturumda la- tissumus dorsi kas - deri flebi kullanılarak ada flebiyle defekt kapatıldı.

6 olguda gastroknemiusun medial bacağı kullanılarak kas - deri flebi hazırlandı. Bunlardan 5’inde karşı bacaktaki yara, çapraz bacak yöntemiyle iki oturumda, 1 olguda ise aynı bacak 1/3 orta bölümün deki kapanmayan yara tek oturumda kapatıldı. Bu gruba örnek olarak (Şekil : 2a-b-c) deki ol-

gu sunulmuştur.

(6)

Ccî

Şekil 1-a : Tümör, eksizyon sınırlan ve kar­

şı taraftan hazırlanacak jflebin ön çizimi görülmektedir.

Şekil 1-b: Hazırlanan flebin defekt ala­

nında kusursuz olarak iyileşmesi görül­

mektedir. '

Şekil 1-e : 3 kotla birlikte tötal olarak ek­

size edilmiş tümör kostal yüzden görül­

mektedir.

66

(7)

-VV- ^yS

'î <

P İ i i P

} $ ■ ? & & % yi;- v '-p ;■;>/:;:

:^ g fc r

;■ /■;///:- /:/ ’|:

?ekrI 2-a : Sol bacak 1/3 distal bölgede ka­

panmayan komplike bir yara, yanlış teşhis ledeniyle hasta yıllar önce radyoterapi görmüş.

Şekil 2-b~': Aynı bölgenin radyografisinde pseudoartroz ve tibiadakj kemik defekti gö­

rülmektedir.

Şekil; 2-c : İki oturumlu çapra? bacak .myo- kutan, flep. ameliyatından sonra defekt ka­

patıldı. Yine bu ameliyatta konulan kemik grefi ile kırığın iyileşmesi sağlandı.

Yerici alandaki deformitenin minimal olduğu dikkati çekmektedir..-

(c)

(8)

M. tensor fasiya lata kas - deri flebİ uyguladığımız 4 olguyla İlgili ay- rıntılar başka bir bildiride sunulmuştur.

Gluteus maksimus kası kullanılarak hazırlanan kas - deri flebiyle bir is- kiadik, bir de sakral dekübitüs yarası onarıldı. Bu olgulardan birinde 34 yıl önce açılan yara hiç kapanmadan bugüne kadar gelmiş ve son 6 aydan beri de yaranın kenarında 4 x 4 x 5 cm boyutlarında epidermoid Ca oluşmuştu.

1 kez kullandığımız grasilis kas - deri flebiyle karşı ayak topuğundaki kapanmayan yara onarılmıştır.

Lenfoma nedeniyle yıllar önce radyoterapi uygulanmış hastanın ense- sinde oluşan radyasyon yarası ada biçiminde pektoralis majör kas - deri fle- biyle kapatılmıştır.

Tüm uygulamamızda :

— 18 olguda tam başarı

— 1 olguda tam başarısızlık (trapez kas - deri flebinin totale yakın nekrozu)

— 1 olguda kısmi başarı (flepte kenar nekrozu) görülmüştür.

Kas - deri flep uygulamamızda kullandığımız kasın fonksiyon bozukluğu ile İlgili hiçbir yakınmaya rastlanmamıştır.

TARTIŞMA

Cerrahi ve psikolojik hastalık hali hasta ve cerrah tarafından aynı şe- kilde paylaşıldığına göre, yara ve defekt kapatmada yeni bir seçeneğin bu- lunması her iki taraf içinde sevindiricidir. Kas - deri flepleri bugüne dek uy- gulanan türlü yöntemlere bir alternatif olduğu kadar bu ameliyat türleri İle kapatılmayan geniş defektler için tek seçenek durumundadır. Cerrahın ek- sizyondan sonra ortaya çıkacak defekti kapatamayacağını düşünerek, eksiz- yonu sınırlı tuttuğu veya hastayı doğrudan radyoterapiye gönderdiği olgu sa- yısı hiç de az değildir. Özellikle radyoterapi görmüş veya görmemiş göğüs duvarı defektlerinin kapatılmasında bugüne dek uygulanan yöntemlerle sık sık sorunlar ortaya çıkmıştır. İşte bir yandan tedavileri sürümcemede kalmış yaralar, kas - deri flebi ile tam iyileşmekte, diğer yandan da önceden kapa- tılamayacağı düşünülen eksizyon alanları, bu fleplerle tek oturumda kapatı- labilmektedir. Bu ikinci tür defektler için kas - deri flepleri tek seçenek du- rumuna gelmiştir.

(9)

Kas - deri flepierinin kullanılması birçok olguda damarsız bölgeye yeni kan akımını başlatır. Bu flepler defektleri doldurmak, kemik gretlerini ve- ya derin dokuları örtmek için ek kitle sağlar, tek oturumda daha büyük ve hareketli flep teminiyle onarım İçin olanakları artırırlar. Kas - deri flepleri, geleneksel deri fleplerinden sonra erken ve geç dönemde ortaya çıkan komp- likasyonların pek çoğunu ortadan kaldırmıştır.

Damarlanması iyi olmayan defektlerin pediküllü deri flepleriyle kapa- tılmasında türlü güçlükler vardır. Bu tür flepler her olguda çok sayıda cer- rahi girişimi gerektirirler. Her ameliyat flep pedikülünü biraz daha bozar ve flep kanlanması üzerine olumsuz etki yapar. Bu flepler için infeksiyon sürekli başarısızlık nedeni olmaya devam etmektedir. Gerek alıcı alan, gerekse flep üzerinde ortaya çıkan infeksiyonun ana nedeni yetersiz kanlanmadır. Kas - deri fleplerindeki iyi kanlanma infeksiyonla savaşı kolaylaştırır. Bu nedenle alıcı alandaki kronik infeksiyon bu yöntemin seçiminde bir kontrendikasyon

nedeni olamaz.

Dolaşımı bozuk rijit kavitelerin içi flebin kas parçasıyla doldurulmak- tadır. Parapîejiklerdeki çıkıntılı kemiklerin üzerini örterek daha iyi bir yastık oluşumu sağlanmaktadır. Radyasyondan sonra güç kapanan yaralarda ve ba- zı veziko - vaginal, rekto - vaginal ya da perineal lezyonların tedavisinde ve rekonstrüksiyonunda kas - deri flepleri büyük kolaylık ve yenilikler sağlar.

Myocutaneous flebin başarısı için kas ve tendon sisteminin cerrahi ve fonksiyonel anatomisinin iyi bilinmesi gerekir. Özellikle kasın dominant vas- küler pedikülü, kası innerve eden motor siniri, deriye gelen bölgesel duyu siniri ayrıntılı olarak bilinmelidir. Flebin planlanması sırasında kasın canlı uzunluğu işaretlenmelidir. Bu uzunluğun bilinmesi, flebin canlı kalabilecek deri segmentinin boyutlarının belirlenmesinde yararı vardır. Kaslar yapıştığı yerlerden ayrıldığı takdirde hacimlerinin yaklaşık % 50'sini kaybederler.

(12, 19). Kasın denervasyonu aynı şekilde küçülmesine ve kısa süre içinde atrofisine neden olur (13, 19, 24), Kompoze kas - deri flebi, submüsküler planda, deri ve kas arasındaki tabaka dekole edilmeksizin hazırlanır. Çünkü flebin beslenmesi, ancak muskulokutan perforan damarların yarlığına bağ-

lıdır. Buradan, deri damarlarıyla beslenen cilt flebinde, bir cilt pedikülünün bulunması gerekirken, kastan bir compaund flebin proksimal cilt pedikülüne her zaman ihtiyacının olmadığı sonucu çıkar.

Uygulamada, kas - deri flepierinin fonksiyon bozukluğuna neden olup olmamasıyla ilgili sorulara sıkça rastlanmaktadır. Çok sayıda olgulara da- yanan bildirilerde bu konuya hemen hemen her zaman değinilmektedir. Ol- gularımızın erken ve geç kontrolleri sırasında kullandığımız kasın fonksiyon eksikliğinin olup olmadığını dikkatli bir şekilde araştırdık. Diğer yazarlarla ortak bir gözlemimiz oldu : Buna göre, kullanılan kasın fonksiyon kaybının

(10)

hiç de önemli olmadığı,' pek çok hastanın bü eksikliği'farketmediği görül- müştür. (1,7,9,10,12,15,19.29) ' - --

Verici alanda ortaya çıkan sekonder defekt bazan primer olarak kapa- 111 i?. Biz 5 olguda yaranın iki yanındaki deriyi serbestleştirerek sekonder defekti, greft koymak'sızın priitıer'olarak kapattık. Eğer defektin bu şekilde kapatılması mümkün olmazsa, önce kenar dikişleri konur ve açıklık küçül- tülür, ardından split - thickness greftleme ile kapama işlemi yapılır.

Ğross-leg (çapraz bacak) gibi iki oturumda tamamlanan ameliyatlarda flebin ayrılmasrgenellikle 3 cü haftanın sonunda yapılmaktadır. Bizim ame- liyathane olanakları nedeniyle 6 ncı haftada pedikülü ayırdığımız bir olguda, fİebin kesilen ucunda kanlanmanın çok yetersiz olduğunu gördük. Birkaç gün içinde flepte 2 cm ye varan bir kenar nekrozu oluştu. Biz bu komplikas- yonu; bot kanlanmaya alışmış Myocutaneous flep pedikülünün birdenbire ke- silmesinden dolayı, akut bir kansızlık halinin ortaya çıkmasına bağladık. Belli ki geniş bir dayanma yüzeyi olan flep alıcı alandan yeteri kadar kan almıyor- du. Ayrıca doku o ana kadar yetersiz perfüzyonia beslenmeye aîışmamıştı.

Bu kdmplikasyona karşı basit bir Önlem üzerine dikkatleri çekmek is- tiyoruz. İlk ameliyattan sonra 10'ncu günden başlayarak her gün artan sü- relerle, flep pediküiüne barsak klampı tatbik etmek bu komplikasyona karşı basit fakat güvenilir bir çaredir.

Bunun dışında kas - deri fleplerinde sadece deri ve deri altı düzeyinde kalacak delay İşleminin etkili olacağına inanmıyoruz. Kasın ana vasküler da- mar düzeyinde yapılacak geciktirme işleminin ise, gereksiz bir takım zorluk- lar gerektirdiğini kabul ediyoruz.

S U M M A R Y

A Cllnical Study With the Myocutaneous Flaps

The clinical results, and the e;xperience gained from 20 cases treated by. musculocu- taneous flaps have been presented. Here we mentioned general subjects such as; choos- ing the suitable patient, size of the flap, planning and preparing the flap, difficulties met during the surgery, postoperative çare, early and late complicatîons. As a result, in our study it became clearly apparent that . musculocutaneous flaps have many theorical and practical superiorities when compared with the simple cutaneous flaps we formerly used.

KAYNAKLAR

1. Ariyan, S .: The pectöralis majör myocutaneous flap. Plast. Reconstr. Surg„ 63:73, 1979.

2. Ariyan, S. : Musculocutaneous Flaps in Head and Neck Reconstruction Surg. Clin.

Nort Am„ 60 : 1187, 1980. :

(11)

3. Campbell, D.A. : Reconstruction of the anterior thoracic wall J. Thoracic Surg,, 19 : 456, 1950.

4. David, H.H., Tollman, J.P., Brush, J.H. : Huge chondro sarkoma of rib. Surg., 26:

699, 1949.

5. Deste, S . : La tecnique de L'amputation de la Mamelle pour carcinome mammaire.

Revue de Chirurgie [Paris), 45:164, 1912.

6. Des Prez, J.B., Kiehn, C.L., Eckstein, W .: Closure of large meningomyelocele by composite skin-muscle fiaps, Plast. Reconstr. Surg., 47:234, 1971.

7. Feldman, J., Cohen B.E., May, J .W .: The medial gastrocnemius myocutaneous flap.

Plast. Reconstr. Surg., 61:531, 1978.

8. Ge_r, R .: The technique of muscle transposition in the operative treatment of trau- matic and ulcerative lesions of the leg. J. Trauma., 11:502, 1971.

9. Ger, R. : The management of chronic ulcers of the dorsum of the foot by muscle transposition and free skin grafting. Brit. J. Plast. Surg., 29 : 199, 1976.

10. Harii, K., Ohmori, K„ Seriguchi, J . : The free musculocutaneous flap. Plast. Reconstr.

Surg., 57 : 294, 1976.

f1. Hutchinsr; E .H .: A method for the prevention of elephantiasis chirurgica. Surg.

Gynecol. Öbstet., 69:795, 1939.

12. Ingiarihi, G., Mühlbauer, W .: The musculo- cutaneous cross leg flap. Chir. Plastica, [Beri.) 4 : 287, 1979.

13. Littlevvood, M .: Compound fiaps, in «Skin Fiaps» edited by Grabb, 'W.C, and Myers, p. 297. Rostom Little, Brown and Company, 1975.

14. Mathes, S.J., Bostvvick, J . : A rectus abdominis myocutaneous flap to reçonstruct abdominal vuall defects. |îri.t. J. Plast. Surg., 30:282, 1977.

15. McCraw, J.B., Dibbell, D.G., Carravvay, J.H..; Clinical definition of independent myocutaneous vascular territories. Plast. Reconstr. Surg., 60:341, 1977.

16. McCraw, J.B., Fishman, J.H., Sharzer, L .A .: The versatile Gastrocnemius myocuta­

neous flap. Plast. Reconstr. Surg., 62 : 16, 1978.

17. McCraw J.B., Penî,x, J.O., Baker, J.W.: Repair of majör defects of of the cherst wall and spine vvith the latissimus dorsi myocutaneoous flap. Plast. Reconstr. Surg., 62:

197, 1978.

18. McGregor, İ. .: Axial and random pattern fiaps. Brit J. Plast. Surg., 26:202, 1973.

19. Minamİ, R.T., Milis, R„ Pardoe, R. : Gluteous maximus myocutaneous fiaps for repair of pressûre sores. Plast. Reconstr. Surg., 60:242, 1977.

20. Olivari, N .: The latissimus flap. Brit. J„ Plast. Surg., 29:126, 1976.

21. Orticochea, M .: The musculo - cutaneous flap method: An îmmediate and herotic substitue the method of delay. Brit. J., Plast. Surg., 25 : 105, 1973.

22. Owens, N .: Compound neck pedicle designed for the repair of massive facial defects, formation development and application. Plast. Reconstr. Surg., 15:369,1955.

23. Pers, M., Medgyesi, S .ı Pedicle muscle fiaps and their application in the surgery of repair. Brit, J. Plast. Surg., 26:313, 1973.

24. ■ Saljban, A., Achauer, M. Furnas, D .: The myocutaneous flap: A versatile approach to majör reconstructive problems. The Am. Jour. of Surg., 140:26, 1980.

25. Schottstaedt, E.R., Larsen L.J., Bost, F.C. : Complete musclenransposîtiori. J. Bone Joint Surg., 37A : 897, 1955.

26. Tansini, I.: Nuovo pröcesso per l'amputazione della mammaella per cancro. La Riforma Medica, 12:3, 1896.

Referanslar

Benzer Belgeler

Antekübital fossayı içine alan ve brakiyal arterde defekt bulunan doku kayıpların rekonstrüksiyonda “flow through” flep ile arteriyel defekti yumuşak doku defekti ile

Geniş lumbosakral defektlerde hem nörolojik hem de yara iyileşmesi komplikasyonlarını azaltabilmek açısından kas-deri flepleri, random paternli deri flepleri ve

1982 yılında 26 Hartrampf tarafından tanımlanan transvers yerleşimli deri adası ile birlikte olan rektus abdominis kas deri flebi özellikle mastektomi sonrası

Yüzyılın başlarında gluteus kası bu iş için kullanılmışken, Pickrell ve arkadaşlarının 1952 yılında grasilis kası ile anal sfinkteri oluşturması grasilis

D isehsiyon un un kolay olması, geniş defektleri güvenli olarak örtebilmesi, nüks durumunda yeniden kullanılabilmesi ve diğer alternatif flep lerin kullanılmasına

The deep inferior epİgastric rectus abdominis muscle and myocutaneous free tissue transfer:.. fu rth e r applications for head and neck

tarafından 1287 internal malignitesi olan hasta grubu ile yapılan çalışmada 15 hastada (%1,16) deri metastazı tespit edilmiş ve en sık meme kanserinin (5 hastada),

Sonuç olarak, çalışmamızda flep hazırlanırken serbest flep gibi pedikül üzerinden ada şeklinde ve pubik bağlantıların ortadan kaldırılması ve uyluk bölgesine