• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE DE DOĞA KORUMA ALANI UYGULAMALARI VE AVRUPA BİRLİĞİ MEVZUATI İLE KARŞILAŞTIRILMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE DE DOĞA KORUMA ALANI UYGULAMALARI VE AVRUPA BİRLİĞİ MEVZUATI İLE KARŞILAŞTIRILMASI"

Copied!
118
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYAL BİLİMLER ÇEVRE ANABİLİMDALI

“TÜRKİYE’DE DOĞA KORUMA ALANI UYGULAMALARI VE

AVRUPA BİRLİĞİ MEVZUATI İLE KARŞILAŞTIRILMASI”

Yüksek Lisans Tezi

S. Serhat ARDA

Ankara-2003

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYAL BİLİMLER ÇEVRE ANABİLİMDALI

“TÜRKİYE’DE DOĞA KORUMA ALANI UYGULAMALARI VE

AVRUPA BİRLİĞİ MEVZUATI İLE KARŞILAŞTIRILMASI”

Yüksek Lisans Tezi

S. Serhat ARDA

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Koray HAKTANIR

Ankara-2003

(3)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

TEŞEKKÜR i ŞEKİLLER LİSTESİ ii

TABLOLAR LİSTESİ iii KISALTMALAR LİSTESİ iv

GİRİŞ 1 I. DOĞA KORUMA ALANI KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ 4

II. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DOĞA KORUMA ALANI 15 II.1. Avrupa Birliği’nde Çevre ve Doğa Korumanın Gelişimi 15

II.2. Hukuki Düzenlemeler 25

III. AVRUPA KONSEYİ FAALİYETLERİ 33

III.1. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Resmi

ve Tavsiye Kararları 33

III.2. Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Avrupa Komitesi 34 III.3. Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını

Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi) 36 IV. TÜRKİYE'DE DOĞA KORUMA ALANI STATÜLERİ VE

UYGULAMALARI 37 IV.1. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu

Açısından Değerlendirme 49 IV.2. 2872 sayılı Çevre Kanunu Açısından Değerlendirme 55

IV.3. 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu Açısından Değerlendirme 59 IV.3.1. Türkiye’de Milli Park İlan ve Planlama Çalışmaları 70 IV.4. 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu Açısından Değerlendirme 80

(4)

Sayfa No V. AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE

DOĞA KORUMA UYUM ÇALIŞMALARI 87 V.1. Katılım Ortaklığı Belgesi ve Çevre 87

V.2. Topluluk Müktesebatının Kabulü İçin Ulusal Programda

Doğa Koruma 88

V.3. Türkiye’de Yapılan Uyum Çalışmaları 93 VI. AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYE BAZI ÜLKELERDEKİ DOĞA

KORUMA ÇALIŞMALARINDAN KARŞILAŞTIRMALI

ÖRNEKLER 99 VI.1. Almanya 99 VI.2. İspanya 103

SONUÇ 107 ÖZET

KAYNAKÇA LİSTESİ

(5)

TEŞEKKÜR

Bu tez çalışmamın amacına uygun olarak yürütülmesi için değerli katkılarından dolayı, başta Yüksek Lisans Tez Danışmanım Sn. Prof. Dr. Koray HAKTANIR olmak üzere, Doç. Dr Behzat GÜRKAN, Doç. Dr. Nesrin ALGAN, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı eski Genel Müdürü A. Hüsrev ÖZKARA, Milli Parklar Şube Müdürü Ayşe EZER, Arkeolog Turgut BATUR, Biyolog E. Sühendan KARAUZ, Şehir Plancısı N. Özgür DEMİR, Dr. Nihat ZAL, Yrd.Doç.Dr. Erden BANOĞLU ve AutoCAD uzmanı Birol DÜNDAR’a, çalışmam boyunca manevi desteklerinden dolayı eşim M. Bilbay ARDA ve kızım Bengisu ARDA ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ndeki tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi bir borç bilirim.

(6)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1-. Türkiye’deki Milli Parklar, Tabiat Parkları ve Tabiatı Koruma Alanları Şekil 2-. Türkiye’de Milli Parklar, Tabiat Parkları, Tabiatı Koruma Alanlar

ve Tabiat Anıtları Teklif, Etüt, Kuruluş, Planlama ve Uygulama Aşamaları Şekil 3-. Almanya’daki Milli Park İdaresinin Genelleştirilmiş Yönetim Şeması Şekil 4-. İspanya Çevre Bakanlığı Organizasyon Şeması

(7)

TABLOLAR LİSTESİ:

Tablo 1-. Özel Çevre Koruma Bölgeleri Tablo 2-. Milli Parklar

Tablo 3-. Tabiat Parkları

Tablo 4-. Tabiatı Koruma Alanları Tablo 5-. Tabiat Anıtları

Tablo 6-. 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu Kapsamında İlan Edilen

Korunan Alanlar

Tablo 7-. Yaban Hayatı Koruma Sahaları

(8)

KISALTMALAR LİSTESİ AB : Avrupa Birliği

AÇA : Avrupa Çevre Ajansı BYKP : Beş Yıllık Kalkınma Planı

CITES : Convention on International Trade of Endangered Species of Wild Fauna and Flora (Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme)

ÇED : Çevre Etki Değerlendirmesi

DPT : Devlet Planlama Teşkilatı

EEC : European Economic Community (Avrupa Ekonomik Topluluğu)

EC : European Community (Avrupa Topluluğu)

EFTA : European Free Trade Association (Avrupa Serbest Ticaret Birliği)

EIONET : European Environment Information and Observation Network (Avrupa Çevre Bilgi ve Gözlem Ağı)

GEF : Global Environmental Facility (Küresel Çevre Fonu)

Ha : Hektar Ibid : Aynı Eser

İdem : Aynı Yazar

IUCN : The World Conservation Union-International Union for the Conservation of Natura and Natural Resources (Dünya Doğayı Koruma Birliği)

KHK : Kanun Hükmünde Kararname MAK : Merkez Av Komisyonu

(9)

M.P. : Milli Park

ÖÇK : Özel Çevre Koruma RG : Resmi Gazete T.A. : Tabiat Anıtı

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

TÇV : Türkiye Çevre Sorunları Vakfı

T.K.A. : Tabiatı Koruma Alanı

T.P. : Tabiat Parkı

TÜSİAD : Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği

TÜBİTAK : Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu

UÇEP : Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı

UNEP : United Nations Environment Program (Birleşmiş Milletler

Çevre Programı)

UNESCO : United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı)

USAID : United States of America International Development Office (Amerika Birleşik Devletleri Milletlerarası Kalkınma Dairesi)

(10)

GİRİŞ:

Dünya nüfusunun hızlı artışına paralel olarak ortaya çıkan ve doğadaki bozulmalar olarak sayılabilecek aşırı otlatma, kesim, orman açma ve flora tüketimi ile aşırı avlanma ve habitat bozulmasıyla ortaya çıkan fauna kayıpları, cansız kaynakların aşırı ve kontrolsüz kullanımla yok olması, dünyamızı hızla artan bir kaynak yoksulluğu ile karşı karşıya getirmektedir.

Diğer taraftan üretimi artırmak için kullanılan gübreler, zirai mücadele ilaçları, deterjanlar, petrol artıkları, radyoaktif döküntüler ve bilgi toplumuna erişen insanoğlunun yarattığı yaygın bir şehirleşme, altyapı sorunları, turizm baskısı, doğaya yayılan mimari ve ticari faaliyetlerle hava, su, toprak, gürültü ve görüntü kirliliği günümüz insanının aşırı hassasiyetle üzerinde durduğu konulardır. Bu problemlerin çözümlenmesi, bir veya birkaç bilim dalının tek başına yürütebileceği kapsamdan çok daha büyüktür. Dolayısıyla da yaşadığımız çevrenin araştırılması, korunması, planlanması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünyanın bırakılabilmesi disiplinler arası bir yaklaşımla yürütülebilecek eylemler bütünüyle mümkün olmakta, disiplinler arası bir çalışmayı gerektirmektedir.

Günümüzde bütün dünyada başta biyolojik çeşitlilik olmak üzere, bütün doğal ve kültürel varlıkların korunması için tedbirler alınması çalışmaları gündemin ön sıralarında yer almaktadır. Bu konularda ülkelerde iç yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapılmasının yanı sıra çeşitli milletlerarası anlaşma ve sözleşmeler uygulamaya konulmakta ve bunları takip edecek kuruluşlar oluşturulmaktadır.

Değişen değerler dünyada “Sürdürülebilir Kaynak Yönetimi”nin oluşturulmasını gündeme getirmiştir. Bu modele uygun, ülkeler arasında uygulanabilir çevre politikaları belirlenmeden yürütülecek bireysel faaliyetlerle başarılı olunamayacağı, soyut yasa ve

(11)

yasaklarla bir yere varılamayacağı açıktır.

Nitekim, Avrupa Birliği’nin 92/43/EEC sayılı Habitat Direktifinde, üye ülkelerin Avrupa'daki sınırları içerisinde, doğal habitatların bozulmaya devam ettiği ve tehlike altında olan yabani türlerin sayısında ciddi bir artış olduğu, Avrupa Birliği’nin doğal mirasının bir bölümünü oluşturan tehlike altındaki habitatlar ve türler göz önünde bulundurularak, sınır aşan bölgelerde yer almaları nedeniyle korunmaları için, Avrupa Birliği düzeyinde tedbirlerin alınması gerektiği ifade edilmektedir.

Avrupa Birliği müktesebatının yirmi dokuz bölümünden biri olan “Çevre” konusunun dokuz alt başlığından birisi de “Doğa Koruma” dır.

Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin katılımı için hazırlanan “Katılım Ortaklığı Belgesi”nde

“Çevre” alanında, doğanın korunmasına yönelik olarak kısa ve orta vadeli öncelikler belirtilmiş, Türkiye tarafından da AB müktesebatına uyum için “Ulusal Program”

hazırlanmıştır.

Türkiye, AB’ ye giriş sürecinde, diğer aday ülkeler gibi kendi mevzuatını, “AB Müktesebatı” ile uyumlaştırmak zorundadır.

Bu çerçevede yapılan çalışmanın birinci bölümünde doğa koruma alanı kavramı ve tarihsel gelişimi incelenmiş ve tarih boyunca dünyada doğa koruma konusundaki gelişmelerden bahsedilmiştir. İkinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerde AB ve Türkiye özelinde doğa koruma alanı çalışmaları irdelenmiş, beşinci bölümde AB’nin doğa koruma konusundaki direktif, yönetmelik ve kararları ile Türkiye’deki mevcut durum ve uyum çalışmaları aktarılmıştır.

Altıncı bölümde de AB’ye üye ülkelerin doğa koruma alanı çalışmalarından Türkiye ile karşılaştırmalı örnekler verilmiş ve sonuçta Türkiye’de mevcut sistemdeki sorunlar tespit edilerek, etkin ve sürdürülebilir bir korumanın sağlanması ve AB’ne uyum çalışmaları çerçevesinde nelerin yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

(12)

I. DOĞA KORUMA ALANI KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ:

Doğa koruma kavramının bugüne kadar tam bir tanımlaması yapılmamıştır. Bu konuda çoğu zaman açık olmayan, farklı tanımlar bulunmaktadır. Örneğin;

Wıldermuth (1986) doğa korumayı, çevre korumanın bir parçası olarak kabul etmektedir.1 Pelzer’e (1993) göre doğa koruma ile çevre koruma arasındaki en önemli fark, yararlanma düşüncesindendir. Çevre koruma, insanın yaşam temellerini

1 Alper Hüseyin Çolak, “Ormanda Doğa Koruma” (Ankara: Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel

Müdürlüğü Yayını, 2001), 39; Wıldermuth, H., “Naturals Aufgabe” (Otto Maier Verlag, Rauensburg, 1986)’daki alıntı.

(13)

korumaya çalışır, doğa koruma ise insanı göz önünde bulundurarak doğal kaynakları korumaya hizmet eder.2

Doğa koruma, bugün çevre korumanın vazgeçilemez bir bölümü durumundadır.

Scherzınger’e (1996) göre de doğa koruma; yaban hayvanlarını, bitki türlerini, bunların doğal yaşam topluluklarını, doğal koşulları altında peyzajı ve peyzaj parçalarını güvence altına alan bütün teşvik edici ve koruyucu önlemleri kapsamaktadır.3

Erz (1980) ise doğa korumayı; serbest yaşayan bitkiler, hayvanlar ve onların yaşam temellerinin bütün bir peyzaj (ekosistem) içinde teşvik edilmesi ve korunması amacıyla yapılan bütün önlem ve işlemler olarak tanımlamaktadır.4

Doğa koruma, her şeyden önce tehlike altında bulunan hayvan ve bitki türleri ile bunların yaşam alanlarına hizmet eder. '

Doğa korumanın genel amaçları;

- Yaşam alanlarının doğal şeklinin korunması,

- Hayvan ve bitki türlerinin bütününü kendi habitatlarında, doğal seleksiyon koşullarında güvence altına alarak, türlerin doğal gelişiminin ve evrimin engelsizce gelişmesinin sağlanması,

- Biyolojik çeşitliliğin korunması, - Abiyotik doğal kaynakların korunması,

- Bitki ve hayvan popülasyonlarının genetik çeşitliliğinin korunması, - Doğal koşullar ve organizmaların doğal evrim seyirlerinin korunması, - Farklı biyolojik çeşitliliğe sahip peyzaj ve peyzaj parçalarının korunması, - Tür koruma ve alan koruma,

şeklinde sıralanabilir.5

2 İbid.; Pelzer, A., “Arterhaltung durch den Naturschutz” (Forstarchiv, 1993) 64’teki alıntı.

3 İbid.; Scherzınger, W., “Naturschutz im Wald. Oulitatsziele einer dynamischen Waldentwicklung.

Praktischer Naturschutz“ (Verlag Eugen Ulmer, Stuttgart, 1996)’ daki alıntı.

4 İbid.; Erz, W., “Naturschutz-Grundlagen, Probleme und Praxis“ (Münschen,1980)’ deki alıntı.

5 İbid., 42.

(14)

Doğa koruma ile ilgili bu tanımlardan yola çıkarak doğa koruma alanını, bitki ve hayvan türleri ile bunların habitatlarının ve kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması amacıyla ayrılmış, sınırları belirli doğa parçaları olarak tanımlayabiliriz.

Avrupa’da milli parka benzer ilk yapı, 16. yüzyılda İngiltere’de VIII. Heinrich tarafından “Yaban Hayatı Rezervi” olarak seçilen “New Forest”tır.6

Doğanın korunmasında özel ve önemli bir statü olan milli park uygulaması ilk kez 1872'de Amerika Birleşik Devletlerinin Yellowstone yöresinde, sadece av zevkini tatmin etmek için yararlanan bir zengin kişiler grubunun, bu yörenin flora ve faunası, jeolojik yapısı ve gayzerlerinin yarattığı manzara ve güzelliklerini gelecek nesillere bırakabilecekleri en güzel miras olacağını idrak etmeleri ve orman mahsulleri üretimi, otlatma ve avlanma gibi kullanım şekillerini uzaklaştıran ve bunun yerine iyi bir koruma, rekreasyonel, sportif, eğitsel ve ilmi kullanma sistemini getiren bir kanun teklifi hazırlanmasına vesile olmaları ve kongrenin bu teklifi benimsemesi ile doğmuş, böylece dünyanın ilk milli parkı olan

"Yellowstone Milli Parkı" ilan edilmiştir.7

Böylece doğanın ve doğal kaynakların korunması kavramının öncüsü olan milli park uygulamaları o yıllardan başlayıp dünyanın değişik ülkelerinde hayata geçirilmeye başlamıştır.

Daha sonra her ulus sadece kendi ülkelerindeki koruma faaliyetlerinin yeterli olmadığını, dünya ekosisteminin muhafazasının gerektiğini anlamış ve bir araya gelmenin zorunlu olduğuna inanmışlardır.

Bu çerçevede doğal kaynakların korunması konusunda dünyadaki bazı gelişmeler aşağıda verilmiştir.

1905 yılında Luttich'de yapılan "Uluslararası Sanat Kongresi" nde her memlekete has

6 Alper Hüseyin Çolak, “Ormanda Doğa Koruma” (Ankara: Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Yayını, 2001), 291.

7 Enver Palaşoğlu, “Milli Parklar Dairesi Başkanlığı Çalışmalarının Önemi, Gelişimi ve Kanuni Mevzuat”

(Muğla: Milli Parklar ve Yaban Hayatı Semineri, 1986), 15.

(15)

olan bitki, hayvan ve minerallerin korunması fikri ele alınmış, 1909 yılında "Uluslararası Koruma Kongresi" nde nesilleri tehlikede olan hayvan ve bitkilerin korunması fikri benimsenmiştir.8

Avrupa’daki milli park düşüncesi 1909 yılında “Abiskopark” (6900 ha.) ve

“Peljekaisepark”ın (14000 ha.) Lappland’da düzenlenmesiyle ortaya çıkmıştır.9

Milli Park kavramının uluslararası tanımı ilk kez 1933 yılında Londra'da yapılan

"Afrika'nın Flora ve Faunasının Korunması Kongresi" nde yapılmıştır. Bu kongrede milli park, "Devlet denetimi altında ve sınırları yetkili organlar dışında hiç bir biçimde değiştirilemeyecek, doğal öğeleri yapısında taşıyan, toplumun beğenisi yönünden estetik, jeolojik, prehistorik, arkeolojik nesneleri içeren; flora, fauna ve bilimsel değerdeki doğal varlıkların korunması amacıyla ayrılmış alanlardır" şeklinde tanımlanmıştır.10

1948 yılında, bütün dünyadaki doğal kaynakların çeşitliliğini ve bütünlüğünü korumak, ekolojik devamlılığı sağlamak, kaynakların amaçlara uygun bir şekilde kullanımını sağlamak, ülkelerin koruma alanları konusunda bilgi alışverişlerini ve birbirlerini daha iyi anlayabilmelerini sağlamak amacıyla Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN/The World Conservation Union-International Union for the Conservation of Natura and Natural Resources) kurulmuştur.

Çevre kanunları ve politikaları üretiminde çalışmalar yapmakta olan ve bir çok uluslararası konvansiyonun oluşumunda görev alan IUCN özellikle,

- tehlike altındaki bitki ve hayvanların korunmasında,

8 Anonim; “Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Çalışmaları” (Ankara: Basılmamış Brifing Notu, 1999).

9 Alper Hüseyin Çolak, “Ormanda Doğa Koruma” (Ankara: Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Yayını, 2001), 291.

10 Anonim; “Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Çalışmaları” (Ankara: Basılmamış Brifing Notu, 1999).

(16)

- milli park ve diğer koruma alanları oluşturulmasında, - tür ve ekosistemlerin koruma statülerinin belirlenmesinde, - bunların restorasyonunda

uzmanlaşmış durumdadır.11

Yine 1948 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO), "doğayı insan için korumak esastır" prensibini benimsemiştir.12

1962 yılında Avrupa Konseyi tarafından doğal çevrenin korunabilmesi amacıyla Avrupa Komitesi kurulmuş ve bu konuda öncü rol oynayan resmi kuruluşlar arasına girmiştir.13

Günümüz milli parkçılığında halen temel felsefe olarak kabul gören ilkeler ise IUCN'nin 1969'daki “Yeni Delhi Genel Kurul Toplantısı”nda doğmuştur. Bu kongrede milli parklarda bulunması gereken özellikler 3 bölüm halinde şöyle özetlenebilir:

1- İnsan kullanımı ve uğraşı ile özünde değişiklik olmamış, birçok ekosistemi içeren, doğal manzara güzelliğine sahip, eğitsel, bilimsel ve rekreasyonel özel önemi olan yerler ile jeomorfolojik yöreleri, bitki ve hayvan türlerini içinde barındıran,

2- Tüm alan içerisindeki kullanımların önlenmesi ya da kısıtlanmasına ilişkin önlemlerin, ülkenin en yüksek yetkili organınca alınması gerekli olan,

3- Kültürel, ruhsal, eğitsel ve rekreasyonel amaçları içeren, özel durumlarda ziyaretçilerin girişine izin verilen oldukça büyük alanlardır.14

Haziran 1972'de Stockholm'da düzenlenen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi

11 Uğur Zeydanlı, “IUCN (World Conservation Union) Dünya Koruma Birliği”

(Ankara: Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Basılmamış Rapor, 1999)

12 Anonim; “Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Çalışmaları” (Ankara: Basılmamış Brifing Notu, 1999).

13 Ergin Karakurum, “Tabiat ve Tabiat Kaynaklarının Korunması İle İlgili Uluslar arası Sözleşme ve Kararlar” (Muğla: Milli Parklar ve Yaban Hayatı Semineri, 1986), 76.

14 Anonim; “Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Çalışmaları” (Ankara: Basılmamış Brifing Notu, 1999).

15 İbid

(17)

Konferansında, gezegenimizin ekolojik açıdan duyarlı bir şekilde yönetimi için bir dizi ilkeler üretilmiş, bu konferansın sonucunda “Birleşmiş Milletler Çevre Programı” (UNEP) kurulmuştur.15 UNEP’in kurulmasından hemen sonra toplanan “Yönetim Konseyi”

Akdeniz’in korunmasını öncelikli hedefleri arasına almıştır.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın (UNESCO) 17 Ekim-21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris'te toplanan 17. oturumunda, kültürel ve doğal mirasın yalnız bulunduğu ülke için değil, bütün insanlık için önem taşıdığı ve bu değerlerin giderek artan bir biçimde yok olma tehdidi altında bulunduğu nedeniyle, bu değerlerin korunmasının milletlerarası sözleşme konusu yapılması kararlaştırılmış,16 sözleşmeye taraf olan her devletin, kültürel ve doğal mirasının bir parçasını teşkil eden ve "Dünya Miras Listesi"ne girebilecek varlıkların en kısa sürede envanterini yapmaları istenmiştir.

1974 yılında UNEP tarafından “Bölgesel Denizler Programı Faaliyetleri Merkezi”

kurulmuş ve “Akdeniz Eylem Planı” tasarısı hazırlanmıştır.

Akdeniz Eylem Planı tasarısı Akdeniz’e kıyısı olan 16 ülke tarafından 28 Ocak- 4 Şubat 1975 tarihlerinde Barselona’da yapılan hükümetler arası toplantıda kabul edilmiş olup17, Eylem Planına, Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülkeler ile AB taraftır.

1976 yılında Avrupa Çevre Bakanlarının Brüksel’de yaptıkları konferansta, etkin bir yaban hayatı politikasını gerçekleştirmek üzere yasal düzenlemeye gidilmesine ilişkin bir tavsiye kararı alınmış ve bunun sonucu 19 Eylül 1979’da Bern’de “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi)” imzalanmıştır. (Bu sözleşme Türkiye’de 1984 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile uygun bulunmuş ve Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir).

16 Ergin Karakurum, “Tabiat ve Tabiat Kaynaklarının Korunması İle İlgili Uluslar arası Sözleşme ve Kararlar” (Muğla: Milli Parklar ve Yaban Hayatı Semineri, 1986), 91.

17 Gülün Egeli, “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları” (Ankara: Önder Mat., Türkiye Çevre Vakfı Yayını, No: 114, 1996), 20.

(18)

Yine 1976 yılında milli parklarla ilgili Avrupa Komisyonu, milli park tanımını Avrupa’ya uygun olarak değiştirmiş ve yeniden tanımlamıştır.18 Bu tanımlamaya göre milli parkların;

1- Bütün hayvan ve bitki türlerini, bunların genetik çeşitliliği ile yaşam alanlarını sürekli güvence altına alan temsil edici parçalar olması,

2- Tipik peyzajları koruması,

3- Eşsiz, bu yüzden ender ve tehlike altında olan orman ekosistemlerini koruması gerekmektedir.

IUCN, 1978 yılında “Koruma Alanları Yönetim Kategorileri Amaçları ve Kriterleri”

hakkında bir rapor yayınlamış ve bu rapora göre koruma alanları 10 kategoriye ayrılmıştır. Bu kategoriler;

1- Bilimsel Rezervler/Mutlak Tabiat Rezervleri 2- Milli Parklar

3- Tabiat Anıtları

4- Tabiatı Koruma Alanları 5- Korunan Peyzajlar 6- Kaynak Rezervleri 7- Tabii Biyotik Alanlar

8- Çok Amaçlı Kullanım Alanları 9- Biyosfer Rezervleri

10- Dünya Miras Alanları'dır.19

1983 yılında dünyadaki çevre ve kalkınma ilişkilerini gözden geçirmek ve

geleceğin sahip olacağı kaynakları tüketmeden gelişmenin, kalkınma ile desteklenmesini sağlayıcı çalışmalara ışık tutmak amacıyla, Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Çevre ve

18 Alper Hüseyin Çolak, “Ormanda Doğa Koruma” (Ankara: Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Yayını, 2001), 292.

19 << http://www.wcpa.iucn.org >>, (01.04.2002).

(19)

Kalkınma Komisyonu” kurulmuştur.20 1987’de bu Komisyon tarafından hazırlanan “Ortak Geleceğimiz Raporu”, birçok konunun yanı sıra global düzeyde çevre ve ekonomik

kalkınma entegrasyonunu sağlamak için uluslararası işbirliğinin önemine bir kez daha değinerek, bu amaçla bölgesel ve global toplantılar düzenlenmesi çağrısında

bulunmuştur.21

1992 yılında Venezuella'nın Caracas şehrinde toplanan "4. Dünya Milli Parklar ve Koruma Alanları Kongresi" nde, IUCN’nin 1978 yılında ayırdığı kategoriler çok yaygın olarak kullanılmasına rağmen zamanla bazı problemleri çözmede yetersiz kaldığı, kategoriler arasında kesin bir ayrımın yapılamadığı, denizlerle ilgili koruma ihtiyaçlarının ağırlıklı olarak gündeme gelmesi nedeniyle, bu kategori sisteminin revize edilmesi tartışmaya açılmış ve IUCN’nin konu hakkında hazırladığı rapor görüşülerek olumlu bulunmuştur.

Buna göre 1978 yılında yayınlanan “Koruma Alanları Yönetim Kategorileri Sistemi” büyük bir revizyona uğrayarak 6 kategori halinde 1994 yılında yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.22 Bu kategoriler;

Kategori I a : Katı doğa koruma alanları; sadece bilimsel çalışmalar için yönetilen alanlardır. Temel olarak bilimsel çalışmalar için kullanılabilecek yapıda bir özelliğe sahip ekosistemler, jeolojik veya fizyolojik özellikler, türler içeren deniz veya kara parçaları.

Kategori I b : Yaban hayatı sahaları; temel olarak yaban hayatının korunması için yönetilen sahalardır. Geniş, doğal yapısı bozulmaya uğramamış, önemli habitat özelliği taşıyan ve yaban hayatının korunması için ayrılmış ve yönetilen deniz veya kara parçalarıdır.

20 Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, “Biyolojik Çeşitlilik ve Çevre Koruma Rehberi”, (Ankara: Kardelen Tanıtım Tasarım Mat. Ve Kağıt Ürünleri, 2001)

21 TÇSV, “Ortak Geleceğimiz”, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, 1987.

22 Uğur Zeydanlı, “IUCN (World Conservation Union) Dünya Koruma Birliği” (Ankara: Milli Parklar ve Av- Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Basılmamış Rapor, 1999)

(20)

Kategori II : Milli park, ekosistem korunması ve rekreasyon amaçlı kullanım için ayrılmış sahalardır. Bu sahalar; a) ekosistem veya ekosistemlerin ekolojik bütünlüğünü sağlamak için; b) arazi kullanımlarını düzenlemek, bu doğal alanların yapılaşmaya

açılmasını önlemek için; c) çevresel açıdan bilimsel, eğitsel, ruhsal, rekreasyonel olanaklar sağlamak için; koruma altına alınmış sahalardır.

Kategori III : Doğa anıtları; özel bir yapıya sahip doğal birimlerin korunması için ayrılmış statülerdir. Kültürel, estetik ya da doğal bir öneme sahip, bu açılardan nadir bir özellik gösteren herhangi bir yapıyı içeren kara veya deniz parçalarıdır.

Kategori IV : Habitat/Tür koruma sahaları; önemli özelliğe sahip tür veya habitatların korunması için ayrılan ve yönetilen sahalardır.

Kategori V : Korunan deniz veya kara peyzajları; uzun süredir insan tarafından kullanılan ve kullanım sonucunda kendine özgü bir ekolojik, estetik veya kültürel yapı oluşturan kara ve deniz parçaları bu statü altında korunur.

Kategori VI : İşletilen kaynaklar için koruma alanları; önemli bir biyolojik çeşitliliğe sahip doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanımı doğrultusunda yönetilen sahalar bu statü altında değerlendirilir.

IUCN'nin bu yayınında koruma alanlarının genel bir tanımı da yapılmıştır. Bu tanıma göre koruma alanı; "biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunların içindeki kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanması için ayrılan ve kanun veya diğer etkin vasıtalarla korunan kara veya deniz parçaları" dır.23

03-14 Haziran 1992 tarihleri arasında Rio De Janerio'da yapılan "Bileşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı" çevre ve kalkınma konularında ülkelerin devlet ve

hükümet başkanlarının global düzeyde ilk kez bir araya getiren toplantı olması ve çok

23 Anonim; “Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Çalışmaları” (Ankara: Basılmamış Brifing Notu, 1999).

(21)

önemli beş temel belgeyi ortaya çıkarması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır.

Bu temel belgeler sırasıyla;

- Rio Deklarasyonu - Gündem 21 - Orman Prensipleri

- İklim Değişikliği Sözleşmesi - Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'dir.

Karadeniz'in çevresel sorunlarının ana nedenlerini araştırmak ve çözümler üretmek amacıyla bir araya gelen altı ülke (Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya Federasyonu, Gürcistan) 21 Nisan 1992'de Bükreş'te toplanarak "Karadeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi"ni imzalamışlardır.24 Bu gelişmenin ardından Karadeniz'in kirliliğe karşı korunması konusu, Rio '92 Dünya Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin Devlet, Hükümet Başkanları ve Çevre Bakanları tarafından dile getirilmiştir. Rio'dan sonra Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde pek çok ulusal ve uluslararası projeler başlatılmıştır. "Nisan 1993'te Odessa'da 6 Ülkenin çevre bakanlarınca ortak bir politika bildirgesi (Odessa Bildirgesi) imzalanmış, Bildirgede tüm sektörler, Karadeniz çevresini kurtarmaya ve korumaya yönelik ortak çalışmalara katılmaya çağrılmıştır. Karadeniz ülkelerinin doğal kaynaklarının daha fazla yok olmasını önlemeye yönelik ortak girişimlerini kolaylaştıracak uluslararası desteği sağlamaya dönük çalışmalar neticesinde Karadeniz Eylem Planı hazırlanarak (30 Haziran 1996) imzaya açılmıştır.

"Karadeniz'in İyileştirilmesi ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı'yla 31 Ekim 1996'da 6 Karadeniz Ülkesinin çevre bakanı tarafından İstanbul'da imzalanmıştır.25

1992 Rio Konferansının son 10 yıllık değerlendirmesi 26 Ağustos-4 Eylül 2002’de Güney Afrika’nın başkenti Johannesburg’da yapılmıştır26.

24 “Karadeniz ve Çevre” << http://ft.fatih.edu.tr/cenkakman/denizkirliliğ/html.>> (26.10.2002).

25 İbid.

26 <<www.tobb.org.tr/organizasyon/cevre/12.pdf.

(22)

Rio zirvesinin sonuç belgeleri daha sonra düzenlenen bütün toplantıların gündemini de etkilemiştir. Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı (Kahire, 1994), Dünya Sosyal Kalkınma Zirvesi (Kopenhag, 1995), İkinci İnsan Yerleşimleri Konferansı- Habitat II (İstanbul, 1996) ve Binyıl Zirvesi (New York, 2000) bu toplantıların başlıcalarıdır.27

20.10.2000 tarihinde peyzajların korunmasında, yönetilmesinde ve planlanmasında işbirliğinin önemini vurgulayan Avrupa Peyzaj Sözleşmesi İtalya'nın Floransa kentinde imzaya açılmış, Türkiye’de 17 Haziran 2003 tarih ve 25141 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Değişik tarihlerde doğanın korunması amacıyla yapılan konferans ve toplantılar göstermiştir ki, ülkeler doğayı koruma fikrinde büyük gelişmeler göstermiş, değişik statüler altında doğal değerlerin korunması yönünde büyük işler başarmışlardır.

II. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DOĞA KORUMA ALANI:

II.1. Avrupa Birliği’nde Çevre ve Doğa Korumanın Gelişimi :

Avrupa Birliği’nin kurucu antlaşmalarından olan Paris ve Roma Antlaşmalarında, imzalandığı yılların koşulları içinde, birliğin çevre konusu ve çevre politikalarına ilişkin direk bir hüküm yer almamıştır. Ancak 1957 tarihli Roma Antlaşmasının, Ortak Pazar içinde “yaşama ve çalışma koşullarının sürekli olarak iyileştirilmesi” yolundaki hüküm, çevre ile dolaylı olarak ilgisi kurulabilecek bir hükümdür.28

27 İbid.

28 Firuz Demir Yaşamış, “Avrupa Birliği, Türkiye ve Çevre” (İstanbul: Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi, 2001),3.

(23)

AB’nin 1970’li yıllardaki çevre hukuku düzenlemeleri, daha çok, tehlikeli ve zararlı malların etiketlenmesi, su kaynaklarının korunması, su ve hava kirliliğinin, özellikle de enerji santrallerinden ve motorlu araçlardan kaynaklanan hava emisyonlarının kontrol edilmesi konularına ağırlık vermektedir. 1970-1980 yılları arasındaki düzenlemeler, genelde üye ülkelerin vatandaşlarının çalışma ve yaşam şartlarının iyileştirilmesi yönündedir.29

1987 Avrupa Tek Senedi’nin imzalanmasından sonra birlik içinde çevre ile ilgili kararlar alınmaya başlanmış ve çevre politikası ortak birlik politikalarına dahil edilmiştir.

Avrupa Birleşik Devletleri idealinin önemli bir aşaması olan Avrupa Tek Senedinde, Roma Antlaşmasının bazı maddelerinde değişiklikler yapılmış, Senedin 25. maddesi ile Avrupa Ekonomik Topluluğu Kurucu Antlaşmasına ”Çevre” başlığının eklenmesi öngörülmüş30 ve çevre kavramı anlaşma metni içinde açıkça yer almıştır. Böylece çevrenin, insan sağlığının ve doğal kaynakların korunması, birliğin temel amaçları arasına girmiştir.

Kurucu antlaşmaya eklenen Çevre başlığı; 130R, 130S ve 130T maddelerini içermektedir.

Bu maddeler aşağıda verilmiştir.31

“Madde 130 R :

1- Topluluğun çevre konusundaki etkinliklerinin amacı,

(i) çevrenin özelliklerini korumak, aynen muhafaza etmek ve iyileştirmek, (ii) İnsan sağlığının korunmasına katkıda bulunmak,

(iii)Doğal kaynakların dikkatli ve akılcı bir şekilde kullanımını sağlamak,

29 “Türkiye’nin Taraf Olduğu Uluslararası Çevre Düzenlemelerinden Kaynaklanan Yükümlülükleri.” <<

http://www.tusiad.org.tr/turkish/rapor/cevre/html/sec7.html >> (17.10.2002).

30 Ruşen Keleş ve Can Hamamcı, “Çevrebilim” (Ankara: İmge Kitabevi, 3. Baskı, 1998), 186.

31 Firuz Demir Yaşamış, “Avrupa Birliği, Türkiye ve Çevre” (İstanbul: Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi, 2001), 4.

(24)

2- Topluluğun çevreyle ilişkili çalışmaları, koruyucu tedbirlerin alınması, çevreye verilen zararların öncelikle kaynağında giderilmesi ve kirletenin ödemesi ilkeleri üzerine kuruludur. Çevre koruması konusundaki gereklilikler topluluğun diğer politikalarının bir parçasını oluşturur.

3- Topluluk, çevre konusundaki eylem planını hazırlarken, - kullanılabilir bilimsel ve teknik veriler;

- topluluğun çeşitli bölgelerinin çevre koşulları;

- eyleme geçmenin ya da eylemsiz kalmanın ortaya çıkarabileceği avantaj ve yükler;

- topluluğun bütününde ekonomik ve sosyal kalkınma ile bölgelerin dengeli kalkınmasını göz önünde bulundurur.

4- Topluluk birinci fıkrada öngörülen amaç doğrultusunda tek tek üye devletler düzeyinden daha iyi gerçekleştirebildiği ölçüde, çevre ile ilgili konularda topluluk düzeyinde hareket eder. Üye devletler, topluluğa özgü nitelikleri olan belirli tedbirler saklı kalmak kaydı ile diğer tedbirlerin finansmanını ve uygulanmasını sağlar.

5- Topluluk ve üye devletler, kendi yetkileri çerçevesinde, üçüncü ülkeler ve yetkili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparlar. Topluluk içindeki işbirliğinin ayrıntıları taraflar arasında Avrupa Topluluğu Kurucu Anlaşmasının 228 inci maddesi uyarınca topluluk ve ilgili üçüncü taraflar arasında görüşülüp sonuçlandırılacak anlaşmaların konusunu oluşturulabilir.

Madde 130 S :

Konsey, Komisyonun önerisi üzerine ve Avrupa Parlamentosu ile Ekonomik ve Sosyal Komitenin de görüşünü aldıktan sonra, topluluk tarafından girişilecek etkinlikleri oybirliği ile kararlaştırır. Konsey, önceki fıkrada öngörülen şartlar çerçevesinde, nitelikli

çoğunlukla karar alması gereken konuları belirler.

(25)

Madde 130 T :

130 uncu madde gereğince birlikte saptanan koruma önlemleri, her üye devletin bu anlaşma ile bağdaşan daha sıkı koruma önlemleri almasını ve sürdürmesini engellemez.”

Yapılan bu değişikliklerle üye ülkelerin, AB’nin çevre konusunda getireceği düzenlemelere uymaları gerektiği, bu koşulları yumuşatamayacakları, ancak istedikleri takdirde bunlardan daha sıkı önlemlere yer verebilecekleri ilke kararına bağlanmıştır.32 Tek Senedin çevre konusundaki düzenlemeleri ile, çevre konusundaki yetkinin sadece üye devletlerin ulusal hukukuna ait olması durumu, 1987 yılından itibaren sona ermiştir.

Bunun sonucu yukarıda belirtilen hedefler, hem ulusal hukukların hem de AB hukukunun yetki alanı içine girmiştir.33

1993 yılı Kasım ayında yürürlüğe giren, 1992 yılında Hollanda’nın Maastricht kentinde yapılan “Maastricht Avrupa Birliği Antlaşması”nda, çevre politikası ile ilgili olarak “130 R”, “S” ve “T” maddeleri yeniden değiştirilmiştir. Bu maddelerin aldıkları yeni şekil aşağıda verilmiştir.34

“Madde 130 R :

1- Topluluğun çevre alanındaki politikası, aşağıdaki hedeflerin izlenmesine katkıda bulunur:

- çevre kalitesinin korunması, aynen muhafaza edilmesi ve iyileştirilmesi, - insan sağlığının korunması,

- doğal kaynakların temkinli ve akılcı kullanılması

32 İbid.,5.

33 “Türkiye’nin Taraf Olduğu Uluslararası Çevre Düzenlemelerinden Kaynaklanan Yükümlülükleri.” <<

http://www.tusiad.org.tr/turkish/rapor/cevre/html/sec7.html >> (17.10.2002).

34 Firuz Demir Yaşamış, “Avrupa Birliği, Türkiye ve Çevre” (İstanbul: Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi, 2001), 6.

(26)

- bölgesel ya da dünya düzeyinde ortaya çıkan çevre sorunlarına karşı koymayı hedefleyen önlemlerin uluslararası düzeyde geliştirilmesi.

2- Çevre alanındaki topluluk politikası, topluluğun değişik bölgelerindeki durumların çeşitliliğini dikkate alarak yüksek bir koruma seviyesini hedefler. İhtiyatkarlık ve koruyucu eylem ilkeleri, çevreye verilen zararları öncelikle kaynağında düzeltme ilkesi ve kirleten öder ilkesi üzerine kurulmuştur. Çevrenin korunması konusundaki gereklilikler, topluluk politikalarının belirlenmesine ve yürürlüğe konulmasına dahil edilmelidir. Bu bağlamda, bu tür gerekliliklere cevap getiren uyumlaştırma önlemleri, uygun hallerde, üye devletlere, ekonomik nitelikte olmayan ve çevreye bağlı gerekçeler ile bir topluluk denetimi usulüne yükümlüğü tabi tutan geçici önlemleri alma iznini veren bir istisna hükmü içerebilir.

3- Çevre alanındaki politikasının oluşturulmasında, topluluk şu unsurları dikkate alır:

- kullanılabilir bilimsel ve teknik veriler;

- topluluğun çeşitli bölgelerinin çevre koşulları;

- eyleme geçmenin ya da eylemsiz kalmanın ortaya çıkarabileceği avantajlar ve yükler;

- topluluğun bütününde ekonomik ve sosyal kalkınma ile bölgelerin dengeli kalkınması.

4- Karşılıklı yetkileri çerçevesinde topluluk ve üye devletler, üçüncü ülkeler ve uluslararası uzmanlık örgütleri ile işbirliği yaparlar. Topluluğun işbirliği yöntemleri, topluluk ve ilgili üçüncü taraflar arasında Avrupa Topluluğu Kurucu Anlaşmasının 228 inci maddesi uyarınca müzakere edilip sonuçlandırılacak olan anlaşmaların konusunu oluşturabilir. Bir önceki paragraf üye devletlerin uluslararası alanda müzakere sürdürüp uluslararası anlaşmalar yapma yetkisine halel getirmez.

Madde 130 S :

(27)

1- Konsey, 189 C maddesinde de ele alınan usul uyarınca ve Ekonomik ve Sosyal Komite’ye danıştıktan sonra, 130 R maddesinde ele alınan hedeflerin gerçekleştirilmesi için topluluğun üstleneceği etkinlikleri kararlaştırır

2- Birinci fıkrada öngörülen karar alma usulüne istisna olarak 100 A maddesine halel gelmeksizin, Konsey, Komisyonun önerisi üzerine ve Avrupa Parlamentosu ile Ekonomik ve Sosyal Komite’ye danıştıktan sonra oybirliği esası ile;

- esas olarak mali nitelikteki düzenlemeleri;

- arazilerin düzenlenmesi, atıkların işletilmesi ve genel nitelikli önlemler haricinde toprak tahsisi, yanı sıra su kaynaklarının işletilmesiyle ilgili önlemleri;

- bir üye devletin değişik enerji kaynakları arasındaki tercihini ve enerji alanındaki beslenmesinin genel yapısını hassas bir biçimde etkileyen önlemleri belirler.

- Konsey, birinci bentte öngörülen koşullara göre oylama yoluna giderek, bu fıkra dahilinde ele alınan sorunların hangilerinde kararların nitelikli çoğunluk esası ile ele alınması gerektiğini belirleyebilir.

3- Diğer alanlarda, erişilecek öncelikli hedefleri saptayan genel nitelikli etkinlik alanları Konsey tarafından 189 B maddesinde ele alınan usul uyarınca Ekonomik ve Sosyal Komite’ye danışıldıktan sonra belirlenir. Konsey duruma göre, birinci ya da ikinci fıkralarda öngörülen koşullarda karar alarak bu planların yürürlüğe konulması için gerekli önlemleri belirler.

4- Topluluk, niteliği olan bazı önlemlere halel gelmeksizin üye devletler çevre konusundaki politikanın finansmanını ve uygulanmasını sağlar.

5- Birinci fıkra uyarınca alınan bir önlemin, bir üye devletin kamu yetkisini kullanan mercilerine orantısız mali yükler getirmesi halinde, kirleten öder ilkesine halel gelmeksizin, Konsey, bu önlemin kabulünü düzenleyen işlem kapsamında;

- geçici istisnalar ve/veya

(28)

- 130 D maddesi uyarınca, en geç 31 Aralık 1993 tarihinde kurulacak Uyum Fonu’ndan bir mali destek sağlanması şeklinde uygun düzenlemeleri öngörür.

Madde 130 T :

130 S maddesi uyarınca kabul edilen koruma önlemleri, her bir üye devlet

tarafından geliştirilmiş koruma önlemlerinin sürdürülmesine ve tesisine engel oluşturmaz.

Bu önlemlerin anlaşmaya bağdaşması gerekir. Bu önlemler Komisyon’a tebliğ edilirler.”

Maastrich’te yapılan bu değişikliklerle çevre konusu etkin bir şekilde AB bünyesi içinde yer almış ve AB Konseyine çevrenin korunması konusunda tedbir alma ve üst düzeyde korumayı esas alma yetkisi verilmiştir.

AB çevre politikası, 1972 yılında düzenlenen Paris Zirvesi ile belirlenmiş ve çevre sorunlarının çözümüne yönelik “Eylem Programı”nın hazırlanmasına karar verilmiştir.35. İlk kez 1973 yılında başlayan bu uygulamayla bugüne kadar 6 adet Çevre Eylem Programı hazırlanmıştır. Bunlar;

1973-1976 : Birinci Çevre Eylem Programı 1977-1981 : İkinci Çevre Eylem Programı

1982-1986 : Üçüncü Çevre Eylem Programı 1987-1992 : Dördüncü Çevre Eylem Programı 1993-2000 : Beşinci Çevre Eylem Programı

2001-2010 : Günümüzde uygulanmakta olan Altıncı Çevre Eylem Programı’dır.

Bu eylem programları ile kabul edilen çevre politikalarının hedefi “Birinci Çevre Eylem Programında ortaya konulmuştur.36 Bu hedefler;

35 Gülün Egeli, “Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları” (Ankara: Önder Mat., Türkiye Çevre Vakfı Yayını, No: 114, 1996), 109.

36 “Uluslararası Çevre Hukuku Düzenlemeleri”

<<http://www.tusiad.org.tr/turkish/rapor/cevre/html/sec5.html>> (17.10.2002).

(29)

- Çevreyi kirletmenin ve zarar vermenin önlenmesi veya en aza indirilmesi,

- Ekolojik dengeye zarar verecek derecede kaynakların ve doğanın kullanımına mani olunması,

- Yaşamın ve özellikle çalışma hayatının iyileştirilmesi için gerekli kalite ve düzenlemelerin oluşturulması,

- Yerleşmenin planlanması ve toprağın kullanımında düzenleme yapılması,

- Özellikle uluslararası kuruluşlarla ve AB dışındaki ülkelerle, çevre sorunlarının çözümü için işbirliği yapılması’dır.

İlk dört çevre eylem programında, genel olarak kirliliği azaltmaya yönelik önlemler ve kirlilik ölçülerinin belirlenmesi, kirliliğin kaynağında önlenmesi, doğal kaynakların akılcı kullanımı, kirliliğin maliyeti, çevresel etki değerlendirmesi, çevre politikalarının diğer AB politikalarıyla bütünleştirilmesi, çevre ve istihdam ilişkisi, uluslararası alanda işbirliği, AB’nde çevre bilincinin geliştirilmesi ve çok boyutlu katılım konuları üzerinde durulmuştur.37

1993-2000 yıllarını kapsayan “Beşinci Çevre Eylem Programı”nda ise , öncelikli alanların belirlenmesi, AB politikalarının tümüne çevre boyutunun eklenmesi, çevre yönetiminde kullanılan araçların çeşitlendirilmesi, çevre politikalarının oluşturulması, hizmetlerin yerinde görülmesi ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi konuları üzerinde durulmuştur.

Beşinci Çevre Eylem Programı’nın amacı; “sürdürülebilir kalkınmayı”

ilerletmek suretiyle AB’nin büyüme modellerini geliştirmek ve 1993-2000 döneminde sürdürülebilir kalkınma için alınması gereken önlemlerin ve AB’nin yeni çevre stratejilerinin sunulması/takdim edilmesidir.

37 Firuz Demir Yaşamış, “Avrupa Birliği, Türkiye ve Çevre” (İstanbul: Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi, 2001), 9.

(30)

Beşinci program, ayrıca AB’nin karşı karşıya olduğu en önemli çevre sorunlarından bazılarını da ele almaktadır. Bunlar; iklim değişikliği, asitleşme ve hava kirliliği, doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin tükenmesi, su kirliliği, kentsel çevrenin bozulması, kıyı bölgeleri, katı atıklar ve endüstriyel risklerdir.38 Beşinci program aşağıdaki ilkeleri temel alarak, AB çevre politikalarına yeni bir yaklaşım getirmiştir.

• Bugünkü ve gelecek nesiller için çevreye zarar veren eylemleri ve bugünkü eğilimlerini değiştirme isteği.

• Kamu idareleri, vatandaşlar, tüketiciler, girişimciler gibi ilgili tüm aktörleri de içine alarak sosyal davranışlarda değişimi cesaretlendirmek.

• Sorumluluğun paylaşıldığı yapıyı oluşturmak.

• Yeni çevresel enstrümanların kullanımı

“Altıncı Çevre Eylem Programı”nın amacı ise; AB’nin sürdürülebilir gelişme stratejilerinin yerine getirilmesine yardım etmek için alınacak önlemlerin ve AB’nin 2010 yılı ve sonraki çevresel politikaların hedeflerini ve önceliklerini tanımlamaktır.39

“Çevre 2000: Geleceğimiz, Seçimimiz” adı verilen programda dört ana konu öncelikli hedefler olarak belirlenmiştir. Bunlar; iklim değişikliği,doğa ve biyolojik çeşitlilik, çevre ve sağlık ile doğal kaynaklar ve atıklar olarak belirlenmiştir.40

Avrupa Birliği’nin çevre sorunlarından sorumlu birimi “Çevre, Nükleer Güvenlik ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğü (11. Genel Müdürlük)”dür. Bu genel müdürlük AB’nin çevre politikalarını yürütmekle görevlidir.41

38 “Avrupa Birliği ve Çevre” << http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/cevre.html >>, (14.10.2002).

39 “Sixth Environment Action Programme. Environment 2010: Our future, our choice”

<< http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/l28027.htm >> (14.10.2002)

40 Türkiye Çevre Vakfı, “Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı” (Ankara: Önder Mat., Yayın No: 149, 2001), 49.

41 Firuz Demir Yaşamış, “Avrupa Birliği, Türkiye ve Çevre” (İstanbul: Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi, 2001), 8.

(31)

Avrupa Birliği’nin çevre ile ilgili ikinci kurumu da “Avrupa Çevre Ajansı

(AÇA)”dır. AÇA, AB Konseyi’nin 07 Mayıs 1990 tarihli yönetmeliği ile; veri tabanları ve tematik raporlar hazırlamak, entegre çevresel irdeleme çalışmaları yapmak, periyodik raporlama ve raporlama sistemlerine destek sağlamak, servis ve şebeke altyapısını oluşturmak amacıyla çalışmalar yürütmek ve bu amaca hizmet edecek bir idari yapıyı teşkil etmek gibi konularda hizmet vermek üzere kurulan, tüzel kişiliğe haiz uluslararası bir kuruluştur.42

Avrupa Birliğine üye ülkeler ile bazı Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkeleri AÇA’ya üyedir. Ajansa üye ülkeler, “Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağı (EIONET)”

adlı Avrupa çapında bir şebekeye bağlıdır. EIONET izleme ve rapor etme amacıyla kullanılmakta, ayrıca çevrenin durumuna ilişkin ön irdelemeyi yapmaktadır. Bu altyapı diğer sistemlere kıyasla çok daha hızlı, etkin ve bilgi güvenliğini sağlayan bir sistemdir.

Ajansın diğer önemli faaliyetleri ise bilginin yayılması ve çeşitli ülkelerde bulunan

“Çevre Konu Merkezleri” vasıtasıyla kapsamlı uzmanlık çalışmalarını yürütmektir.43

II.2. Hukuki Düzenlemeler:

Avrupa’da ciddi tehdit altında ya da yok olmak üzere bulunan 1000 bitki ve 150 kuş türü vardır. Bu durumla mücadele etmek için, AB yaban hayatı ve doğal habitatları koruma amacı güden çok sayıda tedbir kabul etmiştir.44

Bu amaca ulaşmak için Avrupa Birliği, pek çok direktif, yönetmelik ve karar yayınlamış, AB’ye üye ya da aday olan ülkelerin bu direktif, yönetmelik ve kararların uygulanması için gerekli yasal tedbirleri almasını şart koşmuştur.

42 Avrupa Çevre Ajansı, << http://www.cevre.gov.tr/index_trk.htm >>, (28.09.2002)

43 Ibid.

44 Mehmet Tuncer, “Avrupa Birliği Sürecinde Doğal Ve Tarihsel Çevrelerin Bütüncül Planlanmasına İlişkin Saptamalar ve Sürdürülebilir Korumaya İlişkin Politika Önerileri”, (Ankara: Dünya Şehircilik Günü, 5. Türkiye Şehircilik Kongresi, 2001)

(32)

Direktif (Yönerge); Öngörülen hedefler açısından bağlıyıcıdır ancak, AB tarafından belirlenen hedefleri gerçekleştirmek için şekil ve yöntemin seçimini ulusal mercilere bırakırlar.

Yönetmelik (Tüzük); AB içinde genel bir geçerliliğe sahip olup, tüm yönleri ile bağlayıcıdırlar ve üye devletlerde doğrudan uygulanırlar.

Karar; Genelde idari önlemler niteliğinde olan işlemler sadece açıkça belirtilen muhatapları doğrudan bağlıyıcıdırlar. 45

Direktifler (Yönerge) AB çevre hukukunun en sık kullanılan mevzuat şekli olup, üye ülkelerin kendi mevzuatları ile uyumlaştırma zorunluluğu altında bırakır. Üye ülkeler ilgili direktiflere işlerlik kazandırmak için kanunlar, yönetmelikler ve usulleri kabul etmek zorundadırlar.

Avrupa Birliği’ne aday ülkelerin üyeliğe hazırlanmaları ve üyeliklerinin

kesinleşmesi konusunda yapılacak çalışmalar arasında çevre önemli bir yer almaktadır.

Birliğin çevre hukuku dokuz ana konudan oluşmaktadır.46 Bunlar;

Çevre hakkındaki genel konular ile ilgili yasal düzenlemeler Hava kalitesi

Gürültü Su

Atık yönetimi

Sanayi kirlilik kontrolü ve risk yönetimi Doğanın korunması

45 Meryem Atik ve Türker Altan, “Avrupa Birliği’nde Çevresel Entegrasyon ve Türkiye”, Tabiat ve İnsan, Sayı: 1, (2001), 33.

46 Ibid., 34

(33)

Kimyasal ve genetik olarak üretilmiş organizmalar Nükleer güvenlik ve radyasyondan korunmadır.

Çevre konusunda AB’nin pek çok direktifi bulunmaktadır. Bu dokuz ana konudan biri olan “Doğanın Korunması” ile ilgili olan direktifler:47

92/43/EEC: Yabani Flora ve Fauna ve Doğal Ortamlarının Korunmasına Dair 21 Mayıs 1992 tarihli Konsey Direktifi,

97/266/EEC: Önerilen Natura 2000 Sitleri İçin Bir Sit Bilgi Formatına İlişkin 18 Aralık 1996 tarihli Komisyon Kararı,

97/338/EC: Yabani Hayvan ve Bitki Örtüsü Türlerinin, Oradaki Ticaretin Düzenlenmesi Vasıtasıyla Korunması Hakkında 9 Aralık 1996 tarihli Konsey Tüzüğü, (Bu Tüzük sırasıyla; 939/97/EC sayılı ve 26 Mayıs 1997 tarihli, 2307/97/EC sayılı ve 18 Kasım 1997 tarihli, 2214/98 sayılı ve 15 Ekim 1998 tarihli, 1476/1999 sayılı ve 6 Temmuz 1999 tarihli, 2724/2000 sayılı ve 30 Kasım 2000 tarihli Komisyon Tüzükleri ile değişikliklere uğramıştır).48

79/409/EEC: Yaban Kuşlarının Korunmasına Dair 2 Nisan 1979 tarihli Konsey Direktifi, (Bu direktif daha sonra 81/854/EEC sayılı Konsey, 85/411/EEC sayılı Komisyon, 86/122/EEC, 90/656/EEC ve 94/24/EC sayılı Konsey ve 91/244/EEC sayılı Komisyon Direktifleri ile değişikliğe uğramıştır).49

93/626/EEC: Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Sonuçları Hakkındaki 25 Ekim 1993 tarihli Konsey Kararı,

83/129/EEC: Fok Yavrularından Elde Edilen Ürün ve Derilerin İthalatına İlişkin Direktif,

47 “Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri, Topluluk Müktesebatı”,

<<http://www.deltur.cec.eu.int/toplulukmuktesebati_bolumler.html>>, (03.04.2002).

48 Türkiye Çevre Vakfı, “Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı” (Ankara: Önder Mat., Yayın No: 149, 2001), 412.

49 İbid., 416.

(34)

2551/97/EC: Bazı Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Örneklerinin Topluluğa Girişini Askıya Alan 15 Aralık 1997 tarihli Komisyon Tüzüğü,

767/98/EC: Yabani Hayvan ve Bitki Örtüsü Türlerinin, Oradaki Ticaretin Düzenlenmesi Vasıtasıyla Korunması Hakkındaki 338/97/EC sayılı Konsey Tüzüğü’nün Uygulanması İle İlgili Ayrıntılı Kurallar belirleyen 939/97/EC sayılı Tüzüğü değiştiren 7 Nisan 1998 tarihli Komisyon Tüzüğü,

348/81/EEC: Balinalar ve Diğer Deniz Memelileri Ürünlerinin İthalatıyla İlgili 20 Ocak 1981 tarihli Konsey Tüzüğü,

3254/91/EEC: AB Ülkelerinde Bacaktan Yakalama Tuzaklarının Kullanımı ve Bacaktan Yakalama Tuzaklarından Elde Edilen Hayvanların Derilerinden Üretilmiş Eşyaların İthalinin Yasaklanması İle İlgili 4 Kasım 1991 tarihli Avrupa Konseyi Direktifi,

35/97/EC: 3254/91 sayılı Konsey Tüzüğünde (EEC) Kapsanan Kürklerin ve Malların Belgelenmesi Hakkında Hükümler belirleyen 10 Ocak 1997 tarihli Komisyon Tüzüğü,

97/602/EEC: 35/97 (EC) sayılı Komisyon Tüzüğünün 1(1) (a) maddesi ve 3254/91 (EEC) sayılı Tüzüğün 3(1) maddesinin ikinci alt paragrafındaki verilen listeye ilişkin 22 Temmuz 1997 tarihli Konsey Kararı,

99/22/EC: Hayvanat Bahçelerindeki Vahşi Hayvanların Korunması İle İlgili 29 Mart 1999 tarihli Konsey Direktifi,

1968/99/EC: Bazı Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Örneklerinin Topluluğa Girmesinin Askıya Alınmasına Dair 10 Eylül 1999 tarihli Komisyon Tüzüğü’dür.

Bu direktif, tüzük ve kararlardan, türlerin, habitatların, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik olarak doğa koruma alanlarının tesisi ile ilgili olanları;

(35)

92/43 sayılı Habitat Direktifi, 97/266 sayılı Öneri Natura 2000 Sitleri ile ilgili Konsey Kararı, 79/409 sayılı Yabani Kuşların Korunması ile ilgili Konsey Direktifi ve 93/626 sayılı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Sonuçları Hakkındaki Konsey Kararı’dır.

92/43 sayılı Habitat Direktifin amacı; doğal habitatların korunması, doğal flora ve fauna türlerinin populasyonlarının muhafaza edilmesi ve yeniden oluşturulması amacıyla gereken önlemleri almak, yok olma tehlikesi altında olan doğal habitat çeşitlerini korumak, azalmalarını takiben kısıtlı alanları nedeniyle küçük bir doğal bölgede sıkışmış, tehlike altında olabilecek türler, nadir türler, endemik ve özel dikkat gerektiren türler nedeniyle

“Özel Koruma Alanları” (Natura 2000) belirlenerek “Avrupa Ekolojik Ağı”nın oluşturulmasıdır.50 Bu direktifin ekleri ise;

EK I: Korunması için özel koruma alanları ayrılması gereken AB açısından önemli doğal habitat çeşitleri.

EK II: AB açısından önemli ve korunması gerekli olan hayvan ve bitki türleri için özel koruma alanları ilan edilmesi.

EK III: AB açısından önemli alanlar olarak tanımlanacak özel koruma alanı olarak belirlenecek sitlerin kriterleri.

EK IV: Sıkı koruma gerektiren AB açısından önemli hayvan ve bitki türleri.

EK V: AB’nin ilgi duyduğu hayvan ve bitki türlerinin doğal ortamdan alınmasına dair yönetim tedbirleri getirilen türler.

50 E.Sühendan Karauz, “AB Müktesebatına Uyum Çalışmaları Çerçevesinde Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Tarafından Gerçekleştirilecek Yasal Düzenlemeler ve Altyapının Güçlendirilmesi” (Ankara, Basılmamış Rapor, 2001), 14.

(36)

EK VI: Yasaklanmış yakalama ve öldürme, nakliye yöntem ve yollarını ifade etmektedir51.

97/266/EEC sayılı Natura 2000 Bilgi Ağının Oluşturulmasına İlişkin Komisyon Kararı, Natura 2000 alanlarının özelliklerini ve bu alanlar için hazırlanacak bilgi

formlarının nasıl doldurulacağını açıklamaktadır. Ayrıca alanlar için hem Habitat Direktifi (92/43/EEC), hem de Kuş Direktifi (79/409/EEC)’nde yer alan habitat çeşitleri ve türler için aynı tipte form hazırlanması da amaçlanmaktadır.52

79/409/EEC sayılı Yaban Kuşlarının Korunmasına Dair Konsey Direktifi ise, AB ülkelerinin doğasında bulunan kuş türlerinin, tüm dünyanın ortak bir mirası

olmasından dolayı korunması, göçmen türler için ortak koruma sorumluluklarının

belirlenmesi, çevre korumanın sınır ötesi bir durum olduğu bilinciyle azalan türlere yönelik ortak koruma politikalarının geliştirilmesini hedeflemektedir.

Direktifle, türlerin bulunduğu yaşam alanlarının korunması, restorasyonu, bazı türlerin populasyonlarının azalmasından kaynaklanan tür iyileştirme çalışmalarında göçmen kuş türlerinin de dikkate alınmasının sağlanması, ticari amaçla kullanılan türlerin populasyonlarının azalması durumunda gereken kısıtların getirilmesi, söz konusu kuş türlerinin avlanmaları sırasında usulsüz avlanma şekillerinin yasaklanması, doğal

kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlayan yönetimin belirlenmesi amaçlanmaktadır.

Ayrıca avlanan türlerin akılcı kullanımı, populasyonlarının azalması durumunda kısıtlamaların getirilmesi de bu direktifin amaçlarındandır.53

51“Conservation of wild fauna and flora”

<< http://europa.eu.int/eur-lex/en/lif/reg/en_register_15103020.html >>, (03.04.2002).

52 E.Sühendan Karauz, “AB Müktesebatına Uyum Çalışmaları Çerçevesinde Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Tarafından Gerçekleştirilecek Yasal Düzenlemeler ve Altyapının Güçlendirilmesi” (Ankara, Basılmamış Rapor, 2001), 21.

53 İbid., 26.

(37)

Direktif, anlaşmanın geçerli olduğu ülkelerde; üye ülkelerin Avrupa topraklarındaki yaban ortamlarında bulunan doğal türlerin korunması, yönetimi ve kontrolünü

kapsamaktadır. Ayrıca, koruma alanlarının oluşturulmasında, zarar gören habitatların yeniden oluşturulması (restorasyonu) ve nesli tehlike altında olan, hassas, ender ve yaşama habitatları açısından özel dikkat gerektiren türlerin populasyonlarındaki değişimlerin dikkate alınması önerilmektedir.

93/626 sayılı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Sonuçları Hakkındaki Konsey Kararı, ülkemizin de imzaladığı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne atıf yapmaktadır.

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, biyolojik kaynakların insan faaliyetleri sonucunda

azalmasından kaygı duyarak korunmasını, biyolojik kaynakların eşit ve adil paylaşımını ve gelecek nesiller yararına korumayı ve sürdürülebilir kullanılmasını amaçlamaktadır.

Konsey Kararının, biyolojik çeşitliliğinin korunmasının temel gereğinin, ekosistemlerin ve doğal yaşam ortamlarının “in situ” korunması ve yaşayabilir tür nüfuslarının doğal ortamlarında idame ettirilmesi ve geri kazanılması amacıyla, “in situ”

başlığı altında belirtilen sekizinci maddesi, özellikle habitatların ve türlerin korunması konusunda düzenlemeler getirmektedir.54 Sekizinci maddeye göre akit taraflar;

(a) Koruma alanlarından veya biyolojik çeşitliliğinin korunması için özel tedbirler alınması gereken alanlardan oluşan bir sistem oluşturacaklardır.

(b) Gerektiğinde, koruma alanlarının veya biyolojik çeşitliliğinin korunması için özel tedbirler alınması icap eden alanların seçilmesi, tesis edilmesi ve yönetilmesi için kurallar geliştirecektir.

54 İbid., 23.

(38)

(c) Biyolojik çeşitliliğin korunması için önemli olan biyolojik kaynakların korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla, koruma alanları içinde olsun ya da olmasın, bu kaynakları düzenlemelere tabi tutacak veya yönetecektir.

(d) Ekosistemlerin ve doğal yaşam ortamlarının korunmasını ve yaşayabilir tür populasyonlarının doğal ortamlarında tutulmasını teşvik edecektir,

(e) Koruma alanlarının daha iyi korumasını sağlamak amacıyla, bunlara bitişik alanlarda çevresel açıdan sağlıklı ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik edeceklerdir.

(f) Diğer araçların yanı sıra planlar veya başka yönetim stratejileri geliştirip uygulayarak, bozulmuş olan ekosistemleri iyileştirecek, eski haline getirecek ve tehdit altındaki türlerin kazanılmasını teşvik edecektir.

(h) Ekosistemleri, yaşam ortamlarını veya türleri tehdit eden yabancı türlerin girişini engelleyecek, bu türleri denetim altına alacak veya yok edecektir.

(39)

III. AVRUPA KONSEYİ FAALİYETLERİ:

Avrupa Konseyinin doğal kaynakların korunmasındaki faaliyetlerini başlıca üç gruba ayırmak mümkündür:

1- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Resmi ve Tavsiye Kararları 2- Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Avrupa Komitesi

3- Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma (Bern) Sözleşmesi III.1.Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Resmi ve Tavsiye Kararları:

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi doğal çevrenin korunması yönünde pek çok resmi ve tavsiye kararı almış olup, bunlardan korunan alan uygulamalarında en önemlisi

“Korunan Peyzajlar, Rezervler ve Tabii Özellikler İçin Avrupa Diploması” uygulamasıdır.

Avrupa Diploması uygulaması ilk kez 1965 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen bir uygulamadır. Bu uygulamanın amacı; bilimsel, kültürel, estetik ve/veya rekreasyonel özelliği nedeniyle, özellikle Avrupa açısından korunması gerekli uluslararası değere sahip alanlar veya sitlerin bir “Avrupa Diploması”

ile ödüllendirilerek korunmalarını sağlamak ve uluslararası doğayı koruma çalışmalarını teşvik etmektir.55

55 Ergin Karakurum, “Tabiat ve Tabiat Kaynaklarının Korunması İle İlgili Uluslar arası Sözleşme ve Kararlar” (Muğla: Milli Parklar ve Yaban Hayatı Semineri, 1986), 77.

(40)

İyi korunan alanlara verilen bu diploma, korunan alanların uluslararası düzeyde kabul gören iki ana sınıflama modelinden birisi olan Avrupa Konseyi Sınıflandırmasına göre değerlendirmektedir. Bu modele göre;

SINIF A : Mutlak koruma alanları olup, tüm insan etkinlikleri yasaklanmıştır.

Sadece bilimsel amaçlı araştırmalar için özel izinle girilebilen alanlardır.

SINIF B : Bilimsel değerler en önemli etkendir. Doğal mirasın korunması zorunludur. Kesin sınırlarla ayrılmış bazı zonlarında ziyaretçilerin pasif rekreatif etkinliklerde bulunmalarına sıkı denetim altında izin verilebilir.

SINIF C : Doğal, kültürel ve estetik kaynak değerlerinin korunması ön plandadır.

Geleneksel yaşam biçimi ve etkinlikler sürdürülebilir. Ziyaretçi etkinliklerine denetim altında izin verilebilir. Aynı zamanda rekreasyonel değerleri de bünyesinde taşıyan alanlardır.

SINIF D : Rekreasyonel kullanım ön plandadır. Buna rağmen doğa koruma ilkeleri titizlikle göz önünde tutulmaktadır. Zira bu alanlar doğal, kültürel ve estetik kaynak

değerlerine de sahiptirler.

Avrupa diplomasının süresi beş yıldır. Beşinci yılın sonunda Avrupa Konseyi uzmanlarının yerinde yaptığı incelemelerle bu süre beş yıl daha uzatılabilir.

Türkiye’de Kuş Cenneti Milli Parkı 1976 yılında “A Sınıfı Diploma” ile

ödüllendirilmiş, bu diploma 1981, 1986, 1991, 1996 yıllarında yenilenmiştir. 2001 yılı için Avrupa Konseyi uzmanının raporunda, sahada monitering sisteminin kurulması ve mevcut kirliliğin önlenmesi konusunda tedbirlerin alınması gerektiği ifade edilmiş ve bu hususlar yerine getirilene kadar diplomanın yenilenmesi askıya alınmıştır.

III.2.Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Avrupa Komitesi:

(41)

1967 yılında kurulan bu komite, idari yetkililerle bilim adamlarının doğayı koruma konusunda ortaya çıkan problemleri tartışabildikleri bir kuruluştur.

Avrupa Konseyi Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Komitesinin 4 uzmanlar komitesi bulunmaktadır. Her bir uzmanlar komitesi üye ülke temsilcilerinden

oluşmaktadır.56 Bu komiteler;

a) Yaban Hayatı ve Tabii Habitatların Korunma Komitesi:

Bu komitenin görevi, yaban hayatı ve habitatların korunması ve geliştirilmesine, Avrupa Biyogenetik Rezervler Şebekesine ve Bern Sözleşmesine ilişkin teknik ve bilimsel çalışmalar yapmaktır.

b) Korunan Alanlar Uzmanlar Komitesi:

Korunan Alanlar Komitesinin görevi, Avrupa’da korunan alanların planlama ve yönetimine ve Avrupa Diploması ödüllendirmesine ilişkin faaliyetlerde bulunmak ve Avrupa Biyogenetik Rezerv Şebekesini denetim altında bulundurmaktır.

c) Çevresel Eğitim ve Öğretim Uzmanlar Komitesi:

Komitenin görevi, genel olarak toplumun, özel olarak da korunan alanlar çevresinde yaşayan halkın, ziyaretçilerin, avcıların vb. her seviyedeki kişilerin, tabii çevrenin önemi ve korunması gerekleri üzerine eğitimini sağlayacak çalışmalarda bulunmaktır.

d) Tabii Çevrenin Planlama ve Yönetimi Uzmanlar Komitesi:

Komitenin görevi, doğal çevrede yapılacak planlama ve yönetimle ilgili çeşitli faaliyetlerin denetimi, bunların muhtemel sonuçlarının etüdü ve gereği halinde konuyla

56 İbid., 79.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ilk olarak 2003 yılında Biyoçeşitlilik ve Doğa Koruma Kanunu Tasar ısı adıyla gündeme geldi.. Yürürlükteki doğa

olojik Oluşumlar İçin Öneri Bir Sınıflama Modeli&#34; başlıklı makalede, uluslararası ve ulusal ölçekte mevcut alan koruma statüleri üzerinden bir gruplama ile

Yeni Tabiat ı Koruma Kanunu, Çevre Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak 20 kişilik bir kurula bugüne kadar doğal sit alan ı ilan edilen tüm yerlerin durumunu yeniden

Doğa ve çevre Derneği Genel Başkanı ve eski Milli Parklar Genel Müdürü Nevzat Ceylan , ''koruma altındaki sulak alanlar ın peş peşe kurutulduğunu'' bildirdi.. Ceylan,

Bölge Müdürlüğü, Samsun Şube Müdürlüğü, SAMFAD ve TFSF’nin katkıları ile 18-19-20 Aralık 2015 tarihlerinde Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’nde

03/07/2004 tarih ve 25511 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış bulunan 5201 sayılı “Harp Araç ve Gereçleri ile Silah, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi

Bu çalışmada; doğa koruma temelli eğitim alan peyzaj mimarlığı bölümü öğrencileri ile bu yönde bir eğitim almayan üniversite öğrencilerinin, doğa

Bu taşınmaz malların tahsisi, kiralanması ve bunlar üzerinde bağımsız ve sürekli üst hakkı tesisine ilişkin esaslar ile süreler, taşınmaz malın bulunduğu yer