• Sonuç bulunamadı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ"

Copied!
61
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Egeria densa SUCUL BİTKİSİNİN VANADYUM İLE KİRLENMİŞ SULARDA FİTOREMEDİASYON POTANSİYELİNİN ARAŞTIRILMASI

Yusuf Samet YURDAKUL

BİYOLOJİ ANABİLİM DALI

ANKARA 2021

Her hakkı saklıdır

(2)

i ETİK

(3)

ii ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

Egeria densa SUCUL BİTKİSİNİN VANADYUM İLE KİRLENMİŞ SULARDA FİTOREMEDİASYON POTANSİYELİNİN ARAŞTIRILMASI

Yusuf Samet YURDAKUL

Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı

Danışman: Doç. Dr. Mehmet Borga ERGÖNÜL

Bu tez çalışmasında vanadyum ağır metalinin, hakkında çok çalışma bulunmayan Egeria densa sucul bitkisi ile giderimine bakılmıştır. Bunun yanında, çalışmada kullanılan Hoagland solüsyonu içinde yer alan elementlerden ikisinin (Cu ve Zn) giderimine de bakılmıştır. Bu amaçla E. densa 7 gün boyunca düşük (0,2 ppm), orta (0,6 ppm) ve yüksek (1,8 ppm) olmak üzere üç farklı konsantrasyonda vanadyuma maruz bırakılmıştır. Örnekler kirletici bulunan ortamdan 1, 4 ve 7. günlerde alınarak ortamda kalan kirletici miktarı belirlenmiştir. Vanadyum için yüksek oranda bir giderim ölçülememişken; bakır ve çinko için kayda değer ölçümler bulunmuştur.

Elde edilen sonuçlar doğrultusunda E. densa bitkisinin V ağır metalini ortamdan uzaklaştırmada başarılı olmadığı ancak Cu ve Zn ağır metallerini ortamdan uzaklaştırabildiği görülmüştür. E. densa’nın V giderimi için kullanımı önerilmemektedir.

Aralık 2021, 51 sayfa

Anahtar Kelimeler: Fitoremediasyon, Egeria densa, vanadyum, bakır, çinko, ağır metal giderimi

(4)

iii ABSTRACT

Master Thesis

INVESTIGATION OF PHYTOREMEDIATION POTENTIAL OF AQUATIC PLANT: Egeria densa IN VANADIUM CONTACTED WATER

Yusuf Samet YURDAKUL

Ankara University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Biology

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Mehmet Borga ERGÖNÜL

In this thesis, the removal of vanadium heavy metal by the aquatic plant Egeria densa, about which there are not many studies, was examined. In addition, the removal of two of the elements (Cu and Zn) in the Hoagland solution used in the study was also examined. For this purpose, E. densa was exposed to vanadium in three different concentrations as low (0.2 ppm), medium (0.6 ppm) and high (1.8 ppm) for 7 days. The samples were taken from the environment with pollutants on the 1st, 4th and 7th days and the amount of pollutants remaining in the environment was determined. While a high rate of removal could not be measured for vanadium;

Notable measurements were found for copper and zinc. According to the results obtained, it was observed that E. densa plant was not successful in removing V heavy metal from the environment, but it could remove Cu and Zn heavy metals from the environment. The use of E. densa for V removal is not recommended.

December 2021, 51 pages

Key words: Phytoremediation, Egeria densa, vanadium, copper, zinc, heavy metal removal

(5)

iv

ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR

Bu tez çalışması, bilimin bugünlere gelmesinde emeği geçen ve bugünden sonra da bilimin ilerlemesi için emek verecek olan herkese adanmıştır. Bu bağlamda kişisel olarak öğrenimime katkıda bulunmuş ve bulunacak olan herkese teşekkürlerimi sunarım.

Yusuf Samet YURDAKUL Ankara, Aralık 2021

(6)

v İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI

ETİK ... i

ÖZET ... ii

ABSTRACT ... iii

ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR ... iv

SİMGELER DİZİNİ ... vi

ŞEKİLLER DİZİNİ ... viii

ÇİZELGELER DİZİNİ ... ix

1. GİRİŞ ... 1

1.1 Vanadyum ile İlgili Genel Bilgiler ... 6

1.2 Fitoremediasyon ile İlgili Genel Bilgiler ... 8

1.3 Egeria densa Bitkisinin Sistematiği ve Biyolojik Özellikleri ...10

2. KAYNAK ÖZETLERİ ...12

3. MATERYAL ve YÖNTEM ...19

3.1 Kültür Şartları ...19

3.2 Cam Malzemelerin Temizliği ...19

3.3 Bitkilerin Seçilmesi...20

3.4 Kimyasal Stokların Hazırlanması ...20

3.5 Biyodeneyler ...21

3.6 Numunelerin Ağır Metal Analizi İçin Hazırlanması ...22

3.7 Fotopigment Miktarının Belirlenmesi ...22

3.8 Ölçüm Yöntemi ...23

3.9 İstatiksel Analizler ...23

4. ANALİZLER VE BULGULAR ...25

4.1 Deney Koşulları ...25

4.2 Vanadyum İçin Deney Sonuçları ...26

4.3 Hoagland Solüsyonu Açısından Deney Sonuçları ...28

4.4 Egeria densa Bitkisinin Yaş Ağırlığı Açısından Deney Sonuçları ...33

4.5 Klorofil-A ve Kloforil-B Açısından Deney Sonuçları ...34

5. TARTIŞMA ...38

6. SONUÇ ...41

KAYNAKLAR ...42

ÖZGEÇMİŞ ...51

(7)

vi

SİMGELER DİZİNİ

% Yüzde

/ Bölü

± Artı-Eksi

µg Mikrogram

µL Mikrolitre

Ag Gümüş

Al Alüminyum As Arsenik Ca Kalsiyum CaO Kalsiyum oksit

Cd Kadmiyum

Cm Santimetre cm3 Santimetre küp Co Kobalt

Cr Krom

Cu Bakır

EC Elektriksel iletkenlik

F Flor

Fe Demir

G Gram

H0 Sıfır hipotezi H2VO4-1 Dihidrojen vanadat HCl Hidroklorik asit

Hg Cıva

HNO3 Nitrik asit

I İyot

Kg Kilogram

L Litre

m3 Metreküp mg Miligram

Mg Magnezyum

mL Mililitre Mn Mangan Mo Molibden Ni Nikel O2 Oksijen

°C Santigrat derece

°dH Alman sertlik birimi P Anlamlılık seviyesi Pb Kurşun

Ppm Milyonda bir kısım Ppb Milyarda bir kısım S Siemens

Sb Antimon Se Selenyum

(8)

vii Si Silisyum

Sn Kalay Tl Talyum V Vanadyum V2O3 Vanadyum oksit V2O5 Vanadyum pentaoksit

VO2+ Vanadil

VO4-1 Vanadat Zn Çinko

Kısaltmalar

DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

KOAH Kronik obstrüktif akciğer hastalığı KOİ Kimyasal oksijen ihtiyacı

SPSS Statistical Package for the Social Sciences vd. Ve diğerleri

(9)

viii

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1.1 Büyük Pasifik Çöp Girdabı ... 1

Şekil 1.2 Falkenmark gösterge sınıfları ... 2

Şekil 1.3 Fitoremediasyon tipleri ... 9

Şekil 1.4 Egeria densa sucul bitkisi... 11

Şekil 3.1 Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Laboratuarında yetiştirilen Egeria densa bitkileri ... 19

Şekil 3.2 Deneyler için seçilen bitkiler deneye sokulmadan önce ... 20

Şekil 3.3 Biyodeney düzeneği ... 21

Şekil 3.4 Spektrofotometrede klorofil miktarlarının belirlenmesi için hazırlanmış süzüntü ... 23

Şekil 4.1 Egeria densa bitkisinin vanadyum ağır metalini uzaklaştırma verimi yüzdesi27 Şekil 4.2 Bitkisiz grupta vanadyum ağır metalinin çökme yüzdesi... 28

Şekil 4.3 Bitkili ve bitkisiz grupların yüzdesel giderim oranlarının farkı (Bitkili – Bitkisiz) ... 28

Şekil 4.4 Egeria densa bitkisinin bakır ağır metalini uzaklaştırma verimi yüzdesi ... 30

Şekil 4.5 Bitkisiz grupta bakır ağır metalinin çökme yüzdesi ... 30

Şekil 4.6 Egeria densa bitkisinin toplam çinko uzaklaştırma verimi yüzdesi ... 32

Şekil 4.7 Bitkisiz grupta toplam çinko çökme yüzdesi ... 32

Şekil 4.8 Egeria densa bitkisinin gruplara göre ortalama ağırlığı ... 33

Şekil 4.9 Deney sonuçlarına göre 0,2 ppm V içeren gruptaki klorofil-a ve klorofil-b değerleri... 35

Şekil 4.10 Deney sonuçlarına göre 0,6 ppm V içeren gruptaki klorofil-a ve klorofil-b değerleri... 36

Şekil 4.11 Deney sonuçlarına göre 1,8 ppm V içeren gruptaki klorofil-a ve klorofil-b değerleri... 37

Şekil 5.1 E. densa üzerinde ortaya çıkan siyah noktalar ve kloroz ... 40

(10)

ix

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 1.1 Vanadyum Kullanım Alanları ... 7 Çizelge 3.1 Deney grupları ... 21 Çizelge 3.2 Lichtenthaler (1983)’e göre fotopigment konsantrasyon formülü (µg/g) ... 23 Çizelge 4.1 Deneyler sırasında ölçülen sudaki ortalama fiziko-kimyasal parametreler . 25 Çizelge 4.2 Deney başlangıcında ölçülen su sertliği, kalsiyum ve magnezyum miktarları ... 26

(11)

1 1. GİRİŞ

İnsanlık hiç durmadan sürekli bir ilerleme içerisindedir. Bu ilerleme sanayi devrimiyle birlikte; tüketimin yanına kitlesel üretimi de getirmiştir. Üretim miktarının artması nüfus artışını, nüfus artışı da daha çok üretimi getirerek kısır bir döngü oluşturmuştur.

Her ne kadar doğum oranı yıllar içerisinde azalsa da Birleşmiş Milletlerin bir raporuna göre (Anonymous 2019) dünya nüfusunun 2100 yılına kadar 10 milyarı geçmesi beklenmektedir. Üretim ve tüketimin bilinçsiz boyutlarda olması arkamızda bir çevre felaketinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Doğanın kendini yenileme kapasitesinden daha hızlı çevre kirletilmekte ve bu da doğaya geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir. Öyle ki Pasifik’te “Çöp kıta” adı verilen bir yapı meydana gelmiştir (Şekil 1.1).

Şekil 1.1 Büyük Pasifik Çöp Girdabı (Anonim 2020)

Çevre kirliliği tüm dünyayı etkileyen bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Hava, su, toprak gibi alıcı ortamlarda fiziksel, kimyasal veya biyolojik bozulmalara yol açan, çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan, o kaynağın kullanımını kısıtlayan veya engelleyen her türlü madde ya da işlemin yol açtığı durum kirlilik olarak tanımlanmaktadır. Bu sürece neden olan her türlü işlem ya da bileşik ise kirletici olarak adlandırılır. Kirliliğin, insan ve hayvan sağlığına, bitkilerin gelişimine ve tüm bunların içinde bulunduğu çevreye olumsuz etkileri vardır. Çevre kirliliği; hava, su ve toprak kirliliği olarak üç başlıkta incelenebilir.

(12)

2

Hava kirliliği; atmosferde bulunan bileşenlerin değişerek insan sağlığını, canlıları ve çevreyi olumsuz yönde etkileyecek kadar, miktarının havada artmasıdır (Zencirci ve Işıklı 2017). Hava kirliliğinin, artan nüfus, gelişen kentler ve sanayinin yaygınlaşması ile yükselen oranda etkileri olmaktadır (Anonim 2017).

Toprak kirliliği; toprakta bulunan atıkların veya kirleticilerin, fiziksel, kimyasal, biyolojik ve verimlilik açısından toprağın özelliklerini bozacak şekilde değişmesidir (Kara ve Kara 2018).

Su kirliliği; göller, nehirler, denizler gibi su kütlelerine istenmeyen maddelerin girerek suyun özelliklerini (fiziksel, kimyasal ve biyolojik) bozması ve suyun insanlar veya çevre için toksik hale gelmesidir (Anonymous 2021). Kirlenen su kaynakları nedeniyle su, stratejik ve ekonomik bir ürün haline gelmiştir (Şahin vd. 2011).

Doğada bir su döngüsü bulunmaktadır. Yaşamın temeli olan su, canlılar için çok önemli bir noktadadır. İnsanlar ihtiyacı olan suyu doğadan alır ve kullandıktan sonra tekrar doğaya verir. Akın ve Akın (2007)’a göre Türkiye’nin tüketilebilecek yüzey ve yer altı suyu potansiyeli 112 milyar m3’tür. Sadece yüzey suyu miktarı 95 milyar m3 olup, bu suyun % 29’u kullanılabilmektedir. Bu demek değildir ki Türkiye su zengini bir ülkedir.

Bundan 20 yıl öncesine kadar su zengini bir ülke iken; günümüzde su azlığı çeken ülke, 10 yıl içinde de su fakiri bir ülke olması beklenmektedir. Falkenmark göstergesine göre Türkiye’nin 2015 yılı kişi başına düşen su tüketimi 1422 ton/yıl ve 2017 yılı için ise 1386 ton/yıl olarak hesaplanmıştır (Anonim 2020). Şekil 1.2’de Falkenmark gösterge sınıfları verilmiştir. Dünyada 2017 yılında 1,23 milyon kişi güvenli olmayan su kaynakları nedeniyle vefat etmiştir (Anonymous 2017).

Şekil 1.2 Falkenmark gösterge sınıfları (Anonim 2020)

(13)

3

Su tarih boyunca önemli olmuştur ve yaşadığımız iklim kriziyle birlikte önemi daha da artmaktadır. Sanayi ve tarımsal faaliyetler ile ortaya çeşitli atık ürünleri çıkmaktadır. Bu atıklar, göller, nehirler ve denizler gibi ortamları doğrudan ya da dolaylı olarak kirletebilmektedir. Kaynağından kullanım aşamasına kadar en kolay kirlenen madde sudur. Çünkü su iyi bir çözücüdür; her türlü bileşiği ister çözünsün ister çözünmesin taşıyabilir ve aktarabilir. Gelişigüzel doğaya bırakılan atık sular, önemli bir çevre kirliliği olan su kirlenmesi açısından endişe vericidir (Temel 2016). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ 2019), su kirliliğine bağlı olarak ishâlden her yıl 485 bin kişinin öldüğünü bildirmektedir.

Su kirliliğine etki eden etmenlerden en tehlikeli olanlar ağır metallerdir. Ağır metal kirliliği, sucul ortamdaki en ciddi çevre sorunlarından biridir (Lin vd. 2019).Çünkü ağır metaller bulundukları ortamda birikime uğrarlar. Bu birikim ekosistem açısından ciddi sonuçlar doğurur. Ağır metal kirliliği, artan sanayi faaliyetleri ile birlikte dünyayı saran bir sorun haline gelmiştir.

Ağır metaller yoğunluğu 5 g/mL’den daha yüksek olan genellikle toksisite, ekotoksisite ve kirlilik ile ilişkilendirilen metal ve yarı metal grupları için kullanılan bir terimdir ve çevresel kirletici olarak bilinirler (Duffus 2002). Krom (Cr), manganez (Mn), demir (Fe), kadmiyum (Cd), nikel (Ni), çinko (Zn), bakır (Cu), cıva (Hg) ve kurşun (Pb) en çok bilinen ağır metallerdendir. Canlı bünyesinde bilinen bir fonksiyonu olmayan ağır metaller biyoakümülatiftir. Bununla birlikte bazı ağır metaller esansiyel ve eser elementler olarak canlı organizmalarda görev alır. Genel olarak enzimatik görevlerde rol alan esansiyel metallerin yaşamsal bir görevi vardır (Özbolat ve Tuli 2016). Canlı organizmalarda bilinen fonksiyonlara sahip ve çok düşük miktarda ihtiyaç duyulan elementlere eser element denir. Bunlardan demir (Fe), manganez (Mn), kobalt (Co), molibden (Mo), bakır (Cu), çinko (Zn), vanadyum (V), krom (Cr) ve kalay (Sn) metal iken flor (F), silisyum (Si), selenyum (Se) ve iyot (I) ametal özelliktedir. Canlı organizmalarda enzimatik faaliyetler için belli konsantrasyonlarda eser elementlere ihtiyaç duyulur. Fazla olduğu durumlarda canlılarda toksik etkiler ortaya çıkmaktadır.

Eser elementlerin yetersiz veya fazlaca alınması başta kanser olmak üzere birçok hastalığa neden olmaktadır (Çelen vd. 2011). Endüstriyel faaliyetlerin artmasıyla ağır metallerin biyobirikime uğraması tüm canlılar için tehdit edici bir durumdur.

(14)

4

Vanadyum esansiyel ve eser elementlerden biridir. Bu elementlerin canlılarda günlük 100 mikrogramdan az alınması gerekir. Ancak fazla olduğu durumlarda hastalık yapıcı etkiler gösterir. ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı’na bağlı Zehirli Maddeler ve Hastalık Kayıt Dairesi, vanadyum pentaoksitin solunmasının akciğerde hasara neden olabileceğini bildirmiştir (Anonymous 2012). İnsanlarda üst solunum yollarını etkilediği düşünülmektedir. İnsan akciğer epitel hücrelerinde yapılan bir çalışmada (Jörg vd.

2007), akciğer hücrelerinin vanadyum (III) oksite (V2O3) maruz bırakılması sonucu, hücrelerin canlılığında azalma olduğu gözlenmiştir. Vanadyumun insan vücudunda sodyumu kontrol eden enzimleri düzenlediği düşünülmektedir (Mukherjee vd. 2004).

Sanayide çoğunlukla demir ve çelik endüstrisinde kullanılmaktadır. Bunun dışında;

uzay araçları, otomobil endüstrisi ve uçak sanayinde titanyumlu alaşımlarla birlikte kullanılmaktadır. Türkiye’de vanadyum üretimi olmamakla birlikte vanadyum tüketimi bulunmaktadır. İthal edilen vanadyum, demir-çelik endüstrisinde kullanılmaktadır (Anonim 2001).

Ağır metallerin bulaştıkları ortamdan temizlenmesi zordur. Sucul ortamlarda, belli bir süre sonunda dibe çökmeleri bu durumu daha da zorlaştırmaktadır. Kirlenmiş sular fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak arıtılabilir. Fiziksel arıtım maliyetli ve zaman gerektiren bir işlem olduğu için çok kullanışlı bir yöntem değildir. Kimyasal arıtımda kullanılacak kimyasalların ortamda yaşayan canlılar için tehlike arz etmesi ve ortamın başka bir kirleticiye maruz bırakılması sebebiyle çok tercih edilmemektedir. Biyolojik arıtım sürdürülebilir ve ekonomik olması sebebiyle tercih edilen bir yöntemdir (Srivastava vd. 2021). Biyolojik arıtım çok çeşitli yöntemlerle yapılmaktadır.

Biyoremediasyon, su ve toprak gibi yerlerde olan hedef kirleticilerin, çeşitli organizmalar vasıtasıyla; bozulması, etkisinin azaltılması, toksik etkilerinin ortadan kaldırılması veya yararlı maddelere çevrilmesidir. Çeşitli makro ve mikroorganizmalar kullanılarak kirleticiler zararsız veya daha az zararlı hale getirilir (Vural vd. 2018).

Biyoremediasyonda biyolojik süreçlerin uygulanarak doğal bir arıtım sağlaması ve maliyetin düşük olması nedeniyle tercih edilen bir yöntemdir. Çevre kirliliğinde, kirleticileri ortadan kaldırmak için kullanılan etkili bir yöntemdir (Dindar vd. 2010).

Genellikle düşük ve orta dereceli kirlenmiş alanlar için kullanılmaktadır. Yüksek kirliliğin olduğu alanlardaki kirletici konsantrasyonu, arıtım için kullanılacak

(15)

5

organizmanın taşıma kapasitesini aştığı için verimli bir arıtım yapılamamaktadır.

Remediasyon işlemlerinde kirletici yükü ile bu yükü kaldırabilecek alana düşen organizma miktarı iyi belirlenmelidir.

Remediasyon yöntemlerinden fitoremediasyon, uygulanabilirliği ve yüksek verimliliği açısından öne çıkmaktadır. Fitoremediasyon, kirleticileri toprak ve sudan uzaklaştırmak veya etkilerini azaltmak için bitkilerin kullanıldığı ekonomik, sürdürülebilir ve çevreyle dost bir yöntemdir (Hanks vd. 2015). Kelime anlamı “bitkisel arıtım” olarak çevrilebilir.

Yeşil arıtım veya yeşil teknoloji olarak da bilinir. Bitkiler ortamda bulunan kirleticileri genelde bünyesine alarak arıtım sağlanmış olur. Geleneksel arıtım tekniklerine alternatif olarak bu yöntem kullanılmaktadır. Son yıllarda düşük maliyet ve çevre dostu gibi avantajlarından dolayı tercih edilir hale gelmiştir (Aybar vd. 2015). Ağır metaller ile kirlenmiş suların arıtımında çok sık kullanılan bir yöntemdir.

Sucul ortamların fitoremediasyonu için yüksek organizasyonlu sucul bitkiler (sucul makrofitler) kullanılmaktadır. Sucul makrofitler çevre dengesi açısından çok önemlidir.

Çeltik (pirinç olarak) gibi bazı türler olarak insan beslenmesinde (Semerci 2020), bazıları ise laboratuvar ve birçok değişik alanda (Agar) kullanılmaktadır (Armisen ve Galatas 2009). Sucul ortamlarda ise canlılar açısından barınma ve üreme alanları oluşturmaktadır. Sucul ekosistemlerde makrofitler, faunal çeşitliliği koruyan önemli bir işleve sahiptir (Chambers vd. 2008). Sucul bitkilerin akümülatif özellikleri sayesinde ortamda bulunan kirleticileri bünyelerine alarak, sucul ortamların temizlenmesine katkı sağlarlar. Yüksek konsantrasyonlardaki metalleri bünyesine alabilen bitkilere hiperakümülatör denir (Özbek 2015). Metal hiperakümülatörü bitkiler, gövde ve dokularında yüksek miktarda metal biriktirebilme özellikleri nedeniyle fitoremediasyon yönteminde tercih edilmektedir (Terzi ve Yıldız 2011).

Bu tez çalışmasında, hakkında çok bilgi bulunmayan vanadyum arıtımı ve fitoremediasyon konusunda çok çalışma yapılmamış Egeria densa bitkisi kullanılmıştır.

Bu sayede E. densa’nın remediasyon kapasitesi de ortaya konmuştur.

E. densa sucul bitkisinin vanadyum arıtımı, çalışmanın ana amacını oluşturmaktadır.

Çalışmanın yan amacı ise Hoagland solüsyonu içinde bulunan bakır ve çinko metallerini de değerlendirmektir. E. densa bitkisinin 3 farklı vanadyum konsantrasyonunda

(16)

6

fitoremediasyon potansiyeli araştırılarak literatürde bu konudaki eksikliğin giderilmesi hedeflenmiştir. Belirlenen süreler (1, 4 ve 7 gün) içerisinde bitkinin ne kadar arıtım yaptığı, geri salınım olup olmadığı ve vanadyumun ne kadar çöktüğü irdelenmiştir. Elde edilecek sonuçlar; bu bitkinin arıtım için uygun olup olmadığı, kirli su arıtımında ıslah için kullanılabilmesi, vanadyumun toksik etki yapıp yapmayacağı gibi konuların değerlendirilmesini sağlayacaktır. E. densa ve vanadyum ile ilgili çok fazla çalışma olmaması nedeniyle yapılacak çalışmalara ışık tutulacak niteliktedir.

1.1 Vanadyum ile İlgili Genel Bilgiler

Vanadyum ilginç bir şekilde iki kez keşfedilmiş bir elementtir. İlki, 1801 yılında keşfedildiğinde krom elementi olduğu düşünüldü. 1831 yılında ise İsveçli kimyager Nils Gabriel Selfström tarafından ikinci kez keşfedildiğinde farklı bir element olduğu anlaşıldı. “Vanadyum” kelimesinin kökeni, İskandinav (Norveç) mitolojilerinde geçen güzellik ve bereket tanrıçası Vanadis’ten (Freyja) gelmektedir. Vanadyum, 5B grubu elementlerindendir. Sembolü V’dir. Atom numarası 23’tür. Atom ağırlığı 50,942 g/moldür. Ergime noktası 1910 °C, kaynama noktası 3407 °C’dir. Yoğunluğu 6 g/cm3’tür. Sert, gümüşi gri renkli, sünek (kırılma veya aşınma süresi uzun olan) bir geçiş metalidir (Anonim 2021). Sulu çözeltilerinde iyonlar, oksidasyon durumuna göre;

+5 durumunda sarı, +4 durumunda mavi, +3 durumunda yeşil ve +2 durumunda lavanta renklidir (Anonymous 2019).

Dünyada en büyük vanadyum rezervleri; Çin, Rusya ve Güney Afrika’da bulunmaktadır. Türkiye’de Şırnak, Silopi, Mardin ve Seydişehir bölgelerinde vanadyum bulunmasına rağmen ekonomik olmadığı için üretimi yapılmamaktadır. Vanadyumun çok değişik alanlarda kullanımı vardır (Çizelge 1.1).

(17)

7

Çizelge 1.1 Vanadyum Kullanım Alanları (Coşkun 2021)

Sanayi Kullanım Alanları Kullanım Şekli

Otomotiv Muhtelif otomotiv parçaları Titanyum alaşımlarıyla Enerji Arama ve Nakil Petrol ve gaz boru hatları Karbon ve manganlı

alaşımlar

İnşaat İnşaat çeliği Kararlı nitrürler ve

karbürlerle Uzay ve havacılık sanayi Uzay araçları ve uçak sanayi

Jet motorları ve yüksek hızlı uçak gövdeleri

Titanyum alaşımlarıyla

Alüminyum ile

birleştirilerek Enerji depolama Vanadyum redoks akış

bataryası

Lityum iyon piller

Vanadyum bazlı elektrolit Anot olarak lityum, katot olarak

Sağlık Diş hekimliği uygulamaları Titanyum alaşımlarıyla Fizik Süper iletken mıknatıslar Vanadyum galyum alaşımı

Vanadyum; mantar, deniz ürünleri, soya fasulyesi, bazı tahıllar ve mısır gevreği gibi birçok besin kaynağında bulunur. Diş ve kemik gelişimi için önemli bir mineraldir.

Vanadyumun insan vücudunda sodyumu kontrol eden enzimleri düzenlediği düşünülmektedir (Mukherjee vd. 2004). Eksikliğinde kardiyovasküler, böbrek hastalıkları ve yüksek tansiyon gibi sorunlarla karşılaşılabilir. İnsanlarda günlük vanadyum ihtiyacının 10-60 µg olduğu bilinmektedir (Çevik 2014). Vanadyum alımının fazla olduğu durumlarda, hastalık yapıcı etkiler olduğu bildirilmektedir. İnsanlarda üst solunum yollarına etki ettiği bilinmektedir. Vanadyum (III) oksite maruz bırakılan akciğer epitelyum hücrelerinin, hücre canlılığında azalma olduğu gözlenmiştir (Jörg vd.

2007). Genelde kısa süreli maruz kalmada irritatif etkisi olmaktadır. Vanadyum solunduğu durumda; rinit, farenjit, kronik prodüktif öksürük, trakeobronşit ve bronkopnömoniye neden olabilmektedir (Ghosh vd. 2014).

(18)

8

DSÖ’nün bir raporuna göre (2000); içme suyunda coğrafi bölgelere göre 0,2 ile 100 µg/L arasında değişen bir vanadyum konsantrasyonu olduğu bildirilmektedir. İnsanlar için günlük 10-60 µg arasında ihtiyaç olduğu düşünülürse bazı bölgelerdeki içme suyu vanadyum açısından toksik olabilmektedir. Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’nın Akuatik Toksisite Referans Değeri Protokolü’nde (1999) vanadyum için toksisite değeri 20 mikrogram (µg/L) olarak bildirilmiştir. T.C. Sağlık Bakanlığı’nın “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” inde vanadyum ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.

1.2 Fitoremediasyon ile İlgili Genel Bilgiler

Yıllar içerisinde daha çok kullanışlı hale gelen fitoremediasyon; bitkiler kullanılarak, kara, su ve havada bulunan kirleticilerin uzaklaştırılması, bertaraf edilmesi ya da zararsız hale getirilmesi işlemidir. Sucul ortamların fitoremediasyonunda sucul makrofitler kullanılmaktadır. Fitoremediasyon; sucul ortamların rehabilite edilmesinde kullanılan basit, ekonomik, sürdürülebilir ve çevre dostu bir yöntemdir (Pandey ve Bajpai 2019). Ortamda bulunan kirleticilerin bitki bünyesine geçmesiyle kirlenmiş alanın temizlenmesi sağlanır. Bu işleyiş fitoremediasyonun çevreci bir sistem olmasını sağlamaktadır.

Fitoremediasyon sayesinde hem organik hem de inorganik atıklar bitki bünyesinde hapsedilebilir. Fitoremediasyon için genelde hiperakümülatör bitkiler tercih edilmektedir. Bacopa monnieri, Vallisneria americana, Lemna minor, Hydrilla verticillata, Salvinia natans, Myriophyllum spicatum, Typha latifolia, Phragmites phalaris, Eichhornia crassipes, Pistia stratiotes ve Nymphaea sp. gibi bitkiler hiperakümülatör olarak kullanılmaktadır. Hiperakümülatör bitkiler diğer bitki türlerine göre bünyelerinde 100-1000 kat daha fazla kirleticiyi hiçbir toksisite göstermeden taşıyabilir (Elkıran 2016). Her bitki, bazı kirleticiler için hiperakümülatör olurken bazılarını ise hiç akümüle edemeyebilir. Çalışmalar yapıldıkça hangi bitkilerin neleri akümüle edebildiği ya da edemediği ortaya çıkmaktadır. Bu tez çalışması ile de Egeria densa sucul bitkisinin vanadyum ağır metalini akümüle/tolere edip edemediği ortaya konulması amaçlanmıştır.

Farklı alanlarda farklı amaçlar için kullanılan fitoremediasyon tipleri vardır.

(19)

9

Şekil 1.3 Fitoremediasyon tipleri (Favas vd. 2014)

Fitovolatilizasyon (Bitkisel buharlaşma): Bitki bünyesine alınan kirleticilerin, yapısının bitki bünyesinde değiştirilerek atmosfere verilmesidir (Tiryaki ve Potur 2017). Bu tekniğin temeli transpirasyona dayanmaktadır. Özellikle, doğada gaz formunda bulunan metallerin, bitkiler tarafından emildikten sonra terleme yoluyla doğaya bırakılmasıdır.

Terleme esnasında bitkilerin emme kuvveti de arttığı için bulunduğu ortamdaki kirleticilerin kolayca bünyesine geçmesine neden olur.

Fitodegredasyon (Bitkisel bozunum): Kirleticinin bitki bünyesine alınarak çeşitli metabolik faliyetlerden geçmesi sonucu bozunması ile oluşur (Adıloğlu 2014).

Kirleticinin ortamda hemen erimesi bu işlemin gerçekleşmesini sınırlar. Yüzey sularının rehabilite edilmesinde kullanılmaktadır.

(20)

10

Rizodegradasyon (Köklerle bozunum): Bitki destekli mikrobiyal bozunum olarak tanımlanabilir. Bozulma kökler yardımıyla oluşmaktadır. Kök çevresinde çeşitli mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bu organizmalar köklerin salgıladığı şeker, aminoasit, yağ asitleri gibi etmenlerle mikrobiyal aktivitelerini artırır (Hamutoğlu 2012). Bu sayede kök çevresindeki atıklar mikroorganizmalarla bozunuma uğramış olur. Bu yöntemde az da olsa bitki bünyesine de kirletici geçmektedir.

Fitostabilizasyon (Köklerle sabitleme): Kirleticilerin bitki kökleriyle belirli bir bölgede sabitlenerek birikmesi işlemidir (Kalkan vd. 2011). Bu şekilde kirleticilerin yayılması engellenir ve bitkiler yardımıyla rehabilite edilir. Alanın çokça bitkilendirilmesi bu yöntemin ekosistemin dengesi açısından önemli tarafıdır. Ancak kirlilik yapan etmenlerin uzun süre kalması kirleticilerin taban sularına karışmasına veya başka yerlere taşınmasına neden olabilmektedir (Henry 2000).

Fitofiltrasyon (Rizofiltrasyon-Köklerle Süzme): Kirleticilerin kök içine alınması veya kök üzerine yapışarak (adsorbsiyon) kalmasıdır (Surat ve Aybar 2019). Kirleticilerin bitki bünyesinde veya yüzeyinde hareketsiz kalması amaçlanır. Daha sonra ortamdan çeşitli şekillerde uzaklaştırılabilir. Kirlilik sadece bulunduğu ortamda değil, farklı ortamlarda da iyileştirilebilir. Genellikle sucul ortamların arıtımında bu yöntem kullanılır.

Fitoekstraksiyon (Bitkisel özümleme): Bitkilerin, inorganik kirleticileri bünyelerine alarak; kök, gövde ve yapraklara taşımasıdır (Bhargava 2012). Bitki bu şekilde kirleticiyi bünyesinde özümsemiş olur. Bitkinin dayanıklılığı ve ortamdaki kirletici miktarına göre etkili bir arıtım sağlanır. Arıtım yapan bitkilerin bir süre sonra ortamdan uzaklaştırılması veya budanması gerekmektedir.

1.3 Egeria densa Bitkisinin Sistematiği ve Biyolojik Özellikleri

Egeria densa bitkisi 1849 yılında, botanikçi Jules Emile Planchon tarafından sınıflandırılmış olup Birleşik Devletler Tarım Birimi tarafından (2020) bildirilen E.

densa sucul bitkisinin sistematiği şu şekildedir:

Âlem: Plantae (Bitkiler)

Altâlem: Tracheobionta (Damarlı bitkiler)

(21)

11 Üst şube: Spermatophyta (Tohumlu bitkiler) Şube: Magnoliophyta (Çiçekli bitkiler) Sınıf: Monocotyledons (Tek çenekli bitkiler) Alt sınıf: Alismatidae

Takım: Hydrocharitales Aile: Hydrocharitaceae Cins: Egeria

Tür: Egeria densa

Şekil 1.4 Egeria densa sucul bitkisi

E. densa bitkisi Hydrocharitaceae ailesine ait, tek çenekli ve çiçekli bir bitkidir. Güney Amerika’ya özgü olmasına rağmen akvaristler arasında popüler olmasından dolayı bütün dünyaya yayılmış durumdadır. Türkiye’de Trakya bölgesinde yayılış gösterirler (Akman vd. 2007). Dünyanın bazı bölgelerinde istilacı özellikler gösteren bu bitki 16- 28 °C arasında optimum büyüme koşullarına sahiptir. Ilıman iklime sahip yerlerde yaşadığı için yıl boyunca büyüme modeli farklılık göstermez. Ancak daha farklı ortamlarda bunun değiştiği söylenebilir.

Suya batık halde; kökleri ile sedimente tutunan, tabandan yüzeye doğru büyüme gösteren bir bitkidir. Uzunluğu 1 metreyi geçebilmektedir. Her nod üzerinde 4 adet yaprak bulunur. Bitki su yüzeyine kadar büyür ve bu aşamadan sonra 3 yapraklı ve beyaz renkli çiçek açar. Hem vejetatif hem de eşeyli üreyebilir (Yarrow vd. 2009).

(22)

12 2. KAYNAK ÖZETLERİ

Bu bölümde; E. densa bitkisi, vanadyum, bakır ve çinko elementlerinden en az birini içeren çalışmaların özetlenmesine özen gösterilmiştir. Bunları içermeyen veya karasal bitkilerin de olduğu bazı çalışmalar da yer almaktadır.

Odjegba ve Fasidi (2007) Eichhornia crassipes’in yaygın 8 toksik metalin (Ag, Cd, Cr, Cu, Hg, Ni, Pb ve Zn) arıtımına bakmıştır. Bitkiler 21 gün boyunca 0, 0,1, 0,3, 0,5, 1, 3 ve 5 ppm konsantrasyonlarda teste tabi tutmuştur. E. crassipes’in; Ag, Cd, Cr, Cu, Hg, Ni, Pb ve Zn’yi sırasıyla %53,35, %48,52, %56,39, %47,59, %16,52, %26,30, %52,50 ve %85,50 ortamdan uzaklaştırdığını tespit etmiştir.

Mishra ve Tripathi (2008) üç sucul makrofitin (Eichhornia crassipes, Pistia stratiotes ve Spirodela polyrrhiza) beş farklı metali (Fe, Zn, Cu, Cr ve Cd) üç farklı konsantrasyonda (1, 2 ve 5 mg/L) arıtım yapıp yapmadığına 15 günlük deneyde bakmıştır. Deney sonucunda %62 ile %96 arasında değişen giderim oranlarına ulaşmıştır. Sonuçlara göre en etkili giderime ulaşan bitki sıralaması; E. crassipes > P.

stratiotes > S. polyrrhiza şeklinde olmuştur.

Kröpfelova vd. (2009) belediye atık sularında bulunan 34 farklı elementin, Phragmites phalaris bitkisi kullanılarak 3 farklı yatay akışlı yapay sulak alanda giderimine bakmıştır. Mart 2006-Haziran 2008 arasında yapılan aylık ölçümlerde, 3 yapay sulak alanda ortalama vanadyum giderimi %23,8 olmuştur.

Mishra ve Tripathi (2009) Su sümbülü (Eichhornia crassipes) kullanılarak sulu çözeltilerden krom ve çinko birikimi araştırmıştır. Deneylerde bu tür için, her iki kirleticinin 1, 5, 10 ve 20 mg/L olacak şekilde konsantrasyonuna bakılmıştır. 11 günlük deney sonuçlarına göre çinkonun %95’e kadar ve kromun %84’e kadar uzaklaştırıldığı bulunmuştur. Su sümbülünün çinkoyu güvenli bir şekilde uzaklaştırdığı görülürken, kromu 1 ve 5 mg/L’lerde sorunsuz ancak 10 ve 20 mg/L’lerde morfolojik toksisite semptomları göstererek uzaklaştırdığı görülmüştür.

Alhashemi vd. (2012) İran’ın güneybatısındaki en önemli sulak alanda Cd, Co, Cr, Cu, Mn, Ni, Pb, V ve Zn'nin 6 balık türünde (Barbus grypus, Barbus luteus, Barbus sharpeyi, Cyprinus carpio, Liza abu ve Silurius trisostegus) birikimlerine bakmıştır.

İncelenen balıkların kaslarında; 28,57–49,50 mg/kg Zn, 1,03–24,80 mg/kg Mn, 4,87–

(23)

13

6,75 mg/kg V, 2,90–6,39 mg/kg Pb, 3,21–5,00 mg/kg Cu, 0,96–2,63 mg/kg Ni, 0,7–2,60 mg/kg Cr, 0,41–1,26 mg/kg Co ve 0,13–0,41 mg/kg Cd birikmiştir.

Bakar vd. (2013) As, Al ve Zn fitoremediasyonu için üç batık su bitkisini (Cabomba piauhyensis, Egeria densa ve Hydrilla verticillata) test etmiştir. Deney süresi 14 gün sürmüştür. Sonuçlara göre; E. densa bitkisi %95,2 As, %93,7 Zn ve %30,3 Al arıtımı sağlamıştır. H. verticillata %84,5 As, %92,3 Zn ve %59,1 Al arıtım yapmıştır. C.

piauhyensis %55,8 As, %87,4 Zn ve %83,8 Al arıtımı yapmıştır. Bitkiler arasında toplamda en uygunu H. verticillata bulunmuştur.

Baniamam (2014) vanadyumun Artemia urmiana ve Artemia franciscana üzerinde etkisini incelemiştir. A. urmiana ve A. franciscana 24 saat içerisinde sırasıyla 0,0107 ve 0,011 mg/L vanadyuma maruz bırakılmıştır. 11 günlük izleme sonucunda kontrol grubuna kıyasla büyümelerinde azalma olduğu belirlenmiştir.

Harguinteguy vd. (2015) Myriophyllum aquaticum ve Egeria densa bitkilerinin nikel (Ni), kurşun (Pb) ve çinko (Zn) ağır metalleri ile kirlenmiş sucul ortamlarda arıtım kapasiteleri incelenmiştir. Çalışmada bu bitkiler, kirleticilere 7 gün süreyle maruz kalmışlardır. M. aquaticum’un E. densa’dan daha fazla ağır metalleri tolere edebildiği ve akümülasyon kapasitesinin daha fazla olduğu görülmüştür.

Kivilioto (2015) vanadyum pentaoksit üreten fabrikada çalışan 79 işçinin 63’ünü solunum anketi (KOAH hastalarının yaşam kalitelerini değerlendiren test), göğüs radyografisi ve solunum fonksiyon testleri ile inceledi. Referans grubu olarak bir manyetit cevheri madenindeki işçilerden seçilen yaş ve sigara içme alışkanlığı olan erkekler seçildi. Referans vakalardan dördü ve vanadyuma maruz kalanların ikisinin radyografilerinde lokalize fibrotik odaklar bulundu. Vanadyuma maruz kalan çalışanların solunum yolu daralması şikâyeti diğer referanslara göre daha fazla olduğu tespit edildi.

Fu vd. (2016) Çin’deki Tai Gölü’nde yüzey sularındaki Cu, Zn, Ni, Cr, Pb, Cd, As ve Hg’nin konsantrasyonlarına ve toksik etkilerine bakmıştır. Cu ve Zn’nin suda yaşayan organizmalar için oluşturduğu risk diğerlerinden fazla bulunmuştur. Tai Gölü’ndeki organizmaların %99,9’u Cu ve %50,7’si Zn’den etkilendiği düşünülmüştür.

(24)

14

Klink (2016) Typha latifolia ve Phragmites australis'in çeşitli eser metal (Fe, Mn, Zn, Cu, Cd, Pb ve Ni) biriktirme potansiyellerini inceledi. Her iki tür için de kökleri, rizomları, gövdeleri ve yapraklarındaki birikim araştırılmıştır. P. australis’in yapraklarında en fazla Mn, Fe ve Cd bulunur iken T. latifolia’nın yapraklarında en fazla Pb, Zn ve Cu bulunmuştur. P. australis’in köklerinde en fazla Mn, Fe ve Cu bulunurken T. latifolia’nın köklerinde en fazla Pb, Zn ve Cd bulunmuştur. İki türün de farklı biriktirme kapasiteleri olmasına rağmen Fe, Cu, Zn, Pb ve Ni için; kökler> rizomlar>

yapraklar> gövdeler şeklinde şema izlemiştir. Mn için ise; kök> yaprak> rizom> gövde şeklinde birikim olmuştur.

Rolli vd. (2017) Pistia stratiotes’in bakır toksisitesini incelemiştir. 2, 5, 10, 15 ve 20 ppm konsantrasyonlarında, her 4 gün boyunca ölçüm alınarak toplam 12 gün süren deney yapmıştır. Düşük konsantrasyonlarda (2 ve 5) bitkilerde normal büyüme görülmüş, yüksek konsantrasyonlarda kloroz ve nekroz görülmüş hatta 20 ppm’de çürüme görülmüştür. P. stratiotes’in maksimum birikimi 4.günde ölçülmüş olup sonraki günler kademeli olarak azalmıştır.

Goswami ve Das (2018) Eichhornia crassipes bitkisinin yayın balığı biyodeneyi yapılarak fitoremediasyon kapasitesine bakmıştır. E. crassipes bitkisi 21 gün boyunca Hoagland solüsyonü içinde 0, 5, 10, 15 ve 20 mg/L Cu konsantrasyonuna maruz bırakılmıştır. Bu miktarlar için test sularında %55-57 düşüş gözlenmiştir. Biyodeneyler için balıklar, 5 ve 10 mg/L Cu’ya maruz kalan sularda 7 gün boyunca yetiştirilmiştir. E.

crassipes bitkisinin olduğu sularda balık kaslarında 8,2 – 10,9 µg Cu bulunurken, E.

crassipes bitkisinin olmadığı sularda 21,8-27,0 µg Cu birikimi bulunmuştur. Bu da E.

crassipes bitkisinin fitoremediasyon etkinliğini göstermiştir.

Lu vd. (2018) 8 farklı su bitkisinin (Eichhornia crassipes, Juncus effusus, Sagittaria sagittifolia, Acorus calamus, Arundina graminifolia, Nymphaea tetragona Echinodorus major ve Pistia stratiotes) Cu alımının potansiyelini araştırmıştır. Sonuçlara göre E.

crassipes ve P. stratiotes en iyi birikim yapan bitkiler olmuştur. Arundina graminifolia, Nymphaea tetragona ve A. calamus da iyi bir birikim yaparken, J. effusus, S. sagittifolia ve E. major çok az birikim yapabilmiştir.

(25)

15

Maleva vd. (2018) Egeria densa ve Ceratophyllum demersum L. sucul makrofitlerini 48 saatlik nikel (Ni) ve bakır (Cu) ağır metallerine maruz bırakmıştır. Sadece metallerin dışında, üre karıştırılarak da deneyler yapılmıştır. Ürenin bitkilerde metabolik süreçleri etkileyip bazı enzimleri harekete geçirdiği gözlenmiştir. Bunun yanında üre verilen gruplarda verilmeyenlere göre daha fazla bikrim olduğu tespit edilmiştir. Bakırın her iki bitki için de nikele kıyasla daha toksik olduğu belirlenmiştir.

Nedrich vd. (2018) hidrolojik olarak değişken ve tortu ile ilişkili vanadyumun suda yaşayan organizmalar üzerine etkisine bakmıştır. Yapay olarak 7 günlük kuruma ve taşkın dönemleri taklit edilen bir akıntı oluşturulmuştur. Eski bir maden sahasından toplanan tortular sisteme koyulmuştur. Özellikle vanadyum ve diğer metallerin Hyalella azteca ve Daphnia magna'nın üzerinde oluşturduğu toksisiteye bakılmıştır.

Vanadyumun hidrolojik değişkenlikten çinko gibi metallere karşı daha az etkilendiği ve çinkonun Hyalella azteca büyümesine karşı negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur.

Ohlbaum vd. (2018) Lemna minor ve Egeria densa bitkileri kullanılarak selenyum (Se) içeren Hoagland solüsyonu ve selenifer toprak sızıntı suyunu değerlendirmiştir. Yapay olarak yapılan toprak sızıntı suyundaki Se uzaklaştırma etkinliği L. minor ve E. densa için sırasıyla %77 ve %60 olduğu görülmüştür. Bu çalışma ile bu bitkilerin Se’yi seleniferöz toprak sızıntı suyundan uzaklaştırmak için kullanılabileceği görülmüştür.

Wang vd. (2018) 4 farklı karasal bitkinin (Houttuynia cordata, Artemisia selengensis, Medicago sativa ve Trifolium repens) vanadyum içeren sentetik atık suyun (V, Cd, Cr ve Pb) fitoremediasyonu üzerine çalışma yapmıştır. Farklı budama şekillerinin etkisine bakılan çalışmada; V, Cd, Cr ve Pb için ulaşılan en yüksek uzaklaştırma verimi sırasıyla başlangıç konsantrasyonlarından (14,18, 6,12, 0,79 ve 4,08); %74,15, %78,78, 53,09 ve 91,25 olarak ölçülmüştür.

Wang vd. (2018) taş kömürü eritme bölgesinde yetişen V akümülatörü olan Pteris vittata bitkisinden izole edilen V dirençli endofitik bakterileri araştırmıştır. Serratia marcescens PRE01 suşu ağır metal direnci ve bitki büyümesini teşvik edici özelliktedir.

Krom ve kadmiyum direncinin yanında 1500 mg/L’ye kadar güçlü bir V direnci de vardır. Bu araştırma ile V ağır metali tarafından kontamine olmuş toprakların fitoremediasyonunda daha fazla endofitin kullanılmasının sağlanabileceği bulunmuştur.

(26)

16

Alikasturi vd. (2019) Limnocharis flava bitkisinin 3 farklı ortamda (distile su, mineralli su ve yüzey suyu) 30 ppm Cu içeren deney tasarlamıştır. Çalışma 5 gün sürmüştür.

Deney sonucunda damıtılmış su; %39,9, yüzey suyu; %31,5 ve maden suyu; 23,6 absorbe elde edilmiştir.

Calado vd. (2019) Brezilya’da bir rezervuarda tespit edilen 3 kirleticinin (diklofenak, mikrosistin ve parasetamol), 3 bitki ile (Egeria densa, Ceratophyllum demersum ve Myriophyllum aquaticum) rezervuara benzer ortamdan uzaklaştırılmasına bakmıştır.

Bitkiler 14 gün boyunca bu 3 kirleticinin bulunduğu ortamda tutulmuştur. 14 gün sonra diklofenak %93 ve mikrosistin %100 ortamdan uzaklaştırılmıştır. Parasetamol ise tespit edilememiştir. Kullanılan makrofitlerin karışık kirleticilerin iyileştirilmesi için kullanılabileceği sonucu bulunmuştur.

Kumar vd. (2019) Pistia stratiotes sucul bitkisinin; 5, 10 ve 15 mg/L’lik farklı konsantrasyonlarda bakır, demir ve cıva (Cu2+, Fe3+ ve Hg2+) uzaklaştırma verimini incelemiştir. Bunun yanında büyüme miktarlarına da bakmıştır. En yüksek uzaklaştırma verimine 5mg/L olan grupta bakır için %53,2, demir için %83,2 ve cıva için %62,14 olarak bulmuştur. P. stratiotes bitkisi seçilen metalleri en iyi uzaklaştırma ve en iyi büyümeyi 5mg/L olan grupta yapmıştır.

Lin vd. (2019) ekolojik yüzer yatakların sudaki ağır metal kirliliğini gidermedeki potansiyeline bakmıştır. Çalışmada Acorus calamus L'nin (Eğir Otu), vanadyum (V), krom (Cr) ve kadmiyum (Cd) metallerini uzaklaştırmada substratların(yeşil zeolit, sepiyolit, emici kâğıt ve keramzit) etkisine bakılmıştır. En çok yeşil zeolit grubunda uzaklaştırma verimi gözlenmiştir. 34 günün sonunda yeşil zeolitli grupta V, Cr ve Cd uzaklaştırma verimi sırasıyla %79,91, %95,24 ve % 91,80 olarak bulunmuştur.

Venkateswarlu vd. (2019) Hydrilla verticillata ve Pistia stratiotes’in 2, 5 ve 7 ppm Cu (II) konsantrasyonlarını ortamdan uzaklaştırmasını incelemiştir. Çalışma 28 gün sürmüştür. Sonuçlar her grup için (2, 5 ve 7 ppm) sırasıyla; %69,5, %43,8 ve %33,35 oranında uzaklaştırma verimini ortaya koymuştur. Ayrıca bitkilerin en iyi büyümesi 5 ppm’li grupta olduğunu gözlemlemiştir.

Espinosa-Rodríguez vd. (2020) Meksika’da iki bölgede makrofitlerin habitattan toplanmasıyla oluşacak zooplankton değişimlerini inceledi. Egeria densa sucul

(27)

17

bitkisinin ortamdan toplanmasıyla 1 yıl içinde bulanıklık, klorofil a ve fikosiyanin seviyelerinde artışa neden oldu. Ayrıca planktonik organizmalarda artış gözlenmiştir.

Zooplankton topluluk değişimleri, habitatın modifikasyonu ve çeşitlendiği görülmüştür.

Gan vd. (2020) vanadyum ile kirlenmiş toprakların arıtımı ile ilgili bitki- mikroorganizma birlikteliğini kullanarak iyileştirme yapmayı amaçlamıştır. Bitki olarak yonca (Medicago sativa L.) ve bakteri suşu olarak V dirençli Arthrobacter sp. 5k4-8-1’i kullanmıştır. Bakteri suşunu aşılandığı bitkilerin aşılanmayanlara göre daha yüksek vanadyum birikimi sağladığı görülmüştür.

Rodrigues vd. (2020) Pistia stratiotes bitkisinin Zn alımını incelemiştir. 4 farklı konsantrasyonda (0,7, 1,8, 18 ve 180 ppm), 24, 48, 72 ve 168 saatlik kültür süresinde değerlendirmiştir. En düşük dozlarda (0,7 ve 1,8 ppm) en yüksek uzaklaştırma verimine (%72) ulaşmıştır.

Said vd. (2020) kahve endüstrisi atıklarını uzaklaştırmak için Phragmites karka ve Eichhornia crassipes bitkilerini kullanarak iki aşamalı yapay sulak alan inşa etmişlerdir.

Hidrolik tutma süresini korumak için sistemde, P. karka için 3 günde ve E. crassipes için 4 günde 4,1 L/günlük akış hızı sağlanmıştır. Sistem, sırasıyla askıda katı madde, renk ve KOİ’nin; %94, %79 ve %95’ini giderebiliyordu.

Zhou vd. (2020) 1972’den 2017’ye kadar, 168 nehir ve 71 gölde 12 farklı ağır metal(Al, As, Cd, Co, Cr, Cu, Fe, Hg, Mn, Ni, Pb ve Zn ) konsantrasyonuna ilişkin geçmiş verileri topladı. Beş kıtada ağır metal kirliliği ve nedenlerini tespit etmeyi amaçlamıştır.

1970’ler ve 1980’lerde olan ağır metal seviyeleri 1990’lar, 2000’ler ve 2010’lara göre daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Zamanla, tek metal kirlilikleri karışık metal kirliliğine dönüşmüştür. Eşik sınırların üzerindeki ağır metal sayısı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın gelişmiş bölgelerinde az iken; Afrika, Asya ve Güney Amerika ülkelerinde da fazla olduğu görülmüştür.

Chiarelli vd. (2021) Paracentrotus lividus (denizkestanesi) embriyolarında vanadyumun indüklediği toksikolojik etkiyi göstermiştir. Hücreler moleküler düzeyde vanadyuma maruz bırakılmıştır. Vanadyumun neden olduğu farklı toksisite mekanizmaları bulunmuştur. Yüksek sitotoksik konsantrasyonların daha ölümcül sonuçlar ortaya çıkardığı görülmüştür.

(28)

18

Ramigio vd. (2021) yarı sucul bitki Crassula helmsii’nin Cu hiperakümülatörü olup olmadığına bakmıştır. Deneyde 0, 1, 2, 3, 4 ve 5 mg Cu L-1 grupları oluşturmuştur.

Taramalı elektron mikroskobu ile bitkinin dokularını incelemiştir. En yüksek birikimin 5 mg Cu L-1’de bulmuştur. Ayrıca köklerde birikim sürgünlerden daha çok olduğunu söylemektedir. C. helmsii bitkisinin bakır için oldukça toleranslı olduğunu göstermiştir.

Wu vd. (2021) Nicotiana tabacum L. fidelerinin 0, 0,1, 0,5, 2,0 ve 4,0 mg/L vanadyum içeren ortamda fitoremediasyon potansiyeline bakmıştır. Yapılan deneyde 2 ve 4 mg/L’lik gruplarda bitkinin etkilendiği görülmüştür. Yapraklarda, gövdede ve köklerde birikime uğramıştır. Büyümeyi inhibe etmesine rağmen vanadyum toleransının iyi olduğu görülmüştür.

(29)

19 3. MATERYAL ve YÖNTEM

Bu çalışmada Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Laboratuvarında yetiştirilmekte olan Egeria densa bitkisi kültüründen faydalanılmıştır (Şekil 3.1). Laboratuvarda yetiştirilen bitkiler deneyler için kullanılmıştır.

Şekil 3.1 Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Laboratuarında yetiştirilen Egeria densa bitkileri

3.1 Kültür Şartları

Bitkinin yetiştirme şartları için 20 °C sıcaklık ve 12:12 saat aydınlık:karanlık ortam oluşturulmuştur. Bitkilerin ışıklandırılması 2960±130,5 Lükslük şiddet ile sağlanmıştır.

Bitkiler dinlendirilmiş ve kloru uçurulmuş musluk suyu ile dolu 150 litrelik akvaryumlarda büyütülmüştür. Sudaki Sıcaklık (°C), pH, Oksijen (O2) ve elektriksel iletkenlik (EC) ölçümleri için WTW Multi 3320 SET 1 marka multi metre aleti kullanılmıştır.

3.2 Cam Malzemelerin Temizliği

Deney öncesinde tüm cam malzemeler, saf su ile seyretltilmiş asit çözeltisinde (kral suyu) bekletilip yıkanmış ve ardından en az 3 kere saf su ile durulanmıştır. Kral suyu

(30)

20

için %20’lik nitrik asit (HNO3) (MERCK) ve %10’luk hidroklorik asit (HCl) (MERCK) kullanılmıştır.

3.3 Bitkilerin Seçilmesi

Deneylerde kullanılacak bitkileri seçerken; hepsinin eşit uzunlukta olması (yaklaşık 10 cm), yaprakları diri ve canlı, rengi solmamış ve eğilip bükülmemiş bitkiler olmasına özen gösterilmiştir. Deneyler 1 litrelik cam beherlerde yapılmış olup her bir beher için 1 adet bitki seçilmiştir. Deneyler için seçilen bitkilerin bir bölümü Şekil 3.2’de gösterilmiştir.

Şekil 3.2 Deneyler için seçilen bitkiler deneye sokulmadan önce 3.4 Kimyasal Stokların Hazırlanması

Kirletici madde olarak %99,2 saflıkta vanadyum pentaoksit (V2O5) (Alfa Aesar) kullanılmıştır. Vanadyum ağır metali litrede 1 gram olacak şekilde tartılıp cam bir kapta distile suyun içerisinde çözülerek 1000 ppm’lik stok çözelti hazırlanmıştır.

Biyodeneylerde, Hoagland solüsyonu ve distile su kullanılmıştır. Hoagland solüsyonu, Hoagland ve Arnon (1950)’ın tarifine göre hazırlanmıştır. Çalışma için seçilen ağır metal konsantrasyonları; 0,2 ppm, 0,6 ppm ve 1,8 ppm olarak belirlenmiştir. Deney öncesi yapılan denemelerde 2 ppm V konsantrasyonunda E. densa bitkisinin yapraklarının solduğu görülmüştür. Her bir konsantrasyon için 19 litrelik stok çözelti hazırlanmıştır.

(31)

21 3.5 Biyodeneyler

Biyodeneyler 1 L’lik beherler içerisinde gerçekleştirilmiştir. Biyodeneye sokulacak olan bitkiler 3 gün boyunca %25’lik Hoagland besin solüsyonu içerisinde bekletilerek deney ortamına adaptasyonları sağlanmıştır. Tüm denemeler 3 tekrarlı olarak yapılmıştır.

Kullanılan beherlerin ağızları şeffaf streç ile kapatılıp, hava alışverişini sağlamak için üzerlerinde birkaç küçük delik açılmıştır. Sıcaklık için beherlere herhangi bir ısıtıcı koyulmamıştır. Ortamın sıcaklığı yeterli olmuştur.

Şekil 3.3 Biyodeney düzeneği

Her bir konsantrasyon için 18 adet beher deneye sokulmuştur. Bu beherlerin 9 tanesine bitki konulurken 9 tanesi kontrol grubu olarak bitkisiz şekilde deneylerde kullanılmıştır.

Çizelge 3.1’de gruplar gösterilmiştir. Bu uygulamadaki amaç deney süresinde karışım içerisindeki ağır metallerin çöküp çökmemesi ve bu duruma bitkinin etkisinin gözlemlenmesidir.

Çizelge 3.1 Deney grupları

Bitkili Gruplar Bitkisiz Gruplar

0,2 ppm V + %25’lik Hoagland + E. densa 0,2 ppm V + %25’lik Hoagland 0,6 ppm V + %25’lik Hoagland + E. densa 0,6 ppm V + %25’lik Hoagland 1,8 ppm V + %25’lik Hoagland + E. densa 1,8 ppm V + %25’lik Hoagland

(32)

22

Kalan 1’L lik karışım örneğinden de suyun fizikokimyasal özellikleri, spektrofotometrik (Metalfitalein metodu - Hach Kit) method kullanarak sertlik değeri (Mg2+, Ca2+ ve odH) ve multimetre cihazı ile (WTW Multimeter 3320) suyun pH, sıcaklık, elektriksel iletkenlik, çözünmüş oksijen miktarlarının tayini yapılmıştır. Deney süresi toplam 7 gün olup; 1, 4 ve 7. günlerde örnekler alınmıştır. Literatürde çok daha uzun süreli deneylere rastlamak mümkündür. Ancak bitkinin emilimini yaptığı ağır metallerin olası geri salınımı göz önünde bulundurularak çalışma süresi 7 gün ile sınırlandırılmıştır. Örnek alımı 3’er gün arayla tutularak geri salınım olursa tespit edilmesi amaçlanmıştır.

3.6 Numunelerin Ağır Metal Analizi İçin Hazırlanması

Toplam 7 gün süren biyodeneyler süresince 1, 4 ve 7. günlerde tabana çökmesi muhtemel olan ağır metallerin suya karışmasını minimum seviyede tutmak amacıyla suda dalga oluşmayacak şekilde su örnekleri alınmıştır. Alınan örnekler 50 mL’lik falkon tüpleri içerisine konulmuştur. Örnek alımından sonra ölçüme kadar geçecek sürede istenmeyen reaksiyonların gerçekleşmesini önlemek amacıyla %0,5’lik nitrik asitten 250 µL eklenerek ışık görmeyen bir ortamda ölçüme gönderilene kadar +4°C’de muhafaza edilmiştir. Ayrıca sudan örnek alındıktan sonra suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerini ölçmek amacıyla sertlik için “Hach Kit” ve sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen ve elektriksel iletkenlik için WTW marka multimetre cihazı kullanılmıştır.

3.7 Fotopigment Miktarının Belirlenmesi

Fotopigment miktarlarını belirlemek amacıyla bitkilerin gövde üzerindeki yaprakları alttan tepe noktasına doğru koparılmıştır. Yaprakların yaş ağırlığı 0,5 g olana kadar koparma işlemi yapılmıştır. Koparılan yapraklar porselen havana koyulup ezilmiştir.

Ezilen örneklere %96’lık metanolden 10 mL eklenmiş ve karıştırılmıştır. Karışım santrifüj edilmek için 10 mL’lik falcon tüplere aktarılmıştır. Santrifüj işlemi 10000 devirde ve 10 dakika boyunca yapılmıştır. Santrifüjün ardından karışımı peletinden ayırmak için süzme işlemi yapılmıştır. Süzmek için Whatman filtre kâğıdı (GF/C™) kullanılmıştır. Süzüntü 2mL’lik plastik küvetlere alınmıştır (Şekil 3.4).

(33)

23

Şekil 3.4 Spektrofotometrede klorofil miktarlarının belirlenmesi için hazırlanmış süzüntü

Ölçüm için HACH marka spektrofotometrede Lichtenthaler (1983) ‘ün formülü kullanılarak hesaplama yapılmıştır. Cihaz, değerleri mg/L cinsinden vermiştir.

Çizelge 3.2 Lichtenthaler (1983)’e göre fotopigment konsantrasyon formülü (µg/g) Chl a 13,95 * A665 - 6,88 * A649

Chl b 24,96 * A649 - 7,32 * A665

Cx+c (1000 * A470 - 2,13 * Chl a - 97,63 * Chl b) / 209

Chl a: Klorofil a, Chl b: Klorofil b, Cx+c: Karotenoid, An: n nanometre değerindeki absorbans değeri

3.8 Ölçüm Yöntemi

Deney sonucunda %0,5’lik nitrik asit çözeltisi ile seyreltilmiş sudaki V konsantrasyonunu ölçmek için Agilent 7700 serisi ICP-MS cihazı ve ona uyumlu Agilent Asx-500 serisi otomatik örnekleyici aksesuarlar kullanılmıştır. High Purity Standarts marka SM-137-888 serisi 26 elementi standart alarak kalibrasyon eğrisi hazırlanmıştır. Örneklerin analiz süresi tüp uzunluklarına bağlı olarak 60 saniye olarak belirlenmiştir.

3.9 İstatistiksel Analizler

Sonuçların değerlendirilmesi için SPSS 22.0 paket programı kullanılmıştır. Elde edilen veriler için “Shapirio-Wilk” testi uygulanmış ve H0 < 0,05 bulunmuştur. Bu da değişkenin normal dağılım göstermediğini ifade etmektedir. Parametrik olmayan

(34)

24

testlerde verinin normal dağılım göstermesine gerek yoktur. Örneklem sayısı 30’un altında olduğu için parametrik olmayan testler kullanılmıştır. Gruplar arası istatistiksel değerleri hesaplamak için “Mann-Whitney U” testi uygulanırken grup içi (günler arası değerlerin) farklılıkları hesaplamak için “Kruskal Wallis” testi kullanılmıştır.

(35)

25 4. ANALİZLER VE BULGULAR

4.1 Deney Koşulları

Biyodeneyler sırasında belirli aralıklarla beherlerdeki sıcaklık, pH, oksijen ve EC değerleri ölçülmüştür. Çizelge 4.1’de görüldüğü üzere tüm denemeler benzer koşullar altında gerçekleşmiştir. Oksijen için minimum 5,86 mg/L ortalama değer ölçülürken maksimum ortalama değer ise 8,03 mg/L olarak ölçülmüştür. Elektriksel iletkenlik (EC) için 531,44 ile 551,88 (µS/cm) arasında ortalama ölçüm yapılmıştır. Ölçülen ortalama pH değeri en düşük 6,03 iken en yüksek 6,94 olarak gerçekleşmiştir. Ortalama sıcaklık değeri 22,12 °C ile 23,05 °C arasında olmuştur. Sabit bir ışık kaynağı altında ışıklandırma yapıldığı için ışık miktarında bir değişiklik olmamıştır.

Çizelge 4.1 Deneyler sırasında ölçülen sudaki ortalama fiziko-kimyasal parametreler Deney

Koşulları

Sıcaklık (°C)

pH Çözünmüş

Oksijen (mg/L)

Elektriksel İletkenlik (µS/cm)

Lüks

0,2 ppm V + Egeria densa

22,83 ± 1,39 6,03 ± 0,34 8,03 ± 1,01 531,44 ± 1,13

2960±130,5 0,6 ppm V +

Egeria densa

22,98 ± 0,47 6,91 ± 0,07 7,43 ± 1,1 538,11 ± 1,61

1,8 ppm V + Egeria densa

23,05 ± 1,72 6,52 ± 0,32 7,23 ± 0,97 543,11 ± 4,72

Kontrol 0,2 ppm

22,12 ± 1,38 6,71 ± 0,14 6,95 ± 1,19 539,11 ± 1,69

Kontrol 0,6 ppm

22,63 ± 0,5 6,94 ± 0,06 5,86 ± 0,72 542,88 ± 0,6

Kontrol 1,8 ppm

22,58 ±2,11 6,67 ± 0,12 6,66 ± 0,74 551,88 ± 3,01

Başlangıç için her bir grubun su sertliği (°dH), kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) değerlerine bakılmıştır. Ölçümlere göre; 0,2 ppm vanadyumlu grubun su sertliği 10,1

°dH, Ca değeri 53,1 mg/L ve Mg değeri 11,3 mg/L olarak ölçülmüştür. 0,6 ppm

(36)

26

vanadyumlu grubunu su sertliği 12,3 °dH, Ca değeri 57,8 mg/L ve Mg değeri 15,7 mg/L olarak ölçülmüştür. 1,8 ppm vanadyumlu grubun su sertliği 13,4 °dH, Ca değeri 63,5 mg/L ve Mg değeri 19,7 mg/L olarak ölçülmüştür. Ölçümler Çizelge 4.2’de gösterilmiştir.

Çizelge 4.2 Deney başlangıcında ölçülen su sertliği, kalsiyum ve magnezyum miktarları Gruplar °dH Ca+2 Mg+2

0,2 ppm V 10,1 53,1 11,3 0,6 ppm V 12,3 57,8 15,7 1,8 ppm V 13,4 63,5 19,7

1 Alman sertliği (°dH), 10 mg CaO/L olarak bilinmektedir.

4.2 Vanadyum İçin Deney Sonuçları

Egeria densa bitkisi, 0,2 ppm, 0,6 ppm ve 1,8 ppm olmak üzere 3 farklı konsantrasyon grubuna 1, 4 ve 7 gün boyunca maruz bırakılmıştır. Örnekler sudan alınmıştır.

Başlangıç miktarına göre, 0,2 ppm bitkili deneme grubu için 1.gün vanadyum giderim miktarı; %6,66, 4.gün vanadyum giderim miktarı; %11,11 ve 7.gün vanadyum giderim miktarı; %4,44 olarak bulunmuştur. Bitkisiz grupta ise; 1.gün vanadyum giderim miktarı; %0, 4.gün vanadyum giderim miktarı; %8,88 ve 7.gün vanadyum giderim miktarı %4,44 olarak bulunmuştur. Bitkili ve bitkisiz grupların karşılaştırmalarını yapmak için Mann Whitney U testi uygulanmıştır. Test sonucu bitkili ve bitkisiz gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür (P> 0,05). Günler arası karşılaştırmalar Kruskal Wallis testi ile yapılmıştır. İstatistiksel olarak günler arası anlamlı bir fark (P>

0,05) bulunamamıştır.

Başlangıç miktarına göre, 0,6 ppm deneme grubu için 1.gün vanadyum giderim miktarı;

%5,37, 4.gün vanadyum giderim miktarı; %4,30 ve 7.gün vanadyum giderim miktarı;

%6,45 olarak bulunmuştur. Bitkisiz grupta ise; 1.gün vanadyum giderim miktarı;

%1,61, 4.gün vanadyum giderim miktarı; %2,15 ve 7.gün vanadyum giderim miktarı;

%0,53 olarak bulunmuştur. Bitkili ve bitkisiz grupların karşılaştırmaları Mann Whitney U testi ile yapılmıştır. Test sonucu bitkili ve bitkisiz gruplar arasında anlamlı fark

(37)

27

olduğu bulunmuştur (P <0,05). Günler arası karşılaştırmalar Kruskal Wallis testi ile yapılmıştır. İstatistiksel olarak günler arası anlamlı bir fark (P> 0,05) bulunamamıştır.

Başlangıç miktarına göre 1,8 ppm deneme grubu için 1.gün vanadyum giderim miktarı;

%10,69, 4.gün vanadyum giderim miktarı; %10,19 ve 7.gün vanadyum giderim miktarı;

%10,44 olarak bulunmuştur. Bitkisiz grupta ise; 1.gün vanadyum giderim miktarı;

%6,46, 4.gün vanadyum giderim miktarı; %6,21 ve 7.gün vanadyum giderim miktarı;

%5,72 olarak bulunmuştur. Bitkili ve bitkisiz grupların karşılaştırmasında Mann Whitney U testi uygulanmıştır. Test sonucu bitkili ve bitkisiz gruplar arasında anlamlı fark olduğu bulunmuştur (P <0,05). Günler arası karşılaştırmalar Kruskal Wallis testi ile yapılmıştır. İstatistiksel olarak günler arası anlamlı bir fark (P> 0,05) bulunamamıştır.

Şekil 4.1 Egeria densa bitkisinin vanadyum ağır metalini uzaklaştırma verimi yüzdesi

6.66

5.37

10.69 11.11

4.3

10.19

4.44

6.45

10.44

0 2 4 6 8 10 12

0,2 ppm 0,6 ppm 1,8 ppm

Bitkili Grup

1.Gün 4.Gün 7.Gün

(38)

28

Şekil 4.2 Bitkisiz grupta vanadyum ağır metalinin çökme yüzdesi

Şekil 4.3 Bitkili ve bitkisiz grupların yüzdesel giderim oranlarının farkı (Bitkili – Bitkisiz)

4.3 Hoagland Solüsyonu Açısından Deney Sonuçları

Çalışmada, deneyler Hoagland solüsyonu içinde gerçekleştiği için vanadyum dışında bazı ağır metaller de incelenmiştir. Bunlar; molibden (Mo), bakır (Cu), magnezyum

0

1.61

6.46 8.88

2.15

6.21

4,44

0.53

5.72

0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

0,2 ppm 0,6 ppm 1,8 ppm

Bitkisiz Grup

1.Gün 4.Gün 7.Gün

6.66

3.76

4.23

2.23 2.15

3.98

0

5.92

4.72

0 1 2 3 4 5 6 7

0,2 ppm 0,6 ppm 1,8 ppm

Bitkili-Bitkisiz Grup Farkı

1.Gün 4.Gün 7.Gün

(39)

29

(Mg), mangan (Mn) ve çinko (Zn). Bakır ve çinko miktarlarında kayda değer değişim gözlendiği için istatistiksel analizleri yapılmıştır.

Deneylerde kullanılan Hoagland solüsyonu içinde 6-7 ppb (0,006-0,007 ppm) bakır bulunmaktadır. Cihazın ölçüm aralığının alt sınırı 1 ppb olduğu için en düşük ölçümün bulunamadığı yerlerde minimum ifadesi kullanılmıştır. Alt sınırdan küçük veriler SPSS hesaplamalarında 0,9 ppb olarak alınmıştır.

Başlangıç konsantrasyonuna göre bitkili 0,2 ppm vanadyumlu grupta bulunan bakır miktarında; 1.gün %50, 4.gün minimum %83,33 ve 7.gün minimum %83,33 giderim görülmüştür. Bitkisiz grupta ise; 1.gün %9,52, 4.gün %76,19 ve 7.gün %71,42 giderim görülmüştür. Bitkili ve bitkisiz grupların karşılaştırılmalarında Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Test sonucu bitkili ve bitkisiz gruplar arasında anlamlı fark olduğu bulunmuştur (P <0,05). Günler arası karşılaştırmalar Kruskal Wallis testi ile yapılmıştır.

İstatistiksel olarak günler arası anlamlı bir fark olduğu (P <0,05) görülmüştür.

Başlangıç konsantrasyonuna göre bitkili 0,6 ppm vanadyumlu gruptaki bakır miktarında; 1.gün %66,66, 4.gün %85,71 ve 7.gün minimum %85,71 giderim görülmüştür. Bitkisiz grupta ise; 1.gün %57,14, 4.gün %76,19 ve 7.gün %85,71 giderim görülmüştür. Bitkili ve bitkisiz grupların karşılaştırılmalarında Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Test sonucu bitkili ve bitkisiz gruplar arasında anlamlı fark olmadığı (P>

0,05) bulunmuştur. Günler arası karşılaştırmalar Kruskal Wallis testi ile yapılmıştır.

İstatistiksel olarak günler arası anlamlı bir fark olduğu (P <0,05) görülmüştür.

Başlangıç konsantrasyonuna göre bitkili 1,8 ppm vanadyumlu gruptaki bakır miktarında; 1.gün %55,55, 4.gün minimum %83,33 ve 7.gün minimum %83,33 giderim görülmüştür. Bitkisiz grupta ise; 1.gün %19,04, 4.gün %42,85 ve 7.gün %71,42 giderim görülmüştür. Bitkili ve bitkisiz grupların karşılaştırılmalarında Mann Whitney U testi uygulanmıştır. Test sonucu bitkili ve bitkisiz gruplar arasında anlamlı fark olduğu bulunmuştur (P <0,05). Günler arası karşılaştırmalar Kruskal Wallis testi ile yapılmıştır.

İstatistiksel olarak günler arası anlamlı bir fark olduğu (P <0,05) görülmüştür.

Referanslar

Benzer Belgeler

palm fatty acid (Ca-PFA) with acid oil, soybean oil and canola oil on the meat FA profile, carcass and parts yield and fat deposition of chickens 42 d of age..

Giiniindizde de tip ge- rekse kamuoyunun dikkatini iizerlerine daha r,;ok (,;eken (;ocuk istisman ve aile ir,;i §iddet iizerinde ya§/z istismanna omnia daha

seçim yanılm ış... FE

臺北醫學大學今日北醫: 北醫附設醫院三喜臨門:33週年慶、JCI預評順利、

‹ki grup aras›nda istatistiksel ola- rak anlaml› flekilde gravida, parite ve yaflayan çocuk say›s› ile- ri yafll› gebelerde daha yüksek bulundu (p&lt;0.05). ‹leri

Sürekli dalga metal dedektörlerinin metal ayrımı kalitesi darbe indüksiyon sistemine göre daha yüksektir.. Bu sistemde faz kayması prensibine göre metal ayrımı

Çalışma da, kahverengi pirinç numunelerinden alınan örneklerde tespit edilen ağır metallerin düzeyleri arasındaki anlamlı ilişkilerin tespit.. edilebilmesi için

sabitleri, aşağıda gösterilen ölçektedir; daha yüksek k sabitine sahip bir metal, daha düşük bir kararlılık değerine sahip bir metal ile şelasyon maddesi için yarışır