• Sonuç bulunamadı

Irak Su Yönetiminde Son Gelişmeler ve Irak ın Konuyu Uluslararasılaştırma Çabaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Irak Su Yönetiminde Son Gelişmeler ve Irak ın Konuyu Uluslararasılaştırma Çabaları"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Savaştan sonra oluşan zararın onarılması ve tüm nüfusu kapsayan temiz içme suyu ve hıfzıssıhha hizmetinin sağlanabilmesi için 15 milyar ABD dolarına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.

Irak Su Yönetiminde Son Gelişmeler ve

Irak’ın Konuyu Uluslararasılaştırma Çabaları

Recent Developments in Iraq Water Management and Iraqi Efforts to Internationalize the Issue

Seyfi KILIÇ

Abstract

Iraq suffers from inadequate water management practices for a long time since war, occupation and civil war circle. However despite the fact that water availability in Iraq is higher than its neighbors, Iraq still blames them for its water shortage problems. In order to create pressure on Turkey, Iraq has attempted to draw in Arab League and United Nations on Euphrates-Tigris issue. Recent internationalization efforts of Iraq have roots in history of Euphrates –Tigris issue. However Turkey denies any third party intervention from the beginning of the issue.

Keywords: Euphrates-Tigris Basin, Water Dispute, Internationalization, Iraq, Turkey

(2)

Giriş

Irak, uzun yıllar boyu devam eden savaş, işgal ve iç savaş döngüsü nedeniyle her türlü altyapısı ciddi zarar gören ve bu konuda gelişme göstere- meyen bir ülkedir. Oluşan zarar ve tahribattan da su altyapısının zarar görmeden çıkması düşü- nülemez.

1970’lerde artan petrol gelirlerinin de etkisiyle birlikte Irak, Arap ülkeleri içinde kalkınma en- deksinin en üst sırasında yer almaktaydı. Ancak 1980’de İran’a karşı yürütülen savaş ülkenin ge- lişimine büyük bir darbe vurmuştur. Bu savaş Irak’ın çok değerli yetişmiş insan kaynağına bü- yük zarar vermiştir. Irak’ın bu savaştaki insan kaybının beş yüz binin üzerinde olduğu düşü- nülmekle birlikte kesin bir rakam bulunmamak- tadır. Yüksek askeri ve sivil kaybının yanı sıra, Irak’ın bu savaş nedeniyle uğradığı zararın 700 milyar ABD doları olduğuna yönelik tahminler bulunmaktadır.

1991 yılına gelindiğinde ise Irak, İran ile sava- şı bitirmiş ancak bu savaş nedeniyle yüksek bir borç altına girmiş durumdaydı. Bu borçların bü- yük bir kısmı, İran’ın Şii ideolojisini yayılmacı amaçlarla kullanmasından çekinerek savaş süre- since Irak’a destek veren Körfez’deki Arap mo- narşilerinden alınmıştı. Bu borçların geri öden- mesi konusunda ihtilafa düşen Irak ve Kuveyt arasındaki ilişkiler, Kuveyt’in Irak’ın petrol fiyat- ları konusundaki hassasiyetini önemsememesi ve sınırdaki petrol bölgelerinden Irak’ın zararına olacak şekilde petrol çıkarması sonucu gergin-

leşmiş ve Irak’ın Kuveyt’i işgali ile sonuçlanmış- tır. Irak’ın Kuveyt’i işgali ve sonradan ilhakı so- nucunda ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Irak’ı Kuveyt’ten çekilmeye zorlamış ve bu savaş sonucunda da Irak’ın altyapısı büyük ölçüde yok edilmişti. Irak’ın su altyapısının savaş sonrasın- daki ambargo süresince Amerika tarafından ka- sıtlı bir şekilde yok edildiğine ilişkin bir takım iddialar bulunmaktadır. Söz konusu iddialardan kamuoyunca en çok bilineni ise Thomas J. Nagy tarafından kaleme alınan ve “How the US delibe- rately destroyed Iraq’s water?” başlıklı yazısıdır.1 Yazıda Nagy, Körfez savaşından sonra uygulanan ambargolar yoluyla ve Cenevre Konvansiyonu’na aykırı bir şekilde Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ın su altyapısına kasıtlı olarak verdiği zarar- lara ilişkin Savunma İstihbarat Ajansı’na (Defen- se Intelligence Agency) ait belgeleri açıklamakta- dır. Bu konuda açıkladığı ilk belge henüz savaş’ın ilk günleri sürerken kaleme alınmış olan 22 Ocak 1991 tarihli Irak’ın Su Sağlama Kırılganlıkları (Iraq Water Treatment Vulnerabilities) başlık- lı belgedir. Bu belgede Irak’ın su kaynaklarının herhangi bir işleme tutulmadan evsel kullanım amacıyla faydalanılmasını engelleyecek şekil- de tuzlu ve kirli olduğu belirtilerek, söz konusu malzeme ve kimyasallar açısından Irak’ın dışa bağımlı olduğu vurgulanmıştır. Bu malzemelerin temin edilememesi durumunda ise bir salgın ol- masa da hastalıkların baş göstereceği ifade edil- miştir. Özellikle klor ithalatının ambargo altında olması nedeniyle halk arasında kolera, hepatit ve tifonun görülebileceği belirtilmiştir. Yazıda baş- ka raporlara da değinilerek Irak’ta ambargo ne- deniyle giderek kötüleşen durumdan Amerikan

/-7 B .- 3     /7    0+ 4 6626 (

 / /. 65  /-7 B .- 5 / . 73  1 (

3     /-7 .77 16.6/ 456 ./ 3' /-7

 .77 7 3  7 / 1 6   0 / (

7  /77 1 3 / ./ 2 3/ 1 /7  1 (

/7'

(3)

hükümetinin doğrudan haberdar olduğu vurgu- lanmaktadır.

Savaş sonrasında Irak’a uygulanan ambargo do- layısıyla Irak petrol gelirlerinden mahrum kalmış ve altyapısını yeniden inşa edememiştir. 2003 yılında Amerikan işgalinden sonra Baas rejimi çökmüş ve ülke kaosa sürüklenmiştir.

2003 yılında, Irak işgal edilmeden önce, tüm şehirlerde nüfusun tamamı temiz içme suyu şe- bekesine sahip iken, kırsal nüfusun ise %72’si bu imkana sahipti. Savaştan sonra oluşan zararın onarılması ve tüm nüfusu kapsayan temiz içme suyu ve hıfzıssıhha hizmetinin sağlanabilmesi için 15 milyar ABD dolarına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.2 Bu rakam ilk bakışta yüksek gibi görünse de yukarıda belirtilen savaşların maliyeti karşısında oldukça düşük bir miktardır.

Irak 2005 yılında yeni bir anayasaya kavuşmuş ve son Amerikan birliklerinin ülkeden çekilmesi 2011 yılının Aralık ayını bulmuştur. Bu süreçte, ülke işgale karşı direniş ile birlikte kanlı bir iç savaşa sürüklenmiş ve güvenlik en önemli konu haline gelmiştir. Ancak bu durum yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Bu konuda en önemli gelişmelerden biri Irak’ın Avrupa Birliği ile 25 Temmuz 2012’de imzaladığı işbirliği anlaşma- sıdır. Bu anlaşmayla Avrupa Birliği ile Irak, su yönetiminin geliştirilmesi amacı ile işbirliği ya- pacaklardır. Anlaşmanın üç ana bileşeni bulun- maktadır. Bunlar; ilk olarak bütünleşik yeraltı suyu yönetimi kapasitesinin artırılması, ikinci olarak su arzı gözlem sisteminin geliştirilmesi ve son olarak da su ile ilgili konularda kamuoyunun duyarlılığını artırması şeklinde sıralanmaktadır.

Su israfının büyük boyutlarda olduğu Irak’ta bu yöndeki çabaların büyük etkisi olacağı açıktır. Bu Irak, Mart 2012’de Bağdat’da düzenlenen Arap Ligi Genel Kurulu’nda 1997 tarihli “Uluslararası Suyollarının Ulaşım-Dışı

Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”ne taraf olmayan ülkeleri taraf olmaya çağırmıştır.

(4)

işbirliği anlaşmasının bir diğer önemli özelliği ise yapılacak işlerin maliyetine Irak hükümetinin de katılacak olmasıdır.3

Irak’ın su yönetimindeki esas sorun olan kay- nakların etkin olmayan kullanımı artık Iraklı yet- kililerce de kabul edilmeye başlanmıştır. Diğer yandan şehirlerin içme suyu ihtiyacının gideril- mesi amacıyla tahrip olmuş altyapının iyileştiril- mesi projeleri gündeme alınmaya başlamıştır. Bu amaçla son dönemde uluslararası şirketlerle bir- takım anlaşmalar imzalanmıştır. Anbar vilaye- tinde yer alan Haditha şehrinde saatte 4500 met- reküp su pompalayacak bir pompa istasyonu için İngiliz Pell Frischmann firması ile anlaşan Irak hükümeti aynı zamanda mevcut pompa istas- yonunun da söz konusu şirket tarafından elden geçirilmesi konusunda mutabakata varmıştır.4 Bir diğer güncel gelişme ise Kerbela ve civarı için Irak hükümetinin yaklaşık on milyon dolarlık bir proje başlatmış olmasıdır.5 Aynı zamanda Ker- kük, Anbar, Diyala, Wasit ve Maysan’da toplam altı adet barajın inşa edileceği de açıklanmıştır.

Yaklaşık 9,4 milyon ABD dolarına mal olacak bu barajların taşkın ve yağmur sularının depolan- ması amacıyla inşa edileceği belirtilmiştir.6 Ay- rıca bir Malezya firması, başkent Bağdat’ta Al- Zuhour’da 86 milyon ABD doları bedelle saatte 10,000 metreküp kapasiteli anahtar teslimi bir proje ihalesi almıştır. Bu projenin Bağdat’ın içme ve kullanma suyu sıkıntısının ortadan kalkması- na yardımcı olacağı düşünülmektedir.7

2003 yılındaki Amerikan işgalinden sonra ABD özellikle Felluce ve Sadr City’de su projeleri için büyük miktarlar ayırmıştır. Bu planlar, doğal ola-

rak söz konusu bölgelerde halkın desteğini ala- rak devam eden direnişi kırmak amacıyla uygu- lamaya sokulmuştur. Ancak güvenlik gerekçesi ile bu projelerde büyük kısıtlamalara gidilmiştir.

Bu dönemde 600 kadar işçinin su hizmetleri ko- nusunda çalışırken görevi sırasında öldürüldüğü belirtilmektedir.8

Irak’ta Su Yönetimine Dair Son Düzenlemeler

Irak merkezi hükümetinin su ihtiyacının gideril- mesi amacıyla uygulamaya koyduğu projelerin yanı sıra bir takım idari düzenlemeleri olmak- tadır. İdari düzenleme olarak en önemli gelişme Irak Ulusal Su Konseyi’nin kurulmasıdır. Kon- seye başbakanın başkanlık etmesi ve iki ayrı ko- mitenin kurulması kararlaştırılmıştır. Konseyde Dışişleri, Su Kaynakları, Tarım bakanlarının da olduğu on bir bakanın yer alması planlanmakta- dır. Kürt Bölgesel Yönetimi’nin de temsil edile- ceği bu konseyde ulusal güvenlik danışmanı da yer alacaktır. Konseyin iki komiteden oluşması öngörülmektedir. Bunlar; Dışişleri bakanının başkanlığında “Uluslararası Sular Müzakerele- ri için Yüksek Komite” ve Su Kaynakları baka- nı başkanlığındaki “Dahili Su Kaynakları için Yüksek Komite” olarak belirlenmiştir.9 Adından da anlaşılacağı gibi birinci komite Irak’ın aşa- ğı kıyıdaş olduğu sular konusunda çalışmalar yürütecektir. İkinci komitenin ise Irak’ın için- de yer alan barajların depolama kapasitelerinin yükseltilmesi ve Şatt-ül Arap’a set inşa edilmesi için su kaynakları bakanlığı ile beraber çalışacağı belirtilmektedir. Konseyin iki komite olarak şe- killenmesi Irak Anayasası’nın su kaynakları ko- nusundaki hükümlerine paralel bir yapı olarak

/  /  6/6     .7 7    7. .(

. /.2 8   . 7 7 1 /7  6     (

/7' < 6   / 4   3 / & !

B  .-  /77' B  . 131/ 7 13/ 7/   

/ .7 /  /7 /377737'

(5)

değerlendirilmelidir. Bilindiği gibi, Irak anaya- sası su kaynaklarının yönetimi konusunda ülke dışından gelen sular ve ülke içi sular olmak üzere bir ayrıma gitmiştir.

Su kaynakları konusunun Irak’ta yüksek düzeyde ele alınması olumlu bir gelişme olarak görülme- lidir. Ancak oluşturulan konseyin alt komitesinin adı, Irak’ın uzun yıllardır devam eden pozisyo- nunda bir değişme olmadığını göstermektedir.

“Uluslararası Sular Müzakereleri için Yüksek Komite”nin içinde yer alan ‘uluslararası sular’

ifadesi birden fazla ülke sınırları içinde akan nehirleri tarif etmek için kullanılırmış gibi gö- rünmekle birlikte, esasen nehir suları üzerinde ortak bir egemenlik iddiasında bulunmaktadır.

Bu iddia ise ne Türkiye ne de uluslararası hukuk tarafından kabul edilmemektedir. Türkiye bu durumdaki nehirleri tanımlamak için sınıraşan tabirini kullanmayı tercih etmektedir. Sınıraşan sular tabirinin kullanılmasıyla, bir yandan söz konusu nehrin birden fazla ülke sınırları içinde aktığı belirtilecek diğer yandan da suların kay- naklandığı ülkenin egemenliğine halel getirecek yorumlar engellenecektir.

Irak’ın Su Sorununu Uluslararasılaştırma Çabaları

Irak diğer yandan bir başka girişim içindedir.

Konunun ana kıyıdaşlar olan Türkiye, Suriye ve Irak arasında müzakereler yolu ile çözülmesi ye- rine, Irak uluslararası alanda bir takım faaliyet- ler içine girmiş görünmektedir. Bu girişimlerin ilki Bağdat’ta 31 Mayıs-1 Haziran tarihlerinde yapılan ve “Arap Olmayan Ülkelerle Paylaşılan

Sularda Arap Su Haklarını Korumada Ulusla- rarası Hukukun Uygulanması” başlığı taşıyan bir toplantının düzenlenmesi olarak görülebilir.

Irak Su Kaynakları Bakanlığı ve Arap Ligi Genel Kurulu tarafından düzenlenen toplantıda Irak, henüz 1997 tarihli “Uluslararası Suyollarının Ulaşım-Dışı Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”ne taraf olmayan ülkeleri bu sözleşmeye taraf olmaya çağırmıştır.

Aynı şekilde Irak Başbakanı Nuri el- Maliki’nin su sorununun bölgede savaş çıkarabileceği iddi- ası da Arap ülkelerinin dikkatini bu yöne çekme amacını taşımaktadır.10

Türkiye’nin taraf olmadığı ve Birleşmiş Millet- ler Genel Kurulu’ndaki oylamada Çin ve Brundi ile birlikte red oyu verdiği 1997 Sözleşmesi’nin yürürlüğe girebilmesi için 35 ülkenin onayına ihtiyaç duyulmaktadır. Halihazırda, 28 ülkenin onaylayarak belgelerini depoziter olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne gönderdiği düşü- nüldüğünde, bu çağrıya uyulması durumunda gerekli sayı olan 35’e kısa bir sürede ulaşılması mümkündür. Özellikle son dönemde Arap böl- gesi dışında da olsa, bu yönde bir eğilimin ol- duğu dikkate alındığında yakın bir zamanda sözleşmenin yürürlüğe girme ihtimali oldukça yakın olarak değerlendirilebilir. Bu eğilimi gös- termek için 2012 yılında Danimarka, Çad, Be- nin ve Lüksemburg’un 1997 Sözleşmesine taraf olduğunu belirtmek gereklidir.11 Aynı şekilde bu yıl düzenlenen Rio+20 konferansında da ülkelere bu yönde bir çağrı yapılmış ve aralarında Birleşik Krallık, İrlanda, İtalya, Polonya ve Romanya gibi ülkelerin de bulunduğu oniki ülkenin bu yönde bir eğilimi olduğu belirtilmiştir.12 Irak dışında

?HHJ !4 3 -  .6662   7 // 1/77 (

 $6/. -. 7/7 7. /.1' 0 / 4 3  .6662

      66  $6/. -. 7 73 

.  /    3 /" 14 6/    / . 6 

/  . 2  D 1/77    /. /7'

(6)

rekirse bunlar; Yemen, Tunus, Suriye, Katar, Fas, Libya, Lübnan ve Ürdün’dür.13 Mısır’ın başından beri 1997 Sözleşmesine yukarı kıyıdaşlara fazla hak verildiği gerekçesiyle karşı olduğunu ve su konusunda Mısır ile Sudan’ın aralarında işbirliği yapmayı tercih ettiklerini göz önüne alırsak, bu ülkelerin sözleşmeyi onaylamaları beklenebile- cek bir gelişme değildir. Arap Ligi üyelerinden Filistin’in de Birleşmiş Milletler nezdinde tam bağımsız bir ülke olarak tanınmadığı hatırla- nacak olursa muhtemel bir Filistin onayının da sözleşmenin yürürlüğe girmesi yönünde bir etki yapmayacağı düşünülebilir. Geriye kalan Arap Ligi devletlerinin sayısı sözleşmenin yürürlüğe girmesi için yeterlidir. Ancak, söz konusu Arap Ligi devletlerinin 1997 Sözleşmesi’ne taraf olma kararları doğal olarak ulusal bir karardır ve bu çağrıdan etkilenmesi beklenmemelidir.

Türkiye’nin 1997 Sözleşmesi’ne karşı çıkmasının temel nedenlerinden biri sözleşmenin “Planla- nan Faaliyetler” başlığını taşıyan bölümüdür. Bu bölümde kısaca taraf devletlerin herhangi bir su kaynağı geliştirme faaliyetine girmeden önce aşağı kıyıdaş ülkelerin bir çeşit onayını alma- sı gerektiği hükme bağlanmaktadır. Türkiye’nin karşı çıktığı bir diğer konu ise sözleşmenin uyuş- mazlık durumlarında, söz konusu uyuşmazlığın bir üçüncü tarafın arabuluculuğu yoluyla ya da uluslararası bir hakemlik yoluyla çözüme ka- vuşturulmasını öngörmesidir. Türkiye ise bu iki konunun egemenlik haklarının ihlali anlamına geleceği için sözleşmeye karşı oy kullanmıştır.

Türkiye’nin ayrıca ‘makul ve hakça kullanımı belirleyen faktörler’ başlığı taşıyan sözleşmenin altıncı maddesine ilişkin çekinceleri bulunmak- tadır. Türkiye’nin bu maddeye ilişkin toprak kali- tesi tabirini ekleme teklifi de sözleşmenin müza- kereleri sırasında reddedilmiştir.

1997 tarihli “Uluslararası Suyollarının Ulaşım- Dışı Amaçlarla Kullanılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”nin yürürlüğe girmesinin Türkiye’yi doğrudan etkilemesi söz konusu değil- dir. Belli bir konuda uluslararası bir düzenleme- nin olması bu düzenlemelerden doğan kuralların tüm ülkeleri bağlaması anlamına gelmemektedir.

“andlaşmaların sadece taraflarını bağlayacağı il- kesi” göz önüne alındığında, söz konusu sözleş- me hükümlerinin Türkiye’ye karşı ileri sürülmesi zordur. Ancak 1997 Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi ile sözleşmede yer alan kuralların ve dü- zenlemelerin bir uluslararası yapılageliş (teamül) kuralı haline gelme ihtimali de söz konusudur.

Doğal olarak bir devletin sürekli bir şekilde bir uluslararası teamülü tanımadığını belirtecek şe- kilde hareket etmesi söz konusu teamülün ilgili devlete karşı ileri sürülme olanağı ortadan kal- dırmaktadır.

1997 Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi ulusla- rarası hukuk bakımından Türkiye’yi sıkıntıya sokmayabilir. Ancak sözleşmenin yürürlüğe gir- mesinden sonra her türlü platformda Türkiye’yi sınıraşan sulardan faydalanma konusunda eleş- tirmek, bölge ülkeleri ve konuya müdahil olmak isteyen diğer taraflar bakımından daha kolay ola- caktır.

Irak, Arap Ligi ülkelerine yaptığı çağrının yanı sıra Birleşmiş Milletleri de sınıraşan sular ko- nusuna dahil etme çabası içine girmiş görün- mektedir. Yukarıda bahsedilen Irak Ulusal Su Konseyi’nin kurulmasına ilişkin görüşmeler sı- rasında Irak Parlamentosu Birleşmiş Milletler’e bölgesel su kaynakları ile sınıraşan su kaynakları konularındaki sorunların çözümü için yardım çağrısında bulunmuştur. 3 Temmuz’da Birleş- miş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Irak temsilcisi ile buluşan Irak Parlamentosu sözcüsü birinci yardımcısı Qusai al Suhail bu isteği tek- rarlamıştır. UNDP temsilcilerinin de Irak Ulusal Su Konseyi’ne bölgesel ve ulusal su stratejilerinin hazırlanmasında yardımcı olma sözü verdikleri ileri sürülmektedir.14

Irak, Türkiye ile arasındaki su sorununa ilişkin olarak konu dışına taşma belirtileri göstermekte- dir. Özellikle ikili ilişkilerin gergin olduğu bu dö- nemde sınıraşan sular konusu da ısıtılmaktadır.

Suriye konusunda iki ülkenin farklı düşünmesi- nin yanı sıra Türkiye’nin Bölgesel Kürt Yönetimi ile olan ilişkilerini düzeltmesi ve Irak Cumhur- başkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi’nin hakkın-

(7)

ğınması Irak ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmiş- tir. Irak Ticaret Bakanı Khairullah Hasan Babakr Zibari, su sorunu çözülmedikçe Türkiye ile tica- ret anlaşmasını imzalamayacaklarını açıklamış- tır.15 Aynı yöndeki tavrın İran ile Al-Wand neh- rine ilişkin uyuşmazlıkta da takınıldığını belirten Zibari’nin bu yaklaşımı Türkiye ile Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki iyi ilişkilere bir tepki olarak değerlendirilebilir. Aynı şekilde hükümette yer alan Hür Irakiye Bloğu lideri Kutaiba al Juburi, Başbakan Nuri el Maliki’den, Bağlantısızlar Kon- feransı için gittiği İran’a yaptığı gezi öncesinde, İran’dan kaynaklanan su sıkıntılarını dile getir- mesini istemiştir.16 Bu çağrının Iraklı sünni bir li- derden gelmesi ve yukarıda bahsedilen örnekler su konusunun Irak iç siyasetinde kapladığı yeri göstermesi açısından ayrıca önemlidir.

Sonuç

Su sorununu uluslararasılaştırma çabaları bazı havzalarda sonuç vermiştir. Ancak Türkiye’nin Fırat-Dicle havzasındaki soruna ilişkin tutumu uzun yıllardan bu yana değişmemiştir. Türkiye soruna üçüncü tarafların müdahalesine karşı ol- duğunu her fırsatta dile getirmiştir. Türkiye’nin bu konudaki tutumu tutarlı ve süreklidir. Fı- rat-Dicle havzasında sorunun ortaya çıktığı 1960’lardan bu yana Türkiye başka konuların su sorununa bağlanmasına da daima karşı çıkmıştır.

Bu tutum özellikle Suriye’nin güvenlik-su ilişki- sini kurmaya çalıştığı 1980’lerde kendini göster- miş ve Türkiye bu şekilde bir bağlantıyı kabul etmemiştir.

politikalarının tekrarından başka bir şey değildir.

1980’ler ve kısmen 1990’lar boyunca devam eden süreçte, Irak daima Arap Ligi’ni arkasına alarak Türkiye’ye gözdağı vermeye çalışmış ve uluslara- rası alanda Arap ülkelerinin elindeki mali gücü kullanmaya çalışmıştır. Mali gücü kullanma ko- nusunda kısmen başarılı olan Irak, Türkiye’nin inşa ettiği barajların finansmanına Avrupalı ül- kelerin ve firmaların katkıda bulunmasını en- gellemeyi başarmıştır. Türkiye ise bu yapıların finansmanında kendi kaynaklarını kullanma yo- lunu seçmiştir.

Savaş, işgal, iç savaş döngüsünü kırmayı başara- mayan Irak’ın, su altyapısının uğradığı zararları gidermesi uzun zaman alacaktır. Ancak petrol ve doğalgaz kaynaklarını uluslararası piyasaya tam olarak çıkarmaya başladıktan sonra elde edeceği gelirle su altyapısını yenileyebilecek olan Irak’ın merkezi şekilde yönetilen bir su yöneti- mine sahip olması gerekmektedir. Anayasasında nehirleri, merkezi yönetime bırakılan ana kollar ve bölgesel yönetime bırakılan yan kollar olarak ayıran Irak, öncelikle Bölgesel Kürt Yönetimi ile merkezi yönetim arasındaki su yönetimine iliş- kin uyumsuzluğu ortadan kaldırmalıdır. Ancak oldukça hassas dengeler üzerine kurulmuş olan Irak Anayasası üzerinde değişiklik yapılması du- rumunda Irak’ın yeni bir kargaşa içine düşmesi kaçınılmazdır.

O

1 “How the US deliberately destroyed Iraq’s water”, Global Research, 29 Ağustos 2001, http://www.globalresearch.

ca/articles/NAG108A.html (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

2 Murthy, Sharmila L., “Iraq’s Constitutional Mandate to justly Distrubute Water: The Implications of Federalism, Islam, International Law and Human Rights”, George Washington International Law Review, Sayı. 42, 2011, s: 749- 785.

3 “ European Union and Iraq sign an agreement to improve the water management in Iraq. to improve the water management in Iraq”, EEAS, 25 Temmuz 2012, http://eeas.europa.eu/delegations/iraq/documents/press_cor- ner/news_2012/250712_eu_sign_agreement_on_water_management_en.pdf (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

DİPNOTLAR

(8)

com/news/2012-08-08/iraq-signs-accord-with-u-k-s-pell-frischmann-on-water-project.html (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

5 “Iraqi Government Allocates Nearly $10 Million USD for Karbala Project”, OOASKA News, 8 Ağustos 2012, http://www.

ooskanews.com/daily-water-briefing/iraqi-government-allocates-nearly-10-million-usd-karbala-project_23771 (Eri- şim Tarihi:16 Ekim 2012)

6 “ Iraq begins construction on six irrigation dams” Al-Shorfa, 30 Ağustos 2012, http://al-shorfa.com/en_GB/articles/

meii/newsbriefs/2012/08/30/newsbrief-07 (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

7 “Malaysian Firm Wins $86m Baghdad Water Project”, Iraqi Business News, 11 Ağustos 2012, http://www.iraq-business- news.com/2012/08/11/malaysian-firm-wins-86m-baghdad-water-project/ (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

8 Murthy, 2011, s. 758.

9 ³΍ϝΩΏ΍ύ΍ϝϡϭ΍ϑϕΓωϝϯϡεέϭωϕ΍ϥϭϥ΍ϝϡΝϝα΍ϝϭρϥϱϝϝϡϱ΍ϩ´ Iraq e-Government, 11 Haziran 2012, http://www.egov.gov.

iq/egov-iraq/index.jsp?sid=3&nid=215&y=2012&m=5&d=11 (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

10 “Iraq’s PM warns Arab states may face ‘water war’”, BBC, 30 Mayıs 2012, http://www.bbc.co.uk/news/world-middle- east-18262496 (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

11 “Status of the Watercourse Convention” International Water Law Project, http://internationalwaterlaw.org/docu- ments/intldocs/watercourse_status.html (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

12 “RIO+20/ WATER: Vital UN Watercourses Convention on verge of ratification, says WWF” WWF, 15 Haziran 2012, http://

www.wwf.org.uk/what_we_do/press_centre/?unewsid=6049 (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

13 WWF, http://internationalwaterlaw.org/documents/intldocs/watercourse_st atus.html (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012) 14 “Iraq Asks for UN Assistance With Water Problems”, OOSKA News, 10 Temmuz 2012, http://www.ooskanews.com/

daily-water-briefing/iraq-asks-un-assistance-water-problems_23317 (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012); “MoWR, UN dele- gation discuss water resources sector in Iraq”, Iraqi News, Ekim 2012, http://www.iraqinews.com/features/mowr-un- delegation-discuss-water-resources-sector-in-iraq/ (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

15 “Iraq to stop trade with Turkey over suspending water from it”, Iraqi News, 22 Ağustos 2012, http://www.iraqinews.

com/baghdad-politics/iraq-to-stop-trade-with-turkey-over-suspending-water-from-it/ (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012) 16 “Jubouri calls to demand Iran not to violate Iraq’s share of water resources”, Iraqi News, 30 Ağustos 2012, http://

www.iraqinews.com/baghdad-politics/jubouri-calls-to-demand-iran-not-to-violate-iraq-s-share-of-water- resources/#ixzz29CwBgEka (Erişim Tarihi:16 Ekim 2012)

Referanslar

Benzer Belgeler

4 Süt ürünleri, yumurtalar, tabii bal, diğer yenilebilir hayvansal menşeli. ürünler

Arap Baharı sürecinde BM’nin uluslararası barış ve güvenliğin temininde en yetkili örgüt sıfatıyla yönetimin değiştiği ülkeler olan Tunus, Libya, Mısır, Yemen

 1998 yılında ikili ticaret hacmi, Irak’ın “BM Petrol Karşılığı Gıda ve İlaç Programı” çerçevesinde Türkiye’den yaptığı alımları diğer ülkelere

Tlıe nanıes of iııdiüduals and entities removed from Committee's Sanctions List pursuani to a decision by tlıe commiffee may be found in the &#34;press Releases&#34;

[r]

Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin

• Uluslararası barış ve güvenlikle ilgili konularda Güvenlik Konseyi’nin

bağımsız Filistin Devleti Cezayir'de ilan Cezayir'de ilan edildi. Yaser Arafat devlet başkanı Yaser Arafat devlet başkanı seçildi. 1988'de Filistinliler, işgal altındaki