• Sonuç bulunamadı

GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ SBE-İşletme Anabilim Dalı Yönetim Organizasyon Bilim Dalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ SBE-İşletme Anabilim Dalı Yönetim Organizasyon Bilim Dalı"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ SBE-İşletme Anabilim Dalı

Yönetim Organizasyon Bilim Dalı

Örgüt Teorisi ve Felsefesi Dersi Ödevi-1 (Makale Çevirisi)

Makale: Roy Suddaby, Editor’s Comments: Construct Clarity In Theories Of Management And Organization, Academy of Management Review 2010, Vol. 35, No. 3, 346–357.

Danışman: Prof. Dr. Ali Ekber AKGÜN

Çeviriyi Hazırlayan: Muhsin Kürşat ÖRDEK (125463018)

(2)

EDİTÖRÜN YORUMLARI: YÖNETİM VE ÖRGÜT TEORİLERİNDE KURGUNUN AÇIKLIĞI

AMR’de bir taslağın reddedilmesinin yaygın olarak çok bahsedilen sebeplerden biri eleştirmenlerin hissettiği kurgu anlaşılırlığından yoksun olma iddiasıdır. Ama eleştirmenler(ve editörler)sıklıkla kurgunun açıklığının ne olduğunu tam olarak, açıkça söylemeyi zor kabul ederler. Gerçekten, sosyoloji ve psikoloji gibi diğer sosyal bilimlerin aksine, yönetim alanı dikkate alınabilir tartışmaları konu edinen kurguların rolünü ve doğasını barındırdığı halde olağan dışı biçimde konu üzerinde suskun gibi görünür.

Kuramsal yapıyla ilgili açık bir tartışmanın yokluğu yönetim teorisi açısından onların belirli yaygın kullanımını ve tartışmasız önemi yönünden biraz şaşırtıcıdır.

Bu yüzden bu denemenin amacı iki kat önemlidir. Benim ilk hedefim pragmatik(faydacı)tir. açıklığın bazı derecelerini kurgu anlaşılırlığı meselesinin nasıl ele alındığıyla ilgili bazı aydınlatıcılık derecelerini sunmak istiyorum.

Bunu yönetim dergilerindeki konu üzerinde ve sosyal bilimler disiplinleriyle ilişkili diğer dergilerden daha önceki yazının bir eleştiri ve sentezini sunarak yapıyorum. İdeal olarak bu, gelecekteki AMR taslaklarının yazarlarına kuramsal kurgularının anlaşılırlığını geliştirme konusunda yardımcı olacaktır. İkinci hedefim daha az pragmatiktir, ancak tartışılabilir biçimde daha önemlidir. AMR çevresi içerisinde gelişen teorilerde kurguların kullanımı ve rolü ile ilgili bir diyalog oluşturmak istiyorum.

Bunu yapmadan önce bu denemenin kapsamı konusunda açık olmalıyım. Gaye kurgu geçerliliği meselesini tartışmak değildir. Dikkate değer düzeyde ilgi gören ve ilgi görmeye devam eden yüksek önemdeki konular içerisinde, bu ikinci derecede bir konudur(Bagozzi ve Edward, 1998; Cook ve Campbell, 1979; Schwab, 1980). Kurgu anlaşılırlığı ve geçerlilik soruları oldukça farklıdır(Bacharach, 1989). Kesin ve tam olarak kuramsal kurguların tanımlanabilmesinden ileri gelen kurgu geçerliliği konuları daha hassas biçimde faaliyet haline getirme ve ölçümün empirik soruları üzerinde kurulmuştur.

Niyetim de iyi teoriyi neyin oluşturduğuyla ilgili daha yaygın soruları tartışmak değil.

Bu konu zaten hemen hemen daha dikkat gerektiren, öncelikli sıraya alındı(Bacharach, 1989; Sutton ve Staw, 1995; Weick, 1989). Güçlü, anlaşılır kurguların iyi bir teori ortaya çıkardığı kabul edilirken, benim buradaki amacım daha mütevazı hale geliyor. Benim çabam sadece yönetim teorisi gelişiminde anlaşılır kurgulara neden ihtiyaç duyduğumuzun ve bunu nasıl en iyi yerine getireceğimizin tartışması üzerinde yoğunlaşılması üzerinedir.

Bu deneme dört bölümde devam etmektedir. Birincisinde teorik bir kurguyu neyin meydana getirdiğini ve kurgumuzda en kolay anlaşılırlığı nasıl meydana getireceğimizi tartıştım. İkincisinde yönetim teorisinde neden açık kurgulara ihtiyaç duyduğumuzun ana hatlarını çizdim. Üçüncü bölümde kurgu ifadesinin nasıl farklı çeşitlerdeki araştırmacılar için farklı şeylerin anlamına geldiğinin hatlarını çizdim ve kurgu açıklığı standardının

(3)

epistomolojik ve metodolojik bölümler karşısında nasıl çeşitlendiğini araştırdım. Sonuç olarak bizim disiplinimizde kurguların rolleriyle ilgili daha fazla açık diyalog ihtiyacıyla ilgili örneğe ait daha fazla görüş ortaya koydum.

KURGULAR NELERDİR VE KURGU AÇIKLIĞI NEDİR?

Kurgular direk olarak gözlemlenemeyecek fenomenin kavramsal soyutlamasıdır(MacCorquodale ve Meehl, 1948). Kerlinger bir kurguyu “özel bilimsel bir gayeye tasarlayarak ve bilinçli olarak adanmış ve yönlendirilmiş bir kavram” olarak belirtir (1973:29). Kurgular özel nitelikli gözlemlere indirgenemez ama bunu yerine gözlem kümelerinin soyut ifadeleridir(Priem ve Butler, 2001). Açık kurgular sadece sağlam olan fenomeni araştırma kitlesi açısından anlaşılır hale getirecek keskin ayrımlara doğru yönelterek saflaştıran kategorilerdir. Bu fenomenler hayvan, mineral veya bitki hatta gaz sıvı veya katı olabilir.

Kurgular teorinin temelidir. Bacharach teoriyi diğer kurgularla önermeler yoluyla ilişkilendirilen kurgular sistemi olarak tanımlar(1989: 498). Tıpkı kurguların güçlü teorilerin yapı taşları olduğu gibi açık ve anlaşılır ifadeler güçlü kurguların temelidir. Sutton ve Staw’ın(1995) bize hatırlattığı gibi; kurgular teorinin yerine geçen yapılar değillerdir. Onlar güçlü teori oluşturma sürecinin temelidir. Kurgular böylece teori için gerekli ancak yetersiz durumda olan varlıklardır.

Kurgu açıklığının özü dört temel elementi kapsar. Birincisi olan tanımlamalar önemlidir. Kurgu açıklığı, kavramlar arasında ikna edici biçimde kesinliği oluşturma ve sıkı kategorik ayrım için dilin becerikli kullanımını gerektirir.

İkinci olarak, kurgu açıklığı yazarın bir kurguyla ilgili kullanılacak olan veya olmayan kapsam şartlarını veya bağlamsal koşulları belirlemesini gerektirir. Üçüncüsü, teorisyenler sadece açık kavramsal ayrımlar sunmamalı, aynı zamanda diğer ilgili kurgularla olan anlamsal ilişkilerini göstermelidirler. Sonuç olarak teorisyen bütünlüğün bir derecesini veya oluşturmaya çalıştığı bütün teorik iddialar hakkında kurgunun mantıksal tutarlılığını göstermelidir.

Eleştirmenler bir taslağı temel kurgu zayıf olarak belirlendiğinde, içeriğe ait şartlar belirlenmediğinde diğer kurgularla onların bağlantıları ve teorinin bütünü açık olmadığında reddetmekte hızlı davranırlar. Maalesef tipik reddetme yazısı bu şartları uygun bir bağlama yerleştirmek veya göstermek için küçük bir alan sunar. Bu bileşenin unsurları açık kurgu gelişimine nasıl bir katkı sağlar? Daha önemli biçimde; bir yazar olarak, benim teorik iddialarımda kullanılan anlaşılırlık için gerekli standart ve hassasiyeti yerine getiren kurguları sağlamaya yönelik ne yapabilirim? Niyetim bu bölümün geri kalan sorularına değinmektir. Yukarıda birbirini takip eden dört başlığın; tanımlar, kapsam durumları, kurgular arasında ilişkiler ve tutarlılık şeklinde tanımlanan kurgu açıklığının dört alt bileşiğinin her birinin ayrıntılarına inerek başlıyorum.

(4)

Tanımlar

Teori kurgulama, teorisyenin deneysel fenomenleri güçlü kavramsal genellemelere tam olarak soyutlama kabiliyetine dayanır. Bunun üstesinden gelmek soyut kavramları kesin biçimde tanımlanmış kuramsal kurgulara çevirmede beklenmedik bir beceri gerektirir.

Taslaklarda tanımla ilgili belki en yaygın sorun, yazarların kendi kurgularını tanımlamakta yanılmalarıdır. Yazarlar sıklıkla kurgu olarak tanımlanan ifadeleri kullanırlar ve okuyucunun niyet edilen anlamı anlamadığını sanırlar. Bir kelime hem gerçek anlamda hem de mecaz anlamda kullanılan şekilde olduğunda bu açıkça problem çıkaran bir durumdur. Ünlü edebiyat eleştirmeni William Empson(1995/1951)’in belirttiğine göre;

karmaşık kelimelerin yapısında, “bilgi(knowledge)” ve “dürüst(honest)” gibi özgün kelimeler aynı kelimenin çoklu ve bazen çelişkili yorumlamalarını ortaya çıkarabilen karmaşık bir

“içsel dilbilgisi” içerebilir. Anahtar ifadelerin ve kurguların tanımlarını sunmak, kurgu açıklığının açık bir asgari standardıdır.

İyi bir tanım birtakım görevleri yerine getirmelidir. Birincisi; tanım, belli bir düşünce altında kavramın veya fenomenin temel özelliklerini ve karakteristiklerini etkili biçimde yakalamalıdır. İkincisi iyi bir tanım kısır döngü ve gereksiz tekrardan kaçınmalıdır. Bu, bir teorisyen tanımda açıklanan ifadenin unsurlarını kullandığında, geçmişi veya sonucun değişkenlerini tanımının bir parçası olarak dahil ettiğinde, ortaya çıkar. Böylece “örgütleri dönüştüren bir lider olarak” bir “dönüşümcü lider” tanımı boş bir tanımdır çünkü kurguyu tanımın içinde kullanır. Benzer biçimde “değişken veya karmaşık olma bağlamında daha etkili biçimde öğrenme konusunda insanlara olanak tanıyan bir yetenek” olarak “kavramsal yetenek” tanımı karışıklık meydana getirir, çünkü tanımın bölümü olarak muhtemelen sıradan biçimde açıklanan kurguyla ilişkilendirilmiş olan öncül değişkenleri(başka bir deyişle karmaşık ve değişken bağlam) birleştirir.

Üçüncüsü, iyi bir tanım tutumlu olmalıdır. Fenomenin veya kavramın temel karakteristiği olarak kısa biçimde yakalamaya çalışmalıdır. Burada görev iki mislidir. Bir taraftan tanım mümkün olduğu kadar ucu ucuna ifadenin anlamına odaklanmalıdır. Diğer taraftan oldukça kısıtlı uygunluğa ihtiyacı olan ve genellenemeyen bir kurgu tanımı sunarak belirlenen çizgiden hedefi aşırma tehlikesi vardır.

İyi bir teorinin bu üç karakteristiği teorik bir ifadenin anlamını tespit etmeye yardım etmek üzere vardırlar. Anlamları belirtmek sebeplerin çeşitliliği açısından kötü biçimde zordur. Bir sebebi, kelimenin anlamı asla tespit edilemez veya sürekli değildir. Farklı araştırmacılar yeni bir deneysel bağlama yönelik var olan bir kurguya başvurduğunda, sıklıkla ifadenin anlamını değiştirirler, ancak hafifçe.

Zamanla ve çoklu deneysel uygulamalarla bir kurgunun tanımı önemli bir artı anlam kazanmaya başlar (MacCorquodale ve Meehl, 1948) veya istenilen orijinal tanımının özellikleri ötesinde anlama kayar. Bu yüzden ifadenin öncelikli kullanımını ilkinde

(5)

göstermek ve ardından ifadenin nasıl kullanıldığının öncelikli çeşitlerini mümkün olduğunca etraflıca örneklendirmek teorisyenler üzerinde zorunluluktur.

Benzer biçimde yeni kurgulara sıklıkla yaygın konuşmada kullanılan isimler verilir.

Örneğin; “örgütsel performans”. Bu durumda performans ifadesi hergünki kullanımında olduğu kadar literatürde ve tanıtımda kullanımının sonucunda onun önemli bir artı anlamını kazanır. İfade çağrıştırdığı anlamın istenilen teori açısından bazılarında iyi olarak işleyen ve bazılarında işlemeyen derinliğine sahip olur. Sonuç olarak, araştırmacıların hem örgütsel olarak hem bireysel olarak çözümleme seviyesi çalışması kurgu olarak performansın tanımını sınırlamanın zorluğu hakkında ilişkiyi ifade eder. “Aile işletmelerinin” yapısı aynı zamanda günlük kullanımdan edinilen daha fazla anlamının sonucu olarak tanımla ilgili açıklıktan zarar görür. Sharma, Chrisman ve Chua(1996) yönetim literatüratüründe ifadenin 34 farklı tanıma ait kullanımını buldular.

Herhangi bir durumda teorisyenler açısından bir kurguya eklenmiş hale gelen ikincil anlamını ortaya çıkarmaya kalkışmak kritik biçimde önemlidir. Teorisyen ifadenin içerik açısından özel nitelikli ve açık tanımını sunarak bunun üstesinden gelebilir. Ama özellikle teori gelişiminin birçok örneğinde olduğu gibi bir kurgunun asli tanımsal içeriğinde açık bir anlaşmanın olmadığı yerde buna başarmak tek görev değildir.

Bunun nasıl yapılabildiğine dair seçkin açıklayıcı örnekleri olduğu halde böyledir.

Örneğin Mitchell, Agle ve Wood(1997)’un “paydaş” terimiyle ilgili tanımlarını çığır açan AMR makalelerinde nasıl geliştirdiklerine dikkat edin. Yazarlar ifadenin kullanımlarının çıldırtıcı çeşitliliğini kabul ederek işe başladılar. Ardından işletmelerin vekalet, davranışsal, ekolojik, kurumsal, kaynak bağımlılığı ve işlem maliyeti teorilerini içeren çeşitli teoriler içinden bu tanımları katalogladılar. Yazarlar ifadenin ilave anlamını birincil kullanımlarından ayırarak ve onların kendi üç belirgin özelliklerini (güç, yerindelik ve zorunluluk) sunarak tekrar ayarladıkları yeni bir tanımını –amacı olan geniş bir tanım- sunmaya devam ediyorlar.

Bu yolla yazarlar bir ifadede ilave anlamın öncelikli birikimini açıklayarak konuyla ilgili literatüre hakimiyetlerini gösterirler ve ardından yeni, ince elenip sık dokunmuş bir tanımını ortaya koyarak kurgu üzerinde bazı yöntemleri uygulamaya koyarlar. Kurgu geliştirmede en yaygın hata onları çok genel hale getirmektir. Oysa bu mantığı çok fazla yaymada dikkate alınır bir tehlike vardır ki zaman zaman kurgular neredeyse ucu ucuna sunulabilir. Hatırlayın kurguların önemli bir işlevi fenomenin zorlu sınıflandırmasını oluşturmaktır. Kategoriler ucu ucuna ifade edilirse bir kurgunun teorik uygunluğu taviz vererek oluşturulabilir(Astley, 1985). Teorik kurguların yaratıcı kapasitesi tanımsal kesinlik ve düşünsel kapsam arasında gerilime dayanır. Etkili kurgular geniş kategoriler meydana getirir ve bu yüzden kısıtlı deneysel gözlemlere indirgenebilir olmamalıdırlar. Dile ait anlam belirsizliğinin bazı dereceleri bu nedenle herhangi bir teorik kurgunun kullanışlı bir bileşiğidirler(Astley ve Zammuto, 1992). Zorlu görev yeterince kısıtlı istenmeyen çağrışımları ve ilave anlamları sıyırıp çıkarmak için yeterli ama aynı zamanda olgunun altında yatan özü yakalamak için kavramsal olarak yeterince geniş kurgular oluşturmaktır.

(6)

Kapsam Koşulları

Fiziksel bilimlerin aksine örgüt teorisinde çok az kurgu evrensel uygulamaya sahiptir.

Bunun yerine örgütsel kurgular yüksek oranda hassas ve içeriksel şartlara bağlı olmaya eğilimlidirler. Böylece kurgular; örneğin yakın ortaklıklar(Shane ve Venkataraman, 2000) açısından az bir uygunluğa sahip olabilen, geniş, kamu tarafından işletilen şirketler veya aile işletmeleri hakkında yapılan araştırmadan gelişmiştir. Benzer biçimde örgütsel kurgular yüksek oranda kültürel olarak hassastırlar. Kuzey Amerikan şirketlerinde çalışmayla açık olarak ifade edilen yapılar Asya örgütleriyle aynı karakteristiği sergilemeyebilirler(Gibson ve Zellmer-Bruhn, 2001; Shenkar ve von Glinow, 1994; White, 2002).

Aynı zamanda yönetim ilminin içerisinde araştırmacılar açısından psikoloji veya biyoloji gibi diğer disiplinlerden kavramlar ödünç almakla ilgili belirlenmiş bir eğilim vardır.

Üstelik örgüt araştırmacıları sıklıkla kurguyu analizin bir seviyesinde gelişen, tıpkı bireysel olandaki gibi ele alırlar ve analizin başka bir seviyesinde onlara başvururlar. Tıpkı grup, takım veya örgütte olduğu gibi(Floyd, 2009). Kurguyu ödünç alma denemesi faydalı olabilirken, örgütün ayırıcı doğasının sonucu olarak, ödünç alınan kurgunun nasıl çeşitlendiğini dikkate almaksızın, sıklıkla düşünce ürünü olmayan biçimde yapılır(Whetten, Felin ve King, 2009). Kurgunun ödünç alınması sürecinde araştırmacılar sıklıkla eğer orijinal bağlamdaki bir kurgunun temel karakteristiği yenisinde eşit biçimde sunulmuşsa bunu evrensellik olarak kabul ederler ve kurguyu netleştirmeyi ihmal ederler. Çünkü örgütsel kurgular evrensellikten yoksundur teorisyenler açısından ileri sürülen kurguya bağlı kalıp kalmayacağına dair içeriksel koşulları hecelerine kadar okumak çok önemlidir(Dubin, 1969).

Bir kurgunun sınır limitlerini veya kapsam koşullarını nitelendirmekte yanılmak teorik iddianın neredeyse kesin olarak reddiyle karşı karşıya bırakır. Bir yazar bir kurgunun evrensel uygulamasına ihtiyaç duyduğunda genellikle eleştirmenler açısından en azından varsayımsal soyutlamaya bir istisna belirlemek çok kolaydır. Gerçekten Walker ve Cohen’in gözlediği gibi, “Herhangi biri genel ilkeler olarak ileri sürülen önermelerin çoğuna kolayca istisnalar bulabilir”(1985:288).

Tek bir istisna bulmak sıklıkla bir kurgu için ölümcüldür çünkü bu “kurguyla ilişkili herhangi bir önermenin yanlış olması” demektir. Bir kurgu açısından azımsanmayacak derecede olumlu deneysel desteğin olduğu durumlarda bile eleştirmenler bu durumu geniş biçimde ele alabilirler çünkü birçok eleştirmen bilimsel gerçeğin temelleri olarak tahrifatı kabul etmekte toplum üstü hale gelmiştir. Oysa bu soruna kolay bir çözüm sadece; onlar üzerinde kapsam işlemlerini oturtarak kurgunuzun yapısını fazla genellemekten kaçınmaktır ki bu kurgunun uygulanacağı veya uygulanmayacağı içeriğe yönelik işlemleri dikkatli biçimde ana hatlarıyla belirleme yoluyla olur.

Üç genel özelliği veya tipi vardır; alan, zaman ve değerler(Bacharach, 1989). İlk ikisine değinmek nispeten dolaysız ve kolaydır. Alanı sınırlama, yukarıda bahsedildiği gibi, görülür ki aslında kurgular farklı biçimde, örgütlerin farklı tiplerinde örgütsel çözümlemenin farklı seviyelerinde, farklı kültürel şartlar altında veya çeşitli çevresel koşullar altında

(7)

uygulanabilir. Belki teori taslaklarında en yaygın olarak atlanan şey uygulanacağı ileri sürülen bir kurgunun çözümleme seviyesini nitelemede bir hata olmasıdır(Rousseau, 1985).

Klein, Dansereau ve Hall’ın hatırlattığı gibi hiçbir kurgu seviyeden yoksun değildir. Her kurgu bir veya daha fazla örgütsel seviyeye veya varlıklara bağlanabilir. Bunlar bireyler, çiftler, gruplar, örgütler, endüstriler, pazarlar vs. olabilir. Örgüt fenomenini incelediğinizde düzey problemleriyle karşılaşabilirsiniz. Düzey meseleleri bir teori düzeyi, ölçüm düzeyi veya istatistiki analiz düzeyi ahenksiz olduğunda özel problemler ortaya çıkarır(994:198).

Bu yüzden örneğin işgören performansı yüksek oranda gözlemlerin yapıldığı örgüt içinde çözümleme seviyesine bağlı bir kurgudur. Bir birey (bireysel düzeyde) geçmiş performansına nazaran aşırı derecede iyi bir performans gösterebilir ama grup performansına bağlı olarak ortalamanın altında kalabilir ve performans örgüt düzeyine göre çok az olabilir.

Örgütsel kurgular zaman kısıtlamalarına takılabilir çünkü örgüt fenomeni geçici olmaya meyillidir ve sonuç olarak zamanında değişiklikler herhangi bir yapının ifadesini etkileyebilir(Avital, 2000; Zaheer, Albert, ve Zaheer, 1999). Eleştirmenlerin gözlemlerine göre yönetim teorisyenleri fenomenin geçici sınırlarını görmezden gelme eğilimlidirler ve ana kurguların zamanla değişmeyeceğini farzederler. George ve Jones iki temel örnek sunar: Örneğin, herhangi bir motivasyonun canlandırması doğal öznelliğinin ve değişen yapının kaynağını içermeli ve tanımlar normal zaman gözünden görerek sınırlandırılmamalıdır. Başka bir örnek olarak; kabul edilmelidir ki; fırsatçı biçimde hareket etme isteği değişebilen zihnin bir yansıması olarak görülebilir, sıklıkla hızlı biçimde, fırsatçılık insanlar ve durumlar içerisinde olan istikrarlı bir eğilim olarak işlenir(2000:667).

Başka bir örnekte Zaheer vd.’nin(1999:726) anlatımıyla, güvenin doğası ve geçmişi farklı zaman aşamaları boyunca değişiyor gibi görünmektedir. Kısa zaman diliminde bakıldığında; güven potansiyel müttefikin basmakalıp özellikleri üzerine temellendirilmiştir.

Ama uzun zaman diliminde değerlendirildiğinde güven potansiyel ortağın daha nitelikli ve bireye indirgenmiş unsurları ile temellendirilmiştir.

Sıklıkla örgütsel kurgular üstü kapalı biçimde sınırları belirgin hale getirmeksizin zamanın koşulları olarak varsayar. George ve Jones (2000:662) bunun örneği olarak tipik olarak iş tatminini 1 No’lu zamanda ölçen ve ardından genellikle bir yıl sonra devamsızlığı 2.

No’lu zamanda ölçen iş tatmini araştırmasını işaret etmişlerdir. Metodoloji yapı olarak iş tatmininin geçici kapsam şartlarıyla ilgili belirli varsayımlar içerir. Araştırmaya göre iş tatmini, ilgili zaman diliminde sabit kalmış ama devamsızlık artış göstermiştir. İş stresi benzer biçimde yapı olarak her iki artan geçici kapsam koşullarıyla birlikte görülmüştür.

- Stres etkenlerinin düzeylerinin artışıyla karşı karşıya kalan bir işgören ile birlikte aşamalı olarak iş stresi artar,

- Aralıklı geçici kapsam koşulları şeklinde,

- Özel nitelikli bir olay stresi geçici olarak artırır ama sonradan stres azalır.

(8)

Stresin kurgusunun her ikisini de kavramsallaştırması kesindir fakat bunlar farklı zaman sınırlarında çalışır. Burada sorumluluk kurguların işlerliği durumundan algıladığını açıkça ifade edecek olan araştırmacıdadır.

Değer kısıtlayıcılara değinmek daha karmaşık ve tartışılır biçimde daha zordur. Değer kısıtlayıcılar varsayımların sonucu veya araştırmacının dünya görüşü olarak ortaya çıkan teorik yapının kapsam şartlarından bahseder. Örneğin, Pierce, Gardner, Cummings ve Dunham (1989)’ın işaret ettiği gibi iş hacmi, bölge ve vatandaşlık gibi kurguların çoğunluğu, çalışanın ayrıcalığını veya bakış açısını ve kişinin örgüt içindeki rolünü benimseyen insan kaynakları teorisyenleri tarafından geliştirilir. Bu yazarlar değer varsayımları önerilerini ve her bir kurgunun teorik olarak derinliğinin nasıl sınırlandırılabileceğini gösterirler.

Önermenin devamında araştırmacıların kaynağın örgütsel çerçevesine sağlanan bir takım geniş varsayımlar yoluyla işçilerin eğilimlerini iyileştirecekleri belirtirler(Pierce vd., 1989:

624).

Kurgular değerin koşullarına maruz kaldıkları için, araştırmacılar bir kurgunun kuramına getirdikleri gizli yorumları açıklamak için ellerinden gelenin en iyisini yapmalıdırlar. Kurumsal Kuramcılar olarak bizler kişisel bakış açımız ve doğru kabul ettiğimiz algılarımızla ilgili eleştirel yansımaları dinamik bir durum olarak benimsemeliyiz ve kurumsal biyografimiz gerçeği nasıl algıladığımız ve özetlediğimiz konusunda ön yargı ve çarpıtma ile karşılaşacaktır.

Özet olarak kurguların kapsam şartlarını açıkça belirtmek, doğrudan güçlü teori oluşturmaya katkıda bulunur. Whetten(1989) güçlü bir teorinin dört temel şartının tanımında bu ilişkiyi düzgün bir şekilde özetlemektedir. Bir teori; kurguların neler oldukları, nasıl ve niçin ilişkili oldukları, kime hitap ettikleri ve nerede ve ne zaman uygulanabilir oldukları sorularına cevap vermelidir.

Kurgular Arasında İlişkiler

John Donne’un kötü örneğiyle, hiç bir kurgu bir ada değildir. Kurgular sadece sunulmak için dizayn edildikleri olay ile açık ya da dolaylı şekilde diğer kurgularla ilişki içerisinde var olurlar. Yeni kurgular nadiren sil baştan yaratılır. Bunun yerine, onlar genellikle daha önceden var olan, kaybolmamış diğer kurgulara atıfta bulunan kurgular üzerinde, yaratıcı kurguların kaynaksal bağının süregelen bir ağı sonucudur. Bu yüzden kurgular, daha önceki kurguların anlamsal bağlantılarının anlamsal sonuçlarıdır. Psikologlar bunu nomolojik bağlantılar (Cronbach ve Meehl, 1955), işaretçi bilimciler ise anlam sistemi(Saussure, 2000) olarak kabul ederler. Bu iki grup araştırmacı bilgi kuramında çok şey paylaşmazken teorik kurguların karışık ağ kaynaklarını ve diğer kurgularla ilgilerini anlamış görünmektedirler.

Bu yolla, kurgu açıklığını göstermede görev bölümü okuyucunun anlayabileceği tarzda bu ilişkilere dikkat çekmektir. Önerilen yeni kurgu ve üzerine inşa edildiği eski kurgu arasındaki tarihi ilişkiyi tanımlama herhangi bir teorik taslağın literatür tekrarının kritik bir

(9)

bileşenidir. Kuramcılar dikkat ettikleri ve katkıda bulundukları mantık akışını kabullenme ihtiyacı duyarlar(Sutton ve Staw, 1995: 372) . Benzer olarak kuramcılar önerilen yeni kurgu ile var olan eski kurgu arasındaki mantıksal bağlantıları dikkatli bir şekilde tanımlamaya ihtiyaç duyarlar. Bacharach’ın(1989) önerdiği bu süreç genellikle önerme biçiminde ortaya çıkar.

Buradaki temel gözlem; bir kurgunun açıklığı, sadece kısmen tanımının doğruluğu ile gerçekleştirilir. Açıklık kavramı kuramcıların kurgular arasında var olan karmaşık ilişkileri nasıl tanımladıklarından daha öteye uzanır. Kuramcılar için bunu söylemenin etkili bir yolu yeni kurgunun evrimsel kökenini ve o kurgunun var olan ilişkili kurguların ufku üzerindeki yerini göstermektir.

Kurgular farklı bir mantık içerisinde ‘’ilişkisel’’ olabilir. Bazı kurgular sadece diğer kurgulardan elde edilmeleriyle ilişkisel değil, aynı zamanda diğer kurguları kapsayan süreçlerin de içinde sokulmalarıyla da ilişkiseldirler. Bazı kurguların yapılarının süreçsel olmaları dolayısıyla, bu yapılar süreç bilgilerinden elde edilirler. Süreç teorisi içindeki kurgular nitelik olarak tutarsızlık teorisinden elde edilen süreçlerden farklıdır. Bölüm içindeki süreç verisi kalıtımsal olarak düzensizdir. Çünkü sahada direk gözlemler yoluyla eş zamanlı toplanırlar. Kurgular süreçlerden elde edilirler. Bu yüzden olaylar üzerine odaklandıklarından ilişkisele yönelmek çok boyutludur, geçici olarak iç içedir ve analizlerin seviyelerinin çeşitliliği sıklıkla aralıklıdır. Örneğin bazı teorisyenler hikâyeleri veya anlatımları süreç teorisi içinde belirgin kurgular gibi tanımlarlar.

Şu kritik soru ortaya çıkmaktadır. Süreç teorisi içinde kullanılan kurguların değerlerinin belirlenmesinde kısa teorik üniteler içinde bulunan karmaşık kurgu süreçleri açısından uç nokta nedir? Bölümde bunu örneklendirme içinde uygulama adreslemesi zordur. Kurgu açıklığının farklı standartları, epistemolojik tarzları, prosedürü ne yönden farklıdır? (Aşağıda detaylı bir şekilde tartışılmıştır.) Kurgu açıklığının, bazı kavramlar dağılmasına rağmen bazı genel prensipleri vardır. Süreç teorisinde kullanılan kurguların çok boyutluluğu ve karmaşıklığına rağmen otoriteler kurguların dağınık dengesi ile üretkenlik ve sadelikle hala fenomenin temel karakteristikleri yakalamaya çalışmaktadırlar. Kurgular süreç teorisinden elde edilirler ve diğer süreçler ile daha yaygın bir ilişki içinde olurlar.

Araştırmacının amacı açıklık için çabalamak olmalıdır. Kurgunun temel unsurlarında duyarlılık ve kısıtlılık ve odaklanılan kurgu ve odaklanılan kurgunun içindeki diğer kurgular arasındaki ilişkilerin ortaya çıkmasıdır.

Tutarlılık

Kurgu açıklığının en son bileşeni olan kavram, kurgu, onun tanımı, kapsam koşulları, kökeni ve diğer kurguların oluşturmak zorunda olduğu algıyla ilişkisidir. Bu durum, bütün bunların zihinsel bir oluşum içinde birlikte olmaları veya tutarlılıklarıdır. Bu kısımda tutarlılığın gerekliliği yönetim araştırmasının çok boyutlu yapısından elde edilir.

(10)

Kullandığımız pek çok kurgu yüksek oranda ilişkili biçimde hassastır ve zamanla yönetim araştırmalarında gelişen kurgular birçok sayıda farklı örgütsel ilişkilerde çeşitlenebilen ama hala anlamlı biçimde örgütsel deneyimlerin kapsamlı bir unsurunu yakalayan, birbiriyle bağıntılı özellik ve boyuttan meydana gelme eğilimi gösterir. Sonuç olarak kurgular genellikle çok boyutludur. Çoklu özelliklerden kendilerini ortaya çıkaran soyut kavramları tanımlarlar.

Örneğin örgütsel vatandaşlık davranışı beş temel unsur; sivil erdem, sportmenlik, fedakarlık, dürüstlük ve nezaket üzerine tanımlanmış bir kurgudur(Law, Wong ve Mobley, 1998).

Bu ana bileşenlerin her biri belirgin ölçüt temeline dayanır ve farkı örgütsel içerikler içerisinde onun uygun katkısı bakımından örgütsel vatandaşlık davranışının “koruma kurgusu” açısından çeşitlenebilir. Buna rağmen koruma kurgusu bütün tutarlılığı veya oluşumu elinde tutar bu onun temel parçalarının toplamından daha fazlasıdır. Law ve arkadaşları koruma kurgusunun dahili tutarlılığını bir bütün modelin toplanmış bileşenleri ve gizli bir model gibi tanımlar. Aynı zamanda farklı içerikli durumların bir sonucu olarak elementlerin değişkenliği ortaya çıktığında farklı profilleri tanımlamak için profil model terimini kullanırlar.

İddialarının temel bileşeni, temel kurgunun temel unsurlarından daha geniş olduğu – daha esnek- anlayışıdır. Bu belki kendi temel bileşiklerinden daha geniş esneklik gösteren doğru olan çok boyutlu bir kurgunun tutarlılık kavramını en iyi örnekler.

Sıklıkla tutarlılık sorularıyla ortaya konulan sorun, teorisyenin iddiaları mantık olarak tutarlı ve teorik olarak bütünleşmiş hale getirmek için kurguyu kullanabilme yeteneğidir.

Sutton ve Staw’ın gözlediği gibi, teorisyenler bütünlük yerine düzenli biçimde karmaşık şemalar veya çapraşık süreç akış diyagramları ortaya koymalıdır. Diyagramlar iyi bir başlangıçtır, ama sonuç olarak kurguların birleştirmesi şeklinde bütünlüğün gücü ancak zorlu ve birbirini tutan anlamlandırmalarla sağlanabilir.

Tutarlılık, kurgu açıklığının ifade edilmesi zor bir özelliğidir çünkü kısmen kurgu ve teori arasında var olan tekrarlı veya mantıkla ilgili ilişkiyi ortaya çıkarır. Büyük ölçüde kurgular hem içsel olarak hem de diğer kurgularla ilişkide eklendikleri teorinin sonucu olarak kendi tutarlılıklarını kazanırlar. Birinin geleneksel teorinin bilgi birikiminden bağımsız olarak meşruiyetin yapısını anlamak zordur(Suchman, 1995). Kaplan bunu” kavramlaştırma paradoksu” diye anar ve “İyi bir teoriyi kesin ve açık hale getirmek için uygun kavramlara ihtiyaç duyulur ama biz uygun kavramlara ulaşmak için iyi bir teori arıyoruz” şeklinde belirtir(1964: 501).

Tutarlılık fenomenin çeşitli özniteliklerinin yeterli biçimde bir kurgunun içinde bulunup bulunmadığının bir dereceye kadar içgüdüsel bir düşüncesidir. Bu öznitelikler mantıklı ve deneysel olarak ikna edici yöntemle birbirine dayanıyor mu? Daha önce edinilen

(11)

bir tecrübeye benzer bağlamda kurgu akla yatkın mı(Weick, 1989)? Kurgular yoluyla tanımlanan veya kastedilen ilişkiler akla yatkın mı? Kurgu yeni bir algı oluşturuyor mu?

Ortak biçimde bu dört öz nitelik(Tanımlar, kapsam koşulları, kurgular arasında ilişkiler ve tutarlılık)kurgu açıklığının temel unsurlarını elde eder. Belki bunu belirtmek basmakalıp bir ifade olur ama öz nitelikler karşılıklı olarak birbirlerine güç desteği sağlarlar. Örneğin, kapsam koşullarını, ilk sağladığı ses çağrışımı olmaksızın göstermek zordur. Benzer biçimde tutarlılık yüksek oranda açıkça ifade edilmiş kapsam koşullarına bağlıdır. Kurgu açıklığı bu temel unsurların her birinin zanaatkarlığında dikkate değer bir beceri gerektirir.

KURGU AÇIKLIĞINA NEDEN İHTİYAÇ DUYUYORUZ?

Kurgunun açık ve kısa olması için, açıklık gibi ana düşüncede inşa edilenlerin her biri bilgi birikiminin edinilmesi için özel bir öneme sahip olan üç ana gerekçelendirme vardır..

Birincisi, açık kurgular bilim adamları arasında iletişimi kolaylaştırır. İkincisi, kurgunun iyi hale getirilmiş açıklığı araştırmacıların deneysel olarak fenomeni keşfetme yeteneklerini artırır. Üçüncüsü, açık kurgular daha geniş yaratıcılık ve yenilikçilik için fırsat verir. Ben bu bölüm bağlamında bu noktaların her birinin üzerinde duruyorum.

Açıklık İletişimi Kolaylaştırır

Kurgu açıklığı bize yaygın bir dille araştırma toplumu sağlayarak daha önceki araştırmamızı üzerine ekleyerek geliştirmemize olanak sağlar. Yaygın bir dil, aynı veya benzer fenomene ilgi duyan bilim toplumu açısından fikir alışverişi yapmak veya bilgi birikimi oluşturmak için temel bir önkoşuldur. Bir düşünceyi destekleyen ana unsurları açık bir biçimde ifade etme kabiliyeti, örtüşen veya ayrışan düşüncelerin derecesini anlamamıza yardımcı olur. Dahası, teorinin ilerlemesi ve bilgi birikimi yeni araştırmacıların daha önceki araştırmacıların çalışması üzerine inşa edebilmesine dayanır. Yeni ve eski araştırmacılar bir fenomenin temel unsurlarında fikir birliğine varamaz veya iletişim kuramazlarsa, bilgi birikimi ortaya çıkmaz. Diğer soyutlamalardan farklılaştırma şeklinde açık biçimde bir soyutlamanın özünü belirleyebilme, bilimsel bir topluluk açısından ciddi avantajlar sunar. En başta, benzer bir fenomen açısından -bir problem sıklıkla halk arasındaki kullanımıyla “eski şarap yeni şişede” şeklinde tanımlanan farklı ifadelerin ve etiketlerin çoğalmasından kaçınır.

Stanford Başarı Testi’nin kurucularından birisi olan Truman Kelley, temelinde aynı şey yatan

“çatışma yanılgısı” kurgusu için farklı etiketlerin çoğalması demiştir. Kelley(1927)’ye göre bir araştırmacı genel zekânın yapısının altında yatan aynı kurguyu vurgulayarak İngilizce

“intelligence” veya “achievement” gibi farklı kelimeleri kullandığında bireysel farklılıklarda bile % 90’ın üzerinde oranıyla iki terim örtüşmesine rağmen ifadeleri tamamen farklı yapılar olarak algılamaya başlama eğilimi oluştu(Lubinski, 2004).

Araştırmacılar benzer fenomenler için farklı ifadeler kullandığında, bu araştırma topluluğu üyelerinin birbirleriyle iletişim veya bilgi birikimi kabiliyetini engelleyen bir karışıklık (karışıklık etkisi)ortaya çıkardı.

(12)

Açık kurgu akademik toplumun ötesinde uygulamacıları da içeren biçimde bilginin kapsamını genişletmeli, genişletebilmelidir. Yönetim bilim adamları uygulamacı topluma nüfuz etmeye yönelik akademik araştırmanın kusuruyla ilgili önemli korkularını ifade ettiler(Rynes, 2007; Rynes, Bartunek, ve Daft, 2001). Kısmen bu, zayıf biçimde ifade edilmiş kurguların veya uygun olmayan kurgular olarak, ucu ucuna tanımlanmış kurguların sonucudur. Etkili kurgular bu boşlukların doldurulmasında son derece yardımcı olabilirler.

Astley ve Auto’nun işaret ettiği gibi, etkili kurgular; “bilimsel ve uygulamacı alanları arasında bilgi transferinin çoğunun nerede meydana geldiği” düşünsel kurgularının soyut seviyesindedirler(1992:444). Etkili bir kurgu tanımsal doğruluk ve söylenebilir genellik -ki bu şudur; tam ve kesin olarak kurgulanmış ama bir şekilde bu deneysel ayrıntı ve araştırmanın süreci içinde geniş izleyiciler anlayabilir ve katılabilir- arasında dar bir yol izler.

Açıklık Deneysel Analize Yardım Eder

Kurgu açıklığı teorinin deneysel uygulamasına yardım eder. Pozitivistler açısından kurgu açıklığı onların teorilerini test etmelerine yardım eder çünkü açık olarak tanımlanmış kurguları faal hale getirmek ve denemek daha kolaydır ve araştırmacılar açısından da sonuçları kıyaslamak ve karşılaştırmak açısından daha kolaydır (Bagozzi ve Edward, 1998).

Kurgusalcılar (Yapısalcılar-Yapılandırmacılar) açısından kurgu açıklığından kastedilen tam faaliyetlendirme ve ölçülmeye yönlendirmek değil ama bireysel konular yoluyla bir soyutlamanın sıklıkla olan öznel anlamının ve yorumlamasının kesinliğiyle ortaya çıkarmak ve bağlantılandırmak açısından hala kritiktir. Örneğin Berger ve Luckman’ın iddiasına göre kurgu açıklığı yapısalcı araştırmacılara, somutlaştırma veya onun kendi kavramsallaştırılmasını evrenin kanunlarıyla ayırd edememe pozitivist ikileminden kaçınmaları konusunda yardım eder(1967:187). Benzer biçimde yerleştirilmiş bir teori araştırmasının başarısı geniş ölçüde araştırmacının “araştırmacılar tarafından uygulamaya konulan kategoriler veya kurgular” yerine, “oyuncular üzerine temellendirilmiş kavramlar ve kurgular” kullanımı anlamında açıkça belirleyebilmesi ve ifade edebilmesinde yatar (Bob Gephart, Kişisel bağlantı).

Özetle fenomenin başarılı tasviri deneysel araştırmanın temelidir. Deneyselciliğin özü deneyimi anlamlı kategoriler içerisinde planlayabilen fenomenin açık sınıflandırmasını meydana getirebilmektir(Hacking, 1975). Açık kurgular basit biçimde deneyimi düzenli hale getiren güçlü kategorilerdir. Dahası, açık kurgular araştırmacılara kategorileri küçümseyen ve araştırmacıların teorilerini yeniden değerlendirmeleri konusunda zorlayan anomalileri veya fenomeni belirlemelerine yardımcı olur.

Kurgu Açıklığı Yaratıcılığı Artırır

Açıkça belirtilmiş kuramsal kurgular teorinin dikkatlice hazırlanmasında yaratıcı deneyimsel bir amaca hizmet eder. Mecazlara benzer biçimde iyi hazırlanmış bir kurgu bir fenomenin temel nitelik özellikleri ve unsurlarını ortaya çıkarabilir ve eş zamanlı olarak, hem onun fenomene benzerliklerini hem de fenomenden kendisiyle ilişkili farklılıklarını

(13)

ortaya çıkarabilir. Kurgular hassas biçimde açık olarak ifade edilmiş soyutlamalardır ki, eğer etkili biçimde hazırlanırlarsa fenomenin alanını ve elde ettiği ilişkileri genişletirler. Etkili kurgular bu yolla, yöneticilerin çözüme daha yakın olan problemleri yeniden belirlemelerine izin vererek araştırmacının yaratıcılığını artırabilirler(Astley ve Zammuto, 1992:455).

Kurgular kavramsal yapılardır ve açık kurgular bir fenomenin çoklu bakış açılarına yönelik gerçeklerini ortaya çıkarır.

Açık bir kurgu böylece tasvirin kullanışlı bir aracı olarak hizmet etmez, mümkün olan ilave ilişkilere, bağlantılı kurgulara ve sıkça alakalı teorilere yönelik sezgileri uyarabilir. İyi şekilde seçilmiş bir metafor gibi, hassas biçimde hazırlanmış bir kurgu teori gelişimini iyileştiren güçlü bir yaratıcı araçtır.

KURGU AÇIKLIĞI NASIL ÇEŞİTLENİR?

Şimdiye kadar, kurgu açıklığı kavramını az çok genel üslupla (önemi ve temel özellikleri Academy of Management bilim adamlarını da kapsayan, çeşitli epistomolojik ve ontolojik anlayışlarda evrensel olarak kabul edilmiş üstü kapalı bir varsayımla) sundum.

Açıkça bu bir vaka değildir ve yukarıdaki tartışmaların içerisindeki çeşitli münazaralarda, örneğin pozitivist ve sosyal yapısalcıların iyi bir tanımı neyin meydana getireceği şeklinde farklı görüşlerde bir araya gelebilmelerini önceden göstermeye yönelik bazı çabalar ortaya koydum. Gerçekten, pozitivistler tarafından itiraz edilmesi muhtemel olan kurgu ifadesi hipotezleri test etmenin çağrıştırdığı anlamlarda ve ifadeyle birlikte anımsanan faaliyetlendirmede temellenmiştir.

Araştırmacıların kurgusal bir bakış açısını kullanmaları bakımından “kavram(concept)”

daha fazla kabul edilebilir bağımsız değer ifadesi haline gelebilir. Araştırmanın farklı gelenekleri kurgu açıklığının ne olduğuna ve teori oluşturmada kurguların nasıl en iyi şekilde kullanılabileceğine yönelik çok farklı anlayışlara sahiptir. İki örnek açısından bunu örneklendirelim. Birincisi Eisenhardt’ın(1989)” teori oluşturmaya yönelik vaka çalışmalarının nasıl kullanılacağına” dair klasik yazısından ortaya çıkar. Burada Eisenhardt kurguların ne oldukları ve teori oluşturmada nasıl kullanmaları gerektiği konusunda çok olumlu bir görüş benimser.

Kurguların muhtemel niteliklendirmesi aynı zamanda teori oluşturma araştırmalarının baştaki dizaynını şekillendirmeye yardımcı olabilir. Bu tür niteliklendirme günümüz teori oluşturma çalışmalarında yaygın olmadığı halde, değerlidir. Çünkü araştırmacıların kurguları daha kesin biçimde ölçmelerine olanak verir. Bu kurgular çalışma süreçleri şeklinde önemli olursa, araştırmacılar ortaya çıkan teoriyi sağlamlaştıran bir temel bilgiye sahip olurlar(1989:536).

Eisenhardt’ın kurguları teori oluşturmanın temeli olarak görmesi ama araştırmacının deneysel uygulama aracılığıyla test edilen araştırma içerisine önceden var olan kurguları koyacağını kabul etmesini dikkate alalım. Eisenhardt bu durumu bir dereceye kadar araştırmacının kurguları ahenk içinde araştırma süreci şeklinde verilerle uyum içinde

(14)

saflaştırmanın mümkün oluşu hakkında temiz bir fikir taşıması şeklinde bir uyarı olarak niteler:

Araştırma sorusu ve makul kurguların eski tanımları faydalı olduğu halde, eşit derecede kabul etmek önemlidir ki araştırmanın bu tipinde her ikisi de belirsizdirler. Her ne kadar iyi ayarlanmış olursa olsun, hiçbir kurgu sonuç olarak kabul edilen teoride kendine bir yeri garanti edemez(1989:536)

Eisenhardt’ın(1989) teori oluşturmada kurguların rolü görüşü evrensel kabul edilmiş değildir ve yeni kurgular oluşturabilme veya var olan anlayışımızı zenginleştirebilmeyle çatışan, dar biçimde tanımlanmış kurgularla alana girmeyi düşünen araştırmacılar tarafından sonrasında tartışılmıştır.

Araştırma sürecinde daha fazla yaratıcılığı ve esnekliği cesaretlendiren ve kurgu(construct) yerine kavram(concept) kelimesini benimseyebilen araştırma geleneğinden resmederek, Eisenhardt’a sert biçimde cevap veren Dyer ve Wilkins’in önerisine göre araştırmacılar “iyi hikayeyi”, “iyi kurgu” yerine amaç edinmelidirler:

Eisenhadrt’ın yaklaşımı kurgu ve ölçüm enstrümanları ile başlar. Böyle bir yaklaşım olay araştırmacısını onaylamaya, onaylamamaya veya var olan teori üzerine inşa etmeye yönlendirir. Bize göre klasik vaka çalışması yaklaşımı aşırı biçimde güçlü hale gelmiştir çünkü bu yazarlar genel fenomeni öyle iyi tanımlamışlardır ki diğerleri aynı fenomeni kendi tecrübelerinde ve araştırmalarında anlayarak az bir zorluk yaşamışlardır. Klasiğe dönüyoruz çünkü onlar iyi hikayelerdir, sadece kurguların açık ifadeleri oldukları için değil. Gerçekten kurguların oldukça açık oluşu onları destekleyen ve gösteren hikayeden ileri gelir(1991:617).

Onun dış görünüşünden Eisenhardt ve Dyer-Wilkins arasında tartışma iki zıt ve uzlaşmaz epistomolojik durumu yansıtıyor görünmektedir. Daha yakın olarak ele alındığında, böylece onlar sadece araştırma sürecinde kurguların rolüne ilişkin farklı varsayımları örneklendirirler. Eisenhardt(1989)kurguları, teori oluşturma sürecinde analiz edilebilen verilere yönelik bir mercek olarak görür. Dyer ve Wilkins(1991) kurguları verilerden doğan yapılar olarak görür. Her ikisi de bu yolla kurgu açıklığı gereksinimini kabul etmiş görünmektedirler, onlar sadece teori oluşturma sürecindeki rollerinde farklılaşmaktadırlar.

Aslında, Eisenhardt(1989) ile Dyer ve Wilkins(1991) devam eden mantıkta veya Hirsch ve Levin’in(1999) “geçerlilik ilkesi” karşısında “savunma avukatı” olarak tanımladıkları teorik kurgular üstünde iki farklı rol üstlenmektedirler. “Savunma avukatları” terimi kurguların genel olarak geniş sayılar veya yaygın kavramlar olarak görülmeleri gerektiği iddia eden araştırmacılar anlamına gelir çünkü doğal karmaşıklığı ve çalıştığımız deneysel dünyanın tertipsizliğini bu daha iyi ortaya koyar. “Geçerlilik ilkesi” terimi; örgütlerin çalışmasına daha fazla bilimsel dikkat ve geçerlilik getirir diye kurguların ucu ucuna belirlenmiş küçük sayılar olmaları gerektiğini iddia eden araştırmacılar anlamına gelir.

(15)

Hirsch ve Levin(1999)’ın iddialarına göre bu iki sistem arasında gerilim örgüt çalışmalarındaki teorik kurgular açısından savunma avukatları ilk olarak yeni bir kurgu tanımladıklarında, kavramı temizlemeye yönelik geçerlilik ilkeleri taleplerine karşı koyamadıklarında(bu çağ için, bkz. Briner, Denyer ve Rousseau, 2009)günümüzden örnek, farklı yaşam döngüleri ortaya çıkarır. Bazı örneklerde kurgular zaman içerisinde öyle açıkça tanımlanmış, ölçülebilir ve işlevselleştirilmiş hale gelirler ki, deneysel dünyayla ilişkiyi kaybederler ve sonuç olarak farklı bir isim altında tekrar ortaya çıkarlar. Hirsch ve Levin(1999) bu fenomeni, “Örgütsel Etkililik” teorik kurgusunun doğuşunun, aydınlatmasının ve ortadan kaybolmasının analizi aracılığıyla örneklendirmişlerdir.

Hirsch ve Levin (1999) bize bu kurgunun kaynağının da daha eski ve benzer bir kurgu olan "örgütsel performans” olduğunu belirtmektedir.

Teorik kurguların gerçek rolü konusundaki Eisenhardt (1989) ve Dyer ve Wilkins (1991) arasındaki tartışmadaki belirgin anlaşmazlığın aksine, Hirsch ve Levin, kurguların geniş ve dar yorumları arasındaki bu gerilimin sadece sağlıklı bir şey olmakla kalmayıp aynı zamanda bilginin gelişimi için gerekli de olduğunu savunur.

Her birimiz kendi eğilimlerimize sahip olmamıza rağmen, örgütsel hayatın temel konularını anlamak ve açıklamak için faydalı olması bakımından, bu alanda hem geniş (şemsiye) hem de dar (politika) bakış açısına ihtiyaç vardır. Böylece, bu mücadele, alandaki birbirine rakip ihtiyaçların bilimsellik ve uygunluklarını birbiriyle dengeleyecektir (1999: 209).

Böylece, farklı araştırma gelenekleri, epistemolojileri ve ontolojik konumları nedeniyle örgütsel çalışmalardaki kurguların anlam ve kullanım standartları önemli ölçüde farklılık göstermektedir.

Farklı araştırma gelenekleri, kurguların nasıl oluştuğu ve araştırmada nasıl kullanılmaları gerektiği konusunda farklı yorumlara sahip olsalar da, netlik ve hassasiyetin kurguların açıklamasındaki gerekliliği yerini korumaktadır. Pozitivistler için, incelenen konunun özünü en etkin şekilde yakalamak için kesin bir dil gereklidir. Buradaki zorluk gerçekliği doğru olarak temsil edecek kurguları oluşturmak için dilin nasıl kullanılacağıdır.

Pozitivist olmayan içinse, kesin bir dil, gerçeği yakalamak veya kurguları ölçmek için değil, dilbilimsel yapıların gerçekliğin ta kendisi olduğu gerçeğini görmek için önemlidir (Gergen, 1982). Astley’ in de gözlemlediği gibi, pozitivist olmayan için, "Dil sadece bilgi iletimi için bir araç değildir. Aksine, gerçeğin ta kendisidir… Bilimsel alanlar, alternatif teorik dillerin taraftarları arasındaki müzakere süreciyle oluşturulan ve devam ettirilen sözcük sistemleridir” (1985: 499).

Kurgunun ne anlama geldiği konusunda örgütsel araştırmanın alt disiplinleri arasında farklılıklar olmasına rağmen, bu çalışmada özetlenen kurgunun açıklığına ilişkin dört temel unsurun yanı sıra tanımın açıklığı gereksiniminin de hala geçerliliğini koruduğuna inanıyorum. Fenomenciler kurguların ölçülebilir yapılması gerektiği fikrine katılmayabilirler, ancak araştırmalarından elde ettikleri kavramların uygun sınır koşulları ve varsayımlar ile bu kavramların diğer benzer araştırmalardaki kavramlarla uygunluğu sağlanarak kesin bir şekilde açıklanması gerektiği fikrine karşı çıkmayacaklardır. Benzer şekilde, iyi

(16)

temellendirilmiş bir kuramı kullanan araştırmacı kendi verilerinden özgün fikirler çıkarmaya çabalasa da, kendi teorisini yazarken, fikirlerinin o konuda daha önceden ortaya atılan fikirlerle bağlantısını kurma yükünü yüklenmelidir.

ÖRGÜT ÇALIŞMALARINDAKİ KURAMSAL KURGULAR KONUSUNDA NİÇİN SÜREKLİ BİR İLETİŞİME İHTİYACIMIZ VAR?

Kurgunun açıklığının teori oluşturmanın temeli olduğunu anlatmaya çalıştım. Açıkça tanımlanmış kavramsal kategoriler araştırmacıları daha etkili araştırma soruları sormak, uygun ve epistemolojik olarak tutarlı yöntemler uygulamak ve kategorilere ilişkin gelecekte daha farklı araştırma konuları oluşturacak olan istisnaları belirlemek konularında teşvik eder. Tüm bunlar konuyu daha iyi anlamamıza hizmet etmektedir. Kurgunun açıklığı bilgi iletimi ve birikimine de yardımcı olur. Açık kavramsal kategoriler bu alandaki parçalanmışlığı yok etmede, araştırmalarımızı daha geniş kitlelere ulaştırmada ve yönetim biliminin bir araştırma alanı olarak meşruiyetini sağlamada yardımcı olabilir.

Beni şaşırtan şey bu kadar önemli bir konuda disiplinimizin olağandışı bir şekilde sessiz kalmış görünmesidir. Yönetim konulu dergiler, kurgular ve kurguların teori geliştirmedeki rollerine ilişkin tartışmalara yer ayırsalar da, (örneğin, Astley & Zammuto, 1992; Hirsch & Levin, 1999; Preim & Butler, 2001), ayrılan bu alan konunun önemine oranla düşüktür. Bu anomali lisansüstü öğrencilere eğitim verirken kısmen kendini göstermektedir;

eğitimde zamanın önemli bir kısmı kurguların nasıl ölçüldüğü ve faaliyete geçirildiğine ayrılırken, çok daha az bir zaman kurguların nasıl oluşturulduğu ve araştırma sürecinde nasıl kullanıldıkları konularına ayrılmaktadır.

Bu makalenin net bir sonucu kurgu netliğinin büyük oranda teorisyenin dilde uzmanlığına bağlı oluşu gerçeğidir. İyi kurgular, birbiriyle mücadele eden (hatta çelişen) gerginlikleri etkili bir şekilde dengeler. Yani, örneğin, kurgular anlatımdaki fazlalıkları temizlemeli ancak çok da daraltıcı olmamalıdır. Kurgular kesin sınırlar ve kapsam koşulları sunmalı ancak aynı zamanda yeni çağrışımlar uyandıracak derecede "dilsel olarak muğlak"

olmalıdır. Bu, dili kullanmada uzman olanlar için bile kolay bir iş değildir. Dilin etkili bir teori oluşturmadaki öneminin dilin felsefe için önemine benzer olduğunu bilmemize rağmen (Hacking, 1975), yeni araştırmacılara dilin inceliklerini öğretmek için harcadığımız zaman istatistiki ölçümün incelikleri için harcadığımız zamandan çok daha azdır.

Yönetim biliminde kurguların kullanımı konusundaki sessizliğimiz, geçmişte yaşanan

“paradigma savaşları”ndan kaçınmaya yönelik pragmatik bir çaba olabilir veya bu basitçe, alanımızın devam eden parçalanmışlığını gösteriyor olabilir. Umudum, bu denemenin sadece gelecek vadeden teorisyenlerin daha etkili kurgular oluşturmasına yardım etmesi değil, aynı zamanda yönetim teorilerinde kurgulara ilişkin tartışmaları yenilemesi ve tartışmanın, kurguların açıklığını artıran, onların farklı araştırma alanları arasındaki köprü rollerini anlayışımızı güçlendiren ve örgütsel araştırmanın hem uygunluğunu hem de özenli olmasını sağlayan tekniklere odaklanmasını sağlamasıdır.

YAZARIN KULLANDIĞI KAYNAKLAR

Astley, W. G. 1985. Administrative science as socially constructed truth. Administrative Science Quarterly, 30: 497–513.

Astley, W. G., & Zammuto, R. F. 1992. Organization science,managers and language games. Organization Science,3: 443–460.

(17)

Avital, M. 2000. Dealing with time in social inquiry: A tension between method and lived experience. Organization Science, 11: 665–673.

Bacharach, S. B. 1989. Organizational theories: Some criteria for evaluation. Academy of Management Journal, 14:496–515.

Bagozzi, R. P., & Edwards, J. R. 1998. A general approach for representing constructs in organizational research. Organizational Research Methods, 1: 45–87.

Berger, P. L., & Luckmann, T. 1967. The social construction of reality: A treatise on the sociology of knowledge. New York: Anchor Books.

Briner, R. B., Denyer, D., & Rousseau, D. M. 2009. Evidencebased management: Concept cleanup time? Academy of Management Perspectives, 23(4): 19–32.

Cook, T. D., & Campbell, D. T. 1979. Quasi-experimentation: Design and analysis issues for field setting. Chicago:Rand McNally.

Cronbach, L. J., & Meehl, P. E. 1955. Construct validity in psychological tests. Psychological Bulletin, 52: 281–302.

Dubin, R. 1969. Theory building. New York: Free Press.

Dyer, W. G., & Wilkins, A. L. 1991. Better stories, not better constructs, to generate better theory: A rejoinder to Eisenhardt. Academy of Management Review, 16: 613–619.

Eisenhardt, K. 1989. Building theory from case study research. Academy of Management Review, 14: 532–550.

Empson, W. 1995. (First published in 1951.) The structure of complex words. London: Penguin Books.

Floyd, S. W. 2009. Borrowing theory: What does this mean and when does it make sense in management scholarship?Journal of Management Studies, 46: 059–1075.

George, J. M., & Jones, G. R. 2000. The role of time in theory and theory building. Journal of Management, 26: 657–684.

Gergen, K. J. 1982. Toward transformation in social knowledge. New York: Springer.

Gibson, C. B., & Zellmer-Bruhn, M. E. 2001. Metaphors and meaning: An intercultural analysis of the concept of teamwork. Administrative Science Quarterly, 46: 274–303.

Hacking, I. 1975. Why does language matter to philosophy?Cambridge: Cambridge University Press.

Hansen, G. S., & Wernerfeldt, B. 1989. Determinants of firm performance: The relative importance of economic and organizational factors. Strategic Management Journal, 10: 399–411.

Hirsch, P. M., & Levin, D. Z. 1999. Umbrella advocates versus validity police: A life-cycle model. Organization Science, 10: 199–212.

Kaplan, A. 1964. The conduct of inquiry. San Francisco: Chandler.

Kelley, T. L. 1927. Interpretation of educational measurements. New York: World Book.

Kerlinger, F. N. 1973. Foundations of behavioral research. New York: Reinhart & Winston.

Klein, K. J., Dansereau, F., & Hall, R. J. 1994. Levels issues in theory development, data collection, and analysis. Academy of Management Review, 19: 195-229.

Langley, A. 1999. Strategies for theorizing from process data. Academy of Management Review, 24: 691–710.

Law, K. S., Wong, C., & Mobley, W. H. 1998. Toward a taxonomy of multidimensional constructs. Academy of Management Review, 23:

741–755.

Lubinski, D. 2004. Introduction to the special section on cognitive abilities: 100 years after Spearman’s (1904) “General intelligence,”

objectively determined and measured. Journal of Personality and Social Psychology, 86:96–111.

MacCorquodale, K., & Meehl, P. E. 1948. On a distinction 356 Academy of Management Review July between hypothetical constructs and intervening variables. Psychological Review, 55: 95–107.

Mitchell, R. K., Agle, B. R., & Wood, D. J. 1997. Toward a theory of stakeholder identification and salience: Defining the principle of who and what really counts. Academy of Management Review, 22: 853–886.

Mohr, L. B. 1982. Explaining organizational behavior. San Francisco: Jossey-Bass.

Pentland, B. T. 1999. Building process theory with narrative: From description to explanation. Academy of Management Review, 24: 711–

724.

(18)

Pierce, J. L., Gardner, D. G., Cummings, L. L., & Dunham, R. B. 1989. Organization-based self-esteem: Construct definition, measurement, and validation. Academy of Management Journal, 32: 622–648.

Priem, R. L., & Butler, J. E. 2001. Tautology in the resourcebased view and the implications of externally determined resource value:

Further comments. Academy of Management Review, 26: 57–66.

Rogers, E. W., & Wright, P. M. 1998. Measuring organizational performance in strategic human resource management: Problems, prospects and performance Informationmarkets. Human Resource Management Review, 8: 311–331.

Rousseau, D. M. 1985. Issues of level in organizational research: Multi-level and cross level perspectives. Research in Organizational Behavior, 7: 1–37.

Rynes, S. L. 2007. Let’s create a tipping point: What academics and practitioners can do, alone and together. Academyof Management Journal, 50: 1046–1054.

Rynes, S. L., Bartunek, J. M., & Daft, R. L. 2001. Across the great divide: Knowledge creation and transfer between practitioners and academics. Academy of Management Journal, 44: 340–355.

Saussure, F. 2000. Course in general linguistics. Peru, IL: Open Court.

Schwab, D. P. 1980. Construct validity in organizational behavior. Research in Organizational Behavior, 2: 3–43.

Shane, S., & Venkataraman, S. 2000. The promise of entrepreneurship as a field of research. Academy of Management Review, 25: 217–

226.

Sharma, P., Chrisman, J. J., & Chua, J. H. 1996. A review and annotated bibliography of family business studies. Boston:Kluwer Academic.

Shenkar, O., & von Glinow, M. A. 1994. Paradoxes of organizational theory and research: Using the case of China to illustrate national contingency. Management Science, 40: 56–69.

Suchman, M. C. 1995. Managing legitimacy: Strategic and institutional approaches. Academy of Management Review, 20: 571–610.

Sutton, R. I., & Staw, B. M. 1995. What theory is not. Administrative Science Quarterly, 40: 371–384.

Van de ven, A. H. 1992. Suggestions for studying strategy process: A research note. Strategic Management Journal, 13: 169–188.

Walker, H. A., & Cohen, B. P. 1985. Scope statements: Imperatives for evaluating theory. American Sociological Review, 50: 288–301.

Weick, K. E. 1989. Theory construction as disciplined imagination. Academy of Management Review, 14: 516–531.

Whetten, D. A. 1989. What constitutes a theoretical contribution? Academy of Management Review, 14: 490–495.

Whetten, D. A., Felin, T., & King, B. 2009. The practice of theory borrowing in organizational studies: Current issues and future directions.

Journal of Management, 35: 537–563.

White, S. 2002. Rigor and relevance in Asian management research: Where are we and where can we go? Asia-Pacific Journal of Management, 19: 287–352.

Zaheer, S., Albert, S., & Zaheer, A. 1999. Time scales and organizational theory. Academy of Management Review, 24: 725–741.

Roy Suddaby

Yardımcı Editör

Referanslar

Benzer Belgeler

In this course, as a general, the concept of public economy, its aims and function, public choice theory, the role of public sector in the economy, the

İstanbul Barosu tarafından 28/2/1995 tarihinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezinde düzenlenen "Rekabet Yasası" konulu toplantıda sunulan tebliğ (Rekabet

ARAŞTIRMA SORULARI / HİPOTEZLER: Tezin amacına uygun ve tezin kuramsal çerçevesi kapsamında konunun açıklanması için gerekli bilgi kategorileri belirlenerek araştırma

Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de işletme eğitiminin temel odaklarından biri olan İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Yönetimi ve Organizasyon

İkinci bölümde; potansiyel fonksiyonu, Legendre katsayıları, Laplace katsayıları, Harmonik Fonksiyonlar, Katı küresel harmonikler, Kelvin Teoremi, Yüzey küresel

İş tatminini etkileyen her faktör için memur personelin iş tatmin düzeyinin işçi personele oranla çok düşük olduğu tespit edilmiştir.. İş tatmini ile

1. Cinsel kimliğin; biyolojik cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği gibi birçok bileşeni vardır. Bu konudaki kavram çeşitliliği, cinselliğin geniş bir yelpazede

 Çatışmalarla veya dış stresörlerle başa çıkmak için, kişi simgesel olarak bunları düzeltici veya iptâl edici sözler veya. hareketler yapar ama yeterli rahatlama