AKP Hükümeti'nin üç bakanı nihayet yarın biraraya gelerek küresel ısınmanın Türkiye'ye yönelik tehditleri karşısında neler yapılabileceğini tartışacak. Bakanlar, bir rapor hazırlayarak Hükümete sunacaklar.
Küresel ısınma, kutuplardaki buzulların erimesine, iklimin ve mevsim şartlarının değişmesine, okyanusların ısınmasına, deniz seviyesinin yükselmesine, orman yangınlarının artmasına, göllerin küçülmesine, ırmakların kurumasına, bitkilerin erken çiçek açmasına, göç dönemlerinin değişmesine, kıyı şeritlerinin erozyona uğramasına, bulut ormanlarının kurumasına yol açıyor.
çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker, küresel ısınma konusunu görüşmek için bugün bir araya geliyor. çevre ve Orman Bakanlığının ev sahipliğinde yapılacak görüşmelerde, küresel ısınmanın Türkiye'ye etkileri, çevre, tarım ve enerji politikalarına nasıl yansıyacağı ve bunların dışında, kuraklık yönetimi, su yönetimi, suyun etkin kullanımı konuları ele alınacak.
Üç bakanın uzmanların da görüşlerine başvurarak ayrıntılı bir rapor ve eylem planı hazırlayıp Hükümetin bilgisine sunacakları öğrenildi. Bakanların raporu doğrultusunda bazı yasa tasarılarının gündeme gelebileceği beliriliyor. TÜRKİYE CİDDİ RİSK GRUBUNDA
Türkiye iklim değişikliğinin olumsuz etkileri açısından risk grubunda yer alıyor. Son 70 yılda 70 istasyonda kaydedilen sıcaklık verilerine göre, Türkiye’nin yıllık ortalama sıcaklıklarının arttığı, özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ısınma oranlarının, her 10 yılda 0.07- 0.34 derece arasında arttığı belirtiliyor. Bugüne kadar hazırlanan çeşitli raporlara göre küresel ısınmanın Türkiye’ye etkileri şöyle olacak:
Türkiye 100 yıl içinde Afrika’ya dönecek. Yağışların azalmasıyla başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinin su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak. Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla Türkiye’de hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim, düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller can ve mal kaybına neden olacak. Denizlerdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulacak.
Kavurucu sıcaklar ve kuraklık tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalmasına neden olacak. Yaz yerine bahar turizmi yapılacak. Güney bölgeleri, turizmi kuzeye kaptıracak. Akdeniz yerine Karadeniz öne çıkacak. Kar yağışı giderek azalacak. Hatta kış mevsimi ortadan kalkacak. İklim değişiklikleri, göçlere neden olacak.
Türkiye'de yaşayanlar kuzeye yerleşmeye çalışacak. Daha sık ve uzun süreli kuraklıklar olacak.
2030’da Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacak. Deniz seviyesinin 2030’da 30, 2050-2100 arasında da azami 100 santimetre yükselmesi bekleniyor. Denizlerin
yükselmesinden kıyı kesimleri etkilenecek.Deniz seviyesinde yükselmelerle birlikte kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelecek.
EN ÇOK ABD KİRLETİYOR
Son yıllarda karbondioksitteki artışın hızını inceleyen bilim insanları, çin ve Hindistan’ın artışa büyük katkısı olduğunu ifade ediyor ancak ‘dünya karbondioksit üretimi’ sıraya konulduğunda ABD’nin ilk sırada yer aldığı görülüyor.
ABD dünya nüfusunun yüzde 4’üne sahip ancak karbondioksit üretiminin yüzde 25’ini sağlıyor. İngiltere yüzde 3 üretiyor. Hindistan, nüfusu 15 kat fazla olmasına rağmen karbondioksit üretimi hemen hemen İngiltere ile aynı. Atmosfere yılda 220 milyon ton karbondioksit bırakan Türkiye ise 20.sırada yer alıyor. Ancak, 2010 yılında bu rakamın 400 milyon tonlara ulaşması bekleniyor.
Özlem Zorcan
