• Sonuç bulunamadı

PROJE VE MİMAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "PROJE VE MİMAR"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

PROJE VE MİMAR

Mecmuamızın intişarında gayelerimizden biri de hiç şüphesiz memleketimizde mimarlığın çektiği sıkıntılardan dert yanmak ve düşünebildiğimiz ça- releri göstermektir.

İlk düşüneceğimiz meselelerden biri:

Halihazır Türk mimarlığına karşı bir ittiham ce- reyanı var:

' Türk mimarları iyi eser vücude getiremiyorlar:

deniliyor ve buna sebep olarak ta iktidar meselesi öne sürülüyor.

Biz burada bu iddianın doğru olmadığını ve ne gibi fena şerait altında çalıştığımızı tesbite çalışa- cağız. Evelâ mimarlığın proje ve tatbik gibi iki un- surundan birincisini ele alalım:

Ne için m ü k e m m e l bir proje lıazırlayamıyoruz.

1—Mevzuun ehemmiyetile mütenasip bir zamanın esirgenmesi; bu alelekser resmî makamatta da vaki oluyor. Her hangi bir bina inşası ihtiyacı karşısında amir bir proje ve keşifname ihzarını mimara havale ediyor. Gayet kısa olarak verilen mühlet zarfında krokiler ve evrakı fenniye ihzar ediliyor.

Berayı tasdik mafevk makama gönderilen proje ka- bul olundu m u artık musaddak şeklin etüt ile te- k e m m ü l ettirilmesi de kabil olmıyor. Derhal müna- kaşaya vazolunan projenin şeraiti inşaiyesinde tat- bikat projelerinin mütaahhit tarafından yaptırılacağı US zikrediliyor.

Pek de iyi neticeler vermiyen hali hazır müna- kaşa sistemi neticesi olarak yüzde otuz beşe kadar kırılarak ihale ediliyor. Bu kadar düşük fiatlarla iş taahhüt eden mütaahitler de tabiatile iyi bir Büro teknik teşkili için fedakârlık edemiyorlar. Zaten nakıs bir halde ihale edilen projelerin bilâhare tekemmülü de bu gibi müşkilât yüzünden m ü m k ü n olamıyor.

I * ir mimarın projesini bir kaç kere iktisat edeceğim diye malî ve idarî sebep- lerle bozarsanız artık on- dan nasıl bir sanat heye- canı bekliyebilirsiniz.

2 — K â i n a t ı idare eden sa'yi akal kanununun boşa giden emeklere lakayt kalmasına imkân var mı?

Kıymetli zamanlarını sarfettiği b i r ç o k projelerin malî idarî esbap dolayısile inşasından sarfı nazar edilmesi yüzünden sukutu hayale uğrayan mimarın yine o akibete uğrayacağı pek muhtemel olan yeni bir projeye aynı hararet ve aşkla çalışması nasıl

beklenebilir. Bu sukutu hayallerin tevali ettiğini dü- şününüz. Artık o mimar için resim yapmak âdet yerini bulsun demek gibi bir şey oluyor.

Demek oluyor ki mimardan sanat bekliyenlerin bir vazifesi de mimara gitmeden evel istediği işin malî, idarî cihetlerini talıtı temine almak ve sanat- kârı boşuna çalıştırmamaktır.

ilanımızı emniyet ettiği- miz doktorun reçetesine hele eczacının ilâçlarına karışmak aklımızdan geç- mez, fakat öliinciye kadar içinde oturacağımız evi yapan mimarın her işine karışırız.

3—Sanatkârın istiklâlini tanımamak. Mal sahibi mevkiinde bulunanların mimar karşısındaki vaziyet leriııi tesbit lâzımgelivor.

Keyfemettafak direktiflere verilecek kıymetler eserin mükemmeliyeti ile tezat teşkil ediyor.

Canımızı emniyet ettiğimiz doktorlara ancak ağ- rılarımızı anlatmakla iktifa ediyoruz. Reçetesine icrayı tesir hele eczacıya akıl öğretmek hatırımız- dan geçemiyor.

Hayatını yanlış bir teşhise kurban edenler ev yaptırırken âllâme kesilirler. Sanki onlar için mimar sırf arzularını kâğıda naklettirmek için bir vasıta ve kâattakileri hakikata tatbik için ustaları tanıyan bir komisyoncudur.

İzalesi lâzımgelen bu zihniyet halk tabakasında olmakla beraber maalesef asıl iktidar mevkiinde bulunan münevverler arasında da bakidir. Evet size sözde kıymet verir, sanatkârsınız dememezlik etmez fakat projede karışmadığı bir tek nokta kalmadığı gibi inşasını da muhakkak çekirdekten yetişme ad- dettiği kalfalara tevdi edecektir.

Kalfalar vaktile toprak taşıyarak taş taş üzerine koydukları için tecrübeli yetişmiş addolunurlar ve buna mukabil ne yapalım mal sahibi böyle istiyor diyerek hata yapmaktan da çekinmezlerdi.

Şu halde mimara lâzım gelen ehemmiyeti ver- mek. binaların dört (livardan ibaret birer kümes olmadığını içerisinde hemen heıııen bütün ömrü- m ü z ü geçirdiğimiz bu içtimaî kapların bediî, sıhhî, iktisadî inşaî ihtiyaçlarına ancak mimarın çaresaz olabileceğini kabul etmek zamanı geldiği artık tes- lim edilmelidir.

(2)

22

MIMAR

Ibelediye ve vekâletlerin büroları her projeyi ha- zırlayamaz . Çünkü bir mimar her şubede müte- hassıs değildir. Projeler

müsabaka ile yaptırılma- ,.

lıdır,

4 — R e s m î m a k a m l a r d a k i b ü r o tekniklerin vazife- lerini namütenahi farzetmek onlardan asgari namü- tenahi iş beklemekle müsavidir. Bilhassa resmî de- vairdeki heyeti fenniyeleriıı proje ilızarile iştigali mahzurludur. Sebebi gayet sarihtir. Projelerin nasıl hazırlanması lâzımgeldiğini bilenler lâzım gayrı mıı- farık olarak etüt vesaitini de i h m a l edemezler. Bir m i m a r ı n bütün mesaili mimariyeyi teferrüatile zih- n i n e yerleştirmesine i m k â n yoktur. Her hangi bir i l i m ve meslekte olduğu gibi onun da kitapları, mecmuaları, m o d e l vesaiti olacak ve m ü t e r a k k i memleketlerde k e n d i mesleğine müteallik cereyan- ları g ü n ü g ü n ü n e takip etmek mecburiyetinde bu- lunacaktır. Ecnebî memleketlerden getirilecek en

ıfak bir kitap ve m e c m u a n ı n [maalesef kendi dili- .nizde hemen hemen hiç bir şeye malik değiliz]

fiatı hakkında bir fikir sahibi olanlar teslim ederler ki böyle devamlı bir külfetin bir resmî da- ireye yükletilmesi m a n t ı k î olamaz. Esasen uzun fa- sılalarla ihtiyaç görülecek projeler için resmî büro tekniklerini o derece t e k e m m ü l ettirmeleri gayrı tabiî olur. O n l a r yalnız yüksek kontrol ve tamirat ile iştigal etmeli. Y e n i inşa edilecek binaların pro- jelerini ya intihap veya m ü s a b a k a ile hususî büro- lara y a p t ı r m a l ı d ı r .

[Bu usulün müraccahiyeti b i r çok müesseselerin bu tarzı intihap etmelerile de tasdik edilmiş oluyor]

Bu suretle h e m eserler daha etütlü olarak çık- m ı ş olacak hem de pek m u h t a ç o l d u ğ u m u z hususî b ü r o hayatı da i n k i ş a f edecektir.

İkinci unsur olarak tatbik demiştik:

Memleketimizde ufak bir t a m i r bile yaptırmak isteyen her kes teslim eder k i icra sanatımız pek gerilemiştir. B u n u n m u h t e l i f sebepleri vardır. Bu- rada ancak ikisini zikredeceğiz.

1 — Yetişmiş sanatkârların götürü iş yüzünden gaip e d i l m e s i .

Her hangi bir yapı işini keşfinden pek dûn fi- atlarla taahhüde mecbur olan şimdiki müteahhitler aldıkları binanın bütün işçiliğini en ucuz Hatlarla y a p m a ğ ı kabul eden tâli müteahhitlere devrediyor- lar. Bu suretle tâli m ü t e a h h i d i n işçileri de işin in- cesine b a k m a d a n size m i k â p ve metre m u r a b b a ı doldurmaktan başka bir şey düşüıımiyorlar. A z para

verildiği için buh&le sırasıle tâli müteahhitler, esas müteahhit ve hattâ m a l sahibi de göz y u m m a ğ a mec- bur oluyor. Bu gibi işlerin aynı şekilde uzun müd- det devamı memlekette g ö t ü r ü işçiliğini tevlit et- miştir. Ve artık sanat için kaybedilmiş ııazarile ba- kılabilen bu gibi sanatkâr ? ların h ıkiki sanatlarına avdetleri para ile de kabil değildir.

2 — Y e n i sanatkâr yetiştirilmemesi. Vaktile bu mesele d ü ş ü n ü l ü r gibi oldu. Sanat mekteplerinde mektepli sanatkâr yetiştirilmesi fikri ileriye s ü r ü l d ü ve tatbikine de geçildi. Fakat maalesef bundan ha- yırlı bir netice z u h u r etmedi. Sebebi biraz nazarî m a l û m a t l a mücehhez olarak yetişenler kendilerine teveccüh eden mevkii beğenmiyerek m i m a r l ı k iddia- sına kalktılar. K a n u n kendilerine cevap verdiği için onlardan burada uzun uzadıya bahse l ü z u m görmiyoruz. Z a i f yetişen diğer mezunlarda işçi kit- lesinde eridiler. V e bir mevcudiyet gösteremediler.

Bu meselede bir kenara bırakıldı. Bina inşa sanatı- nın gittiği u ç u r u m a engel olacak tedabir maalesef i h m a l ediliyor. İhya ve terakkisine ait düşünceleri- mizi bir başka makaleye bırakıyoruz.

B ü t ü n bu vaziyetler karşısında resmini hazırlayacak m i m a r ı kıskıvrak bağlayan tatbik müşkilâtı bir çok hayallerin ve en yeni fikirlerin sanat düşüncelerinin projeden bile silinerek yerlerini sıra işine terk et- m e s i n e ve m e m l e k e t işçilerinin ancak anlayabilece- ğini tahmin ettikleri derekeye düşmesine sebep ol- maktadır.

G ü z e l bir misâl; dünyaca t a n ı n m ı ş A v r u p a mi- marlarından biri m i m a r ı şef dorkestere benzetiyor ve izah e d i y o r :

M i m a r dıvarcısından tenekecisine kadar k ü t ü n icrakârları aynı fikir etrafında müttehiden çalışdı- rıyor ve onların kendi h u d u d l a r ı dahilinde yekdi- ğerini itmam edici faaliyetlerinin nazmı oluyor.

O halde yarım yamalak sanatkârlardan bir or- kestra teşkilinde muztar kalan bir maestroyı sanat- kârane eserler çaldırmıyor diye tenkit etmek ve iktidarsızlığına h ü k m etmek de pek sathî bir dü- ş ü n ü ş mahsulü olsa gerektir.

Ş u halde m i m a r ı n meydana getirdiği eserin sa- natkâraııe olamayışında yalnız m i m a r ı âciz görmek ve başka bir çok sebeplerin mevcudiyetini inkâr etmek hiç de kârıakıl değildir. Bütün bu sebepleri ta'dade bizi mecbur eden saik karşımızda mevcut bir iddiaya cevap vermek arzusu değil yalnız ne kadar miişkil mesail karşısında b u l u n d u ğ u m u z u bir kere daha tekrar ile çarelerine tevessül etmek- liğimiziıı ihmal edemiyeceğimiz zaruretlerden bu- lur.duğunu alâkadarlara d u y u r m a k d ı r .

M i m a r Macar oğlu; SAMİ

Referanslar

Benzer Belgeler

sporların Türkiye’ye girişi jimnastikle başlamıştır. Bunun yanı sıra kısa sürede en yaygın spor dalı futbol olmuştur. Daha sonra diğer spor dalLarı yerini

Antropolojinin insan ve toplum arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermek için önce- likle kültür alanlarını tercih etmesi, sanat eleştirisinin de bu alanın estetik pratiklerinden

Sanat yönetimini etkileyen bu fonksiyonlarının yanında; sanatın stratejileri ve liderlik türleri, çalışanların gelişim programları, gösterilerin planlanması ve

Optik kazanç elde etmek için, kazanç ortamını dışardan bir enerji kaynağı (Şekil 2’de pompa olarak gösterilmiş) ile uyarmak gerekir.. Bu uyarı çeşitli şekillerde

On sene her gün « Laboratoire » teharriya - tından sonra, asıl maddenin , hakikatda , bir gün serbest edilmeye musta‘id, hatır ve hayale * gelmez mu‘azzam

Buna göre, bu araştırmacının hipotezi hangi seçenekte doğru verilmiştir?.. A) Bitkilerin gelişmesinde ışık

Daha sonra gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın önkoşulları ve Ar&Ge ilişkisi üzerinde durulmuş ve bu çerçevede Güney Kore kalkınma süreci değerlendirilerek,

8, 9. soruları aşağıdaki metne göre yanıtlayınız. Lider ve yönetici ile ilgili: I. Lider, doğru olan işleri yapar. II. Yönetici kendine yeni hedefler belirler. III. Lider