ÇEVRESEL OLAĞANÜSTÜ HAL REJİMİ:
ÇEVRE KORUMA SİSTEMİNDEN MUAF TUTULAN BİR SİSTEM DEMOKRATİK VE HUKUKA SAYGILI DEĞİLDİR!
Danıştay, 30.06.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği ile maden aramalarıyla ilgili ÇED muafiyeti doğuran hükmün yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.
Öncesinde de, Maden ve Çevre Kanunu'nda, petrol, jeotermal ve maden arama faaliyetlerinin çevresel Etki
Değerlendirmesi kapsamı dışında olacağına ilişkin getirilen muafiyetler Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmişti. Böylece Maden ve Çevre Kanunu ile yaratılmaya çalışılan muafiyetin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden sonra, yine ve yeniden bir yönetmelik ile maden aramalarını ÇED’den muaf tutma çabası Danıştay tarafından
durdurulmuş oldu. EGEÇEP ve Ekoloji Kolektifi olarak açtığımız davada Danıştay, ÇED raporu hazırlanmadan, ÇED Olumlu kararı alınmadan yapılan maden arama faaliyetlerinin hukuka aykırı olduğuna hükmetti.
ÇED raporlarının doğayı koruma, doğaya zarar veren faaliyetlerin yaratacağı zararları önleme, bu tür faaliyetlerin denetim altına alınmasını, faaliyetlerin risk analizlerinin çıkarılmasını, riskin gerçekleşmesi durumunda izlenecek yolların irdelenmesini sağlama amacı taşıması beklentilerimizin temelini oluşturmaktadır. Ancak ÇED sürecinin içi boşaltılmış bir prosedür hâline getirildiği uygulamada, ÇED’e tabi faaliyetlerin çoğunluğunun ÇED Olumlu kararı aldığı hâlâ bir gerçek olarak varlığını koruyor. Bu sebeple, onlarca mahkeme kararını dolanacak yeni mevzuat
değişikliklerini deneyimleyip durduğumuz hukuk mücadelesi karşısında, maden arama faaliyetlerinin ÇED’den muaf tutulmasının yürütmesinin durdurulması doğanın ve emeğin sömürüsü açısından duyduğumuz kaygılarımızı
dindirmeye yetmiyor.
Nitekim mahkeme kararları sonrasında yapılan her değişiklik, çevre ve canlı yaşamının korunması için değil, faaliyetleri yürüten şirketlerin işlerini kolaylaştırmak adına yapılıyor. Kazdağları’nda, Erzincan İliç’te, Ordu’da ve ülkemizin dört bir yanında devam eden altın işletmeciliği faaliyetleri, doğamızı, yaşamımızı kirletirken, başta madenci şirketler olmak üzere, sermayenin önündeki engelleri temizliyor.
İstanbul 3. Köprü, havalimanı, Kazdağları’ndaki altın arama faaliyetleri, doğamızı geri dönüşümsüz bir şekilde yıkıma sürükleyen HES, termik ve nükleer projelerden bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz. Halkın yaşam alanlarına kurulan RES’lerin “temiz enerji” olmadığını biliyoruz, görüyoruz.
Demokratik karar alma süreçleri dışında tutulan ve verili hukuk sistemi içinde istisnalar, muafiyetler getiren bu sistem sürdürülebilir değildir. Hukuk ancak toplumun hukuk düzenini yeniden ve demokratik yollarla kurmasıyla
mümkündür. Verili idare yapısı, hukuk tanımaz şirketlerin taşeronu olmaktan çıkartacak yegâne güç toplumun doğaya ve yaşamına sahip çıkmasından geçmektedir. Bu nedenle, idare edenlerin halkı değil, devleti yönettiklerini
görmelerini istiyoruz.
Böylesi hukuk tanımaz bir idarî sistem içinde, bu yönetmeliğin yayınlandığı tarihten itibaren hangi projelerin ÇED’den muaf tutulduğu açıklanmalı, şirketlere tanınan tüm muafiyetler halkla paylaşılmalıdır. Bu muafiyetler kaldırılmalıdır. Soruyoruz, kimlere nasıl ve ne için muafiyet tanıdınız? Bu ülkenin taşının, toğrağının ve canının değerini korumak için mücadeleye devam edeceğiz. Bu nedenle, yönettiğini devletin kurallarına uymaya siz idarecileri davet ediyoruz. Hak arama özgürlüğünü, yargı kararlarının uygulanmamasıyla fiilen ortadan kaldıran bir siyasal sistemin, demokratik karar alma süreçlerini ve özgürlükçü bir toplumun önünde engel olduğunu görüyoruz. Bu nedenle bir kez daha kamuoyu önünde, muafiyet düzenini kaldırın diyoruz. İstisna rejimiyle yönetilen bir ülkede demokrasi kurulamaz. Çevresel Olanağanüstü Hal Rejimi, geleceğimizi, özgürlüklerimizi ve haklarımızı gasp ediyor. Durdurun,
durduracağız. Tüm duyarlı toplum kesimlerini, ekolojik bir dünya için, demokrasiye, özgürlüklere ve hak arama hürriyetlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Olağanüstü bir çevre yönetim rejimi, doğa varlıklarını koruyamaz, tüketir. Tükenir. Bu yok oluşa müsaade etmeyeceğiz.
emek düşmanı politikalara karşı bu daha başlangıç, mücadeleye devam! 29.08.2013