çoğunlukla ütopik(ideal toplum) bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır.
İnsanoğlu, evrende, varoluşundan bu yana yaşam mücadelesi içinde varlığını sürdürmeye
çalışmıştır. Vahşi doğayla başa çıkmaya çalışan insanoğlu,kendine yöntemler geliştirerek, çevresini keşfederek, tanıyarak doğayla bir bakıma bir hiyerarşi kurarak onunla bütünleşmiş ve uyumu
öğrenmiştir. Zaman içerisinde kendi yöntemlerini ve teknolojilerini ileri düzeye taşıyarak doğanın dışına çıkmış, yeni bir kimlik bürünmüştür. Bu kimlik, geliştirdiği teknoloji, endustri, para ve
hiyerarşi sayesinde değişerek bugünkü şehirli, tek tipleşmiş,modern insanı yaratmıştır. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra makinaların üzerinde hakimiyet kuran insan, zamanla kendisi de makineleşerek kurguladığı yaşam alanı olan şehirler gibi grileşmiştir. Bu grilik, aslında bugün hepimizi ofislerimizde daha da grileştirip, bizim bir parçamız olan doğadan, kendi benliğimizden kopartarak takım elbiseli birer işçilere dönüştürmüştür. Bu dönüşüm bizi yavaş yavaş sona, aslında bir nevi geldiğimiz yer olan başlangıca, doğaya geri sürükleyecektir. Koleksiyon,
bu başkalaşan ve doğadan uzaklaşan modern insanı ve özünü bir araya getirerek ve bu geçirdiği değişim evrelerini bize sunar. Özellikle insanın varoluş hikayelerine dair anlatan baskılarla, insanın modern ve ilkel yüzünü bir araya getirir. Modern insanın kendi yarattığı kafeste, iç huzuru bulmak için doğaya dönüşünü ve aslında onla bir olduğunu ele almıştır. Çünkü gökdelenlerin tepelerinde ofisinde oturan bir iş adam bile aslında doğanın ta kendisidir ve doğaya geri dönecektir. Doğa insanlara ait değildir. İnsanlar doğaya aittir.
Kaynak
https://www.instagram.com/kozayarismasi/?hl=tr https://www.behance.net/busradincturk