• Sonuç bulunamadı

EGEÇEP ve Ekoloji Kolektifi taraf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EGEÇEP ve Ekoloji Kolektifi taraf"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EGEÇEP ve Ekoloji Kolektifi tarafından düzenlenen Avrupa Sosyal Forumuna Doğru Ekososyalist Forum Hazırlık Toplantısı İzmir’de gerçekleşti. Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde düzenlenen toplantıya Ekoloji

Kolektifi’nden Fevzi Özlüer, EDP İl Başkanı Arif Ali Cangı, EGEÇEP Dönem Sözcüsü Muammer Sakaryalı, Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Başkanı Hülya Yılmaz ve Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven konuşmacı olarak katıldı.

Toplantıda ilk sözü alan Ekoloji Kolektifi’nden Fevzi Özlüer Kopenhag Zirvesi ile ortaya çıkan İklim Adaleti

Hareketi’nin Cochabamba’da (Bolivya) orgaize ettiği toplantıya dikkat çekti. Mücadelenin ortaklaşmasında yaşanan sıkıntıların mücadele alanlarının tanımlanmasından kaynaklandığını belirten Özlüer, yerel hareketlerin sorunu öncelikle kendi coğrafyasından uzaklaştırmayı hedeflediğini, bunun da yerele hapsolmuşluk sonucunu doğurduğunu ifade ederek, “Yerel iktidar odakları şirketlerle müzakere ederek sorunları çözmeye çalışıyorlar. Ancak yaşanan pratikler sorunların müzakere ile çözülemeyeceğini gösteriyor” dedi. Ulukışla’da platform değil, köy meclisi şeklinde örgütlenmeyi tercih ettiklerini dile getiren Özlüer, “Köy meclisleri yerel iktidar odaklarını dentleyen bir organ ve ikili iktidar modeli oluşturuyor. Bunlara paralel olarak dört köyde kadın meclisleri oluşturduk” diye konuştu. Meclislerin kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddete karşı direniş komiteleri oluşturarak çeşitli biçimlerde eylemlerle direndiklerini ve birçok kazanım elde ettiğini vurgulayan Fevzi Özlüer, yaşananları şöyle anlattı: “Hasangazi’de 23 Nisan2010’da yaşanan çatışma sonrası maden işletme tesisinin yeri değiştirildi. Jandarma bazı köylüleri gözaltına aldı ve bunu protesto etmek için çocuklar 23 Nisan törenlerine katılmadılar, kutlamalar boykot edildi. Köylülerin gözaltıların sona erdirilmesi yönündeki baskısıyla köylüler serbest bırakıldı ve altın madeni başka bir yere taşındı.”

Dünyada kapitalizmin maden alanında sermaye birikimi gerçekleştirerek varlık alanı elde etmeye çalıştığını söyleyen Özlüer, bu anlamda mücadelenin önemli olduğunun altını çizdi.

Fevzi Özlüer’in ardından söz alan EDP İzmir İl Başkanı Arif Ali Cangı, yaşamın yok edilmesinin bir politik tercih sonucu olduğunu belirtti. Maden yasasında yapılan değişikliğin, neoliberal politikaların nasıl bir hakimiyet kurma çabasında olduğunun göstergesi olduğunu dil getiren Cangı, “Yasayla oluşturulan kurul, öncelikle maden rezervinin işletilmesine önem veriyor. Kurulun verdiği kararda kamu yatırımına öncelik verilmesi, madencilikten vazgeçlmesi söz konusu olursa bu kez yatırımı yapacak kamu kurumu madenci şirketin o ana kadar yaptığı bütün masrafları karşılamak yükümlülüğü altına girecek. Bunun anlamı madencilik şirketlerinin yatırımlarını güvence altına almaktan başka bir şey değildir” dedi. Kapitalizmin mülkiyet hakkını kutsadığını, ancak köylülerin mülkiyet hakkını yok saydığını vurgulayan Cangı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Düzenleme ile kıyıların satılması gündeme geliyor. Zaten kıyılar 12 Eylül anayasası ile halka kapatılmıştı. Kıyılara dair planlama yetkii düzenleme ile tamamen yerel yönetimin tekeline alınacak. Yerelden baskı yapma şansı

kalmayacak. Tüm bunlara karşı bir ekoloji politikası oluşturulması gerekiyor. Bu işin politikası yapılmalı, politikaya bulaşmaktan korkulmamalı. Bu kapsamda ekoloji hareketlerinin bundan sonraki süreçte biraz daha siyasete bulaşması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa barbarlık düzeninde hepimizin yaşamı mahvolacak.”

Cangı’nın ardından EGEÇEP adına söz alan EGEÇEP Dönem Sözcüsü Muammer Sakaryalı, doğanın küresel bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu ve büyük bir pazar olarak görüldüğünü, ağacın, suyun, tohumun da bu pazarın metası olarak görüldüğünü söyledi. Mücadele öznelerinin ortak hareket etmesi gerektiğini belirten Sakaryalı, “İnsanlar can acıma sırası kendine gelene dek hareket etmiyor. 12 Eylül’den bu yana bir atalet hali var. Canı yanan insanların mücadelesini mayalandıramadığımız sürece demokrasiyi de yaşatamayız. Demokrasi kültürünün yerleşmesi mücadele içerisinde oluyor” dedi. Maden yasası düzenlemesinin sessiz sedası meclisten geçtiğine dikkat çeken Sakaryalı, “Yasa geçerken bize Goliath ile Davut’un kavgasını izlettiler. Örgütlenecek olan kitlelere, doğanın sermayenin pazarı haline geldiğini göstermemiz gerekiyor. Düşmanı ve sorunu doğru saptayarak saldırının topyekünlüğüne karşı topyekün bir savunma hattı oluşturmaya dönük örgütler ortaya çıkarılmalıdır. Bunların birleşmeleri harekin kendi dinamiği içinde olacaktır. Esas özne gerçek tehlikeyi görüp ‘mücadelemiz ortak, kurtuluşumuz birdir’ lafı etrafında set örmeli” şeklinde konuştu.

Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Başkanı Hülya Yılmaz, gıda güvencesinin önemli bir gereğinin erişilebilirlik olduğunu söyledi. Gıdaların insan onuruna yakışır bir şekilde sağlanabilmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Bunun için gerekli mekanizmalar devlet tarafından kurulmalı. Ancak günümüzde bunların sorumluluğu

(2)

bireylerin sırtına yükleniyor” dedi. 1970’li yıllarda üretim teknolojilerinin gelişmesi ile gelişmiş ülkelerin elinde ürün stokları oluştuğunu ve az gelişmiş ülkelerin bu stokların zorunlu tüketicisi haline getirildiğini belirten Yılmaz, “Bunun sonucunda az gelişmiş ülkeler gıda üretemez duruma geldi. Tekeller arasında gıda egemenliğini ele geçirmek için byük bir savaş var” diye konuştu. Yılmaz, gıda alanında tekelleşme sonucu çiftçilerin kendi arazisinde ne şekilde ve hangi ürünün üretimini yapacağını kendilerinin belirleyemediğini, tarımda bir tek tipleşmeye gidildiğini vurgulayarak, önlem alınmazsa tür çeşitliliğinin büyük darbe alacağını, halkların gıda güvenliği hakkı olduğunu söyledi.

Toplantının son konuşmacısı olan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, belediye olarak su hakkını barınma, sağlık, eğitim hakkı gibi bir insan hakkı olarak gördüklerini söyleyerek, “Ulaştığımız olayın tam anlamıyla bir sosyal belediyecilik olduğunu söylemek mümkün değil. Sosyal bir devlet olmadan bu mümkün değil. Gücümüzün yettiği oranda sosyal belediyecilik yapmaya çalışıyoruz” dedi. Suyun, dünyanın birçok yerinde tekellerin kullanımı için depolandığına işaret eden Özgüven, “Suyu belediyemizden bedava alanlar bu konuda aleyhimize açılan davaya destek vermediler. Örneğin yurtdışında destek verenler oldu ama partimizin genel başkanı gelip bizi desteklemedi” dedi. Özgüven, sözlerine şöyle devam etti:

“Bir yaşam hakkı olan suyu ücretsiz kullanmak isteyenlerin bize destek vermesi gerekir. Yalnız biz değil, 100 belediye suyu bedava yaparsa bu ciddi bir olay olur. Suyun bir yaşam hakkını bıkmadan, usanmadan yinelememiz lazım. Belediye olarak belli bir miktara kadar suyu ücretsiz vermeye devam edeceğiz. Ticarethane değiliz, oysa

belediyeyi ticarethane gibi görür hale gelindi. Biz insana hizmet etmeyi yeğliyoruz. Onlarca Dikili olması gerekir. Çok fazla bir iş yaptığımızı düşünmüyorum, ancak belediyeler olarak ortak akılda bir şeyler yapabiliriz. Örneğin Bergama Belediyesi 5 ton suyu 1 lira yaparak bu yolda bir adım attı. Başka dikili, bergma Belediyeleri yaratmanın gerekliliğine inanıyorum. Bizi beraat ettiren mahkemenin kararı kimseyi yanıltmasın, mahkeme ‘su yaşam hakkıdır’ demiyor. Oluşturulan kamuoyu baskısının kararda etkisi olduğunu düşünüyorum. Biz ulaşım hizmetini de ücretsiz veriyoruz, fakat bana bu konuda dava açmadılar. Çünkü suyun ticarileşmesini isteyenler sadece suya odaklanılmasını, bu alana dikkat çekilmesini istiyorlar.”

Özgüven 1-12 Eylül 2010 tarihleri arasında Dikili’de düzenleyecekleri 30. Barış Festivali’nin ana temasının “12 Eylül ile Yüzleşme” olduğunu sözlerine ekledi. Toplantı soru-cevap kısmının ardından sona erdi.

1-4 Temmuz 2010 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek olan Avrupa Sosyal Forumu kapsamında iki günlük bir Ekososyalist Forum yapılacak.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bölgeye girmeye çalışan şirket yetkililerin bir an önce çıkartılması, şirketin hukuk süreçlerine uygun davranacak şekilde hareket etmesi için kolluk güçleriniz

yürütüldü ğü, sürdürülebilir kalkınmanın sürdürülebilir çevre ile mümkün olduğu, halbuki söz konusu çed raporları ile al ınması gereken en basit tedbirlerin

Belgesel gösteriminin ard ından yapılan “Madenciliğin Yaşam Alanlarına Etkileri” konulu panele, TBMM Madencilik Sektörü Araştırma Komisyonu Üyesi AKP Muğla

EMET DEĞİRMENCİ İLE SÖYLEŞİ Kent ve Ekoloji: Yeni Zelanda Deneyimi YER: Mimarlar Odası Ankara, SAAT: 18.30 Konur Sokak No: 4 Kat: 5 06650 Kızılay-Ankara. 21 EYLÜL

Ahmet Priştina Kent Müzesi’nde gerçekleştirilen “Madencilik Yasası Değişiklik Taslağı ve çevremize Etkileri” konulu foruma, EGEÇEP bileşenlerini yanı sıra

Çocuklar ımıza yaşanılası bir çevre, temiz hava-su-toprak bırakmak için bizler yaşamı savunmaya devam edeceğiz.. Ve ya şamı mahvedenlerin

Flow For Love of Water'ın özel gösteriminin yapılacağı festivalde ayrıca, Son Kumsal, Devrimci Gençlik Köprüsü, Fatsa Gerçeği, Umut İklimi, Gıdanın Geleceği,

Oysa bütün dünyada temiz suya ula şım ve kanalizasyon için 9 milyar dolar yetiyor” diye konuştu.. Türkiye’nin su krizinin tam ortasında olduğunu kaydeden Öngür,