• Sonuç bulunamadı

Başbakan Erdoğan ın Son Irak Ziyareti Işığında Türkiye nin 2003 Sonrasında Irak Politikası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Başbakan Erdoğan ın Son Irak Ziyareti Işığında Türkiye nin 2003 Sonrasında Irak Politikası"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başbakan Erdoğan’ın Erbil ziyareti tarihi bir önem taşıyor.

Başbakan Erdoğan’ın Son Irak Ziyareti Işığında Türkiye’nin 2003 Sonrasında Irak Politikası

Turkey’s Iraq Policy After 2003 of Iraq in the Light of the Recent Visit of Prime Minister Erdoğan to Iraq

Bilgay DUMAN ORSAM Ortadoğu Uzmanı bilgayduman@orsam.org.tr

Abstract

Following the regime of Saddam Hussein who was overthrew during the invasion in 2003, the approach of Turkey to the newly formed system in Iraq has been shaped with the effects of the regional perceptions, bi- lateral relations and the domestic policy of Iraq. Turkey has adopted an active attitude in relation with the supporting the stability in Iraq and the protection of the territorial integrity of Iraq, finding a solution based on consensus in Kirkuk, terminating the existence of the terrorist group PKK in Iraq, providing the access of the energy resources of Iraq into the international markets and the safety of energy supply. The visit of Prime Minister Erdoğan to Iraq at the end of March 2011 has the claim of raising the relations of the two countries to a new stage. The most striking parts of the visit were the contacts done with the Kurdistan Regional Go- vernment and the Ayatollah Sistani, the Shia Religious Authority. In this article, the details of the visit will

(2)

Irak Parlamentosunda ilk kez bir yabancı devlet adamı olarak Başba- kan Erdoğan konuşmuştur. Konuşmasında Irak’ın birliğine, kardeşliği- ne ve Türkiye ile Irak arasındaki yakınlığa vurgu yapmıştır. Ayrıca bir Şii türbesini ziyaret eden ilk Sünni devlet adamı da Erdoğan olmuştur.

Giriş

ABD dış politikasında, 11 Eylül 2001 saldırıları- nın hemen ardından Afganistan’a yapılan askeri müdahaleyle birlikte başlayan aktif müdahaleci siyaset, 2003’te Irak’ın işgaliyle yeni bir hal almış- tır. ABD’nin Irak’a müdahalesi öncesi, sırası ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Irak’ı Türkiye’nin en önemli dış politika sorunlarından biri haline dönüşmüştür. ABD’nin müdahalesinin ardından devrilen Saddam Hüseyin rejiminin ardından Irak’ta oluşan yeni sisteme Türkiye’nin yaklaşı- mının bölgesel algılamalar, ikili ilişkiler ve Irak iç siyasetinin etkisiyle şekillendiği söylenebilir.

Bu tutumu daha nesnel biçimde ifade edecek olursak, Türkiye, Irak’taki istikrarın desteklen- mesi ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Kerkük’te uzlaşıya dayalı bir çözüm üretilmesi, terör örgütü PKK’nın Irak’taki varlığının bitiril- mesi, Irak’taki enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılması ve enerji arzı güvenliği konularında aktif bir tutum içinde olmuştur.

ABD’nin Irak’a yönelik müdahalesi başlamadan hemen önce 1 Mart 2003 yılında ABD askerle- rinin Türkiye topraklarını kullanarak Irak’a gir- mesini öngören tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilmemiş, daha son- ra ABD’nin lojistik desteğinin Türkiye üzerinden sağlanmasına imkan veren tezkere TBMM tara- fından çıkarılmış olmasına rağmen, Türkiye işgal sonrası Irak’ta etkin bir rol oynayamamıştır. Bu- na rağmen Irak’ın Ortadoğu’nun denge noktası olması ve sınır güvenliğinin hassasiyeti gibi et- kenler nedeniyle Türkiye, Irak’taki siyasal sürecin yeniden inşasına destek vermiştir. İşgal sırasında bölge ülkeleri içerisinde İran dahil, büyükelçiliği-

ni kapatmayan tek ülke Türkiye olmuştur. Ayrıca Türkiye, Irak’a komşu ülkeler inisiyatifi başlatmış ve bölgesel işbirliğini ön plana çıkararak, Irak’ta bir denge yaratmaya çalışmıştır. Irak iç siyasetine ilişkin olarak, 2005’te Irak’ta yapılan seçimi pro- testo eden ve Irak’ta ABD’ye karşı en büyük dire- nişi gösteren Sünni grupların siyasi sürece katılı- mını sağlamıştır. Her ne kadar Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı maddeler içerse de 2005’te çı- karılan anayasayı desteklemiştir.

Ancak Türkiye’nin Irak’a yönelik yapıcı yak- laşımına rağmen Irak’ın yeniden inşa süreci Türkiye’yi rahatsız edecek biçimde gelişmiştir.

Irak’ın bölünmesi tartışmaları yaygın bir hal al- mış, Iraklı Kürt grupların Kerkük’e yönelik bas- kısı ve Türkiye’yi hedef alan açıklamaları, terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye yönelik eylemlerini arttırması, Irak iç siyase- tindeki etnik ve mezhepsel kutuplaşmaların ön plana çıkması, Türkmenlere yönelik yapılan haksız politik uygulamalar, Türkiye’nin ulu- sal çıkarlarına zarar verecek düzeye ulaşmıştır.

Türkiye gelişmeler karşısında Irak’a yönelik tu- tumunu daha da sertleştirmiş, hem ABD yöne- timi hem Irak hükümeti hem de Irak’taki siyasi gruplara yönelik sert mesajlar vermiştir. Ayrıca terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyinde yuva- landığı mücavir alanlara operasyon gerçekleş- tirebilmesi için gerekli hazırlıklarını yapmıştır.

Öte yandan ABD yönetimi, Irak’taki kontrolü kaybetmeye başlamasıyla birlikte planlarında değişikliğe gitmiştir. Özellikle 2006 yılında ABD Kongresi tarafından hazırlatılan ve Baker-Ha- milton Raporu olarak literatüre geçen çalışma, ABD’nin Irak’taki politikasının ana unsurlarını

(3)

belirlemiştir. Buna göre, özellikle Irak’a komşu ülkelerin ulusal çıkarları da göz önünde bulun- durularak, Irak’taki siyasi süreçte ABD’nin bölge ülkeleri tarafından desteklenmesinin sağlanması öngörülmüştür. Bu bağlamda Türkiye ve Irak’ın yakınlaşması ABD tarafından desteklenmiştir.1 Irak’taki yerel güçlerle işbirliği yapılarak, bölge- sel kontrol mekanizması kurulmaya da çalışıl- mıştır. Diğer taraftan Irak’taki aşırılıkların önüne geçilmesi hedeflenmiş ve güçlü bir merkezi hü- kümetin istikrarı yönünde politikalar uygulan- maya gayret edilmiştir. Bu bağlamda Irak’taki Kürt grupların da aşırı istekleri engellenmeye çalışılmıştır.2

Özellikle 2007’den sonra Türkiye’nin Irak po- litikasındaki etkinliğinin artmasıyla birlikte iki ülke ilişkilerinde karşılıklı ziyaret trafiği artmış- tır. Türkiye’nin Irak’ta oynadığı denge rolüne paralel olarak, Irak’ın her kesiminden yetkililer

Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu kapsamda Türki- ye ile Irak arasında 2007’den itibaren kademeli olarak gelişen bir süreç başlamıştır. 7 Ağustos 2007’de Türkiye’de Başbakan Nuri el Maliki ile Başbakan Erdoğan tarafından imzalanan “Tür- kiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasın- da Mutabakat Muhtırası”nın ardından 7-8 Mart 2008’de Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Tür- kiye ziyaretinde, ilk kez iki ülke arasında “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi”nin kurulma- sı gündeme getirilmiştir. Ardından 10 Temmuz 2008’de Irak’ı ziyaret sırasında Başbakan Erdoğan ile Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin imzaladığı bir anlaşmayla Türkiye ve Irak arasından “Yük- sek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi” kurulması kararlaştırılmıştır. Konseyle birlikte başta ekono- mik, siyasi, askeri, güvenlik, enerji, su politikala- rı ve kültürel alanlar olmak üzere çeşitli konular işbirliği yapılması hedeflenmiştir.3 Bu doğrultu- da gelişen ilişkiler, 2009 yılında zirve noktasına

Başbakan Erdoğan’ın Irak’ı ziyaretinde Sadr yanlısı gruplar da sevinç gösterileri yaptı.

(4)

ulaşmıştır. 23-24 Mart 2009 tarihleri arasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak’a gerçek- leştirdiği ziyaret Türkiye-Irak ilişkileri açısından farklı bir boyut kazanmıştır. Cumhurbaşkanı Gül, 33 yıl sonra Irak’ı ziyaret eden ilk cumhur- başkanı olmuştur.4 15 Ekim 2009’da Irak’a res- mi bir ziyarette bulunan Başbakan Erdoğan’ın temasları sırasında Irak’la 48 mutabakat zaptı imzalanmasıyla birlikte ilişkiler yeni bir boyut kazanmıştır. İmzalanan mutabakat zaptları, gü- venlikten siyasete, ticaretten kültürel işbirliğine oldukça geniş konuları kapsamıştır.5 Ardından 30 Ekim 2009’da Irak’ı ziyaret eden Dışişleri Ba- kanı Ahmet Davutoğlu, Bağdat, Musul, Basra ve Erbil’de temaslarda bulunmuştur. Davutoğlu’nun

Başbakan Erdoğan’ın Necef’te İmam Ali Camii ve Ayetullah Ali Sistani’ye yaptığı ziyaretler Şii dünyasında büyük yankı buldu.

ilişkilerine yeni bir boyut getirmiş ve Davutoğlu, Kürt Bölgesel Yönetimi’ni ziyaret eden ilk Türk yetkili olmuştur. Ayrıca Davutoğlu, Irak’ta 7 Mart 2010’da yapılan seçimlerin ardından yaklaşık 8 ay süren hükümet çalışmalarına destek vermek amacıyla 7 Kasım 2010’da Irak’ı ziyaret etmiştir.

Davutoğlu’nun bu ziyaretinin ardından Irak’ta kurulan hükümet Türkiye’nin Irak’taki etkisinin ne denli yükseldiğini gösterir niteliktedir. Bu sü- reç içerisinde Türkiye sadece siyasi platformda değil, ekonomik olarak da Irak’taki etkinliğini arttırmıştır. 2003 yılında 941 milyon dolar olan Türkiye ile Irak arasındaki ticaret hacmi, 2010 yılı itibariyle 7 milyar 398 milyon dolara ulaşmış- tır.6 Buradan hareketle önümüzdeki dönemde Türkiye-Irak ilişkileri gelişmesi beklenebilir.

Başbakan Erdoğan’ın Mart 2011 Irak Ziyareti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık bir buçuk yıl sonra yeniden Irak’ı ziyaret etmiştir.

28-29 Mart 2011 tarihlerinde Erdoğan’ın yap- tığı Irak ziyareti, Türkiye’nin Irak ve Ortadoğu politikasına yeni bir soluk getirecek gibi gözük- mektedir. Ancak bu noktada Türkiye’nin Irak po- litikasındaki yaklaşıma dikkat çekilmelidir. Türk yetkililer, Türkiye’nin Irak’ın üniter bütünlüğünü savunduğunu her platformda dile getirmektedir.

Ancak Irak’taki konjonktür gereği, Türkiye’nin Irak politikasında iki farklı yönelim göze çarp- maktadır. Türkiye, Irak’ın yönetimsel yapısına uygun olarak merkezi ve yerel politikasını fark- lılaştırmaktadır.

Başbakan Erdoğan’ın 28-29 Mart 2011’de yap- tığı Irak ziyaretinde beraberindeki bakanlar, iş adamları ve bürokratlardan oluşan heyetle, Bağ- dat, Necef ve Erbil’de temaslarda bulunarak, Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, Irak İslam Yüksek Konseyi Başkanı Ammar El-Hekim, Irak Parla- mentosu Başkanı Usame Nuceyfi, Şiilerin dini li- deri Büyük Ayetullah Ali Sistani ve Kürt Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani ile bir araya gel- miştir. Ayrıca Iraklı Türkmen milletvekilleri ile de bir akşam yemeğinde görüşme yapmıştır.

(5)

Bölgesel Perspektiften Irak Politikası

Erdoğan’ın Irak ziyareti ilkleri de beraberinde getirmiştir. Irak Parlamentosunda ilk kez bir ya- bancı devlet adamı olarak Başbakan Erdoğan ko- nuşmuştur. Konuşmasında Irak’ın birliğine, kar- deşliğine ve Türkiye ile Irak arasındaki yakınlığa vurgu yapmıştır. Ayrıca bir Şii türbesini ziyaret eden ilk Sünni devlet adamı da Erdoğan olmuş- tur. İlk olarak beraberindeki heyetle Şiilerin 12 İmamından olan 7. İmam Musa El Kazım ile 9.

İmam El-Cevad Muhammed Taki’nin mezarla- rının bulunduğu Kazımiye türbesini, daha son- ra Sünni Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin türbesini ziyaret etmiştir.

Öte yandan Necef’te Hz. Ali’nin de türbesini zi- yaret eden Erdoğan, burada Büyük Ayetullah Ali Sistani ile görüşmüştür. Bu anlamda Türkiye’nin tarafsız tutumuna bir kez daha vurgu yapmaya çalışıldı. Son dönemde Bahreyn, Yemen, Suudi Arabistan gibi ülkelerde ortaya çıkan mezhepsel ayrışma ve mücadele, Erdoğan’ın Irak ziyaretiy- le yakınlaşma olarak algılanabilir. Her ne kadar net biçimde ortaya konmasa da Türkiye’nin Arap ülkelerinde Sünni-müslüman bir ülke olarak al- gılanmaktadır. Bu anlamda Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan’ın Sünni Müslüman bir lider olarak İmam Musa Kazım ve Hz. Ali’nin türbelerini ziyaret etmesi, mezhebi algılamaların kırılması noktasında çok önemlidir. Müslümanlar arasın- daki ayrışmanın bölgedeki hiçbir devlete fayda sağlamayacağı açıktır. Hz. Ali, hem dördüncü ha- lifedir hem de Hz. Muhammed’in damadı ve am- cası Ebu Talib’in oğludur. Yani bir Müslüman’ın hangi mezhepten olursa olsun Hz. Ali’nin türbe- sini ziyaret etmesi, dini bir olgudur.

Türkiye’nin Irak Şiiliğine Yaklaşımı

Diğer taraftan Büyük Ayetullah Ali Sistani ile yapılan görüşme, siyasi algılamalar bakımından önemlidir. Sistani, tüm Şiiler arasında en çok takipçisi olmasının yanında, Irak’taki siyasete de yön veren bir dini liderdir. Her ne kadar Irak Şiiliği velayeti fakih (din adamlarının siyaset dahil her konuda hakim güç olması) görüşüne uzak durarak İran Şiiliğinden ayrılsa da (bilindi- ği gibi İran’da Ayetullah Ali Hameney, devletin ve dinin önderidir) 2003 sonrası Irak’taki siya- si ortam, Sistani’yi de siyasallaştırmış ve siyasi konulara müdahil olmasına neden olmuştur.

Bu açıdan düşünüldüğünde Irak’taki Şiiliğin en önemli mercii olan Sistani ile yapılan görüşme, Türkiye’nin Iraklı Şiilerle ilişkilerini geliştire- ceği gibi, Türkiye’nin Irak siyasi denklemindeki önemi daha net biçimde ortaya çıkarabilir. Zira Sistani’nin 16 Aralık 2010’da İstanbul Halkalı’da yapılan Aşure Günü etkinliklerine katılarak ko- nuşma yapması sebebiyle, Erdoğan’ı tebrik etme- si, Iraklı Şiileri hem Türkiye’yi yakından takip et- tiklerini hem de Türkiye’den beklentilerini göste- rir niteliktedir. Türkiye’nin Irak’ta oynadığı rolün Ortadoğu’daki politikaya da olumlu yansıyacağı düşünülebilir. Bu kapsamda Erdoğan’ın Sistani ile görüşmesinde Bahreyn’deki gelişmeleri de ele alması ve bu konuda Türkiye’de bir toplantı yapı- labileceğine işaret etmesi dikkat çekicidir.

Kürt Bölgesi İle İlişkileri

Türkiye’nin Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkile- rini genel Irak politikasından farklı bir konuma oturtmaktadır. Bugünkü süreçte Türkiye’nin Kürt

Türkiye’nin Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerini genel Irak politikasın-

dan farklı bir konuma oturtmaktadır. Bugünkü süreçte Türkiye’nin Kürt

Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerinin 2003 sonrasındaki en yüksek nokta-

sına ulaştığı söylenebilir.

(6)

Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerinin 2003 sonrasın- daki en yüksek noktasına ulaştığı söylenebilir.

2007’ye kadar Türkiye’nin Kürt Bölgesel Yöne- timi ile arasındaki gerginlik politikası, ABD’nin Irak politikasındaki değişiklikle beraber, farklı- laşmaya başlamıştır. ABD’nin bölge ülkelerinin Irak’taki süreçte etkin unsur olarak rol almasına imkan tanıması ve Irak’taki İran etkisine karşı Türkiye’yi dengeleyici bir konuma yerleştirmesi, Türkiye’nin Irak politikasında önemli etkenler olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye’nin de Irak politikasındaki etkinliğinin artmasına rağmen, İran’a karşı değil bölgenin salahiyetine yönelik adımlar atması ve komşularıyla iyi ilişkiler kur- ması, Türkiye’nin Irak’taki konumunu güçlen- dirmiştir. Bu doğrultuda Irak’ta yerel politikada da adımlar atan Türkiye, Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerini kuvvetlendirmiştir. Özellikle terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye yönelik yaptığı eylemler, Türkiye’nin Kürt Bölge- sel Yönetimi ile yakınlaşmasına bir neden teşkil etmiştir. Türk şirketlerinin Kürt Bölgesinde yap- tığı yatırımlar ve artan etkinliği, siyasi yakınlaş- mayı da beraberinde getirmiştir. Başbakan Recep Erdoğan’ın ziyareti sonrasında yaptığı açıklama- da olduğu gibi, kademeli olarak gelişen ilişkiler iyi bir noktadadır. İlk kez bir Türk Başbakan Erbil gitmiş ve ilk kez bir Türk yetkili, “Kürt Bölgesel Yönetimi bayrağı” altında konuşmuştur. Başba- kan Erdoğan, 14 Nisan 2011’de de Türk Hava Yollarının Erbil’e direkt uçuşlara başlayacağını açıklamıştır.

Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından düşünüldü- ğünde de Türkiye ile gerginlik politikasının bir sonuç vermediği görülmektedir. Saha çalışma- larımızı sırasında Kürt yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, Türkiye’ye rağmen bir politika

üretmenin mümkün olmadığı ve Kürt Bölge- sinin geleceğinin Türkiye ile iyi ilişkiler kur- maktan geçtiği, ortak dil olarak konuşulmak- tadır. Buna rağmen Türkiye’nin ilişkilerdeki iyi niyetini, Kürt Bölgesel Yönetiminde şimdilik görmek mümkün değildir. Başbakan Erdoğan Erbil’deyken, Türkiye’nin Irak politikasındaki en önemli noktalardan biri olan Kerkük’teki peş- merge varlığı halen devam etmektedir. Bir ay önce Kerkük’e yerleşen peşmergeler, Kerkük’teki yerlerini sağlamlaştırmaktadır. Ayrıca yine Erdo- ğan Erbil’deyken, Hasan Turan’ın Kerkük Vilayet Meclisi Başkanlığı’na getirilmesi “Barzani’nin Erdoğan’a jesti” olarak yorumlanmıştır. Ancak bu son derece yanlış bir yorumdur. Türkmenlere verilen bu konum, 2008’de çıkarılan seçim yasa- sının Kerkük’e ilişkin 23. Maddesinde belirlen- miştir. Bu maddeye göre “vali, vali yardımcılığı ya da meclis başkanlığı” görevlerinin Kerkük’teki üç ana unsur olan Türkmen, Kürt ve Araplar ara- sında paylaşılacağı ifade edilmektedir. Kerkük Valisi Kürt, Vali Yardımcısı Araptır. Bu nedenle Meclis Başkanı da Türkmen olmalıdır. Ayrıca bu durumun “Barzani’nin jesti” olarak görülmesi, Kerkük Vilayet Meclisi Başkanlığına atama yapıl- masının Barzani’nin egemenliğinde olduğu kanı- sını uyandırmaktadır. Ancak Kerkük’ün statüsü belirsizdir ve halen merkezi yönetime bağlıdır.

Kerkük’ün yeni seçilen Kürt Valisi Necmettin Kerim gibi Kerkük Vilayet Meclisi Başkanı Ha- san Turan da Kerkük Vilayet Meclisindeki üyeler tarafından seçilmiştir. Öte yandan, Kerkük’e yö- nelik tek taraflı müdahaleler şehirdeki tansiyonu yükseltmektedir. Yaklaşık bir ay önce silahlı Arap grupların Kerkük’e girmeye çalışması nedeniyle, peşmerge güçleri de Kerkük’e gelmiştir. Ancak halk bu durumdan rahatsızdır. Son bir haftadır Kerkük Teknoloji Enstitüsünde yaşanan öğrenci

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Sünni Müslüman bir lider olarak

İmam Musa Kazım ve Hz. Ali’nin türbelerini ziyaret etmesi, mezhebi

algılamaların kırılması noktasında çok önemlidir.

(7)

olayları bunun en önemli göstergesidir. Kerkük’te anma törenleri yapmak isteyen Kürt ve Türkmen gruplar karşı karşıya gelmiş ve aralarında ça- tışma yaşanmıştır. Bu olaylar nedeniyle Enstitü bir hafta tatil edilmiştir. Yani Kerkük’e yapılacak dış müdahaleler durumu gerginleştirmektedir.

Kerkük’teki sorunun uzlaşı ile çözümü elzemdir.

Ancak Kürt Bölgesel Yönetimi, peşmergelerini Kerkük’ten çekmeme konusunda ısrar etmekte- dir. Bu durumun Kerkük için bir çözüm getirme- yeceği açıktır.

Öte yandan Barzani’nin terör örgütü PKK’ya yönelik de somut adımlar atmadığı görülmekte- dir. Terör örgütü PKK unsurlarının halen Irak’ın kuzeyinde barındığı, destek sağladığı ve yaşam alanı bulduğu bir gerçektir. Ayrıca terör örgütü PKK’nın Irak’taki siyasi uzantısı Demokratik Çö- züm Partisi’nin büroları da faaliyetlerine devam etmektedir.

Sonuç

Sonuç olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyareti, tarihi unsurları içerisinde barındır-

sa da Türkiye’nin siyasi hassasiyetlerine ilişkin somut adımların kısa vadede atılması zor gö- zükmektedir. Önümüzdeki dönem Türkiye, Irak merkezi hükümeti ve Kürt Bölgesel Yönetimi arasında başta Irak’ın yeniden yapılandırılması kapsamında alt yapı ve imar konuları olmak üze- re ekonomik algılamaların ön plana çıkması bek- lenebilir. Türkiye’nin Irak’taki tüm gruplara eşit yaklaşımı üzerine kurduğu politik duruşun kısa vadede değişmesi mümkün gözükmemektedir.

Ancak önümüzdeki dönem Türkiye’nin iç politi- kası açısından kritik bir süreci barındırmaktadır.

Haziran ayındaki seçimin yanı sıra, özellikle ba- har aylarında terör örgütü PKK’nın faaliyetleri- nin artış göstermesi söz konusu olabilir. Irak’ın kuzeyindeki terör örgütü PKK’nın faaliyetleri ön plana çıkabilir. Bu durumda Irak merkezi hükü- meti ve Kürt Bölgesel Yönetiminin tavrı önem kazanacaktır. Diğer bir ifadeyle, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Irak’a yönelik politikaları- nın, Irak merkezi hükümetinin ve Kürt Bölgesel Yönetiminin, terör örgütü PKK, Kerkük sorunu ve Türkmenlerin hakları gibi konularda atacağı adımlara bağlı olarak sürdürüleceği öngörülebi- lir.

1 NTV, “Rice: Türk-Kürt Görüşmesini Kolaylaştırıyoruz”, http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/401251.asp, Erişim: 1 Ni- san 2011.

2 Zaman Gazetesi, “Barzani’ye ABD de Tepki Gösterdi”, http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=525764, Erişim: 1 Nisan 2011.

3 Ortak Siyasi Bildiri için bkz. http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/Bolgeler/ortadogu/irak/Ortak%20Siyasi%

20Bildirge.pdf, Erişim: 1 Nisan 2011.

4 Irak’ın en son 27 Nisan1976’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ziyaret etmiştir.

5 Türkiye ile Irak Arasında İmzalanan 48 Mutabakat Zaptı’nın Tam Listesi İçin bkz. http://www.icisleri.gov.tr/defa- ult.icisleri_2.aspx?id=4028, Erişim: 1 Nisan 2011.

6 Dış Ticaret Müsteşarlığı Verileri için bkz. http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/ANL/OrtaDoguDb/Irak.pdf, Erişim: 28 Mart 2011.

DİPNOTLAR

O

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu nedenle bu mikro senaryo kapsamında tartışılması gereken temel konu; “Türkiye’nin ABD karşıtı ya da yandaşı olmak üzere ideolojik ve siyasal açılardan üzere

PKK terör örgütü, Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturduğu, zarar verdiği, ayrıca sözde Büyük Kürdistan’ın Türkiye ayağını oluşturmasına hizmet ettiği,

25 Temmuz seçimleri bu geleneğin bozulması ve Türkiye ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki ilişkilerin yeni bir döneme girmesi için önemli bir nokta olarak

Ancak Irak Parlamentosunda 19 Şubat Cumartesi günü yapılan oturumda Kürt listesi ve Goran Hareketi milletvekillerinin tartışması, Irak politikasındaki ayrışmayı

Arap Ligi üyelerinden Filistin’in de Birleşmiş Milletler nezdinde tam bağımsız bir ülke olarak tanınmadığı hatırla- nacak olursa muhtemel bir Filistin onayının da

Tarımsal üretimde, Silopi Ovası sera faaliyetleri, Cizre ve İdil ilçeleri de düşük yatırım maliyetiyle gerçekleştirilebilecek kültür mantar yetiştiriciliği için

-Mustansıriyye Üniversitesine ait Eğitim Fakültesi çok sayıda öğretim görevlisi ve öğrenciler katledildikten sonra önceki bulunduğu yerden üniversite

Suriye, Saddam sonrasında, Amerikan yanlısı güçler –Irak, Türkiye, İsrail, Ürdün- tarafından... çevrelendiğini çok daha yoğun bir