Uygulan tarım(sızlaştırma) politikaları nedeniyle her yıl binlerce çiftçi iflas ediyor, arazilerini,üretim araçlarını satarak mesleklerini terk ediyor.2006 yılı sonundaki verilerine göre tarımsal nüfus uygulanan tarım(sızlaştırma) politikaları yüzünden dört yılda 6 puan gerileyerek yüzde 33’den yüzde 26,8’e düştü.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’e göre çiftçiler üretimden daha hızlı kopmalı,çiftçi nüfus azalmalı.Bakan Mehdi Eker 20 Şubat 2007 tarihli gazete haberlerine yansıyan basın açıklamasında ; “Bir an önce ABD ve AB seviyesine gelinmesini” istiyor.ABD’de tarımsal nüfus yüzde 1,5, AB’de ise yüzde 6 civarında, yani bakana göre Türkiye de hala yüzde 20-21 civarında bir fazlalık var.Bu fazlalığında biran önce tarım dışına çıkması lazım.Peki Tarım dışına çıkan bu nüfus ne yapacak? Bakana göre yeni istihdam olanakları yaratılarak bu nüfus istihdam edilmiş. Gelin birde bunu biz çiftçilere sorun. Tarımsal üretim dışına çıkan çiftçiler hiç de öyle sayın Tarım ve Köyişleri Bakanının söylediği gibi yeni iş olanakları yaratılarak üretime katılmış değil.Bu kesimin büyük bir kısmı işsiz. Bu güne kadarki geçimlerini de sattıkları traktörlerinden, otomobillerinden ve hatta sattıkları arazilerinden ellerine geçen para ile sürdürdüler. “Belki iş buluruz” umuduyla şehirlere göçüp varoşlara yerleştiler.
Ama sayın Mehdi Eker’e göre “kentsel nüfustaki artış gelişmişlik göstergesi”.Dünya’ nın hiçbir ülkesinde varoşların çoğalması gelişmişlik göstergesi olmamıştır. Aksine açlıkla, işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya kalan insanlar çetelerin,uyuşturucu tacirlerinin kullanımına açık hale gelmişlerdir. Eğer çiftçilerin tarımdan tasfiyesi süreci daha hızlı devam ederse kentlerde hızla çoğalan varoşlar işsizlerin ,açların ve yoksulların toplu olarak yaşadığı mekanlar haline gelecektir. çünkü tarımsal nüfusun ABD ve AB standartlarına çekilmesi demek 12-13 milyon çiftçinin üretimden kopması ve işsiz kalması demektir.Böylesi bir durumda tüketicilerinde açlık ve kıtlıkla karşılaşacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.çünkü çiftçilerin üretim araçları (tohumu,toprağı v.b) kardan başka hiçbir şey düşünmeyen büyük şirketlerin eline geçecek.Ve bu şirketler gıdanın tek hakimi olacaklar.Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in istediği de bumudur?
Sayın Bakan’ın yapmış olduğu açıklamadan anlaşılıyor ki AKP Hükümeti; “çiftçiler nasıl olsa üretimden vazgeçmek zorunda kalacak,toprağını terk edecek,binlerce köy de yok olacak bu nedenle köye ve köylüye hizmet götürmeye gerek yoktur”mantığıyla hareket etmiş ve Köy Hizmetleri o nedenle kapatmış, “Tohumculuk Kanunu”nu o nedenle
çıkartmış.
“Tarım ve Köyişleri Bakanlığı” eğer köyü korumak, geliştirmek ,çiftçinin ve köylünün refah düzeyini arttırmak için yoksa ne için vardır?Yoksa Bakanlığın adı “Türkiye çiftçisini Yok Etme Bakanlığı” oldu da bizim haberimiz mi yok? Üreticiler olarak AKP Hükümeti’ni ve Tarım ve Köyişleri Bakanı’nı bir kez daha uyarıyoruz; İMF, Dünya Bankası ve AB’nin ülkemize dayattığı “Tarım(sızlaştırma) Politikaları”ndan vazgeçin.çiftçiye ve tarımsal üretime sahip çıkın.Ülkemizin ve insanlığın geleceği “Gıda Egemenliği” ve “Gıda Güvencesi” ni bir avuç emperyalist tekelin eline teslim etmemekten geçiyor.Küresel sermayenin saldırıları karşısında bir avuç nefes ,bir avuç yaşam alanı yaratmaya çalışan Brezilya’daki “Topraksızlar”,Fransa’daki GDO karşıtı “Tırpancılar”, Kore’de direnen çiftçi hareketleri gibi biz Türkiye’deki çiftçiler olarak da direnmeye kararlıyız, tohumumuza, toprağımıza ve suyumuza kısacası
yaşamımıza sahip çıkıyoruz,sahip çıkmaya da devam edeceğiz.Ülkeyi yönetenlerden de aynı şeyi; yaşama sahip çıkmalarını istiyoruz.
çiftçi üretmezse Dünya aç kalır. Dünya’ nın aç kalmaması için çiftçilere sahip çıkalım. BASINA ve KAMUOYUNA DUYURULUR
24/ 02 / 2007
Adnan ÇOBANOĞLU ÜZÜM-SEN Gen.Bşk.