• Sonuç bulunamadı

I ÇIN l> İMİ İ i, Klt

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "I ÇIN l> İMİ İ i, Klt"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M. Gorki I Ç I N l> İMİ İ i, Kl t

Hayvanlarda lladyo cihaz i Malî mücadele’i MiIIyye

Bir Tarilı Felsefesinin ‘İlmî esasları Edebî tahlil [Arkadaşım]

Ecnebi edebiyyatı [ Words\x'orth | ŞaiMrin gönlü [ Kıt,‘a ]

Dumlu pinar şehidleri [ Şi‘ir ]

Odun Kırıcı »

Eylül akşamları »

Aşk kasideleri *

Japon ve Çin ihtilafı*

Yehudi nufusu, Almanyada doğum ve ölüm Sahne alemimiz Dr. 1. Tetno Akşam Dr. G. Ee Boıı M. Go.rki Kadri Kemal AB. DJ. Midlıat Cemal Fuat. Hulusi Dr. Kaya Salih Zeki Dr. AB. Djevdet Le Mois M. Ferid

Gelecek nüshalarımızda: Kalender sözleri: Tokadi zade Şekib- Dil anketi [3 üncü cevab] Köse Ra’if Paşa oğlu M. Fuad- Niğde hatıratı: Ebubekir Hazini.- İnsan ruhu: Fuad Hulu­ si Gurbet Akşamları: Küçük ağa oğlu Ferid Ali. Tarihde işlenilmiş yedi büyük hata, Milliye ve mâliyeye - Adabı mu‘aseretden musafaha ve hanımların elini öpmek V. S.

(2)

Yeni Neşriyyat :

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıt'alar bu ‘unvanla intihar etdi, 185 sahiıeliK ve iyi kâğıd üzerine basb- mışdır. fi: 1, «Lux» tarb' ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişle; e ta ‘ahhiidîü irsaliye olarak 20 kuruş 'ilâve olunur.

İstanbulda Babı‘âli kitabcılarında ve Beyoğ- lunda L ib r a ir ie M o n d ia le de satılıyor.

L E S F L E U R S DÉGÉNÉRÉES

Ebûbekir Hâzim B. E. nin fransızca şi‘irler mecmu‘ası. Beyoğlunda L ib ra irie M on d iale da ve Babi ‘Ali caddesi kitabcilarnidà bulunur. Ictima'î tefekkür ve endişeleri, şa'ir heyecan­ larına tezvic eden bu nefis şi‘irleri yüksek edebî nefâ’is müştaklarına tavsiye*ederiz .

Fi : 50 kuruş.

‘U m u m i K ütiib lıan e

Bu ‘umumi ‘unvanla neşr edilmeye başlanan ve Avrupanın büyük mütefekkir ve ediblerin- den terceme edilmiş seçme eserlerden müteşek­ kil olan ufak broşür leri okuyucularımıza tav. sie ederiz. Nüshası 10 kuruşdur. Her hafta bir nüsha çikar - şimdiye kadar bunlardan 11 ‘aded çikınışdır.

H a k k ın S e s i

Bursada münteşir bu sesi işitin.

GLİSERO FOSFATLI ŞAKR

M ALT HULÂSASI ■

Lcz:cı Ekrem Beyin nezareti altında sureti Iıususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon: İstanbul: 78

Rafale de Parfum s

S O N N E T S

İME LE Dr. AB. DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, P rix: 100 piastres

İctih a d in b u lu n d u ğ u b a ‘zı y e r le r

“ İçtihad „ in istanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı I vöy iin d e Muvekkithane caddesinde

Tütüncü D ik r a ıı E fe n d i, K öprü ü z e r in d e

M. K em al E fe n d i, B ü y ü k A da da İske­

le başında Tütüncü N ik o E fen d i, Ü sk ü d a r

dil İskele başında Tütüncü İlb a ın iE fen d i

Dükkânları

‘A M E L İ R U H İY Y A T

« Sa ati haziranın kararsızlıkları » adile Dr.Gustave Le Bon un neşr .etmiş olduğu bir kitabın tercümesidir 223 sahifeli bir kitabdır .

Devlet adamlarını , meb'usları ı hakimleri, mu­ allimleri, terbiye ve tedris işlerinde bulunanları, vali ve kaymakamları son derecede ‘alakadar eder.

Evi kâğıd üzerine basılmışdır. fi. 100 k. dur .

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESİ

Ankara caddesinde İlhami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür‘atle

ve ehven fiatla yapılır

M. Ütüciyan

Çinkoğrafhanesi Fincancılar da Kalifidi Hanında

(3)

A B O N N E M E N T

Pays

étrangers-Pour un an : 2 Dolars

-

-Edition spéciale : 3 Dolars

A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Téléph : St. 865 xxvuème ANNÉE

15

D écem bre

1931

İ GTİHAD

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

N o : 335

ABO NNEM AN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2, Â İâ kâğıdhsı

5 liradır

A D R E S

Cığaloğlunda Içtihad Evi

Tarihi T e'sisi:

1904 — Geneve Yirmi yedinci sene

15 Kâmını evvel 1931

«lctihad»ın fen şutunu

R a d y o v e H a y v a n la r d a T e l s i / te lg r a f

Bundan yedi sekiz sene evvel radyo henüz Tiirkiyede ta ‘ammum etmediği sırada , Türki- yede radyonun yapılması ve bu harıka’i Tabi - ‘atdan ehaiinin istifade etmesi için bir şirket teşkilini (tctih ad ) a teklif etmişdim ve â‘za kayd edilmem için de birinci olarak on lira yazılmış idim. O vakit bu teşebbüsümü tctihad yazmış idi . Fakat ına‘atte’essüf başka yazılan olmadı . Hattâ « bu iş hükümet işidir » diyen de oldu ! Her şeyi, hiikûmetden beklemek ve şahsî teşebbüslerden kaçınmak kafası o vakit bu basit teşebbüse de ınani‘ oldu . Çok s ü r - medi îstanbulda bir radyo nak! merkezi ya - pildi ve balkan hükümetlerine bu fennî teşeb­ büs tekaddüm etdi. Fakat millî ve ciddî ol - madiği için dikiş tutduranıadı, mes’elenin neye müncer olduğunu herkes bilir.

Radyo merkezleri kafa tasları arasına sıkı- şub kalmış olan binlerce deha merkezi dimağ­ lardır ; öyle dimağlar ki zeman ve mekânı aradan silmişdir.Binlerce fersahlara ma hasalını sevk ediyor ve yalnız bir salona hasr etmeyerek milyonlarca insanları istifade etdiriyor . Avru- panın bir köşesinde köy yokdur ki Radyodan istifade etmesin . En ufak kasabalarda en azı kırk elli radyo ahizesi vardır . Telgraf, Tele­ fon, muııakelatı, yüksek muallimleri, m atbu- ‘atı başka memleketlere nazaren az olan geniş Türkiyemiz için radyo daha ehemmiyyetli ve elzemdir. Anadulunun lıicra bir köşesine sıkı

-şub kalmış olan Zabitler, me’murlar, mu‘alli * inler , ‘ilme , fenne müştak talebe ve evladı vatan neden günü gününe, sa‘atı sa‘atına kür- re’i arz üzerinde cereyan eden ehvalden ha - berdar olmasın ve beyinleri paslanub dursun . Türkiye radyodan iktisad nokta’i nazarın - dan da istifade edebilir. Ttirkiyenin her iki üç vilayetinde birer tâlî derecede Lise vardır . Bunların her birine cidden mütehassıs muallim bulamaz ; fakat Ankara veya Istanbuldaki radyo mu‘tılerinden birile haftada bir veya iki sa‘at olsun Riyaziyyat, Edebiyat, Hıfzı Sıhha, Zira‘at ve sa’ir fen mutehassıslarile ‘umumî Liselere mukannen sa‘atde ders verse mute - hassısların vücudundan istifade eder ve tasar­ ruf yapar. Rouıanyada ekseri köy mekteble - rinde radyodan büyük istifade ederler. Mual - linı okuduğu program mucibince çocuklara yarın akşam şu sa'atde mektebe geliniz mu - verrih Yorga, şa’ir Oktaviyan Goga, ekonomist Yuvaııesko ziraat mütehassısı filan radyoda söyliyecek, ebeveyııinizide getire bilirsiniz diye tenbih eder . Köylü o dakikalarda vatanının mütehassıslarından istifade eder. Ertesi günkü derslerde de mu‘allim ne anladıklarını sorar ve

tashih eder.

Ba‘zı kasabaciklarda ehali pazar ta‘tilinden istifade etsin ye meyhanelere gitmesin diye Belediye, kasabanın bahçesine , cadde ve po­ salarındaki Telefon ağaçlarına Ahizeler asar

(4)

5620 I Ç T I HA D

ve belediye kâtibi vasıtasile muhtelif Emission lardanve postlardan alız etdiği nutukları ope - retleri , Millî şarkıları âhizelere sevk eder . Ehali hem gezinir hem de güzel şeyler dinler istifade eder . Çok yazıkdlr ki Ordu merkezi ve öteden beri ehalisinin ma‘arifperverliği ve çalışkanlığı, zekâveti ile meşhur olan Diyar bekir gibi kırk elli bin nufuslu şehirler fennin, tabi'atın bize balış etdiği bu ııi‘metden malı - rum kalıyor .

Radyo sade bir eğlence değildir, fennen, fik­ ren ve siyaseteıı bize istifade etdirdiği gibi Babil Kulesi ‘amelesi gibi lisanları değilse de lehçeleri ıııuhtelih Türkiye ehalisinin lisanının düzelme­ sine bile zemanla yardım ede bilir.

Bu nokta’i nazardan Türkçülerimizin nazar dikkatini celb etmek isterim .

Esir[Ether]in hazine’i esrarına nüfuz eden ve Tabi'atde mevcud bu hassa , bütün asar ve esvatın ga’ib olmayub nâ mütenâhî fazaye ya­ yıldığını isbat eder. Bu hadise bizi nereye gö­ türeceğini, fennin ne büyük inkilâbe uğraya - cağı mes’elesini ehline terkle şimdilik ba‘zı hayvanların tab‘an Telsiz telgraf hassasına,Ta­ baatın bu ni‘metine insanlardan evvel ınazhar oldukları hakkında bir iki misal getireeeğim :

Amerika ‘ulemasından ve eshabi tetebbü‘den M r. Horle ba‘zı kelebeklerin pek çok uzak mesafelerde bulundukları halde « Antens » va- sıtasıle hem cinslerine haber yolladıkları ve yalnız hissi şetn ile değil irradiationla yekdiğe­ rlerine mülaki olduklarını isbat etmişdir .

Kır ve ev çırçırlerı da insanların hissi semine­ rinin alamiyacağı savtlarla muhabere edebili­ yorlar . Böcek bir diğer mu‘tı böceğin toprakda açdığı yuvaya, böcek kulübesine girer, onu tehdid edub kovar ve karnını topra­ ğa sürerek üst kanadlarını anten « Antens » 1er halinde yekdiğerine sürterek bir muhabbet ocağı uyandırır ve bu fışıltılarla tehlikede ise hem cinsini imdada veya musahhari ‘aşkı olacak refikesını muhabbete davet eder. « Şeytan ağı » denilen böcek de bu hassaya ınalikdir. Mr. «Horle» nin müşahedat ve tetebb‘iiatındaıı çıkan bu netayici daha ziyade te’yid eden bir tecrübe

ve harikada Mr. Fritz Leneııberger m arılar hakkında yapdığı bir tecrübe ve tetebb‘iidür. Profeseur Fritz arıların ne vasıta ile gendileriııe elzem mevadı bulduklarını ne vesaitle yekdi- gerlerini haberdar etdiklerini Kralıçaların,kova­ ndan uzaklaşaıılara nasıl emr verdiğini ve tehlikeli zamanlarda ne vasıta ile bundan kovan arılarına yanı koloniyasına haber yolla­ dıklarını düşünerek tecrübelerde bulunmuş ve şu neticeyi çıkarmışdır: Arıların altınçı ve yedinci halkesı arasında bulunan ve evvelce hayvanat mütehassisleri tarafından bir ter guddesi diye kabul olnnan nokta bir émission cihazıdır . Arı arzu ettiği vakit bu guddeyi harekete getirerek telsiz telgraf hidmetini ifa ettiriyor . 1914 de Mr. Mac Endroff gışa i bir kisecik içinde mahfuz bu gudde hakkında teteb‘üatta bulunmuş ve bu neticeye vasıl olmuşdur ki bu gudde açılıp kapandıkda yalnız aynı kovana mensup arılarla muhabere eder ve başka kovanlar bu emissiondan mahrum­ durlar. Tecrübesi şöyledir :

Mute'addid kovanlarmin ( Arı sepetlerinin ) uzağında bir tabağa şekerli su koyar arının biri gelip koııdukda üzerine ince bir tülbent örterek arının arkasına bir buya lekesi şürer ve salar. Biraz sonra pek çok arılar tabağa hücum ederler. O sırada mücerrib ınute‘addid arıya nişan kor ve tabakda tatlı kalmayub arılar dagıldıkda uzakdaki kovanları mu‘ayene ed er. Görür ki yalnız bir tek kovanda nişanlı arılar vardır, öbirlerinde yokdur. Bundan anlaşılıyor ki ilk arının verdiği haberden diğer kovan arılarının haberi yokdur. Bunu te’yid etmek için ertesi gün diğer bir kovandan bir arı tutar, uzakdaki tabağın şekerini ta td ırır. Gelen arılara diğer renkde bir buya ile nişan kor. Tahkikata kalkışır, gelen arıların ‘ayni kovan arıları oldğunu görür.

Diğer bir tecrübeye kalkışır, muhtelif ko - vanlardan arı alır, muhtelif boyalarla nişan kor, pek uzak mahallere ııakl ederek salıverir ve sonra mu‘ayene ederek her biri kendi kovanına ‘avdet etdiğini görttr.Bundan anlaşılıyor ki arılar muhabere guddeleri sayesinde kovanlarile muha

(5)

I Ç T Î H A D 5621

bere ederler , heınde bizim gibi yalnız mu‘ti veya ahize tarzında değil hem verir ve hem alır .

Zaten herkes bilir ki gene arılar kümesinden ayrıldıkları vakit, Matka (Kovan beği)dalıa doğ­ rusu kovan kralıçası telkiha kaçdıkda uzak mesafeden kümesini bulur, ya binlerce agacdan ‘ibaret bir ormanın bir agac kovuğunda koloni kuran arılar ne kuvvetle yuvalarını bulurlar ? Tabi‘i fen dahilerinin keşf etdiği telsiz telgraf ve telefon sayesinde . Bir kovana yabancı ve tahrib edici bir diğer böcek girse muhafız arı öbirlerine telsiz telgraflarile haber verir .

İklisadî sütun.

Hepsi toplaııub hiicum ederler ve getirdikleri mumlu madde ile o hırsızı sararak öldürürler.

Buna mümasil pek çok ehval vardır . Tabi‘at ba'zı hayvanlara bunca kolaylıklar harikalar batış etdiği halde insanlara tecessüs, keşfi ihdas hassaları gibi zahmetli şeyler ver- mişdir , fakat zihinlerini ve ellerini serbest brakırnşdır ve arayan bulur deınişdir . Bunu takdirden ‘aciz humaka bundan istifade edeceğine, şeytan icadıdır diye fıtratın kuvvetine ‘isyan eder. Kendi özüne tükürür !

Dr. İbrahim Teuıo

¡Malı m ü e a d e le ’i m illiy e

Geçen nüshamızda İktisadî makalemizin adı İKTİ - SADİ LAÛSANN e ZAFERİNE DOÖRU idi . Bundan nıurad olunan ma‘na tefsirden müstağnidir. 2 Kanuni ev­ vel 1931 tarihli AKŞAM refikimiz , o makalede çarpan yüreğin heyecan ve helecanlarını terceme eden mühim bir makale tıeşr etd i; » CİDDEN NAZİK VAZ'İYYET- DEYİZ » ser nameli bu makaleyi ( İctihad ) a ‘aynen alıyoruz ; Bu satırları okuyacaklar , bizim makalemizde , tasarruf ve paramızın harice gitmemesi hususlarında ihti­ mam etmeyi vatandaşlarımıza candan ve gönülden gelen kaynar bir gayret ve ‘alaka ile tavsiyemizde ne kadar haklı olduğumuzu göreceklerdir. İşte ( Akşam) refikimizin makalesi:

«Maliye vekilinin, geçen cumartesi meclisteki beyanatı (gazatelerde maalesef çok noksan ve anlaşılmaz bir şekilde çıktı) cidden mühimdir. Devletin malî vaziyetini pek sıkışık gösteriyor. Diğer taraftan tediye müvazenemizin de bo­ zulmak tehlikesine maruz kaldığım anlatıyor. Bu nutkun aslı okununca hükümetin aldığı iki tedbir - ithalâtın tahdidi ve buhran vergisi- dalıa iyi anlaşılıyor .

Maliye vekili, evvelâ, devlet varidatını bu sene tahininden fazla azaldığını rakamla izah ediyor. Senenin ilk beş ayındaki vergi tahsi­ latı, geçen senenin aynı aylarına nisbetle çok

eksiktir,

927 senesi beş ay zarfında 82 milyon lira tahsil edilmiş.

928 de 91 milyon 930 da 80 milyon 931 de 71 milyon

Gümrük taraifesi yüzünden tüccarın fazla mal getirdiği, ve bundan dolayı gümrük vari­ datının fazla olduğu 929 senesi istisna edilirse, devletin vergi tahsilatı her sene azalmış, ve nihayet, bu sene, eskiye nazaran on milyon lira noksan zuhur etmiştir. Eğer beş ayda, varidat, tahminden on milyon lira eksik olursa sene nihayetine kadar bu varidat noksanının 25, hatta 30 milyon lirayı bulması çok muh­ temeldir .

30 milyon lira noksan! Cidden vahim bir vaziyet...

Tıpkı, kangren olmuş apseler gibi, uzun tedaviyi beklemeden, müstacel bir cerrahî ameliye ister !

Sade bukadar değil... Gene Maliye vekilinin nutkundan öğreniyoruz ki, tediye muvazene­ miz de çok bozuktur. Tediye müvazenesi memlekete giren para ile memleketten çıkan para arasındaki fark demektir. Maliye vekili ve iktisat vekili -her ikisi de- bu müvazenenin aleyhimizde olduğunu söylüyorlar.

(6)

5622 İ Ç T İ H A D

iktisat vekili şöyle anlatıyor:

«Cumhuriyet hükümeti de bu hususta İkti­ sadî vaziyete müteyakkız olarak bakmakta iken 1931 senesinin 9 aylık ithalât ve ihracat bilânçosunu hakiketen endişe edilecek bir va­ ziyette buldu. 930 senesinin 9 aylık ithalâtı 105 milyon tutarken bnna karşı 931 senesinin 9 aylık ithalatı 100 milyon gösteriyor ki ara­ daki fark yüzde dört, beş arasında bir tenez­ zül ifade eder. 930 senesinin 9 ayında 100 milyona yakın ihracata karşı 931 senesinin aynı ayları 82 milyon ihracat gösteriyordu.Yani ihracatta yüzde 17-18 nisbetinde bir tenezzül görüyoruz. Bu böyle hali üzere bırakıldığı takdirde sene nihayetine kadar bu tenezzülün daha ziyade artacağı şüphesizdir.»

Demek ihracatımız, yalnız dokuz ayda, ge­ çen seneye nisüetle 20 milyon lira eksiktir. Bu vaziyetin devamı, paramızın düşmesini intaç edebilirdi.

Maliye vekilinin beyanatına nazaran kam­ biyo muamelemiz de bu tehlikeyi gösteriyor:

Döviz muamelâtına bakan konsorsiyomun elinde geçen sene bir milyondan fazla İngiliz lirası varken, bu sene 45 milyon frank kalmış­ tır. Yani, eldeki döviz miktarı yarıdan aşağı inmiş! Hariçten döviz gelmediği için, paramızı

düşürmemek için piyasaya, lüzumunda döviz arzetmek lâzımdır. Elde döviz kalmaz, bir ta­ raftan da ithalât devam ederse paramızın kıy­ meti düşmeye başlar. Bu zamanda, milli para­ nın kıymetinin sarsılması, memleket ve millet için, telâfisi gayri kabil biı felâket olur, işte bunun içindir ki, ilk tedabir olarak hükümet ithalâtı tahdit etti .

ithalâtın tahdidi, paramızı sukuttan koru­ mak için elzemdir. Fakat, aynı zamanda, güm­ rük varidatında, yeniden ve mühim bir noksan demektir.

Bir taraftan devlet varidatında esasen mü­ him bir noksan mevcut, diğer taraftan, itha­ lâtın tahdidi yüzünden yeni bir varidat nok­ sanı. Devlet ne yapsın?

Kkpıları kapayıp terki faaliyet edemez ya!. Yeni bir varidat bulmak zarureti karşısında, hükümet yeni bir vergi koydu.

Mes’ele budur . Fakat, vaziyet o derece mü­ him ve naziktir ki, her türk vatandaşı hükü­ metle keedi arasında hiç bir fark gözetmeden

bu dar ve haternak yoldan geçinceye kadar, uhdesine düşen vazifeyi, vatan müdafaası ka­ dar mukaddes bir borç gibi ifa etmelidir.

[Akşam] ***

Bir T a rih F e ls e fe s in in ‘İlm i E sa sla r ı M eclen iy y etlerin T a h a v v u lu

[33 inci nushedan uıaba'd]

Zaten G u illa u m e le T a c itu r n e [1]

«teşebbüs etuıek için ümid etmek lâzım değil­ dir...» diyordu . Muvaffaklyyeti de mute‘arife [ Maxime ] sinin isabetini isbat etdi .

[1] Nassau Contu ve Orange Perensidir. Hollanda nın Espagnol boyonduruğundan kurtulmasına çalışmışdır. Philippe II bunun kellesini getirene mükafat vereceğini Plan etmışdir. Balthazar Zerard tarafından bir tabanca kurşunile öldürülmüşdür .

1 1553 - 1584 J [ îctihad j

Modern silahların terakkisile yeni bir Harb, Eski-Dünya nın büyük paytahtlarını tahrib ve bu vech ile medeniyyetini ifna edeceği cihetle Avrupada devamlı bir sulhun te’sisini te’em - ıııtil etmek elzemdir.

Eski Harbler , nüfusun küçük bir kısmını ‘alakadar eden az me'vcudlu ordularla yapılırdı. Yeni harbler binlerce değil milyonlarca adamı karşı karşıya koyıyor ve az bir zeıııanda neta’ic tarikile bir kıta'i berriyyeniıı muhtelif mende - ketlerine ittisa‘ ediyor.

(7)

I Ç T I H A D 5623

Karada ve denizde terki teslihatı elde et - mek ve musellah ihtilaflar yerine hakem usul­ lerini ikame etmek için diplomatlar tarafından şimdiye kadar sarf olunan gayretler hiç bir netice vermedi. Muttehide’i Amerika Cumhur Re’isinin nazarı dikkata ‘arz etmiş olduğu üzre silahsız ve yahud nakıs silahlı bir kavmin hücuıne ma‘ruz olmamak şansı azdır . Meselâ bedihidir ki ‘akidelerinin muzaffer olmasını te’min etmek için bir cihan harbini te’emmül eden Rusya 600,000 kişilik bir ordu ile, silah­ sız bir Avrupa için pek tehlikeli olur.

Bilgilerimizin hâli hazırında devamlı bir sulh şansı, te’siriııe hiç bir kavının maruz olmak istemeyeceği bir derecede seri‘ bir tah- rib usulunun keşf olunuıasındadır.Meselâ Hertz mevcelerini mu‘ayyen bir noktaya toplamak çaresinin keşfi bu

kabilden bir keşf olurdu . [1]

Bu gün hayli uzak bir mazi ol­ muş olan bir de- vrde Montesquieu

atideki satırları yazdığı vakit bu

tehlikeli keşfleri hayal uıeyal görmüş görü - iliyordu .

« Nihayet günün birinde insanları itlaf et­ mek , bütün ehaliyi , bütün milletleri birden imha etmek için daha kısa bir yol bulan bir 1

[1] Bu fikir beni çok zamandan ben işgal etmişdi, bunun için, vaktile, ( Evolutiun des Forces ] adlı kitabim- da babs ettiğim tecrübeleri viicude getirdim . Pek yüksek tevettürlü cihazlar vasıtasıla, on metre uzunluğuda bir odanın bütün ma'denî eşyası üzerinde şerareler şeklinde zuhur edebilen uzakdaıı [İnduciton] elektirik ceryanları husule getirmeğe muvaffak olmuşdum .

Hertz mevceleri gayrı ma‘denî her şeyden mürur etdiğindeu bu vech ile « Projeotion » la , bir istihkâmın barut depolan, mühimmatı ve binaenaleyh bir kol ordunun bütün ‘Askerleri infilak ile imha edilmeğe varılabilir .

Bu netice henüz tehakkuk etdirilemez . Çünki elektirik inşi'a‘larını temerküz etdirmek için mu‘azzam aynalar icab eder . O- L. B.

sır keşf etmeye muvaffak olunacağından da'i- ına korkuyurum. »

Zaten bu dı'Rlu keşfler ba‘zı infilak mad - delerile hayyizi husule çikarılmışdır. Bir İngiliz nazırı nazarı dikkata ‘arz etdi ki Avrupa me- deııiyyytlerinin ıııahv olması bu keşfin neticesi olabilecekdir .

*

* *

‘Akliyyat sahesiııde, yarım ‘asırdan az bir müddet zarfında, dünya, Nil sahilinde ve Gil- dani sahralarında ilk medenîyyetleriıı belirdiği uzak devrlerden beri hayyızı fi‘le çıkan bütün terakkilerden daha büyük terakkilere şahid oldu. Ucaları insanları idare etmeye devam eden lıissiyyat lıavzesiııde husule gelen terak­ kiler za‘if oldu . Kavmlere rehberlik etmek lâzım gelen ‘akl, ekseriya , siret- lerinin gayri ‘akli taraflarını gör - ıııekden başka bir şeye yaramıyor .

‘Aklın beda - hetine biğâııe il* caların te’siri al­ tında Avrupayi harab etmiş olan Cihan Harbi , idare’i hükümet etmeye yarayan politika ve ahlak kaidelerinin henüz ne kadar kararsız olduğunu vazihen gösterdi.

Hali hazırın ihtilatlarına bakılırsa mede - niyyetlerirııizin uğrayacağı tekâmül ve ya or­

tadan kalkma şekilleri kesdirilemez . Günün birinde kavmlerin hayatının ‘ilmin keşflerinin mü’essir te’sirile bir istikamet alması miimkiıı- dir. Fakat ‘ilin henüz neticeleri ve ba husus hududları evvelden görünmeyecek kadar taze d ir . Eski filosoflarııı ‘akl erdirilimez - « L’iıı connaissable » i ‘ilmin her gün geri sürdüğü muvakkat bir ınani‘adaıı başka bir şey değil - dir. Hayalî tefsiri da’ima zekâmızın ölçüsüne göre kalan bir zavahir ‘aleminde yaşıyoruz.

‘Aklimız için bigâne sebebler ile inkişaf edecek olduğundan ister istemez meçhul bir

Ş A İ R İ N GÖNLÜ *

B ü lb ü lle r in sü rü d ü , y ıld ız la r ın sü k û tu , ^ ,C o şğ u n d e n iz le r ,k a r lı k a r a la r v a r g ö n lü m d e ,^

K an a m a y a k a n m a y a n , A lla h a inan m ayan ," İm d ad a ç a ğ ır m a y a n y a r a la r v a r g ö n lü m d e .

(8)

5624 I Ç T I H A D

istikbal hakkında mutala'ada bulunmak zaten faydasızdır.

Bu istikbal, meçhul ile dolu olduğu gibi limid ile de meşbu‘dur . Medeniyyetleriıı zuhu­ rundan beri semayi dolduran hisabsız ilâhlar peyder pey helak oldular ümid , mu'ammer kalmış olan, şüblıesiz ancak son insanla beraber ölecek olan yegâne ululıiyyetdir. Bütün keşfle- riıı ilhanı edicisi olan bu uluhiyyet fya‘ni iiıııid], ma‘bedlerdeıı « Laboratoire -> lara geçdi ve hu­ sulüne şahid olduğumuz tehavvulatı eihani in - tac eden cehdleri yaşatmakdadır.

Müstakbel büyük tehavvuller daha şimdiden his oluna bilir .

On sene her gün « Laboratoire » teharriya -tından sonra, asıl maddenin , hakikatda , bir gün serbest edilmeye musta‘id, hatır ve hayale * gelmez mu‘azzam bir k u v v et, beynel zerrat energie tekâsufu olduğunu isbat etmeye muvaf­ fak olduğum vakit, bu devrin büyük socialisme üstadı , Parlemente kürsüsü üzerinden , böyle teharriyyatın , ictimaü hayat şera’itiııde tanı bir değişme intaç ede bileceğini beyan etd i.

Şübhesiz ‘ilin henüz teharriler devrindedir,

fakat düşmesi icab eden yolu her gün daha ziyade görmekdedir . Gayri melhuz keşflerin te’siri altında cihan emsalsiz bir suretle değiş- mekdedir.

Bir ‘asırdan daha az bir zemanda, ıııüfekki- re’i beşer, daha evvel Tarihin sekiz bin senesi esnasında olduğundan ziyade tehavvullore uğradı.

Elde edilmiş bulunan futulıata bakılırsa 'ilmin her gün bir az daha ziyade nüfuz etdiği meçhul muııtika, büyüklüğünü daha şimdiden sezmek ınüufkin olan sırları bize ‘ayan ede - cekdir.

Biııa’eıı ‘aleyh bu gtinki beşeriyyet, Kabletta- rih devrin ibtida’î mahlukatındaıı ne kadar farklı ise, bu güııki beşeriyyctden o kadar farklı müstakbel bir beşeriyyet tehayyul ede biliriz . Şübhesiz bu bir hayaldir, fakat, bununla beraber şimdiye kadar cihana hâkim olmuş olan ve insanı barbarlıkdaıı medeııiyyete yiikseltdiği için ta‘ıı edilmemek icab eden hayallerden daha ziyade hakikate mukarin bir hayaldir .

Dr.Gustav Le Bon

Edebi Tahlil .

A R K A D A Ş I M

Yazan : Maxime O orki, Tiirkceye çeviren M. Kemal

Oorki, serseri hayatını geçirdiği Sırada O- dessa rıhtımında, kendisinin Prens , isminin Prens Şarko olduğunu ve bir vatandaşı tara­ fından soyularak parasız kaldığım söyleyen b'r adamla tanışıyor, Oorki buna acıyor ve ken­ disini Tifüse, ailesinin yanına götürmek hiz­ metini Prense arz ediyor. Oorki o zaman bir baldırı çıplak olması hasebile yoluna devarn- etmek için yollarda hammallık, meyve topla­ yıcılığı ve saire işlerinde çalışıyor- Oorki, yoluna devam ede bilmek için lâzım olan bir kaç ruble elde etmeye uğraşır ve didinirken arkadaşı hiç bir Şey yapmıyor ve asil bir

‘a’i-ledeıı olmasının, kendisine bu hakkı, yaTıi hiç çalışmamak lnkkını verdiğini söyliyor. ve her

dürlü sa'yden imtina1 ediyor.

Bir gün göuırüğe ‘a’id bir çatanayi çöze - rek denize açılıyorlar. Fırtına ve kasırga ara­ sında batmak tehlikesi geçiriyorlar. Çılgın de­ nizle müdlıiş bir mücadeleden sonra nihayet , balıkçıların bulunduğu bir sahilde karaya çı - kıyorlar, balıkçılar bunları kulübelerine alıyor­ lar ve bir iki gün balıkçıların müsafiri olduk- daıı sonra yollarına devam ediyorlar . Bütün seyahat esnasında Oorki tıin bu arkadaşı ‘isyan engiz bir « Egoisme * gösteriyor . Üç ay

(9)

t ÇT THAD 5625

yolculukdan sonra Tiflise varır Varmaz Prens Şarko kendisini bu kıyafetde kimsenin görme­ mesi ve tanımaması için başlığını vermesini ve sokağın nihayetinde bir kaç dakika bekleme - sini ve tanıdık bir eve giriib ‘a’ilesi hakkında maTumat alacağını söyliyor.Prens ga’ib oluyor. Gorki artık arkadaşını bir daha görmemizdir . Netice olarak Gorki onu,ekseriya eyi bir duyğu ve neş’eli bir gülme ile hatırladığını söyliyor . Hekimler tarafından yazılan en iri kitablarda bulamadığı bir çok şeyler öğrendiğini ve çünki hayat felsefesinin insanların felsefesinden da’ima daha geniş ve daha derin olduğunu ‘ilave ediyor.

Gorki. Rus romancilarının ve hikâye yazı- cilarmın en ileri gelenlerindendir . Onun K ailin - A ııa adlı çok nefis ve şah eser bir hikâyesi vardır ki (fctihad) ın 36 numrulu nüs­ hasında intişar etmişdir . Resul zade Mehmed Emin Bey Ruscadan terceme ve ( İctihad ) a ihda etmişdi . Bundan daha güzel bir hikâye ömrümde okumamışımdır. Şu- satırları o hikâ­ yeden alıyorum :

“Kadına ta‘zim edelim ki o,Munsa nın Mu- lıammed in ve İsa nın anasıdır . O İsa ki za - limler tarafından şelıid edildi ve Şerifeddin in dediğine göre tekrar dirilüb ölüleri ve dirileri muhakeme etmek için ( Şam ) e gelecek- Evet bu ba‘s Dimişkde olacakdır.

Kadın - Anayi ta‘zim edelim, ki bizler için büyük adamlar doğuriyor :

A r e s te ta lis onun oğlu olduğu gibi

Fır-M. Oorki

dus! , ve bal gibi şirin olan S a ‘tli ve zehr

âlûd şeıab gibi olan Ö m er K h a y y a m ,

İsk en d er ve a‘ma H o m ère bunların hepsi

onun çocukları ve hepsi unun südünü emmiş ve hepsininde ellerinden o tutmuş , dünyaya getirmişdir . Dünyanın bilcümle mübahatı heb analarındır ...

Şa‘irleri takdis edelim ki onların Allâhı bir­ dir; o da cessurane ve güzel olarak söylenen

hakikatdır.Onların lâ yezâl Khüdasi işte budur. Gorki, Proletair tabakasından çıkmış, mu - hakkak yüksek, bir edibdir. A. D.

İn giliz E d e b iy a t ı

W o rd s v o rtli 1770 de doğan ve 1850 de seksen yaşında

ölen Wordsworth, on dokuzuncu asrın en büyük İngiliz şairlerinden biridir.

Yirmi beş yaşından itibaren yazmağa başla­ yan Wordsworth ölümüne kadar pek çok şi‘irler yazdı, ezcümle Tenezziih, Gençlik, Olgun yaş ve Muhayyile unvanlı kitablarını zikr edebiliriz . Bu kitablarda bulunan şiirler ayıklanırsa, güzel

bir üsliip ile yazılını j kırk elli şbri kalır ki birer şah eser addolunabilir .

Wordsworth 1800 den 1850 ye kadar elli senelik bir hayatı. Kız kardaşı, Coleridg, Sou- thy ve diğer bazı şairlerle (Grasmere) ve (Rydal) ismini taşıyan iki gölciğin kenarında sükunet içinde geçirmiştir. Bu gölün etrafında ilhamlarını bulduklarından ve şiirlarini

(10)

yazdık-5626 Î Ç T f H A D

larındaıı dolayıdır kî bu şairlere Ingiliz Ede­ biyat tarihinde (Lakistes) unvanı verilir.

Wordsworth bütün şiirlerinin ruhunu tabi­ attan aldığı içindir ki hemşerileri (The high prieştiof Nature )y a lııi « Tabiatın büyük rahibi » isnıile yad ederler. Wordsworth’a büyük Tabiat rahibi demekle kendisini bir tasvirci zannet- miyelim, bil'aks Wordsworth harici tasvirden ziyade Tabiatın esrarı karşısında duyduğu heye­ canları anlatan bir şairdir, ve bu heyecanlar da daima ahlaki bir endişe ile örtülüdür, bu itibarla Wordsworth tam bir ingilizdir.

Bu şaiiri hakkiie anlayabilmek jçin hiç ol­ mazsa şiirlerinden birisi ile tanışmak lâzımdır, bunun içindir ki (W e are seven) «Yediyiz» namındaki şi'rini tercenıe ediyorum:

Y ed iyiz

Hızla havayı içine çeken ve her uzvunda hayat duyan saf bir cocuk ölümden ne an lar.

Küçük bir köylü kızına rastladım. Bana sekiz yaşında olduğunu söyledi, gayet sık olan saçları iri buklelerle başından sark yordu .

Kırların ve Ormanların manzarasını hatırla tan bir köylü çehresi vardı, fakirce giyinmişti, gözleri güzeldi, güzelliği beni neşeye boğdu.

Ona dedim :

— Erkek ve kız olarak kaç kardaşsiniz küçük kızım?

—■ Kaçını? topu yediyiz, diye cevap verdi, ve, ta'acuble bana bakdı .

— Rica ederim, söyleyiniz, nerede dirler. Cevab verdi:

— Yediyiz, içimizden ikisi Konvay’da otu­ ruyor, ve ikisi de denizde seyahata çıktılar.

Ve diğer ikisi de Mezarlıkta yatıyorlar. Hemşirem ve kardaşım; ve Mezarlıkdaki evde annemle beraber onların yamada oturuyorum • — ikisinin Konvay’da oturduğunu, ikisinin denizde seyahata çıktığını, ve aynı zamanda yedi olduğunuzu sövüyorsunuz, minik yavru bu nasıl olabilir ?

O zaman küçük kız çevab verdi .

— Kız ve erkek yedi çocuğuz, ikisi Mezar­ lıkta ağaçların altında yatıyorlar.

— Küçük kızım, yediden kaçının hayatta

olduğunu söylemiyorsunuz. Eğer ikisi mezar­ lıkta yatıyorsa, siz o halde yalnız beş kardeş­ siniz ?

Küçük kız devam etti:

Mezarları yeşildir , onlar görülebilir, kapumuzdan en çok on iki adım uzakta biri diğerinin yanındadır.

Orada, çok daf‘a çorap işler yahut başlık örerim, yerde oturarak, onlara şarkılar söylerim.

Ekseriya , gün battıkdan sonra , tatlı ve güzel havalarda, küçiik kaşığımı alır ve onla­ rın yanınde yemek verin .

ilk ölen küçük Jaıı oldu, Tanrı acılarını bitirinciye kadar, yatakta hasta yatdı, sonra bizi bıraktı g itd i.

Böylece onu Mezara kodular, ve bütün yaz mezarının etrafında oynadık, küçük kardaşım John ve ben.

Ve koşup kayacak kadar, Mezarı karla beyazlandığı zaman,kardaşim John da gitmeğe mecbur oldu, ve onun yanına y a td ı.

Ona dedim:

— Eğer ikisi göğe döndiilerse, o halde şimdi kaç- kardaşsiniz :

Fakat küçük kız cevab verdi. — Oh ! Efendi, yediyiz!

Fakat onlar ölmüştür, ikisinin ruhu gökdedir. , — Bunlar beş sözlerdi , küçük kız inad ediyor, ve tekrar ediyordu:

— Hayır ! yediyiz .

Çocuk ruhunu bu kadar incelikle anlatan bilmem kaç şa’ir daha vardır.

K adri K em al

l

SOLMAYAN GÜZELLİKLER s j' j b 1» ^ <3 j r n J* *

. jÇLr' «S" 1J* j 4 ifjy

Velveleli bir sekhavet den hasislik cyidir , Bağıran çırağdan karanlık eyidir.

(11)

I Ç T I H A D 5627 Ş İ ‘ İ R

DUMLU P IN A R Ş E H İR L E R İ

Dag dem ez, taşdır demez çarpar nasıl seldir bu kan Sanki s eyyaratı kopmuşdur da gökdür çağlayan Sormak isterdim Esatirin çikub Merihine

Hiç nasib olmuşumdur bir milletin Tarihine. Böyle akmakdan yorulmaz kan, bu iman, böyle şan? Ufka çökmüş dağla bir sızlar keınikdir çarpışan . Bir kemikdir gayzi lâkin yıldırımlardan şedid ? Bir şehidin göksüdfir, lâkin ne müdhiş bir şehid. Kan sızan ağzında kaynar bir ‘alev malıiyyeti , Ürperen bin fecri söyler hurdiihaş olmuş eti . Çarparak edvarı sarsar, titretir, aydınlatır, Ka‘şı en satvetli bir destane bir bitmez satır. Kan değildir, bir şefak tufanıdır afakimin ; Parçalanmış bağrının her parçasından ‘ırkımın . Fecri istiklâli lıaykırmakda , fışkırmakdadır . Haklı kuvvet bir yalandır, varsa kuvvet hakdadır. Dastanım her şehidin boş kalan ağzmdadır, Kurtulan ser haddim, artık vurmayan nabzıııdadır.

M idlıat C em al

ODUN K IR IC I

«Karlı Dağdan Ses» mübdbine

Kerpiçten örülmüş gamhanemize Dolan kış bu sene çok ısırıcı. Proıııethee gibi ateş sun bize Ey çelik pazülu odun kırıcı . Fakat bu ne tipi! ne inatçı kar! Sakalların olmuş, ağam, bembeyaz . « Hayır, » - dedi - « olduk artık ihtiyar.» O saat kalbimi dondurdu ayaz.

Nasırlı elini koştum öpmiye ; Vermedi çekildi bir adını g e ri.

Benziyordu dizi dizi inciye Ak sakallarında buz taneleri . Dedim sen brak da gel çay içelim, Deli kanlı kırsın, bir az et ra h a t. « Hayir » - dedi - ekmek tutuyor elim Sadaka alamam : değilim s a k a t.

Eskişehir - 4 - xıı 931 Fuat Hulusi

Ta] ır ib v e T erk il»

Hilkatda ki Pdarn ile icadi mükerrer Bir satrı çizup başka satır yazmaya benzer; SaıPatda güzelliklere yok çtinki tenatın Sehkârım besler Ezelin âfil eserler.

F. H.

E y lııl A k ş a m la r ı ... Batıya doğru bakın ufuklar çok bulanık , Başındaki hummadan toprağın bağrı yanık ,

Bir bora doğuracak son bahar perileri !.. Göklerle boy ölçüşen çınarlar devrilecek , Dağlar dalgalar gibi yerlere serilecek , Bir tufan kopacak ki yutacak şehirleri !

İL

‘Aczinden köpürüyor suya düşen ilâhlar , Geriniyor olanca vahşetile timsahlar, Bir fırtına kopacak cehennem dağlarından! Altın hortumlarını kaldırmış göke filler Kız oğlan kız kurban mı istiyor Ganjlar, Niller? Hindin Manou larından ... Misrin tellâklarından!'

*

Ufuk; haddmdan fazla gerilmiş yaylar gibi ; Bir gönül buhranına tutulmuş ruhlar gibi ; Kuşların bir danede, bir dalde kararı yok ! Rengden renğe girişi korkudan bulutların , Küreye dizğin takıb koşduraıı ma‘budların , Cemşid in kara gözlü beş putundan farkı yok!

(12)

I Ç T I H A D Eylül gatııle titrerken sararan yapraklarda ,

Ürperdi son nefsi güneşin ufuklarda, Kızıl bir Nil kayniyor çöllerin ortasından ! Sariyor ufukları karanlık perde perde , Toprak; devadır, diye altı bin yıllık derde , Kan şerbeti içecek günün altın tasından.

Dr. Kaya

‘Aşk kasideleri

XI

Dinle ilk sevdaııın-ilk nağmesini. Dinle bir şa’irin ilk aşk sesini. Bu bir masal değil, bir yalân değil ; Değişmez hilkatin önünde iyil

Üridis» nemflerle gezerken kırda. Ayağı bir anda yandı çayırda . Sazda dağlan titreten « Örfe » ; Daha irişnıeden aşkta hedefe • Yarini gayp etti yılan zehirle - Bütün dünyaları getirdi dile • « Üridis * İlâhî, levent bir kızdı; Kızların içinde yeşil yıldızdı . Füsunlu gözleri aya bakdıkca ; Sularda sihirli renkler yakdıkca • < Örfe » nin sazından taşan nağmeler ; En vahşi dağların ğöksünü deler. Kudurmuş kurtları uyuştururdu , Çağlayan, köpüren sular dururdu . Şa'ir sinesine almadan onu ,

Yaslarla örtüldü aşkının sonu . Artık Kitaresi gökleri sard ı, Aşkının sesleri « Ereb » e vardı. Ruhunun telleri ağlarken ayda , İlâhlar dinledi muzlim sarayda... Ölüm geçitleri içten inledi, Sallanan serviler yasla dinledi ■ Alnını ateşle koyarak yere ; Aşkını anlattı cehennemlere .

«İlahe» nağmeden rikkate geldi- Kalbin fetyatları kalbini -deld i . Ürperdi saçları, sesi titredi, Muhteşem tahtından eyilüp d e d i: « A l, götür yarini yalnız bir tartla ; Arkana bakmadan hududu atla . » Şa’ir zulmetleri neş’eyle aştı, Oüneş diyarına birden yaklaştı. Müfsit bir şübheyle burkuldu kalbi ; Dönünce « Üridis » uçtu sır g ib i. Ardından isyanla yattı yerlere , Kendini kül gibi attı yerlere-Dalga, dalga sardı sahrayı bir sis; « Üridis » , « Üridis» , heyhat «Üridis». Halâ aks edermiş onun son sesi , Sislerde yanarmış halâ bestesi . İşte o şa’ir gibi mahşerde anacağım • Ben bir toz olsam bile izinde yanacağım . Bir gün görmesem bile saçlarını uykuda ; Son zerrem hayalini içecek durğun suda, Gayyaların üstünde yükselecek bir ara ; Sesim bir âlev gibi « gel, gel ey «Peristera»

Salih Zeki

J a p o n v e Çin ih tila fı

23 Octobre 1931 tarihli Lu mecmu‘asi

T o k io da çikan Y o m u ri gezetesinden J a p o ­ n y a , M a n c h o u r ie ü z e rin d e k i h u k u ­ k u n u n h e r n e b a h a sın a o lu r s a o lsu n m u d a fa ’a e d e c e k » adlı bir mekaleyi nakl

ediyor. Mekale şu satırlarla başlıyor : Embro­ uillée et dupée par une fantomatique ombre chinoise , présentée par le délégué de la Chine , notre respectable et divin . S. D. N. cherche le moyen d’intervenir dans l'af - faire de la Mandchourie . La S . D . N . n’a pas, hélas ! cette fois ci , l’oeil sûr. Irritée et troublée, elle, ne fait que des gaffes. »

(13)

İ Ç T I H A D 5629

Sonra ez elimle şu sözleri söyleyor : Biz Japonyalılar, R h in in Fransızlar, G or­

fo u nun Italianlar tarafından işgalini ister

istemez tehattur ediyoruz Cem‘iyyeti Akvam bunlara karşı ‘aciz bir seyirci kaldı . Bizim

M a n d c h o u rie işimizin bu iki vaki‘a ile

kabili kiyas olduğunu kabul edelim. Biz arada büyiik ve cezri bir fark geriyoruz ...

Mandchourie bizim müstemlekemiz değil , fakat orada 200-000 Japon ve bir milyon

C orée li bizim himayemize muhtacdır ....

CemMyyeti Akvam nıisakımn 11 inci maddesi bu işe kabili tatbik değildir . Biz futuhat ve müstemleke yapmak dersini Avrupadan aldık . Eyice sirkat etdikden sonra sarık pek ‘afif ve halim bir va‘ız oluyor! Eğer musa‘id vaktiniz varsa Asya haritasi üzerine bir nazar ‘atf ediniz . . . Asyanın sulhperverliğini ve hilmini kim bozdu?..

Hulâsa olarak denebilir ki Japon muharrir, Japoııyayı bu tecavüz hareketinde haklı gös - teriyor. Fakat bu satırlardaki ınutala‘a ve mu­ hakemelerin arkasınada « Mitrailleuse » 1er ve mu'azzam sünğü ormanları görülüyor .

Çinlilerin , Çiıı-Japon mu‘alıedesi ahkâmını bozduklarını ileri süriiliyor . Hakikat şudur ki hikaye , suyu bulandırmakla kürtün itham etdiği kuzunun hikâyesidir . K u v v e t ve za‘f yan yana gelince da’irna bu nağme okunur .

400 Milyon ( Çin ) in bir tek günahı var - dır, ki cezasını, ahiretleri olmadığından, dünya da çekiyorlar . Bu günah kuvvetsiz ve nifaklı olmalarıdır. 1902 de , Alman, Fransız, Rus ete. Müttefik kuvvetleri tarafından gördükleri , insanlık ve medenilik için çok yüz kızartıcı şiddetler, te‘addiler onları derin uykularından temamile uyandıraınadı . Yazıklar olsun!

Kuvvetli olmaya bakalım , kuvvetli olmaya bakalım! Japonlar her hususda kuvvetlidirler:. Günlük arkadaşların yaşadıklarına göre

9 ay z a rfın d a T Ü R K İY E y e 1 4 m i l ­ y o n lir a lık J a p o n m a lı sa tm a k v e T ü r k iy e d e ıı y a ln ız 4 5 b in lir a lık m a l a lm a k (la bir nevi* k u v v e t d ir .

Biz bu nevi‘ kuvvetle de kuvvetli olmaya da‘vetliyiz . Gençler ! biliniz bunu !

Dr. AB. DJ.

YEHUDİ KAVMlNİN CİHANDA NÜFUSÇA MEVKİ11

Avrupada yerleşmiş yehudi nufusunun mik- darı 9,785,000 hisab edilmişdir. Bunun 3,125000 i

L eh ista n da yaşamakdadır . 2,970,000 i

R u sy a dadır . 8,000 i R o m a n y a dadır .

585.000 i A lm a n y a dadır. 473,000 i M a c a ­

r ista n dadır. 330,000 i T c lıe e h o s lo v a q u ia

dadır, 300,000 i İ n g ilte r e dedir , 220-000 i

A u str iy a dadır , 161,000 i Lithuaniadadır ,

160.000 i F r a n s a dadır, 120,000 i H o lla n d a dadır .

Avrupanın diğer memleketlerindeki yehudi nufusu mecmu1 u 100,000 den azdır. F in l a n d da ancak 1800 , L u x e m b o u rg da 1700 ,

N o r v e g e de 1400 yehudi rnevcuddur . A lm a n y a d a d o ğ u m v e ö lü m

1930 senesi esnasında ber hayat 1,126,000 doğuma mukabil Almanya da 710,000 ölüm olmuşdur . 1929 da ise doğum nisbetinde 20,630 ‘aded tenezzül var sebebi sefalet , aç-

Iıkdır . Le M ois

DARÜLBEDAYİDE

Y en i te m s ille r v e «İstan b u l sok ak ların d a»

Bu mevsim şimdiye kadar oynanan eserle­ rin en güzeli Mükerrem Alaettin Hinin (André Bisson) dan naklettikleri (kalbin sesi) dir. Çok temiz bir türkçeyle yazılan bu eserden kendi yaşının geçginliğinden ürkerek sevmekte oldu­ ğu genç bir ressamın aşkını reddeden içli ve

(14)

5630

I Ç T I H A D hanılesile Sevgisini avutmağa uğraşan bir er­

keğin iztiraplarım yudum yudum tattık. De­ kor ve mizansen eserin inceliğile mütenasipti ve bütün yük ressam cevat (Telat B) le Leyla (Bedia H.) daydı- I. Galip B. de Doktor Kâmil An rolünde yepyeni bir tip yaşattı. Bedia H. Leylaıım bütün ruhi tahassüslerini yaşattı-Talat B. in çok çalıştığı belli olduğu halde itiraf etmeliki o kuvvette değildi. Doktor Celâlin muayenehanesini gösteren tablo da o kadar mühim değil, bunu bize öğretmek istedikle­ rini müteakip perdeye sıkıştırılacak bir meclis temin edebilirdi zannediyoruz.

Doktor İhsan- Macar muharriri (Fodor Lâslo) darı nakledilmiştir. Serbes meslek sahibi bir kadının beşeri zafını -ezeli muadeleyi- eğ­ lendirerek teşrih ediyor. Vasfi Riza B- tam kendi meydanındaydı. Neyyire H. bu vadide de kudret sahibi olduğunu gösterdi.

Mukaddes alev- A. Gazanfer B. orijinal mevzular bulmakta hususî bir alaka ve maha­ ret sahibi. (Mektup) müellifi (Somerset Maug- ham) dan tercüme etmiş. Bir ihtiyar anne ki kötürüm oğlunun huzuru kalbi için gelininin ihanetini mazur görüyor- Bu mevzuu muhak­ kak bir çokları yadırganırlardır. Buran ve garip bir tat veren bir meşrup. Vakanın cer- yam adeta bir sinama tesiri yapıyor sözler ölçülü; muhakemeyi seyircilere bırakıyor.Ney­ yire H- anne rolünde mükemmeldi. Diğer ar­ tistler de çok güzel hazırlanmışlardı.

Yanar dağ- insan ismine bakınca hissi bir eser sanıyor,' birbirini sevdikleri halde bir sürü manasız anlaşamamazlıklar içinde darılıp ba­ rışan bir aile hayatını gösteriyor. Buna iğneli

f ıç ı denmeliydi. L. Fuldadan Seniha Bedri H.

tarafından tercüme edilmiş olan bu komedinin temsili artistlerimiz için eğlence kabilinden bir şeydir.

«Ista n bu l so k a k la rı nd a »

Nihayet gördük.. Bana öyle geliyor ki işin tücarî ciheti daha çok düşünülmek istenmiş. Mı­

sır ve Atina da burun için işe karıştırılmış. Bu eser eldeki unsurlarla daha eyi yapılabilir miydi? Hayır rejisör mükemmel çalışmış mevzuu eyi işlemiş ve tertip etmiştir. Fakat gönül isterdi ki bu ince ve hazin mevzu yalnız bizi alâkadar et­ sin. Göysümüze heyecan veren bütiin tesirler hep Mısırlı muharrireden geliyor, merhamet aşk fedakârlık ve ferağat.

Sonra İstanbula ait manzaralar daha çok olabilirdi hele ismine alem olan sokaklarımız. Halbu ki daha çok Bursa yolları var. Bu nok­ talara rağmen güzel dilimizi bize dinleten bu filimi daha mükemmellerini göreceğimiz ima- nile, tebrik ve sevinçle karcılarız.

MEHMET FERİT

Yeni nesriyyat :

M u 'a llim S e s i

Mu‘allim Salim Siret Bey tarafından ııeşr olnan bu aylık terbiye ve tedris mecmu'asını hem muallimlere, hem çocuk ana ve babala­ rına tavsiye ederiz. Senelik abonemani 50

kuruştur.

Adres: Mu‘allim Sesi Kadıköy İstanbul

La P aix par [’a m o u r

Osman Nouri Sadık Beyin bu küçük ve nefis kitabı Sulh perverane manzum ve mensur ve yürekli bir eserdir. «Librairie Mondiale- da bulunuyor.

Posta kutusu :

İzmir erkek Mu‘allim mektebi müdürü B. E. ye: Mektebii kitabhanesinde bulamaya­ cağınız eksik nüshaların numaralarını lütfen bildirin.

Oğuz Kâzım, ldris Ahmed R. Nahid, Suzi Can B. lere: Şairleriniz ve nesrleriniz geldi.

Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin { İsmail Hakkı matbaası ]

(15)

Tarif de publicité dans

« ÎÇTÎHAD » K ütübhanesi

1’ « Idjtihad »

Ltq,

1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1' “Idjtihad». soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de I’ “Idjtihad» dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

‘A K L İ S E L İ M

Meşhur Rahib M eslier nin V o lta ir e ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘zı miihiın haşiyeler ■‘ilâvesile Tiirkceye çevrlmiş ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir sür‘atle satılmış ve nus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk harflerde de basıl - mışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma‘nidar re - simler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir danesini aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle - jile basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

M ev cu d k ita b la ri:

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerile) 135 Rahib “Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 RuhulEkvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 » 100 İlmi ruhi ictima‘i( » » ) 287 » 50 Adabı mu'âşeret relıbeıi ( Resimli, eski

harflerle ) 509 sahifeli 150

Giullame Tel! 100

Dilmesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi alılâkiyye veDin(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sahifelik 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resimli). 246 sahifelik 100

Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 150 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

‘Ameli Ruhiyyat 100

İngiliz Kavmi 150

Dimağ ve Melekâti akliye [Resimli] 200 i h t a r : Haricden siparişlere yüzde yirmi nisbetinde ta‘ahhndlu irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir. Havalenamenin vüsulu günü iste­ nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya verilir.

C um huriyet M ücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde. Ki­ taplarım hem metin bir suretde, hem mutedil fiatla ciltletmek isteyenlerin mücellithanesidir.

(16)

S P Ç * r

Biitıin

«

classique

»

kitaplarla diğer neşriy y atı ve mektep levazımınızı

atmak için

İsta n b u ld a B e y o ğ lu İstik lâ l c a d d e sin d e 4<îi)

numarada :

LA G R A N D E L I B R A I R I E M O N D I A L E

Müessesesine müraca'at ediniz

Ş a r k i k a rib iıı en b ü y ü k v e ç e şid le r i e n iy i in tih a b e d ilm iş k ita b h a n e sid ir .

Telefon: Beyoğlu: 2710

T ü r k iy e SA N A Y İ' v e M A 'A D İN B A N K A S I

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R ]

İstanbul, Bâhçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar ma'mulâtından ipekliler ve döşemelikler yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂTI

Satış mahalleri:

Yalnız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A n k a ra d a Ç o cu k S a r a y ı c a d d e sin d e

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep ediniz.

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi' ağrı için müessirdir.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Tiirkiyenin her şehrinde şu'beleri vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avromatis

Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P E R R A UDİN

E m r a z ı d a h iliy e » Pastillerini alınız

Beyoğlu Venedik Sokağı

M 5

---— - —

Cuma ve cumartesinden başka hergün A p r a h a m E k ş i j a n

2,5 dan 7 ye kadar. Kerestecilerde No. 412

Çarşanba günleri parasızdır. Dépôt de bois de construction en tous genres

Telefon : B. 4707 Téléfon : Stamboul : 2827

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

1 5 0 6 0 0 0 0 0

Referanslar

Benzer Belgeler

Belediyeden yapılan açıklamaya göre, AK Parti İl Başkanı Ali Kemikkıran, Merkez İlçe Başkanı Ferit Yiğitarslan, İl Kadın Kolları Başkanı Ayşe Bilgiç, İl

Çıkmak için kendimi ne kadar zorlarsam, bataklık örneği gibi biraz daha dibe batacağımı düşünüyor, belki de sırf bu nedenle olayı aklıma getirmemeye

Ebedi ve kadir Tanrı, insanın sana kavuşmak için tüm gücü ve çabası senin Oğlun Mesih’in dünyaya gelmesinde kaynaklanmasını ve tamamlanmasını

1- ÇED'e İlişkin Kurum Görüşü 2- Geçici Faaliyet Belgesi Başvuru Formu 3- İş Akım Şeması ve Proses Özeti 4- Kapasite Raporu 5- Sicil Gazetesi 6- Dekont 6-

Öğrencilerin her hafta ilgili konuya ait uzaktan eğitim sistemine yüklenen ders materyallerinden faydalanarak derse hazırlanması gerekmektedir.. Dersin Amacı Temel amaç,

Bu hadisi “temizlendikten sonra” kısmı olmadan sadece “sarımsı ve bulanık kanı (hayız kanı) saymazdık” lafzıyla İmam el-Buhari (rahimehullah) “Hayız günleri

Kahvaltının ardından havaalanına transfer oluyoruz ve varışta yapacağımız şehir turunda Zümrüt Buda Tapınağı, Çin Bahçelerine çok güzel bir örnek olan Yuyuan

● DENİZ UÇAĞI ile TRANSFER UPGRADE FIRSATI İç hat uçuş ve sürat teknesi ile havalimanı – otel – havalimanı arası transferler fiyata dahil olup, dileyen