• Sonuç bulunamadı

Doğa ve Toplum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğa ve Toplum"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Bölümü, COG 245 Coğrafyada Temel Kavramlar

Doğa ve Toplum

Ders Notları (Hafta 14)

(2)

Doğa ve Toplum

Neil Smith’in 1984 tarihli Uneven Development: Nature, Capital, and the Production of

Space1 adlı kitabının ilk iki bölümü ilksel doğanın ve bunun üretimini konu alır. Smith’in argümanı, birçok düşünürle paralel bir şekilde, insanlığın ilksel doğa anlayışının modern doğa kavrayışından kökensel olarak farklı olduğu yönündedir. Gerçekten, insanın doğanın bir parçası olarak onunla birlikte/onun içinde varoluşu şeklinde özetlenebilecek bu kavrayış, nispeten uzun bir süre insanlığın doğa hakkındaki ilksel düşüncesini oluşturmaktaydı. Ne ki, bilhassa yerleşik yaşama geçiş ve soyut/kavramsal düşünebilme yetilerinin belirgin bir şekilde ortaya çıkışı, insanlığın -zaman içerisinde artan bir ölçüde- ikinci bir doğa yaratmasını sağlamıştır. İkinci doğa, toplumsal olanı içermektedir. İkinci doğa içerisindeki insan, ilksel doğadan kendisini ayırmış, ona dışardan bakmış, aradaki ilişkiyi mücadele-savaş olarak görmüş, 16. yüzyıldan itibarense ilksel doğayı kaynağa indirgemiştir. Bu haliyle, doğa ve toplum olarak adlandırılan bu dikatomi, esasında tarihseldir ve insan yapımıdır.

Coğrafyanın ve coğrafyacıların doğa-toplum ikiliğine bakışı, başlangıçtan günümüze değişik kavramsallaştırmalarla karakterize olmaktadır. Bu bakımdan, coğrafyada doğa-toplum ikiliğine yönelişin, çevrenin kavramsallaştırılmasıyla önemli ölçüde paralellikler içerdiğinin belirtilmesi gerekir. Örneğin, coğrafyadaki en eski düşünsel geleneklerden biri olan çevresel determinizmin, özünde, çevresel koşulların kontrol edici, insanınsa buna tepki veren bir durumda olduğunu vurgulamaktadır. Bu, doğa ve toplum ikiliği bakımından toplumsal olanın doğa tarafından dikte edilmiş olduğu anlamına gelir. Yani, coğrafyacıların çevre kavramı bağlamında doğa ve toplum ikiliğine bakışı tarihsel olarak (çevresel determinizm, olanakçılık, kültürel peyzaj, davranışsal, kültürel ekoloji, politik ekoloji vb.) görece geniş bir spektrum içerisinde birbirinden farklı kavramsallaştırmalarla karakterize olmaktadır.

Coğrafyanın geleneksel yapısı içerisinde fiziki coğrafya doğa, beşeri coğrafya insan/toplum; bir bütün olarak coğrafya ise doğa-insan/toplum ilişkiselliği araştırmalarıyla karakterize olmaktadır. Disiplinin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki değişen kompozisyonuyla, fiziki coğrafya tematik olarak kendisini beşeri coğrafyadan (yani toplumdan) ayırmıştır. Bu tarihlerden itibaren fiziki coğrafyadaki yaklaşımlar giderek disiplinin diğer yarısı olarak görülen beşeri coğrafyadan uzaklaşmış ve günümüzde bu iki alan arasındaki bağlantılar minimal bir düzeye inmiştir. Fiziki coğrafyacılar kendilerini “bilim” (science) alanında görmekte fakat aynı görüşü beşeri coğrafyacılar kendileri için pek paylaşmamaktadır. Fiziki coğrafyada, tipik olarak, “dışarıda, orada” olan biyofiziksel dünyanın “nesnel” ve “hakiki” bilgisinin üretildiği düşünülür. Bu üretim, inceleme konusuyla ilgili uygun soruların

(3)

sorulduğu, cevaplar için gerekli metotların kullanıldığı (arazi çalışması, laboratuvar çalışmaları, dijital teknolojiler vb.) ve iyi desteklenmiş kanıtların üretildiği bir bağlama sahiptir. Fiziki coğrafyada doğa, büyük ölçüde ontolojik anlamda verili-orada olan olarak düşünülmektedir. Bu verili doğanın toplumdan kategorik olarak farklı olduğu varsayılmakta ve doğa, “değerden bağımsız” araştırmalara konu edilmektedir. Bu bakımdan fiziki coğrafya araştırmalarının büyük bir çoğunluğu “doğa”ya olan yaklaşımlarında ontolojik ve epistemolojik olarak realisttir.

Bununla birlikte, beşeri coğrafyanın belirli alanlarında doğa-toplum ikiliğinin kavranışı farklıdır. Özellikle 1990’ların ortalarından itibaren entelektüel ve politik olarak birbirinden farklı olan gruplar, araştırma güncelerine doğayı tekrar geri getirmeye yönelik girişimlerde bulunmuşlardır.

Bu girişimlerden biri yeni doğal kaynaklar coğrafyasıdır2. Teorik bir arka plan sahip olan bu

yaklaşımda, doğal kaynaklar coğrafyasının sosyal olarak oluşturuluşuna vurgu yapılmaktadır. Yaklaşım, doğal kaynaklardaki “doğal” taraflara olan vurguyu azaltmakta ve bunların cevaplanması gereken merkezi konumdaki sorular olmadığını ileri sürmektedir. Doğal kaynaklar coğrafyasındaki temel yönelim, “üretim faktörleri”nin içerisinde tanımlandığı ve değişen ölçeklerde önem taşıdığı ekonomik sistemin yapısının analizine kaymıştır. Bu tür çalışmalarda, meta üretiminin kapitalist, sınıflara bölünmüş toplumlarda nasıl organize edildiği araştırma konusu edilmektedir.

Doğanın kültürel çalışmalar bağlamındaki ele alınışında ise, “doğal” olarak düşünülenlerin nasıl, kim ve ne şekilde doğal olarak temsil edildiği soruşturmaktadır. Bu kulvardaki araştırmacılar, “doğal” olarak adlandırılan/görülen şeylerin fiziksel özellikleri üzerindeki vurgunun önemini azaltmaya çalışmakta; odağı, temsiller üzerine çevirmektedir. Çünkü, onlara göre, temsiller, dünyanın doğrudan anlaşılabileceği sadık birer ayna değildir. İnşa edilmişlerdir. Bu coğrafyacılar post-modern, post-yapısal, post-kolonyal yaklaşımların teorik arka planlarını kullanarak doğanın temsillerinin (yazılı, sözlü, sözel, görsel) sosyal olarak inşa edildiğini ve toplumsal olan içerisindeki güç ilişkilerinin birer ifadesi olduğunu öne sürmektedir.

Doğa-toplum ikiliğinin coğrafyadaki üçüncü ele alınışını, kıta Avrupası felsefesi ile bilim ve teknoloji çalışmalarından beslenen hibrit coğrafyalar ve non-representational teori oluşturmaktadır. Bu perspektifler, dünyanın “doğal” ve “toplum” olarak ikiye bölünmesinin gerçekliği basitleştirdiğini ve onun yanlış yorumlanmasına neden olduğunu öne sürmektedir.

2 Eski doğal kaynaklar coğrafyası ateorik bir yapıdaydı. Burada araştırmacılar sanayinin niteliğini ve lokasyonunu

(4)

Buna göre, dünyanın nitelik olarak farklı boyutlara ayrılmasının gereği yoktur; zira, farklı olduğu düşünülen bu boyutlar birbirleriyle çok değişik şekillerde ve bağlamlarda temas etmektedir. Sarah Whatmore ve Nigel Thrift (onlar gibi düşünen coğrafyacılar), aslında iki değil, tek bir gerçeklik içerisinde yaşadığımızı; “doğal” ve “toplumsal” olarak etiketlendirilenlerin, eğer bunların karakterleri ve etkileri yeterince anlaşılırsa, birbirlerinden ayrılamayacağını ifade etmektedir. Bu yeni yaklaşımlar, insanların dünyayla olan ilişkilenmelerinin “temsili” çok aşan bir boyutta olduğunu da savunmaktadır. İnsanlar dokunur, koklar, duyar ve fiziksel etkileşime geçer.

Bu yaklaşımlar arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bunlar, temelde, bir şeyin özü ya da kapsayıcı bir güç olarak doğanın eski tanımlarının reddine yol açmıştır. Konu edilen yaklaşımlar sosyal-doğal ayrımını kesmektedir; ancak bunlar, birleşik bir coğrafya için nihai bir çözüm ortaya koymaktan ziyade, birer düşünce eğilimleri olarak ön plana çıkmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Butler, Cinsiyet Belası adlı eserini yazarken iki amacı olduğunu söyler. Bunlardan birincisi, feminist teoriye nüfuz etmiş olan heteroseksizmi göstermek, ikincisi ise cinsiyet

 Kapalı ve açık sistemler: Sistem ile sistemin içinde faaliyet gösterdiği çevre arasında (dış çevre).. enerji, malzeme ve bilgi alışverişi varsa, bu tür sistemler

Modernizmin tüm kurumlarına ve yapılarına olduğu gibi modern bilim yaklaşımına da şiddetle karşı çıkarlar.. Bu bilim yaklaşımının hiyerarşik ve yapılaşmış

İstanbul’un uluslararası finans merkezi olması projesiyle beraber, gözler, Türk finans piyasalarının hangi yeni ürünlerle daha tanışacağına çevrilmiş durumda... kullanılmış

Görüntüyü oluşturma sürecinde resim, fotoğraf, film, televizyon ve videodan sonra yeni bir ifade biçimi olarak dijital görüntü oluşturma, dijital sanatın

 Temsilcileri: Hegel, Heidegger, Dewey, Wittgenstein, G.Deleuze, Jean- Francois Lyotard, Jacques Derrida, Michel Foucault, Richard Rotry..

 Post modern bakış açısına sahip araştırma paradigması genelde post modern, post yapısal, post kolonyal ve post fordist olarak adlandırılır.. 

 Post modern bakış açısına sahip araştırma paradigması genelde post modern, post yapısal, post kolonyal ve post fordist olarak adlandırılır.. 