• Sonuç bulunamadı

155 ERKEN ERGENLİK DÖNEMİNDE DUYGUSAL GEREKSİNİMLER, AİLEYLE ÇATIŞMA ALANLARI VE BENLİK KAVRAMI: BETİMSEL BİR İNCELEME

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "155 ERKEN ERGENLİK DÖNEMİNDE DUYGUSAL GEREKSİNİMLER, AİLEYLE ÇATIŞMA ALANLARI VE BENLİK KAVRAMI: BETİMSEL BİR İNCELEME"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GEREKSİNİMLER, AİLEYLE ÇATIŞMA ALANLARI VE BENLİK KAVRAMI: BETİMSEL BİR İNCELEME

Melike Sayıl*, Zehra Uçanok **, Ayşen Güre**

Ö ZET

A m a ç : B u a ra ştırm a e rk e n erg en lik d ö n e m in d e k i k e n tli ergenlerin d u y g u sa l g ereksin im le rin i, endişelerini, a n n e babalarıyla ç a tışm a alanlarını v e b e n lik k a vra m la rın ı b e tim s e l ola ra k in c e le m e y i a m a çla m a kta d ır. Y ö n te m : E r k e n erg en lik d ö n e m in d e k i ergenlerde b ilgilendirm enin, onların bilgi d ü ze y in e ve b e n lik değerlerine olan e tk is in i a ra ştıra n d a h a g e n iş çaplı b ir a ra ştırm a d a 1 2 -1 4 y a şla rı a r a s ın d a k i to p la m 1 7 0 öğrenciye (90 kız, 8 0 erkek) a ç ık u ç lu olarak, d u y g u s a l g ereksin im le ri, e n ç o k e n d iş e d u y d u k la r ı k o n u la r ve a n n e babalarıyla h a n g i k o n u la r d a a n la şa m a d ıkla rı s o r u lm u ş v e ayrıca k e n d ile rin i b irka ç c ü m le iç in d e ta n ım la m a la rı is te n m iştir . S o n u ç: B u lg u la r, e rk e n e rg en lik d ö n e­

m in d e k i öğrencilerin en ç o k fiz ik s e l b ü y ü m e v e o k u l ba şa rısıyla ilgili en d işeleri dile getirdiklerini; en ö n e m li g ö rd ü k le ri d u y g u s a l g e re k sin im le rin in d e anlayış, ilgi v e h o şg ö rü o ld u ğ u n u g ö sterm iştir.

Ergenler, a n n e babalarıyla en ç o k d ers ça lışm a ve o k u l başarısı, a n n e bab a ya k a rş ı davranışlar, k ıy a fe t v e sa ç b içim i ve k a rş ı c in sle a r k a d a ş lık k o n u la r ın d a a n la şa m a d ık la rın ı belirtm işlerdir.

T a rtışm a : B e n lik ka v ra m ın d a , endişelerde, g e re k s in im le rd e ve ç a tışm a a la nlarında g ö zlen en y a ş a ve c in s iy e te bağlı değişm eler, g e lişim se l b u lg u la r v e k ü l t ü r çerçevesin d e ta rtışılm ıştır.

A n a h ta r S ö z c ü k le r : E r k e n ergenlik, d u y g u sa l iyilik, so sya l-b ilişsel gelişim , ergen

SUMMARY: A D ESCRIPTIVE ST U D Y OF EMOTINAL NEEDS, CONCERNS, PARENT - ADO LES­

CENT CONFLICTS AND SELF CONCEPT IN PU BERTY

O b je c tiv e : T h is d escrip tive s t u d y w as a im e d to d e te r m in e e m o tio n a l n e e d s, co n cern s a n d p a re n t- a d o le s c e n t co n flicts in p u b e r ta l boys a n d girls a n d c h a n g es in th e ir s e l f d escrip tio n s. M e th o d :As a p a r t o f a larger s t u d y on th e effect o f a n in fo rm a tiv e p u b e r ty p ro g ra m on ea rly a d o le s c e n ts' p u b e r ta l k n o w le d g e a n d s e l f e ste e m s , 1 70 teenagers fro m 6 th to 8 th g ra d es w ere also a s k e d to re p o rt th e ir m o s t im p o r ta n t five e m o tio n a l n e e d s, c o n c e rn s a n d co n flict areas w ith th e ir p a r e n ts a n d also to d escrib e th e m se lv e s in th e ir ow n w ords. R e s u lts : R e s u lts in d ic a te d th a t th e m o s t a n x ie ty elicited is s u e s w ere p h y s ic a l g ro w th a n d sch o o l s u c c e s s a n d th e m o s t fr e q u e n tly re p o rte d e m o tio n a l n e e d s o r e x p e c ta tio n s w ere a tte n tio n a n d tolerance fro m a d u lts. C onflicts w ith p a r e n ts a b o u t sch o o l s u c ­ cess, b ehaviors tow ards p a r e n ts , d r e s s in g a n d h a ir s ty le a n d d a tin g w ere re p o rte d m o s t freq u en tly.

C o n c lu sio n : O b served age a n d g e n d e r d ifferen ces in e m o tio n a l n e e d s, co n cern s, d isa g re e m e n ts w ith p a r e n ts a n d s e l f co n c e p ts w ere d is c u s s e d fro m d e v e lo p m e n ta l a n d c u ltu ra l p ersp ectiv es.

K e y w o rd s: P uberty, e m o tio n a l w ell-being, socio-cognitive d evelo p m en t, a d o lescen t.

GIRIŞ

Ergenler üzerine yapılmış araştırm aların sayıca çokluğuna rağm en ergenliğe geçiş süreci yani erken ergenlik dönem i ve etkilerine ilişkin araştırm aların sayısı hem kültürüm üzde (Şahin ve ark. 1994, 1995) hem de uluslararası yazında (M ontem ayor ve ark. 1990, Peterson 1988, Steinberg ve Morris 2001) görece azdır. Oysa bir yandan hızlı büyüm e ve cinsel olgunlaşmanın, diğer yandan yetişkinliğe geçişin beraberinde getirdiği sosyal, bilişsel ve duygusal gereksinim ­ lerin, ergenliğe geçiş aşam asındaki çocuğun duygu durum u, okul başarısı ve kendine verdiği değer üzerinde doğrudan veya dolaylı etkileri

* Psik. Doç. Dr., H a cette p e Üniv. Psikoloji B ölüm ü, A n ka ra .

** Psik. Ö ğretim Gör., H a cette p e Üniv. Psikoloji Bölüm ü, A n ka ra .

olduğu gösterilmiştir (Brooks-Gunn ve Reiter 1990, Paikoff ve Brooks-Gunn 1991).

Bu araştırm a hem aile hem de çocuk için önemli bir geçiş süreci olan erken ergenlik dönemine öz­

gü sosyal-duygusal ve sosyal-bilişsel gelişim özelliklerinin, bir grup kentli ergende betimlen­

mesini amaçlamaktadır. Daha kapsamlı bir çalış­

m anın bir bölüm ünde, ergenlere sosyo-duygusal gereksinimleri, endişeleri, aileleriyle anlaşm az­

lıkları ve kendilerini tanım lam aları yönünde açık uçlu sorular sorulm uş ve verdikleri yanıtlar, bu araştırm a kapsam ında değerlendirilmiştir.

Ergenliğe geçişteki du ygudurum ve davranışta­

ki değişm elerden kısm en horm onlar doğrudan veya dolaylı etkilerle sorum lu tu tu lu rk e n (Brooks-Gunn ve W arren 1988) kısm en de göğüslerin büyüm esi, sesin kalınlaşması gibi

Ç ocuk ve G ençlik R u h Sağlığı Dergisi : 9(3) 2 0 0 2

(2)

dışardan gözlenebilir olan ikincil cinsiyet özel­

liklerinin ve çevrenin bunlara tepkilerinin önem ­ li olduğu gösterilmiştir (Rutter ve ark. 1976).

Ancak bu değişm eler genellikle dönem e özgü ve geçici psikolojik güçlükler olarak yorum lanm ak­

ta (Peterson 1988) ve bazı araştırmacılar tarafın­

d an ergenliğe geçiş sürecindeki değişm eler kar­

şısında ailenin yeniden uyum sürecinin doğal bir parçası olarak görülm ektedir (Montemayor 1983). Ergenin davranışları ve psikolojik iyilik duygusu üzerinde önemli bir etken, ergenin er­

ken ergenlik dönem inin hangi aşam asında (pu­

bertal status) olduğudur. Erken ergenliğin daha ileri aşam asında, erkeklerin beden imgesi ve duyg u duru m açısından kızlardan daha iyi d u ­ rum da oldukları; kız ve erkeklerin karşı cinsle daha ilgili oldukları ve kızların anne babalarıyla ilişkilerinde çatışmanın arttığı bulunm uştur ( ak­

taran Peterson 1988).

Erken ergenlik dönem inde anne babayla ilişkileri inceleyen araştırm alarda, ergenliğin başlangıcı ve ortalarında ilişkinin sıklığında çocukluk dönemine göre bir azalma olduğu ve bunun, erken ergenliğin hangi aşam asında olun­

d u ğ u n a bağlı olarak değiştiği gösterilm iştir (M ontem ayor ve Brownlee 1987; Paikoff ve Brooks-Gunn 1991). Ergenliğin başlangıcında genellikle çatışm anın d ah a yüksek olduğu, ergenliğin son u na d o ğru ise azaldığı öne sürülm üştür (Montemayor 1983). Örneğin aile içi etkinliklere en az katılan, anne babaya d uy­

gusal olarak en uzak olan ergenler, erken ergen­

lik dönem indeki değişmeler açısından zirvede olanlardır (Hill ve ark. 1985, Paikoff ve Brooks- G unn 1991). Erken ergenlik sürecindeki sosyal- bilişsel değişmelere bağlı olarak çocuğun anne babası, kendisi ve ilişkileri hakkındaki kavram- laştırmaları ve akıl yürütm eleri özellikle uyum a saatleri, telefonla konuşma, giyim tarzı ve odası­

nın toplu tutulm ası gibi konularda anne baba ile çatışmaya yol açabilmektedir. (Smetana 1988).

Ergenliğe geçiş aşam asındaki çocukların anne babalarından beklentilerinin ve anne babaların da erken ergenlik çağındaki çocuklarından bek­

lentilerinin, karşılıklı ilişkilerin ve tarafların ile­

riye dönük beklentilerinin yeniden düzenlenm e­

sinde önemli bir rol oynadığı ve beklentilerin

uyuşm am asının, karşılıklı şikayetlere ve olum ­ suz duygulara yol açtığı bulunm uştur. (Collins 1990).

Ebeveyn ile ergen arasındaki etkileşimlerin içeri­

ğinde, ergenliğe geçiş ve ergenlik boyunca orta­

ya çıkan değişmelerle ilgili çalışmalar, ergenliğin başlarında günlük işler ve uygun giyim tarzı ko­

nusunda daha fazla çatışma yaşanırken; ileri er­

genlik dönem inde "biriyle çıkma" ve "alkol kul­

lanm a" konularında daha fazla çatışma yaşandı­

ğını gösterm ektedir (Carlton-Ford ve Collins 1988). Ülkemizde yapılan bir araştırm ada liseli ergenlerde karşı cinsle arkadaşlık, arkadaş seç­

me, arkadaşlarla geziye gitme ve arkadaş ilişki­

leri konusunda anne babalarla çocuklar arasında çatışma yaşandığı ve bu çatışmanın, çocuğun ve ebeveynin cinsiyetine göre değişme gösterdiği ve anne babaların, özellikle de babaların erkek çocuklarına karşı daha hoşgörülü oldukları bu­

lunm uştur (Oskay 1985). Bir başka çalışmada da 12-20 yaş arasındaki gençlerin ana babaları, en çok, çocuklarının söz dinlememeleri ve karşı gel­

m elerinden şikayetçi olm uşlardır (Erkan 1984).

Özerklik gelişimiyle ilgili olarak kızların aleyhi­

ne olan benzeri sonuçlar diğer araştırm alarda da elde edilmiştir (Şahin ve Güvenç 1996, Bulduk ve Temel 1994).

Ergenliğe geçmekte olan çocuklar, anne babala­

rıyla olan ilişkilerini önemsemekle birlikte arka­

daşlıkları da, yakın ve destekleyici bir ilişki türü ve kendini açmaları için önemli bir fırsat olarak değerlendirm ekte ve genellikle kızlar, erkeklere göre arkadaşlık ilişkilerinde, yakınlık ve gizliliği daha fazla vurgulam aktadırlar (Berndt ve Perry 1986, McNelles ve Connolly 1999). Ergenlik dö­

nem indeki yakın arkadaşlıkların ergenin benlik değerini artırdığı, sosyal becerilerinin gelişmesi için fırsat yarattığı, bireysel gelişimini daha doğ­

ru biçimde değerlendirm esine yol açtığı ve sağ­

lıklı ergen gelişimi için önemli görülen, kendini ergen k ültürünün ve grubun bir parçası olarak hissetme gereksinimini karşıladığı bilinmektedir (Savin-Williams ve Berndt 1990). Ancak, ergen­

ler erken ergenliğe geçişte, hem aynı cinsle arka­

daşlıkları sürdürm e hem de kaybetme konusun­

da endişe yaşam aktadırlar (Levitt ve ark. 1993).

(3)

Erken ergenlik sürecindeki bilişsel değişmelere bağlı olarak çocukların benlik tanımlamaları da değişikliğe u ğ ram ak tad ır (H arter 1986, Rosenberg 1986). Araştırm acılar çocukluktan başlayarak ergenliğe geçiş sürecinde 5 boyutta önemli değişiklikler olduğunu öne sürm üşler­

dir. Benlik, yaş ilerledikçe dış sosyal bir yapı ye­

rine içsel bir yapı olarak tanımlanmakta; kişiler arası organik bağlar yerine kişiler arası sosyal- duygusal ilişkiler tem elinde tanım lam a önem kazanm akta ve som ut terimlerin yerini soyut terimler alm aktadır. Çocuklar kendilerini fizik­

sel ve demografik özellikleri, sahip oldukları ve yetenekleri tem elinde tanım larken; ergenlik dönem ine geçişle birlikte ilk yıllardaki tanım la­

m alarda içsel duygu ve düşünceler, kişilerarası duygular, özel istekler, beklentiler ve amaçlar önem kazanm aktadır. Bu yönde yaşa bağlı de­

ğişmelere işaret eden bulgular pek çok araştır­

m ada tekrarlanm ıştır (aktaran Rosenberg, 1986, H arter 1990a, 1990b). Bununla birlikte ergenliğe özgü bir durum ; özellikle ergenliğe geçiş yılla­

rında benlikle ilgili tanım lam aların yoğun biçim­

de fiziksel görünüm le de ilgili olmasıdır. Ergen­

liğin ilk yıllarındaki tanım lam alarda görünüşün ve fiziksel özelliklerin kullanılması büyük ölçü­

de dönem e özgü olarak dikkatin bedene yönel­

miş olmasına bağlanm aktadır (Montemayor ve Eisen 1977, Rosenberg 1986).

Ergenlerin kişilerarası ilişkiler çerçevesindeki ta­

nım lam alarının çocuklardan daha fazla olduğu ve yaş ilerledikçe bu türden tanım lam aların baş­

kalarının duygu, düşünce ve görüşlerini de dik­

kate alır biçimde değiştiği gözlenmiştir. içsel özellikler ise duygu, düşünce, istek ve beklenti­

ler gibi gözlenemeyen ve göreli olarak geçici özelliklerden daha ayrıştırılmış ve içsel kalıcı ni­

teliklere yani sıfatlara (trait) doğru bir gelişim göstermektedir.

Erken ergenlik dönemini anlam aya çalışan araş­

tırm alar genellikle Kuzey Amerika ülkelerinde yapılmış olduğu için bu dönem e ait çeşitli geli­

şim örüntülerinin ne ölçüde evrensel olduğu tar­

tışmalıdır. Kaldı ki A vrupa ülkeleri arasında ya­

pılan bir gençlik araştırm asında da Doğu ve Ba­

tı A vrupa ülkeleri arasında bile siyasal, tarihsel

ve bölgesel özelliklere bağlanan bazı farklılıklar bulunm uştur (Alsaker ve Flammer 1999). Küre­

selleşen dünyada özellikle televizyon ve reklam filmleri ve diğer iletişim kanalları yoluyla bazı alanlarda benzerliklerin artm akta olduğu vurgu­

lanm akla birlikte kanımızca her kültürel grubun kendi ergenini tanıması, ergen sağlığı ve iyiliği için geliştirilecek politikalara ve uygulam alara yön verilmesi açısından önem taşımaktadır.

Bu araştırm a erken ergenlik dönem ini sürm ekte olan 12-14 yaşları arasındaki kentli ergenlerin sosyal-duygusal ve sosyal-bilişsel gelişim özel­

liklerini betimsel olarak incelemeyi amaçlamak­

tadır. Erken ergenlik sürecinde ortaya çıkan sos­

yal-duygusal gelişim özellikleri; duygusal ge­

reksinimler, endişeler ve anne babayla ilişkiler (çatışma alanları) çerçevesinde ele alınırken; sos­

yal-bilişsel gelişim özelliklerini incelemek üzere de benlik kavram ının oluşum u ele alınmıştır. Bu araştırma, daha önce sözü edildiği gibi kapsam ­ lı bir araştırm anın bir bölüm ünü oluşturm akta­

dır. Söz konusu araştırm ada erken ergenlik dö­

nem indeki 6. - 8. sınıf öğrencilerine erken ergen­

lik dönem i gelişim özelliklerine ilişkin bilgilen­

dirici bir program uygulanm ış ve bu program ın deney grubundaki ergenlerin bilgi düzeyinde bir değişme yaratıp yaratm adığı araştırılmıştır.

A raştırm anın kontrol grubuna da bilgilendirme program ından önce bu araştırm anın amacı çer­

çevesinde bazı sorular yönlendirilmiş ve alınan yanıtlar, bu araştırm a için analiz edilerek değerlendirilmiştir.

YÖNTEM K atılım cılar

Araştırmaya, A nkara'da, orta ve ortanın üstü sosyoekonomik düzeyden öğrencilerin devam ettiği iki ilköğretim okulunun ikinci kademe öğrencileri katılmıştır. Bu araştırm anın kapsamı çerçevesinde uygulam aya katılan toplam öğrenci sayısı yaklaşık 250 olm akla birlikte, araştırm ada kullanılan soru form unu tam olarak yanıtlamamış öğrencilerin (70 kişi) ve yanıtların değerlendirilm esi aşam asında yargıcılar arası uyuşm a sağlanam ayan soru form larının

(4)

çıkarılm asıyla örneklem 170 kişiye inm iştir.

Orneklem de 60 altıncı sınıf (30 kız ve 30 erkek), 60 yedinci sınıf (30 kız ve 30 erkek) ve 50 (30 kız ve 20 erkek) sekizinci sınıf öğrencisi yer almıştır.

Deneklerin yaş ortalam aları altıncı sınıf için 11 yaş 5 ay (Dağılım, 11- 12 yaş ; S = 3 ay) yedinci sınıf için 12 yaş 5 ay (Dağılım12-13 yaş; S = 4 ay) ve sekizinci sınıf için de 13 yaş 5 aydır ( Dağılım 12-14 yaş; S = 4 ay).

Veri Toplam a Araçları

Erken Ergenliğe İlişkin Soru Formu

Araştırm ada veri toplam a aracı olarak erken er­

genlik dönemine ilişkin sosyal-duygusal geli­

şimle ilgili açık uçlu soruların yer aldığı bir soru form u kullanılmıştır. Araştırmacılar tarafından ilgili literatür çerçevesinde oluşturulan bu soru form unda dört alt başlık yer almıştır. İlkinde öğ­

rencilerden, erken ergenlik dönem inde kafaları­

nı en çok meşgul eden ya da onları en çok endi­

şelendiren (en fazla 5 tane) konuları yazmaları istenmiştir. İkinci soruda kendilerinin veya ya­

şıtlarının bu dönem de anne babalarıyla en çok hangi konularda anlaşam adıklarını (en fazla 5 tane) yazmaları istenmiştir. Üçüncü soruda ise sosyal ilişkilerini ve duygularını dikkate aldıkla­

rında en önemli üç gereksinim lerinin neler oldu­

ğunu belirtmeleri istenmiştir. Son olarak da ken­

dilerine "ben kimim" sorusunu sorup bunu ken­

di ifadeleriyle birkaç cümle içinde açıklamaları istenmiştir. Öğrencilerden ayrıca sınıf, yaş ve cinsiyetlerine ilişkin demografik bilgiler alınmış­

tır.

İşlem

Araştırma, uygulam aların yapıldığı okul yetkili­

lerinden ve katılım cılardan izin alınarak yürü­

tülm üştür. Araştırm ada eğitim ve uygulam alar, kız ve erkek öğrencilere ayrı ayrı oturum larda ve 30-35 kişilik gruplar halinde gerçekleştirilmiştir.

Uygulam alar tek oturum da tam amlanmış ve her oturum un başında araştırm a ile ilgili genel bir açıklama yapıldıktan sonra o oturum a katılan kontrol grubu öğrencilerine araştırm anın amacı

çerçevesinde hazırlanan açık uçlu soruların yer aldığı form verilmiştir.

N iteliksel V erinin D eğerlendirilm esi

Deneklerin soru formları araştırmacılar tarafın­

dan tek tek gözden geçirilmiş ve her soru türü için ergen literatürü çerçevesinde, öğrencilerin yanıtları dikkate alınarak u yg un kategoriler oluşturulm uştur. Erken ergenlik dönem indeki endişelerle ilgili soruda ergenlerin endişe d uy ­ dukları alanların sayısı 9 olarak belirlenmiştir.

Bu kategoriler; fiziksel büyüm e, zihinsel ve sos­

yal gelişim, akademik, karşı cinsle arkadaşlık, cinsellik, duygu durum u, arkadaşlık ve akran ilişkileri, aile ve diğer olarak başlıklandırılmıştır.

Çatışma alanlarını belirlemeye çalışan ikinci so­

ruya ilişkin ise 18 kategori oluşturulm uştur: Ar­

kadaş seçimi, arkadaşlarla yapılacak etkinlikler, kıyafet ve saç biçimi, arkadaşlarla dışarı çıkmak isteme, ev ile ilgili sorum luluklar, para harcama, eşyaların korunm ası ve odasını toplama, telefon görüşmeleri, anne-babaya karşı davranış ve ta­

vırlar, kardeşlerle geçinme, aileyle birlikte yapı­

lacak etkinlikler, karşı cinsle arkadaşlık, bağım ­ sız davranışlar, kurallara uym am a, alışkanlıklar, ders çalışma ve akadem ik başarı, gizlilik ve di­

ğer. Üçüncü soruda ergenlerin bildirdikleri sos- yal-duygusal gereksinimleri ise; anlayış, destek ve yardım, sevgi ve değer verilme, gizlilik ve saygı, huzur, bilgilendirilme, karşı cinsle arka­

daşlık, arkadaşlık, beğenilme ve diğer olmak üzere 10 kategoriye ayrılmıştır. Son olarak er­

genlerin "ben kimim" sorusuna verdikleri yanıt­

lar çerçevesinde kendiliği tanım lam aya yönelik olarak 7 kategori oluşturulm uştur. Bunlar; fizik­

sel görünüm ve özelliklerle, fiziksel etkinliklerle, cinsel uyarılm a ve isteklerle, aile ve arkadaş iliş­

kileriyle ve içsel özelliklerle bağlantılı olarak ya­

pılan tanımlamalardır.

Daha sonra birbirinden bağımsız üç yargıcıdan, hazırlanm ış olan form üzerinde her bir öğrenci­

nin soru form unda yer alan ifadeleri, ilgili bul­

dukları ya da uygun gördükleri alt kategorilere yerleştirmeleri istenmiştir. Yargıcıların değerlen­

dirm elerinden sonra üç yargıcıdan en az ikisinin

(5)

fikir birliğine vardığı sınıflandırm a esas alınmıştır. Üç yargıcının uyuşm adığı yanıtlar için bir araya gelinerek tekrar değerlendirm e yapılmış, buna rağm en fikir birliğinin olmadığı soru formları örnekleme dahil edilmemiştir.

BULGULAR

D eneklerin erken ergenlik dönem ine ilişkin endişeleri, bu dönem e ilişkin sosyal ve duygusal gereksinimleri, anne-babalarıyla olan çatışma alanları ve benlikle ilgili kavram laştırmalarına ilişkin betimleyici istatistikler ve ilgili değişken­

lerin yaşa ve cinsiyete göre gösterdikleri değişim aşağıda sırasıyla verilmiştir.

E rk en E rg en lik D ö n e m in d e k i E ndişelere İlişkin Bulgular

D eneklerin erken ergenlik dönem ine ilişkin endişelerinin hangi konularda ve ne oranda

m ine ilişkin endişelerin sınıfa ve cinsiyete göre değişip değişm ediğini belirlemek üzere verilere p aram etrik olm ayan, bağım sız g ru p lar için Kruskal-Wallis testi uygulanm ıştır. Erken ergen­

liğe ilişkin endişelere cinsiyet açısından bakıldı­

ğında fiziksel büyüm eyle (X2=7.86, sd.=1, p<.01), karşı cinsle arkadaşlıkla (X2=8.74, sd. =1, p < .01), cinsellikle (X2 = 14.32, sd. = 1, p < .001) ve arka­

daşlık ve akran ilişkileriyle (X2=7.47, sd.=1, p<.01) ilgili endişelerde anlamlı farklılık olduğu görülm ektedir. Bu sonuca göre kızlar fiziksel büyüm e ve akran ilişkilerine ilişkin endişeleri daha sıklıkla belirtirken, erkekler karşı cinsle arkadaşlık ve cinsellikle ilgili endişeleri daha sıklıkla belirtmişlerdir. Sınıf düzeyi açısından bakıldığında ise yalnızca arkadaşlık ve akran ilişkilerinde (X2=9.02, sd.=2, p<.01) anlam lı farklılık bulunm uş; elde edilen bu farkın hangi sınıflardan kaynaklandığını belirlem ek üzere yapılan ikili karşılaştırmaların (Mann-Whitney

1 2 3 4 5 6 7 8 9

E rken E rgenlik D ö nem ine Y etişkin E ndişeler Şekil - 1

1. Fiziksel büyüm e 2. Akadem ik konular 3. Cinsellik

4. Aileye ilişkin

5. Zihinsel ve sosyal gelişim

ortaya çıktığı Şekil 1'de gösterilmiştir. İfade edilen endişelerin % 5.7'si herhangi bir kate­

goriye dahil edilememiştir. Erken ergenlik döne-

6. Karşı cinsle arkadaşlık 7. Arkadaş ve akran ilişkileri 8. Duygu durum u

9. Diğer

U Testi) sonuçları sekizinci sınıfların endişelerinin, altıncı sınıf öğrencilerinden daha fazla olduğunu göstermiştir (Z = -2.95, p < .01).

(6)

Sosyal ve D uygusal G ereksinim lere İlişkin Bulgular

Sosyal - duygusal gereksinim lerin dağılımı Şekil 2'de verilm iştir. Sosyal ve duygusal gereksinimlere cinsiyet açısından bakıldığında anlayış-ilgi-hoşgörü (X2 = 18.39, sd. = 1, p <

.001), destek ve yardım (X2 = 7.68, sd. = 1, p < .01) ve karşı cinsle arkadaşlık (X2 = 12.77, sd. = 1, p <

verilme açısından da yedinci (Z = 2.49, p < .01) ve sekizinci (Z = - 3.22, p < .001) sınıfların altıncı sınıf öğrencilerinden daha fazla sevgi görmeyi ve kendilerine değer verilmesini istedikleri bu­

lunm uştur. H uzur olarak adlandırılan kategori­

de öğrencilerin belirttikleri gereksinimler kendi­

lerine karışılmaması ve duygusal özerklik yö­

nündedir. Bu açıdan da yedinci (Z = 3.11, p < .01)

5 6 7 8 9

S o sy a lv e D u y g u sa l G ereksinim ler

1. Anlayış, ilgi ve hoşgörü bekleme 2. Sevgi ve değer verilme

3. Gizlilik ve saygı 4. Destek ve yardım 5. Karşı cinsle arkadaşlık

.001) kategorilerinde anlamlı farklılık olduğu görülm ektedir. Bu sonuca göre kızlar anlayış- ilgi-hoşgörü ile destek ve yardım gereksinimini daha sıklıkla belirtirken, erkekler karşı cinsle arkadaş olma gereksinimini daha sıklıkla belirt­

mişlerdir. Sınıf düzeyine göre, anlayış-ilgi-hoş- görü (X2 = 10.52, sd.=2, p < .01), sevgi ve değer verilme (X2 = 10.58, sd.=1, p < .01) ve huzur (X2 = 9.60, sd. = 1, p < .01) gereksinim lerinde an­

lamlı farklılıklar bulunm uştur. İkili karşılaştır­

m alara göre anlayış-ilgi-hoşgörü açısından ye­

dinci sınıfların gereksiniminin altıncı sınıfların- kinden (Z = 1.92, p < .055) ve sekizinci sınıfların da altıncı sınıflarınkinden (Z = - 3.40, p < .001) daha fazla olduğu görülm ektedir. Sevgi ve değer

Şekil - 2

6. Arkadaşlık 7. H uzur

8. Bilgilendirilme 9. Beğenilme

ve sekizinci (Z = - 2.22, p < .05) sınıfların gerek­

sinimleri, altıncı sınıflardan daha fazladır.

A nne-B abayla O lan Ç atışm alara İlişk in Bulgular:

A nne-babayla çatışm alar açısından verilen yanıtlardaki dağılım Şekil 3'de gösterilmiştir.

Verilen yanıtların % 9.3'ü ise herhangi bir başlık altında gruplanam am ıştır.

A raştırm ada, anne babayla olan çatışma alanla­

rının sınıfa ve cinsiyete göre değişip değişm edi­

ğini belirlemeye yönelik analiz sonuçlarına göre cinsiyet açısından kıyafet ve saç biçimi (X2 = 8.99, sd.=1, p<.01) ve karşı cinsle arkadaş-

(7)

Çatışma Alanları Şekil - 3 1. Ders çalışma ve akadem ik başarı

2. Anne-babaya karşı davranış ve tavırlar 3. Kıyafet ve saç biçimi

4. Karşı cinsle arkadaşlık

5. Arkadaşlarla dışarı çıkmak isteme 6. Alışkanlıklar

7. Arkadaşlarla yapılacak etkinlikler 8. Para harcama

9. Kurallara uym am a 10. Bağımsız davranışlar 11. Arkadaş seçimi

12. Eşyaların korunm ası ve odasını toplama 13. Kardeşlerle geçinme

14. Ev ile ilgili sorum luluklar

15. Aileyle birlikte yapılacak etkinlikler 16. Gizlilik

lık (X2 = 5.03, sd. = 1, p < .05) alanlarında anlam ­ lı farklılık olduğu görülm ektedir. Bu sonuca gö­

re kızlar kıyafet ve saç biçimi ve karşı cinsle ar­

kadaşlık konusunda anne babalarıyla erkeklere göre daha çok çatıştıklarını belirtmişlerdir. Sınıf düzeyi açısından bakıldığında ise kıyafet ve saç biçimi (X2 = 7.03, sd. = 2, p < .05), arkadaş­

larla dışarı çıkm ak istem e (X2=6.24, sd.= 2, p<.05), eşyaların korunm ası ve odasını toplama (X2 = 6.46, sd. = 2, p < .05), anne-babaya karşı davranış (X2 = 23.71, sd. = 2, p < .001), karşı cinsle arkadaşlık (X2 = 9.06, sd. = 2, p < .01) ve kurallara uym am a (X2 = 5.90, sd. = 2, p < .05) alanlarında yaş grupları arasında farklılıklar vardır. ikili karşılaştırmaların sonuçlarına göre, altıncı sınıfların kıyafet ve saç biçimiyle ilgili çatışmaları sekizinci sınıftakilerden daha fazla­

dır (Z = -2.54, p < .01). Arkadaşlarla dışarı çık­

m ak istemede sekizinci sınıflar, altıncı sınıflar­

dan (Z = -2.38, p < .05) eşyaların korunm ası ve odayı toplam a açısından yedinci sınıflar altıncı sınıflardan (Z = -2.28, p < .05) daha fazla çatışma belirtmişlerdir. Anne babayla ilişkiler alanındaki çatışmada ise yaşla birlikte anlamlı bir artış göz­

lenmektedir. Karşı cinsle arkadaşlık konusunda hem sekizinci (Z=-2.02, p<.05) hem de yedinci sı­

nıfların (Z = -3.02, p < .01) anne babayla çatışma­

ları altıncı sınıflarınkinden daha fazladır. Kural­

lara uym am a konusunda ise altıncı sınıflar, ye­

dinci sınıftakilere göre aileleriyle daha fazla ça­

tışm aktadır (Z = -2.15, p < .05).

Benliği Tanım lam aya İlişkin Bulgular:

Tüm öğrencilerden elde edilen benlik tanım la­

m alarının % 26'sı içsel özellikler, % 24.5'i fiziksel görünüm ve fiziksel özellikler, % 18.63' ü sıfat­

(8)

lar, % 15.7'si aile ve arkadaş ilişkileri % 6.4'ü fiziksel etkinlikler ve % 3.9'u ise cinsel özellikler ve istekler ifade eden tanım lam alardır. Benlik tanım lam alarında kullanılan toplam ifade sayısının ise yaşa bağlı olarak arttığı görülm ek­

tedir (X2 = 16.71, sd. = 2, p < .000).

Farklı benlik tanım lam alarının sınıfa ve cinsiyete göre değişip değişm ediğini belirlemek üzere ya­

pılan analizler, cinsiyet açısından bakıldığında cinsel özellikler ve istekleri (X2=9.39, sd.=1, p<.01), içsel özellikleri (X2=13.10, sd.=1, p < .001) ve sıfatları (X2 = 4.68, sd. = 1, p < .05) içeren ta­

nım lam aların farklılaştığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre erkekler kendilerini daha sıklıkla cinsel özellikler ve istekler tem elinde tanım lar­

ken, kızlar kendilerini daha sıklıkla içsel özellik­

ler ve sıfatlar tem elinde tanımlamışlardır. Sınıf düzeyine göre bakıldığında ise aile ve arkadaş ilişkileri (X2 = 6.24, sd. = 2, p < .05)

(X2 = 26.69, sd. = 1, p < .001) tem elinde tanım la­

m ada anlam lı farklılıklar bulunm uştur. Elde edilen bu farkın hangi sınıflardan kay­

naklandığını belirlem ek üzere yapılan ikili karşılaştırm alar, aile ve arkadaş ilişkileri temelindeki tanımlamaları, sekizinci sınıfların altıncı sınıftakilerden daha fazla kullandıklarını göstermiştir (Z = -2.38, p < .05). Sekizinci sınıf düzeyinde sıfatları kullanm a sıklığı 6. ve 7. sınıfa göre anlamlı olarak daha yüksektir (p < .001) (Tablo 1). H er sınıf düzeyinde özellikle içsel özellikler ve fiziksel görünüm le ilgili tanım la­

m alar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığına bakıldığında ise 6. ve 7.

sınıf düzeyinde bu iki farklı türdeki tanımlama arasında anlamlı bir fark bulunm azken; 8. sınıfta içsel özellikler temelindeki tanım lam aların fizik­

sel özelliklerden iki kat d ah a fazla o lduğu

bulunm uştur (Z = 1.96, p < .05).

TARTIŞMA

A raştırm anın bulguları erken ergenlik sürecin­

deki çocukların bildirdikleri endişelerin ve d uy ­ gusal gereksinim lerin bu k onudaki bilgi birikim iyle u y u ştu ğ u n u gösterm ektedir (Brooks-Gunn ve Reiter 1990, Paikoff ve Brooks- G unn 1990). Sonuçlara bir başka açıdan bakıldığında, öğrencilerin % 67'si yeteri kadar gelişip gelişmeyecekleri, gelişimlerinin yolunda gidip gitmediği gibi fiziksel büyüm eyle ilgili konularda endişe duym aktadırlar. Öğrencilerin (%32) dersleriyle ve gelecekteki akadem ik başarılarıyla ilgili endişeleri ise ikinci sırada gelm ektedir. Fiziksel büyüm eyle ilgili olarak kızların erkeklere göre d ah a fazla endişe bildirmeleri ise beklendik bir sonuçtur. Kızların daha erken yaşta gelişmeye başlaması, kızlarda erken ergenliğin işaretleriyle çevrenin daha ilgili olm ası ve m edyanın beden im gesiyle ilgili algıları etkilemesi gibi özellikler, kızların fiziksel gelişim ve görünüm lerinden daha fazla endişe duym alarına yol açmaktadır. Bunu destekleyen bir bulgu da altıncı sınıf kızlarının yaklaşık 1 /4 'in in sosyal-duygusal ihtiyaçlar başlığı altında sutyen ve ped gibi fiziksel gereksinimler belirtmiş olmalarıdır.

Kızlar, dönem e özgü endişelerini arkadaşlarıyla daha fazla paylaştıkları ve daha ilişki yönelimli oldukları (McNelles ve C onnolly 1999) için akranlarla ilişkiler konusunda da erkeklerden daha endişelidirler. Erkeklerin ise cinsel gelişim ve rolleriyle ilgili olarak kızlardan daha fazla endişe belirtmeleri hem toplum sal cinsiyet rol ve

Tablo 1: Sınıf düzeyine göre benlik tanım lam alarına ilişkin ifadelerin frekans dağılımları B enlik Tanım lam aları

Sınıf Fiziksel görünüm

Fiziksel etk in lik ler

Aile ve arkadaş ilişkileri

İçsel özellikler

Sıfatlar K ullanılan toplam ifade sayısı

6 20 4 7 12 7 50

7 20 6 10 21 7 64

8 10 3 15 20 24 72

(9)

kalıp yargılarıyla hem de yetişkinlerin, erkek­

lerin erken ergenlik dönemine girmesine ve ikin­

cil cinsiyet özelliklerinin gelişimine yükledikleri anlam la ilişkili olabilir. Ayrıca erkeklerin bu yönde endişe bildirmeleri, karşı cinsle arkadaş­

lık gereksinim i yönündeki bildirim leriyle ve kendilerini kızlara göre daha fazla cinsel gelişim özellikleriyle tanımlamalarıyla da uyum ludur.

Ö ğrencilerin duygu sal gereksinim bildiren ifadeleri incelendiğinde, anne, baba ve öğret­

m enler de dahil olmak üzere tüm yetişkinlerden anlayış, gerçek bir ilgi ve hoşgörü bekleyen gençlerin oranının %57 olduğu görülmektedir.

Sevilmek ve kendisine değer verilmesini isteyen öğrencilerin oranı ise % 26'dır. Oldukça yüksek oranlarda ifade edilen bu gereksinimler, erken ergenlik dönem i gençlerinin aslında tam am en gelişimsel nedenlerle kendileriyle çok meşgul gibi görünm elerine rağm en yalnızlık çekmek istemediklerini ve yetişkinlerin ilgi ve koşulsuz olum lu kabulüne gereksinim d u y d uk ların ı göstermektedir. Kızlar erkeklere göre daha fazla anlayış, destek ve yardım alm ak istediklerini belirtirken; erkekler kızlara göre karşı cinsle arkadaşlık etme yönünde daha fazla istek belirt­

miştir. Gereksinim duyulan alanlarla ilgili bu bulgular da endişe duyulan alanlarla uyum ­ ludur. Belirtilen gereksinimler açısından sınıf düzeyine göre gözlenen değişmeler de bilgi veri­

cidir. Erken ergenlik sürecini d ah a yoğun yaşayan sekizinci ve yedinci sınıfların, bir kısmı henüz erken ergenlik dönemine girmemiş olan altıncı sınıflardan d ah a yüksek oranlarda yetişkinlerden anlayış, ilgi ve hoşgörü bek­

lem eleri, sevilm ek istem eleri ve kendilerine değer verilm esi yön ün d e gereksinim lerinin olması; fakat diğer yandan da yalnız kalmak, hu zu rlu olm ak ve kendilerine karışılmam ası yönünde gereksinim bildirmeleri, erken ergen­

liğe özgü değişimleri yoğun biçimde yaşayan ergenlerin içinde bulundukları psikolojik d u ru ­ m u ortaya koyması açısından ilginçtir. Bu bir­

birine zıt gibi görünen gereksinim ler, erken ergenlik dönem indeki gençlere karşı yetişkin­

lerin ve özellikle anne babanın nasıl bir tutum izlemesi gerektiği konusunda ipuçları verm ekte­

dir. Çocuklarının değişmekte olduğunu izleyen

anne babalar çocuk yetiştirm e tutu m ları açısından ya eski yönetici tutum larını ve çocuk­

larıyla olan duygusal ilişkilerini aynı şekilde sürdürm eye çalışmakta ya da nasıl davranacak­

larını bilem ediklerinden ilgisiz kalm akta veya kendileri duygusal sorunlar sergilemektedirler.

Anne babaların ve öğretm enlerin ergeni destek­

leyici bir tu tu m için bilinçlendirilip yön­

lendirilmeleri, ergenin psikolojik sağlığı ve aile içi uyum un yeniden daha sağlıklı biçimde kurul­

ması açısından önemli görünmektedir.

Erken ergenlik sürecindeki sosyal gelişim özel­

liklerinin bir boyutu olarak aile içi ilişkiler ve özellikle de anne baba ile çatışma alanları seçil­

mişti. Bulgular, ders çalışma ve okul başarısıyla ilgili tartışm aların en yüksek oranda yer aldığını göstermektedir. Anne babalarıyla bu konuda çatıştıklarını belirten ergenlerin oranı %44'tür.

A nne babalarına karşı tavır ve davranışları nedeniyle çatışma yaşadıklarını söyleyen ergen­

lerin oranı ise % 30'dur. Sonraki çatışma alanları ise sırasıyla karşı cinsle arkadaşlık (%20), kıyafet ve saç biçimi (%19) ve arkadaşlarla dışarı çıkmak istem e (%19) kon u larınd a yaşanm aktadır.

Çatışm a y aratan alanlar açısından bulgular öncekilerle tutarlıdır (Carlton-Ford ve Collins 1988, Erkan 1984, İnanç 1990, Smetana 1988).

Karşı cinsle arkadaşlıkta kızlar, erkeklere göre daha fazla çatışma yaşam akta ve bu da neredey­

se 20 yıl önceki araştırm a bulgularıyla (Oskay 1985) tutarlı görünm ektedir. Diğer çatışma alan­

larında cinsiyetler arası bir fark görülm ezken ba­

zı alanlarda yaşla birlikte bildirilen çatışma mik­

tarı da artm aktadır. Arkadaşlarla dışarı çıkmak isteme, karşı cinsle arkadaşlık, eşyaların korun­

ması ve odayı düzenli tutm a gibi ev işleriyle ilgi­

li konularda yedinci ve sekizinci sınıflar, altıncı sınıflara göre aileleriyle daha fazla çatışma yaşa­

m aktadır. Bu bulgu önceki araştırm a bulgularıy­

la (Montemayor 1983) tutarlı; erken ergenlik sürecinde ve özerklik gelişim inde daha ileri aşam ada olmayla da bağlantılıdır.

Bu konudaki tartışmalar, erken ergenlik dönem ­ inin ilk yıllarında ortaya çıkmakta olup giderek artm akla birlikte bu artışın sürm ediği görülm ek­

tedir. Anne babaya karşı tavır ve davranışlar

(10)

k o n u su nd aki çatışm alar ise altıncı sınıftan başlayarak artm aya devam etmektedir. Anne babayla ilişkilerin hem önemli bir çatışma alanı olması hem de sınıf düzeyine göre çatışma m ik­

tarının artması, ABD'ye göre kültürüm üzdeki aile içi ilişkilerin daha ilişkisel olduğu yönünde­

ki açıklamalar (Şahin ve Güvenç, 1996) ve özerk­

liği kısıtlayıcı anne baba tutum larıyla ilişkili görünm ektedir. Ayrıca Collins'in (1990) öne sü rd ü ğ ü gibi bu d u ru m d a ergen ve anne babasının karşılıklı davranış ve beklentileri de birbiriyle uyuşm am aktadır. Kıyafet ve saç biçimi ile kurallara uym am a konusundaki çatışmalar ise altıncı sınıf öğrencilerinde sekizinci sınıf öğrencilerinden d ah a yüksek o randa ortaya çıkmaktadır. Bu bulgu da günlük konulardaki ergen aile çatışmasının zam anla azaldığı yönün­

deki bulgularla (Paikoff ve Brooks-Gunn 1991) tutarlıdır.

Ergenliğe geçiş sürecindeki çocukların kendileri­

ni tanım lam ada kullandıkları ifadelerle ilgili b ulgular, bu tanım lam aların sosyal-bilişsel gelişime paralel olduğunu gösteren bulguları destekleyici yöndedir (Harter 1986, Rosenberg 1986). Erken ergenlik dönem indeki çocuklar kendilerini en çok fiziksel görünüm ve özellikler ile beklentileri, istekleri, amaçları ve duygudu- rum ları gibi geçici içsel özellikler tem elinde tanım lam aktadırlar. Daha kalıcı özellikleri, yani sıfatları kullanm a sekizinci sınıfta en yüksek oranda yer almakla birlikte içsel özelliklerden anlamlı olarak daha sık kullanılmamıştır. Bilişsel gelişim açısından soyutlam aları, d aha ileri yaştaki ergenlerin daha yüksek oranlarda kul­

lanması beklenebilir. Kuramsal açıklamalara ve uluslararası bulgulara paralel biçimde içsel özel­

liklerin ve sıfatların artan yaşla birlikte daha sık kullanılm aya başlanm ası ise erken ergenlik d önem inde yeni yeni olgunlaşan form el düşünce yapısına bağlanm aktadır. Altıncı ve yedinci sınıfların benlik tanım lam alarında fizik­

sel görünüm le ilgili ifadelerin önemli bir yer tut­

ması ve sekizinci sınıfta bu nitelikteki ifadelerin anlam lı olarak azalm ası ise hızlı bedensel değişm eler nedeniyle erken ergenlik dönem inin ilk yıllarında dikkatin bedene yönelmesine özgü bir d u ru m olarak değ erlendirilm ektedir

(Montemayor ve Einstein 1977, Rosenberg 1986).

Aile ve arkadaş ilişkilerini esas alarak yapılan tanım lam aların oranı, fiziksel etkinliklerin ifade edildiği tanım lam alardan anlamlı olarak yüksek (p < .003) olmakla birlikte içsel özellikler (p <

.010) ve fiziksel görünüm le (p < .029) ilgili tanım lam alardan daha düşüktür. Ayrıca özerk­

lik gelişimi açısından daha ileri aşam ada olan sekizinci sınıf öğrencilerinin bu türden tanım la­

m alarının altıncı sınıflarınkinden daha yüksek olması da ilginçtir. Esasen bu bulgular, hem bilişsel gelişimle uyum lu hem de anne babaya karşı tavır ve davranışlar konusunda yaşanan çatışmalara paraleldir. Ergenlerin benlikleriyle ilgili tanım lam aları, bilişsel gelişim d o ğ ru l­

tu sunda daha soyut yönde gelişme göstermekle birlikte, sosyokültürel etkiler nedeniyle ailenin ve aile ilişkilerinin ergen için önemini de bir ölçüde ortaya koym aktadır. Aile, ergen için önemli olmakla birlikte ilişkilerin olumlu olma­

ması önceki araştırm a bulgularıyla da (inanç 1990) tutarlıdır.

Cinsel gelişim özelliklerini esas alan ifadelerin

"fiziksel görünüm ve özellikler" kategorisinde değerlendirilebilir olmasına rağm en bu araştır­

m ada özellikle ayrı bir kategori olarak ele alın­

m asının nedeni bu tür tanım lam aların neredeyse tüm ün ün erkek öğrenciler tarafından kullanıl­

masıdır. Erkek öğrenciler bu kategoriye giren ta­

nım lam alarında cinsel nitelikli istekler ve "er­

k e k lik le ilgili tanım lam alar kullanırken kızlarda böyle bir d urum gözlenmemiştir. Kızların içsel özellikleri ve sıfatları erkeklere göre daha fazla kullanmaları, ergenliğin başlarında kızların da­

ha fazla içgözlem yapmalarıyla ve kendilerini ifadeye daha istekli olmalarıyla (Chen ve ark.

1998, Polce-Lynch ve ark. 1998) açıklanabilir.

Bu araştırm a, erken ergenlik sürecinde olup kentte yaşayan bir grup ergenin, endişe ve d u y ­ gusal gereksinimlerini, anne babasıyla çatışma alanlarını ve benlik tanımlamalarıyla ilgili geli­

şim özelliklerini betimleyici bilgiler sağlamış ol­

makla birlikte bazı sınırlılıklara da sahiptir. Ön­

celikle örneklemin küçüklüğü ve belli bir sosyo­

ekonomik düzeyi temsil ediyor olması bulgula­

rın genellenebilirliğini sınırlam aktadır. ikinci

(11)

olarak ergenlerin erken ergenlik dönem inin han­

gi aşam asında oldukları bu araştırm ada belirlen­

memiş olduğu için ölçülmeye çalışılan sosyal, sosyal-duygusal ve sosyal-bilişsel gelişim özel­

likleriyle erken ergenlik dönem ine bağlı değiş­

m elerin ilişkisi tam olarak gösterilememiştir.

A raştırm anın boylamsal olmaması ve önceki ve sonraki yaş gruplarının alınmamış olması, gözle­

nen değişm elerin ne kadarının erken ergenlik dönem ine özgü olup ergenliğe sarkm adığı ya da ne kadarının çocukluktan geldiğiyle ilgili olarak açıklama yapm aya olanak tanım am aktadır. Bu araştırm anın taşıdığı eksiklikler gelecekteki araştırm a sorularıyla ele alınarak, genellikle er­

genlik içinde anılan ve çok fazla bilinmeyen er­

ken ergenlik dönem i özelliklerine ışık tutulabilir.

Ayrıca benlik kavram ının oluşum uyla ilgili ola­

rak daha fazla özerklik ifade eden "fiziksel et­

kinlikler tem elindeki tanım lam aların" bir bakı­

m a ilişkisellik ifade eden "aile ilişkilerini esas alan tanım lam alardan" daha az oranda yer al­

ması kültürüm üze özgü olarak düşünülebilir.

Ancak ergenlerin benlikle ilgili tanım lam aların­

da kültürlerarası bir farklılıktan söz edebilmek için konuya odaklı araştırm alara gereksinim var­

dır.

KAYNAKLAR

A ls a k e r FD, F lam m er A (1999) C ross-national research in a d o le sc e n t p sych o lo g y: T he E u ro n et Project. The A d o le s c e n t E xp erie n ce: E u ro p e a n a n d A m e r ic a n A d o le sc e n ts in th e 1 9 9 0 s içinde, FD A ls a k e r & A F la m m e r (eds.) N e w J e r s e y : L a w re n c e E rlb a u m A sso c ia te s, P ublishers., s: 1-14.

B e r n d t TJ, Perry TB (1986) C hildren's percep tio n s o f fr ie n d s h ip s a s su p p o rtive relationships. D ev P sychol

B rooks-G unn J , R eiter EO (1990) T he role o f p u b erta l p ro c e s se s. A t T he T hreshold: T he D eveloping A d o le sc e n t içinde, S S F eld m a n a n d GR Elliot (eds.) C am bridge:

H a rva rd U niversity P ress., s: 16-53.

B rooks-G unn J , W arren MP (1988) T h e psychological significance o f se co n d a ry se x u a l characteristics in 9 to 11 y e a r old girls. Child D ev 59: 161-169.

B u ld u k S, T em el F (1994) E rgenlik d ö n e m in d e k i k ız öğrencilerine ya p ıla n a n a -b a b a b a skıla rı ve ergenin b u k o n u d a k i d üşünceleri. IV. E rgen ve Ç ocuk P sikiya trisi K o n g resi'n d e s u n u la n bildiri. K irazlıyayla- B ursa.

C arlton-Ford S, Collins W A (1988) F am ily conflict:

D im ensions, differen tia l reporting a n d d evelo p m en ta l

differen ces. P aper p r e s e n te d a t th e a n n u a l m eeting o f th e A m erica n Sociological A ssociation, Chicago, Illinois.

C hen H, M echanic D, H a n se ll S (1998) A longitudinal s tu d y o f se lf-a w a ra r e n e ss a n d d e p r e s s e d m ood in a d o ­ lescence. J Y o u th A d o le sc 2 7 (6): 719-734.

Collins W A (1990) Parent-child relationships in th e tra n ­ sitio n to adolescence: C ontinuity a n d ch a n g e in interac­

tion, a ffe c t a n d cognition. A d v a n c e s in a d o le sc e n t d e v e l­

opm ent: Vol 2içinde, R M ontem ayor, GR A d a m s a n d TP G ullotta (eds.) N e w b u ry Park, CA: Sage, s: 85-106.

E rk a n G (1984) T ü rk iy e 'd e ortaöğretim e d e v a m e d e n g en ç le rin d u y g u s a l v e to p lu m s a l g e lişim in e ilişkin so ru n la r. H a c e tte p e Ü n iv e rs ite s i S o s y a l H izm e tle r Y ü k s e k o k u lu D ergisi 2 (1-3): 70-82.

H arter S (1986) P rocesses u n d erlyin g th e construction, m a in te n a n c e a n d e n h a n c e m e n t o f th e self-concept in children. Psychological P erspectives o n th e Self. Vol 3.

içinde, J S u ls a n d A G reen w a ld (eds.) H illsdale, N. J.:

E rlbaum , s:137-181.

H arter S (1990a) S e lf a n d id en tity develo p m en t. A t The T h resh o ld : T he D eveloping A d o le s c e n t içinde, S S F e ld m a n a n d GR Elliot (eds.) C am bridge: H a rva rd U niversity P ress. s:352-388.

H arter S (1990b) P rocesses underlying a d o le sc e n t s e l f concept fo rm a tio n , From C hildhood to A d olescence: A T ransitional Period? İçinde, R M ontem ayor, GR A d a m s a n d TP G ullotta (eds.) California: S a g e Publications, Inc.

s:205-240.

Hill JP, H o lm beck GN, M arlow L, G reen TM, L y n c h ME (1985) P ubertal s ta tu s a n d pa ren t-ch ild relations in f a m ­ ilies o f se ven th -g ra d e b o ys. J Early A d o lesc 5: 31-44.

İn a n ç B (1990) T ü rk ergenlerinin ö z imajları. V. U lusal Psikoloji Kongresi, Psikoloji S em in er D ergisi Ö zel S a y ıs ı (8). E d e b iy a t F a k ü lte si Y ayını, İzm ir .519-526.

L evitt MJ, Guacci-Franco N, L evitt J L (1993) C onvoys o f social su p p o rt in childhood a n d early adolescence:

Structure a n d fu n c tio n . D ev P sychol 29: 811-818.

M cNelles LR, Connolly J A (1999) In tim a cy b e tw e e n a d o ­ le sc e n t fr ie n d s : A g e a n d g e n d e r d ifferen ces in intim ate a ffe c t a n d in tim a te behaviors. J R e se a rc h A d o lesc 9:

143-159.

M o ntem ayor R (1983) P arents a n d a d o le sc e n ts in con­

flict: A ll fa m ilie s in so m e o f th e tim e a n d so m e fa m ilie s m o s t o f th e tim e. J E arly A d o lesc 3: 83-103.

M o ntem ayor R, B ro w n lee J (1987) F athers, m others a n d a d o lescen ts: G en d er-b a sed d ifferen ces in p a re n ta l roles during a dolescence. J Y o u th A d o le sc 16: 281-291.

M o ntem ayor R, E ise n M (1977) T h e d eve lo p m e n t o f s e lf­

conceptions fr o m childhood to a dolescence. D ev Psychol, 13, 314-319.

M o ntem ayor R, A d a m s GR, G ullotta TP (1990) From C h ild h o o d to A d o le sc e n c e : A T ra n sitio n a l P eriod?

California: S a g e Publications, Inc.

O sk a y G (1985) A r k a d a ş lık ilişkilerinden k a y n a k la n a n a n a -b a b a e rg e n ç a tış m a s ı. H a c e tte p e Ü n iv e rsite si

(12)

E d e b iy a t F a k ü lte si Dergisi, 3 (2): 141-165.

P a ik o ff RL, B rooks-G unn J (1991) Do pa ren t-ch ild rela­

tio n sh ip s ch a n g e during p u b e rty ? P yschol B ull 1 10 (1):

47-66.

P eterson A C (1988) A d o le sc e n t develo p m en t. A n n R ev P sychol 39: 583-607.

P o lce-L yn ch M, M y e rs B J, K ilm a rtin C T v e ark.

F orssm ann-F alck R, K liew er W (1998) G ender ag e p a t­

tern s in em otional expression, b o d y im age a n d se lf­

e ste e m : a q u a lita tive a n a ly s is . S e x R o les 3 8 (11- 12):1025-1048

R o sen b erg M (1986) Self-concept fr o m m id d le childhood trough a dolescence. Psychological P erspective o n the S e l f içinde, J S u ls a n d A G G reen w a ld (eds.) H illsdale, N.J.: E r lb a u m s:182-205.

R u tte r M, G raham P, C h a d w ic k OF, Y ule W (1976) A d o le sc e n t turmoil: F act o r fiction. J C hild P sychol P sych ia try , 17: 35-56.

Savin-W illiam s RC, B e r n d t T J (1990) F rien d sh ip during a d o le s c e n c e . A t T h e T h resh o ld : T h e D eveloping A d o le sc e n t içinde, S S F eld m a n a n d GR Elliot (eds.) Cam bridge: H a rva rd U niversity Press.

S m e ta n a JG (1988) A d o le sc e n ts' a n d p a r e n ts ’ concep­

tions o f p a re n ta l authority. C hild D ev 59: 321-3 3 5 . Steinberg L, Morris A S (2001) A d o le sc e n t d evelopm ent.

A n n R ev P sychol 52: 83-110.

Ş a h in D, G üvenç-B erkem G (1996) E rgenlerde aile algısı ve b en lik algısı, T ü rk Psikoloji Dergisi. 11(38), 2 2 - 32.

Ş a h in NH, Ş a h in N, Y a s a k Y, D u ra k A , Oral A , U ngan Ü, Ö zta n N (1994) T ü rkiye'd e E rgenlik D önem i A ra ştırm a la ­ rı B ib liyo g ra fya sı 1 9 8 0-1994. Psikoloji A raştırm aları M erkezi, A n k a ra , N isa n 1994.

Ş a h in , N. H., Şahin, N., Oral, A ., Ungan, Ü., Y a sa k , Y., D urak, A . ve Ö ztan, N. (1995). T ü rk iy e 'd e E rgenlik D öne­

m i A ra ştırm a la rı B ib liyo g ra fya sı 1 9 8 0-1994. Psikoloji A ra ştırm a la rı M erkezi, A n k a ra , N isa n 1995.

Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi 9. yayın yılını geride bırakmıştır. Dergimizin bu kadar uzun süredir yayınlanabilmesi ve bugün ulaştığı bilimsel düzeye gelmesinde danışmanlarımızın katkılarının önemli bir payı olduğunu düşünüyoruz. Özveri ve titizlikle sürdürdükleri bu çalışmalar için kendilerine teşekkür ederiz.

Dergimize gösterdikleri ilgi ve desteğin sürmesini dileriz.

Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi

Yayın Kurulu

Referanslar

Benzer Belgeler

(135) Mu oaidnu dáid vuolggasajiide lea ahte ii leat vuođđu geahčadit man muddui Sárevuomi čearru njuolgut sáhttá čuoččuhit alddiset vuoigatvuođaid Vuođđolága

Bu münasebetle Nafia Bakanlığı Yapılar Umum Direk- törlüğünden; vilâyetlerde açılacak müsabakalar için umumî bir şartname yapılmasını ve bilhassa jüri işlerinin herkesi

Suriye Kamplarının bulunduğu iller de ki Yerel eğitim programlarının tamamlanmasının ardından Ġlki 2014 yılında Ankara‟da eğiticilere yönelik

Çünkü Fatih devrinde yazılmış olan vakıf defterine göre, bu köyün malikanesi Dediği Dede ahfadlanndan Ahmed Paşa­.. mn

Erkeklerin kanserin risk faktörleri, belirtileri ve erken tanısına ilişkin bilgi düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışmada, kansere neden olan risk

*Tek seferlik gelir/giderler hariçtir **Sanayi segmentinde elden çıkarılan iş kolları ve perakende segmentinde TFRS16 etkisi hariçtir.

Grup Başkanları, ilgili Grup şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı olarak, Sabancı Holding ve Grup şirketleri arasında köprü görevi görmekte ve değer yaratılmasına

Grup Başkanları, ilgili Grup şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı olarak, Sabancı Holding ve Grup şirketleri arasında köprü görevi görmekte ve değer yaratılmasına