• Sonuç bulunamadı

Irak ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Irak ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Irak Şam İslam Devleti Örgütü’nün (IŞİD) 10 Hazi- ran 2014 tarihinde Musul’u kontrol etmesi, Irak siya- setinde iç ve dış dengeler açısından adeta bir dönüm noktası niteliğindedir.

IŞİD, Irak’taki iç dengeleri değiştirdiği gibi bölgesel ve küresel aktörlerin Orta Doğu üzerindeki dış politikasını, bölgedeki güç mücadele- sini ve birbirileriyle olan rekabetini de ciddi derecede etkilemiştir. Irak bölgesel bir güç olmamasına rağmen Orta Doğu’daki pek çok gelişmede etkili konumda olan bir ülkedir. Bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi Irak’ın başta enerji olmak üzere dış ticaret alanında geniş yelpazeli bir ülke olmasıdır.

Diğeri ise, Irak’ın bölgesel ve küre- sel güçler arasında yaşanan rekabetin odak noktası haline gelmesidir. Bu nedenle Irak’ta meydana gelen birçok gelişmenin Orta Doğu bölgesinin güç dengesini, istikrarını ve güvenliğini yakından etkileme kabiliyetine sa- hip olduğu söylenebilir. Dolayısıyla IŞİD’in Irak’ta kontrol ettiği strate- jik bölgelerin jeopolitik önemi ve kaydettiği ilerlemenin bölgesel ve küre- sel dengelerin değişmesine yol açması doğal karşılanabilir. Bu çalışmada, 8 Eylül’de parlamento tarafından onayla- nan Haydar El-Abadi hükümetinin iç ve

dış politikadaki açılımı, Bağdat-Erbil arasındaki sorunların giderilme süre- cinin nihai bir çözüme kavuşma ihti- mali, Abadi’nin devlet kurumlarındaki idari ve mali yolsuzluklarla mücadel- eye başlamasının ne anlama geldiği, Türkiye-Irak ilişkilerin normalleşmesi ile karşılıklı ziyaretlerin Abadi hükü- metinin iç politikası bağlamında IŞİD ile mücadelesine nasıl yansıyacağı analiz edilmeye çalışılacaktır.

Abadi Hükümeti ve Irak’taki Gelişmeler

IŞİD’in Musul’u kontrol etmesi ve ülkenin diğer bölgelerine ilerlem- esi Irak’ın siyasi arenasında pek çok gelişmeyi beraberinde getirdi. İlk etapta ülkede 30 Nisan 2014 tarihinde

yapılan parlamento seçimlerinden sonra hükümet kurma sürecinde yaşanan siyasi anlaşmazlıkların giderilmesi hızlandırıldı. Irak’ta 15 Temmuz’da Parlamento Başkanı olarak Sünni Arap kökenli Selim El-Cuburi seçildi ve ardından da Kürtler tarafından aday gösterilen Muhammed Fuat Masum Cumhurbaşkanı oldu. Şiilerin en geniş koalisyonu olan Şii Ulusal İttifakı ise üçüncü dönemde de başbakan olmak için ısrar eden Nuri El-Maliki’nin yerine Dava Partisi üyesi Haydar El- Abadi’yi aday göstererek ülkedeki hükümet kurma sürecini tamamladı.

Şii Ulusal İttifakı tarafından aday gösterilen Abadi, siyasi gruplarla uzlaşı sağlayarak 8 Eylül’de parlamentonun onayını aldı. Şu hususa dikkat çek-

Ali Semin

Irak’ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği

(2)

Irak’ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği mekte fayda vardır ki, Irak’ta Maliki sonrası kurulan yeni

hükümet 2003 işgalinden bu yana izlenen siyasi sistemin bir devamı niteliğindedir. Başka bir ifadeyle ABD’nin, 2003 yılında Irak’ta kurduğu etnik ve mezhep temelli (Şii-Sünni ve Kürt) siyasi denklemin aynısıdır. Buna örnek olarak da ABD işgalinden beri Bağdat’ın siyasi yapısında etkin olan politik aktörlerin sadece görev yerinin değişmesini vermek mümkündür. Abadi hükümetinde dikkat çeken önemli hu- suslardan birisi de 2010 yılında kurulan Maliki hükümeti ile anlaşmazlık içerisinde olan Eyad El-Allavi’nin (eski Başbakan ve El-Irakiye listesi başkanı) ve Usame El- Nuceyfi’nin (eski parlamento başkanı ve El-Muttahidun listesi başkanı) yeni görevi oldu. Maliki ile birlikte Allavi ve Nuceyfi cumhurbaşkanı yardımcısı olarak seçildiler. Irak’ı özellikle 2010 yılından bu yana adeta siyasi kriz çıkmazına sürükleyen her üç aktörün pasif bir göreve getirilmesi Abadi hükümeti açısından da önemli bir adım olmuştur.

Yukarıda söz konusu gelişmelerin ışığında kurulan Abadi hükümetine ülkedeki siyasi, etnik ve mezhepsel unsurlar açısından bakıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkacaktır:

1. Şiiler: Şiilerin iç siyasi dengesi açısından Bağdat yöneti- minde Maliki dışında bir güç kaybı ya da olumsuz yönde değişim olmadığı görülmektedir. Buna karşılık Şii aktör olarak Abadi’nin başbakan olması ve eski Başbakan İbrahim El-Caferi’nin dışişleri bakanı olarak yeniden aktif şekilde siyasete geri dönmesi Şiiler açısından önemli kazanımlar olup tek kaybedenin Maliki olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

2. Sünni Araplar: Abadi hükümetinde Sünni Araplara Sa- vunma Bakanlığı’nın verilmesi önemlidir. Ancak Sünni Ara- plarla Bağdat hükümeti arasında 2003 yılından günümüze devam eden sorunların çözülmediğini de söylemek gerekir.

Abadi hükümeti Sünni Arap siyasetçilerle yaşanan sorunları büyük ölçüde gidermiştir ancak Sünni toplumla Bağdat arasındaki krizlerin çözülmesi oldukça zor gözükmektedir.

Irak’ın kuruluşundan bu yana devletin tüm kurumlarında

etkin olan Sünni Araplara cumhurbaşkanlığı görevi

verilmediği müddetçe de 2003 sonrası kurulan siyasi sürece entegrasyonu beklenmemelidir.

3. Kürtler: Abadi hükümeti, Maliki döneminde Bağdat ile Erbil arasında yaşanan mali kriz ve petrol krizini çözecek bir takım adımlar atmıştır. Krizin çözülebilmesi için Maliye Bakanlığı Kürtlere verilmiştir. Bu noktada iki önemli hu- susa dikkat çekmekte yarar vardır. Bunlardan birincisi Kürtlerin, Maliye Bakanlığı’nı alarak Abadi’ye Bağdat- Erbil ilişkilerindeki bütçe sorununu çözmek için bir baskı kurma imkanına sahip olmasıdır. Diğeri ise, 2006 yılından beri Maliki’nin her iki döneminde de Petrol Bakanlığı ve Enerjiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevinde bulu- nan Hüseyin El-Şehristani’nin görevden alınmasıdır. Abadi hükümetinde petrol bakanı olarak atanan ve Irak İslami Yüksek Konseyi’nin önemli bir ismi olan Adil Abdülme- hdi, Kürtlerle yakın temas halinde olan bir politikacıdır. Bu nedenle Kürtlerin Abadi hükümeti ile hem mali sorunlar hususunda hem de petrol ihracatı konusunda Maliki dönemi kadar sert krizler yaşamayacağı söylenebilir.

4. Türkmenler: Maliki hükümetinde üç bakanlıkla (Tarım Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve İllerden Sorumlu Devlet Bakanlığı) temsil edilen Türkmenlere Abadi hükü- metinde İnsan Hakları Bakanlığı dışında herhangi bir bakanlık verilmemiştir. Bu durum Türkmenler bakımından Maliki dönemine nazaran güç kaybı olarak görülebilir.

Bu çerçeveden bakıldığında Abadi’nin kabinesi geniş kapsamlı bir hükümet olarak görülse de 2003 işgali sonrası ABD’nin kurduğu siyasi denkleminin bir uzantısıdır.

Bu nedenle Abadi hükümeti döneminde Sünni Araplarla ve Kürtlerle meydana gelen sorunların siyasi çözüme kavuşması için pragmatik bir iç politika izlenmesi beklen- mektedir. Bu bağlamda Abadi başkanlığındaki Bağdat hükümeti, Kürtlerle yaşadığı bütçe ve petrol ihracatı soru- nuna anayasal bir yaklaşım geliştirmek yerine siyasal bir yol haritası çizmeyi tercih edebilir. Çünkü Irak’ta yaşanan hemen hemen tüm siyasi, ekonomik, askeri, etnik ve dini sorunların ana kaynağının 15 Ekim 2005 tarihinde referan- duma sunulan kalıcı anayasa olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Irak’ta Maliki sonrası kurulan yeni hükümet 2003

işgalinden bu yana izlenen siyasi sistemin bir devamı niteliğindedir. Başka bir ifadeyle ABD’nin, 2003 yılında Irak’ta kurduğu etnik ve mezhep temelli (Şii-Sünni ve Kürt) siyasi denklemin aynısıdır. Buna örnek olarak da ABD işgalinden beri Bağdat’ın siyasi yapısında etkin olan politik aktörlerin sadece görev yerinin değişmesini vermek mümkündür.

Abadi hükümeti döneminde Sünni Araplarla ve Kürtler-

le meydana gelen sorunların siyasi çözüme kavuşması için pragmatik bir iç politika izlenmesi beklenmektedir.

(3)

Irak’ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği IŞİD’in Irak’ta ilerleyişiyle birlikte ülkedeki siyasi denge-

lerin değiştiğini söylemek mümkündür. Bilhassa Kürtler, Bağdat’ta kurulan Abadi hükümetinden Maliki döneminde yaşadıkları krizlerin giderilmesini ön koşul olarak ileri sürmüşlerdir. Bunun yanısıra Abadi hükümetinde Dışişleri Bakanlığı gibi kritik bir konum için de ısrar etmemişlerdir.

Bunun iki temel nedeni vardır:

İlk olarak Aralık 2011’de Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesinin ardından Kürtlerin, Bağdat’ın dış politikası üzerinde eskisi kadar etkili olmadıkları görülmektedir. Bu sebeple Kürtler artık Bağdat’tan bağımsız, kendilerine özgü bir dış politika mekanizması oluşturmaya başlamışlardır. Bu bağlamda Erbil Kürt yönetiminin bölgesel ve küresel Kürt lobisine ve diasporasına yöneldiği görülmektedir. Kuzey Irak Kürt yönetimi federatif bir Irak devleti yerine konfederal bir sistemden yana tavır almaya başlamıştır. Dikkat edildiyse

“Arap Baharı” ile beraber meydana gelen gelişmelerin bir yansıması olarak Bağdat yönetimi ile Erbil yönetiminin böl- gesel politikalarının birbiriyle çakıştığı görülmektedir. Özel- likle Bağdat yönetimi Esed’e destek verirken Kürt yönetimi Suriye Kürt muhalefetini organize etmeye odaklanmıştır. Bu nedenle dışişleri bakanının Kürt olmasının Kuzey Irak Kürt yönetimi açısından 2003, 2005 ve 2010 yıllarındaki önemini kaybettiği düşünülebilir.

İkinci olarak, IŞİD’in Musul’u kontrol etmesi, Bağdat’ı hem siyasi hem de askeri anlamda zayıflatmıştır. Bununla bera- ber Peşmerge güçlerinin Kerkük, Tuzhurmatu, Hanekin gibi tartışmalı bölgelere yerleşmesi ve Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin bağımsızlık ilanı söylemi Kürtlerin Aba- di hükümetine gönülsüz de olsa destek vermesini beraber- inde getirmiştir. Kürtleri Bağdat’a bağlayan iki önemli faktör vardır. Bunlardan birincisi Bağdat bütçesinden aldıkları

%17’lik paydır. Diğeri ise, Irak anayasasındaki Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerle ilgili olan 140. madde’dir.

Anayasanın 140. maddesine göre Kerkük’te normalleşme, nüfus sayımı ve referandumun yapılması öngörülmektedir.

Başka bir ifadeyle referandumla Kerkük’ün Bağdat’a ya da Erbil’e bağlı olacağına halk oylamasıyla karar verilecektir.

Yukarıda belirtilen gelişmeler dikkate alındığında Kürtlerin, Abadi hükümetinde dışişleri bakanlığının Şiilere verilmesini kabul etmesi önemli bir mesaj olarak görülmelidir. Çünkü Abadi hükümeti, Erbil yönetimiyle yaşanan sorunları göz-

den geçirmediği takdirde Kürtlerin 2003 yılından bu yana Bağdat’ın siyasi denkleminde Şiilerle kurdukları ittifakı yeniden gözden geçirme ihtimali yüksektir. Bunun yanısıra Irak’taki Kürt siyaseti ABD’nin askerlerini geri çekmesiyle birlikte Bağdat, Washington, Tahran ve Ankara arasında sıkışmış durumda seyretmektedir. Abadi hükümeti dönemi- nde Kürtlerin önünde iki önemli seçeneğin olduğu söylene- bilir. Bunlardan ilki Kürt siyasetinde yaşanan güç mücade- lesi ve iç dengelerin düzenlenmesidir. Diğeri ise, Bağdat parlamentosunda Kürt koalisyonunun kurulmasıdır. 30 Nisan 2014 tarihinde Irak’ta yapılan genel seçimlere Kürt partileri farklı listelerle katılmıştı. Eğer önümüzdeki süreçte de Kürt partileri Irak parlamentosunda koalisyon halinde hareket etmezse, Bağdat-Erbil arasındaki görüşmelerin ve varılan anlaşmaların sürdürülmesi zorlaşabilir. Şii çoğunluklu Bağdat yönetiminin Şii-Kürt ittifakını muhafaza etmek istediğini söylemek mümkündür. Bu hususta Tahran’ın da Şii-Kürt ittifakının sürdürülmesi üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekir.

Abadi Hükümeti ile Maliki Hükümetinin Mukayesesi Irak’ta Abadi başkanlığında kurulan hükümetin ülkedeki si- yasi krizleri ve IŞİD ile mücadeleyi ciddi derecede etkilediği ifade edilebilir. Maliki’nin iç ve dış politikada izlediği strateji, Irak’ı hem bölgesel ve uluslararası arenadan izole etmiş hem de ülkede yaşanan siyasi ve toplumsal sorunların derinleşmesine yol açmıştır. Özellikle ABD askerlerinin geri çekilmesinin ardından Maliki’nin Sünni Arapları Bağdat’ın siyasi sürecinden dışlaması ve Kürt yönetimiyle krizlere yol açacak sorunlar yaşaması Irak’ta IŞİD gibi bir terör örgüt- ünün pek çok bölgede hareket etme kabiliyetini artırmıştır.

Bu süreçte İran, Rusya ve Çin dışında Bağdat yöneti- mine uluslararası destek gelememesi de önemli bir faktör olarak göze çarpmaktadır. Maliki’nin bölgesel ve küresel politikalarını İran eksenli izlediği söylenebilir. Bu durum Maliki’nin iç ve dış politikada desteğinin azalmasına neden olmuştur. Maliki’nin sekiz yıllık başbakanlığı döneminde Irak’ın alt yapısını yeniden inşa etmek için önerilen 7 bin projeden sadece 400’ü hayata geçirilebilmiştir.

8 Eylül’de kurulan Abadi hükümeti ile Maliki hükümeti mu- kayese edildiğinde şu hususlar dikkat çekmektedir:

1. Abadi hükümetine bölgesel ve küresel ölçekte ciddi bir desteğin olduğu görülmektedir. Hatta Abadi’nin Şii Ulusal

Kürtler artık Bağdat’tan bağımsız, kendilerine özgü bir

dış politika mekanizması oluşturmaya başlamışlardır.

Kürtlerin, Abadi hükümetinde dışişleri bakanlığının

Şiilere verilmesini kabul etmesi önemli bir mesaj olarak görülmelidir

(4)

Irak’ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği

İttifakı tarafından başbakanlık için aday gösterilmesiyle birlikte ABD’nin öncülüğünde IŞİD ile mücadele etmek için kurulan koalisyon ve IŞİD’e yönelik hava operasyonları sözü edilen desteğin bir göstergesidir. Abadi’nin, İran, Türki- ye ve Suudi Arabistan tarafından aynı anda destek ve kabul görmesi Irak üzerindeki bölgesel rekabeti de yatıştırabilir.

Maliki döneminin aksine Irak’ın artık bölge ülkelerine karşı eşit mesafede durması gerekmektedir. Dolayısıyla Abadi’nin kabinesini kurduktan sonra bölge ülkelerine yaptığı zi- yaretler Maliki gibi bölgesel anlamda sadece İran ekseninde bir dış politika izlemeyeceğinin de sinyalini vermektedir.

2. Abadi’nin Maliki’den en önemli farkı Şii Ulusal İttifakı’nın, Sünni Arap siyasilerinin ve Kürtlerin üzerinde uzlaştığı tek isim olmasıdır. Bu sebeple Abadi’nin, Şii-Sünni Arap ve Kürt dengesini muhafaza edecek adımlar atma imkanına sahiptir. Bunun yanısıra Abadi, Maliki’nin aksine 37 maddelik hükümet programını açıkladıktan sonra Erbil ve Sünni Arap bölgelerine yönelik projelerini hayata geçirmek için faaliyete başlamıştır.

3. Abadi’nin kurduğu kabinesinde tüm bakanlar asil olarak görev yapmaktadır. Hiçbir bakanlığın vekâletle yönetilme- sine izin verilmemesi önemli bir gelişmedir. Maliki hükü- metinde sadece Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı dört yıl boyunca vekâletle yönetilmiştir. Abadi’nin hükümeti kurduktan sonraki zaman diliminde izlediği iç siyasetine bakıldığında üç temel nokta üzerine odaklandığı görünmek- tedir. Bunlardan birincisi, Bağdat-Erbil ilişkilerindeki petrol ve diğer sorunların giderilmesi; İkincisi, ülkeyi sarsan idari ve mali yolsuzlukla mücadele etmek; üçüncüsü de yerel yönetimlerin yetkisini artırmaktır.

4. Maliki, Suriye krizinde İran güdümlü bir politika izley- erek Esed’e destek verdi. Abadi’nin ise, Suriye krizinde (Irak’ın yaşadığı kriz kapsamında) IŞİD ile paralel bir poli- tika izleyeceği ve Tahran’ı iç ve dış politikasında fazla öne çıkarmayacağı söylenebilir. Çünkü Abadi’nin aynı zamanda Maliki’nin lideri olduğu Dava Partisi’nin üyesi olması sebebiyle Maliki’nin iç ve dış politikada izlediği strate- jinin sonuçlarını iyi kavramıştır. Bu nedenle Abadi hükü-

metinin tüm tarafları gözeten daha dengeli bir dış politika izleyeceğini söylemek mümkündür.

5. Abadi, Maliki’nin hükümeti dönemi süresince

yanaşmadığı yetki paylaşımını sağlayacak adımlar atmaya başlamıştır. Örneğin başbakanlık iç tüzüğünü değiştirmeye yönelik çalışmalar bu konuda ilk adımı oluşturmuştur.

Bu değişiklikle Abadi, Başbakan yerine Bakanlar Ku- rulu Başkanı sıfatının alınması için iç tüzüğe bir madde eklendiğini bildirmiştir. 12 Kasım 2014 tarihinde Başbakan Abadi, sekiz bakanlığın yetkisinin vilayet meclislerine devredilmesini istemiştir. Abadi’nin başbakan olduktan sonra attığı adımlar, Maliki’nin uyguladığı tek adam siyaseti yerine çoğulcu bir yönetimden yana olduğunu göstermekte- dir.

Abadi hükümeti, Maliki döneminden kalan kronik sorunların çözümü için çaba harcasa da Irak’ın siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlamında istikrara kavuşabilmesi için uzun yıllar gerekmektedir. Abadi hükümetinin merkezi hükümetle il- gili sorunlara odaklanarak Kürt yönetimiyle ilgili sorunlara geçici çözümler bulması daha muhtemel bir seçenek olarak görülmektedir. Etnik ve dini çatışmaların durdurulması bu noktada oldukça önemli olacaktır.

Öte yandan önümüzdeki süreçte Abadi hükümetini bekleyen muhtemel sorunlara da bakmak gerekir. Kürtlerin, Bağdat- Erbil arasındaki krizlerin çözümü için Abadi hükümetine verdiği üç aylık sürenin dolması ve beklenen adımların atılmaması durumunda yaşanan krizin daha da tırmanması beklenmektedir. Ayrıca ABD’nin öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonunca icra edilen hava operasyonlarının IŞİD terör örgütünün ülkedeki ilerleyişini durduramaması veya IŞİD’in kontrol ettiği bölgelerin geri alınamaması du- rumunda ise kaotik bir Irak senaryosu içinde Abadi’yi old- ukça zor günler bekleyebilir.

Bağdat-Erbil Arasındaki Petrol Anlaşması

IŞİD’in Musul’u kontrol etmesi ve ardından da Irak’ın diğer bölgelerine ilerlemesi Bağdat-Erbil ilişkilerindeki dengelerin de değişmesine neden olmuştur. Kuzey Irak Kürt Yönetimi başlangıçta IŞİD’in ülkedeki ilerleyişini kendi lehine dönüştürme çabası içerisine girmişti. Bilhassa Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelere Peşmerge güçlerinin sevk edilmesi ve Irak ordusunun geri çekilmesi iç din- amiklerin değişkenliğine işaret etmiştir. Irak’ta 2005 yılında kalıcı anayasanın yazılması ve referanduma sunularak ka- bul edilmesinden sonra Bağdat-Erbil ilişkilerini etkileyen sorunların her geçen gün artmaya devam ettiğini söylemek mümkündür. Irak’ta 2005 yılından beri etnik ve mezhep- sel gerilimin yanı sıra adı konmamış enerji mücadelesinin

Abadi’nin, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan tarafın-

dan aynı anda destek ve kabul görmesi Irak üzerindeki bölgesel rekabeti de yatıştırabilir. Maliki döneminin aksine Irak’ın artık bölge ülkelerine karşı eşit mesafede durması gerekmektedir.

(5)

de başladığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle, Irak’ın üçe bölünme senaryosunun gerçekleşmesi durumunda et- nik ve mezhepsel savaştan ziyade petrol savaşına sahne olacağı kuvvetle muhtemeldir. Günümüz itibariyle petrol krizi sadece Bağdat-Erbil arasında yaşanmaktadır. Olası bir bölünme durumunda Kürt-Arap ve Şii-Sünni bölgeleri arasında enerji savaşının başlayacağı söylenebilir.

Bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında Bağdat-Erbil arasında beş ana sorun olduğunu söylemek mümkündür.

1. Petrol ve doğal gaz sorunu

2. Kerkük ve anayasada yer alan 140. maddenin uygulanması sorunu

3. Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin Irak’ın elde ettiği petrol gelirinden aldığı %17’lik bütçe payı sorunu

4. Peşmerge gücüne Irak İçişleri Bakanlığı tarafından bütçe tahsis edilmesi sorunu

5. İhtilaflı bölgelerin güvenliğini ortaklaşa (Irak güvenlik güçleri ile Peşmerge gücünden oluşan ortak bir güç) himaye etme sorunu

Yukarıda belirtilen Bağdat-Erbil ilişkilerindeki sorunların 2006 yılından beri derinleşerek yeni boyutlar kazandığını söylemek mümkündür. Özellikle Aralık 2011’de ABD’nin askerlerini Irak’tan geri çekmesiyle birlikte Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin yabancı enerji şirketleriyle yaptığı 50 petrol arama ve çıkarma anlaşması neticesinde Maliki’nin Şubat 2014’ten beri %17’lik bütçe payını kesmesi iki taraf arasındaki siyasi tansiyonu yükseltmiştir. Ayrıca IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle beraber Kürtlerin 11 Temmuz’da Kerkük’ün en büyük petrol yatakları olan ve günlük 120 bin varil petrol çıkaran Kerkük ve Bayhasan kuyularını kontrol etmesi, Bağdat-Erbil arasındaki petrol gerilimini daha da tırmandırmıştır. Çünkü merkezi hükümeti ile Kürt yönetimi arasındaki petrol krizinin Erbil’in Bağdat’tan bütçenin kes- ilmesine ve Kürtlerin bağımsızlık söyleminin sıkça dillen- dirilmesine yol açmıştır.

Bütün bu gelişmelere dikkat edildiğinde Abadi hükümetine Kürtlerin verdiği desteğin üç temel nedeni vardır. Birincisi, Maliki’nin Şubat ayından beri kestiği bütçe payının tekrar- dan gönderilmesidir. İkincisi, Kuzey Irak’ın çıkardığı petrolü Türkiye üzerinden dünya enerji pazarına ihracının Bağdat yönetimi tarafından kabul edilmesidir. Diğeri ise Kerkük sorunun çözümü için 140. maddenin hayata geçirilmesidir.

Kürtler, Abadi’ye yukarıda belirtilen koşulları yerine getirm-

esi için üç ay süreyle Bağdat hükümetine katılmaya karar vermişlerdir. Aslında 2003 işgalinden bu yana Kürtlerin Bağdat’a olan bağlılığının azaldığı görülmektedir. Irak Başbakanı Haydar El-Abadi, bu durumun farkına varmış gibi gözükmektedir. Bu nedenle Bağdat hükümetinin önü- müzdeki süreçte tedrici olarak Kürtlerin talebi doğrultusunda bir takım adımlar atması beklenebilir.

Öte yandan Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, 12 Kasım’da Kürt parlamentosunu petrol ihraç ve satışlarıyla ilgili bilgilendirmek üzere yaptığı konuşmada, “Kürdistan bölgesi, hiçbir şekilde ihraç ettiği petrolün kontrolünü (Irak Milli Petrol Pazarlama Şirketi) SOMO’ya vermeyecek, … sadece petrol gönderimi ve satışının bütün aşamalarını, şeffaf bir şekilde SOMO ile paylaşmaya” hazır olduklarını”

ifade etmiştir. Kuzey Irak Kürt Yönetimi, petrol arama ve üretme şirketi kurmak için düzenlenen yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’nda kabul edilmiş ve parlamentoya gönderilmiştir.1 Bütün bu adımlardan sonra Irak Petrol Bakanı Adil Ab- dülmehdi 13 Kasım’da Erbil’i ziyaret ederek, Başbakan Neçirvan Barzani, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani ve Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hevramı ile görüşmüştür.

Abdülmehdi’nin Erbil görüşmelerinin neticesinde Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile petrol konusunda zımni anlaşmaya varıldığı açıklandı. Bağdat ve Erbil’in vardığı anlaşmaya göre, Kürt yönetiminin her gün ihraç ettiği petrolün 150 bin varilini SOMO üzerinden ihraç edecektir. Bağdat merkezi hükümeti ise, 150 bin varile karşılık Erbil’e 500 milyon do- lar verecektir.2 Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani de en yakın zamanda Bağdat’ı Kürt heyetiyle ziyaret edecek- tir.

Bağdat-Erbil arasında 13 Kasım’da petrol konusunda varılan anlaşma söz konusu gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde üç önemli nokta dikkat çekmektedir.

1. Irak Petrol Bakanı Abdülmehdi’nin Kuzey Irak Kürt Yönetimi’yle vardığı anlaşma oldukça belirsizdir. Çünkü Erbil’in SOMO üzerinden kabul ettiği 150 varile karşılık Bağdat’tan aldığı 500 milyon doların bir kereye mahsus olup olmadığı belli değildir. Irak, Türkiye üzerinden ihraç ettiği Kerkük-Ceyhan Yumurtalık petrol boru hattının terör saldırılarından dolayı Mart ayından beri çalışmaması sebe-

1 http://www.krg.org/a/d.aspx?s=010000&l=14&a=52506, eri- şim12.11.2014

2 ,http://www.oil.gov.iq/ar/index.php?name=News&file=article&

sid=696,Erişim 14.11.2014.

(6)

Irak’ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği

biyle Kürt boru hattını alternatif olarak görmektedir. Irak’ın günlük 400 bin varil petrol ihraç ettiği Kerkük-Ceyhan Yumurtalık petrol boru hattının çalışmaması Bağdat’a günde 1 milyar 200 milyon dolarlık bir zarara mal olmaktadır.3 2. Bağdat’ın petrol konusunda Kürt yönetimiyle karşılıklı anlaşmaya varmasındaki temel nedenlerinden birisi petrol fiyatlarının 79 dolara kadar düşmesi ve bu fiyat düşüşünün 2015 yılına kadar sürme ihtimalidir. Kuzey Irak, Ocak 2014’ten bu yana 35 milyon varil ihraç etmiş ve 3 milyar dolar civarında gelir elde etmiştir. Kürt yönetiminin gün- lük sattığı 300 bin varil petrolden elde ettiği gelir hesap edildiğinde Bağdat’tan aldığı %17’lik bütçenin %5’ne tekabül etmektedir. Bu nedenle Bağdat ve Erbil’in petrol konusunda vardığı anlaşma, pragmatik ve kazan-kazan formülü çerçevesinde bir adımdır. Dikkat edildiyse Bağdat ve Erbil’in, anayasaya hiçbir atıfta bulunulmadan siyasi ve ekonomik olarak çözüm arayışı doğrultusunda anlaşmaya vardıkları görülmektedir.

3. Irak Başbakanı Abadi, Kürt yönetiminin kendi bölge- sinden çıkardığı petrolün tamamını Bağdat’ın kontrolüne bırakmayacağını bildiği için petrol gelirleri konusunda maksimum fayda sağlayacak bir yaklaşım içindedir. Bu sebeple Bağdat, Erbil ile 300 bin varilin 150 binini SOMO üzerinden ihraç edilmesi konusunda anlaşmıştır. Bağdat- Erbil arasındaki petrol sorunun kalıcı çözümü için iki önemli adım atılabilir. Bunlardan biri, Kürt yönetimine Irak’ın pet- rol gelirinden tahsis edilen payın artırılması, diğeri de 2007 yılında hazırlanan petrol ve gaz yasasının Irak parlamentosu tarafından onaylanmasıdır.

Abadi Hükümetinin Dış Politika Açılımı

Irak’ın, ABD’nin işgalinden sonra bölgesel ve küresel güç mücadelesinden dolayı izole edildiği söylenebilir. Maliki’nin sekiz yıllık başbakanlık döneminde Irak’ın bölgesel dış politikasının Tahran eksenli olduğunu ifade etmek müm- kündür. Özellikle Suriye krizinde ve Türk-Irak ilişkilerinde İran’ın Irak’taki bölgesel rekabetinin etkisi olduğunu un- utmamak gerekir. Bu nedenle Bağdat’ın Suudi Arabistan’ı ve Türkiye’yi dış politika önceliklerinden çıkarması Irak’ın bölgesel anlamda yalnızlaşmasına yol açmıştır. Bağdat’ın dış politikada hissettiği yalnızlık Kürt yönetimine karşı daha olumsuz bir tavır almasına da sebep olmuştur. Maliki’nin Kürt yönetiminin petrol ihraç etmesini gerekçe göstererek bütçeden aldıkları payı kesmesi Bağdat’ın yalnızlığına karşı Erbil’in bölgede daha aktif bir politika yürütmesi ile ilgilidir.

3 http://elaphjournal.com/Web/Economics/2014/11/956442.html, Erişim 8.11.2014.

Özellikle Ankara-Erbil ilişkilerinin enerji anlaşması yapacak kadar ilerleme kaydetmesi Bağdat’ın tepkisini çekmiştir.

Irak Başbakanı Abadi’nin 8 Eylül’de hükümetini kurmasıyla bölgesel ziyaretler düzenlemesi oldukça önemlidir.

Abadi’nin ilk bölgesel ziyaretini Tahran’a ve ardından da Ürdün’e yapması Irak dış politikasındaki değişimi gös- termektedir. Öte yandan 7 Kasım’da Irak Dışişleri Bakanı İbrahim El-Caferi’nin üç günlük Ankara ziyareti 2011’den bu yana Şii bir politikacının ilk defa Irak’ı üst düzey bir gezide temsil etmesine de örnek olmuştur. Bunun yanısıra Caferi’nin Iraklı Şiilerin en büyük koalisyonu olan Irak Ulusal İttifakı’nın başkanı olması da bir diğer mühim husustur. Bu durum Bağdat-Ankara ilişkileri açısından dikkate alındığında Irak’ta Şii-Sünni Arap-Kürt ve Türk- menlere yönelik Türkiye’nin dengeli bir politika izlem- esi gerektiğinin bir işaretidir. Ayrıca 11 Kasım’da Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum’un ve sonrasında ise Irak Meclis Başkanı Selim El-Cuburi’nin Riyad’ı ziyaret etmesi, Irak’ın Körfez ve Arap dünyasına açılmasının sinyalini ver- mektedir. Irak’ın siyasi, ekonomik, toplumsal ve güvenlik istikrarının bölgesel rekabetten öte bölgesel işbirliğinden geçtiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle Irak’ın da bölge ülkelerin karşı eşit mesafede olması iç ve dış güç mücadelesini engelleyebilir. Şu noktaya değinmek gerekir ki Abadi’nin dış politikadaki açılımı İran’ın Irak’taki nüfu- zunu engelleyeceği manasına gelmemektedir. Sadece Irak’ın Tahran’ın bölgesel politikasına uyumlu bir dış politika izlemesinden uzak durmasına yol açabilir.

Türkiye ile ilişkileri konusuna gelindiğinde 2011 yılının Aralık ayından bu yana Türk-Irak ilişkilerine iki önemli hu- susa değinmek gerekir.

İlk olarak, Bağdat, Ankara’yı Maliki’nin iç siyasette ve dış politikada attığı adımlardan dolayı dışlamış görünmektedir.

Türkiye’nin Bağdat ile kötüleşen ilişkilerinin neticesinde Irak’ta yeni ve potansiyel güce sahip bir kanalın açılmasına yönelmiştir. Bu kanalın Türkiye’nin Irak politikası açısından hem siyasi hem ekonomik hem de ticari potansiyele sahip Iraklı Kürtler olduğunu söylemek mümkündür. Aslında

Abadi’nin 2012 Nisan ayından bu yana Türkiye’de bu-

lunan ve Irak’ta idamla yargılanan eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi olayının da fazla üstüne gitmeyeceği görünmektedir. Hatta Abadi’nin, Sünni Araplarla ve Körfez ülkeleriyle Haşimi’nin affetmesi konusunda anlaşma ihtimali de bulunmaktadır.

(7)

Maliki’nin Bağdat merkezi hükümetinin başında olduğu süreçte Türkiye’nin güç rekabetine girdiği İran’ın Irak’taki nüfuzuna karşı ya tamamen gücü zayıflayacak ya da Irak’ın kuzeyine yönelerek buradaki siyasi ve ticari ilişkilerini güçlendirecekti. Türkiye’nin Bağdat yerine Erbil ile

ilişkilerini genişletmesinin önemli sebeplerinden birisinin de İran faktörü olduğu ifade edilebilir.

Diğer önemli husus ise, Irak’taki gelişmelere dikkat edildiğinde Abadi’nin Bağdat-Erbil arasındaki petrol soru- nunu çözmesiyle Bağdat-Ankara ilişkilerindeki gelişmenin önündeki büyük engellerin kalkma ihtimalidir. Bununla birlikte Abadi’nin 2012 Nisan ayından bu yana Türkiye’de bulunan ve Irak’ta idamla yargılanan eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi olayının da fazla üstüne gitmeyeceği görünmektedir. Hatta Abadi’nin, Sünni Ara- plarla ve Körfez ülkeleriyle Haşimi’nin affetmesi konusunda anlaşma ihtimali de bulunmaktadır. Dolayısıyla Haşimi olayı Türk-Irak ilişkilerini fazla meşgul etmeyebilir.

Yukarıda değinilen hususlar doğrultusunda Ankara-Bağdat ilişkilerindeki bir diğer gelişmeyse 28-29 Mart 2011 tarihin- den bu yana ilk kez 20 Kasım’da Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun Bağdat’ı ziyaret etmesidir. Davutoğlu’nun Bağdat ve Erbil’i ziyaret etmesi Türkiye’nin Irak konusunda dengeli politikasına geri döneceği anlamını taşımaktadır.

Türkiye ile Irak arasında 2008 yılında kurulan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin tekrardan hayata geçirilmesi iki ülke ilişkilerine önemli katkılar sunacaktır. Ankara’nın Irak’ta Bağdat-Erbil ve Necef ilişkilerindeki dengeleri korumalıdır. Türkiye Irak’ta siyasi taraflar arasında yaşanan krizlerde arabuluculuk yapma girişimlerine geri dönmelidir.

Ayrıca Davutoğlu’nun Irak ziyareti Türkmenler bakımından da oldukça önemlidir. Özellikle Bağdat ve Erbil yönetimler- inden Türkmenlere siyasi ve askeri imtiyazlar sunulması için girişimlerde bulunulabilir. Ankara’nın Türkmen bölgelerinde meydana gelen insani trajedinin giderilmesi ve Türkmenlerin korunması konusunda Bağdat’a katkı sunması gerekmekte- dir.

Sonuç:

Irak’ın iç ve dış dinamiklerine bakıldığında Abadi hükü- meti üzerinde siyasi unsurların uzlaşı sağlaması önemli bir gelişmedir. Bununla birlikte bir taraftan Abadi hükümetinin Bağdat-Erbil arasındaki petrol ve bütçe sorununu çözme çabası ve diğer taraftan da bölge ülkelerine açılması ülkedeki bunalımların dozunu düşürebilir. Abadi’nin ülkedeki presti- jini artırmak için Musul’u IŞİD’in kontrolünden kurtarması ve Sünni Arap aşiretlerini Bağdat’ın siyasi sürecine destek vermeye razı etmesiyle mümkün olacağı söylenebilir. Bun- lara ilaveten Bağdat-Erbil ilişkilerindeki petrol krizinin

siyasi anlamda çözüme kavuşması orta vadeli bir ittifak olarak görülmektedir. Çünkü Bağdat-Erbil arasındaki petrol krizinin siyasi bir anlaşmazlıktan ziyade anayasal bir sorun- dur. Söz konusu krizin ancak anayasal düzenlemeyle kalıcı bir anlaşmaya dönüşmesi mümkündür. Aslında Irak’ın pek çok sorunun anayasal zeminde halledilmesi gerekir.

Diğer yandan Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin Kürdistan Pet- rol Arama ve Üretme Şirketi’nin kurulması için başlattığı çalışmaların neticesinde Kürtler kendi bölgelerindeki petrolü millileştirebilir. Özetlemek gerekirse, Irak’ın Abadi hükü- metinin kurulmasıyla beraber hem iç hem dış siyasette yeni bir dönemece girdiğini ifade etmek mümkündür.

Çünkü Bağdat-Erbil arasındaki petrol krizinin siyasi bir

anlaşmazlıktan ziyade anayasal bir sorundur.

(8)

Irak’ta Abadi Hükümetinin İç ve Dış Siyasetinin Geleceği

BİLGESAM Hakkında BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.

Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.

Yazar Hakkında

Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir. Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programı öğrencisidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Diğer bir ifadeyle, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Irak’a yönelik politikaları- nın, Irak merkezi hükümetinin ve Kürt Bölgesel Yönetiminin, terör örgütü PKK,

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Irak’ın kuzeyinde devam eden Pençe Kilit Operasyonu’nda şehit düşen Denizlili Piyade Teğmen Bekir Can Kerek ve

Senaryo geliştirme aşamasının “olmazsa olmazı” durumunda bulunan “normalden sapma” pozisyonu gerçekleşmezse kuvvetle muhtemeldir ki İsrail Orta Doğu’da ikinci

25 Temmuz seçimleri bu geleneğin bozulması ve Türkiye ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki ilişkilerin yeni bir döneme girmesi için önemli bir nokta olarak

Ancak Irak Parlamentosunda 19 Şubat Cumartesi günü yapılan oturumda Kürt listesi ve Goran Hareketi milletvekillerinin tartışması, Irak politikasındaki ayrışmayı

Irak’ta Türkçe eğitimi, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olup bütün derslerinin tamamen Türkçe olduğu okullarda (esas okul) ve sadece haftada bir ya da iki saat

Bayram Sinkaya ORSAM Advisor, Middle East - Yıldırım Beyazıt University Department of International Relations Dr. Süreyya Yiğit ORSAM

Kuzey Irak’ta federe bir Kürt bölgesinin kurulması, Türkmenlerin yeni Irak’taki konum- ları, Sünni Arapların siyasi sürece katılımı ve son olarak Şii Arap